Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kabir azabından kurtulmak isteyen (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
İslam âlimlerinin büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Kabirde azap yapılacağı sahih ve meşhur hadislerle, hatta Kur'an-ı kerimdeki âyetlerle bildirilmiştir. Ölülerin hâli, dünyadaki dirilerin hayatı gibi değildir. Dünyanın nizamı için, buradaki hayatta hem his, hem de istekle, irade ile hareket vardır. Kabir hayatında, ölülerin azap ve acı duymaları için yalnız hissetmeleri yetişir. Kabirde ruhun bedene bağlanması, diri iken bağlanmasının yarısı kadardır. İşte bunun için ölüler, azabı duydukları halde, hareket etmez ve kıpırdayamazlar.

Kabir azabı, rüya gibi değildir. Kabir azabı, azabın görüntüsü değil, azabın kendisidir. Kabir azabı, ahiret azaplarındandır. Dünya azapları, ahiret azapları yanında hiç kalır. Eğer ahiret azaplarından bir kıvılcım dünyaya gelse, her şeyi yakar, yok eder.”

İmam-ı Suyuti hazretleri de, şöyle buyurmaktadır:
“Ruh, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Bu bağlılıkları, dünyadaki bağlılıklar gibi değildir. Rüya gören kimsenin gördüğü şeylere olan bağlılığı gibidir. Fakat, ölülerin cesetlerine ve başka şeylere bağlılıkları, rüya görenin bağlılığından pek çok kuvvetlidir. Ruhların kendi cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin verilmiştir. Meyyit, kabirden çıkarılıp başka kabre konursa, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz. Beden çürüyüp, toprak maddeleri, sıvı ve gaz haline gelince de, bu bağlılık yine devam eder.”

Peygamber efendimiz kabir hayatı hakkında; (Kabir, dünya konaklarının sonu, ahiret menzillerinin ilki olup, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur) buyurmuşlardır.

Kabir ehli de acı ve zahmet çektiği için Peygamber efendimiz, ölünün kemiklerini kırmayı yasaklamıştır. Kabrin üstüne oturan bir kimseye; (Ölüye kabirlerinde eza etmeyiniz! Diriler, evlerinde, elem, zahmet duyup hissettikleri gibi, ölü de kabrinde öylece elem ve eza duyar) buyurmuşlardır.

Uzun bir hadis-i şerifte, ölünün kabre konduğu zamanki hâli şöyle anlatılmaktadır:
(Ölü, kabre konulunca, ardından gelenlerin ayak seslerini duyar. Mezardan başka onunla konuşan olmaz. Mezar der ki:
-Benim nasıl olduğumdan ve bendeki korku ve sıkıntılardan sana söylenilenler azdır, benim için ne hazırladın?

-Yazıklar olsun sana ey insanoğlu! Ben varken neye gururlandın? Benim, sıkıntılı, karanlık, yalnız ve böceklerle, kurtlarla dolu bir yer olduğumu bilmiyor muydun?

-Üzerimden geçerken, bir ayağın geride, bir ayağın ileride şaşkınca durduğun zaman, neye aldanmıştın?

Eğer o kimse salihlerden ise bir ses der ki:
-Ey mezar, neler söylüyorsun, o doğruluk üzere idi? Emr-i maruf, nehy-i münker yapardı. Ona elbette yeşil bahçeler hazırladım. Sonra o kimsenin bedeni nura çevrilir, ruhu göğe çıkarılır.)

Meyyit, kabre konulunca, ne kadar salih, iyi kimse olsa da kabir onu sıkar. Sa'd bin Muaz hazretleri, eshab-ı kiramdan, sayısız fazilet ve kerametler sahibi bir zat idi. Hatta vefat edince Arş-ı rahman onun için titremişti. Buna rağmen kabre konulduğunda toprak onu sıktı. Peygamber efendimiz; (Toprak, Sa'd bin Muaz'ı öyle sıktı ki, iki tarafındaki kemikler birbirine geçti) buyurmuştur.

Kabir, Eshab-ı kirama böyle olursa, acaba bize nasıl olur!.. Ya bir de imansız ölenlerin hâli nice olur? Bunlar hakkında da Peygamber efendimiz; (Ölü imansız ise, kabir onu öyle sıkar ki, kaburga kemikleri birbirine geçer. Kabirden kalkıncaya kadar azap içinde kalır) buyurmuşlardır.

Kabir sıkması, kâfirlere azap, müminlere ise, ikram içindir. Mesela bir anne kaybolan çocuğunu bulsa, sevinçten onu nasıl bağrına bastırırsa, kabir de salihleri böyle sıkar.

Amr bin Dinar hazretleri anlatır:
"Medine'de, kız kardeşi vefat eden bir kimse, şöyle anlattı: "Kız kardeşimi defnettiler. Kabri başından ayrıldık. Benim değerli bir yüzüğüm vardı. Kayboldu. Onun kabrine düştü zannıyla kabrine gittim. Kabrin lahdi üzerindeki tahtayı kaldırdım. Ateş alevleri yüzüme vurdu. Baktım, mezarın içi ateşle dolu. Tahtayı yerine koydum. Mezarın üstünü sıkıca kapatıp ağlayarak eve döndüm. Annemden, kız kardeşimin huyunun nasıl olduğunu sordum. Bana; "İki kötü huyu vardı. Biri namazına gevşekti. İkincisi koğuculuk yapardı" cevabını verdi. Bundan anlaşılmış oldu ki, bu iki kötü huy, kabir azabına sebeptir."

Netice olarak Ebülleys-i Semerkandi hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Kabir azabından kurtulmak isteyen, namaza devam etmeli, sadaka vermeli, Kur'an-ı kerim okumalı, Allahü teâlâyı çok tesbih etmeli; hainlikten, dedikodudan ve üzerine idrar sıçratmaktan kaçmalıdır.”
 

kibaraggul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Tem 2007
Mesajlar
210
Tepki puanı
0
Puanları
0
ALLAH razı olsun.ibretlik bir paylaşımdı.ALLAH hepimizin yardımcısı olsun.:K
"koğuculuk"ne demek????
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Koğuculuk:

Koğuculuk:

Bir kimseye, o kimse hakkında bir başkasının söylemiş bulunduğu bir sözü ya da o kimseye yönelik yapmış bulunduğu bir işi-gördüğünü veya duyduğunu öne sürerek- ulaştırma, aktarma, götürme işi... Söz taşıyıcılık...
Gıybette, bir kimse hakkında konuşma vardır. Konusulanın konuşanları ilgilendirip ilgilendirmemesi, veya doğru olup olmaması da gıybet fiilini değiştirmez. Eğer konusulanlar yalansa, hem gıybet hem iftirâ edilmiş olur. Konusulanlar doğru ise, gıybet yapılmış olur. Koğuculukta ise, anlatılan şeyler kendisi ile konusulan kimseyi ilgilendiren bir konuda olmaktadır: "Senin hakkında şunu dedi veya senin aleyhinde şunu yaptı" gibi... Kendisine söz götürülen kimsenin sıradan biri olması ile herhangi bir konuda yetkisi bulunan bir görevli olması arasında fark yoktur. Bu bakımdan jurnalciler ve ihbârcılar da "koğucu" konumundadır. Ancak, Allah için yapılan şahitliktir ki, bunun dışındadır.
Arapça'da, daha doğrusu hâdişlerde, türkçedeki koğuculuk kelimesini ifade edici iki ayrı kelime kullanıldığını görürüz: Nemime ve katt.. Bu işi yapanları tanımlamak için de nemmam ve kattat kelimeleri kullanılır. Süfyan'ın kattat ile nemmamı eş anlamlı görmesine (Tirmizi, Birr ve'ssıla, 78) karşılık, Hâfız el-Münzirî bu iki kelimenin daha farklı anlamlara geldiğini belirtmiştir. O'na göre, nemmam, bizzat gördüğü ya da sözün sahibinden duyduğu şeyleri ilgilisine taşıyandır. Kattat ise, başkalarından duyduğu şeyleri götüren kimse olmaktadır (Tergib ve Terhib, Çev.A.M.Büyükçınar, V, 386).
Islâm dininde koğuculuk hoş görülmemiş ve bu durum hem âyetlerde, hem de hâdişlerde belirtilmiştir. Nitekim:
"Vay haline, diliyle çekiştirip alay edenlerin hepsinin" şeklinde anlamlandırılan "Veylün li külli hümezetin lümezetin" (Hümeze) âyetindeki ‚hümeze' kelimesi yalın bir çekiştirmeden çok koğuculuk anlamına gelmektedir (Imam Gazalî Ihya, Terc. A.Arslan, VI, s.545) olmak üzere birçok âlimlerce ifade edilmiştir. Bu iki kelime, "hemmazın" ve "meşşain binemimin" şeklinde biribirinin müterâdifi, tamamlayıcısı biçiminde kullanılmış ve "sözü yaymak için yürüten hemmaz"lara aldırış edilmemesi, itibar gösterilmemesi bildirilmiştir (el-Kalem, 68/11).
Bu konuda pek çok raviden gelip de, hemen hemen bütün sahih ve muteber hâdis kitaplarında yer alan hâdis-i şerifler de vardır. Sözgelimi, "Koğucular cennete girmeyecektir" hadisi, ‚koğucu' karşılığı bazılarında ‚nemmam', bazılarında ‚kattat' kullanılmış olarak yer almış bulunmaktadır (Tirmizi, Birr ve Sıla, 78).
Kabır azabına uğratılan iki kişiden birinin ‚bevl'den kaçınmayışı, diğerinin de ‚koğuculuk' yapmış olması yüzünden bu azabı gördüklerine dair hâdis de birçok hâdis mecmualarında yer almaktadır (Sahihi Buhari Muhtaşarı Tecridi Sarıh, 163 Sayılı Hadis).
Gazali, işleyicisi ya da söyleyicisinin başkalarınca bilinmesini istemediği bir şeyi, bu şey suç ve günah değil de iyi bir iş ya da söz olsa bile, o konu ile ilgilenebilecek bir başkasına taşımayı da koğuculuk kapsamında görmüştür. Ve koğuculuğa teşvik eden şey olarak da üç ayrı etki zikretmiştir: Ya sözü taşınmış olana kötülük yapılmak istenmekte, ya söz götürülen kimseye yaranmak amaçlanmakta, ya da konuşan boş şeyler konuşmak gibi bir alışkanlıktan kurtulamamaktadır.
Ancak, söz taşımanın, lâf götürüp getirmenin koğuculuk sayılamayacak, kınanamayacak bir türü daha vardır ki, o da, Peygamber Efendimiz Hazretlerinin "insanların arasını düzelten ve bunun lain hayır maksadıyla söz ulaştıran veya hayır kastıyla yalan söyleyen kimse, yalancı değildir" (Tecrid-i Sarıh Tercümesi, 1156 Sayılı Hadis) mealindeki hadislerinde belirtmiş olduğu türden olandır. Şeklen koğuculuğa benziyor olmasına karşılık, niyet ve maksat bakımından onunla taban tabana zıt bir davranış biçimi...Duayla Kalınız.Es-Selamun Aleyküm.
 

kibaraggul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Tem 2007
Mesajlar
210
Tepki puanı
0
Puanları
0
ALLAH razı olsun.Rabbim hepimizin yardımcısı olsun günahlarımızı affetsin.
Ne yüzle gideceği,o kabir bizi ne kadar sıkıştıracak .......bilemiyorum..:A
 

nazile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
19
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Allah razı olsun.
evet ne çekersek dilimiz yüzünden çekeceğiz
 

Nur_u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
5,204
Tepki puanı
3,575
Puanları
163
Yaş
46
ALLAH razı olsun.ibretlik bir paylaşımdı.ALLAH hepimizin yardımcısı olsun.:K
"koğuculuk"ne demek????
hay allah razı olsun.bende bunu sorucaktım.çekindim.bir bilmeyen benmiyim diye.allah razı olsun nakşibendi kardeşim.kabir azabı diye bir kitap okumuştum ,çok etkilenmiştim.rabbim kabir azabından bizi korusun inşallah.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
ALLAH razı olsun.Rabbim hepimizin yardımcısı olsun günahlarımızı affetsin.
Ne yüzle gideceği,o kabir bizi ne kadar sıkıştıracak .......bilemiyorum..:A

Amin Ecmain inşaAllah..Bu sorulara meil vermemek için hergün kendimizi sorgulamamız,bir nevi yolumuzu ferahlatacaktır inşaAllah.Hesaba çekilmeden insanın kendini hesaba çekmesi lazımdır..Duayla kalınız.Es-Selamun Aleyküm...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt