Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Kadın Dindarlığına Özgürlük !!!
Bu başlık Almanya'da yaşayan Ayten Kılıçarslan'a ait. Bu başlıklı yazıdan alıntılar yapacağım aşağıda ancak önce Fransa'daki burka yasağı haberine değinmek istiyorum. Daha çok kuzey Afrika ülkeleri ve Arap ülkelerinde tesadüf ettiğim burka, o ülkelerde bile çok yaygın bir giysi türü değil. Kendi ülkesinde bile marjinal ya da yerel kabul edilen bu giysiyi Fransa'da acaba kaç kadın kullanıyordu?
Bu sorunun cevabı geçen hafta açıklandı. Fransız Polisi'nin yaptığı araştırmaya göre 367 kadın burka giyiyor. Bu 367 kadının çoğu 30 yaş altında, Müslümanlığı sonradan seçmiş Fransızlardan oluşuyor ve bu kıyafetin kendi tercihleri olduğunu savunuyorlar.
Bu sonuçlar 367 kadının kullandığı kıyafete yasak getirmeye çalışan Sarkozy ve Fransa Meclisi'ni ülkede alay konusu haline getirdi. Çünkü yasakçıların argümanları "bu kıyafetin kadının özgürlüğünü kısıtladığı, aile baskısıyla giyildiği, modern-laik Fransa'ya yakışmadığı" şeklinde sıralanmıştı. Üstelik Sarkozy yaptığı bir açıklamada burkayı "kadının köleleştirilmesinin simgesi" olarak değerlendirmişti. (Kaynak:www.dunyabulteni.com)
Diğer yandan Sarkozy, Cumhurbaşkanı olduğu günden bu yana devlet din ilişkisini yeniden yorumlanmasını savunuyordu. Bu görüşler uygulamaya da yansıdı. Önce Fransa'da altı kişilik bir dinler masası oluşturuldu. Bu masanın başına getirilen Lübnan asıllı Joseph Maila'nın görüşleri Dış İşleri politikasını da etkiliyor.
Maila "Bazı ülkelerde siyaset yapmak din konuşmaktır; bir Şii ile bir Sünni, bir Ortodoks ile bir Maruni arasındaki farkı bilmiyorsanız nasıl arabuluculuk yapabilirsiniz?" diyor. Fransa Dış İşleri Bakanı Kouchner bu yaklaşımı çağdışı bir tutum olarak yaftalamak bir yana, dünya gereklerine, küreselleşmeye ve anlayışların çağa ayak uydurması olarak yorumluyor. Anlaşılan o ki; Fansız laikliği dini, din ve devlet ilişkilerini konuşmayı laiklik ve rejim tehditi olarak algılamıyor.
* * *
Kadın kıyafeti konusunda benzer bir yasak ise bu sefer Hollanda'da tartışılıyor. Hollanda İçişleri Bakanı Guusje ter Horst, yüzü kapatan giysili kişilerin tramvay, otobüs ve trenlere kabul edilmemesini teklif ederek yasaklara yeni bir boyut getiriyor. Hollanda'daki bu tartışma da çarşafla dolaşan 150 ile 200 kadın için yapılıyor.
* * *
Başta sözünü ettiğim Ayten Kılıçarslan'ın yazısının tamamı okunmaya değer. Avrupa değerlerinin garanti altına aldığı dindarlık hakkının, kadınlar sözkonusu olduğundaki iptalini sorguluyor:
"Mısır vatandaşı Marwa El-Sherbini, 1 Temmuz 2009 tarihinde Dresden Eyalet Mahkemesinde görülen temyiz davası sırasında 18 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Marwa, Mısır Kadınlar Hentbol Takımı milli oyuncusu ve bir kimyagerdi. İki yıllığına geldiği Almanya'da hakimin, savcının, davalı avukatının, kocasının ve henüz üç yaşındaki oğlunun gözleri önünde bıçaklanarak öldürülen Marwa, tarihe not düştü, başörtüsünde sembolleşen kadın dindarlığına hürriyet mücadelesinin Avrupa'daki ilk kurbanı oldu.
Marwa bir hukuk devletinde duyarlı bir vatandaşın yapması gerekeni yaptı. Hukuku harekete geçirerek onurunu savundu. Kadın dindarlığına sessiz hürriyet istedi. Hukuk onu haklı bulmuştu. Ancak İslam ve Müslüman düşmanlarının pervasızlaştığı ortamın sorumluları Marwa'nın hayatını koruyamadılar. Marwa'nın başına gelenlere medya, politikacıların ezici çoğunluğu ve kadın hakları savunucuları sessiz kalmayı tercih ettiler."
Ayşe Böhürler