Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İstanbula Sevdalı Metinler >> (1 Kullanıcı)

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
12-02-istanbul.jpg



Hadi git bana biraz İstanbul getir...

... ve paylaştır her bir semtini her bir güzele ...

Hadi git bana bir avuç İstanbul getir...

Fatih denince akla Fatih Sultan Mehmet gelsin... Sadece O'nun , sevgililer sevgilisinin iltifatlarına nail olabilmek için henüz on üç yaşında yastığına İstanbul'un haritasını çizen Sultan Fatih gelsin akla... Sonra Yavuz gelsin... Dünyalara meydan okuyan, kul gibi yaşayan ve bu dünyanın velvelesinden sıkılıp Mevla'ya kanat açan Sultan Selim gelsin akla...

Eyüp denince hemen o gelsin akla... Sevgilinin gül cemalini görmüş, gül hatırını almış, O'nu evinde misafiri yapmış, İstanbul için savaşmış biri çıksın ortaya... O gelsin aklımıza ve Rasulüllah'ın mihmandarı Eyüp Sultan gelsin meydana...

Üsküdar'dan yükselen ezan sesleri kaplasın sahili... Bir sevdalılar beldesi olarak Üsküdar gelsin akla ve onun bir zamanlar kadı Mahmut'u, sonra derviş Mahmut'u, daha sonra ise Üsküdar'ın bir tanesi olarak Aziz Mahmut Hüdayi gelsin aklımıza... Hani bir keresinde hocasının abdest suyunu göğsüne basarak aşkının ateşiyle ısıtmıştı ya suyu... İşte o su kadar sımsıcak Üsküdar bir başkadır gönüllerde...

Ah İstanbul ...

Hadi git bana kendini getir... Bana bir aşığın gözyaşlarıyla ıslanmış dudakları kadar temiz ve sıcak kendini getir... Bir dünya harikası Sultanahmet'inle , Mimar Sinan denince akla gelen onca tarihinle, türbelerinle, caddelerinle, sokaklarınla ve her şeyinle gülerek gel...

Ama Hayır !...

Böyle geleceksen hiç gelme... Kendine gel sonra gel...

İstanbul kendini anlat bana... Niçin mahzun gibisin? Neden eskiden olduğu gibi gülmüyorsun? Yakışmıyor sana gülmemek... Yakındığın şey nedir? Bu kadar elem ve kederin neden?

Söyle İstanbul...

Biliyorum insanların yüzünden...İnsanlar olarak kirlettik seni ve layık olamadık güzelliğine... Caddelerin şehvet kokuyorken , sokakların beton yığınları arasında kaybolmuşken, hepsi birer şaheser değerindeki camilerinde üç beş ihtiyar huzura dururken , sahibin Fatih'in türbesi yanında zamanın güyalıları ve hanımefendileri sarmaş dolaş iken **, kimileri ezan sesini duymamak için pencerelerini sıkı sıkı kapatırken, içinde pisliğin ve rezaletin en alası işlenirken gülemezsin elbette...

Fakat içindeki bir kaç iyinin hürmetine , sabah namazlarında ışıkları yanan bir avuç cennet sevdalısının hatırına ve sırf seni sevdiği için , İstanbul sırf senin için gecenin zifiri karanlığında semaya dönen kalplerin döktüğü gözyaşları için Sen Ağlama...

Onlar ağlar senin yerine... Biz ağlayalım ağlayamadığımıza...

Affet bizi İstanbul...

Biz seni çok seviyoruz...

Haydi gül

GÜL İSTANBUL...




Muhammed Acar
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
istanbul4.jpg


Ahh İstanbul!!Nerelerdesin? Gönlüme taht kurmus, baş köşede oturuyor, durmadan çağırıyor, çekiyorsun beni kendine..Bir girdaba mı sürüklüyorsun beni, yoksa mutluluğa mı bilmiyorum..Nesin ki bu derece beni kemirip kemirip bitiriyorsun?


Bogazda ucan her martı da umutlarım gizli benim..Hepsine de fısıldadım umutlarımı..Engin maviliklerin derinlerinde parıldayan bir ışık görürlerse onun benim umudum oldugunu fısıldadım onlara..O umutlar o engin maviliklerin derinlerinde olabilirler ama gün gelecek o maviliklerin üstüne çıkacak işte o zaman parıldayacaklar dedim..Tamam dediler İstanbul..Dokunmayacaklarına dair söz verdiler bana..

O masmavi insanı büyüleyen muhteşem boğazın mı benliğimi çeken yoksa ayasofyanın ilginç mimarisi mi?Çamlıcanın tepeden bir kartal gibi süzülüşü mü yoksa Fatih'in gönüllere su serpen mistik havası mı ceken tarafın beni..O eşsiz engin maviliklerin karşısına geçip kendimi yaptıklarımı, yapacaklarımı, sorgulayıp yargılamayı mı özledim yoksa?



Çagırıyorsun beni ama bekleme gelemem ben daha İstanbul..Ne zamanki tamamladım kendimi, ne zamanki hamlıktan olgunluğa adım attım ve ne zaman bana söz veren martılar sözlerinde durup umutlarımı bir sır olarak sakladılar , o zaman gelirim..Umutlarım ne zaman engin maviliklerin üstüne cıkar o zaman gelirim..Sana ayak basarken ne zamanki çocuklar mendil satıp, cam silmeyi bırakırlar o zaman gelirim...

Bekle İSTANBUL bekle.Ben yine gelirim sana..Umutlarım bir bir ışıldadıgında yeni umutlarımı fısıldamak için gelirim sana...
Güzelliklerin umuda bağlandığı şehre sevgilerimle GELİRİM...

alıntı
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
4354galata_gun_batimi.jpg



Yaşlandığında Eyüp Sultan olmak istersen, gençliğinde âşık ol İstanbul'a!
Bu ne dalgınlık_? yoksa sen de âşık mısın_?
İstanbul'a_?
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Gülistan, bul kokuyu! İstanbul gülümsesin
ne kadar solsa rengin bülbüle kırmızısın
heybesi gül tohumu münzevî âşık benim
sen şehrengiz güzeli, sen şâirân kızısın
elim var ellerinde, fermansız şehzâdenim
Gül İstanbul kokulu, gülüm İstanbul sesin


Üsküdar'da her yangın utanır yağmurundan
Beyoğlu'nda temâşâ, Ayasofya'da mâtem
şafak Dolmabahçe'de öpüyor İslâmbol'u
Bâbıâlî kederli, sahaflarda bin elem
sorsak söyler mi deniz: nerde Hüdâyî Yolu
Üsküdar da utanır her yangın yağmurundan


Leylâ'sını arayan kalbim/de İstanbul'dur
kaç nağmeye sarılsam dilimde kalan hüzzâm
üzülmem, dervişinim, köşe bucak benimsin
tanıksın yüreğime, hoşgörün ne muazzâm
ister adını duysun, ister kıyında gezsin
Leylâ, aranan aşkın kalbinde İstanbul'dur


İstanbul kalabalık, ne çok sevdâ her şeye
renklenir yedi tepe, yedi gök efsânesi
duygular mı mültecî zindanda ve sarayda
iki denize mahrem, ağlayan Kız Kulesi
gök/yüzünde ilkbahar, yaz sonbahar, kış şeydâ
İstanbul ne çok sevdâ kalabalık her şeye


Sularda secde eden elleridir Sinan'ın
âşiyân kubbelerde kandillerin şavkı var
dökülsün çeşmelerden gözyaşları Çınar'ın
kehribâr tesbih gibi çekilsin leyl ü nehâr
çağırın minareler, sonsuza dek çağırın
Sular da elleridir secde eden Sinan'ın


Türbeler, siz söyleyin tutar gibi elimden
hû çekmez mi serviler kabristan ağlar diye
kaç güvercine mesken avlular ve cumbalar
beş vakit, çocuk gibi gülen Süleymâniye
Topkapı kaç geline çeyiz sandığı saklar
Tutar gibi söyleyin bu türbesiz el'imden


Âh! gizli ve âşikâr, tenhâ sokaklarından
Haliç'e inmek için sıralanan odalar
çocuğunum kaybolan, hayalleri yaramaz
martı mı, kırlangıç mı, kuğu mudur adalar
iskelede kalınca hangi vapur yas tutmaz
Âh! tenhâ ve âşikâr, gizli sokaklarından


Neyleyim, kır kalemi, sessizliğin de şâir
köprülerin yetmiyor vuslata kadîm şehir
iki sevgili gibi her yakanda bir hüzün
kimine şerbet oldun, kimine dâr ve zehir
haritaya sığmayan manzaralar/da yüzün
Neyleyim sensizliği, kırsın kalemi şâir


Boğaz/da gezgin gibi akşamlayan gölgeler
sırrını keşfediyor Çamlıca'da güneşin
mecalsiz erguvanlar söylenmemiş şarkıdır
mehtaplı gecelerdir masal eğlencelerin
yoksa sabahladığım kuşlarla rıhtım mıdır
Boğaz'da akşamlayan gezgin gibi gölgeler


Ulubatlı gözlüyor surlardan bakan tarih
Eyüpsultân'da hâlâ Akşemseddîn duâsı
düşleriyle Fatih'in kapanan eski zaman
ey yirmi bir yaşımın hiç bitmeyen hülyâsı
İstanbul, Dersaâdet, Konstantin ve Âsitân
Ulubatlı surlarda gözlerden akan tarih


Lâledân bildim seni, sen yine gülistan bul
ayrılık bahçesinde bülbül gibi ağla/yan
fetih müjdeli diye gül/süz adın bak yarım
muammâ yalnızlığı talihime bağla/yan
yazmak bana mı düştü, nakkaş mı parmaklarım
Lâleden bildim seni, yine de gül İstanbul...
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
istanbuludinliyorumbirkgz5.jpg




Kırışık çığıltılar,devrik bestelerin takırtısı kök salmıştı çamurumda

Tabutumun diz çöktüğü yabani yol, ahdimin yılgınlığıydı.

Ve Sen İstanbul!

Köprü köprü , kemer kemer yürüyordun kanı deli ırgat çocukluğuma

Demir attın bana İstanbul, kemirdin slogansı kalabalıklığımı…

Plastik umut salgılayan oyuncaklar savaştırılıyordu avucumda

Ve sen İstanbul!

Sıyrılıp hışmından ana kucağı gibi filizleniyordun bağrımda.

Aşka vedaların önüne geçip yalan harfleri bir bir idam etmek yürek davalarında

Kapı tokmağına destansı sevdaların mührünü vurmak; günahlarımdan arınmak adına.

Ve gürlemek, velud göğsüne yaslanan siyah çelenkli , hayın bakışlara

Yağız duvaklı korkularına çığ gibi kükretebilmek kahrımı!

Sebebimdir İstanbul bunca yangının onca hıçkırığı…

Ve Sen!

Körpe yumruğumla gömüldüğüm Vefa’msın.

Ölümü deşip diri surlarını giyindiğim diyârsın!

Yalın ayak , kirpiklerinde süründüğüm ân , beni anlarsın

Teneffüssüz kalır hüznüm İstanbul!

***

Ve bir ah…

Gül-diken mahkemesinde mihribanî dudaklarımdan bengisu fışkırtabilsem

Mahbes yokuşlara,maskeli suretlere utancı tükürsem ve mâbed diyarına göçsem

O diyar “Sen” olsan; dingin, iffetli nağmelerinin hıfzında tütsem…

Ve sen gitmesen benden İstanbul!

Gitme Sen…

Senle yaşayıp, senle ölmeye, senle “gül” bitmeye hükümlüyüm ben!

Ve yollarında örmüştüm saçlarımı İstanbul!

Mahşere saklamıştım sancılarımı…

Bırakma beni…

Tabutumun diz çöktüğü yabani yol, ahdimin yılgınlığıydı.

Ve Sen İstanbul!

Köprü köprü , kemer kemer yürüyordun kanı deli ırgat çocukluğuma

Demir attın bana İstanbul, kemirdin slogansı kalabalıklığımı…

Plastik umut salgılayan oyuncaklar savaştırılıyordu avucumda

Ve sen İstanbul!

Sıyrılıp hışmından ana kucağı gibi filizleniyordun bağrımda.

Aşka vedaların önüne geçip yalan harfleri bir bir idam etmek yürek davalarında

Kapı tokmağına destansı sevdaların mührünü vurmak; günahlarımdan arınmak adına.

Ve gürlemek, velud göğsüne yaslanan siyah çelenkli , hayın bakışlara

Yağız duvaklı korkularına çığ gibi kükretebilmek kahrımı!

Sebebimdir İstanbul bunca yangının onca hıçkırığı…

Ve Sen!

Körpe yumruğumla gömüldüğüm Vefa’msın.

Ölümü deşip diri surlarını giyindiğim diyârsın!

Yalın ayak , kirpiklerinde süründüğüm ân , beni anlarsın

Teneffüssüz kalır hüznüm İstanbul!

***

Ve bir ah…

Gül-diken mahkemesinde mihribanî dudaklarımdan bengisu fışkırtabilsem

Mahbes yokuşlara,maskeli suretlere utancı tükürsem ve mâbed diyarına göçsem

O diyar “Sen” olsan; dingin, iffetli nağmelerinin hıfzında tütsem…

Ve sen gitmesen benden İstanbul!

Gitme Sen…

Senle yaşayıp, senle ölmeye, senle “gül” bitmeye hükümlüyüm ben!

Ve yollarında örmüştüm saçlarımı İstanbul!

Mahşere saklamıştım sancılarımı…

Bırakma beni…

Ne olur “gitme!”de…




Kaynak : Hatice Algın
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
1180988256frtm17.jpg


Sana;
Bir merhaba bile diyemedim
İstanbul! ..
Bir boğaz gördüm iki yakanda
Bezenmiş bir inciden
Denizi sis, köprü üstü is
Görmek istediğim hiç bir yer
Bulamadım;
Adından başka İstanbul...


Karaköy; Kararmış bir dünya
Beyoğlu’nda; bey gitmiş
Oğullar kalmış tramvayda.
Hani Yahya Kemal ne demişti?
“Sana dün bir tepeden baktım
Aziz İstanbul.”
Ya Orhan Veli?
“İstanbul’u dinliyorum,
Gözlerim kapalı”


Ben gözlerim açıkta
Göremedim seni gündüz gözüyle
Ey “Aziz İstanbul”
Bir tepeden baksam hiç göremem seni
Şimdi düşünüyorum da İstanbul
Sana yazılan tüm şiirler güzeldir
Güzeldir sana övgüler
Yıllar öncesi,yıllar öncesi
Şimdi;
Ne Orhan Veli yaşıyor
Ne Yahya Kemal İstanbul
Martı sesleri karaya vuruyor artık
Denizinden de bir şey bulamıyor
Aksaray’ın ne akı kalmış ne sarayı
Ben sevmedim İstanbul burayı
Yorgunum senin kadar,
Ben İstanbul’dan yorgun
İstanbul benden yorgun...



Ahmet Otman​
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
1407204826_turkey_istanbul_02.jpg




Konuşsana İstanbul

Ne olur sanki?
Bir gece usulca,
Seni bırakıp gitsem seni
Kızarmısın, İstanbul bakarmısın ardımdan
Bir kere de benim için yanar mı Üsküdar?
Kadıköy yetim mi kalır?
Moda mı dul,
Öyle sessiz kalma ne olur
Konuşsana İstanbul
İki yakan birbirine mi karışır?
Gelmez mi baharların,
Gökyüzün mü kararır?
Ortaköy susar, kalır mı öylece
Bebek mi ağlar gidişime
Biliyorum aslında
Olmaz hiç umurunda
Yine de, nedendir bilemem
Seni bırakıp gidemiyorum
İstanbul ben senin
Neyini seviyorum?


Metin Özturan​
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34



Ey İstanbul

Fatih Sultan Mehmed’in, kokladığı güldesin,
Asırlardır gönülde, şarkılarda, dildesin
Sen Yüce Peygamberin gösterdiği beldesin,
Sana kavuşmak için, yola çıktı nice kul,
Evliyalar bekiyor, toprağını İstanbul.

Bir Ulubatlı gibi, sura dayandı gönül,
Medine’den yadigâr, Eyüp’teki gonca gül,
Akşemsettin nuruyla, aralandı sırlı tül,
Gir mana iklimine, ruhunu oada bul,
Evliyalar bekliyor, toprağını İstanbul.

Yedi tepe üstünden, seyrederken âlemi,
Elif elif yükselir, Sinan’ın taş kalemi,
Senin ağzından tattım, şiir gibi dlimi,
Kalemkârlar işlemiş, silinmezsin emin ol,
Üstat Yahya Kemâl’in aşk Aziz İstanbul.

Zaman mavi bir sudur, Boğaz’dan mazi akar,
Alev alev tutuşur, gün batarken Üsküdar,
Kubbelerden okunur, yüzündeki o vakar,
Emirgân zümrüt yeşil, Gülhane’de suskun gül,
Gönüller sultanısın Şehr-i Sultan İstanbul.

Üstünde kanat çırpan, tılsımlı nağmelerin,
Sazında sen saklısın,Tanburi Cemil Bey’in,
Hafızanda raksı var, dönen semazenlerin,
Bir tatlı huzur idi, Kalamış’a giden yol,
Huzurun kollarında Dersa’det’sin İstanbul.

Su içinde bir güzel, kıyamda Kız Kulesi,
Eski bir efsanenin suya düşer gölgesi,
Ufukta kızarırken bir Tanzimat lâlesi,
Beyoğlu Garb’a bakar, Fatih der ki:kendin ol!
Pay-ı Taht-ı Saltanat, nam-ı diğer İstanbul.

Haliç turkuaz takı, gerdanına yakışır,
Boğaziçi’nde köşkler, sevdalıca bakışır,
Seni sevmek bir tutku, kanımıza bulaşır,
Bir ressam çizmiş seni, şaheser demek makul,
Zarifsin, endamlısın, ne güzelsin İstanbul.

Selami Yıldırım



 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
kariha_ist.jpg

Bana kalk gidelim deme bu şehirden
Ben sevgimi yüreğine kazımışım bu şehrin
Ayrılık bana komaz
Hani duymasam
Martı çığlığını ezan sesini
Hani görmesem
Kız kulesini çırpınan denizini
Belki terk etmek kolay olurdu bu şehri
Bana kalk gidelim deme bu şehirden
Kolay mıdır yardan ayrılmak...


Bu şehir minarelerini dikmiş yüreğime
Kolay mı sanırsın yıkmak
Gel vazgeç koparma gülü dalından
Koma beni yurtsuzlar yurduna


Bana kalk gidelim deme bu şehirden
Bir yaz daha göreyim ölmeden
Bir çay daha içeyim Büyükada da
İlk baharında aşık olayım
Son baharında yalnız kalayım
Bir şiir daha yazayım n'olur
Bana kalk gidelim deme bu şehirden
Bırak da kara topragının tadına varayım...


KAHRAMAN TAZEOĞLU
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
seyyahcelebi_eski-istanbul-150k.jpg



Uzanıp Kanlıca'nın orta yerinde bi taşa
Gözümün yaşını yüzdürdüm Hisar'a doğru...
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
6827602_8739979790.jpg


Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!

Vapurlar değil, Boğaz'dan geçen;
Boğaz'dan yalılar geçiyor,
Toplamış buralardan eteklerini...
Dairesine çekilen bir saraylı gibi
Yalılar gelmiyen alemlerine gidiyor
Bırakıp bu sessiz gecelerini.
Deniz kenarında denizsiz kalmış yalılar.
Ortaklığı ayrılmış kıt'aların
Anadolu günden güne Rumeli'ye küsmüş...
Bugün biz değiliz bakan yalılara;
Yalılar boynu eğik bize bakıyor
Biz değiliz sarkan hatıralara..
Göğüs gererek dalgalara
Yalılar bir hayal için denize sarkıyor
Yalılar bize bakıyor, denize bakıyor.
Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!

Özdemir ASAF...
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
istop22.jpg



***
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.


Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...


O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...

***

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...


Necip Fazıl Kısakürek
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
ayasofy3.jpg



Seni görüyorum yine İstanbul
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.

Geliyor Boğaziçi'nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.

[...]





Ziya Osman Saba
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Hasan Gezer​


2414959401_f3bd50eb86.jpg




Gün ve gece bir başka tablo İstanbul'da;
Sabah erken, akşam geç olur İstanbul'da...

Kalbin uzak ise, O'na yakın olsan da;
Hasret yaman, sevda güç olur İstanbul'da!...

Birazcık gölge, bir yudum çay Çamlıca'da;
Mana derin, madde hiç olur İstanbul'da...

Gün gelip, nefes bitip, vade dolduğunda
Yıl ne zaman, saat kaç olur İstanbul'da?
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
istanbul095.jpg




***

Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Taşın toprağın altın mıdır
Yüreğin yufka mı,yoksa katı mıdır
Nedir be İstanbul
Sen anlat


Niye sever seni insanlar
Niye bağlanır kalır sana
Niye ayrılamaz,niye ayrılmak istemez senden
Ayrılsa da bir parçası sen de kalır
Büyü mü edersin
Ne edersin be İstanbul
Sen anlat!

***
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Nuh KENİŞ​



istanbul5.jpg



İstanbul ve şiir
ayrılmaz ikili
bir şehir ki
her köşesi ayrı bir şiir
ne İstanbul tadında
İstanbul
ne şiir tadında
şiir
kalmasa da
yine de
İstanbul aşk
İstanbul sevda
varsın gülün boynu bükük
bülbül olsun kafeste
İstanbul aşk diyor her nefeste
İstanbul aşk
İstanbul şiir
ayrılmaz bir ikili bu şehir





__________________

AYŞEGÜL DİNÇBAŞ
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,909
Tepki puanı
8,063
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Selamünaleykum....

Selamünaleykum....

Hasan Gezer​

2414959401_f3bd50eb86.jpg


Gün ve gece bir başka tablo İstanbul'da;
Sabah erken, akşam geç olur İstanbul'da...

Kalbin uzak ise, O'na yakın olsan da;
Hasret yaman, sevda güç olur İstanbul'da!...

Birazcık gölge, bir yudum çay Çamlıca'da;
Mana derin, madde hiç olur İstanbul'da...

Gün gelip, nefes bitip, vade dolduğunda
Yıl ne zaman, saat kaç olur İstanbul'da?

İstanbul...
İnsanı kendine AŞIK eden şehir...
Aşkın tüm güzellikleri ve zorluklarını barındıran şehir...
İstanbul...:a26:

Eline, emeğine ve yüreğine sağlık Damla kardeşim...
Çok Seviyorum İstanbul'u...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt