Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kabirde Bizi Saracak Şeyler Nelerdir? (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Kabirde Bizi Saracak Şeyler Nelerdir?


Ka'bu'l-Ahbar (R.A) şöyle anlatmıştır:

“Duyduğuma göre salih insan kabre konulduğu vakit, namaz, oruç, hac ve zekat gibi amelleri kendisini sarar. Azap melekleri ayaklarının ucundan geldikleri vakit namaz karşılarına çıkar ve: 'Bu adam, bu ayakları ile Allah'ın huzurunda kıyam etti, namaz kıldı. Buna azap edemezsin.'

Baş tarafından geldikleri vakit, oruç karşılarına çıkar ve: 'Bu kafa dünyada Allah için oruç tuttu, aç ve susuz kaldı, kendisine buradan azap edemezsiniz.'

Vücudunun diğer bölümlerinden azap etmek istedikleri vakit hac ve cihad gibi ibadetler karşılarına çıkarak azap etmelerine engel olurlar. Ellerinden geldikleri vakit sadakalar karşılarına çıkar ve: 'Allah rızası uğrunda bu ellerden nice sadakalar çıkmıştır. Siz bunlara azap edemezsiniz.' derler.

Bu sırada azap melekleri de: “Dünyada temiz yaşadın, temiz öldün. O halde burada da rahat yat.” derler. Bu sırada rahmet melekleri gelir. Cennetten döşek ve kaftan getirirler. Göz gördüğü kadar mezarını genişletirler. Cennetten ışık getirirler. Kıyamete kadar kabri nurlanır durur."

Bütün bunlardan anlaşıldığına göre, kabirde insana sorgu-sual sormak için Münker ve Nekir melekleri gelir. Bunlar insana Rabb'in kim? Peygamberin kim? Dinin nedir? diye sorarlar. İnsan dünyada iken bunlara kolaylıkla cevap verebilir. Fakat kabirde, Allah insana kuvvet verirse bunları cevaplayabilir. Eğer dünyada iken insan Allah'ı razı etmiş, O'na ibadet yapmışsa Allah ona kabirde kuvvet verir.

Münker ve Nekir melekleri çok dehşetli, çok korkunçturlar. Eğer insana Allah kuvvet vermezse bu soruları meleklerin de korkusundan cevaplayamayacaktır. Dünyada vaktini günahlarla geçiren kişiye Allah kabirde kuvvet vermez.

Melekleri görünce korkudan cevap veremeyecektir. Oysa Allah'ın kuvvet verdiği kişi meleklerle iki arkadaşıyla konuştuğu gibi konuşur. Münker ve Nekir, sorularına cevap veremeyenlere demirden balyozlarla vuracaklar, kabir onu sıkacak bağırsakları dışarı fırlayacak, kabri ateşle dolu olacaktır. Bütün bunların yanında bir aynaya bakar gibi ona cehennemdeki yeri gösterilecektir.

Unutmayalım!

İnsanın dünyada yaşadığı hayatın her anının hesabını vereceği o büyük gün mutlaka gelecektir. Kabir bizim için kıyamete kadar bekleyeceğimiz bir durak ve Münker - Nekir meleklerini sualleriyle ilk imtihanı vereceğimiz yerdir...

O gün Allah'a ve karşılaşacakları bu güne inanmış olanlar suallere kolay ve tereddütsüz cevap verecek, inkar etmiş olanlar ise dilleri susacak azap görecek.

Ayet-i kerimede:

“Beni zikredin, bende sizi zikredeyim.” (Bakara; 152)

buyurulmuştur. Bizim O'nu zikretmemiz, dünyadayken O'nun emirlerine itaat edip, Salih amelleri işleyip günahlardan kaçınmamızdır. O'nun bizi zikretmesi ise, bu zor yerlerde imdadımıza gelmesi ve bizlere yardım etmesidir.

O halde akıllı bir insan gibi nefsine sor; o gün Münker-Nekir meleklerinin karşısında rahatmı olmak istersin yoksa ahiretin ilk durağı olan kabirde ilk azabı görmek mi istersin? Tabi ki nefis güzel olanı ister.

O zaman anlatılanları sadece okumakla kalma, kalp gözüyle görerek yaşa ve o gün için salih amel işleyerek hazırlık yap.

Çünkü her şeyin üzerinde insanın en büyük kazancı kuşkusuz Allah'ın rızasıdır.

Seyda Muhammed Konyevi (K.S)
 

rainmen

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
197
Tepki puanı
0
Puanları
0
prof.süleyman ateş'in kabir azabıyla ilgili açıklamaları.ÖNEMLİ!!!!

prof.süleyman ateş'in kabir azabıyla ilgili açıklamaları.ÖNEMLİ!!!!

Soru: İmamlar, gittiğim camilerde kabir hayatı ve kabirle ilgili vaazlar veriyor. Okuduğum diğer dini kitaplarda ise kimisi kabir hayatının olduğunu kimisi de olmadığını yazıyor. Diyanet İşleri Bakanlığı'nın fetvasında da "İnsan öldükten sonra kabre konulunca Rabbin kimdir, Peygamberin kimdir, Dinin nedir" diye sorulacak, iman ve güzel amel sahipleri bu sorulara doğru cevap verecekler ve kendilerine cennet kapılan açılarak gösterilecek (Tırmizi, Cenaiz) denilmektedir. Bazıları ise öldükten sonra kıyamete kadar geçen süreyi bilmeyeceğimizi, sanki akşam uykusuna yatmış gibi olacağımızı ve kıyamette haşir olunduktan sonra, "Kim bizi kabirlerimizden kaldıracak, biz ne güzel uyuyorduk" diye yazılan ayet-i kerimeyi mesnet olarak göstermektedirler. Bu görüşlerin hangisi doğrudur? Kabir hayatı ve kabir azabıyla ilgili Kur'ân'ı Kerîm ve Hz. Peygamber (s.a.v) ne buyurmaktadır?

Cevap: Sorduğunuz sorunun ayrıntılı yanıtı için "İnsan ve İnsanüstü Varlıklar" adlı eserimi okuyunuz. Ancak bu konuda özetle şunları söyleyebilirim: Kabirde, "Rabbin kimdir, peygamberin kimdir" şeklinde sorgulama yoktur. Bu tür çürük haberler, Kur'ân'a aykırıdır. Çünkü, "O gün ne insana, ne de cine günahından sorulur. Suçlular, simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklar(ın)dan tutulur" (Rahman: 39-44) ayetleri, Allah'ın divanında duruşmaya getirilmiş bulunan cinlere ve insanlara, suçlarının sorulmayacağı çünkü suçlarının, durumlarından, simalarından belli olacağı, sormaya gerek kalmayacağı, günahları belli olan suçlular, perçemlerinden ve ayaklarından tutulup cehenneme atılacakları vurgulanır.


Firavun ailesini azabın en kötüsü kuşattı: Ateş!
Ebu Hüreyre diyor ki: “Allah’ın Resulü, kafirin ruhunun kötü koktuğunu anlatırken gömleğini burnuna tuttu” (Müslim, Cennet, 17, H. 75). İbn Hazm da kabir azabının, bedenden ayrılan ruha olacağını söylüyor. Çünkü Yüce Allah, “Firavun ailesini azabın en kötüsü kuşattı: Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar (dünya durdukça azap böyle sürer). Kıyamet koptuğu zaman da ‘Firavun ailesini azabın en çetinine sokun’ (deriz)” buyurmaktadır. Bu sunulma, kabir azabıdır. Ayetten, azabın ruha olduğu açıkça anlaşılmaktadır (el-Fasl, 4/ 67). “Şekk üzerine yakin (kesin bilgi gerektiren inanç) kurulamaz” genel prensibinin gereği, inanç sorunlarının, garip niteliğindeki kişi haberi üzerine kurulamayacağı açıkken, maalesef bir iki kişi haberlerine dayanılarak ruhun, kabirde tekrar cesedin içine sokulacağı, ehl-i sünnet inancı olarak asırlarca öğretilmiştir.

Oysa bu kanaat, ilmi gerçeğe aykırı olduğu gibi nakil bakımından sağlam bir delilden de yoksundur. Ruhun, cesedin içine tekrar gireceği varsayılırsa hiç kabre konulmayan, hayvanlar tarafından parçalanıp yenilen, yanıp kül olan cesede ruhun girmesi nasıl izah edilecektir? Çünkü bu durumda ceset yoktur. Yok olan bir maddeye ruhun girmesi söz konusu olamaz. Hadislerde kastedilen gerçek şudur: Ruh, içinde uzun süre yaşadığı, kemal kazandığı bedenden ayrıldıktan sonra hem ayrıldığı bedenini görür hem de bedeninin şeklini latif cisim olarak koruduğundan, kendisini aynen beden içinde hisseder. Nasıl ki insan rüyada, yaşadığı olayları, ruh olarak yaşadığı, gördüğü halde bedenle yaşıyor, görüyor zanneder, rüyada dolaştığı yerleri, bedensiz olarak dolaştığının farkında değildir.

Ölüm halinde tamamen bedenin etkisinden kurtulan ruh, gezer, dolaşır, içinde yaşadığı bedenin de çevresinde bulunur, hatta ilk anda henüz yeni bedenden kurtulduğu için kendisini hâlâ beden içinde sanır. Yoksa ruhun bir daha bedene dönmesi, ona yeniden hayat vermesi, maddi bedenin kalkıp oturması, başın kabrin tahtalarına değmesi mümkün değildir. Bu, Allah’ın yaratış yasasına ve ayetlerin açık ifadesine aykırıdır.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Soru: İmamlar, gittiğim camilerde kabir hayatı ve kabirle ilgili vaazlar veriyor. Okuduğum diğer dini kitaplarda ise kimisi kabir hayatının olduğunu kimisi de olmadığını yazıyor. Diyanet İşleri Bakanlığı'nın fetvasında da "İnsan öldükten sonra kabre konulunca Rabbin kimdir, Peygamberin kimdir, Dinin nedir" diye sorulacak, iman ve güzel amel sahipleri bu sorulara doğru cevap verecekler ve kendilerine cennet kapılan açılarak gösterilecek (Tırmizi, Cenaiz) denilmektedir. Bazıları ise öldükten sonra kıyamete kadar geçen süreyi bilmeyeceğimizi, sanki akşam uykusuna yatmış gibi olacağımızı ve kıyamette haşir olunduktan sonra, "Kim bizi kabirlerimizden kaldıracak, biz ne güzel uyuyorduk" diye yazılan ayet-i kerimeyi mesnet olarak göstermektedirler. Bu görüşlerin hangisi doğrudur? Kabir hayatı ve kabir azabıyla ilgili Kur'ân'ı Kerîm ve Hz. Peygamber (s.a.v) ne buyurmaktadır?

Cevap: Sorduğunuz sorunun ayrıntılı yanıtı için "İnsan ve İnsanüstü Varlıklar" adlı eserimi okuyunuz. Ancak bu konuda özetle şunları söyleyebilirim: Kabirde, "Rabbin kimdir, peygamberin kimdir" şeklinde sorgulama yoktur. Bu tür çürük haberler, Kur'ân'a aykırıdır. Çünkü, "O gün ne insana, ne de cine günahından sorulur. Suçlular, simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklar(ın)dan tutulur" (Rahman: 39-44) ayetleri, Allah'ın divanında duruşmaya getirilmiş bulunan cinlere ve insanlara, suçlarının sorulmayacağı çünkü suçlarının, durumlarından, simalarından belli olacağı, sormaya gerek kalmayacağı, günahları belli olan suçlular, perçemlerinden ve ayaklarından tutulup cehenneme atılacakları vurgulanır.


Firavun ailesini azabın en kötüsü kuşattı: Ateş!
Ebu Hüreyre diyor ki: “Allah’ın Resulü, kafirin ruhunun kötü koktuğunu anlatırken gömleğini burnuna tuttu” (Müslim, Cennet, 17, H. 75). İbn Hazm da kabir azabının, bedenden ayrılan ruha olacağını söylüyor. Çünkü Yüce Allah, “Firavun ailesini azabın en kötüsü kuşattı: Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar (dünya durdukça azap böyle sürer). Kıyamet koptuğu zaman da ‘Firavun ailesini azabın en çetinine sokun’ (deriz)” buyurmaktadır. Bu sunulma, kabir azabıdır. Ayetten, azabın ruha olduğu açıkça anlaşılmaktadır (el-Fasl, 4/ 67). “Şekk üzerine yakin (kesin bilgi gerektiren inanç) kurulamaz” genel prensibinin gereği, inanç sorunlarının, garip niteliğindeki kişi haberi üzerine kurulamayacağı açıkken, maalesef bir iki kişi haberlerine dayanılarak ruhun, kabirde tekrar cesedin içine sokulacağı, ehl-i sünnet inancı olarak asırlarca öğretilmiştir.

Oysa bu kanaat, ilmi gerçeğe aykırı olduğu gibi nakil bakımından sağlam bir delilden de yoksundur. Ruhun, cesedin içine tekrar gireceği varsayılırsa hiç kabre konulmayan, hayvanlar tarafından parçalanıp yenilen, yanıp kül olan cesede ruhun girmesi nasıl izah edilecektir? Çünkü bu durumda ceset yoktur. Yok olan bir maddeye ruhun girmesi söz konusu olamaz. Hadislerde kastedilen gerçek şudur: Ruh, içinde uzun süre yaşadığı, kemal kazandığı bedenden ayrıldıktan sonra hem ayrıldığı bedenini görür hem de bedeninin şeklini latif cisim olarak koruduğundan, kendisini aynen beden içinde hisseder. Nasıl ki insan rüyada, yaşadığı olayları, ruh olarak yaşadığı, gördüğü halde bedenle yaşıyor, görüyor zanneder, rüyada dolaştığı yerleri, bedensiz olarak dolaştığının farkında değildir.

Ölüm halinde tamamen bedenin etkisinden kurtulan ruh, gezer, dolaşır, içinde yaşadığı bedenin de çevresinde bulunur, hatta ilk anda henüz yeni bedenden kurtulduğu için kendisini hâlâ beden içinde sanır. Yoksa ruhun bir daha bedene dönmesi, ona yeniden hayat vermesi, maddi bedenin kalkıp oturması, başın kabrin tahtalarına değmesi mümkün değildir. Bu, Allah’ın yaratış yasasına ve ayetlerin açık ifadesine aykırıdır.

Selamünaleyküm çok güzel anlatmışsın Allah cc razı olsun inş
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Kabir hayatı ve azabı üzerine ayeti kerimeler

Mehmet Kef: “Kabir hayatında azap olup olmadığını Kur’ân âyetleriyle destekleyerek yazabilir misiniz?”



1- Dünyadaki takdirler ve taksimler, nasipler ve kısmetler, belâlar ve musibetler nasıl bizi yaptıklarımızla rehin alıyorsa, nasıl bir adalet-i İlâhiye gereği tecellî ediyorsa, nasıl başımıza ne gelse Yüce Yaratıcımızın uygulamaları ve icraatları olarak hiçbirisinde zulüm ve haksızlık söz konusu olmuyorsa, kabir hayatında da, berzah hayatında da zulüm ve haksızlık yoktur, adaletsizlik ve hukuksuzluk söz konusu değildir. Eğer kabirde azap varsa, bu hiç şüphesiz Allah’ın Adl, Hâkim ve Hak isimlerinin tecellisi ile olur ve hiç kimseye zulüm yapılmaz! Kur’ân’ın kabir hayatını uykuya benzetmesi kabir azabının olmadığını göstermez. Dünya uykusunda bile bir rüya faslı var, biliyorsunuz.

2- Kabir azabıyla ilgili bilgilerin kaynağı genelde hadis-i şerifler olmakla beraber, bu meseleyi Kur’ân’ın gündemine almadığını söylemek doğru değildir. İşte âyetler:

* “Onları siz değil; ancak Biz biliriz! Kendilerine iki defa azab edeceğiz. Onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar”1 âyetinde geçen iki azaptan birisi dünya azabı ise, diğeri İmam-ı Azam’a göre kabir azabıdır.

* “O gün ne tuzakları onlara bir fayda verir, ne de bir yardım görürler! O zalimler için şüphesiz bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler”2 âyetindeki “başka azab” da İmam-ı Azam’a göre kabir azabına işaret etmektedir.3

3- Kabir azabının hak olduğunu açıkça bildiren hadisler de vardır:

* Hazret-i Âişe (ra) Resûlullah Efendimize (asm) kabir azabının olup olmadığından sormuştu. Peygamber Efendimiz (asm): “Evet kabir azabı vardır ve haktır!” buyurdu. Hazret-i Âişe (ra) der ki: “Bu sorumdan sonra onun (asm), kabir azabından Allah’a sığınmadan namaz kıldığını görmedim!”4

* Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir. Bedir savaşından sonra müşriklerin yerde serili bulunan cesetlerine karşı Peygamber Efendimiz (asm):

“Nasıl? Rabb’inizin vaad ettiği azab ve cezayı buldunuz mu?” diye hitap buyurdu. Hazret-i Ömer (ra) sordu:

“Ya Resûlallah! Bu duygusuz cifelere mi hitap ediyorsunuz?” deyince Allah Resûlü (asm):

“Evet! Siz bunlardan fazla işitir değilsiniz! Fakat bunlar cevap veremezler!” buyurdu.6

4- Âyet ve hadislerde zemin bulan “kabir azabı”nın hak oluşu ile ilgili bilgiler, hiç şüphesiz âyet ve hadislerin muasır bir aynası ve tefsiri sadedindeki Risâle-i Nur’da da mevcuttur. Bedîüzzaman Hazretleri, kabrin ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve unutulmuşluk içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha karnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğunu kaydeder.6 Yine Üstad Bedîüzzaman, genelde gençlikte yaşanan gayr-i meşrû hayatın kabir azabı ile neticelendiğini bildirir.7


Duâ

Ey işiten ve işittiren! Ey bilen ve bildiren! Ey veren ve verdiren! Ey seven ve sevdiren! Ey merhamet eden ve merhamet ettiren! Ey affeden ve affettiren! Ey sözlerin, seslerin, kelimelerin, kulakların Hâlıkı! Ey kalplerin en gizli niyazını, özünü, sözünü, sesini, duâsını, dileğini işiten! Ey Semî-i Alîm! Bize hakkı işitmeyi nasip et! Bize hakkı bilmeyi ve bildiğimizi yaşamayı müyesser kıl! Elimizden, dilimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan ve sâir azalarımızdan sadır olan günahları bağışla! Bizi hakikati işiten kul eyle! Âmin!
 

erkut13

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Selamün Aleyküm .
Allah (c.c) Razi Olsun Kardeşim.
Selamün Aleyküm...
 

rainmen

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Kabir hayatı ve azabı üzerine ayeti kerimeler

Mehmet Kef: “Kabir hayatında azap olup olmadığını Kur’ân âyetleriyle destekleyerek yazabilir misiniz?”



1- Dünyadaki takdirler ve taksimler, nasipler ve kısmetler, belâlar ve musibetler nasıl bizi yaptıklarımızla rehin alıyorsa, nasıl bir adalet-i İlâhiye gereği tecellî ediyorsa, nasıl başımıza ne gelse Yüce Yaratıcımızın uygulamaları ve icraatları olarak hiçbirisinde zulüm ve haksızlık söz konusu olmuyorsa, kabir hayatında da, berzah hayatında da zulüm ve haksızlık yoktur, adaletsizlik ve hukuksuzluk söz konusu değildir. Eğer kabirde azap varsa, bu hiç şüphesiz Allah’ın Adl, Hâkim ve Hak isimlerinin tecellisi ile olur ve hiç kimseye zulüm yapılmaz! Kur’ân’ın kabir hayatını uykuya benzetmesi kabir azabının olmadığını göstermez. Dünya uykusunda bile bir rüya faslı var, biliyorsunuz.

2- Kabir azabıyla ilgili bilgilerin kaynağı genelde hadis-i şerifler olmakla beraber, bu meseleyi Kur’ân’ın gündemine almadığını söylemek doğru değildir. İşte âyetler:

* “Onları siz değil; ancak Biz biliriz! Kendilerine iki defa azab edeceğiz. Onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar”1 âyetinde geçen iki azaptan birisi dünya azabı ise, diğeri İmam-ı Azam’a göre kabir azabıdır.

* “O gün ne tuzakları onlara bir fayda verir, ne de bir yardım görürler! O zalimler için şüphesiz bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler”2 âyetindeki “başka azab” da İmam-ı Azam’a göre kabir azabına işaret etmektedir.3

3- Kabir azabının hak olduğunu açıkça bildiren hadisler de vardır:

* Hazret-i Âişe (ra) Resûlullah Efendimize (asm) kabir azabının olup olmadığından sormuştu. Peygamber Efendimiz (asm): “Evet kabir azabı vardır ve haktır!” buyurdu. Hazret-i Âişe (ra) der ki: “Bu sorumdan sonra onun (asm), kabir azabından Allah’a sığınmadan namaz kıldığını görmedim!”4

* Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir. Bedir savaşından sonra müşriklerin yerde serili bulunan cesetlerine karşı Peygamber Efendimiz (asm):

“Nasıl? Rabb’inizin vaad ettiği azab ve cezayı buldunuz mu?” diye hitap buyurdu. Hazret-i Ömer (ra) sordu:

“Ya Resûlallah! Bu duygusuz cifelere mi hitap ediyorsunuz?” deyince Allah Resûlü (asm):

“Evet! Siz bunlardan fazla işitir değilsiniz! Fakat bunlar cevap veremezler!” buyurdu.6

4- Âyet ve hadislerde zemin bulan “kabir azabı”nın hak oluşu ile ilgili bilgiler, hiç şüphesiz âyet ve hadislerin muasır bir aynası ve tefsiri sadedindeki Risâle-i Nur’da da mevcuttur. Bedîüzzaman Hazretleri, kabrin ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve unutulmuşluk içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha karnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğunu kaydeder.6 Yine Üstad Bedîüzzaman, genelde gençlikte yaşanan gayr-i meşrû hayatın kabir azabı ile neticelendiğini bildirir.7


Duâ

Ey işiten ve işittiren! Ey bilen ve bildiren! Ey veren ve verdiren! Ey seven ve sevdiren! Ey merhamet eden ve merhamet ettiren! Ey affeden ve affettiren! Ey sözlerin, seslerin, kelimelerin, kulakların Hâlıkı! Ey kalplerin en gizli niyazını, özünü, sözünü, sesini, duâsını, dileğini işiten! Ey Semî-i Alîm! Bize hakkı işitmeyi nasip et! Bize hakkı bilmeyi ve bildiğimizi yaşamayı müyesser kıl! Elimizden, dilimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan ve sâir azalarımızdan sadır olan günahları bağışla! Bizi hakikati işiten kul eyle! Âmin!

s.a kardeşim tevbe 101.ayet\Onları siz değil; ancak Biz biliriz! Kendilerine iki defa azab edeceğiz. Onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar”1 âyetinde geçen iki azaptan birisi dünya azabı ise, diğeri İmam-ı Azam’a göre kabir azabıdır.

Bu çifte cezalandırma; münafıkların dünyalık avantajlarının kaybı ve onların muhalefetlerine rağmen İslami Tebliğ'in zaferi olacaktır. Bu, şu demektir: Cezanın biri, onun için sahtekarlıklar yaptıkları, münafıkça tavırlar benimsedikleri dünyalık menfaatlerini kaybetmeleri olacak ve servet, şeref ve prestij kazanma yerine, aşağılanmaya ve tümüyle kayba uğrayacaklardır. Onları ikinci cezalandırma ise, mağlup edip bozguna uğratmak için bütün güçleriyle entrika ve suikastlar düzenledikleri, İslami Tebliğin zafere ulaşması şeklinde olacaktı. Fakat, onların bütün kötü temennileri ve delice gayretlerine rağmen İslam Daveti muzaffer çıkacak ve onlar da buna çaresizlik içinde bizzat şahit olacaklardır/TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Tevbe Suresi 101. Ayet ve Tefsiri
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
s.a kardeşim tevbe 101.ayet\Onları siz değil; ancak Biz biliriz! Kendilerine iki defa azab edeceğiz. Onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar”1 âyetinde geçen iki azaptan birisi dünya azabı ise, diğeri İmam-ı Azam’a göre kabir azabıdır.

Bu çifte cezalandırma; münafıkların dünyalık avantajlarının kaybı ve onların muhalefetlerine rağmen İslami Tebliğ'in zaferi olacaktır. Bu, şu demektir: Cezanın biri, onun için sahtekarlıklar yaptıkları, münafıkça tavırlar benimsedikleri dünyalık menfaatlerini kaybetmeleri olacak ve servet, şeref ve prestij kazanma yerine, aşağılanmaya ve tümüyle kayba uğrayacaklardır. Onları ikinci cezalandırma ise, mağlup edip bozguna uğratmak için bütün güçleriyle entrika ve suikastlar düzenledikleri, İslami Tebliğin zafere ulaşması şeklinde olacaktı. Fakat, onların bütün kötü temennileri ve delice gayretlerine rağmen İslam Daveti muzaffer çıkacak ve onlar da buna çaresizlik içinde bizzat şahit olacaklardır/TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
Tevbe Suresi 101. Ayet ve Tefsiri

Aleykümselam kardeşim Allah razı olsun hem katıldığın için hem yorumda bulunduğun için selametle
 

selenny

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
358
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
allah razı olsun arkadaşlar ne muradınız varsa versin gerçekten bu konu defalarca tartışılıyodu hep soru işaretleri vardı şimdi yok oldu emeğinize sağlım saygılarımla a.e.o
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
paylaşımlar için teşekkürler ama burada iki farklı konular var hangisine dua ediyoruz anlamış değilim birisi çıkmış süleyman ateşin sapık fikirlerinden bahsediyor ve konuyu açan kişide ona destek veriyor ama konular farklı

arkadaşlar konuları okumadan cevap yazmassak iyi olur vesselam
 

DGNSYM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ağu 2007
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
s.a

s.a

Cevap: Sorduğunuz sorunun ayrıntılı yanıtı için "İnsan ve İnsanüstü Varlıklar" adlı eserimi okuyunuz. Ancak bu konuda özetle şunları söyleyebilirim: Kabirde, "Rabbin kimdir, peygamberin kimdir" şeklinde sorgulama yoktur. Bu tür çürük haberler, Kur'ân'a aykırıdır.


Arkadaşlar bu prf.süleyman ateşi dinlememeyi kitablarının okunmaması gerektiğini günümüzün alimleri yıllar evvelinden daha bu adam diyanet işleri bakanı iken dile getirmişlerdi.şu verdiği bi cvp a bakın...münker nekir i yok sayıyor...kabir sorgu sualini es geçiyor..kaldı ki evliyaların Allah dostlarının zuhuratta görüp insanlara aktardığı bir sürü mesele var kabir ile ilgili..Allah ın lütfü ile bu sorulara ya cvp verilecek yada Allah muhafaza verilemeyecek...

Mevki ve makam dahilinde bulunup yanlış ve yuvarlak cümleler kurmaktan çekinmeyen insanların islami konuşmalarına istirak etmekten ve bu insanların topluma inandığınız gibi değil yaşadığınız gibi inanın dayatmasından Allah'a(c.c) sığınırız..

SELAM VE DUA İLE..
SELAMETLE KALIN
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
yani bende onu açıklığa kavuşturmak amacıyla böyle bir cevap yazma hissiyle hareket ettim daha nice sapık fikirleri var ve bence bu siteye böyle sapkın kişilerin yazıları zarar verir düşüncesindeyim

arkadaşlar okuyalım ve bilgilenelim
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
sa çok güzel ve ibret alınması gereken bi paylaşım olmuş.kabir yazılarına rast gelince çocukluğum aklıma geliyor.çünkü kuran kursunda kabirdeki soruları ve cevaplarını ezberletmişledide.Ozaman başka bi heyecan ve korku vardı.Keşke o heyecan ve korkuyu hep yaşayabilsek.selametle kalın
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
yani bende onu açıklığa kavuşturmak amacıyla böyle bir cevap yazma hissiyle hareket ettim daha nice sapık fikirleri var ve bence bu siteye böyle sapkın kişilerin yazıları zarar verir düşüncesindeyim

arkadaşlar okuyalım ve bilgilenelim

sa sana katılıyorum destek için tekrardan cvp yazıyorum ben ilk yazılanı destekliyorum tabikide

süleyman ateş gibi magazin programlarına çıkan birini desteklemek elbette mümkün değil
 

firdes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
1,974
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Konum
½ $@K@RY@'dannn:D *1984*
Kabir hayatı ve azabı üzerine ayeti kerimeler

Mehmet Kef: “Kabir hayatında azap olup olmadığını Kur’ân âyetleriyle destekleyerek yazabilir misiniz?”



1- Dünyadaki takdirler ve taksimler, nasipler ve kısmetler, belâlar ve musibetler nasıl bizi yaptıklarımızla rehin alıyorsa, nasıl bir adalet-i İlâhiye gereği tecellî ediyorsa, nasıl başımıza ne gelse Yüce Yaratıcımızın uygulamaları ve icraatları olarak hiçbirisinde zulüm ve haksızlık söz konusu olmuyorsa, kabir hayatında da, berzah hayatında da zulüm ve haksızlık yoktur, adaletsizlik ve hukuksuzluk söz konusu değildir. Eğer kabirde azap varsa, bu hiç şüphesiz Allah’ın Adl, Hâkim ve Hak isimlerinin tecellisi ile olur ve hiç kimseye zulüm yapılmaz! Kur’ân’ın kabir hayatını uykuya benzetmesi kabir azabının olmadığını göstermez. Dünya uykusunda bile bir rüya faslı var, biliyorsunuz.

2- Kabir azabıyla ilgili bilgilerin kaynağı genelde hadis-i şerifler olmakla beraber, bu meseleyi Kur’ân’ın gündemine almadığını söylemek doğru değildir. İşte âyetler:

* “Onları siz değil; ancak Biz biliriz! Kendilerine iki defa azab edeceğiz. Onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar”1 âyetinde geçen iki azaptan birisi dünya azabı ise, diğeri İmam-ı Azam’a göre kabir azabıdır.

* “O gün ne tuzakları onlara bir fayda verir, ne de bir yardım görürler! O zalimler için şüphesiz bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler”2 âyetindeki “başka azab” da İmam-ı Azam’a göre kabir azabına işaret etmektedir.3

3- Kabir azabının hak olduğunu açıkça bildiren hadisler de vardır:

* Hazret-i Âişe (ra) Resûlullah Efendimize (asm) kabir azabının olup olmadığından sormuştu. Peygamber Efendimiz (asm): “Evet kabir azabı vardır ve haktır!” buyurdu. Hazret-i Âişe (ra) der ki: “Bu sorumdan sonra onun (asm), kabir azabından Allah’a sığınmadan namaz kıldığını görmedim!”4

* Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir. Bedir savaşından sonra müşriklerin yerde serili bulunan cesetlerine karşı Peygamber Efendimiz (asm):

“Nasıl? Rabb’inizin vaad ettiği azab ve cezayı buldunuz mu?” diye hitap buyurdu. Hazret-i Ömer (ra) sordu:

“Ya Resûlallah! Bu duygusuz cifelere mi hitap ediyorsunuz?” deyince Allah Resûlü (asm):

“Evet! Siz bunlardan fazla işitir değilsiniz! Fakat bunlar cevap veremezler!” buyurdu.6

4- Âyet ve hadislerde zemin bulan “kabir azabı”nın hak oluşu ile ilgili bilgiler, hiç şüphesiz âyet ve hadislerin muasır bir aynası ve tefsiri sadedindeki Risâle-i Nur’da da mevcuttur. Bedîüzzaman Hazretleri, kabrin ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve unutulmuşluk içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha karnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğunu kaydeder.6 Yine Üstad Bedîüzzaman, genelde gençlikte yaşanan gayr-i meşrû hayatın kabir azabı ile neticelendiğini bildirir.7


Duâ

Ey işiten ve işittiren! Ey bilen ve bildiren! Ey veren ve verdiren! Ey seven ve sevdiren! Ey merhamet eden ve merhamet ettiren! Ey affeden ve affettiren! Ey sözlerin, seslerin, kelimelerin, kulakların Hâlıkı! Ey kalplerin en gizli niyazını, özünü, sözünü, sesini, duâsını, dileğini işiten! Ey Semî-i Alîm! Bize hakkı işitmeyi nasip et! Bize hakkı bilmeyi ve bildiğimizi yaşamayı müyesser kıl! Elimizden, dilimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan ve sâir azalarımızdan sadır olan günahları bağışla! Bizi hakikati işiten kul eyle! Âmin!

Esselamunaleyküm verahmetullahi veberekatuhu..
paylaşımlar için Rabbim razı olsun inşallah..duaya da AMİN diyorum..
selam ve dualarımla..
:gulegule:gulegule
 

rainmen

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
197
Tepki puanı
0
Puanları
0
sevgili dizayn kardeşm!!!,şimdi size bir şey söyliyim mi sevgili arkadaşlar kim acaba sapık fikirli o zaman belki düşünürsünüz birazcık!!!!!!!!!

bir adam tasaffur edin ki amuda kalkmış her tarafı ters görüyor,ve düzeltmek için de elinden geleni yapıyor,herşey düzgün olsun diye her tarafı yerle bir ediyor,perişan ediyor,talan ediyor,ve bir bakıyor ki halaa herşey alt üst görünüyor,bir kendisine baksa herşeyi fark edicek aslında,ama malesef göremiyor...işte biz de bu zihniyet değişmedikçe islam devletleri de hep böyle olmaya devam edicek malesef.afedersiniz ama bir kere sizin tahsiliniz ne ki süleyman ateş'e iftira atıyorsunuz acaba,kaç yılınızı islam ilmine verdiniz ya da kaç yıl diyanet işlerinde başkanlık yaptınız sorabilirmiyim de süleyman ateşe sapık fikirli diyorsunuz,bir düşünün allah aşkına?????????keza bu tez sadece süleyman ateşe ait bir düşünce de değildir.m.hayri kırbaşoğlu ankara ilahiyat fak.hadis ilmi prof.ü o da sapık düşünüyor siz doğru söylüyorsunuz dimi?ve keza diğer prof.lar da.(ya da biz dini,sağdan soldan öğrenelim dimi,ilahiyatçılar hep uyduruyorlar,asıl yobozlar onlardır belkide!!!boşuna okumuşlar bunca yıl !!! allah bizi allahla kandıranlardan korusun.
açın'da biraz araştırma yapın arkadaşlar,bağnazlıktan ne hallere geldik,bir görün allahaşkına.kur-an'ın bak dediği yerden bakamadığımız müddetce biz iflah olmayız malesef arkadaşlar.
bir kaç kitap ismi sizlere:ilk başta kur-an'ı kerim okuyun bir kere,hem hidayet,hem öğüt almak için...
mustafa islamoğlunun üç muhammedetden tutun,imamlar ve sultanlar kitabına,iman,insanın Yeniden inşeası için ne yapmalı,nasıl yapmalı,sözün gücü mü ,gücün sözü mü,ALLAH CC",yürek fethi,bir yaradan kurşun çıkar gibi.celallettin vatandaştan,peygamberimiz(s.a.s)nin hayatını(kur-an'la paralel bir anlatım!!),m.hayri kırbaşoğlunun alternatif hadis metadolojisi,.muhammed esed'den sahihi buharinin şerhi.
Allah'a emanet olun.
 

Dizayn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2006
Mesajlar
83
Tepki puanı
0
Puanları
56
sevgili rainmen kardeşim öncelikle eğer üslübüm kırıcı olduysa özür dilerim. biz burada kardeşhane bir şekilde bazı konularda açık oturum yapmaya çalışıyoruz aslında bu tip konular hassas ve ince konulardır. Önce konuya bir dipnotla başlamak isterim. Her diyanet işlerinde çalışan yüzdelik oranla düşünürsek %100 mükemmel veya güvenilir konusunda kesin doğrudur diye düşünmek yanlış olur.

Dikkat ettiyeniz eğer ben konuya önce sizin yazınızı daha okumadan yorum yapanlara bir hatırlama yaparak konuya girmiştim. Yani Kabirde bize münker nekir adlı iki melek gelip sual sorucak bilgisi veriliyor. Öte yandan sizde Süleyman Ateş'in yok ne münkeri ne nekiri (haşa) bunlar uydurmadır yazısını paylaşıyorsunuz. Toplum olarak aslında güzel bir konuya değindiniz. Okumuyoruz ve o yüzden bizler felaha erişemiyoruz. Biz kime itimat edeceğimizi bilemiyoruz. Öncelikle okuma alışkanlığımız yok. İnşaAllah Rabbimiz c.c. uyanış nasip etsin cümlemize, Hak'kı hak, batılı batıl göstersin inşaAllah.

Bu birincisiydi. gelelim süleyman ateş konusuna, ben aslında pek deşmek istemiyorum bu konuyu çünkü uzarda uzar, ben birşey yazarım sizde başka birşey yazarsınız doğal olarak cevap vericeksiniz. O yüzden hiç deşmeyelim derim. Burada konuyu sonlandıralım.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt