Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kadın hakları (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Kişilerin ana rahmine cenin olarak düşmelerinden itibaren devredilemez ve vazgeçilemez hakları vardır. Bu hakları insana Cenab–ı Allah bahşetmiştir. Bu hakları gasp etmek, yok saymak kimsenin haddine düşmediği gibi tartışma konusu yapılması bile abesle iştigal etmektir. Kimse kimseye hak veremez kadın hakkını doğuştan getirir. Fakat toplumda kadının yeri ayrı erkeğin yeri ayrıdır. Görevleri bakımından, fiziksel ve ruhsal yönleri bakımından, psikolojik ve biyolojik yönleri bakımından birbirinden farklı olan kadın ve erkeği aynı kefeye koymak mümkün değildir. İkisi de yeryüzünde Allah’ın halifesidirler ve kimin kime üstün olduğunun yegâne ölçüsü takvadır.

Her zaman ve her yerde, toplulukların gelenek ve göreneklerini, dini inançlarını kadın hakları ihlali olarak gösteriyorlar. Bunu yapmalarının amacı ise toplumların temel dinamiklerini yıpratarak, ahlaklarını dumura uğratmaktır. Sözde insan hakları aktivistleri kadını yuvasından koparıp sokağa dökmek için her yerde çığırtkanlık yaparlar. Ama İslam coğrafyasında darül harp bölgelerinde tecavüze, işkenceye uğrayan; hakarete maruz kalan, kadın olması bir yana insan olmasından dolayı sahip olduğu hakları çiğnenen kadının hiçbir hakkı yoktur. Çünkü o suçludur, Müslüman’dır. Müslüman kadınları uyanık olup feminizm gibi fikirlerin peşinden gitmemelidirler. Feminizm terimi 1880’de Fransa’da,1890’da İngiltere’de kullanılmaya başlanırken 1920’lerde ise yoğunlukla işlenen bir konu haline gelmiş, 1960’lardaki ikinci kadın hareketleriyle birlikte evrimini tamamlamıştır. Tarih boyunca kadını hep ikinci sınıf bir varlık, bir şeytan olarak gören Avrupa’nın bu sapık fikri Komünizmin kurucuları Marks ve Engels tarafından dillendirilmiş, Marksist, Darwinist düşünce sisteminin ortaya çıkardığı sınıf mücadelesiyle birlikte had safhaya ulaşmıştır. Bunun sonucunda 1789 Fransız İhtilali’nin yaratmış olduğu özgürlük havasından soluk alan kadınlar tepkilerini ortaya koymaya başlamışlardır. Yani haklarından mahrum bırakılan, hakları gasp edilen Avrupalı kadın feministtir ve feminizm onun düşünce sisteminin bir parçasıdır.

Kadının eşitliğini savunanlar onu en çok kullananlardır. Kadın bütün zor şartlar altında çalıştırılmakta, en zor işler ona reva görülmekte ve buna kısaca hak, çağdaşlık, ilericilik denilmektedir. Kadını fiziksel ve biyolojik şartları aynı olmamasına rağmen erkeklerle eşit şartlarda çalıştırırlar. Buraya kadar kadınla erkek eşittir ama mevzu ücret meselesine gelince iş değişir. Kadını pazar ekonomisinin cinsel objesi haline getirenler onu insanlara ucuz bir meta gibi sunup, televizyonlarda onurunu ayaklar altına alıp, küçük düşürüp, psikolojisini bozmakta, haleti ruhiyesinde kapanmaz yaralar açmaktadırlar.

Medya kâr marjını yükseltmek ve tüketimi desteklemek amacıyla, kadınları anne olarak görmektense, kadın olarak görmeyi tercih eder böylece bir yandan kadını kullanır bir yandan da toplumu çökertir. Medyatik kültür anneliği çökertmiş, parçalamıştır. Sağlam toplumlar sağlam ailelerden meydana gelir. Aile yapısının sağlam olması için kadının önemi büyüktür. Fakat kadın hak aramak uğruna hayâsını kaybetmiş, şirretleşmiş, yaradılışının gayesi olan anneliği unutmuştur. Hatta onu kariyerinin önüne geçen, kendisini esirleştiren, kişiliğini yok eden bir kavram olarak görmüştür. Nihayetinde er ya da geç oyunun farkına varan kadınlar ya anne olamayacaklarına ya da zamanında çocuklarına gereken ilgiyi gösteremediklerine üzülürler ama artık çok geçtir. Oysaki kadının huzuru ve mutluluğu bulacağı, sevgiyi, saygıyı, sadakati, merhameti yaşayacağı onure edileceği müessese evlilik müessesesidir.

Tarih boyunca kadına en fazla değer veren kavim, Türk Milleti olmuştur. Kadının insan olup olmadığının tartışıldığı dönemlerde, yurttaş olarak kabul edilmediği dönemlerde, hatunlar, hakan ülkede olmadığı zamanlarda hükümdar eşi olarak, devlet başkanlığı görevini yerine getirmişlerdir. Yine Tomris Türk tarihindeki kadın hükümdardır, Türk kadınları eşlerine her alanda destek oldukları gibi, eşleriyle savaşa bile katılarak yardımlaşmanın, dayanışmanın ölümsüz örneklerini ortaya koymuşlardır. Yine 1982 Anayasası kadın ve erkek arasında tam bir eşitlik içermektedir. Özel bir kaç madde dışında “herkes, herkim, hiç kimse” gibi ayrımcılık içermeyen kavramlar kullanılmıştır. Anayasanın genelindeki bu eşitlikçi yaklaşıma ek olarak eşitlik ilkesi 10. maddeyle ayrıca güvence altına alınmıştır. Bu madde; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” şeklindedir.

İslam’la birlikte ise kadın kendini bulmuş, İslam’la müşerref olan bütün toplumlarda Yüce Allah’ın ortaya koymuş olduğu ve kadının insan olarak, eş olarak, evlat olarak, anne olarak ve nihayetinde babasının evinde ve sonrasında eşinin evinde Allah’ın emaneti olarak hakları korunmuş ve kadın sahip olması gereken mertebeye ulaştırılmıştır. Kadını kadın olma onurunu veren yegâne sistem ve din İslam’dır. Fakat bunun farkında olmayanlar, çareyi uzaklarda, sapık ideolojilerde ve narsist insanların düşünce sistemlerinde aramaktadırlar. Yaşamlarını kendi belirledikleri doğrular ve yanlışlar üzerine şekillendirmeye çalışan insanların uğrak yeri er ya da geç hüsran durağı olmuştur. Bu yanlış düşüncelerin peşinden giden kadınların geldiği nokta içler acısıdır ve bunlar cahiliye kadınlarından daha aşağı noktalara sistemli bir şekilde getirilmişlerdir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt