Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Istanbul...istanbul... (2 Kullanıcı)

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,573
Tepki puanı
32
Puanları
48
Yaş
38
EY KOCA ŞEHİR!EY VEFASIZ!EY ACIMASIZ GÜZEL!
Ey fethi uğruna binlerce insanın öldüğü dilber.Varsın birileri seni,bin kocadan arda kalan bir dula benzetsin.sen bana göre hala ince,zarif ,nazlı bir gelinlik kızsın.Biliyor musun kız dediğin senin gibi olmalı FETHİ ZOR FATİHİ TEK....
Dünyadaki güzelliğin sembolü Kız Kulesi değil midir,Galata Kulesi'ni kendine aşık eden,baştan çıkaran?
EY ŞEHİR,
Neden hiç yüz vermiyorsun seni sevene,neden bu gururun,ama inanki bir sana yakışıyor cilve,bir sana yakışıyor naz,bir sana yakışıyor kendine beğenmek,bu ihtişam....Çünkü sen Paris yada Viyana gibi bin yıllık değil üç bin yıllık bir imparatorluğun kent dokusunu taşıyan bir mirasa sahipsin
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
_______selamün aleyküm farklı bir paylaşım olmuş
ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar
onuda istanbul diye topraga kondurmuşlar
emeginize saglık
selam ve dua ile________
 

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
selamünaleyküm kardeşim.

İSTANBUL adına güzel bir paylaşım.yüreğimde her zaman bambaşka bir yeri vardır İSTANBUL'un.

OSMANLI - İSTANBUL - LALELER - ERGUVANLAR.

ciddi bir istanbul hayranıyım....

selam ve dua ile kalın selametle inşaALLAH.
 

ahnef

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2008
Mesajlar
191
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
çok güzel yazı zeynep abla emeğine sağık
 

ahnef

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2008
Mesajlar
191
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
daha deişik ve güzel yazılarını bekliyorum inş senn yazdıın yazılar çok güzel oluyo takip ediyorum zaten her yazdıın yazını altında mutlaka bn de yer alıyorum selam ve dua ile kal inş allaha emanet ol
 

ahnef

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2008
Mesajlar
191
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
yeni konularını bekliorum inş
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
ankara
selamun aleykum. paylaşım için teşekkürler.

adına şiirler yazılan koca şehir: İstanbul...

...yakışmıyor gözlerine kara bulutlar
sen ağlarsan bir an olur susar umutlar
sen üzülme senin için bu gönlüm ağlar
sevdalımsın İstanbul mahşere kadar...
bunu da ben paylaşmış olayım:)
selam ve dua ile...
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün aleyküm kardeşim. Emeğinize sağlık. Çok güzel bir paylaşımdı..Rabbimiz c.c nasip ederse bir sonraki ay görebileceğim inşallah.. Okurken, kendimi tekrar orda hissettim.Teşbihiniz çok yerindeydi..Teşekkürler paylaştığınız için. Rabbimize emanet olun kardeşim..Selam ve dua ile.
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,573
Tepki puanı
32
Puanları
48
Yaş
38
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...

İstanbul,
İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!
İlle Istanbul'da bul!

İstanbul,
İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim" i...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,
İstanbul...


nfk


 

odtulu.seyma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Tem 2008
Mesajlar
686
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
İstanbul kimsesiz ve yorgunluğun garip anası...
 

zemzemm

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
161
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
selamun aleykum değerli kardeşim görmeyi çok istediğim İstanbulu anlatan güzel bir paylaşım olmuş emeğine sağlık teşekkür ederim...
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,573
Tepki puanı
32
Puanları
48
Yaş
38
selamun aleykum değerli kardeşim görmeyi çok istediğim İstanbulu anlatan güzel bir paylaşım olmuş emeğine sağlık teşekkür ederim...

aleyküm selam..
RABBİM razı olsun..inşaALLAH sizede görmek nasip olur..çok muhteşem bir yer..
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
2c6f3b24cbd2c03d246d1bcf06ebd443.jpg

tarih-i İSTANBUL...
Allahcc razı olsun gönüldaş...
BESMELE..SELAM..DUA..
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53


Alman Çeşmesi

Eski İstanbul Resimleri - Old istanbul Pictures



resim329831879vl1.jpg

Unkapanı Köprüsü

resim439831896ib6.jpg

Rumeli Hisarı

resim519831913mg2.jpg

Anadolu Hisarı

resim629831931jy3.jpg

Dolmabahçe Sarayı ve Camii

resim729831947aq3.jpg

Kız Kulesi

resim829831963ix2.jpg

Beşiktaş

resim929831988il9.jpg

At Meydanı (Hipodrom) - Dikilitaşlar Divanyolu tarafından bakış

resim1129832015lg4.jpg

Süleymaniye Camii - Haliçte Surlar ve en sağda Cibali Sigara Fabrikası

resim1229832039yw2.jpg

Sultan Ahmed Camii ve Firuz Ağa Camii

resim1529832063ut3.jpg

Kadıköy

resim239832087bv8.jpg

Dolmabahçe

resim249832114ws4.jpg

Üsküdar Meydanı

resim129831841la0.jpg

Galata Köprüsü​
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İstanbul'un fethinin 556. yılı kutlanıyor



İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilişinin 556. yıldönümü bu yıl farklı etkinliklerle kutlanacak
Fatih belediyesi tarafından 28 Mayıs günü, İstanbul'un 1204 Latin istilasında yaşadıklarını halka anlatabilmek için "Fetih Öncesi İstanbul 1204- 1453, Latin İstilası" konulu bir panel düzenlenecek.
Saat 13.30'da Fatih Belediyesi Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde yapılacak olan ve Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın yöneteceği panelde, Prof. Dr. Ronnie Ellenblum ve Prof. Dr. Jonathan Phillips ile Prof. Dr. Ferudun Emecan İstanbul'un Fetih'ten önceki karanlık günlerini konuşacaklar.
Fatih Belediyesi, bu panelle başlayacağı 556. Fetih Etkinlikleri çerçevesinde, 28 Mayıs akşamı saat 21.00'de Sultanahmet Amfi Tiyatro'da Tuluyhan Uğurlu ile Mehter Takımı'nın konseri düzenliyor.
29 Mayıs günü Cuma namazının ardından ise, Fatih ve Sümbül Efendi Camii'nde Mehter Konseri ile birlikte Osmanlı Pilavı dağıtılacak. Mehter takımı aynı gün saat 16.00'da Küçükhamam'dan Kocamustafa Paşa'ya yürüyüş yapacak.
Aynı akşam saat 20.30'da Edirnekapı'dan Anıtpark'a meşaleli yürüyüş yapılacak. Anıtpark'ta havai fişek gösterisinin ardından akşam namazından sonra da Fatih Müftülüğü tarafından Fatih Camii'nde şehitler için mevlidi şerif okunacak.
Anadolu Gençlik Derneği'nin Fetih Şöleni bugün
Anadolu Gençlik Derneği Osmaniye Şubesi de bugün İstanbul'un Fethi dolayısıyla Fetih şöleni düzenliyor.
Fethin 556. yılında yapılacak program Cumhuriyet Meydanı'nda gerçekleştirilecek ve bütün Osmaniyeliler şölene davetli.
Program belediye mehteran takımının gösterisiyle başlayacak ve Abdurrahman Sadien'in Kur'an ziyafeti ile devam edecek. Şölende İstanbul'un Fethi'nin canlandırıldığı bir slayt gösterisi de yer alacak.

Dünya Bülteni/Haber Merkezi


 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Bir hadis, çağı değiştirdi


Hazreti Peygamber’in (s.a.v) “Konstantiniye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” hadisine mazhar olmayı hedefleyen 2. Mehmed, fetihle birlikte “Fatih” unvanının yanı sıra, çağ açıp çağ kapatan sultan olarak da tarihe geçti. İstanbul, dünya başkenti olma yolunda önemli aşama katederken, hep birlikte yarın bu kutlu fethin coşkusunu yaşayacağız.

Peygam Efendimiz Hazreti Muhammed’in (s.a.v) “Konstantiniye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” hadisine mazhar olmayı hedefleyen 2. Mehmed, fetihle birlikte “Fatih’’ unvanının yanı sıra, çağ açıp çağ kapatan sultan olarak da tarihe geçti. Adına şiirler ve şarkılar yazılan, Asya ile Avrupa arasında köprü vazifesi gören, dinlerarası hoşgörünün hakim olduğu kadim kent İstanbul, fethedilişinin 556. yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyor. Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan deniz yolu üzerinde kurulu olan İstanbul, günümüzde olduğu gibi, tarihsel süreçte de önemini koruyan bir şehirdi. İstanbul’un siyasi ve coğrafik konumu, önemini daha da artırmış, tarih boyunca, başta Araplar ve Osmanlılar olmak üzere defalarca kuşatılmış, ancak 1453 yılının 29 Mayıs’ına kadar başarı sağlanamamıştır.

FETİH FİKRİ KURULUŞTAN İTİBAREN VAR
Siyaset ve yönetim alanında önemli devlet adamları yetiştiren Oğuzların Kayı boyuna mensup olan Osmanlılar, bugünkü Bilecik bölgesindeki Söğüt ve Domaniç’te 1299’da Ertuğrul Gazi tarafından küçük bir beylik olarak kuruldu. Komşusu Bizans Devleti’nin güçsüzlüğünü avantaja çeviren Osmanlılar, kısa zamanda denizlere ulaşarak büyük bir avantaj kazandı. Atilla Hun İmparatorluğu, Bulgarlar, Avarlar ve Macarlar, Ruslar, İslâm devleti olan Emevi ve Abbasiler gibi Müslüman ve Hıristiyan topluluklarca fethedilme girişimlerine karşın alınamayan İstanbul, Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemindeki bütün hükümdarların amaçları arasında yer alıyordu. Bu nedenle İstanbul’u almak hemen hemen her hükümdarın tahta geçtiğinde düşündükleri ilk çalışma oldu. Ancak askeri tarih açısından kale kuşatmalarının meydan savaşlarına göre daha zor olması sebebiyle, İstanbul’un alınması ancak 1453 yılında gerçekleşebildi. Kuruluş dönemi hükümdarlarından Yıldırım Bayezid zamanında İstanbul defalarca kuşatıldı. Alınması ihtimalinin güçlendiği bir dönemde, Timur’un Ankara önlerine gelmesi ve Ankara Savaşı, İstanbul’un alınmasını 50 yıl geciktirdi.


İSTANBUL’U ALMAK, CİHANGİRLİK KRİTERİ
İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yeniçağ Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Ak, İstanbul’un bir kimliğinin olduğunu, tarih boyunca bütün devletlerin ilgisini çektiğini belirtti. Ak, İstanbul’un tarihte hükümdarların cihangirliğini test ettiğini, kentin cazibe merkezi olması ve stratejik öneminden dolayı göz önünde bulunduğuna işaret etti. Coğrafi keşifler öncesinde eski dünyanın merkezinin İstanbul olduğunu anlatan Ak, İstanbul’a sahip olanın iki denize hükmeden devlet olduğunu kaydetti. Britanya’dan Basra Körfezi’ne kadar sınırları olan Roma İmparatorluğu’nun 395’te ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma İmparatorluğu olarak varlığını 1453’e kadar devam ettirdiğini hatırlatan Ak, dünyada söz sahibi olmak isteyenlerin hakimiyetlerini İstanbul üzerinden tescil etmek zorunda kaldıklarını vurguladı. İstanbul’un fethedilmeden önce Müslüman Türk grupların ticaret için geldiklerini, hatta bir bölüm Osmanlı’nın da fetih öncesinde kentte yaşadığını dile getiren Ak, “Türklerin İstanbul’a ilgisi sadece fetih değil, ticari ve siyasi ilişkiler dolayısıyla sığındıkları yer olarak da varlığını sürdürmüştür. Osmanlılar kuruldukları ilk günden bu yana planlarını hep İstanbul’u almak üzere yapmışlardır. İstanbul’un fethi 1453’te gerçekleşmesine karşın fikir olarak 1359’da başlamıştır. 1453’ten önce fetih zaten zihinlerde oluşmuştu. Fetih sadece zihinlerdeki planın tatbikidir” dedi.


Doç. Dr. Ak, 1422’de 2. Murad döneminde İstanbul önlerine kadar gelindiğini; ancak deniz kısmının yeterince güçlendirilememesi ve deniz gücünün istenilen seviyede olmaması sebebiyle fethin gerçekleştirilemediğini belirterek, 2. Murad’ın sağlığında, daha 12 yaşında olmasına rağmen tahtını oğlu Şehzade Mehmed’e bıraktığını, bunun Osmanlı tarihinde ilk ve tek uygulama olduğunu bildirdi. 2 yıl süren hükümdarlık döneminden sonra yaşanan muhalefet sebebiyle 2. Mehmed’in Manisa’ya şehzade olarak gittiğini ve hükümdarlığa tekrar babasının geçtiğini ifade eden Ak, “2. Mehmed, iki yıllık dönemde çocuk olmasına rağmen fetih fikrini her zaman düşünmüştür. Ancak bu fikrini ikinci hükümdarlığı döneminde gerçekleştirebilecektir’’ diye konuştu.

KALE KUŞATMASININ ZORLUĞU
1453’e kadar yapılan kuşatmalardaki en büyük eksikliğin şehrin Haliç’i de kapsayacak şekilde deniz tarafından kuşatılmaması olduğunu; çünkü o zamana kadar yapılan kuşatmaların deniz aracılığıyla karadan olduğunu ve bu nedenle başarıyla sonuçlanamadığını vurgulayan Mahmut Ak, Osmanlıların aslında Bizanslılarla değil, İstanbul’un doğal tarihi siluetiyle savaştığını ifade ederek, “Çünkü kale kuşatması çok zordur. O günkü İstanbul’un çevresi de surlarla kuşatılmış durumdaydı. Kalenin çevresi üç hat halindeydi ve hendekler kazılarak içi suyla dolduruluyordu. Bu nedenle saldırı da zorlaşıyordu” dedi. 2. Mehmed’in, fetih sırasında geçmiş kuşatmalardan farklı bir yöntem denemesi gerektiğinin farkında olduğunu anlatan Ak, yapılan hazırlıklara ilişkin şu bilgileri verdi: “Gemiler aracılığıyla Galata sırtlarına top makineleri kuruluyor. Geceleri askerler tarafından su dolu hendekler toprakla doldurularak geçilmeye çalışılıyor ama Bizanslı askerler sonradan bu toprakları boşaltıyor. Görünen yerden girilemeyince Saray bölümünün olduğu Edirnekapı tarafından tüneller açılarak tahtalarla örülüyor destek amacıyla. Ancak Bizanslılar bunu fark edince ‘Grek ateşi’, ‘Rum ateşi’ denilen yağlı ateş sistemi kullanılarak bu tüneller ateşe veriliyor. Osmanlı tarafında büyük kayıplara neden oluyor. Bunun üzerine tüneller taşlarla örülüyor. Ayrıca surların yüksek olması ve hendek sebebiyle kaleye ulaşılamıyor.


Ayrıca farklı fikirlerin öne sürüldüğü gemiler konusunda ise Osmanlı gemilerinin bir kısmı fetihten önce Haliç’e indirilmiş durumda. Haliç’te Galata’nın arkasındaki büyük ormanlarda gemiler yapılıyor. Hafif olan gemiler Marmara sahilinden yola çıkarılarak Kasımpaşa sırtlarından indiriliyor. Ama bir gecede indirildiği kesin. Ancak burada şunu söylemek gerekir. İndirilen gemiler bugün kafamızda şekillenen boyutlarda değillerdi.”



İSTANBUL KUŞATMALARI
“M.Ö 340 Makedonya Kralı Phillippe, M.Ö 194 Roma İmparatoru Septim Severus, M.S 616 İran Hükümdarı Keyhüsrev, M.S 626 İranlılar ve Avar Türkleri ortak, M.S 665 Emevi Halifesi Muaviye, M.S 667 Emevi Halifesi Muaviye, M.S 672 Emevi Halifesi Muaviye, M.S 712 Emevi Halifesi I. Velid, M.S 722 Emevi Halifesi I. Velid, M.S 782 Abbasiler, M.S 854 Abbasi Halifesi Mütevekkil, M.S 864 Ruslar, M.S 869 Abbasi Halifesi Mütevekkil, M.S 936 Ruslar, M.S 959 Macarlar, M.S 970 Abbasiler, M.S 1203 Latinler, M.S 1302 Venedikliler, M.S 1348 Cenovalılar, M.S 1391-1396 Osmanlı Padişahı I. Bayazid, M.S 1412 Osmanlı Şehzadesi Musa Çelebi, M.S 1422 Osmanlı Padişahı 2. Murad, M.S 1437 Cenovalılar, M.S 1453 Osmanlı Padişahı 2. Mehmed.”


furkan haber




 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Selim GÜRSELGİL’in Yeni Kitabı;

BİR PERİ MASALI
-İstanbul’un Fethi Üstüne Masalsı Bir Peri Masalı

ÖNSÖZ
-I-
2003 yazında, İstanbul’un Fikirtepe’sinde, bir genç, kendi silâhından çıkan mermi ile hayatını kaybetti. Genç, hem de o kadar gençti ki, bütün Fikirtepe, bu ölüme boyun büktü.
Hadiseyi duyduğumda öyle müteessir oldum ki, o “teessür ânı” aylarca aklımdan hiç çıkmadı. Hadise fecî görünüyordu. Nereden baksan, “bir kazâ”ya benziyordu. Ki altında, son derece elîm bir aşk hikâyesi yatıyordu.
O genci tanırdım. “Fatih”ti adı. O hadiseden kısa bir süre önce Çamlıca’da piknik yaptığımızda o da vardı. Bana tuhaf şekilde sokulgan, benimle çok şeyler konuşmak istermişçesine yutkunmaklıydı.
Fakat konuşmadık. Ya onun dili dönmedi veya ben yeterince ilgili görünmedim. Neticede hikâyesini o gün öğrenemedim. O “teessür ânı”nda öğrenebildim. Ve teessürümü biraz da o gün öğrenmemiş olmamın pişmanlığı tetikledi.
Bu elîm aşk hikâyesini daha önce öğrenmiş olsaydım o gence bir yardımım dokunur muydu, o kazâdan kurtulur muydu bilmiyorum ama – kader tabiî ki! -, sözkonusu “teessür ânı”nın nasıl yakamı bırakmayıp, bana bu masalı yazdırdığını çok iyi biliyorum.
Bu masal, benim ona vermeyi düşünmediğim “masal” adını alarak “Beklenen Nizam”da yayınlanmaya başlamıştı ki, kendimi “Üçüncü hapislik mâcerâm”ın içinde, Kandıra F Tipi Cezaevi’nde buldum. Masalın geri kalanını orada, aydan aya çalışarak tamamladım.
Ondört ay sonunda o artık Fikirtepeli Fatih’in masalı olmaktan çıkmış –çıkmamış!-, “İstanbul’un fethi üstüne bir destan” hâlini almıştı. Diğer cezaevlerindeki gönüldaşların mektup olarak okuduğu ve birkaç bölümüne dergilerin yer verdiği…

-II-
Sözkonusu tarihten beş yıl öncesine gidelim… Sanki bir cezbeye kapılmıştım. Sürekli içimden şiir yazmak arzusu geliyor, sürekli dilime mısrâlar yapışıyordu. O arzu giderek gelişiyor, o mısrâlar giderek fazlalaşıyor, adetâ bildik şiir kalıplarına sığmak istemiyordu.
Diğer yandan, eskiden olduğu gibi yavan ve taklid ve kendimden
başkasına gösterilmeyecek şiirlerle uğraşmak da canımı sıkıyordu. Derken, o arzu ve bu sıkıntı arasında “Nurcihan”ı buldum. Çabucak kaleme alıp, Akademya Kitablığı’ndan yayınlattım.
Akademya Kitablığı’nın nerelere kadar ulaştığını tam kestiremiyorum. Neticede Akademya’nın altında büyük emek ve fedâkârlıklar vardı. Dört kitabım çıktı oradan. “Nurcihan” dışındakiler Akademya yazılarımdan, benim dışımda toplanmıştı. O gün imkân ve zamanım olsa, onları olduklarından bambaşka şekiller altında sunmak isterdim.
Ne olursa olsun, birinin imzâsıyla yapılmış bir iş, o imzâ sahibinin sorumluluğu altındadır. Hele o iş, kitab gibi, bu dünya ve ötesinde her kelimesinden hesaba çekileceğimiz bir iş olursa… Gelecekte imkân bulursam, o kitabların hepsini yeniden hesaba çekeceğim. “Nurcihan” müstesnâ…
Başlangıçta bana zevk veriyordu. Ondörtlü hece veznini – toplumda ölmek üzere olan bu sanatı - iyi kullandığım yerleri olduğu söyleniyordu. Aynı zamanda, beşli bend düzeninden kurulu “fasıllar” şeklinde yeni bir şiir kapsülü oluşturmuş, tam ondört fasıl hâlinde onu bir hikâye tarzına dönüştürmüş ve çevremde bir hayli de takdir toplamıştım.
Fakat sonraları o kitab beni sıkmaya, hattâ boğmaya başladı. Sık sık onu tekrar ele almak ihtiyacı duyduysam da, hiçbir zaman içinden çıkamadım. Ben de onu büsbütün kaldırıp atmaya karar verdim. Sebebi yok: Beğenmiyorum ve sahiblenmiyorum!
Nihayet yukarıda bahsettiğim “teessür ânı” münasebetiyle, onun yerine “Bir Peri Masalı”nı ileri sürmem müyesser oldu. Şimdilik mutluyum; en azından, kendi şeklim üstünde kendime yabancı bir ruhla dolaşmak külfetinden kurtulmuş oldum!

-III-
İşin hikâye tarafından bu şekilde bahsediyor olmam, umarım can sıkmıyordur. Zirâ gençlik kuş gibi avuçlarımızdan uçuyor. Gelecekte o şanlı mazimizin hatırâlarını bugünkünden daha zayıf ışıklar altında hatırlayacağız. İşin hikâye tarafını bu yüzden lüzumlu buluyorum.
Bizler, karanlıklar altında kalmış bir dünyada, gözlerinde büyük bir güneş parlamışlarız. İçinde yaşadığımız dünyanın insanlarına, bıkmadan, usanmadan, tepemizde böyle bir güneş olduğunu anlatmağa çalışıyoruz. Çoğu ne güneşi görüyor, ne bir güneş olduğuna inanıyor.
Sabah doğacak güneşi geceden haber verdiğimiz için, onların gözünde en büyük suçlularız. Âlemi onların gözleriyle görmediğimiz için, huzurlarını kaçırıyoruz. Bizi bir kaşık suda boğmak istiyorlar. Olmadı, her yönden kuşatarak, her taraftan bağlayarak, herkesin “müjdemizi” duymamasını, duysa da anlamamasını sağlamaya çalışıyorlar.
Bu ne büyük bir suçtur(!), anlamağa çalışınız: “Dünya dönüyor!” dediği için diri diri ateşe atılan adamın suçu(!) kadar var mı? İnsanların inanç temellerini sarsmak, onlara sandıklarından başka bir dünya olduğunu anlatmak, tam olarak hangi kanuna takılır? “İzdiham” kanununa mı?
Biz o kanunu tanımıyoruz ve eğer “güneş vardır!” demek suçsa, bu suçu işlemeye devam edeceğiz. Çünkü yakında güneş doğacak. Karanlıklar, yere çalınan cam gibi dağılacak. Güneş doğunca, karanlıklar içinde işlenen bütün gerçek suçlar –kimin ne mal olduğu?- bir bir ortaya çıkacak!
“Belki biz görmeyiz!” Biz görmesek de, gösterecekler. Güneşten kamaşan gözler gelecek dünyaya. “Bize güneşi haber vermediğiniz, korktuğunuz, bizi karanlıklara alıştırdığınız için asıl suçlu sizlersiniz!” diye mezarımıza tükürecekler. O günü görmesek de gösterecekler!
Öyleyse, tek kalsak da yalnız değiliz. İstikbâl kadar çoğuz. Ne güneşin olduğunu bilmekten korkuyor, ne de yakında doğacak olduğuna inanmaktan sakınıyoruz. İstikbâl, karanlığın gücü olduğuna inanmayanların olacaktır!

baran120.png
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
baran120.png

-IV-
Ne demek istiyoruz? Uzağa gitmeğe gerek yok, ne demek istediğimizi düşünenler, Osmanlı tarihine müracaat edebilirler. Orada güneşin ne olduğuna ve nasıl doğduğuna dair kâfî deliller bulacaklardır.
Bu delillerin en güçlülerinden biri, hiç kuşku yok, İstanbul’un Fethi’dir. İstanbul’un Fethi’nin nasıl bir hadise olduğunu anlamak üzere, Doğu’da ve Batı’da binlerce cild eser yazılmıştır. Bu hadisenin sıradan bir “kale zabtetmek” olmadığı, bir çağ kapatıp, yeni bir çağ açacak kadar mühim bir hadise olduğuna karar verilmiştir.
Yazılanlar arasında destanlar olduğu gibi, karalama kitabları da pek çoktur. Doğulular, ekseriyetle İkinci Mehmed’in, Allah Resulü tarafından müjdelenmiş o kutlu kişi olduğuna inanır ve adına “FATİH” derler. Batılılar ise, umûmiyetle onu zâlimler ve barbarlar katının en üstlerine koyar, böyle vasıflandırırlar.
Bize göre, iki görüşte de haklı taraflar vardır. Zirâ İkinci Mehmed, Doğu’nun doğan güneşi, Batı’nınsa dağılan karanlığıdır. Doğu’da güneş sevildiği ve Batı’da karanlıklardan hoşlanıldığı için, birileri ona “FATİH” derken, ötekiler “barbar” demişlerdir. Güneşi herkes kendi meşrebince görür!
Biz de öyle yaptık sayılır. “İstanbul’un fethi”, bizim için tarihin tozlu rafları arasında kalmaya lâyık bir hadise değildi. Bilâkis, bir “unutulmaması gereken”, gelecek güneşin en güçlü bir habercisiydi. Belki birebir uygunluk noktasında değil; en saf soyundan bir “aşk dâvâsı” olması hasebiyle…
Çoğu destan yazarları dahi bu noktayı ıskalarlar. “İstanbul’un Fethi”ni kuru hadise sırasında anlatırlar. Kuru hadise görmek isteyenler oralara başvurabilir. Bizim destanımız ise her şeyden önce “bir aşk masalı”ndan ibarettir.
Yukarıda bahsettiğimiz “teessür ânı” mucibince, Kandıra F Tipi’ndeki “üçüncü mahpusluk mâcerâmız” müddetince mânâlandırmaya çalıştığımız, Bir FATİH’in veya bir barbarın aşkının masalı!

-V-
“Bir Peri Masalı” iki kısımdan oluşuyor. Birinci kısım, elinizdeki “İstanbul’un Fethi Üstüne Destan”… İkinci kısım ise henüz tamamlanmamış olduğu için, burada mevcud değil!
“Bir Peri Masalı”, işitene, çok genel ve kolay bir isim gibi görünebilir. Fakat böyle görenler, kavramların, onları kullananın derinliğine göre derin ve sığ olabileceğini de unutmamalıdırlar. Biri “okyanus” der – okyanus kadar derin mi olur? Biri “bir bardak su” der – bir bardak suda okyanusun derinliğini gösterir. Ne kadar derin ve ne kadar sığ olduğu içinde!
İşin “masal” tarafı bir yana, biz Tilki Günlüğü okuyucuları, kelimeleri idrakımızın derinliği kadar derine götürmekten ayrı bir zevk alırız. Evet, bizim masalımızda kafiyeye düşkünlük, vezne sadakat had safhadadır. Hattâ Divan Edebiyatı’nın hemen her sanatı, bu mısrâlar içinde kendine yuva yapmıştır. Bunun yanında da, kendi çapında bir “Kusto Lûgati” yolculuğu!
Diğer taraftan, şiirin destana dönmek istediği bir zâviyede postumuzu sererken, aynı zamanda bir “masal” keyfiyetini de tutturmağa heves ettik. Zirâ büsbütün şiir bu mânâya uymaz, tamamen destan da fazla cüretkâr bir girişim olurdu. Hadiseler “bir varmış bir yokmuş” temposunda birbirini takib ederken, buradaki “masal” keyfiyetini görmemek, işin tadını kaçırırdı!
Nitekim bütün masal esasen bir “arı” ile bir “kelebek” arasında geçmişti; biz de ne öğrendiysek onlardan öğrenmiştik. Belki –kelebeğin ömrü kadar- bir gün içinde, belki bir tek ân içinde… Böyle olunca Batılıların “fabl” formunu, Divan Edebiyatımızın “teşhis-kişileştirme” ve “intak-cansız ve hayvanları konuşturma” sanatlarına tercüme ettirmekten başka bir şey kalmıyordu geriye!
“Bir Peri Masalı”, İslâm alfabesinin 28 temel harfi ile başlıklandırılmış, 28 fasıldan oluşmakta; birinci kısımda sadece bu fasıllardan ondördü yer alıyor. Sözkonusu harfler ve fasılların sıralaması, bilinen sıralamadan ayrı “ebced” düzenine göre yapılmış olduğu için, neden sonra hangi harfin geleceği kafaları karıştırabilir. Bu türlü düzenleme, 1998’denberi bizim bütün kitablarımıza şâmildir!
Nihayet şunu söyleyebiliriz ki, bu çalışma, başta esir gönüldaşlarımız
ol mak üze re, kut sal dâvâmız için, bilerek ve isteyerek bir taşı yerinden kımıldatmış, bir Allah’ın kuluna selâm vermiş, bir tek sayfa okumuş bütün gönüldaş halkamıza ithaf edilmiştir. Hassaten isimleri geçenlere ayrıca ithaf olunur!

SG, Aralık 08
BARAN Dergisi Sayı: 120
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,573
Tepki puanı
32
Puanları
48
Yaş
38
İstanbul'un fethinin 556. yılı kutlanıyor



İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilişinin 556. yıldönümü bu yıl farklı etkinliklerle kutlanacak
Fatih belediyesi tarafından 28 Mayıs günü, İstanbul'un 1204 Latin istilasında yaşadıklarını halka anlatabilmek için "Fetih Öncesi İstanbul 1204- 1453, Latin İstilası" konulu bir panel düzenlenecek.
Saat 13.30'da Fatih Belediyesi Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde yapılacak olan ve Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın yöneteceği panelde, Prof. Dr. Ronnie Ellenblum ve Prof. Dr. Jonathan Phillips ile Prof. Dr. Ferudun Emecan İstanbul'un Fetih'ten önceki karanlık günlerini konuşacaklar.
Fatih Belediyesi, bu panelle başlayacağı 556. Fetih Etkinlikleri çerçevesinde, 28 Mayıs akşamı saat 21.00'de Sultanahmet Amfi Tiyatro'da Tuluyhan Uğurlu ile Mehter Takımı'nın konseri düzenliyor.
29 Mayıs günü Cuma namazının ardından ise, Fatih ve Sümbül Efendi Camii'nde Mehter Konseri ile birlikte Osmanlı Pilavı dağıtılacak. Mehter takımı aynı gün saat 16.00'da Küçükhamam'dan Kocamustafa Paşa'ya yürüyüş yapacak.
Aynı akşam saat 20.30'da Edirnekapı'dan Anıtpark'a meşaleli yürüyüş yapılacak. Anıtpark'ta havai fişek gösterisinin ardından akşam namazından sonra da Fatih Müftülüğü tarafından Fatih Camii'nde şehitler için mevlidi şerif okunacak.
Anadolu Gençlik Derneği'nin Fetih Şöleni bugün
Anadolu Gençlik Derneği Osmaniye Şubesi de bugün İstanbul'un Fethi dolayısıyla Fetih şöleni düzenliyor.
Fethin 556. yılında yapılacak program Cumhuriyet Meydanı'nda gerçekleştirilecek ve bütün Osmaniyeliler şölene davetli.
Program belediye mehteran takımının gösterisiyle başlayacak ve Abdurrahman Sadien'in Kur'an ziyafeti ile devam edecek. Şölende İstanbul'un Fethi'nin canlandırıldığı bir slayt gösterisi de yer alacak.

Dünya Bülteni/Haber Merkezi


ALLAH razı olsun kardeşim katkıların için...
fethin kurtuluş gününde istanbuldaydım ama nasip olmadı gitmek..çok oturdu içime..başaka senelere inşaALLAH..
RABBİME emanetsin kardeşim...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt