
İma C. Özkan, İstanbul’un hallerini yazdı. İstanbul insanın hallerini…
***
Nasıl ki Los Angeles çoktan beridir “Melekler Şehri” değil, tıpkı öyle şehr-i İstanbul da İstan-bulunan bir kent olmayabilir.
Karman-çorman diyorlar. Duyduklarımın yalancısıyım: İstan-bulamaç. Belki yine de buna rağmen kimileri için; İstanbul amaç.
Adama fena giydirdiği de oluyormuş. Üstelik sadece Fatih-Aksaray hattında değil, geniş bir satıhta: fİstanbul.
Net değil. Hep bir perdenin ardında gibi flû: İstan-bulanık.
“Esas memleket nere?” sorusuna çok çeşitli cevaplar alındığı halde, karbonhidrat bazlı beslenmenin çeşitlenmediği: İstan-bulgur.
En geniş milli kongre merkezi: İstan-buluşma.
Birilerine hürriyet vaadiyken, birilerine esirlik: Hapis-tanbul. Bir bakıma da uyutucu, yahut uyarıcı hap İstanbul.
El ele tutuşmuş karnabaharlara benzeyen dalgalar gibi bazan, hafifmeşrep, uçucu: İstan-bulut.
Sonra ayartıcı, kışkırtıcı: Nefis-tanbul.
Binyıllardır cilalanıyor; çünkü binyılların kiri var üzerinde. Ancak modern kirlerle temizleniyor: İstan-bulaşık. Baktığınız yere bağlı olarak öte yandan İstanbul âşık.
Merhameti kadar büyük kibri de. Ezici, yıkıcı, öğütçü değil öğütücü: İstan-buldozer.
Dirilerden çok, ölülere vefalı bir de: Kabr-İstanbul.
EdebiFikir - "Eylem" bir kız ismi değildir!