Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kabrime gelip bir fatiha okuyanın vücudu cehennem ateşinde yanmasın (M.Emin Tokadi) (1 Kullanıcı)

garipkalp

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2007
Mesajlar
629
Tepki puanı
1
Puanları
0
MEHMED EMİN TOKADİ HAZRETLERİ
O evliyalar bahçesinin her yaprağında ayrı güzellikler bulunan yüz yapraklı gülüdür. O hidayet yolunun rehberi, o evliyaların hocasıdır. İstanbul'da Ashab-ı Kiram'dan sonra medfun bulunan üç büyük evliyadan biridir. Adı Mehmed Emin b.Hasan b.Ö¬mer Nakkaş Tokadî'dir. Lakabı, Cemaleddin, Künyesi Ebü'l-Emâne ve Ebu Mansur'dur. Aziz Mahmud Emevî dervişlerinden bir zatın oğludur.1664 senesinde Tokat'ta doğmuş ve 83 yaşındayken İstanbul'da vefat etmiştir.
Unkapanına inen cadde ile Zeyrek yokuşunun kesistiği tepe üzerinde Soğukkuyu Piri Paşa Medresesi kabristanına defnedilmiştir. Kendisini vesile ederek, kabri başında yapılan dua müstecaptır. Tanıyıp sevenler, kabrini ziyaret ederek kendisinden feyz almakta ve muradlarına ka¬vuşmaktadırlar

Mekke'de İmam-ı Rabbani Hz.'nin oğlunun talebesine (Ahmet Yekdes Cüryani Hz.) talebe olmuştur. 3 sene sonunda hocası artık İstanbul'a gitmesini istemiştir. Kendisinden son bir arzusunun olup olmadığını sormuştur. Mehmet Emin Tokadi Hz.'de hocasından dua istemiştir:

"Benim vefatımdan sonra kabrime gelip bir fatiha okuyanın vücudu cehennem ateşinde yanmasın."

Bu dua isteği karşısında hocasına şu hadiseyi hatırlatmıştır :
"Birgün Resulallah Efendimiz (s.a.v.) 'in yanına Cebrail (a.s.) gelir. 'Ya Resulallah Ebu bekir'in (r.a.) 1 saatlik ibadeti 70 senelik ibadet hükmüne geçer' dedi. Resulallah Efendimiz (s.a.v.) hemen Ebu bekir (r.a.) Efendimizi çağırdı. Geldiklerinde 'Evde ne yapıyordun?' diye sordu. Ebu Bekir Sıddık (r.a.) şöyle cevap verdi. 'Ey Allah'ın Rasulu. Hatırıma şöyle şu gelmişti. Hakk Teala cenntei ve cehennemi yarattı. Her ikisinide dolduracağını takdir etti. Ya Resul Allah bende evde Hakk Teala'dan vücudumu cehennemi dolduracak kadar büyük yapmasını diledim.'"

Hocası kendisine şunları söyledi :" Vasiyet etki vefatından sonra kabrini kolay bulunacak bir yere yapmasınlar. Virane bir yere defnetsinler. Kimse bilmesin. Ancak, nasibi olanlar gelip bulsun, dua etsinler.
. Mehmed Emin Efendi Hazretleri, ilim tahsiline memleketinde başlayıp, bir müddet sonra 1698 yılında İstanbul'a geldi. Şeyhülislam Mirzazâde Mehmed Efendi'den uzun süre dersler alıp, çok iyi bir duruma geldi. Mekke'ye giderek Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri'nden Tasavvuf ilmini öğrenip, tasavvufta talebe yetiştirecek duruma geldi. İkinci kere Hicaz seferinde Hadis âlimlerinden Ahmed Nahlî'den hadis ilmini öğrenip icazet aldı. Ayrıca İstanbul'a ilk geldiğinde, ilim tahsili sırasında hat (yazı yazma) sanatını Yedikuleli hattat Abdullah Efendi'den öğrendi. Değişik hat çeşitlerinde marifet sahibiydi. Mehmed Emin Tokadı Hazretleri, İstanbul'a ilk geldiğinde, birkaç ay Piri Paşa Medresesi'nde kaldı. Bu sırada Maşruznâmeci Ali Efendi adında bir zatın oğluna ders vermeye başladı. Daha sonra Ali Efendi'nin evinde kalmaya başla¬dı. Bu sırada Şehzâdebaşı Camii'nde de talebelere dersler verdi. Tüm bunlar kısa sürede tanınmasına vesile oldu. Ali Efendi'nin 1702 yılında Edirne'ye tayini üzerine, onunla birlikte Edirne'ye gitti. Bu sırada Ali Efendi'nin oğlu vefat etti. Bunun üzerine Edirne'yi bırakıp hacca gitmeye karar verdi. Karar verdiği günün sabahı, Edirne'de, Saraçhane yakınındaki çalıştığı dairesine gitmek üzere evden çıkmıştı. Yolu meş¬hur
Kadiri Şeyhi Kasabzâde Muhammed Efendi Hazretleri'nin dergâhına uğra¬dı. Oraya yaklaşınca, Muhammed Efendi'nin oğlu Abdülkadir Efendi'nin, dergâhın önünde beklediğini gördü. Abdülkadir Efendi yanına yaklaşıp: "Babam sizi dergâhta bekliyor. Buyursun, bir kahve içelim diyor" dedi. Bu davet üzerine Kasabzâde Muhammed Efendi'nin huzuruna varıp elini öptü. Oda: "Safa geldiniz Hacı Emin Efendi" dedi ve elinden tutup odasına götürdü. Oturup sohbete başladıkları sırada Mehmed Emin Efendi:
"Elhamdülillah, bizi hacc-ı şerif ile müjdelediniz" deyince, Muhammed Efendi Hazretleri: "Evet, siz bu gece hacca gitmeye niyet ettiniz. Biz de tebrik ettik" deyip sohbete başladı. Sohbet sırasında Mehmed Emin Efendi'ye, fıtraten yüksek bir kabiliyete sahip olduğunu ve çok büyük nimetlere kavuşacağını müjdeledi. Mekke'ye vardığında, evliyanın büyüklerinden, İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin üçüncü oğlu Muhammed Ma'sum Farukî Hazretleri'nin yetiştirdiği yedi bin evliyadan biri olan Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri'nin huzuruna gitmesini, kendisinin de selam ve hürmetlerini arzederek, onun talebesi olmasını tavsiye etti.
Mehmed Emin Efendi, bu zatın yanından ayrıldıktan sonra, Başruznameci Ali Efendi'ye de giderek hacca gideceğini söyledi. Ali Efendi memnun olup, ona yolda harcaması için bir miktar para verdi. Mehmed Emin Efendi, bundan sonra birkaç gün içinde bütün dostlarıyla vedalaşıp İstanbul'a gilmek üzere yola çıktı. İstanbul'da hacıları götürecek gemiye bindi ve on gün sonra Mısır-Kahire'ye vardı. Oradan da bir kafile ile Mekke'ye hareket etti. Mehmed Emin Tokadî Hazretleri'nin hayatının önemli bir bölümü bu yolculuğu ile başlamış oldu.
Ahmed Yekdest Hazretleri ile tanışmak ve tale¬beleri arasına girmek onun için çok önemli bir hadise idi. Onun yanında tam üç yıl kadar kaldı. Manevî sülukünu tamamladı ve kendisinden hilafet aldı. Ahmed Yekdest Hazretleri ile görüşmesini şöyle anlatır: "Mekke'ye varınca, ilk gün Kâbe'yi tavaf ve ziyaretle geçti. Ertesi gün sabah namazını Harem-i Şerifte kıldıktan sonra dışarı çıkacağım sırada, Harem-i Şerifin bir köşesinde, otuza yakın kimsenin halka halinde oturduklarını gördüm. "Niçin böyle halka olmuşlar acaba? Ders için hocalarını mı bekliyor¬lar?" diyerek yanlarına yaklaşıp oturdum. Hepsinin başlarını eğip edeple otur¬duklarını gördüm. Ben de oturup başımı eğerek bekledim. Bir ara başımı kaldı¬rıp baktığımda, halkanın ortasında duran bir zatı karşımda gördüm. Dikkatle bana bakıyordu. Bakışlarından ve heybetinden ürperip başımı eğip gözlerimi yumdum. Bir müddet de öyle durduktan sonra, yine dikkatle bana baktığını gördüm. Sonra o zat ellerini kaldırıp dua etti. Duadan sonra Fatiha okundu ve herkes kalkıp dağılmaya başladı. Ben de kalkıp giderken o mübarek zat bana yaklaştı. Yanıma gelip selam verdi ve:
---"Hoş geldin Emin Efendi" dedi. Halimi hatırımı sordu. Sonra beni yanına alıp, Harem-i Şerifin yakınında bulunan evine götürdü. İçeri girip oturduktan biraz sonra hizmetçisi sofrayı kurdu. Sofrada sıcak bir ekmek ve fincan içinde içecek bir şey vardı. O mübarek zat ellerini ekmeğe uzatınca, bir elinin bileğinden kesik olduğunu gördüm. Hemen Edirne'deki Şeyh Muhammed Efendi'nin tavsiyesi aklıma geldi. Bahsettiğinin bu mübarek zat olduğunu hatırladım. Fa¬kat o anda selamını söylemeyi unutmuşum. Yemekten sonra yolculuğumdan, gezip dolaştığım yerlerden sorup cevap aldıktan sonra:
--- "Edirne'de size emanet edilen şeyi unuttunuz" buyurdu. Hemen Edir¬ne'deki Muhammed Efendi'nin selamını hatırladım ve söyledim. O da muhab¬bet ve sürür
içinde selamı aldı. Artık beni talebeliğe kabul edip, ders vermeye başladı ve Allahü Teala'nın ismini zikretmemi söyledi ve sonra da şu beyti okudu:
Otuz kırk yıl geçince eylemiş tahkik-i Hâkânî.
Ki birdem Hakk'ı zikretmek değer mülk-i Süleymânı.
Bundan sonra dille anlatılamaz hallere ve nimetlere kavuştum. Farsça bildiğim için, çoğu zaman Farsça kelimelerle konuşurdu. Benden iki yıl önce huzuruna gelen Tatar Ahmed Efendi adında bir zat ona hizmet ediyordu. Ben huzuruna kavuşunca, Tatar Ahmed Efendi'yi, Medine'de bulunan ve orada in¬sanlara rehberlik yapan talebesi Abdürrahim Buhari'nin yanına gönderdi. Son¬ra benim İstanbul'a döneceğim sırada Tatar Ahmed Efendi'yi tekrar Mekke'ye çağırıp, icazet vererek Anadolu'ya insanları irşad için gönderdi. 1702 yılı hac mevsiminden, 1705 yılı hac mevsimine kadar, üç yıl bo¬yunca, Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri'nin hizmetinde, derslerinde ve soh¬betlerinde bulundum. Daha sonra 1705 yılında, hacıların dönüşü sırasında, ho¬camın izni üzerine İstanbul'a döndüm.
" Mehmed Emin Tokadı Hazretleri, İstanbul'a döndükten sonra, hocasının talebelerinden Muhammed Kumul Efendi'nin evine yerleşti ve İstanbul'da beş yıl daha kaldı. Bu sırada Nakşibendiyye, Kadiriyye, Şazeliyye ve Şettariyye kollarında yetişmiş bulunuyordu. Bir ara Muhammed Kumul Efendi ile önce Habeşistan'a, daha sonra Kudüs'e gitti. Oradan Mekke ve Medine'ye gittiler. Bu sırada hocası Ahmed Yekdest Hazretleri vefat edeli dört yıl olmuştu. Mehmed Emin Tokadı Hazretleri'nin bu seyahati tam altı yıl sürmüştü. Bu sırada Kudüs'te Ahmed Nahlî'den hadis ilmine dair icazet aldı. Medine'de Abdürrahim Buhari ve Beşir Ağa ile sohbetlerde bulundu. Daha başka birçok büyük zevatla bir araya geldi. 1717 yılında tekrar İstanbul'a döndü. İstanbul'da, Muhammed Kumul Efendi'nin evinde üç yıl daha kaldı. Bir aralık Filyokuşu'nda da oturdu. Yine bir süre Eyüp Sultan'da, Ebu Eyyüb Halid Hazretleri'nin türbesinde türbedarlık yaptı.
Bundan sonra kendisine Ravza-i Mutahhare'de Rasulüllah Efendimizin türbesinde türbedarlık verildi. Bu göreve getirildiğinde, kavuştuğu nimete şük¬rederek: "İki cihan sultanının türbesinde bekçi ve hizmetçi oldun. Onun yüksek kapısının süpürgecisini, Mevla mahrum eylemez, zarara uğratmaz. Cihanın sultanı olan Rasulüllah'ın hizmetçisini kimse incitmez. Ey Emin! Sana müjde¬ler olsun! Rasulüllah Efendimiz'in kapısında zahiren ve bâtınen hizmetçi ol¬makla şereflendin" manasında bir şiir söyledi. Talebelerinden Seyyid Yahya Efendi anlatıyor:
--- "Bursa'da medfun bulunan İsmail Hakkı Hazretleri vefatına yakın bir zamanda, talebelerinden Ivaz Mehmed Paşa'yı, Yeğen Mehmed Paşa'yı ve Ha¬cı Ahmed Paşa'yı tasavvufta yetiştirilmeleri ricasıyla Tokadı Hazretleri'ne göndermişti. O da onlarla ilgilendi ve bunlardan Yeğen Mehmed Paşa, çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1737 yılında Avusturya seferini yapmakla gö¬revlendirildi. Yeğen Mehmed Paşa bu sırada I. Mahmud Han'ın vezir-i azamı idi. Yeğen Mehmed Paşa, Emin Tokadî Hazretleri'nin seferden dönünceye kadar kendi evinde kalmasını istedi. Hazret bunu kabule yanaşmadı. Ağlayarak ricada bulununca, paşaya:
---"Bizi eve davet etmenizi kim tavsiye etti?" dedi. O da: "İşlerin çokluğu sebebiyle benim aklıma böyle bir şey gelmemişti. Fakat Dârü's-Seâde Ağası (İstanbul Valisi) Beşir Ağa biraderiniz hatırlattı" dedi. Emin Tokadî Hazretleri, ordunun zaferle dönmesi için çok dua etti. Talebesi Seyyid Yahya Efendi anlatıyor:
--- "Bir sabah huzuruna gittiğimde, hastalanmış gördüm. Benden ilaç istedi, temin ettim. İlacı kullandı. Sonra birlikte talebelerinden Kafesdâr Abdülbâkî Efendi'nin evine gittik. Bu talebesi, Mehmed Emin Efendi'nin neşeli halini gö¬rünce bana: "Hamdolsun İslam askeri mansur ve muzaffer olmuştur. İnşallah birkaç güne kadar fetih haberi gelir" dedi. Dört gün sonra Tatarlar İstanbul'a fetih ha¬berini ulaştırdılar. Seferden dönen Yeğen Mehmed Paşa doğruca Mehmed E¬min Tokadî Efendi'nin huzuruna geldi. Ağlayarak ayaklarına kapandı. Her ikisi de bir müddet birlikte ağladılar. Paşa seferde olan bitenleri Emin Efendi Hazretleri'ne anlattı. Koynundan iki atlas kese altın çıkarıp, seferde iken fakirlere vermek üzere adadığını bildirdi. Mehmed Emin Efendi, paşanın tutumundan memnun kaldı.
Bir defa Kâbe'de Rukn-i Yemânî'de yaslanmış halde iken, bir kere Mısır'da ve bir kere de İstanbul'da Fatih Camii civarında Hızır Aleyhisselam ile görüşmüştür.
Uzun bir nasihati içinde yer alan kendi hal tercümesi ile ilgili birkaç cümlesini teberrüken aktarıyoruz: "Bir hakir, günahkâr, aslen Tokat'ta doğdum. Elli yıla yakın bir zaman¬dan beri İstanbul'da yerleşmiş durumdayım. İtikadda mezhebim Ehl-i Sünnet vel Cemaat olan Ebu Mansur Maturidî'nin mezhebidir. Amelde mezhebim, İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri'nin mezhebidir. Meşhur bilinen ismim Muhammed Emin, künyem Ebü'l-Mansur, Ebü'l-Eman'dır. Babam Tokat sakinlerinden Hasan b.Ömer'dir. Sevdiklerime ve dostlarıma son diyeceklerim şunlardır:
---“Bu kusurlu kulu hatırlarından çıkarma¬yıp, Kur'an-ı Kerim okuyup, ruhuma hediyeden, hayır duadan unutmayalar, malımın en temizinden, helalinden yüz kuruşu teçhiz ve tekfinime ve yirmi iki kuruş ıskatıma sarf edeler. Varislerime, aile fertlerime vasiyetim şudur: Dostların sözlerine razı olup, mahkemeye gitmeyeler. Birbirine rıza gösterip mücadele ve muhasama etmeyeler. Herkes biliyor ki, dünya fani, ahiret bakidir. Allahü Teala'yı çok anıp zikredeler. Çünkü bütün saadetlerin başı budur. Herkese gönül hoşluğu ile kıyamete kadar hakkımı helal ettim. Kimsede hakkım yoktur..."
• Yaptığımız herşeyi mutlaka yazan var.
• İyilikte mükafat, kötülükte hazan var.
• Ham insanlar küf kokar, çünkü onların kalpleri kararmış, paslanmıştır. Merhamet buz tutmuştur onlarda. Ham insan kalpte kırar, haramda işler.
• Öyle iyi bir insan olki, kimse senin yüzünden cehenneme gitmesin.
• Hiçbir kimseye suizan etme, hiçbir kimseyi kendinden aşağı görme, insanlara tevazu ile yaklaş.
• Hakikaten ölüm musibetlerin en büyüklerindendir. Ölümden nasip ibret almaktır. İbret alıp onu nasihat kabul ederek işlek bir yol olduğunu ondan hiç kimsenin kurtulamayacağını bilen ve o yola evliyanın sevgilerini kazanarak hazırlanan kimseye ne mutlu. Ondan ibret almayana ne yazık.
• Bize gelen musibet ve sıkıntıların Allah'ın takdiriyle olduğunu bilelim.
• Bu dünyanın esası mihnet ve sıkıntı üzerine kurulmuştur. Sıkıntının ise sabretmekten başka ilacı, katlanmaktan başka kurtuluşu yoktur. Şu üç sabır çok sevgilidir. Bunlar; taatte, Hakk'a kullukta, günah işlemekte, bela ve mihnet altında sabırdır.
• Bütün mesele yolcu olduğumuzu unutmamaktır. Tuli emel felakettir. Yani, ölümü unutmak, tevbe istiğfarı unutmak felakettir. Bir kimse tevbe istiğfar yapmıyorsa kalbi katı demektir. Tuli emel sahibi demektir.
• Allah Teala iki korkuyu bir kulunda cem etmez. Hadis-i Kutsi'de "Dünyada benden korkan, ahirette korkmasın. Dünyada benden korkmayan, ahirette benden çok korksun." buyuruyor.
Korkmak sevginin alametidir. Seven korkar. Sevmeyen korkmaz. Onun için Allah sevgisini Allah korkusunu Allah nasip etsin. Nasibe hazırlıklı olmak lazım. Kibirli olanı Allah Teala sevmez. Allah Teala sevmediklerini muvaffak etmez
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Amin Allahü teala razı olsun.

Unkapanına inen cadde ile Zeyrek yokuşunun kesistiği tepe üzerinde Soğukkuyu Piri Paşa Medresesi kabristanına defnedilmiştir. Kendisini vesile ederek, kabri başında yapılan dua müstecaptır. Tanıyıp sevenler, kabrini ziyaret ederek kendisinden feyz almakta ve muradlarına kavuşmaktadırlar

Mekke'de İmam-ı Rabbani Hz.'nin oğlunun talebesine (Ahmet Yekdes Cüryani Hz.) talebe olmuştur. 3 sene sonunda hocası artık İstanbul'a gitmesini istemiştir. Kendisinden son bir arzusunun olup olmadığını sormuştur. Mehmet Emin Tokadi Hz.'de hocasından dua istemiştir:

"Benim vefatımdan sonra kabrime gelip bir fatiha okuyanın vücudu cehennem ateşinde yanmasın."


Beyaz Gece (Mehmed Emin Tokadi) .:.: www.dinimizislam.com :.:. inşaallahü teala, bir de izleyiniz..
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
• Bu dünyanın esası mihnet ve sıkıntı üzerine kurulmuştur. Sıkıntının ise sabretmekten başka ilacı, katlanmaktan başka kurtuluşu yoktur. Şu üç sabır çok sevgilidir. Bunlar; taatte, Hakk'a kullukta, günah işlemekte, bela ve mihnet altında sabırdır.
 

ayşe-rana

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
1,732
Tepki puanı
46
Puanları
48
Yaş
51
Rabbim bir kaç kez gitmeyi nasip etti.inşaallah o duanın ecrinden nasiplenmişizdir.
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
46
Hocası kendisine şunları söyledi :" Vasiyet etki vefatından sonra kabrini kolay bulunacak bir yere yapmasınlar. Virane bir yere defnetsinler. Kimse bilmesin. Ancak, nasibi olanlar gelip bulsun, dua etsinler.

hamd olsun geçen hafta gitmek nasip oldu Allahım kabul etsin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt