Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kadının Aklı ve Dini Eksiktir...(hadis-i şerif) (1 Kullanıcı)

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Değerli Kardeşimiz;

1- “Kadınlar, şeytanın ağlarıdır.” Hadis-i Şerifinde, gayr-i meşru sevgiye kapılanların acı âkıbetleri çok veciz bir şekilde dile getirilmiş. Bir kadın, kadın olarak, ancak kocası tarafından sevilebilir. Bunun dışındaki bütün sevgiler, şeytana ağ olma tarifi içindedir.

Şimdi genç bir kız, yarın kiminle evleneceğini bilmeden ve zaten önünde uzun bir tahsil hayatı da varken, kimin ölüp kimin kalacağı meçhul iken, dikkatlerini çektiği ve şehvetlerini tahrik ettiği yüzlerce insandan ancak birisiyle evlenebileceğini de çok iyi bildiği halde, kendini ölçüsüzce açıp saçabiliyorsa, bu kızımız, sevginin hakikatine erememiş ve bilmeden şeytana ağ olmuştur.

Şeytan o ağ ile, nice gencin iffetini, hayasını, terbiyesini ve nihayet imanını avlar. Nicelerinin hayallerini ifsat ve iç dünyalarını harap ettikten sonra, bunlardan birisiyle alâka kuran bir genç kız, onunla nikâhlanacağı âna kadar nice haramlar içinde göçer.

Bu hayatın sonu nikâhla biterse, geride günah ve isyanla dolu koca bir zaman dilimi kalacaktır. Ya çoğu kere olduğu gibi, sudan bahanelerle bu evlilik gerçekleşmezse işte o zaman, âhiretteki dehşetli azap yanında dünyada da taraflar için bir ömür boyu sürecek vicdanî neticeler miras kalacaktır.

Kadını “şeytan ağı” olarak tarif eden Hadis-i Şerif, hem kadınları dikkatli olmağa çağırmakta, hem de şehvet esiri erkeklerin gerçekte kimin ağına takıldıklarını haber vermekte ve onları ikaz etmekte.. Bu hadis ile, şehvetine esir olmuş bir erkek, şeytanın ağına takılmış serseri bir balık olarak tasvir edilmekte.

Bazı çevrelerce, İslam’ın kadınlara fitne ve fesat kaynağı olarak baktığı iddiasına ne dersiniz?

İslam öğretisinde kadın ne şeytandır; ne kötü anlamıyla fitne, ne de fesattır. Kadın Allah katında vahye muhatap olacak kadar akıllı ve duyarlı (Hz. Meryem), Hz. Musa'yı, Firavun'un sarayında yetiştirecek kadar cesur, şefkatli ve kocasından bağımsız (Hz. Asiye), yüce yaradılışta bir varlıktır. Kadın ayrıca son Peygamberin soyunu devam ettiricidir. (Hz. Fatıma)

Bu yönüyle Peygamberimiz, soyun erkekten devam etmesi gerektiği şeklinde olan önyargıyı yıkmış ve soyunun Hz. Fatıma kanalıyla devam edeceğini ifade etmiştir.

Kısaca ifade etmek gerekirse: Hem erkek hem de kadının, İlahi sevgiyle olgunlaşması için yaradılışta özlerine bu potansiyel yerleştirilmiştir. Her ikisine de olumlu veya olumsuz yöne gitme özgürlüğü verilmiştir. Kadın Hz. Meryem de olabilir, Ebu Leheb'in karısı da. Erkek Ebubekir olabilir Ebu Cehil de.

“Erkek olsun kadın olsun şeytanın adımlarını izleyen ve nefsini karartan, zararlı çıkar. Buna karşılık nefsini arıtan kurtulur.” (Leyl suresi, 3-4-5)

İslam'da, kadın erkeğin velisi (dostu, yardımcısı, sorumlusu), erkek de kadının velisidir.

Kadın şeytan olsaydı böyle olur muydu? Kur'an, hem erkeğe hem de kadına iyiliği yayma, kötülükten sakındırma görevini yüklemiştir. Erkeğe sen doğruyu söyle kötülükten sakındır, kadına da sadece emredileni yap, içindeki şeytanlığı fesatlığı at, dememiştir. Her ikisi de toplumsal barıştan ve düzenden aynı oranda sorumludur. Ahiret mükafatı bakımından da fark yoktur. (Enfal suresi, 72)

Münafıkların sorumluluğu dikkate alındığında kadın erkek ayrımı yoktur. (Tevbe suresi, 67-68) “Kadınlar sizin giysileriniz ve siz de kadınların giysilerisiniz.” (Bakara suresi, 187)

Kur'an'ın bu ayeti gerçekten çok şeyi ifade eder. Kadın kocasının elbisesi, koca da karısının elbisesidir. Giysi insanın tenine her şeyden daha yakındır. Tene yakın olmakla birlikte, onu başkalarından gizlemekte ve korumaktadır. Karı-koca da birbirine karşı bu durumdadır. Birbirlerine yakındırlar ve aynı zamanda birbirlerinin ruh ve vücut sağlıklarını korurlar.

Bir kez daha hatırlatalım ki, kadının örtünmesi ile, onun eve hapsedilmesi, ikinci sınıf üniforma giydirilmesi gibi, hangi aklın ürünü olduğunu pek anlamadığımız yorumlar arasında hiçbir bağlantı yoktur. Örtünme, kadının sosyal ilişkilerinde barış ve huzurun devamı için giyiminde özel bir ölçüye uymasından ibarettir. Bu yükümlülük ona erkek tarafından yüklenmemiştir ve kadının eve hapsedilmesiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Yeri gelmişken Kur'an'da kadın için kullanılan bir simgeye değinmek istiyoruz. “Kadınlar sizin tarlalarınızdır.” (Bakara suresi, 223)

Buradaki tarla simgesi çoğu kez çarpıtılmış veya yanlış anlaşılmıştır. Bu tarla simgesi “Livata” gibi çirkin bir fiilin nezih bir şekilde yasaklanmasına işaret eder. Ayrıca bu benzetme ile biyolojik açıdan kadının neslin çoğalmasındaki fonksiyonuna dikkat çekilmektedir. Gerçekten de ana rahmi, döllenmiş yumurta için besleyici ve yataklık edici niteliği ile bir tarla gibidir. Bütün insanları bir ana doğurmuş; bir diğer ifade ile her insan bir kadının rahmi vasıtasıyla dünyaya gelmiştir. Burada kadının annelik fonksiyonuna değinmek istiyoruz. Kadın annelikte fevkalade bir manaya ulaşır. Allah'ın yaratıcı ve terbiye edici tecellisine ayna olur. İslam'da kadının, ilham ve ruhun huzur kaynağı olmasının altında bu gerçek yatar. Anne bağlılığın, fedakarlığın, cömertliğin, karşılıksız sevmenin sembolüdür. Bu yönüyle anne, İlahi rahmete benzer, hep verir bağışta bulunur, fakat hiçbir şey beklemez.

Bu itibarla anne toprağa, baba göğe benzer. Üzerine bastığımız yer gökten yücedir. Aşık Veysel'in deyimiyle toprak çiğnediğimiz, yarıp parçaladığımız halde en sadık dosttur. Toprak her zaman lütuf ve bereket kaynağıdır. İşte anne bu anlamda toprağa benzetilmiştir.


2- Kadının aklı ve dîni nasıl yarım olur

Önce bu meseleye esas teşkil eden bir hadis-İ şerifin mealini okuyalım.

Ashab-ı Kiramdan Ebû Said el-Hudrî anlatıyor. Bir Ramazan veya Kurban Bayramıydı. Resul-i Ekrem Efendimiz bayram namazlarını kıldığımız namazgaha geldi. Bir tarafta kadınlar da bulunuyordu. Onların yanından geçti ve şu hitapta bulundu:
"Ey kadınlar, sadaka veriniz [istiğfarı çok yapınız>. Çünkü bana cehennemlikler gösterildi, çoğu sizler idiniz."
Bunun üzerine o kadınlar: "Yâ Resulallah, bizler ne yaptık da cehennemliklerin çoğu bizden olmuş" diye sordular.

Resulullah (a.s.m.) şöyle cevap verdi: "Çünkü sizler ötekine berikine çokça lanet eder, kocalarınıza karşı nankörlükte bulunursunuz. Ne gariptir ki, kendine hâkim akıllı ve dinine bağlı bir kimsenin aklını, sizin kadar eksik dinli hiçbir kimsenin çelebildiğinî görmedim.'1

Kadınlar tekrar sordular; "Aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir, Yâ Resulullah?"
Resulullah (a.s.m.) "Kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı değil midir?" diye sordu. Kadınlar "Evet" cevabını verdiler.


Resul-i Ekrem Efendimiz izah etti ve tekrar sordu: "İşte bu aklın eksikliğinden hayız gördüğü zaman [günlerce bekler, namaz kılmaz, Ramazan'da bir müddet> oruç tutmaz değil mi?" Kadınlar, "Evet" dediler.1

Hadis-i şerifte açıkça görüleceği üzere, Peygamber Efendimiz, kadının dininin eksik oluşunu âdet gördüğü zaman bazı ibadetleri yapamaması olarak izah ediyor. Bu hal kadının yaratılışında mevcuttur. Her kadın her ay belli, günler âdet görür. Bu günlerde bazı İbadetleri yapamaz. Bu ibadetlerin bir kısmından muaf tutulmuş, bir kısmını da daha sonra kaza edebileceği esası getirilmiştir.

Âdet günlerinde kadın namaz kılamaz, oruç tutamaz, hac ibadetini eda ederken farz olan ziyaret tavafını yapamaz. Oruç ve tavafı daha sonra kaza ederken, kılamadığı namazlardan muaf tutulmuştur. Bu arada bir çeşit ibadet olan Kur'an'ı ele alma, okuma ve camiye girme gibi işleri de yapamaz.

Malum günler içinde bu ibadetleri yapamayan kadın, belli bîr müddet için de olsa bazı dinî hizmetlerden, vazifelerden ayrı durmaktadır. Görünüşte dinî yaşayışında bir eksiklik bulunmaktadır. Çünkü namaz, oruç ve hac İslâm dininin beş esasından üç mühim rüknünü teşkil etmekte, dolayısıyla bazı vakitler bunları yapamayan kadın erkeğe göre eksik olmaktadır.

Demek ki, buradaki noksanlık nisbîdir. Senenin bütün günü beş vakit namazı kılabilen, Ramazan boyu bir aylık orucu tutabilen Müslüman bir erkek, Müslüman kadına göre bu ibadetleri eksiksiz yapma bakımından mükemmel olmakta; kadın da nakıs kalmaktadır. Yani, meselâ her ay bir hafta âdet görebilen bir kadın sene içinde yaklaşık üç ay namaz kılmamakla, bu hususta erkeğe nisbetle nakıs kalmaktadır.

Ancak bu nakışlık keyfiyet bakımından değil, kemiyet bakımındandır. Yani kadın bu zaman zarfında namaz kılmamakla aynı zamanda bir farzı yerine getirmektedir. Çünkü kadının âdet günleri içinde sözünü ettiğimiz İbadetleri yapmaması farz, yapması ise haramdır. Demek ki, kadın namaz kılmazken de bir çeşit ibadet yapmakta; yine Allah'ın emrine uymakta, dolayısıyla sevabını o cihetten almaktadır.

Meseleye bu cihetten baktığımızda kadının ibadetteki eksikliği başka bir yolla telâfi edilmektedir.

Diğer taraftan hadis-i şerifte kadınlar kötülenmiyor, erkekler dikkate sevk ediliyor. Aklı başında, dinine bağlı erkeklerin kadınlar vasıtasıyla fitneye kapılmamaları, imanlarına zarar vermemeleri istenmektedir. Çünkü günümüzde pek çok örneklerini gördüğümüz gibi, erkeklerin bir kısmı kadınlara uyarak dinî yaşayışlarında eksiklik göstermektedir.

1. Buharı, Hayz. 6; Müslim, İman: 132.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
 

anlamazdın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Kas 2008
Mesajlar
64
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
doğrudur....
paylaşım için emeğine sağlık kardeşim
ayrıca SORULARLAİSLAMİYET.COM sitesi çok faydalı bir sitedir.
Allah onlardan razı olsun
Selamun Aleykum
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt