hudavendigar
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Kas 2006
- Mesajlar
- 735
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
Kabul edemiyorum...
Bu sistemlerle barışamadım. Sabahın ilk ışıkları ile başlayan kavga, ömrümce sürüyor. İçinde yaşıyorsun. Biraz uysal olmaya, ya da iyi tarafına bakmaya çalışıyorum, olmuyor. Hadiseler imanımla uyuşmuyor.
Sistem inancımla barışmıyor. Seni başka yerlere sürüklüyor. Helal-haram karışıyor, imanın saflığı kalmıyor. Ya inancına sadık kalacaksın ya da sistemin emrine gireceksin. Ara bulunmuyor. Orta yolda buluşulmuyor. İnancın sistemleri inkâr etmekle kendini gösteriyor. Aksi ise iman olmuyor. İnandım diyemiyorsun. Yaptığınla iman çatışıyor.
Sabah işine besmele ile başlıyorsun. Rızkın bereketli olması için ALLAH’a sığınırsın. Oturur, bir çay ya da kahve içersin. Biraz sonra telefon çalar, karşındaki görevli: “Çekinizde şu kadar eksik var. Saat onüçe kadar yatırınız efendim.”
Sistemin çarkı böyle kurulmuş, böyle işliyor. Besmele ile açtığınız dükkânınızı faizle yürütüyorsunuz. Sistemle barışamıyorsun.
Dahası ise, bankaya parayı yatırıp da dinlenmeye geçtiğiniz bir anda bir mal gelir. Hesaplıdır ve alınması lazımdır, alınır. Parası için ya bir çek ya da kredi kartı kullanılarak ödenir. Bu, bugünün günlük hadisesidir. Göze bile batmaz. Faiz alınır, verilir. Besmele ile de camiye gidilir. Ben uyuşamıyorum.
Akşam eve döneceksin, iş olmamış, paran yok. Siparişler gözüne ilişir. Hemen bir markete girer, alışverişini yapar, kredi kartı ile hesabı ödersin. Rahatlıkla evine dönersin. Evinin eşiğine girerken de Besmele ile adımını atarsın. Çoluk çocuğunla gülüp oynarsın da, haram yedirdiğin aklına gelmez. Ben bunlara uyuşamıyorum.
Başımdan geçti. Bir sözleşme yaptım. Ve bütün haklarını satın aldım. Seneler sonrası bir mahkeme kâğıdı geldi, bütün haklar kanunda yokmuş. “Şimdiye kadar satılanın şu kadar faizi ile ödenmesi” deniyordu. Ve öyle de oldu. Satın aldığın mal geri verildi. Faizi de senden alındı. Bu, sistemin getirdikleridir. Ona uymadan ticaret yapılmaz deniyor. Öyleyse sistemle inanç uymuyor. Ben de uyamadım.
Günlerden Cuma, memursun, işe gittin. Cuma vakti de mesai saatine geldi. İzin verilmiyor. Ne yapacaksın? Ya istifa edip ayrılacaksın ya da Cuma’ya gitmeyeceksin. Müslüman, bu sistemle barışamıyor. Ben de barışamadım.
Arabana bindin, eve gidiyorsun. Trafik çevirdi, defterine baktı, beşyüz lira ceza dedi. Biraz tereddüt edince yanındaki memur “bir ellilik at da kurtul” dedi. Ne yapacaksın? Demez ya! Dediğini düşün. Böyle bir durumda istemeden rüşvet suçunu işleyeceksin. Çünkü hak olmayan sistemler haksızlığı meşru kılar. Ben tahammül edemiyorum.
•
Annen baban öldü. Miras bölüşeceksin. Oğlanın hakkı iki, kızınki bir. Ben oğlan-kız tanımam, kanunlarımız da tanımıyor denirse ne yaparsın? Sistemin kanunları geçerli olduğu için ona uyarsın, uyunca da imanınla sistem kavga ediyor. Ben de kavga ediyorum.
Sistemlerde helâller haram olmuş, haramlar da helalleşmiş. Böyle bir ortamda eve geliyorsun. Hısım akraban sana haber vermeden evde toplanmışlar, sürpriz yapıyorlar ya da düğüne davetlisin. Arpa, buğday karışmış, erkek-kadın iç içe. Bu durum ALLAH’ın haram kıldığı, sistemlerin de teşvik ettikleri bir durumdur. Sen bunu mahalle baskısı olarak kabul etmek durumundasın. Ve Müslümansın! Ben kabul edemiyorum.
Göz önüne serilen bu manzaralar, içinde yaşadığımız manzaralardır. Sistemin manzaralarıdır. Müslümanı ilgilendirmez. Müslüman sistemle devamlı kavgalıdır.
Duran KÖMÜRCÜ-VAKİT- 19 Ekim 2009 Pazartesi
Bu sistemlerle barışamadım. Sabahın ilk ışıkları ile başlayan kavga, ömrümce sürüyor. İçinde yaşıyorsun. Biraz uysal olmaya, ya da iyi tarafına bakmaya çalışıyorum, olmuyor. Hadiseler imanımla uyuşmuyor.
Sistem inancımla barışmıyor. Seni başka yerlere sürüklüyor. Helal-haram karışıyor, imanın saflığı kalmıyor. Ya inancına sadık kalacaksın ya da sistemin emrine gireceksin. Ara bulunmuyor. Orta yolda buluşulmuyor. İnancın sistemleri inkâr etmekle kendini gösteriyor. Aksi ise iman olmuyor. İnandım diyemiyorsun. Yaptığınla iman çatışıyor.
Sabah işine besmele ile başlıyorsun. Rızkın bereketli olması için ALLAH’a sığınırsın. Oturur, bir çay ya da kahve içersin. Biraz sonra telefon çalar, karşındaki görevli: “Çekinizde şu kadar eksik var. Saat onüçe kadar yatırınız efendim.”
Sistemin çarkı böyle kurulmuş, böyle işliyor. Besmele ile açtığınız dükkânınızı faizle yürütüyorsunuz. Sistemle barışamıyorsun.
Dahası ise, bankaya parayı yatırıp da dinlenmeye geçtiğiniz bir anda bir mal gelir. Hesaplıdır ve alınması lazımdır, alınır. Parası için ya bir çek ya da kredi kartı kullanılarak ödenir. Bu, bugünün günlük hadisesidir. Göze bile batmaz. Faiz alınır, verilir. Besmele ile de camiye gidilir. Ben uyuşamıyorum.
Akşam eve döneceksin, iş olmamış, paran yok. Siparişler gözüne ilişir. Hemen bir markete girer, alışverişini yapar, kredi kartı ile hesabı ödersin. Rahatlıkla evine dönersin. Evinin eşiğine girerken de Besmele ile adımını atarsın. Çoluk çocuğunla gülüp oynarsın da, haram yedirdiğin aklına gelmez. Ben bunlara uyuşamıyorum.
Başımdan geçti. Bir sözleşme yaptım. Ve bütün haklarını satın aldım. Seneler sonrası bir mahkeme kâğıdı geldi, bütün haklar kanunda yokmuş. “Şimdiye kadar satılanın şu kadar faizi ile ödenmesi” deniyordu. Ve öyle de oldu. Satın aldığın mal geri verildi. Faizi de senden alındı. Bu, sistemin getirdikleridir. Ona uymadan ticaret yapılmaz deniyor. Öyleyse sistemle inanç uymuyor. Ben de uyamadım.
Günlerden Cuma, memursun, işe gittin. Cuma vakti de mesai saatine geldi. İzin verilmiyor. Ne yapacaksın? Ya istifa edip ayrılacaksın ya da Cuma’ya gitmeyeceksin. Müslüman, bu sistemle barışamıyor. Ben de barışamadım.
Arabana bindin, eve gidiyorsun. Trafik çevirdi, defterine baktı, beşyüz lira ceza dedi. Biraz tereddüt edince yanındaki memur “bir ellilik at da kurtul” dedi. Ne yapacaksın? Demez ya! Dediğini düşün. Böyle bir durumda istemeden rüşvet suçunu işleyeceksin. Çünkü hak olmayan sistemler haksızlığı meşru kılar. Ben tahammül edemiyorum.
•
Annen baban öldü. Miras bölüşeceksin. Oğlanın hakkı iki, kızınki bir. Ben oğlan-kız tanımam, kanunlarımız da tanımıyor denirse ne yaparsın? Sistemin kanunları geçerli olduğu için ona uyarsın, uyunca da imanınla sistem kavga ediyor. Ben de kavga ediyorum.
Sistemlerde helâller haram olmuş, haramlar da helalleşmiş. Böyle bir ortamda eve geliyorsun. Hısım akraban sana haber vermeden evde toplanmışlar, sürpriz yapıyorlar ya da düğüne davetlisin. Arpa, buğday karışmış, erkek-kadın iç içe. Bu durum ALLAH’ın haram kıldığı, sistemlerin de teşvik ettikleri bir durumdur. Sen bunu mahalle baskısı olarak kabul etmek durumundasın. Ve Müslümansın! Ben kabul edemiyorum.
Göz önüne serilen bu manzaralar, içinde yaşadığımız manzaralardır. Sistemin manzaralarıdır. Müslümanı ilgilendirmez. Müslüman sistemle devamlı kavgalıdır.
Duran KÖMÜRCÜ-VAKİT- 19 Ekim 2009 Pazartesi