Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kader nedir? (1 Kullanıcı)

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Allahın bilmesi mi kader?

yoksa

Allahın yazması mı kader?

bunun acıklamasını kim yapabilir?
 

selimoglu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Ara 2006
Mesajlar
504
Tepki puanı
0
Puanları
0
İslamda '' kaza'' ve '' kader'' kavramları, aslında bir sis perdesiyle çevrilidir...Hakikatın ta kendisi olmakla bereber,her türlü tezahürün ve tasavvurun ötesindedir...bu sis perdesi kaldırılsa bile,insan idraki onu net bir şekilde çözmekten acizdir..

Zahiri olarak şöyle tarif etmek mümkün;KADER; Yüce Allahın ezelden dilemiş ve bilmiş olduğuna ''kader'' ...dilediği, yarattığı ve bildiği şeyin, belli bir zaman ve mekan içinde zuhur etmesine de '' kaza'' denir...
İnsan çatallı bir yol kavşağına bırakılmış, ''hayır ve şer'' haritası eline verilmiş, ve ''YAPAGELDİĞİNİZ İŞLERDEN ELBETTE MES'UL OLACAKSINIZ'' denilmiştir. (Nahl-93 )

Bunun yanında, Allah insanı yaratırken irade,akıl ve şuur ile donatmıştır..Tercihlerimizi şuurumuzla yaptığımız andan itibaren ''irade'' meydana çıkar..irade ancak şuurlu bir canlının tercihidir.hayvanat ve nebatatda irade yoktur...onlar kendilerine yüklenen ilahi mesajın dışına
çıkamazlar...
Bundanda şu mana çıkar;kader bir cebri mütahakkim değil, bir ilm-i mütekaddim dir..yani bir cebir ve zorlama değil, o bir önceden bilme ve yaratmadır..

Ancak, bilmek gerekirki, Yüce Allahın bilmesi yaratması başka şey,rızası ve sevmesi yine başka şeydir...Allah iradeli yatartığı insanı,imtihana tabi tutmak için, hayır ve şer ile dener..

Hayrı tercih eden kullarından razı olur, şerri tercih eden kulların davranışından razı olmaz..Elbette hayrı ve şerri yaratan Allah'tır..Fakat Yüce Allah, verdiği akıl ve irade ile onu hayra yöneltmişti... Ayette buyurulduğu gibi ''BİZ ONA (insana)İKİ DE YOL GÖSTERDİK'' (el-beled/10 )......ve insan bu iki yoldan birini tercih ederek kaderinide çizmiş olur.......
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
eğer yaratmadan önce ne yapacağımızıda yazması kader se

birinin eşcinsel homo olmasına Allah karar veriyor demektir.

lutilik yapmasını Allah yazdı demektir.

fikrim ce

Allah yaratmadan önce bütün kullarının ne yapacağını biliyordu

ve bunları yazdırdı.

olacaklar Alllahın dediği gibi oluyor.

günaha gireceğini de biliyordu

nerede öleceğini de

Azrailin eline bir defter yarattı Azrail bu kader defterine göre sırası geleni alıyor eline...

yoksa

daha olmadan kullarının ne yapacaklarına Alllah karar verdiyse yani yazdıysa

Allah ın sınav yapmasının ne anlamı var ?

bilip yazması kader gibi geliyor bana göre..
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Allahın hikmetini anlamaya calışıyorum

en zor konuda zannedersem kader

inanıyorum ama kafama takılanları paylastım

yardımınız icin Allah razı olsun
 

acem_kizi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2007
Mesajlar
891
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
Azerbaycan
açıklama için Allah razı olsun kardeşim.geçen bana da bir arkdaş sordu durdu her nasıl anlattıysam her işden bir soru çıkardı ben de ne diyeceğimi şaşırdım artık
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Kader defteri var mı ?

cevap

Hz Muhammed sav miracta iken

5 . kat göke cıktıklarında

bir gurup melekle karsılasır baş köşede büyükce bir melek sürekli önündeki kitaba bakıyor

bu büyükçe olan meleğin sağ tarafında cok süslü tertemiz görünüşlü harika melekler görüyor

bu büyükçe meleğin sol tarafında da burun ve ağızlarından ateşler fışkıran
kötü görünüşlü melekler görüyor.

baş köşedeki taht ta oturan büyükçe melek baş melek gözünü bir an olsun kitaptan ayırmıyor ve

eliyle önündeki havuzdan birşeyler alıyor ve kimini sağ tarafındaki meleklere teslim ediyor

kimini de sor tarafındaki meleklere teslim ediyor.

peygamber efendimiz Cebraile soruyor

bunlar kimdir diye

Cebrail:

O büyükce ordaki meleğin Azrail oldugunu ve yanındakilerinde azapmelekleri ve rahmet melekleri olduğunu söylüyor.

Kader defteri gercektende var.

Azrail bu deftere göre iş görüyor.
 

Sertürk Sercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2010
Mesajlar
102
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Allah Herşey İçin Bir Kader Belirlemiştir

"Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık" (Kamer Suresi, 49) ayetiyle haber verildiği gibi, Allah canlı cansız tüm varlıkları kaderleriyle birlikte yaratmıştır. Allah'ın belirlediği bu kader dışında hiçbir varlığın gerçekleşecek olan bir iyiliği ya da kötülüğü engellemeye ya da tersine çevirmeye gücü yetmez.

"...Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir. " (Ahzab Suresi, 38)

Yüce Allah'ın kulları için bir öğüt verici ve rehber olarak indirdiği Kuran'da emredilen güzel ahlakı bilmeyen ve bu nedenle birçok konuda yanlış ve eksik bilgiye sahip olan kişilerin en büyük yanılgıya düştükleri konulardan biri kader gerçeğidir. İnsanların kaderin gerçek anlamını her konuda doğruyu gösteren Kuran'dan öğrenmemeleri, kaderi kavramanın kendilerine kazandıracağı rahatlık ve huzurdan da mahrum kalmalarına neden olmaktadır.

Kader, Allah'ın yarattığı her canlının geçmişte yaptığı ve gelecekte yapacağı herşeyi, her hareketi, düşünceyi, konuşmayı en ince ayrıntısına kadar bilmesi ve kontrol etmesidir. İnsanlar daha doğmadan, hayatları boyunca görecekleri ve yaşayacakları herşey Allah Katında belirlenmiş ve planlanmıştır. Allah, herşeyi bir kader dahilinde yarattığını "Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık" (Kamer Suresi, 49) ayetiyle bildirmektedir. İnsan hayatı boyunca Allah'ın kendisi için dilediği ve yarattığı olaylarla karşılaşır ve tamamen Allah'ın dilediği bir şekilde hayatını sürdürür. Allah bu gerçeği ayetlerinde şöyle bildirmektedir:

"Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır. Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır." (Kamer Suresi, 52-53)

Yüce Allah'ın ayetlerde bildirdiği üzere, tüm insanlar tamamen Allah'ın kontrolü ve hakimiyeti altında yaşamaktadırlar. Bir başka ayette ise Allah, tüm insanların Rabbimiz'in belirlediği kader doğrultusunda bir yaşam sürdüklerini şu şekilde haber vermektedir:

"Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Müminleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir." (Enfal Suresi, 17)

Bu nedenle, insanın dilediklerini değiştirmesi, kaderinin dışına çıkması söz konusu değildir. İnsanların kaderleri, kaderleri dahilinde karşılaştıkları herşey ve verdikleri her tepki, Allah'ın bir 'emri'dir. Allah bu gerçeği "...Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir" (Ahzab Suresi, 38) ayetiyle bildirmiştir. Bu yüzden tüm insanlar kadere teslim olmak durumundadırlar. İnsanlarla beraber tüm canlılar Allah'ın belirlediği kadere göre yaşamaktadırlar.

Kaderde Belirlenmiş İmtihan Gerçeği

İnsanların içerisine düştükleri bir diğer yanılgı ise, kendileri için neyin iyi, neyin kötü olduğunu tam olarak bilememeleri ve bunun sonucunda katlandıkları sıkıntıdır. Kuran ahlakının gerektirdiği gibi düşünmeyen insan, kendisi için neyin iyi, neyin kötü olabileceğini de tam olarak bilemez. Bu yüzden de, karşılaştığı olumsuz gibi görünen bir olayın aleyhine olduğunu düşünmekle yanılgıya düşmüş olacaktır. Çünkü Allah, imtihanın bir gereği olarak insanları hem hayırla hem de şerle imtihan etmektedir. Allah, tüm bu olayları insanları denemek için bir hikmet üzerine yaratmaktadır. Allah bu sırrı Kuran'da şöyle haber vermektedir:

"...Biz sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. " (Enbiya Suresi 35)

Bu gerçeğe iman edip Allah'ın rızasına uygun hareket eden insan için, karşılaştığı her olay hayırlı bir sonuca vesile olur. Allah diğer bir ayetinde her olayı insanın görebildiği ve göremediği pek çok hikmetle birlikte yarattığını şöyle bildirmektedir:

"...Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. " (Bakara Suresi, 216)

Ayette bildirildiği gibi kişinin sevdiği ya da sevmediği, hoşlandığı ya da beğenmediği herşeyde aslında kişinin kendisi için bir iyilik gizlidir. Çünkü insanın başına gelen her olayı, herşeyi bilen Allah planlamıştır. İnsanı yaratan Rabbimiz, insanın kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu da en iyi bilendir. Bunun aksini düşünmek Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edememek olacaktır ki, bu da insana kayıptan ve mutsuzluktan başka bir şey kazandırmaz. Bu nedenle insanın yapması gereken, kendisini daima iyiye yöneltecek olan, Allah'ın kendisi için belirlediği kadere teslim olmaktır.

Kadere Teslimiyet

İnsanlar, olayları doğru değerlendirmedikleri zaman, karşılaştıkları her olaya olumsuz bir bakış açısıyla yaklaşarak umutsuz ve karamsar bir yapıya bürünürler. Bundan kurtulmanın tek yolu ise kadere tam anlamıyla teslim olmak, her olaydaki hikmetli yönleri görebilmeye çalışmaktır.
Başlarına gelen herşeyin kendileri için bir deneme olduğunun ve Allah'ın herşeyi hayırla yarattığının farkına varamayan ve Alah'a ve kadere teslimiyet içerisinde olmayan insanlar, hoşlarına gitmeyen olaylarla karşılaştıkları zaman şuursuzca isyan edebilirler. Bu da bu kimselerin sıkıntılarını ve huzursuzluklarını daha da artırır. Kaynağını bilmedikleri, sebebini anlayamadıkları olaylarla karşılaşmak ve bunun sonucunda yaşadıkları sözde sıkıntı, gerçekte Allah'ın inkar edenlere dünya hayatında verdiği bir karşılıktır. Böylece Allah'ı gerektiği gibi tanıyıp takdir edemeyen, O'na kulluk etmekten kaçınan insanların azabı daha dünyadayken yavaş yavaş başlamış olur. Allah Kuran'da bu gerçeği şöyle bildirmektedir:

"Andolsun, Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azaptan önce, yakın (dünyevi) azaptan da tattıracağız." (Secde Suresi, 21)

Unutulmamalıdır ki insanın kadere olan inancı, güveni ve Allah'a olan teslimiyeti ne kadar güçlüyse, duyacağı rahatlık, huzur ve güven de o derece büyük olacaktır. Bir ayette "... Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder..." (Hac Suresi, 40) şeklinde bildirilmesi, olayların mutlak surette inananların lehinde sonuçlanacağını haber vermektedir. Çünkü Allah iman edenlerin dostu ve velisidir. Allah'ı vekil edinen, yalnızca O'na dayanıp güvenen müminler dünyada ve ahirette bu yardımın mutlaka kendilerine ulaşacağını hiçbir zaman unutmazlar. Özellikle de ilk bakışta aleyhlerine gibi gerçekleşen bir durum söz konusu olduğunda, bu ahlaklarında kararlılık gösterir, bunda bir hayır olduğunu bilirler. Bu nedenle müminler Allah'ın izniyle dünya hayatındaki imtihanları süresince hem dengeli bir ruh haline sahip olur hem de karşılaştıkları olayların hayır ve hikmetlerini daha iyi görürler. Müminlerin tüm olaylar karşısında sahip olmaları gereken ahlak Kuran'da şöyle bildirilir:

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
 

emin-43

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2008
Mesajlar
581
Tepki puanı
0
Puanları
16
Yaş
71
Kader ve Kaza Ne Demektir
İmanın şartlarından altıncısı, kader ve kazaya, ister iyi, ister kötü, her şeyin Allah'ın bilmesi, dilemesi ve yaratmasıyla olduğuna inanmaktır.
Kâinatta, olacak şeylerin zamanını, yerini, özelliklerini ve nasıl olacaklarını, henüz onlar olmadan Allah'ın ezelde bilmesi ve takdir etmesine kader denir.
Allah'ın ezelde takdir ettiği şeyleri zamanı gelince bu takdire uygun olarak yaratmasına kaza denir.
Kaderi bir plâna benzetirsek, Kaza da plâna uygun olarak o şeyin yapılmasıdır. Kâinatta meydana gelen her şey, Allah'ın bilmesi, dilemesi ve yaratması iledir. O'ndan başka yaratıcı yoktur.
Kader ve Kazaya iman etmek, her şeyin Allah tarafından belirlenmesine ve zamanı gelince belirlendiği gibi yine Allah tarafından yaratılmasına inanmak demektir.

İnsanın Sorumluluğu
İnsanın işleri iki kısımdır:
Birincisi, kendi isteği dışında olan işlerdir. Bir hastalıktan dolayı elinin titremesi, kalbinin çalışması, boyunun kısa veya uzun olması gibi. Bunlar doğrudan doğruya Allah'ın dilemesi ve yaratması ile meydana geldiğinden insan bu işlerden sorumlu değildir.
İkincisi, insanın isteğine bağlı olarak meydana gelen işlerdir. İnsanın oturup kalkması,yürümesi, elleri ve diğer organları ile yaptığı işler kendi isteğine göre Allah'ın yaratması ile meydana geldiğinden insan bu işlerden sorumludur.
Her şeyi takdir eden ve yaratan Allah'tır. Ancak, tasarladığı herhangi bir işi yapıp yapmamakta Allah insana bir irade, yani seçme hürriyeti vermiştir. İnsan bu irade ile iyilik etmeyi seçer, gücünü de bunu yapmak için kullanırsa Allah, iyiliği yaratır. Eğer insan kötülük yapmayı seçer, gücünü de bunu yapmak için kullanırsa Allah kötülüğü yaratır.
Görülüyor ki, insan neyi yapmak isterse Allah onu yaratır. "Hayır ve şer Allah'tandır. Yâni iyilik ve kötülük Allah'ın yaratması iledir." sözünün anlamı budur.
İnsanın yaptığı işlerden sorumlu tutulmasının sebebi, işte bu seçme hürriyetine sahip olması ve gücünü tercih ettiği şeyi yapmak için kullanmasıdır. Bunun içindir ki her insan iradesi ile yaptığı işlerden sorumludur. Hayır işlemiş ise, mükâfatını, kötülük yapmışsa cezasını görecektir.

Kadere İnanmanın Faydaları
İnsan kendi isteği ile yaptığı işlerden sorumlu tutulacağını bildiği için seçme hürriyetini iyi işlere kullanır. Cezayı gerektiren işlerden sakınır. Böylece kader inancı, kişiye sorumluluk duygusu kazandırır.
Kadere inanan bir kimse çalışmalarında başarılı olamadığı veya bir felâketle karşılaştığı durumlarda karamsarlığa düşmez, morali bozulmaz. Çünkü, Allah'ın her işinde bir gaye ve hikmet olduğunu, insanın sınırlı güce sahip bir varlık olarak yaratıldığını, gücünün yetmeyeceği işlerden sorumlu olmayacağını bilir ve Allah'ın takdirine boyun eğer, ona sığınır. Bu inanç, insana rahatlık verir, üzüntüsünü giderir.
Kader inancı bize, kâinatta her şeyin bir plân dahilinde ve bir gayeye yönelik olarak varedildiğini, her şeyin bir sebebi olduğunu öğretir.
Bu inançla insan hayatta başarıya ulaşmanın yollarını ve sebeplerini araştırarak üzerine düşen görevleri yerine getirmeye çalışır.

İslâm'da Tevekkül Anlayışı ve Çalışmanın Önemi
Tevekkül, yapacağımız herhangi bir iş için bütün gücümüzle çalışıp elimizden geleni yaptıktan sonra, sonucu Allah'tan beklemektir.
Bunu bir misal ile açıklayalım:
Tarlasından iyi bir ürün almak isteyen bir çiftçi; önce tarlayı güzelce sürüp tohumu eker, gübresini atar, gerekirse sulamasını da yapar. Ekinin zararlılardan korunması için her türlü tedbiri de aldıktan sonra gerisini Allah'a bırakır, O'na güvenir. Çünkü çiftçi, elinden geleni yapmıştır. Artık ekinin büyümesi ve ürün vermesi için Allah'a güvenecek, sonucu O'ndan bekleyecektir. Gerçek tevekkül budur.
Yoksa hiç çalışmadan bir işin oluvermesini istemek, kendinin yapması gereken şeyleri Allah'tan beklemek, tevekkül değildir. Müslümana yakışmayan yanlış bir düşüncedir.
Devesini dışarda bağlamayıp salıveren ve Allah'a tevekkül ettim diyen bir kişiye Peygamberimiz (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu: "Önce deveni bağla, sonra tevekkül et." (23) Peygamberimizin bu sözünden anlaşılıyor ki müslüman önce elinden geleni yapacak, sonra Allah'a tevekkül edecektir.
Namaz kılmak, oruç tutmak nasıl dinî bir görev ise, geçimini sağlamak için çalışıp kazanmak da ibadet değeri taşıyan bir görevdir.
Yüce Allah:
"Namaz kılınınca yeryüzüne dağılın ve Allah'ın fazlından nasibinizi arayın." (24) buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz de:
Helâl kazanç aramanın farz olduğunu bildirmiştir. (25) Hz. Ömer şöyle demiştir: "Hiç biriniz rızkını aramaktan vazgeçip Allah'ım bana rızık ver demesin, biliyorsunuz ki, gökten ne altın yağar ne de gümüş." (26)
Görülüyor ki, çalışmak dinimizin emri, müslümanın görevidir. Bir işi başarmak için önce elimizden geleni yapacağız, bütün gücümüzle çalışacağız. Sonra bizi başarıya ulaştırmasını Allah'tan bekleyeceğiz, O'na güveneceğiz.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de "Hakikaten insan için çalıştığından başkası yoktur" (27) buyurarak çalışmanın önemini bildirmiştir.
Peygamberimiz de: "Kişinin yediği en hayırlı yemek, elinin emeği ile kazandığı yemektir. Allah'ın Peygamberi Davut (a.s.)'da elinin emeği ile geçinirdi." (28) buyurmuştur.
Dinimiz, çalışmaya büyük önem vermiş, helâl kazanç sağlamak için çalışmayı ibadet olarak değerlendirmiştir.
Çalışan insan hayırlı insandır. Çünkü, insan çalışmakla hem kendisine, hem ailesine, hem de milletine yararlı olur.
Peygamber Efendimiz: "İnsanların hayırlısı, insanlara yararlı olandır." (29) buyurarak bu gerçeği açıklamıştır.
Müslüman hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmalı, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için hazırlık yapmalıdır.
Peygamberimiz, daima çalışmayı tavsiye etmiş "İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır." (30) buyurarak müslümanların her gün daha ileri gitmesini istemiştir.
Sevgili Peygamberimiz şu mübarek sözü ile bize dünya ve ahirette mutlu olmanın yollarını göstermiştir. Buyuruyor ki:
"Sizin hayırlınız; dünyası için ahiretini terketmeyen, ahireti için de dünyasını terketmeyip her ikisi için çalışan ve insanlara yük olmayandır." (31)
O halde müslüman hem dünya, hem de ahiret için çalışacak, her gün daha ileri gidecektir. Dinimizin emri budur.

(23) Keşfu'l-Hafa, c. I, s. 144
(24) Cuma sûresi, 10.
(25) Keşfu'l-Hafa c. III, s. 46.
(26) Şerhu Ayni'l-İlm, c. II, s. 182.
(27) Necm sûresi, 39.
(28) Riyazü's-Salihin, c.I, s. 569.
(29) 250 Hadis, s. 121.
(30) Keşfu'l-Hafa, c. II, s. 233.
(31) Keşfu'l-Hafa, c. I, s. 393.
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
//
İmanın şartlarından altıncısı, kader ve kazaya, ister iyi, ister kötü, her şeyin Allah'ın bilmesi, dilemesi ve yaratmasıyla olduğuna inanmaktır.

//

cok doğru işte bütün mesele burda.

ayet getirirken ayeti tek olarak getirmesek daha doğru olur.

diğer ayetlerle birlikte ne amlam ihtiva ediyor onu da bilmek gerekir.

mesela

"Namaza yaklaşmayın" ayetini tek getirmek gibi birşey olmasın sonucu.

tüm detaylara ihtiyacım var.


Yardım eden

birşeyler paylasan kardeşlerimden Allah razı olsun.

Kader hala karanlıkta duruyor. :(
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
sırf bu konu icin yazılmış

"Kaza ve Kader" isimli Muhiddin i Arabi nin kitabı var elimde

onu okuyacağım meal tefsir ne varsa sırf kader icin okuyacağım.

Anlayabilmeyi Allah nasip etsin.

Anlatabilmeyide.

Allaha emanet olun Muheterem Müminler.
 

Sertürk Sercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2010
Mesajlar
102
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Sevgili kardeşlerim
Sizlere bu konu ile ilgili 2 site ve bir kitap linki gönderiyorum. Benim Allah'ın dilemesiyle bu kitap ve siteleri okuyup, düşündükten sonra kafamdaki bütün sorular cevaplandı, çok şükür. Allah'a emanet olun.


1. Site Kader Nedir.com

2. Site Zaman Gerçeği.com


thumb.php

Zamansızlık ve Kader Gerçeği - Harun Yahya
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Din âlimleri, “İslam Dini”nin daha iyi anlaşılabilmesi için pek çok eserler ortaya koymuş ve yorumlarda bulunmuşlardır. Din adamlarının geçmişte yazdığı kitaplar günümüz insanlarına bilgiler aktarırken, günümüz din adamlarına da rehberlik etmektedir. Günümüz din adamları, yazdığı kitaplarda ve yaptığı yorumlarda geçmişin büyük din âlimlerini referans olarak göstererek eserlerinin muteber olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Kuran ayetlerini doğru anlayabilmek ve yorumlayabilmek için ciddi bir tahsilden geçmek şarttır. Ancak bu tahsil bile Kuran ayetlerinin tam olarak yorumlanmasına yetmemektedir. Çünkü gerek geçmişin din âlimleri olsun, gerek günümüz İslam âlimleri olsun pek çok dini konularda ihtilafa düşmüşlerdir. Bu durumun tek izahı vardır ki; o da din âlimlerinin ayetleri ve hadisleri farklı algılaması ve yorumlamasıdır. Bu farklı yorumlar, insanların kafalarının karışmasına sebep olmuş; kimi insanlarımız alınyazısına kader, kimi insanlarımız da alınyazısı ile kaderin bambaşka şeyler olduğuna inanmıştır. Bu konular benimde dikkatimi çektiğinden bir araştırma yaptım ve ayetler üzerinde uzun süre düşündüm. Konu ile ilgili vardığım kanaatimi okuyucularla paylaşmak istedim. Bu kısa çalışmayı bir din âlimi sıfatıyla yapmadığımı, hatalarımın olabileceğini özellikle belirtmek istiyorum.

Konuya açıklık getirmesi bakımından kaderin ne anlama geldiğini Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim’den öğrenelim. Kamer Suresinin 49. ayetine göre; “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık’’; 52. ayet “Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur’’; 53. ayet ‘‘Küçük-büyük her şey satır satır yazılmıştır’’ El-Hadid Suresinin 22. ayetine göre ‘‘Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz, bu Allah’a göre kolaydır’’



Bu ayetleri dikkatle okuduğumuzda net bir şey çıkıyor ortaya:
Demek oluyor ki Yüce Rab (C.C.) ruhlar âlemini yarattığında kullarının kaderlerini belirtmiş. Bedene bürünen ruhlar birer birer yeryüzüne salıverildiğinde de Yüce Rab (c.c.) kullarının yapacaklarından haberdar olacaktır. Yani; Yüce Allah’tan (c.c) gizli hiçbir iş ve düşünce söz konusu olamayacaktır.

Yüce Rab (c.c) yarattığı kullarının tüm ömrünü kendi kudret elinde toplamamış; kullarına da özgürce düşünme ve hareket etme imkânı tanımıştır. Yani kullarına kendi iradesinden bir miktar irade bahşetmiştir ki, işte biz buna “Cüzi İrade” diyoruz. İnsanoğlu, sahip olduğu bu irade ile ister Yüce Rabbin emrine uyarak yaşantısını sürdürür, istemezse nefsinin dümeninde hareket ederek günah ve pislik batağında hayatını sürdürür. Bu kişilerin cüzi iradeleriyle seçebileceği bir hayat veya yaşantı biçimidir. Konuyu daha iyi anlayabilmek için birkaç örnek verelim.

Örnek–1: Akollü sürücülerin kaza yapıp, nasıl paramparça olduklarını televizyonlarda ibretle ve hayretle görüyoruz. Bu tür kazalar; iradelerin yanlış yönde kullanmaları sonucunda meydana gelmektedir. Yani kişiler, iradelerini kullanarak içki içmiş ve yine kendi iradelerini kullanarak sarhoş olduklarına aldırmadan araç kullanmaya çalışmıştır. Bu örnekteki kişiler, o günü alkol almadan aileleriyle birlikte piknik yaparak değerlendirselerdi ne kaza yapacaklardı ne de hayatlarını kaybedeceklerdi. Görüldüğü gibi bu kazayı kaderin bir tecellisi olarak izah edemeyiz. Bu olayda kuluna ‘’içki iç’’ emrine veren Yüce Rab (c.c) değil, kişinin kendi iradesidir.

Örnek–2: Kumar oynama tutkusu olan bir kişi, kendi iradesini kullanarak kumar oynamış ve kaybetmiş olsun. Kaybeden kişi, can havli ile parasını almak için kavga yapsa ve bu kavgada bıçaklanarak öldürülse, bu olayı kaderin bir tecellisi olarak izah edemeyiz. Çünkü kişi kendi iradesi ile kumar masasına oturmuş ve yine kendi iradesi ile kavga çıkarmıştır. Kişi, tercihini evine gitme yönünde kullansaydı parasını ve hayatını kaybetmeyecekti. Bu örnek olayda da kuluna ‘’git kumar oyna’’ emrini veren Yüce Rab (c.c) değil, kişinin kendi iradesidir.

Örnek–3: Bir kişi, kapısında ‘dikkat arızalıdır!’ uyarısına rağmen asansöre binip, onuncu kata çıkmaya niyetlensin. Acele işinin olduğunu düşünerek asansöre binen bu kişi, birkaç saniye sonra halatın kopması sonucunda asansör kabiniyle birlikte metrelerce yüksekten yere çakılıp düşse, bu kazayı kaderin bir tecellisi olarak izah edemeyiz. Çünkü ilgililer herhangi bir kazaya meydan vermemek için uyarı yazısı yazmıştır. Uyarıya aldırış etmeyen ve ısrarla asansöre binmek isteyen kişinin kendisidir; Yüce Rab (c.c) değildir.

Külli İrade; Yüce Allah’ın kendine has iradesinin (ilminin) tamamıdır. Yüce Allah (c.c.) bu ilmi ve iradesiyle sürekli genişleyen evreni yaratmıştır. Evren içinde de insanları, bitkileri, hayvanları, suyu ve atmosferi yoktan var etmiştir. Yüce Allah (c.c) bu iradesi ile kullarının kaderlerini de tayin etmiştir. Örneğin: İnsanoğlunun hangi anadan ve babadan dünyaya geleceğini, kiminle evleneceğini ve kaç çocuk sahibi olacağını, fakir mi yoksa zengin mi olacağını, hangi coğrafyada dünyaya geleceğini, ne zaman, kaç yaşında öleceğini Yüce Allah (c.c) Külli İradesi ile tayin etmiştir. Bu manada kader; Allah’ın değiştirilemez, karşı konulamaz iradesinin tamamıdır. Kader odur ki; kul, her türlü tedbiri aldığı halde bir felakete uğramışsa işte bu kaderin bir tecellisidir. Bununla ilgili birkaç örnek verelim.

Örnek–1: Kanser tedavisi gören bir kişi düşünelim. Bu kişi tedavisinin son aşamasına gelindiği için evine yollanmak istensin. Hasta ve yakınları evlerine giderken freni patlayan bir otobüs ile çarpışsa ve araç içindekilerden sadece hasta olan hayatını kaybetse, bu durum hasta için bir kaderdir. Hasta, kanserden öleceğini düşünürken; hiç ummadığı bir kaza sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu örnek olayda Yüce Rab (c.c) bu kulunun bu şekilde can vermesini istemiştir.

Örnek–2: Yolda yürüyen bir kişi düşünelim. Bu kişinin yolu bir düğün evinin önünden geçsin. Havaya sıkılan maganda kurşunları havalandıktan sonra bu yayanın kafasına saplansa ve yayayı öldürse bu bir kaderdir. Çünkü yaya kişi yolunun bir düğün evinden geçeceğini ve bir maganda kurşununun başına isabet edeceğini bilememiştir. Yüce Rab (c.c) bu kulunun bu şekilde can vermesini istemiştir.

Örnek–3: Yoğun trafik akışının olduğu yoldan geçmenin tehlikeli olacağını düşünen bir kişi; yaya üst geçidinden geçerken yıldırım çarpması sonucu hayatını kaybetse, bu olay kaderin bir tecellisi olarak izah edilmelidir. Çünkü yaya kişi, hızla gelip geçen araçlar arasından geçmenin tehlikeli olacağını düşünmüş ve yaya üst geçidini kullanarak tedbirini almıştır. Ancak Yüce Allah’ın o kişi için çizdiği kader çizgisi değişmemiştir. O kişinin ölümü üst geçitte, bir yıldırım düşmesi şeklinde tecelli edecektir.

Örnek–4: Aracının bakımına özen gösteren bir kişi düşünelim. Yolculuğa çıkmadan önce aracının bakımını yaptıran bu kişinin yolculuğu sırasında aracının freni patlasa ve şarampole yuvarlansa; şoför kişi bu kazada hayatını kaybetse, bu olayı kaderin bir tecellisi olarak izah edebiliriz. Çünkü şoför kişi yola çıkmadan evvel gerekli tedbirleri almıştır. Yüce Rab (c.c) bu örnek olaydaki kişinin kaderini bu şekilde tayin etmiştir. Kulun yapabileceği hiçbir şey yoktur.

Örnek–5: Yıldırım düşmesi veya dikkatsiz bir kişinin sebep olduğu orman yangınlarında hem ağaçlar, hem de hayvanlar cayır cayır yanarak can verirler. Orman yangınları, ağaçların olduğu kadar ormanda hayat sürdüren hayvanlarında ortak kaderidir. Yüce Allah (c.c) hem hayvanların, hem de ağaçların kaderini bu şekilde çizmiştir.

Öyle İse Alınyazısı Nedir?
Daha doğmadan önce insanın başına geleceklerin Yüce Rab (c.c) tarafından takdir edilmesidir. Yukarıda verdiğimiz ayetlere yeniden baktığımızda, Alınyazısının kaderle aynı anlama geldiğini görüyoruz. Yani alınyazısı kader demektir. Alınyazısını dini literatürlerde araştırdığımızda böyle bir tanıma rastlamamız mümkün değildir. Millet olarak biz, kader ile alınyazısını tam olarak anlayamamışız.

Durum böyle iken, bir takım insanlar ‘’alnıma böyle yazılmış; benim suçum, günahım ne?’’ diyerek suçlayacak mercii arıyorlar. Gerçek anlamda insan kafatasına yazılmış bir yazı söz konusu değildir. Kader, kaza ve insanların hür iradeleriyle meydana gelen eylemlerin tamamı insanların amel defterlerine ve Levh-i Mahfuza kayıt edilmiştir ve kıyamet sabahına kadarda bu kayıt işlemi devam edecektir.

Bir kısım insanlar, kendi iradeleri ile işlediği günahlara hiç bakmıyorlar. Yüce Allah (c.c) kullarını yaptıklarıyla yargılar. Örnek: Yüce Rab (c.c) mahşer gününde kullarına ‘’sen neden doğdun, sen neden öldün, sen neden yaşlandın, sen neden beş çocuk yaptın, sen neden Afrika’da doğdun’’ diye hesap sormaz. Çünkü bütün bunları Yüce Rab (c.c) kendi iradesi ile planlamıştır. Bunların dışındaki hadiseler, kişilerin kendi hür iradeleriyle yaptıklarından ibarettir. Kişiler, iradeleri ile yaptıklarını kadere mal edemezler. İnsanlar mutlak surette tedbirli olmalı, takdiri de Yüce Allah’a (c.c) bırakmalıdır.

Kısaca toparlayacak olursak; Kader, bir iman rüknüdür. Yüce Allah’ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacakların her halini, zamanını, mekânını, sıfatlarını ve özelliklerini ezeli ilmiyle bilip, ona göre takdir etmesidir. Unutmamalıyız ki; insanların kaderi olduğu gibi, zerreden kürrreye her canlının ve bitkinin Yüce Rab (c.c.) tarafından tayin edilmiş kaderleri vardır. Kader, Yüce Allah’ın (c.c) ilminde gizlidir. Ne zaman ne olacağını ancak o bilir. İnsanlar ise kaderi yaşadıktan sonra görebilir. Kaderin bir parçası olan kazayı, kaderde planlanan bir durumun yaratılması ve varlık sahasına taşınması olarak izah edebiliriz.


halit durucan.​
 

özgürlü_zamanlar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2010
Mesajlar
597
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Erzurum
Kardeşim burada insanların kafasını karıştıran tek şey var "zaman" . Şimdi insanlar zaman ile doğup , büyür ve ölürler. Zaman onlar için bir bağımlılık olmuş. Allah c.c. zamanın üstünde varlıktır. O bizlerin zaman içerisinde yapacaklarımızı bildiği için onu kaderimize yazar. Soru burda hemen geliyor akıllara. Tamam da ben kötü bir kaderim varsa hiç uğraşmama gerek yok. Burada yine insan zamana yenilmiş oluyor. Allah c.c. senin bunu yapacağını bildiği için senin kaderine bunu yazıyor. Bir babanın 3 oğlu varmış üçünede 100 tl vermiş. Biri bakkal açmış parasını arttırmış. Diğeri gezmiş tozmuş harcamış. 3.de hiç dokunmamış. Şimdi 3 ü de burada aynı sermaye ye sahip.Ancak farklı yollarda harcıyor. Allah c.c. sana sermayeyi aynı vermiş sende harcayacağın yolu bil. Sermaye vermediğine zaten sormuyor!!!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt