nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
[GVIDEO]245775735959380871[/GVIDEO]
Bismillâhir-rahmânir-rahîm.
Bizi yaratan, yaşatan, sayısız nimetlerine garkeden, doğru yolu bilmemiz, hidayete ermemiz ve cennetine girmemiz için, engin rahmetinden ve fazl u kereminden bizlere peygamberlerin ekmel ve azam ve efdal ve ahsen ve alası, Ahmed ü Mahmud u Muhammed-i Mustafa'sını gönderen ve o Rasûl-ü Ekrem'e sözlerin en yücesi ve en güzeli olan Kur'an-ı kerim'i indiren, bizleri ümmetlerin en büyüğü ve en şereflisi kılan, adedimizi şu sıralarda bir milyara ulaştıran Ulu Rabbımıza sonsuz hamd ü şükr ü senalar olsun.
Ve Allah'ın hak Peygamberi, iki cihan serveri, mü'minlerin önderi, insanlığın rehberi, àsîlerin melcei, çaresizlerin eşfaı, Livâül-Hamd'in mâliki, Makàm-ı Mahmûd'un sahibi, başımızın tacı, dertlerimizin ilacı, gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru, Cenab-ı Hakk'ın Habîb-i edibi, enbiyânın hàtemi ve rusüllerin ekremine ve onun temiz âline, pak ashabına, mübarek ahfadına ve cümle etbâına; ve hàssaten verese-i enbiyâ, hulefâ-i rusül, ümenâ-i ümmet olan ulemâ-i àmilîn, meşâyih-ı vâsılîn, sadât-ı kâmilîn ve esâtize-i mükemmilînimize, yâni selâsil-i turuk-u aliyyemizin mensubları pirlerimiz ve mürşidlerimize ve onlara bağlı ariflere, halifelere, sàlihlere ve müridlere hadsiz hesapsız salât ü selâm olsun!..
Emmâ ba'd:
Ebül-gazavati vel-fütûhat, sàhibül-hayrât u vel-hasenât, sultanül-guzât vel-mücâhidîn, nâsırul-islâmi vel-müslimin, kàhirül-kefereti vel-mütemerridîn, mazharu medhin-nebiyyir-rahîmil-ümmî, bil-hadîsiş-şerifil-kerimin-nebevî, fatihul-büldâni vel-memâlikil-kesira vel-konstantîniyye ve nâilül-makàmâtı ved-derecâtil-aliyye;
Es-sultanül-a'zam, vel-hakànül-muazzam, vel-gàzi, vel-mukàtil, vel-mücâhid, ves-saîd, vel-kàid, vel-müsafir, vel-mürtahil, veş-şehid, cennet-mekân, firdevs-àşiyân, ab-rûy-i saltanat-ı Osmânî, Es-Sultan, Muhammed Hàn-ı Sânî ibn-i Sultan Murad Han ibn-i Sultan Çelebi Muhammed, aleyhimül-afvü vel-gufrân, ver-rahmeti ver-rıdvân Hazretlerinin ve onun mübarek ordusu mensubları şehidlerin ve gazilerin ve sâir din büyüklerimizin ve mevtâmızın ve cümle mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimâtın ruhları için El-Fâtihah!..
***
Amr bin As'ın oğlu Abdullah anlatıyor: Bir seferinde biz, Resulullah'ın (a.s.m.) etrafında oturmuş, sohbetini dinliyorduk ve duyduklarımızı yazıyorduk. Bir kişi geldi, Resulullah'a şöyle bir soru sordu: "Yâ Resulullah! Önce hangi şehir fethedilecek? Kostantiniye mi, yoksa Roma mı?" Bu soruya Resulullah (a.s.m.) şu cevabı verdi:
"Herakliyus'un şehri, yani Kostantiniye daha önce fethedilecek."1 Bu hadis Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi olan ve o zaman Müslümanlarca "Kostantiniye" olarak bilinen İstanbul'un fethedileceğini ve Bizans'ın bütünüyle Müslümanlar'ın eline geçeceğini müjdeliyor. İbn Mâce'de geçen bir hadis-i şerifte ise, Müslümanlar'ın tespih ve tekbir getirerek İstanbul'u fethedecekleri ve o zamana kadar elde edemedikleri ganimet mallarına kavuşacaklarını haber veriyor.2 "Kostantiniye'nin fethi, kıyametin kopması ile yan yanadır"3 mealindeki hadis ise İstanbul'un fethinin Peygamberimiz'in zamanından çok sonra, kıyamet alâmetlerinin bir kısmının yavaş yavaş çıkacağı bir döneme rastlayacağını bildiriyor.
İstanbul'un fethini müjdeleyen, ordu komutanını ve askerini öven meşhur hadis ise İmam Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde 4. cilt, s. 335'te yer alıyor. "Kostantiniye (İstanbul) muhakkak feth olunacaktır. O fethi gerçekleştirecek kumandan ne güzel kumandandır; onun askeri de ne güzel askerdir." Peygamberimizin zamanından sonra ve onu takip eden asırlarda halifeler ve Müslüman komutanlar tarafından İstanbul bir hedef olarak düşünülüyordu.
"Ni'me'l-Emîr" ve "Ni'me'l-Ceyş" müjdesine mazhar olmak için birçok fetih denemeleri yapıldı. 655 tarihinden fethin gerçekleştiği 1453 tarihine kadar geçen zaman içinde yapılan 10'dan fazla fetih denemesi hep bu Peygamber müjdesine erişebilmek için düzenlenen seferlerdir. Kostantiniye'nin "Belde-i Tayyibe" şekline gelmesi, "Dersaadet" olması ve nihayet "İslambol" şekline gelmesi Sultan II. Mehmed'e nasip olacaktı.
II. Mehmed'e kadar en zor şartlar altında yapılan bütün mücadeleler görünürde sonuçsuz kalmıştı, ama Fatih'e bir zemin hazırlamıştı. Yapılan seferler onun başarılı olması için birer "ön hazırlık" şeklindeydi. Bu Peygamber müjdesinin büyük hikmetleri ve anlamları vardır. Bu şehrin beş yüz küsur senedir İslam'ın beşiği ve Osmanlı'nın başkenti oluşu, bir ilim ve irfan hazinesi şeklini devam ettirişi bu müjdenin sadece akla gelen birkaç yönüdür.
1. Müsned, 1:178
2. İbn Mâce, Fiten:35
3. Tirmizi, Fiten:58.
***
Muhterem kardeşlerim! İstanbul'u Fâtih Sultan Mehmed fethetmiştir amma, bir erenler ordusuyla fethetmiştir. Bir eşsiz, emsâlsiz İslâm ahlakıyla fethetmiştir. Bir safi, pak, temiz tasavvuf ile fethetmiştir. Biz bu fetihten ibret almalıyız. Fâtih'i bu ahlâka sahip kılan eğitimden uzak kalamayız; gafil, cahil kalamayız. Ondan ibret almalıyız.
Muhtemel hatalarımız kasıttan değil, kulluk vasfımızdandır. ALLAH için bizi uyaran, hatalarımızı gösteren ve bizlere hayır dua desteği veren kardeşlerimizden ALLAH razı olsun.
En iyisini yüce ALLAH bilir.
Bismillâhir-rahmânir-rahîm.
Bizi yaratan, yaşatan, sayısız nimetlerine garkeden, doğru yolu bilmemiz, hidayete ermemiz ve cennetine girmemiz için, engin rahmetinden ve fazl u kereminden bizlere peygamberlerin ekmel ve azam ve efdal ve ahsen ve alası, Ahmed ü Mahmud u Muhammed-i Mustafa'sını gönderen ve o Rasûl-ü Ekrem'e sözlerin en yücesi ve en güzeli olan Kur'an-ı kerim'i indiren, bizleri ümmetlerin en büyüğü ve en şereflisi kılan, adedimizi şu sıralarda bir milyara ulaştıran Ulu Rabbımıza sonsuz hamd ü şükr ü senalar olsun.
Ve Allah'ın hak Peygamberi, iki cihan serveri, mü'minlerin önderi, insanlığın rehberi, àsîlerin melcei, çaresizlerin eşfaı, Livâül-Hamd'in mâliki, Makàm-ı Mahmûd'un sahibi, başımızın tacı, dertlerimizin ilacı, gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru, Cenab-ı Hakk'ın Habîb-i edibi, enbiyânın hàtemi ve rusüllerin ekremine ve onun temiz âline, pak ashabına, mübarek ahfadına ve cümle etbâına; ve hàssaten verese-i enbiyâ, hulefâ-i rusül, ümenâ-i ümmet olan ulemâ-i àmilîn, meşâyih-ı vâsılîn, sadât-ı kâmilîn ve esâtize-i mükemmilînimize, yâni selâsil-i turuk-u aliyyemizin mensubları pirlerimiz ve mürşidlerimize ve onlara bağlı ariflere, halifelere, sàlihlere ve müridlere hadsiz hesapsız salât ü selâm olsun!..
Emmâ ba'd:
Ebül-gazavati vel-fütûhat, sàhibül-hayrât u vel-hasenât, sultanül-guzât vel-mücâhidîn, nâsırul-islâmi vel-müslimin, kàhirül-kefereti vel-mütemerridîn, mazharu medhin-nebiyyir-rahîmil-ümmî, bil-hadîsiş-şerifil-kerimin-nebevî, fatihul-büldâni vel-memâlikil-kesira vel-konstantîniyye ve nâilül-makàmâtı ved-derecâtil-aliyye;
Es-sultanül-a'zam, vel-hakànül-muazzam, vel-gàzi, vel-mukàtil, vel-mücâhid, ves-saîd, vel-kàid, vel-müsafir, vel-mürtahil, veş-şehid, cennet-mekân, firdevs-àşiyân, ab-rûy-i saltanat-ı Osmânî, Es-Sultan, Muhammed Hàn-ı Sânî ibn-i Sultan Murad Han ibn-i Sultan Çelebi Muhammed, aleyhimül-afvü vel-gufrân, ver-rahmeti ver-rıdvân Hazretlerinin ve onun mübarek ordusu mensubları şehidlerin ve gazilerin ve sâir din büyüklerimizin ve mevtâmızın ve cümle mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimâtın ruhları için El-Fâtihah!..
***
Amr bin As'ın oğlu Abdullah anlatıyor: Bir seferinde biz, Resulullah'ın (a.s.m.) etrafında oturmuş, sohbetini dinliyorduk ve duyduklarımızı yazıyorduk. Bir kişi geldi, Resulullah'a şöyle bir soru sordu: "Yâ Resulullah! Önce hangi şehir fethedilecek? Kostantiniye mi, yoksa Roma mı?" Bu soruya Resulullah (a.s.m.) şu cevabı verdi:
"Herakliyus'un şehri, yani Kostantiniye daha önce fethedilecek."1 Bu hadis Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi olan ve o zaman Müslümanlarca "Kostantiniye" olarak bilinen İstanbul'un fethedileceğini ve Bizans'ın bütünüyle Müslümanlar'ın eline geçeceğini müjdeliyor. İbn Mâce'de geçen bir hadis-i şerifte ise, Müslümanlar'ın tespih ve tekbir getirerek İstanbul'u fethedecekleri ve o zamana kadar elde edemedikleri ganimet mallarına kavuşacaklarını haber veriyor.2 "Kostantiniye'nin fethi, kıyametin kopması ile yan yanadır"3 mealindeki hadis ise İstanbul'un fethinin Peygamberimiz'in zamanından çok sonra, kıyamet alâmetlerinin bir kısmının yavaş yavaş çıkacağı bir döneme rastlayacağını bildiriyor.
İstanbul'un fethini müjdeleyen, ordu komutanını ve askerini öven meşhur hadis ise İmam Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde 4. cilt, s. 335'te yer alıyor. "Kostantiniye (İstanbul) muhakkak feth olunacaktır. O fethi gerçekleştirecek kumandan ne güzel kumandandır; onun askeri de ne güzel askerdir." Peygamberimizin zamanından sonra ve onu takip eden asırlarda halifeler ve Müslüman komutanlar tarafından İstanbul bir hedef olarak düşünülüyordu.
"Ni'me'l-Emîr" ve "Ni'me'l-Ceyş" müjdesine mazhar olmak için birçok fetih denemeleri yapıldı. 655 tarihinden fethin gerçekleştiği 1453 tarihine kadar geçen zaman içinde yapılan 10'dan fazla fetih denemesi hep bu Peygamber müjdesine erişebilmek için düzenlenen seferlerdir. Kostantiniye'nin "Belde-i Tayyibe" şekline gelmesi, "Dersaadet" olması ve nihayet "İslambol" şekline gelmesi Sultan II. Mehmed'e nasip olacaktı.
II. Mehmed'e kadar en zor şartlar altında yapılan bütün mücadeleler görünürde sonuçsuz kalmıştı, ama Fatih'e bir zemin hazırlamıştı. Yapılan seferler onun başarılı olması için birer "ön hazırlık" şeklindeydi. Bu Peygamber müjdesinin büyük hikmetleri ve anlamları vardır. Bu şehrin beş yüz küsur senedir İslam'ın beşiği ve Osmanlı'nın başkenti oluşu, bir ilim ve irfan hazinesi şeklini devam ettirişi bu müjdenin sadece akla gelen birkaç yönüdür.
1. Müsned, 1:178
2. İbn Mâce, Fiten:35
3. Tirmizi, Fiten:58.
***
Muhterem kardeşlerim! İstanbul'u Fâtih Sultan Mehmed fethetmiştir amma, bir erenler ordusuyla fethetmiştir. Bir eşsiz, emsâlsiz İslâm ahlakıyla fethetmiştir. Bir safi, pak, temiz tasavvuf ile fethetmiştir. Biz bu fetihten ibret almalıyız. Fâtih'i bu ahlâka sahip kılan eğitimden uzak kalamayız; gafil, cahil kalamayız. Ondan ibret almalıyız.
Muhtemel hatalarımız kasıttan değil, kulluk vasfımızdandır. ALLAH için bizi uyaran, hatalarımızı gösteren ve bizlere hayır dua desteği veren kardeşlerimizden ALLAH razı olsun.
En iyisini yüce ALLAH bilir.
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!.