Kadere Rızâ Göstermek:
Allah-u Teâlâ'nın her türlü hükmüne râzı olmak, hoşnutluk göstermek amellerin en faziletlisi, ahlâkın en güzelidir.
Câbir -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
Kul hayrıyla şerriyle kadere inanmadıkça, kendine hayır ve şerden isabet edecek şeyi atlatamayacağını, hayır ve şerden kaçacak olan şeyi de yakalayamayacağını bilmedikçe iman etmiş olmaz. (Tirmizi: 2145)
İnsanoğlu dünyaya imtihan için gelmiş bulunmaktadır. Muhakkak ki imtihanlara tâbi tutulacak, birçok ibtilâlara musibetlere maruz kalacaktır. Ömür imtihanlarla ibtilâlarla doludur.
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
Mükâfatın çokluğu ibtilânın büyüklüğüyle beraberdir. Allah bir topluluğu sevdiği zaman şüphesiz ki onları ibtilâlarla imtihan eder.
Kim ki rızâ gösterirse Allah'ın rızâsı o kimseyedir. Kim de öfkelenirse, Allah'ın gazabı o kimseyedir. (İbn-i Mâce: 4031)
Allah-u Teâlâ her müslümana bir ibtilâ taksim etmiştir. İnsanın ibtilâdan kaçması, onu istememesi boşunadır. Takdir ettiği ibtilâ muhakkak başına gelecektir. Kula düşen Hakk a sığınmak ve bitmesini beklemektir. Damlaya damlaya biter, sonra gider, sonu hayırla neticelenir.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime sinde buyurur ki:
Andolsun ki biz sizi imtihan edeceğiz. Tâ ki içinizden cihad edenlerle sabır gösterenleri meydana çıkaralım. (Muhammed: 31)
İlâhî emirlere uyarak, değil malını, canını bile ortaya koyan, isteye isteye ortaya atılan, en şiddetli ibtilâlara karşı sabır göstererek ilâhi takdire teslimiyette bulunan müminler belirlenmiş olsun.
Allah-u Teâlâ öyle bir imtihan tertip eder ki, bu imtihanda hakiki müminler ortaya çıkar, münafıklar da rezil ve rüsvay olurlar.
Bu imtihan bilgi edinmek maksadıyla değil, bilgilendirmek kabilindendir. Allah-u Teâlâ insanların ne yapacağını ilm-i ezelîsinde biliyordu. Onların da bilmesi için imtihan sahnesine göndermiştir.
Ve haberlerinizi de açıklayalım. (Muhammed: 31)
İman ve sadakatinizle, yaptıklarınızla ilgili haberleri ortaya döküp beşeriyete ilân edelim de güzellikleriniz açığa çıkmış olsun. Çünkü haber, haber verilen şeye göredir. Haber verilen şey iyi ise, haber de iyidir, kötü ise haber de kötüdür.
Nitekim İbrahim Aleyhisselâm ı oğlu İsmail i kurban etmekle imtihana çekmiş, o ise sadâkatini en güzel şekliyle ispat etmişti. Allah-u Teâlâ o zamanda İbrahim Aleyhisselâm a yaptığı in am ve ihsanla kalmamış, kıyamete kadar nesiller ve çağlar boyunca hatırasının anılacağını Âyet-i kerime sinde haber vermiş ve:
Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık. buyurmuştur.
(Saffat: 108)
Allah-u Teâlâ'nın her türlü hükmüne râzı olmak, hoşnutluk göstermek amellerin en faziletlisi, ahlâkın en güzelidir.
Câbir -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
Kul hayrıyla şerriyle kadere inanmadıkça, kendine hayır ve şerden isabet edecek şeyi atlatamayacağını, hayır ve şerden kaçacak olan şeyi de yakalayamayacağını bilmedikçe iman etmiş olmaz. (Tirmizi: 2145)
İnsanoğlu dünyaya imtihan için gelmiş bulunmaktadır. Muhakkak ki imtihanlara tâbi tutulacak, birçok ibtilâlara musibetlere maruz kalacaktır. Ömür imtihanlarla ibtilâlarla doludur.
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
Mükâfatın çokluğu ibtilânın büyüklüğüyle beraberdir. Allah bir topluluğu sevdiği zaman şüphesiz ki onları ibtilâlarla imtihan eder.
Kim ki rızâ gösterirse Allah'ın rızâsı o kimseyedir. Kim de öfkelenirse, Allah'ın gazabı o kimseyedir. (İbn-i Mâce: 4031)
Allah-u Teâlâ her müslümana bir ibtilâ taksim etmiştir. İnsanın ibtilâdan kaçması, onu istememesi boşunadır. Takdir ettiği ibtilâ muhakkak başına gelecektir. Kula düşen Hakk a sığınmak ve bitmesini beklemektir. Damlaya damlaya biter, sonra gider, sonu hayırla neticelenir.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime sinde buyurur ki:
Andolsun ki biz sizi imtihan edeceğiz. Tâ ki içinizden cihad edenlerle sabır gösterenleri meydana çıkaralım. (Muhammed: 31)
İlâhî emirlere uyarak, değil malını, canını bile ortaya koyan, isteye isteye ortaya atılan, en şiddetli ibtilâlara karşı sabır göstererek ilâhi takdire teslimiyette bulunan müminler belirlenmiş olsun.
Allah-u Teâlâ öyle bir imtihan tertip eder ki, bu imtihanda hakiki müminler ortaya çıkar, münafıklar da rezil ve rüsvay olurlar.
Bu imtihan bilgi edinmek maksadıyla değil, bilgilendirmek kabilindendir. Allah-u Teâlâ insanların ne yapacağını ilm-i ezelîsinde biliyordu. Onların da bilmesi için imtihan sahnesine göndermiştir.
Ve haberlerinizi de açıklayalım. (Muhammed: 31)
İman ve sadakatinizle, yaptıklarınızla ilgili haberleri ortaya döküp beşeriyete ilân edelim de güzellikleriniz açığa çıkmış olsun. Çünkü haber, haber verilen şeye göredir. Haber verilen şey iyi ise, haber de iyidir, kötü ise haber de kötüdür.
Nitekim İbrahim Aleyhisselâm ı oğlu İsmail i kurban etmekle imtihana çekmiş, o ise sadâkatini en güzel şekliyle ispat etmişti. Allah-u Teâlâ o zamanda İbrahim Aleyhisselâm a yaptığı in am ve ihsanla kalmamış, kıyamete kadar nesiller ve çağlar boyunca hatırasının anılacağını Âyet-i kerime sinde haber vermiş ve:
Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık. buyurmuştur.
(Saffat: 108)