Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

[kimkimdir]

Silahlı Peygamber Hakikatine Sımsıkı Bağlı Said Nursî Kaç Kişiyi Öldürdü?​

Sezai DİLBİLEN​

Ilıman İslâmcıların genel özelliği inkâr ve örtme, kâfir ve münafıkların ise reddetme ve alaya almadır. Yine ilki; Kılıçlı Peygamber, Kılıçlı Sahabe, kılıçlı şeyh gerçeğini örtmeye çalışanı, sahibi olmadığı mânânın cakasını satmaya bayılanı, dinin içini oymayı, şuurları bozmayı vazife edineni ve din adına ne varsa kendi çıkarı için maddi fırsata çevireni işaretlerken, ikincisi; dine karşı cepheden saldıranı, İslâm’a karşı içten devşirdiği hainleri şişireni, abartanı işaretler. İlkinin ikinciye karşı azgınlığı daha çirkince ve zavallıcadır. Bunlar kendi ihanetine, korkaklığına, aşağılık şehvetperest ve menfaatperest çıkarlarına dini mevzuları, dini ölçüleri ve bazı dini hakikatleri alet eder. Bektaşi misali yarısını imha eder, yok sayar ve hükmü, bütünü tahrif ederler. Kâfir ve münafık taifesi de bunu iyi değerlendirir ve ‘yıkamıyorsan, yıprat, tahrif et, saptır’ derler.

 

[kimkimdir]

o bir İSLAM MÜCAHİDİ.....

 

[kimkimdir]

Kılıçlı Peygamber; bizzat merhametin emrinde ve yine bizzat merhametin kılıcı. “Hastanın başında, ağlayan, çırpınan, dövünen, canını vermeye kadar türlü merhamet gösterileri yapan anne mi daha merhametlidir; yoksa elinde neşteri, sırtında beyaz gömleği, sert ve sağlam adımlarla onun baş ucuna gelip canını acıtan doktor mu? Gözyaşımı daha merhametli, ilaç mı? İslâmda merhamet o kadar üstündür ki, yüksele yüksele ismini ve tabiatını değiştirmiş, vazife olmuştur.” Sahabe bizzat bu sünnetin vazifenin şuurunda. Bedir, Uhud, Hayber gazveleri bizzat bu şuurun açığa çıkışı ve sahabenin kılıçları ucunda müşrikleri kanları. Peygambere hakaret eden, İslâma düşmanlık eden, Müslümanlara işkence eden ve münafık soydan hainler bu kılıçtan en hızlı nasibini alanlar. Bir çok sahabiye verilen ‘kılıç’ merkezli namlar, Allahın kılıcı misal, Halid bin Velid (r.a), Zülfikarın sahibi Hz Ali (r.a)

 

[kimkimdir]

Efendimizden Bir Kısas Örneği
Allah Resulünün, Allah yolunda tertipledikleri harp ve mücadele incelikleri kendilerinin de hakkı sanan birkaç kâfir Allah’ın Sevgilisi’ne oyun etmeye geldi. Huzurlarına çıkıp iman etmiş göründüler ve dediler:

-Biz şehirli değiliz. Medine havasına dayanamayız. Koyun ve sığır güdücüleriyiz. Ona göre bir iş ver bize…

Allahın Resûlü, bunlara, zatî develerinin sütiyle geçinmek lûtfunu gösterdi. Kâfirler, develerin yanına gidince çobanı kıskıvrak bağladılar, gözlerini oydular, öldürdüler ve develerini alıp gittiler. Abdurrahman bin Cahş Hazretleri yetişti, onları tutup getirdi ve kan içici kâfirlere kısas tatbik edildi.(Çöle İnen Nur,384)

Kısas; misliyle mukabele. Göze göz, dişe diş, cana can. Nasılsa öyle.

 

[kimkimdir]

Bediüüzzaman ve Risale-i Nur
İçi boşaltılan bir anlayışta Bediüzzaman remz şahsiyeti etrafında şuurlaşan Risalei Nur ve bağlılarının anlayışıdır. İçini boşaltanlar ise sözde Bediüzzamanın en ateşli taraftarı, hakikatte ise Bediüzzamanın düşmanlarıdır. Onlar Bediüzzamanı öyle hale getirdiler ki, salya sümük ağlayan, papazın önünde el pençe duran, siyasilere yaltakçılık peşinde koşan, onun bunun malı üzerinden ‘dilencilik’ yapan, batıcı laik Kemalist kuvvetlere itirazsız itaat eden, sokak gösterisi ne bilmeyen, silahlı mücadele ne anlamayan, slogan atmak ne umursamayan bir tip ortaya çıkardılar. Oysa hakikat bunun tam tersidir. Bediüzzamanın düşmanları, Bediüzzamanı kendilerine maske ederek düşmanlıklarını onlarca yıldır sürdürmektedirler. Hatta daha ileri gidip Bediüzzaman üzerinden İslâm’a olan düşmanlıklarını artırmaktadırlar. Bugün Bediüzzaman ve Risale-i Nur, Bediüzzamanın düşmanlarının işgali altındadır.
Hakikatler bir takım münafıklar tarafından örtülmekte, yok sayılmaktadır. Bunlardan biride başlığımızın çerçevelediği manadır. Tekrar edelim, “Bediüzzaman kaç kişiyi öldürdü?

 

[kimkimdir]

Bediüzzaman Boykot Eyleminde
‘İslâm da boykot olmaz’ diyen BOP Hocaefendisine inat, Bediüzzaman Bosna Hersek’i haksız bir şekilde işgal eden Avusturya’nın mallarına karşı boykotu destekler ve teşvik eder. Böylelikle Osmanlı Devletinin Avrupa’ya karşı iktisadi olarak elinin güçlenmesini sağlar.

 

[kimkimdir]

Medrese Değil Kışla
Tarih 1914, Doğu Anadolu’da Ermeni çetecilerin faaliyetleri bölgeyi huzursuz eder. Bediüzzaman o sıralar Horhor medresesinde talebelerine ders okutmaktadır. Çevresinde olan bitene duyarsız kalmaz ve silahlı mücadele için talebelerini silahlandırır. Hatta dönemin Korgeneral rütbesinde ki (ferik) zat gelir, durumu müşahede eder ve şaşkınlık içerisinde ‘Burası medrese değil kışladır’ der.

 

[kimkimdir]

1. Dünya Savaşı,
Bediüzzaman Alay Komutanı
Bir asker ne yapar, hele bir alay komutanı, çelik çomak mı oynar, karşı kuvvetlere teslimiyet yolunu açıcı diyalogculuk faaliyetimi başlatır, ya da askerlerine savaşmayın, adam öldürmeyin, silahları bırakın mı der. Yoksa var gücüyle savaşır ve emri altındakileri de buna teşvik eder, bir nevi kışkırtır mı? İyi bir at binicisi ve silah kullanıcısı olan Said Nursi’nin örtülmek istenen, taklit edilmesine izin verilmeyen ve yok sayılan en önemli yönüdür bu. Albay seviyesinde komuta merkezinde bulunan Bediüzzaman ve talebeleri düşmanın en çok çekindiği ve korktuğu askerlerin başında gelir. Beyaz külahları ve beyaz pelerinleri ile meydana çıktıklarında boşa ateş etmeyen, attıklarını vuran bu gönüllüler ordusu, gerilla savaşı-vur-kaç taktiği ile düşmana büyük zayiat verirler. İçlerinde şehidlerin sayısı oldukça fazla olan bu cephenin, düşmandan aldığı can ise onlarca kattır. Keçe külahlıların adını duyan düşman güçler Bediüzzaman ve askerleri (talebeleri) gelmeden sıvışırlar. Çünkü sonunda Bediüzzamanın kurşunları ile gebermek var

 

[kimkimdir]

Bediüzzaman Bildiri Dağıtıyor
İstanbul işgal İngiliz işgali altında. Anglikan klisesi başpapazı altıyüz kelimeden mürekkep cevap isteği altı kapsamlı soru ile müslümanların karşısında. Gaye Müslümanları tartışmaya çekmek ve küçük düşürmek. Bediüzzamanın dostları bu suallere cevap vermesi için rica ederler, ancak Bediüzzaman tuzağı fark eder ve şu cevabı verir. “Ben onlara altıyüz kelimeyle değil, altı kelimeyle değil, hatta bir kelimeyle değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Tükürün o ehl’i zulmün o merhametsiz yüzüne.”

Sonrasında Hutüvât-ı Sitte risalesini gizlice basar ve yine gizlice dağıttırır. Bundan İngilizler oldukça rahatsız olur ve Bediüzzaman için ölü veya diri arama çıkartılır. Bediüzzaman bu sebeble sürekli yer değiştirir ve yakalanmamak bir ara Yuşa tepesinde inzivaya bile çekilir. Ancak yinede davasından vazgeçmez ve İngilizleri şu ifadeler ile anar: “Tükürün İngiliz lâinin hayâsız yüzüne/Ey ekpekül küpekadan tekellüp etmiş köpek”

 

[kimkimdir]

Van Muharebesi
Kafkas Cephesi yoğun savaşlar ile bitap düşmek üzeredir ve kısmi gerilemeler mevcuttur. Van da geri çekilinen bölgelerden biridir. Ancak Bediüzzaman sadece Vatsan’a(Gevaş) kadar çekilir ve otuz kırk kadar talebesi ile Vastan’a saldıran Rus güçlerine(Kazaklara) karşı kasabayı müdafaa eder. Kasaba nasıl müdafaa edilmiştir sizce. Platform üyeleri tartışmış, papazla görüşülmüş, Amerikasız bir dünya düşünülemez denilmişte Kazaklar kendi kendilerine gitmişler midir. Yoksa onlarca Kazak cesedi Bediüzzaman ve şakirdlerinin kılıçlarıyla doğrandıktan, kurşunlarına hedef olduktan ve çizmeleri altında ezildikten sonramıdır gidişleri. Bu mücadele esnasında yirmi kadar şehit vardır, otuz kırk şakirtten yirmisi şehit. Bu muazzam aşk ve mücadele azmini takdir etmemek mümkün mü, ya şimdi dava kaçkını, mazeretçi korkak mıymıntılar. Kadınlarının tesettür namusunu bile koruyamayan namussuzlar, bu namusu teferruat addeden namussuzlar. Onları nereye koymalı.

 

[kimkimdir]

Nizamsızlık Etmektense
Yer Bitlis, içeriği ‘bazı zabitlerin dine imana sövmesi’ olan bir tartışma söz konusu ve muhatap Bediüzzaman. Öyle bir cevap veriyor ki bu durumdan rahatsız olan kişiye söz ancak bu kadar anlaşılır söylenebilir. “Azizim, bizim milis kuvvetleri arasında şuurlu ve şuursuzlar da vardır; et kemiksiz olmaz. Şuursuzlar, nizam ve intizama riayet edemiyorlar. Bazen zafer temin edercesine düşmana saldırdığımız sırada görüyordum ki, öldürülen bir düşman neferinin üzerine vakitsiz atılan bir milis, adî bir çizme, hasis bir eşyaya tamamen mevkiimi terk ediyor; arada vuruluyordu. Böyle şuursuz hareket eden kimsede din îmân kaygısı var mı ki, söven zabit de muâhazeye lâyık görülsün. Böyle anlarda nizamsızlık gösterenleri öldürmek bile azdır. Lüzumsuz lafları bırakalım. Elbirliği ile mukaddes yurdumuzu kurtaralım.”

 

[kimkimdir]

Bitlis Müdafaası ve Sokak Savaşları Bitlis Rus ve Ermeni çetecilerin kuşatması altındadır. Savaş bütün şiddetiyle sürmekte ve Bitlis düşmek üzeredir. Kayıpların önüne geçmek için Bitlis boşaltılır, Ancak Bediüzzaman ve yirmi beş talebesi şehirde kalıp savaşa devam ederler. Öyle bir sahne vardır ki inanılmaz kahramanlık örnekleri sergilenir. Onlarca Rus ve Ermeni çetecilerin leşi Bediüzzamanın ve talebelerinin çizmeleri altına serilir. Karanlıkta istifade tuzaklar kurulur, suikastler tertip edilir, göğüs göğse çarpışılır ve yirmi beş şakirtten dördü hariç hepsi şehit olur. Şehitlik nimetinin bereketi ile toprak bereketlenir. Bugün kendilerini Ermenilerin kuyruğuna, Amerikanın kuyruğuna, AB’nin kuyruğuna takanlar o gün Bediüzzamanın karşısında İslâm düşmanı olarak savaşanların safındadırlar ve büyük ihanet içindedirler. Bediüzzamanı o gün savaşta yenememiş olanlar ancak şimdi, ölümünden sonra yetiştirilen hainler vasıtası ile yenmeye çalışmaktadırlar.

 

[kimkimdir]

Bediüzzaman kaç kişiyi öldürdü? Ermeni, Rus, İngiliz, Fransız fark etmez, sayısını bilen var mı? Ya da sayan? Ne o siz Bediüzzamanı bir elinde mendil diğer elinde oya, gözleri yaşlı, mıymıntı mıymıntı geziyor mu zannediyordunuz. Cesareti ile yakınlarında bulunan talebeleri üzerinde yüksek çapta motivasyon etkisi bırakan Bediüzzaman savaş meydanlarında bir yandan düşmanın üstüne taarruz üstüne
gerçekleştirirken diğer yandan şehitlerin yanında onları uğurlamakla meşguldü. O bir gaziydi, girdiği birçok çatışmada onlarca yara almasına rağmen düşmanın üstüne yürümekten geri durmamış, cihad kaçkınlığı etmemiş ve bu mana çerçevesinde emri altındakilerin zihninde ‘gıpta edilecek’ bir örnek şahsiyet olarak belirmiştir.

 

[kimkimdir]

Enver Paşa ve Kahramanlık Madalyası
Bitlis müdafaasında esir düştükten ve 2,5 yıllık esaret hayatından sonra İstanbul’a dönüş… Karşılayanlar arasında Enver Paşada vardır. Enver paşa ile Bediüzzaman dostluğu 1.Meşrutiyetin ilanına kadar gider. Enver Paşa savaş zamanında ise Halil Paşa vasıtasıyla Bediüzzaman ile haberleşirken dışarı çıktında ise mektup göndermeyi ihmal etmez. Bu devrede üç aylık ellişerden yüzeli lira ve harp madalyası ile taltif edilir. Enver paşa öldüğünde Birinci Şua da ki Dördüncü Âyet-i Meşhure adlı eserde Enver Paşa geçen yere Şehid yazar. Birzaman İttihat ve Terakki içerisinde bulunması ve yine 1 dünya savaşında gösterdiği kahramanlıklar sebebi ile askeri erkân içerisinde özel bir yeri ve oldukça fazla sayıda üst rutbeli kişilerle ilişkileri vardır. Bunlardan biride Ahmet Muhtar Paşadır.

 

[kimkimdir]

Başında Ki Sarık Teferruat Değildi
Her fırsatta Laik Kemalist düzene itaati, emniyet ve güven konusunda suistimal yapmamayı ve yine emniyet kuvvetlerine yardım etmeyi öğütleyen Allahsız İslâmcılar, Nursuz Nurcular batıcı laiklerin bütün İslâm dışı emirlerine kendilerine göre bir kılıf bulmuş itaat etmiş ve milleti de bu itaate davet etmişlerdir. İtaat etmeyenleri ya da vicdanları olan bitende rahatsız olanları ise dini istismar ederek, tahrif ederek ikna etmeye uğraşmışlardır. Bu ifadelerin en alçakçası ‘Başörtüsü teferruattır.’ Sözü idi.

 

[kimkimdir]

Oysa Bediüzzaman Şapka inkılâbına karşı çıkmış, millete batıcı laik bu uygulamanın meşru olmadığını dile getirmiş kendisi ise bir kez bile başına şapka koymamış sarığını kafasından çıkarmamıştır. Hatta kendisine zamanın valisi Nevzat TANDOĞAN tarafından zorla şapka giydirilmek istenir. Ancak Bediüzzaman kafasındakini işaret ederek; “Bu külah ancak bu baş ile birlikte çıkarılır” şeklinde cevap verir. Teferruat hesabı bütün bir milletin namusuyla oynayan BOP hocaefendileri ve kuyrukçuları bu mânâ çerçevesinde Bediüzzaman düşmanı olduklarını bir daha deşifre
ederler.

 

[kimkimdir]

Sonuç; İhsan ve Kılıç
“Fetih Sûresinde Allah, Sevgilisini andıktan sonra şöyle buyurmuştur:

-“Maiyetinde ki ashâbı, müşrik ve münkirlere karşı gayet şiddetli, aralarında ise son derece merhametli ve şefkatlidirler»

 

[kimkimdir]

Allah Sevgilisi nasıl âlemlere rahmet olarak gönderilmiş ve merhametli ise, Allah ehli de rahmetli ve şefkatlidirler; fakat icab edince de sert ve şiddetlidirler, buna verâsetle memurdurlar da!

Allah Sure-i Tevbe’de Sevgilisine buyurmuştur ki:

-«Kâfirler ve münafıklarla uğraş ve onlara karşı sert davran.»

- Zira onlar nezaketten anlayacak kabiliyette değildirler ve o gibilere karşı
Gösterilecek yumuşaklık, kendilerinin kabalığını artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Kerim olan ve keremin, ihsanın, iyiliğin ne demek olduğunu anlayan bir kimseye ikram edersen, onu kendine bağlamış olursun. Fakat düşük tabiatlı bir alçağa ikrâm gafletinde bulunursan, şımarır ve büsbütün bozulma ve direniş gösterir… Yani şu:

«Kılıç kullanılacak yerde ihsân edilmesi, ihsân edilecek yerde kılıç kullanmak kadar zararlıdır.

»” (Salih Mirzabeyoğlu, İslâma Muhatap Anlayış, İBDA Yayınları)

BARAN Dergisi Sayı: 111​

 

[kimkimdir]

Bediüzzaman kaç kişiyi öldürdü? Ermeni, Rus, İngiliz, Fransız fark etmez, sayısını bilen var mı? Ya da sayan? Ne o siz Bediüzzamanı bir elinde mendil diğer elinde oya, gözleri yaşlı, mıymıntı mıymıntı geziyor mu zannediyordunuz. Cesareti ile yakınlarında bulunan talebeleri üzerinde yüksek çapta motivasyon etkisi bırakan Bediüzzaman savaş meydanlarında bir yandan düşmanın üstüne taarruz üstüne
gerçekleştirirken diğer yandan şehitlerin yanında onları uğurlamakla meşguldü. O bir gaziydi, girdiği birçok çatışmada onlarca yara almasına rağmen düşmanın üstüne yürümekten geri durmamış, cihad kaçkınlığı etmemiş ve bu mana çerçevesinde emri altındakilerin zihninde ‘gıpta edilecek’ bir örnek şahsiyet olarak belirmiştir

 

[mürmüdük]

Oysa Bediüzzaman Şapka inkılâbına karşı çıkmış, millete batıcı laik bu uygulamanın meşru olmadığını dile getirmiş kendisi ise bir kez bile başına şapka koymamış sarığını kafasından çıkarmamıştır. Hatta kendisine zamanın valisi Nevzat TANDOĞAN tarafından zorla şapka giydirilmek istenir. Ancak Bediüzzaman kafasındakini işaret ederek; “Bu külah ancak bu baş ile birlikte çıkarılır” şeklinde cevap verir. Teferruat hesabı bütün bir milletin namusuyla oynayan BOP hocaefendileri ve kuyrukçuları bu mânâ çerçevesinde Bediüzzaman düşmanı olduklarını bir daha deşifre ederler.