KABR ZİYÂRETİ ve KUR’ÂN-I KERÎM OKUMAK
İmâm-ı Birgivî “rahmetullahi aleyh” (Etfâl-ül müslimîn) kitâbında buyuruyor ki, müslimânların kabrlerini ziyâret etmek sünnetdir. (İhyâ-ül-ulûm)de diyor ki, (Ölümü hâtırlamak ve ölüden ibret almak için kabr ziyâret etmek ve Sâlihlerin, Velîlerin kabrlerinden bereketlenmek müstehabdır). İbret almak için, meyyitin çürüdüğü, yanaklarının, dudaklarının döküldüğü, ağzından pis sular akdığı, karnının şişip patladığı, içine kurtların, böceklerin dolduğu düşünülür. Hâtim-i Esâm diyor ki, (Kabristândan geçen kimse, onları düşünmezse ve düâ etmezse, kendine ve onlara hıyânet etmiş olur). Erkeklerin kabr ziyâret etmeleri emr olundu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kabr ziyâret eden kadınlara la’net etdi. Sonradan izn verdi diyenler vardır. Ba’zıları da mekrûhdur dedi. Kadınların cenâze götürmeleri sözbirliği ile câiz değildir. Fâtıma “radıyallahü anhâ”, hazret-i Hamzanın kabrini her sene ziyâret eder, düzeltir, ta’mîr ederdi. Hadîs-i şerîfde, (Ana-babasının veyâ ikisinden birinin kabrini her Cum’a günleri ziyâret edenin günâhları afv olur. Haklarını ödemiş olur) buyuruldu. Muhammed bin Vâsi’, her Cum’a kabr ziyâret ederdi. Pazartesi günleri ziyâret etsen dahâ iyi olmaz mı? dediklerinde, (Meyyitler, Cum’a, Perşembe ve Cumartesi günleri kendilerini ziyâret edenleri tanırlar) buyurdu. Dahhâk diyor ki, (Cumartesi günü güneş doğmadan önce kabr ziyâret edeni meyyit tanır. Bu, Cum’a gününün fazîletini göstermekdedir.) Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mü’min olan akrabâsının ve Eshâbının kabrlerini ziyâret ederdi. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir mü’minin kabrini ziyâret ederken, Allahümme innî es’elüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselâm en lâ tü’azzibe hâzelmeyyit derse, o meyyitin azâbı kıyâmete kadar ref’ olur). (Şir’a)da diyor ki, (Sünnete uygun ziyâret yapmak için, abdest alınır. İki rek’at nemâz kılıp, sevâbı meyyitin rûhuna gönderilir. Kabristâna gelince ve aleyküm selâm denir. Yukarıda yazılı düâ okunup, meyyitin yüzüne karşı oturulur. Yasîn-i şerîf veyâ bildiği sûreleri okur. Tesbîh okuyup, meyyit için düâ eder). Ebül Kâsım diyor ki, (Kabr yanında Kur’ân-ı kerîm okununca, meyyit sesi işiterek râhat eder). Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir kimse, tanıdığının kabri yanından geçerken selâm verirse, meyyit bunu tanır ve selâmına cevâb verir). Abdüllah ibni Ömer “radıyallahü anh”, bunun için, bir kabr yanından geçerken durup selâm verirdi. Nâfi’ diyor ki, Abdüllah ibni Ömer, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kabri yanına gelir, (Esselâmü alennebiyy, esselâmü alâ Ebî Bekr, esselâmü alâ Ebî) derdi. Böyle söylediğini yüzden fazla gördüm. İmâm-ı Gazâlî “rahmetullahi aleyh”, (İhyâ) kitâbında buyuruyor ki, (Kabr ziyâret ederken, kıbleyi arkada bırakıp, meyyitin yüzüne karşı oturup selâm vermek müstehabdır. Kabre el, yüz sürülmez, öpülmez). Kıbleyi arkada bırakıp, ayak tarafında, ayakda durmak efdaldir (İbni Âbidîn). Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir kimse, kabristândan geçerken, onbir kerre İhlâs sûresi okuyup sevâbını meyyitlere hediyye ederse, kendisine ölüler adedince sevâb verilir). Ahmed bin Hanbel “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyurdu ki, (Kabristâna girince, Fâtiha, Kul-e’ûzüler ve İhlâs sûrelerini okuyunuz! Sevâbını meyyitlere gönderiniz! Sevâbı hepsine vâsıl olur.)
<A name=r7482>İbâdetler üçe ayrılır: Birincisi, yalnız mal ile yapılır. Zekât, sadaka böyledir. İkincisi, hem mal ile ve hem beden ile yapılır. Hac ve cihâd böyledir. Üçüncüsü, yalnız beden ile yapılır. Kur’ân-ı kerîm okumak, nemâz kılmak, tesbîh, tehlîl ve tahmîd okumak ve düâ etmek böyledir. Birincilerin sevâbını meyyitlere hediyye etmenin câiz olduğunu, sevâbın onlara vâsıl olup fâide vereceğini, Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirdiler. Üçüncüden düâ da böyledir. İkincilerin de böyle olduğunu âlimlerin çoğu bildirdi. Üçüncüden düâdan başkası için dört mezheb arasında ayrılık oldu. Hanefî ve Hanbelî mezhebinde, üçüncüler de birinciler gibidir. Hasen “rahmetullahi aleyh” diyor ki, (Kabristâna girince, Allahümme Rabbel-ecsâdil bâliyeh vel’izâmin-nahiret-illetî harecet mineddünyâ ve hiye bike mü’minetün. Edhil aleyhâ ravhan min indike ve selâmen minnî okursa, meyyitlerin sayısı kadar sevâb verilir). (Etfâl-ül-müslimîn)den terceme temâm oldu. İmâm-i Şâfi’î ve imâm-ı Mâlik “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ”, yalnız beden ile yapılan ibâdetlerin sevâbları meyyite vâsıl olmaz dediler. Fekat, sonradan gelen şâfi’î âlimleri, meyyitin yanında okuyup hediyye edince veyâ uzakda okuyup sonra, (Yâ Rabbî! Okuduğumdan hâsıl olan sevâbın mislini vâsıl et!) gibi düâ edince, vâsıl olur dediler.
(Şir’at-ül-islâm) şerhindeki hadîs-i şerîfde, (Ümmetimin yapdığı ibâdetlerin en kıymetlisi, Kur’ân-ı kerîmi, Mushafa bakarak okumakdır) buyuruldu. (Kitâb-üt-tibyân)da, (Kur’ân-ı kerîm okumanın en efdali, nemâzda okumakdır) buyuruldu. [Muhammed Ma’sûm hazretlerinin (Mektûbât)ının üçüncü cildi, doksanüçüncü mektûbunda yazılı hadîs-i şerîfde, (Nemâzda okunan Kur’ân, nemâz dışında okunan Kur’ândan dahâ hayrlıdır) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, senedleri ile birlikde, (Hazînet-ül-esrâr)da da yazılıdır.] Hazret-i Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Nemâzda ayakda iken okunan Kur’ânın her harfi için yüz sevâb verilir. Nemâz dışında abdestli okuyunca, her harfi için yirmibeş sevâb verilir. Abdestsiz okuyunca, on sevâb verilir. Yürürken ve iş yaparken okuyunca, dahâ az sevâb verilir.) Ma’nâsını düşünerek bir âyet okumak, başka şey düşünerek, bütün Kur’ânı hatm etmekden dahâ çok sevâbdır. Son zemânlarda, hâfızların, Kur’ân-ı kerîmi tegannî ederek mûsikî perdelerine uyarak okumaları, çok çirkin bid’atdir. Çok günâhdır. Kur’ân-ı kerîmi, güzel ses ile, Allahdan korkarak ve hüzn ile okumalıdır. Kerderî, (Bezzâziyye fetvâsı)nda diyor ki, (Tegannî ile, şarkı söyler gibi Kur’ân okuyana sevâb verilmez). Sûre veyâ âyet okumağa başlarken E’ûzü okumak vâcibdir. Fâtiha okumağa başlarken Besmele okumak da vâcibdir. Diğer sûrelere başlarken Besmele okumak sünnetdir. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Kur’ân-ı kerîmi tecvîd bilgisine uyarak okuyunca, her harfine yirmi sevâb verilir. Tecvîde uymazsa, on sevâb verilir). Bir âyeti ezberledikden sonra unutmak, en büyük günâhlardandır. (Kur’ân-ı kerîm okunan evden, Arşa kadar nûr yükselir) hadîs-i şerîfdir. Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Kur’ân okunan eve, bereket, iyilik gelir. Melekler oraya toplanır. Şeytânlar oradan kaçar). Kur’ân-ı kerîmi dinlemek çok sevâbdır. Hadîs-i şerîfde, (İnsanın dinlediği bir âyet, kıyâmetde kendine nûr olur) buyuruldu. Kur’ân-ı kerîm okumağı geçim vâsıtası yapmamalıdır. Hadîs-i şerîfde, (Kur’ân-ı kerîm okuyunca, Allahü teâlânın rızâsını ve Cenneti isteyiniz! Dünyâlık istemeyiniz! Bir zemân gelir ki, hâfızlar, Kur’ân-ı kerîmi, insanlara yaklaşmak için vâsıta yaparlar) buyuruldu.
İmâm-ı Birgivî “rahmetullahi aleyh” (Etfâl-ül müslimîn) kitâbında buyuruyor ki, müslimânların kabrlerini ziyâret etmek sünnetdir. (İhyâ-ül-ulûm)de diyor ki, (Ölümü hâtırlamak ve ölüden ibret almak için kabr ziyâret etmek ve Sâlihlerin, Velîlerin kabrlerinden bereketlenmek müstehabdır). İbret almak için, meyyitin çürüdüğü, yanaklarının, dudaklarının döküldüğü, ağzından pis sular akdığı, karnının şişip patladığı, içine kurtların, böceklerin dolduğu düşünülür. Hâtim-i Esâm diyor ki, (Kabristândan geçen kimse, onları düşünmezse ve düâ etmezse, kendine ve onlara hıyânet etmiş olur). Erkeklerin kabr ziyâret etmeleri emr olundu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kabr ziyâret eden kadınlara la’net etdi. Sonradan izn verdi diyenler vardır. Ba’zıları da mekrûhdur dedi. Kadınların cenâze götürmeleri sözbirliği ile câiz değildir. Fâtıma “radıyallahü anhâ”, hazret-i Hamzanın kabrini her sene ziyâret eder, düzeltir, ta’mîr ederdi. Hadîs-i şerîfde, (Ana-babasının veyâ ikisinden birinin kabrini her Cum’a günleri ziyâret edenin günâhları afv olur. Haklarını ödemiş olur) buyuruldu. Muhammed bin Vâsi’, her Cum’a kabr ziyâret ederdi. Pazartesi günleri ziyâret etsen dahâ iyi olmaz mı? dediklerinde, (Meyyitler, Cum’a, Perşembe ve Cumartesi günleri kendilerini ziyâret edenleri tanırlar) buyurdu. Dahhâk diyor ki, (Cumartesi günü güneş doğmadan önce kabr ziyâret edeni meyyit tanır. Bu, Cum’a gününün fazîletini göstermekdedir.) Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mü’min olan akrabâsının ve Eshâbının kabrlerini ziyâret ederdi. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir mü’minin kabrini ziyâret ederken, Allahümme innî es’elüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselâm en lâ tü’azzibe hâzelmeyyit derse, o meyyitin azâbı kıyâmete kadar ref’ olur). (Şir’a)da diyor ki, (Sünnete uygun ziyâret yapmak için, abdest alınır. İki rek’at nemâz kılıp, sevâbı meyyitin rûhuna gönderilir. Kabristâna gelince ve aleyküm selâm denir. Yukarıda yazılı düâ okunup, meyyitin yüzüne karşı oturulur. Yasîn-i şerîf veyâ bildiği sûreleri okur. Tesbîh okuyup, meyyit için düâ eder). Ebül Kâsım diyor ki, (Kabr yanında Kur’ân-ı kerîm okununca, meyyit sesi işiterek râhat eder). Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir kimse, tanıdığının kabri yanından geçerken selâm verirse, meyyit bunu tanır ve selâmına cevâb verir). Abdüllah ibni Ömer “radıyallahü anh”, bunun için, bir kabr yanından geçerken durup selâm verirdi. Nâfi’ diyor ki, Abdüllah ibni Ömer, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kabri yanına gelir, (Esselâmü alennebiyy, esselâmü alâ Ebî Bekr, esselâmü alâ Ebî) derdi. Böyle söylediğini yüzden fazla gördüm. İmâm-ı Gazâlî “rahmetullahi aleyh”, (İhyâ) kitâbında buyuruyor ki, (Kabr ziyâret ederken, kıbleyi arkada bırakıp, meyyitin yüzüne karşı oturup selâm vermek müstehabdır. Kabre el, yüz sürülmez, öpülmez). Kıbleyi arkada bırakıp, ayak tarafında, ayakda durmak efdaldir (İbni Âbidîn). Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir kimse, kabristândan geçerken, onbir kerre İhlâs sûresi okuyup sevâbını meyyitlere hediyye ederse, kendisine ölüler adedince sevâb verilir). Ahmed bin Hanbel “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyurdu ki, (Kabristâna girince, Fâtiha, Kul-e’ûzüler ve İhlâs sûrelerini okuyunuz! Sevâbını meyyitlere gönderiniz! Sevâbı hepsine vâsıl olur.)
<A name=r7482>İbâdetler üçe ayrılır: Birincisi, yalnız mal ile yapılır. Zekât, sadaka böyledir. İkincisi, hem mal ile ve hem beden ile yapılır. Hac ve cihâd böyledir. Üçüncüsü, yalnız beden ile yapılır. Kur’ân-ı kerîm okumak, nemâz kılmak, tesbîh, tehlîl ve tahmîd okumak ve düâ etmek böyledir. Birincilerin sevâbını meyyitlere hediyye etmenin câiz olduğunu, sevâbın onlara vâsıl olup fâide vereceğini, Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirdiler. Üçüncüden düâ da böyledir. İkincilerin de böyle olduğunu âlimlerin çoğu bildirdi. Üçüncüden düâdan başkası için dört mezheb arasında ayrılık oldu. Hanefî ve Hanbelî mezhebinde, üçüncüler de birinciler gibidir. Hasen “rahmetullahi aleyh” diyor ki, (Kabristâna girince, Allahümme Rabbel-ecsâdil bâliyeh vel’izâmin-nahiret-illetî harecet mineddünyâ ve hiye bike mü’minetün. Edhil aleyhâ ravhan min indike ve selâmen minnî okursa, meyyitlerin sayısı kadar sevâb verilir). (Etfâl-ül-müslimîn)den terceme temâm oldu. İmâm-i Şâfi’î ve imâm-ı Mâlik “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ”, yalnız beden ile yapılan ibâdetlerin sevâbları meyyite vâsıl olmaz dediler. Fekat, sonradan gelen şâfi’î âlimleri, meyyitin yanında okuyup hediyye edince veyâ uzakda okuyup sonra, (Yâ Rabbî! Okuduğumdan hâsıl olan sevâbın mislini vâsıl et!) gibi düâ edince, vâsıl olur dediler.
(Şir’at-ül-islâm) şerhindeki hadîs-i şerîfde, (Ümmetimin yapdığı ibâdetlerin en kıymetlisi, Kur’ân-ı kerîmi, Mushafa bakarak okumakdır) buyuruldu. (Kitâb-üt-tibyân)da, (Kur’ân-ı kerîm okumanın en efdali, nemâzda okumakdır) buyuruldu. [Muhammed Ma’sûm hazretlerinin (Mektûbât)ının üçüncü cildi, doksanüçüncü mektûbunda yazılı hadîs-i şerîfde, (Nemâzda okunan Kur’ân, nemâz dışında okunan Kur’ândan dahâ hayrlıdır) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, senedleri ile birlikde, (Hazînet-ül-esrâr)da da yazılıdır.] Hazret-i Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Nemâzda ayakda iken okunan Kur’ânın her harfi için yüz sevâb verilir. Nemâz dışında abdestli okuyunca, her harfi için yirmibeş sevâb verilir. Abdestsiz okuyunca, on sevâb verilir. Yürürken ve iş yaparken okuyunca, dahâ az sevâb verilir.) Ma’nâsını düşünerek bir âyet okumak, başka şey düşünerek, bütün Kur’ânı hatm etmekden dahâ çok sevâbdır. Son zemânlarda, hâfızların, Kur’ân-ı kerîmi tegannî ederek mûsikî perdelerine uyarak okumaları, çok çirkin bid’atdir. Çok günâhdır. Kur’ân-ı kerîmi, güzel ses ile, Allahdan korkarak ve hüzn ile okumalıdır. Kerderî, (Bezzâziyye fetvâsı)nda diyor ki, (Tegannî ile, şarkı söyler gibi Kur’ân okuyana sevâb verilmez). Sûre veyâ âyet okumağa başlarken E’ûzü okumak vâcibdir. Fâtiha okumağa başlarken Besmele okumak da vâcibdir. Diğer sûrelere başlarken Besmele okumak sünnetdir. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Kur’ân-ı kerîmi tecvîd bilgisine uyarak okuyunca, her harfine yirmi sevâb verilir. Tecvîde uymazsa, on sevâb verilir). Bir âyeti ezberledikden sonra unutmak, en büyük günâhlardandır. (Kur’ân-ı kerîm okunan evden, Arşa kadar nûr yükselir) hadîs-i şerîfdir. Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Kur’ân okunan eve, bereket, iyilik gelir. Melekler oraya toplanır. Şeytânlar oradan kaçar). Kur’ân-ı kerîmi dinlemek çok sevâbdır. Hadîs-i şerîfde, (İnsanın dinlediği bir âyet, kıyâmetde kendine nûr olur) buyuruldu. Kur’ân-ı kerîm okumağı geçim vâsıtası yapmamalıdır. Hadîs-i şerîfde, (Kur’ân-ı kerîm okuyunca, Allahü teâlânın rızâsını ve Cenneti isteyiniz! Dünyâlık istemeyiniz! Bir zemân gelir ki, hâfızlar, Kur’ân-ı kerîmi, insanlara yaklaşmak için vâsıta yaparlar) buyuruldu.