Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İSMALİ HENİYYE den DÜNYAYA ÇAĞRI... (1 Kullanıcı)

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
İsmali Heniyye'den dünyaya çağrı
Kategori: İslam Dünyası
İsmali Heniyye'den dünyaya çağrı





Filistin Başbakanı İsmail Heniye, Filistin halkına, Müslümanlara ve dünyaya çağrıda bulundu. Heniyye, tüm bu katliamlara rağmen Filistinlilerin haklarından vazgeçmeyeceklerini söyledi.





14 Ocak 2009

TİMETURK









İsmail Heniye’den Filistin Halkına, Müslümanlara ve Dünyaya Çağrı

Euzu Billahi mine'ş-Şeytanir-Recîm

“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz. Eğer siz bir yara almışsanız, o topluluk da benzeri bir yara almıştı. Böylece biz, Allah’ın gerçek müminleri ortaya çıkarması ve içinizden şehitler edinmesi için, bu günleri bazen lehe, bazen de aleyhe döndürüp duruyoruz. Allah, zulmedenleri sevmez. Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de helâk etmek ister.” (Al-i İmran/139-141)

Ey Filistin halkı! Ey şehid ve yaralıların aileleri! Ve ey dünyanın her tarafında bulunan Müslüman halklar! Bugün cihad, sebat ve kan günüdür.

Bugün, Filistin topraklarını gasp ettikleri günden beri durmadan bu halkı katleden, onları topraklarından süren ve kutsal yerlerini de gasp etmiş Siyonizm barbarlığının günüdür.

Bugün Gazze kan gölüne dönmüştür. Bu zalim, bu haksız, bu merhametsiz katliamın sonucunda sokaklarımız cesetler ve yaralılarla dolmuştur. Her ev halkı ya şehid vermiş ya da bu saldırılardan yara almıştır.

Onlar genç, yaşlı, çocuk, kadın, direnişçi ayrımı yapmadan okullarından dönmekte olan öğrencilerin, pazar yolunda olan kadınların, kendi mahallelerinde oturan, günlük işlerini yapmakta olan insanların üzerlerine uçaklarından bombalar yağdırmaktadırlar. Bu vahşi ve barbarca saldırı sonucunda yüzlerce insan şehid düşmekte ve ağır yaralar almaktadır.

Ben şu an şehid ailelerine, aile fertlerimize ve sevdiğimiz insanlara hitap ediyorum. Ey başımızın tacı insanlar! Ey Şüheda anneleri? Ey bu zamanın izzetli anneleri! Ey bu çağın mübarek anneleri! Allah’tan dileğim Musa (a s)’nın kalbine sebat verip teskin ettiği gibi sizin de kalplerinize sebat verip teskin etmesidir.

Bugün kimi aileler bir ya da iki şehid verdi, kimi çocuklarıyla beraber şehid oldu, kimi annesiyle, kimi babasıyla beraber şehadet şerbetini içti…

Ey izzetli insanlar! Geçen zaman sürecinde Siyonistlerin yaptıkları birçok katliama, baskılara, saldırılara, tutuklamalara ve sürgünlere şahit olduk. Bu, Siyonist işgal güçlerinin ve hilekâr düşmanın tarihe açtığı siyah bir sayfadır. Bu tarih sayfası, Dir Yasin katliamından ve şu an Gazze’de yapılan katliama kadar sayısızda zulüm örnekleriyle doludur.

Ancak bu katliamlar, bu baskılar, Filistin halkının azmini hiçbir şekilde kıramamış ve intifada ateşini söndürememiştir.

Burak savaşında büyük bir katliam yaptılar, peki Filistin halkı buna karşın, hakkından ve toprağından vazgeçti mi?

Dir Yasin katliamını yaptılar, peki Filistin halkı buna karşın, hakkından ve toprağından vazgeçti mi?

1956’da Han Yunus katliamını yaptılar, peki Filistin halkı buna karşın, hakkından ve toprağından vazgeçti mi?

Sabra ve Şatilla katliamını yaptılar, peki Filistin halkı buna karşın, hakkından ve toprağından vazgeçti mi?

Nehalim ve el-Halil’deki Haremi İbrahim katliamını yaptılar, peki Filistin halkı buna karşın, hakkından ve toprağından vazgeçti mi?

Beyt Lehim katliamı, Breyj katliamı ve daha nice katliamlar yaptılar, peki Filistin halkı buna karşın, hakkından ve toprağından vazgeçti mi?

Hayır, binlerce kez hayır…

Ve şimdi, dünyanın güzü önünde yapılan bu acımasız katliam ve bu terörizm karşı da durum aynıdır; Filistin halkı hiçbir şekilde hakkında ve toprağından vazgeçmeyecektir.

Diyorum ki, tüm bu katliamlar bir gerçeğin değişmeyeceğini net bir şekilde ortaya koymuştur; Filistin halkı hiçbir şekilde boyun eğmeyecek, hiçbir şekilde hakkından ve Kudüs’ten vazgeçmeyecektir. Gaspçı Siyonistlerin zindanlarındaki esirlerin serbest bırakılması, göç etmek zorunda kalan Filistinlilerin vatanlarına geri dönmeleri hakkından da hiçbir şekilde taviz vermeyecektir. Hatta bunun da ötesinde, bu katliamlar Filistin halkını haklarından vazgeçmeye zorlamak bir yana onların direniş ruhunu, haklarına bağlılığını ve azmini daha da artırmıştır. Bugüne kadar Filistin halkı kendisine karşı işlenen her katliamdan daha büyük bir azimle, daha büyük bir kararlılıkla çıkmıştır.

Allah’a yemin olsun ki; Siyonistlerin tüm hilelerine ve katliamlarına rağmen, çarmıha gerilsek bile, kanlarımız sadece Gazze’de değil Gazze’den daha uzak diyarlara dağıtılsa bile, cesetlerimiz paramparça edilip her tarafa atılsa bile, Allah dışında hiç kimseye boyun eğmeyeceğiz ve hiçbir şekilde haklarımızdan, toprağımızdan, esirlerimizin hürriyetlerini talep etmekten vazgeçmeyeceğiz.

Yine Allah’a yemin olsun ki; ne olursa olsun, onları sevindirecek ve halkımızı üzecek tek bir şeyi bize yapmayacağız. Hiçbir şekilde geri adım atmayacak ve taviz vermeyeceğiz. Bizi öldürebilirsiniz, bizi yok edebilirsiniz, ama içimizdeki izzet ruhunu öldüremezsiniz.

Bu katliamı seyreden ve takip eden herkese açıkça diyoruz ki; biz dünya için uğraş vermiyoruz, biz ahiret için hazırlık yapıyoruz. Biz mevki ve koltuk peşinde değiliz, aksine biz izzetin, hürriyetin ve özgürlüğün peşindeyiz. Tüm akan kanlara rağmen davet, hürriyet meşalesini taşımaya devam edeceğiz.

Kardeşlerim, Gazze’nin bugün yaralı olduğu doğrudur, gözlerinin yaşlı olduğu doğrudur. Ancak Allah’a yemin olsun ki, her şeye rağmen o izzetini korumaya devam etmeyecek ve direnecektir.

Gazze’nin bugün en değerli çocuklarına veda ettiği de doğrudur, lakin Gazze karanlığa mahkûm olmayacak, geri adım atmayacaktır. Tam tersine Gazze Allah ve Rasûlü’nün (sav) istediği gibi olmaya ve dünyada özgürlüğü isteyen, başkalarının hakkını zorla gasp etmeye karşı olan herkesin istediği gibi kalmaya devam edecektir.

Evet, bugün diyorum ki; akan kana rağmen, şehitlere rağmen, akan gözyaşlarına rağmen ve her şeye rağmen, Allah yücedir, Allah onların değil bizim velimizdir. Kanlarımız, bizim için hürriyet yolunu aydınlatan bir meşale olurken, işgalcileri kovalayan bir lanet olarak kalmaya devam edecektir.

Ve şehitlerimize diyorum ki; günlünüz rahat bir şekilde uyuyun, gözleriniz arkada kalmasın, Allah bize iki güzellikten birini seçene kadar yolumuza devam edeceğiz.

Vallahu ekber ve nasru lil-İslam, Vallahu ekber ve nasru lil-Filistin vallahu ekber ve lillahi hemd

ves-Selamu Alaykum ve Rahmetullahi ve Bereketuh
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Tenimizi ezebilirsiniz… Ama, ruhumuzu asla… Onu ne işkence zapteder, ne kelepçe, ne pranga… Gülümser durur inancımız, hürriyet buudunda sonsuzca… Bizi edebilirsiniz, evimizden, tenimizden… Ama dinimizden? Çok şükür, pişmanlık uğramadı semtimizden… Ya siz? Ezeli pis hayvancıklar… Neye yaradı işkenceniz? Dünyanız kara, ahiretiniz zift… Sizi bekliyor cehenneminiz!.." SALİH MİRZABEYOĞLU...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Türk konvoyu Halid Meşal'le görüştü
Kategori: Haber
Türk konvoyu Halid Meşal'le görüştü





İstanbul'dan yola çıkarak konvoy halinde Hatay'a gden ve oradan da 240 araçla Suriye'ye geçen Filistin'e destek konyundaki heyet Hamas lideri Halid Meşal'le görüştü





13 Ocak 2009






Suriye-İsrail sınırında bulunan Golan Tepeleri'nde Gazze saldırılarını protesto etmek amacıyla araçlarla İstanbul'dan yola çıkan grubun, Hatay'da 2 bin araçlık konvoy oluşturduğu bildirildi. Ancak pasaportu olmayan grup üyelerinin Suriye'ye giriş yapamaması nedeniyle 240 kişi Şam'a gelebildi.

Sabah saatlerinde Şam'a ulaşan grup, Emeviye Camii ve Suriye Parlamentosu önünde İsrail'i protesto gösterisi yaptı. Ardından Hamas'ın Suriye bürosunu ziyaret eden grup, büro önünde açıklama yaparak, Gazze'ye destek sloganları attı.

Türk grubu temsilen İstanbul Dayanışma Vakfı Başkanı Hüsnü Kılıç, Selçuk Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay ve Hakan Albayrak, Hamas Siyasi Büro Lideri Halid Meşal'i ziyaret ettiler.

BM, GOLAN TEPELERİ'NE İZİN VERMEDİ

Türk grup, Birleşmiş Milletler Tahkikat Komisyonu kararı nedeniyle Golan Tepeleri'nde protesto gösterisi yapamadı.

Geçen günlerde Golan Tepeleri'nin bulunduğu bölgede Suriye'den İsrail'e ateş açıldığı ve bu nedenle yürütülen soruşturma kapsamında bölgeye girişlerin geçici süre durdurulduğu bildirildi.

ÇAĞRIYI DUYAN KATILDI

Şam'a gelen grup üyeleri, Şam'da ve Golan Tepeleri'nde protesto gösterisi yapılması için çağrı yapıldığını ve gruba katılabilmek için Türkiye'nin farklı illerinden kendi olanaklarıyla konvoya yolda dahil olduklarını veya Hatay'a geldiklerini anlattılar.

Gruba İstanbul'dan katılan Kıymet ve Ramazan Tanrıverdi, internetten Gazze ile ilgili gelişmeleri sürekli izlediklerini, Golan Tepeleri'nde protesto gösterisi düzenlemesi çağrısı üzerine gruba katıldıklarını belirterek, ''Gazze halkına, onlarla birlikte olduğumuzu duyurmak istedik'' diye konuştu.

''ÇOCUKLARLA VEDALAŞMADAN GELDİM''

Gazze ile ilgili haberleri yakından izlediğini belirten Şerife Bircan (61) ise gruba katılmak üzere İzmir'den Hatay'a dek otobüsle yolculuk yaptığını söyledi.

Bircan, ''Televizyondan her gün Gazze ile ilgili haberleri izliyordum. O çocukları ve kadınları gördükçe gözyaşı döküyordum. Protesto çağrısını duyunca çocuklarımla ve torunlarımla vedalaşma fırsatı bulamadan yola çıktım ve Hatay'da gruba katıldım'' dedi.

''FİLİSTİNLİLER'İN YANINDA OLDUĞUMUZU GÖSTERMEK İÇİN GELDİK''

Şam'a özel aracıyla geldiğini ve gruba Antakya'da katıldığını belirten Ömer Faruk Özmen de protesto çağrısının ardından eşi ve çocuğuyla birlikte Muş'tan yola çıktıklarını anlattı.

Özmen, ''Filistin'de yaşanan olaylara yalnızca Müslümanlar'ın değil, her insanın duyarlılık göstermesi gerekir. Buraya da İsrail'i protesto etmek ve Filistin'in yanında olduğumuzu göstermek için geldik'' diye konuştu.

''GAZZE'DE YETİMHANE YAPILMASI İÇİN PROJE HAZIRLADIK''

İlke İlim ve Kültür Dayanışma Derneği Başkanı Özden Zehra Sönmez, 4 yıldır öksüz ve yetim Filistinli çocuklara koruyucu ailelik yaptıklarını söyledi.

Gazze saldırılarının ardından koruyucu ailelik yaptıkları çocuk sayısını 100'den 150'ye çıkaracaklarını belirten Sönmez, çocuklara her ay belli miktarda maddi yardımda bulunduklarını bildirdi.

Gazze saldırıları nedeniyle çok sayıda çocuğun öksüz ve yetim kaldığına dikkati çeken Sönmez, Gazze'de 400 yataklı bir yetimhane yaptırmak için proje hazırladıklarını kaydetti ve ''Dünya kamuoyuna, kanaat önderlerine, insan hakları kuruluşlarına ve hükümetlere sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Filistin'de şu anda bir facia yaşanıyor. Filistinli kardeşlerimizin acılarını görmelerini sağlamalıyız'' diye konuştu.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Gazze için en büyük miting bu Pazar
Kategori: İslam Dünyası
Gazze için en büyük miting bu Pazar



İsrail'in Gazze'yi işgal edip sivil insanları katletmesine dünya genelinde en büyük tepkiyi gösteren ülke olan Türkiye çok büyük bir mitinge hazırlanıyor...





12 Ocak 2009

İki hafta önce İstanbul'da Saadet Partisi'nin organize ettiği Gazze'ye destek mitinginden sonra daha geniş katılımlı bir miting Ankara'da organize edilecek.

Beş sivil toplum Kuruluşunun çağrısı ile gerçekleştirilecek mitinge milyonlarca insanın katılımı bekleniyor.

"Hepimiz Filistinliyiz Platformu" çatısı altında bir araya gelen Türkiye'nin aktif STK'larından, MAZLUMDER, MÜSİAD, HAK-İŞ, AGD ve MEMUR - SEN'in organize ettiği miting, 18 Ocak Pazar günü saat 13.00'da Ankara'nın Sıhhıye Meyda'nında gerçekleştirilecek.

Toplumun her kesiminden katılımın sağlanması için yoğun bir çalışma takvimi hazırlayan organize komitesinin mitinge katılım hedefi ise çok büyük; Türkiye'de bu zamana kadar yapılmış en büyük miting...

"Hepimiz Filistinliyiz Platformu" mitingle ilgili şu bildiriyi yayınladı:

Gazze: Dünyanın en büyük açık cezaevi.

Gazze: Açlık, sefalet, hastalık ve ölümlerin kanıksanmış adı

Gazze: 360 Km2’lik bir alanda yaşayan 1,5 milyon insana yönelik soykırımın ambargonun ve katliamın yapıldığı şehir

Gazze: dünya ülkelerinin suskunluğuna ve ikiyüzlülüğüne tanık şehir

Gazze: ülke yönetimlerine rağmen dünya halklarının ayaklandığı şehir

Şimdi güç birliği zamanı şimdi Filistinle dayanışma zamanı şimdi zulme dur deme zamanı

Şimdi, insanlığın yitmek üzere olan kalbi için, Gazze için Türkiye’nin kalbi Ankara’da, Filistin ve Türkiye dayanışmasını, hep birlikte haykırma zamanı.

Kimbilir Türkiye’de kanat çırpan bir kelebek, belki de Filistin’de, Gazze’de özgürlük ve kurtuluş getiren bir fırtınaya dönüşür. Kimbilir ?

18 Ocak Pazar saat 13.00'da Gazze için Filistin için kanatlarını Ankara Sıhhiye meydanında çırpmaya gelir misin ?
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Cezayir'deki protestolarda çatışma
Cezayir'de İsrail'i protesto eyleminde, göstericiler ile polis arasında çıkan çatışmalarda 63 kişi yaralandı.

10 Ocak 2009



Cezayir'de İsrail'in Gazze saldırılarını protesto etmek için düzenlenen eylemde, göstericiler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 63 kişi yaralandı.

Cezayir devlet haber ajansı APS, Şehitler Meydanı'nda düzenlenen gösteride, 23 polis ile 40 göstericinin yaralandığını bildirdi.







Haberde, bazı protestocuların polise taş ve sopalar fırlattığı, gösterinin çatışmaya dönüşmesi üzerine bazı dükkanların camlarının kırıldığı ifade edildi
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
13/1/2009 -- O da artık bir Filistinli
Kategori: İslam Dünyası
O da artık bir Filistinli





Filistinli küçük çocukların avuçlarında gizledikleri en değerli taşın topraklarını işgal eden İsrail askerlerine attıkları taşlar olduğunu gören Amerikalı gazeteci Keti'nin öyküsü bu...





12 Ocak 2009

TİMETURK
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->



Filistin'de yayınlanan Filistin el-Müslime dergisinde Cihad er-Recbi adlı bir kadının kaleme aldığı yazıda Amerikalı gazeteci Keti ile Filistinli bir çocuğun yaşadığı dram öyle hüzünlü bir dille anlatılmış, öyle duygular sığdırılarak yazılmış ki, Filistin'de yaşanan acı ve öfkenin kısa bir özeti olmuş herşey..

İsrail askerlerine karşı tüm öfke ve kinlerini yalnız ve yalnız minik avuçlarında gizledikleri taşları fırlatarak gösteren Filistinli çocukları gören Amerikalı gazeteci Keti'nin yaşadıkları içli bir öykü olarak kaleme alınmış.. İşte Filistinli Cihad er-Recbi'nin kaleminden Kati'nin öyküsü:

"Yiğitlik hayallerini arayan bir çocuk, askerlerden birine yanaştı ve elindeki küçük taşı fırlattı üzerine. Gözleri parlıyordu çocuğun. Korkuya yer yoktu gözünün kıvrımlarında. Asker, çocuktan intikamını almak istediyse de çocuğun tezcanlılığı, askeri, kanını dökme ve nazenin kemiklerini kırma zevkinden mahrum bırakmıştı. Keti küçüğün bu cesur görüntüsünü kamerasına almış; vücudunu kurtarabilmesine de sevinmişti. Artık kafa derisini sadece Kızılderililer'in yüzmediğini anlıyordu Keti... Keti direnişçi çocuklara yetişip kendisini şaşkın bir şekilde izleyen çocuğun gözlerine baktı. Yavaşça yanına yaklaştı. Bir an olsun korkak veya tedirgin olduğunu hissetmemişti bile. Kana ve toz-toprağa bulanmış o küçük ellerinden tuttu ve bir öpücük kondurdu alnına... Küçük direnişçinin huzurunda ne kadar zayıf kaldığını hissettiren bir öpücüktü bu.

Daima taktığı ve sahip olduğu en değerli şeyi olduğuna inandığı gerdanlığını çıkarıp küçüğün boynuna astı ve hüzünle baktı ona. Çocuk da, kendini Keti'nin gözlerinden kaçırdı, yere doğru eğildi, küçük bir taş alıp ona verdi. Onun da en değerli hediyesi buydu işte! Bu Batılı gazetecinin ne yapmak istediğini anlayamamıştı belki ama kendisine kırık taşların çokça bulunduğu mekanları gösteren annesinden çok farklı olmadığını hissetmişti. Keti taşı tuttu ve uzunca inceledi. Sonra elindeki değerli hediye ile tek başına uzaklaştı oradan. Çocuk gözleriyle onu izledi ve ardından o da taşlarına ve kanını arayan askerlere döndü. Öylece bakakaldı küçüğe, sanki gözlerinde saklamak ister gibiydi. Ok gibi koştu küçük. Küçük taşını attı ve diğer arkadaşları gibi Keti'nin anlayamadığı kelimelerle bağırdı. Anlayamıyordu ama, bu kelimelerin, onların gözlerinde ve ellerinde devrimler yaratan kelimelerin ta kendisi olduğunu biliyordu.

Küçük "Allahu Ekber, Allahu Ekber" diye bağırırken, askerlerden biri zırhlı aracıyla üzerine doğru yürüyordu. Kaçmaya çalıştı küçük, annesinin kucağını bulmaya çalıştı... Deli gibi koştu Keti. Ve dehşetle bağırdı: "Hayır... hayır... hayır". Fakat çığlıkları hiç kimsenin kulağına ulaşmamıştı. Zırhlı araç o küçük bedeni ezerek, bir türlü gerçekleşmeyen bir hayali gerçekleştirmişti; asker için... Keti kırgın vücudunu yere attı ve kanlara boyanmış cesedi kucaklayıverdi. Gerdanlık hâlâ boynundaydı ve çocuklar gibi gülümsüyordu. Bu bir çocuk yüzü. Niçin kanlara bulanır ki? Bu silahlı insanlara şu küçüğün taşından ne gibi bir tehlike gelirdi ki? Uyandırmaya çalıştı, yumuşacıktı küçük, niçin ölsündü? Mutlaka daha altı yaşını bile doldurmamıştı, niçin ölsündü ha? Keti önce, öfkeyle yere dökülen kanlara, daha sonra da hâlâ o değerli hediyeyi tutan eline baktı, bir an hüzün ve öfkeden aklını yitirmişcesine durdu.

İşgal edilmiş topraklardaki çocukların taşıdığı o güçle bağırdı sonra: "Hayır... hayır... hayır." Ardından, küçüğün hediyesini fırlattı askere doğru. Bağırıyordu Keti, küçüklerle beraber yerden taş alıp askerlere atıyordu. Kocasının kanı ve küçüğün bedeni için intikam almaya başlıyordu artık...

O bir Filistinli olmuştu... O da artık Filistinli'ydi..."


<!--[if !vml]--><!--[endif]-->
Cihar er Recbi'nin Direniş Öyküleri Özgün Yayıncılık tarafından Türkçe'ye kazandırıldı. Keti'nin hikayesinin daha detayını bu kitapta bulabilirsiniz
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
13/1/2009 -- İsrailli liderlerin cinayetle oy avı
Kategori: İslam Dünyası
İsrailli liderlerin cinayetle oy avı





İsrail’de yapılan ankete göre 2006'daki 2. Lübnan Savaşı’nın aksine Gazze’de yürütülen savaş İsrailliler arasında büyük bir destek görüyor. Peki neden? İşte cevabı...






13 Ocak 2009

TİMETURK

İsrail’de yapılan son kamuoyu araştırmalarına göre 2006 yazında yapılan 2. Lübnan Savaşı’nın aksine Gazze’de yürütülen savaş İsrailliler arasında büyük bir destek görüyor. Bu araştırmaları yürüten bazı yetkililere göre, bu durumun en büyük nedeni İsrail ordusunun Gazze’de verdiği kayıplarla ilgili koyduğu yayın yasağından ileri gelmekte. Bu da Lübnan savaşının aksine Gazze savaşının İsrail kamuoyu nezdinde çarpıtılmış imajından kaynaklanıyor.

Gözlemcilere göre bu savaş evvela siyasi ve askeri liderlere yarıyor. Yapılan anketlere göre, savaşın başladığı 27-12-2008’den bu yana başta Genelkurmay Başkanı Gaby Ashkanazi (Gabi Aşkenazi) ve Savunma Bakanı Ehud Barak olmak üzere bu liderlerin oy oranı büyük bir oranda yükselmiş durumda. Durum o noktaya vardı ki İsrailli bazı gazeteler üçüncü haftasına giren savaşın 10 Şubatta yapılması planlanan milletvekili seçimlerinde en belirleyici unsur olacağı beklentisinde bulundu.

“The Tami Steinmetz Center for Peace Research” ve Tel Aviv Üniversitesi “Oanes Çatışmalara Çözüm ve Diyaloğun Sürdürülmesi Projesi” tarafından yapılan aylık “Savaş ve Barış Kriteri” isimli kamuoyu yoklamasına göre, İsraillilerin çoğu 2006 Haziran’ında Gazze’de kaçırılan esir asker Gilad Şalit dönmeden ateşkes ilan edilmesine karşı.

Katılımcıların yüzde 67.5’i Şalit konusu kapanmadan İsrail’in 2007 Haziran’ından beri Gazze’yi kontrolünde bulunduran İslami Direniş Hareketi Hamas’la bir ateşkes anlaşması imzalamasına karşı çıkarken yalnızca yüzde 17.5’i bunun aksi yönünde görüş beyan etmektedir.

İsrail halkının yüzde 80’i Hamas ateşkes ilan etsede “dökme kurşun” olarak adlandırılan askeri operasyonun durdurulmasına karşı çıkarken yüzde 94’ü hava saldırılarından sekiz gün sonra başlayan kara saldırısını artan yaralı asker sayısına rağmen desteklemektedir.

Halkın yüzde 92’si kara saldırısının güvenlik açısından kesinlikle faydası olacağına inanırken, yüzde 62’si güvenlik yanında siyasi yararlarının olacağına inanıyor. Yüzde 92’si de sivillere ve alt yapıya verilen ciddi zararlara rağmen hava saldırılarını desteklemektedir.

SAVAŞA BÜYÜK DESTEK VAR

Savaşın sürdürülmesi ya da sona erdirilmesine ilişkin sorulan soruya İsraillilerin yüzde 90’ı İsrail hedeflerine ulaşıncaya kadar savaşın sürmesi gerektiği yönünde görüş belirtiyor. Katılımcıların yüzde 70’i arzulanan hedeflere ulaşılacağına inanırken yüzde 75’i hükümetin saldırıların devam etmesine ilişkin net eylem planlarına sahip olduğu inancı taşıdığını söyledi.

İsrailli liderler savaşın amacını Hamas’ı iktidardan düşürmek, Gazze’den İsrail’e fırlatılan füzelere tamamen son vermek olarak açıklasa da savaşın üzerinden 15 gün geçmesine rağmen bu hedeflere şu an itibariyle ulaşılmadığını söyleyebiliriz.

Katılımcıların yüzde 93’ü ordunun mükemmel performansına olan inancından dolayı askeri saldırıyı desteklerken yüzde 87’si direnişin fırlattığı füzelere maruz kalan Güney İsraillilerin gösterdiği “kararlılık gücünü” takdir ettiği için bu saldırılara destek verdiğini söylüyor.

“Savaş ve Barış Kriteri” anketinin sonuçlarını Maariv gazetesi tarafından cuma günü yayınlanan başka bir kamuoyu yoklamasının sonuçları İsraillilerin Gazze savaşını büyük oranda desteklediklerini gösteriyor. Katılımcıların yüzde 91.4’ü savaşın sürmesi gerektiğini ifade ederken yalnızca yüzde 3.8 i buna karşı çıktı.

Kamuoyu yoklamaları yapan yetkililere göre bu durumun en büyük nedeni İsrail ordusunun Gazze’de verdiği kayıplarla ilgili koyduğı yayın yasağından kaynaklanmaktadır. Bu da 2006 Lübnan savaşının aksine Gazze savaşının İsrail kamuoyu nezdindeki çarpıtılmış imajından kaynaklanmaktadır. Zira ordu Hizbullah’la yapılan 2. Lübnan Savaşında 119 askerinin öldüğünü ve yüzlerce askerinin de yaralandığını açıklamıştı.

48 ARAPLARI SAVAŞA KARŞI

“Savaş ve Barış Kriteri” anketine göre 48 Arapları ise Gazze savaşına şiddetle karşı çıkıyor. Yapılan anketlere göre 48 Araplarının yüzde 93’ü İsrail’in, Hamas’ın füze saldırılarını durdurması karşılığında hemen ateşkes ilan etmesi gerektiğini belirtirken, yüzde 80’i kaçırılan asker Şalit serbest bırakılmasa bile İsrail’in bir ateşkes anlaşması imzalaması gerektiğini söylüyor.

Bu savaş aleyhtarı 48 Araplarının tutumuyla örtüşüyor. Zira İsrail’in kuzeyindeki Sahnin kasabasında 150 binden fazla kişinin “ Kim terörist?” sloganları eşliğinde katıldığı protesto gösterileri bu anketin sonuçlarını doğruluyor.

SAVAŞ KİMİN İŞİNE GELİR?

Savaşa verilen geniş destek bazı siyasi ve askeri liderlerin bilhassa Gazze’de günlük olarak işlenen katliamların direk sorumlularının kamuoyu desteğini artırdı.

“Savaş ve Barış Kriteri” anketinde en çok kime güveniyorsunuz sorunsuna katılımcıların yüzde 85’i buna Genelkurmay Başkanı cevabını verdi. Anketi yapan kurumun yetkililerine göre bu durumun nedeni ordunun “her türlü siyasi değerlendirmelerin üstünde” olmasıdır.

İkinci sırada ise yüzde 62’lik oranla İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Savunma Bakanı ve İşçi Partisi lideri Ehud Barak geliyor. Ardından yüzde 53 gibi bir oranla Kadima Partisi Lideri ve Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ve aşırı sağcı Likud Partisi lideri Benyamin Netanyahu gelmektedir.

Mustafi başbakan Ehud Olmert’in oy oranı ise yalnızca yüzde 44’tür. Sonuçları yayınlanan son anketlere göre Gazze savaşını yöneten Ehud Barak’ın oy oranı artıyor. Buna göre savaş öncesine oranla partisi 7 sandalye birden artırarak 17 sandalyeye ulaşıyor. Maariv anketine göre Likud Partisi ise sadece bir sandalye artırarak 29 sandalyeye çıkıyor. Livni liderliğindeki Kadima Partisi ise bir sandalye yitirerek 27 sandalye alacak gibi gözüküyor. Aşırı sağcı İsrail Evimiz Partisi ise 13 sandalyede kalırken Şas Partisi 9, Yehedut Hetura 6, Merts ise 5 sandalye alacak.

SEÇİMLERİN GELECEĞİ

Savaşın erken seçimlerle ilişkisiyle ilgili olarak Yediot Ahranot gazetesi Gazze savaşının akıbeti seçim savaşının akıbeti için belirleyici olacaktır diyerek savaşın bazı seçmenlerde -çılgınca değişimler meydana getirdiğine dikkat çekiyor.

Gazete ayrıca parti liderlerinin, Gazze’deki askeri operasyonun çıkmaza girmesi ve kısa sürede sona ermemesi durumunda seçimleri erteleme konusunda anlaştıklarını yazdı. Bu durum İbrani devleti içerisinde hukuki ve siyasi tartışmalara neden oldu.

Zira seçimlerin ertelenebilmesi için Knesset’te bulunan 120 sandalyenin 61’nin onayını almak gerekir. Ayrıca hukuki olarak Knesset’in onayı da yeterli olmaz aynı zamanda Yüksek Adalet Mahkemesi’nin de onayı gerekmektedir
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bu savaşta kural yok... İnanılmaz ve vahşi"





Gazze'de İsrail vahşeti sürüyor ve yaşanan durumu Gazzeli bir doktor, "Bu savaşta kural yok...İnanılmaz ve vahşi" sözleriyle dile getiriyor. İşte Gazze'de son durum.





13 Ocak 2009







Kan ve gözyaşının dinmediği Gazze Şeridi'nde yaşayanlar çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlısı genci, sivili savaşçısı herkes, ayırım gözetmeksizin gelen ""ölüme" isyan ediyor. Gazze'nin en büyük hastanesi Şifa'nın bir doktoru isyanını, "Bu savaşta kural yok...İnanılmaz ve vahşi" sözleriyle dile getiriyor.

Bombardımanlardan, füze ve top atışlarından iki haftada 4 binin üzerinde kişinin yaralandığı Gazze'de, her dakika aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda yaralının akın akın getirildiği Şifa hastanesinin, "Gördüklerimden artık hissizleştim. Aileme bile bir şey olsa beni etkilemeyecek sanıyorum" diyen doktoru, A.A muhabirine 5 gündür evine gitmeden gece gündüz ameliyat yaptığını anlattı.

Doktor, "Sabahlara kadar aralıksız çalışıyoruz. Bitmiyor... Her dakika yenileri geliyor. 5 günde 100 ameliyat yaptım. Ameliyat ettiklerim arasında hiç militan yoktu. Savaşçıları tipinden anlarsınız. Gelenler çoluk çocuk, kadın, yaşlı... Çocukların çoğu 16'sının altında" dedi.

Gazze'ye atılan bombaların, kalabalık kentte, nereye düşse birkaç kişiyi öldürmesinin, onlarcasını yaralamasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen doktora göre, atılan bombalar yeni ve Gazzeliler üzerinde "deneniyor."

"Amerika'dan yeni silahlar getiriyorlar ve denemek için bizi kullanıyorlar. Şu deney farelerine döndük" diyen doktor, bir doktor arkadaşının evine düşen ve iki çocuğunu yaralayan bombaların yaktığı parçaları, arkadaşının getirip gösterdiğini anlatırken, "Galiba fosforlu bombalar dedikleri bu... Sürekli yanıyor ve sönmüyor. Suyla söndürmeyi denedik olmadı.. Ancak üzerine toprak örtünce söndü" diye konuştu.

-"4 AYLIK ÇOCUĞUMA PİLAV YEDİRDİM"-

"Ne istiyorlar sivillerden anlamıyorum" diyen doktor, "Suyumuz yok, elektriğimiz yok,ekmeğimiz de... Arabayı bırak ambulansla çıkamıyoruz. Üstümüzde uçaklar, karadan tanklar, denizden gemiler vuruyor. Sanıyorlar ki, Gazzelileri sıkıştırınca bunlar Hamas'ın üzerine yüklenecek. Tam tersi oluyor. Gazze'deki insanlar, El Fetihlisi, Hamaslısı, artık aralarında bir ayırım olmadığını anladı. İsrailliler hiçbir Filistinliyi sağ bırakmak istemiyor. Bu anlaşıldı" dedi.

"Amerika, İsrail'e gemilerle silah gönderiyor ama birkaç kilometre öteden, Refah sınırından bize ilaç, tıbbi malzeme sokulmuyor" diyen ve artık artık Gazze'de "yoklar"dan bahsetmek istemediğini söyleyen doktor, şöyle devam etti:

"4 aylık bebeğime pilav yedirdim. Süt yok. Karın ağrısından sabahtan beri ağlıyor. Bebek bağırsağı bu tür yemeği hazmetmiyor ama çare yok. Susturmak için ağrı kesici veriyorum. Bütün bunlara rağmen, Allah sabır vermiş sabrediyoruz. Ekmek de istemiyoruz, elektrik de... Sadece normal bir insan gibi yaşamak istiyoruz."

Doktor, yaşadıklarının kendisinde yarattığı etkiyi şu çarpıcı sözlerle aktardı:

"Artık alıştım. Her şeye alıştım. Hiçbir şeysiz yaşamaya alıştım. Ölümlere alıştım. Hissizleştim... Sanki ailemi bile vursalar etkilenmeyeceğim, öyle bir duygu. Anlamı yok hiçbir şeyin."

-BİR DOKTOR, YARALILARI ÇIKARMAYA ÇALIŞIRKEN ÖLDÜ-

Doktorun verdiği bilgiye göre, ambulanslar, doktorlar, sağlık görevlileri özellikle hedef alınıyor. Bugün Gazze Şeridi'nin kuzeyinde, Cebaliye'de füze saldırısına uğrayan bir binadaki yaralıları çıkarmaya çalışan bir doktor, aynı eve atılan ikinci füzede öldü, bazı sağlık görevlileri de yaralandı.

"Elbette vurulan binaya doktor, sağlık görevlileri girer" diyen doktor, ikinci kez füze atılmasını "maksatlı" olarak değerlendirirken, "Klasik hikaye..." ifadesini kullandı.

Güneydeki Han Yunus'ta çalıştığı hastaneye gidemediği için Şifa hastanesinin acil servisinde yardımcı olan, Türkiye'de eğitim görmüş uzman doktor Muhammed Habib, önceki gün Secaiye'deki evlerine atılan füzede bir ağabeyini kaybetti, diğer ağabeyi ile ölen ağabeyinin iki çocuğu da yaralandı.

Doktor Muhammed Habib, AA muhabirine olayı anlatırken, Secaiye'deki evlerini boşalttıklarını, ancak dışarıda füze saldırısının sürmesi nedeniyle evde kalan iki çocuğu çıkartamadıklarını söyledi. Sabah çocukları evden çıkarmayı deneyen ağabeyleri Cabir Habib'in (42) yukarı çıktığını, Ali Habib'in (39) aşağıda beklediğini, o sırada evin bir füzeyle vurulduğunu anlatan Muhammed Habib, Cabir Habib'in füze saldırısında öldüğünü, gelen ambulansların eve yaklaşamadığını, bir ambulansın eve yaklaşma girişimi sırasında vurulduğunu ve içindekilerden 3 kişinin öldüğünün aktardı. Küçük ağabeyinin halen Şifa hastanesinde yattığını, durumunun ciddi olduğunu söyleyen Muhammed Habib, yaralanan yeğenlerinin durumlarının kötü olmadığını anlattı.

Bir başka doktor ortopedi uzmanı Fadıl Naim, ambulansta gönüllü olarak çalışan 18 yaşındaki oğlunu ambulansın füzeyle vurulması sonucu, araçtaki diğer kişilerle birlikte kaybetti.

Gazze'de yaralılar hastanede iyileşmesi beklenmeden, ameliyat edildikten hemen sonra, yeni yaralılara yer açılması amacıyla evlerine gönderiliyor, varsa veya kalmışsa ana babaları veya kardeşlerine, yakınlarına emanet ediliyor.

Gazze'deki ağır bombardımanlara rağmen, günlerdir Mısır'ın Refah sınır kapısında bekleyen, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu dünyanın birçok ülkesinden gelen yüzlerce doktordan 40'ı dün Gazze'ye giriş yaptı. Mısır'ın Gazze'ye geçiş yapan doktorlara, "Mısır hükümetinin hiçbir sorumluluğu yoktur" diye taahhütname imzalattığı da öğrenildi.

Rusya, Kuveyt, Ürdün, Katar, Yunanistan, Yemen, Türkiye ve daha birçok ülkeden doktorların, hasta bakıcıların bekleştiği kapıdan girenler arasında Türk doktor olup olmadığı konusunda bilgi edinilemedi.

-BM OKULLARINDA 200 BİN KİŞİ-

Gazze Şeridi'nde, bombalandığı için evlerinden olan veya bombalanacağı için evlerinden uyarılarla çıkarılan Gazzeliler, mülteci kamplarından, "yeniden mülteci" durumunda, BM okullarına sığındı. Gazze Şeridi'ndeki BM okullarına, çoğunlukla kuzey ve güneydeki sınır bölgelerinden kaçmış 200 bin kişinin sığındığı belirtilirken, yardımların tedarikinin düzenli sağlanamaması nedeniyle bu okullarda çok güç koşullar altında yaşamın sürdürülmesine çalışılıyor.

Okullarda barınanların battaniye, ayakkabı, terlik ve benzeri birçok şeye ihtiyacı olduğu belirtilirken, bazı okullarda barınanlara 48 saatte ancak bir öğün yemek verilebildiği ifade ediliyor.
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
ankara
selamun aleykum değerli kardeşim
emeğinize sağlık.
Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Rabb yolunun yolcularına, la nahşa ilallah diyen yiğit yüreklere selam olsun.
...Vallahu ekber ve nasru lil-İslam, Vallahu ekber ve nasru lil-Filistin vallahu ekber ve lillahi hemd...
vesselam veddua...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
YAHUDİLER BİZİ ÇANAKKALE'DE ARKADAN VURDULAR ...

Çehreler başka, lisanlar deriler rengarenk,
Sade bir hadise var ortada, vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam , kimi bilmem ne bela,


1490'lı yıllarda İspanya ve Portekiz'den kovulan Yahudileri Sultan Beyazıt, yağlı kazıklardan kurtarmış ve kutsal topraklarımızda bir misafir gibi ağırlamıştır... Dünya üzerinde tek hoşgörüyle karşılandıkları yer Türk toprakları olmuş ve Yahudiler'de bunun karşılığı olarak bizlere neyi reva görmüşler Tarih'e ibretle bir göz atalım:

Hep şeytani fikirlerle mücehhez Yahudi cemaati, Birinci Dünya Harbinden İngilizlerin galip çıkacağı düşüncesiyle Filistin topraklarında hak kazanmak için birşeyler yapmak niyetindeydiler...

İngilizlere yaranmak maksadıyla, Çanakkale Boğazında ki düşman ordularına katılmak ve Türk'lere karşı savaşmak üzere karar aldılar...

Bu sevda uğruna Mısır'da bulunan Yahudiler arasından işsiz gençlerden oluşan bir gönüllü taburu kurarak Çanakkale'ye sevkettiler...

Onbeşinci asrın sonunda İspanya da Hristiyanlar tarafından kızgın taşlara oturtulan Yahudilere Osmanlı İmparatorluğu kucak açmış ve beşyüz yıl onları kendi sıcak bağrında beslemişti. İşte şimdi Yahudiler tıpkı Şerif Hüseyin'in Hicaz çöllerinde yaptığı gibi, genlerinin emrine girip Türk milletini arkadan vuracaktı...

Yahudinin vefa borcu ödeme usulü böyleydi tabi...

Bu ihanet karşısında, gaddar Yahudi yüreğinin bile kısa da olsa bir an tereddüt geçirdiğini gene onların kitaplarından okuyoruz...

İşte Siyonizmin tetikçilerinden M.Samuel Nissembaum'un "Yahudi Lejyonunun Doğuşu" adlı paçavra kitabında, bu ihaneti açıklayan satırlar:


"Büyük harp başladığında Mısır da bulunan Yahudi gençlerden meydana gelen bir güç oluşturulmuştu. Bu kuvvetin başına, Çar ordusunun kahraman subaylarından iki Yahudi olan, Viladimir Yalinstisky ile Trumpeldor geçtiler. Bu suretle Yahudi kuvvetlerinin ortaya çıkmasına hiç bir engel kalmamış olduğu zaman, birdenbire içimizde bir endişe, tuhaf bir tereddüt doğuvermişti.

Bunca yıldır başka memleketlerden eza ve cefa görerek koğulmuş Yahudilere karşı Türkiye'nin her zaman o en geniş ölçüde gösterdiği konukseverliğin hatırası!..

Fakat Filistin neredeyse İngilizler tarafından işgal edilecekti. Bu pek yakındı. Bir Yahudi kuvvetinin İngiliz işgal kuvvetleriyle yanyana harbe girmesi muhakkak lüzumlu görülmüştü. Bu suretle İskenderiye'de toplanmış olan işsiz fakat güçlü kuvvetli Yahudi gençleri bir gaye bulmuş oluyorlardı. Onlar artık yeni bir ümit yeni bir iman kuşanmış olarak Yahudi ırkına büyük hizmetler verme fırsatının tadını çıkarıyorlardı.

Fakat İngiltere hükümeti Yahudilerin bu arzularını hoş görmedi. Bir Yahudi gönüllü kıtasının İngilizlerle birlikte harbe katılmasını uygun görmediler.

Bu haber Yahudi gençlere ziyadesiyle büyük bir üzüntü verdi. Nihayet uzun bekleyişler ve müzakereler sonunda 1915 mart'ın onikinci günü (Zion Mule Corps) isminde ki Yahudi taburu Çanakkale'ye gönderildi.

Harpten sonra bu taburdan geriye dönen olmadı, böylece eriyen bu kuvvet yerine bir Yahudi Birliği daha teşkil edilememiştir".
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
selamun aleykum değerli kardeşim
emeğinize sağlık.
Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Rabb yolunun yolcularına, la nahşa ilallah diyen yiğit yüreklere selam olsun.
...Vallahu ekber ve nasru lil-İslam, Vallahu ekber ve nasru lil-Filistin vallahu ekber ve lillahi hemd...
vesselam veddua...

Aleykumselam...Allahcc e emanet ol...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
İsrail, Lübnan`ı bombalamaya başladı.


Günlerdir Gazze`yi bombalayan İsrail, savaştaki cephelerini genişletiyor. İsrail, roket saldırılarını bahane ederek, Lübnan`ı bombalamaya başladı. İşte ayrıntılar...

Günlerdir Gazze`yi bombalayan İsrail, savaştaki cephelerini genişletiyor. İsrail, roket saldırıları bahane ederek, Lübnan`ı bombalamaya başladı.

Lübnan güvenlik yetkilileri, roket saldırılarının ardından İsrail`den Lübnan`ın güneyine 8 atış yapıldığını söyledi.

İsrailli yetkililer ve yerel basın, Lübnan`dan İsrail`e bu sabah roket saldırısı yapıldığını, Kiryat Şimona yakınlarında açık alana düşen roketlerin can kaybına neden olmadığını açıklamıştı. Buna karşın yöre sakinlerine, roket saldırıları nedeniyle sığınaklara gitmeleri çağrısında bulunulduğu belirtildi.

Lübnan`daki güvenlik kaynakları İsrail`e 5 roket atıldığını, 2`sinin mesafesinin kısa olmasıyla İsrail sınırına ulaşmadığını belirtirken, İsrail tarafı da 3 roket saldırısı olduğunu doğruladı.

Roket saldırılarının sorumluluğunu şu ana kadar üstlenen olmadı.

Lübnan topraklarından geçen perşembe günü de İsrail`e roket saldırısı düzenlenmiş, bu gelişme ikinci bir cephenin açılabileceği olasılığını gündeme getirmişti.

2006`da İsrail ile çatışmaya giren Hizbullah bu saldırıyla ilgisi olmadığını açıklamış, Lübnan`daki bazı küçük Filistinli grupların düzenlemiş olabileceği olasılığı üzerinde durulmuştu.
Etiketler: bombalanıyor, Büyük israil, filistin, lübnan

posted by HABERCİ at 1/14/2009
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
FLAŞ: Gazze için cihad çağrısı Yaptı ! VİDEO...


El Kaide Lideri Usame bin Ladin'in 970'in üzerinde Filistinlinin hayatını kaybettiği Gazze için İsrail'e karşı cihat çağrısı yaptığı bildirildi.

Reuters ajansının haberine göre, İslami bir siteden Ladin'in konuyla ilgili ses kaydı yayınlandı. Kaydın hicri takvime göre bu ay içerisinde yapıldığı belirtildi. Ses kaydının orijinal olup olmadığı henüz netlik kazanmadı.

"Gazze'ye Yönelik Şiddetin Son Bulması İçin Cihat Çağrısı" adlı ses kaydından Ladin, "Amerika, önümüzdeki yıllarla bizimle savaşı sürdürebilir mi? Raporlar ve kanıtlar, bunun tersini söylüyor." dedi.


Bin Ladin uzun bir süredir ilk defa yaptığı konuşmasında tüm dünyadaki Müslüman halklara İsrail ve ABD çıkarlarına karşı saldırma çağrısı yaptı.


Kısa bir süre önce de örgütün iki numaralı ismi Eymen el-Zevahiri, Gazze için cihad çağrısı yapmış, örgütün en önemli din adamlarından Ebu Muhammed Asım el-Makdisi de Hamas'ın desteklenmesi için fetva yayınlamıştı.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
El-Kassam Tugayları kendilerini anlattı


48 saati iki metrekarelik bir çukurda geçiriyorlar...

Kalpleri tek bir hedef için atıyor:

Ya zafer ya da şehadet...

Kalplerine nakşettikleri ayetleri okuyor, ağızlarından ise tesbih, zikir ve dua hiç eksik olmuyor. 48 saatten fazla süren bir zamanı, alanı 2 metrekare kadar olan bir çukurda geçiriyorlar. Kalpleri tek bir hedef için atıyor: zaferle ya da şehadetle sonuçlanacak bir cihat..

Bu insanlar, İslami Direniş Hareketi Hamas'ın silahlı kolu İzzettin el-Kassam Tugayları üyesi mücahitler..Başka direniş gruplarında olan ya da halen işgal güçlerine karşı savaşmakta olan direnişçiler, bu mücahitlere 'hayalet savaşçılar' adını vermişler.

Saatlerce hatta bazen günlerce Gazze'de sivillerden arındırılmış bölgelerde kazılan çukurlarda bekleyen şehadet ya da bir başka ifadeyle feda eylemcileri, kara harekatının başladığı 3 Ocak'tan bu yana Gazze'ye giren İsrail askerleri arasına korku salmış durumdalar. Bölgeye giren İsrail askerlerinin üzerlerine atılmak için hazır bekliyorlar..

Şehadet eylemcileri biriminden sorumlu olan İzzettin el-Kassam komutanlarından Ebu Muaz Katade, İslamonline'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Bu şehadet eylemcileri, son derece azimli, sarsılmaz inanca sahip, yüksem maneviyat sahibi olan insanlar. Bu söylediklerimin kesinlikle bir abartı olmadığını sizlere ispatlayabilirim. Büyük bir dikkatle seçilerek İzzet el-Kassam'ın feda eylemcileri birimine alındılar."

Ebu Muaz sözlerini şöyle sürdürdü: "Şehadet eylemcisi, diğer Filistinli gençler gibi ibadetine son derece titizlik gösterir, üniversite eğitimine devam eder. Amaç burada dikkat çekmemektir. Ancak şehadet eylemcilerinin diğer gençlerden farkı, özel bir yetiştirme programına sahip olmalarıdır. Sürekli oruçludurlar, çokça nafile namaz kılar ve Kuran okurlar. Kimse onların bu hallerini bilmez."

"Müminlerden öyle insanlar vardır ki Allah'a verdikleri ahde sadıktırlar. Kimi bu yolda hayatını feda etmiş, kimiyse beklemektedir. Ahitlerini hiçbir şekilde değiştirmemişlerdir".

Ebu Muaz, şehadet eylemcisi mücahitleri bu ayeti kerimeyle tanımlıyor.
Sonra da şunları söylüyor: "Şehadet eylemcilerinin çoğu, ailelerinden ayrılarak sınır boylarında nöbet tutmaya başladılar. Pusuya yatan bu mücahitler, İsrail güçlerinin bulundukları yerlere gelmelerini bekliyorlar."

Bulundukları çukur içerisinde İsrail askerlerinin hareketlerini izleyen feda eylemcileri, zamanlarını dua ve tesbihle geçiriyor. Namazlarını normal insanlarınki gibi değil korku namazı denen şekilde kılıyorlar. (Yani mücahitler cemaatle namaza durduktan sonra bir kısmı namazı iki rekat kıldıktan sonra terk ediyor, yerlerine diğer grup mücahit geçiyor. Sonra değerleri namazı bırakıp nöbete geçiyor ve böylece namazı tamamlıyorlar. Her mücahit dört rekatlık namazları iki rekat namaz kılmış oluyor.)

Kassam komutanı, feda eylemcilerinin bir çoğunun Kuran hafızı olduğuna ya da bir çok bölümü ezbere bildiğine dikkat çekiyor. Bu nedenle şehadet eylemcisi mücahitler, vakitlerini ezberledikleri bölümleri okuyarak geçiriyorlar. Bu kişiler, sayıları 20 bini aşan İzzettin el-Kassam mücahitleri arasından genç yaşta ve bekar olanlardan seçiliyor.

Seçim işlemi
"Eğer başınıza bir bela gelirse, bilin ki benzer bir belaya başka insanlar da uğramıştır; zira biz musibetleri insanlara sırayla paylaştırırız: Bu, Allah'ın, imana erenleri seçip ayırması ve aranızdan hakikate hayatları ile şahitlik yapanları seçmesi içindir. Çünkü Allah, zalimleri asla sevmez."

Kassam Tugayları yöneticisi, direnişin içerisinden şehadet komandolarının nasıl seçildiğini bu ayetleri delil göstererek anlatıyor. Özellikle de (aranızdan hakikate hayatları ile şahitlik yapanları seçmesi) bölümü üzerinde vurgu yapıyor.
"Şehadet eylemcileri özel ve genel olarak çok dikkatli bir seçime tabi tutuluyorlar. En önemli tercih nedenlerini sıralamak gerekirse, iman gücü, dini bağlılığı, kendisini ne beklediğini bilmediği halde ağır sorumluluklar alabilecek kapasite ve tahammüle sahip olması gerekiyor" şeklinde konuşan Ebu Muaz devamla, şunları söylüyor: "Seçim bununla bitmiyor, kişi bir çok psikolojik teste, hızlı kavrama gücüne sahip olup olmadığı sınavına tabi tutuluyor. Baskı altında nasıl tepkiler verdiği ölçülerek seçim tamamlanıyor. Ardından da eğitim dönemi başlıyor. Uzmanlar tarafından sıkı bir eğitime tabi tutulan gençler, İsraillilerin sahip olduğu silahlara karşı savaşma kapasiteleri deneniyor. Ardından da İslam alimleri tarafından akidevi ve imani bir eğitime tabi tutuluyorlar."

Ebu Muaz çok önemli bir başka hususa da dikkat çekiyor: "Hiçbir Kassam mücahidi birbirini tanımıyor. Eğitimi ya çok az kişiyle birlikte ya da tek başlarına alıyorlar. Eğitim alırken maskelerin çıkartmıyorlar. Ayrıca eğitim alanları genellikle evlerinden çok uzak bir bölgede bulunuyor. Bunun nedeni ise şehadet eylemcilerinin genelde yakalanma riskinin yüksek olduğu İsrail ordu birimlerine yakın bölgelerde bulunuyor olmalarından kaynaklanıyor. Tutuklandıklarında işkence altında direnseler bile İsrail ordusunun çeşitli kimyasal ilaçlar kullanarak çözme tekniklerinde konuşturulabiliyorlar. Bunun önüne geçmek için kişilerin birbirlerini tanımalarını engelliyoruz."



Ebu Muaz, her feda eylemcisinin kendine has silahları ve malzemesi olduğunu ifade ediyor. Her savaşçının üzerinde bombalı kemer bulunuyor. Bu kemerler savaşçının ağırlığı ölçüsünde oluyor. Örneğin bir mücahit, kendisine verilen bombalı kemeri taktıktan sonra düşman güçlerine dağa ağır kayıplar verdirmek için daha ağırının kendisine verilmesini istemiş.

Kassam yetkilisinin ifadesine göre, feda eylemcilerinin tamamının hayatı, direnişle geçiyor. Bir kısmının masraflarını, mali durumu yerinde olan iş adamları ya da esnaf karşılarken bazıları masraflarını kendisi karşılıyor."

Eylemciler son derece rahat
Ebu Muaz'a göre 'hayalet savaşçılar' İsrail ordusuna o denli yakın yerlerde bulunuyorlar ki bazen 48 saat boyunca onlara iki metre mesafede durabiliyorlar. Bu süre içerisinde sadece su ve hurmaya besleniyorlar.
Ebu Muaz, feda eylemcisi mücahitlerle irtibatın diğer direnişçilere ait iletişim hattından ayrı bir hattan yapıldığını belirterek, mücahitlerle konuştuklarında morallerinin son derece yüksek olduğu gördüklerini ve hatta bazen şakayla karşılık verecek kadar motivasyonlarının yüksek olduğunu kaydediyor. Ebu Muaz, "Biz onlara moral vermek isterken, onlar bize moral veriyorlar, onların bu sarsılmaz imanları karşısında hayretler içerisinde kalıyoruz." şeklinde konuşuyor.

Ebu Muaz sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bir feda eylemcisi yerine bir başka feda eylemcisi gelmeden yerini terk etmiyor. Gizlendikleri çukurlara, İsrail kameralarının ya da keşif uçaklarının fark edemeyeceği gizli ve özel yollardan ulaşıyorlar."

Tuzak bombalı şehadet eylemcileri
Ebu Muaz, şehadet eylemcilerinin sadece çukurlarda bekleyen bu özel yetiştirilmiş kişilerden ibaret olmadığını ayna zamanda İsrail askerlerinin arasına dalarak onları imha etmek için 24 saat üzerinde bombalarla bekleyen İzzettin el-Kassam mücahitleri olduğunu da sözlerine ekledi.

Ayrıca özel komando eğitiminden geçirilmiş ve her türlü silahla donatılmış savaşçıların da bulunduğunu belirten Ebu Muaz, bu özel birliklerin görevinin işgal güçlerinin sığındığı yerleri tespit ederek buralara saldırılar düzenlemek, siyonist güçlerin bulunduğu yerlerin yakınlarına mayınlar döşemek ve gerektiğinde İsrail askerlerini kaçırarak esir almak olduğunu kaydetti.

Kassam komutanı, "Özel birlikler, bu aşamada sadece İsrail askerlerinin saldırılarını püskürtmede kullanılıyorlar. Şu an saldırıların artırılması yönünde bir işaret bekliyorlar, işaret geldiğinde görevlerini yerine getirecekler." ifadelerini kullanıyor.
Etiketler: EL KASSAM, GAZZE, izzettin el kassam, TUGAYLARI

posted by HABERCİ at 1/14/2009
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
FİLİSTİN İÇİN KENDİNİ YAKTI!



GÜMÜŞHANELİ emekli işçi İsrail’in Gazze’ye yönelik katliamını protesto etmek için İstanbul’a gitti. 63 yaşındaki İbrahim Ulusan, Taksim Meydanı’na giderek “Kahrolsun İsrail” sloganları atıp üzerine benzin döktü. Daha sonra elindeki çakmağı çakan Ulusan, bir anda alev topuna döndü.

“Filistinliler Yanıyorsa Ben De Yanayım” Dedi


PROTESTOCU Ulusan’ı kurtarmak isteyen güvenlik güçleri yoldan geçen bir otobüsü durdurarak yangın tüpünü alıp ilk müdahaleyi yaptı. Vücudunda ağır yanıklar oluşan şahsın, hastaneye kaldırıldığı sırada, “Filistinliler yanıyorsa ben de yanayım” dediği öğrenildi

Gazze'ye yönelik saldırılarını sürdüren İsrail'i protesto etmek amacıyla Taksim Meydanı'na gelen şahıs, kendini ateşe verdi. Polis, alev topuna dönen şahsa yangın söndürme tüpüyle müdahale etti.
Alınan bilgiye göre emekli işçi İ.U (63) ,Taksim Meydanı'na gelerek Gazze'ye yönelik saldırılarını sürdüren İsrail'i protesto etti. "Kahrolsun İsrail" sloganları atarken bir yandan da üzerine benzin döken şahıs, elindeki çakmağı çakınca bir anda alev aldı. Kısa sürede alev topuna dönen şahsa ilk müdahale polis ekiplerinden geldi. Yoldan geçen bir otobüsteki yangın söndürme tüpünü alan polis memurları, alev alev yanan şahsa gerekli müdahalede bulundu. Müdahale sırasında bir polis memurunun elindeki sigara dikkat çekti.

İ.U’nun, eylem için Gümüşhane'den İstanbul'a geldiği ve "Filistin'dekiler yanıyorsa, ben de yanayım" diyerek kendini ateşe verdiği öğrenildi. Vücudunda ağır yanıklar oluşan şahsın Taksim İlkyardım Hastanesi'ndeki tedavisi sürüyor.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
11 Ocak 2009 Pazar
UYARIYORUZ-YAHUDİNİN BU OYUNUNA DİKKAT!


İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları sürerken, son zamanlarda gündeme gelen "Uluslararası Barış Gücü"yle ilgili iddialar, AKP hükümetinin Gazze saldırısında hangi tarafta olduğunun netleşmesini sağladı.
Filistin'de Mahmut Abbas dışında tüm güçler, gönderilecek herhangi bir yabancı gücün işgalci sayılacağını ilan ederken, İsrail Ankara Büyükelçisi Gabby Levy, Türk askerlerini memnuniyetle karşılayabileceklerini açıkladı. Gazze Şeridi'ne Mehmetçik gönderilmesi Türkiye ve İsrail ilişkilerinin işbirliği niteliği açısından doğal karşılanırken, barış gücü çerçevesinde gidecek olan askerlerin bir başka misyonu daha olacak.

Gazze'nin yer altı kaynaklarına el konulacak
Gazze sahil şeridinde bulunan zengin petrol rezervleri, 2000 yılından beri dünya doğalgaz güçlerinin ilgi alanında. Gazze Şeridi Hamas'ın yönetimine girmeden önce, buradaki doğalgaz rezervlerinin işletilmesi İngiliz, Yunan ve Lübnan menşeili şirketlerin kontrolündeydi. Ancak, rezervlerin yasal sahibi Filistin'di. Hamas'ın bölgede kontrolü ele geçirmesinden sonra, İsrail rezervler üzerinde fiili bir kontrol ilan etti. Bu süreçte yabancı şirketlerle anlaşma sağlanamadı ve Filistin otoritesine bağlı rezervler bir boruyla İsrail'de bulunan Aşkelon'a nakledilerek, dağıtımın kontrolünün İsrail'e geçmesi sağlandı. Gasp edilen doğalgaz rezervinin gelirinin Gazze yönetimiyle paylaşılmamasının gerekçesi ise hazırdı: "Hamas yönetiminde olan bir bölgeye, terörü fonlamak üzere para veremeyiz."

Barış Gücü enerji koridorunu koruyacak

İsrail'in, saldırının başladığı 27 Aralık'tan önce, yeniden gaz işleme konusunda İngiliz şirket BG Group'la masaya oturduğu bilinirken, saldırılardan önce rezerv zengini sahil şeridiyle ilgili niyet de açığa çıkmış oldu. Tek taraflı olarak uluslararası yasaları çiğneyerek bölgenin rezervlerine sahip çıkmasının ardından gelen saldırıların, İsrail'in çıkarlarına hizmet ettiği su götürmezken, Barış Gücü askerlerinin de niteliği netleşiyor.

Arap petrolüne olan ihtiyaç azalacak
İsrail, Aşkelon ve Hayfa kentlerini birer doğalgaz dağıtım merkezi haline getirip Arap petrollerine bağımlılığını azaltmayı planlarken, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının son durağı olan Ceyhan'ın devamının İsrail-Türkiye boru hattıyla uzatılması da gündemde. Enerji transferi koridoruna bire bir uyan plan doğrultusunda, doğalgaz hattı terminali Eliat limanı, Kızıldeniz boru hattı terminali Aşkelon ve oradan da kuzeyde bulunan Hayfa'ya doğru uzanan hattın Ceyhan'da sonlanması bekleniyor. Bu durumda, ateşkes ve Barış Gücü şemsiyesi altında bölgeye gönderilecek olan askerler, İsrail'in geleceğe yönelik yatırımlarını da kollayacak gibi görünüyor.

Hamas da asker istemiyor
Öte yandan Hamas siyasi lideri Halid Meşal'de Gazze Şeridi'ne uluslararası gözlemci veya yabancı askeri birlik yerleştirilmesini istemediklerini açıkladı.

MİLLİGAZETE
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
GÜNCEL
DÜNYA
ORTADOĞU
TÜRKİSTAN
KAFKASYA
BALKANLAR
KÜLTÜR SANAT
TARİH
SPOR
BİLİM VE TEKNOLOJİ
SAĞLIK
MAKALELER
VİDEOLAR



36 Osmanlı padişahı ve belki bütün insanoğlu kadrosu içinde en talihsizi olarak, hakikatte ile büyük bir hükümdar, millet dostu ve insan olduğunu ispat eder. O, Türk hükümdarları arasında en küçük görünmeye mahkûm, en büyüklerden biriydi.



12 Ocak 2009 Pazartesi
OSMANLI KUDÜS'Ü SAVAŞARAK TERKETMİŞTİ!


Tapusu Bile Bizde Ama

I. Dünya savaşında, Osmanlı kuvvetleri aylarca direnerek Filistin'i savunmuştu. 20 000 Osmanlı askeri Gazze'de 2 defa 110 bin kişilik ingiliz kuvvetini püskürtmüştü..

OSMANLI KUDÜS’TEN SAVAŞARAK ÇEKİLMİŞTİ

FİLİSTİNİN Kahraman Anaları sedud köyünden geçen yolun iki tarafına dizilmiş ellerinde bakır bakraçlarla askerimize su süt ve yoğurt ikram ediyorlardı...Bu fakir Arap köyünün asil evlatları anavatan uğruna kurban giden türk çocuklarına yapraklar üzerinde taze koparılmış portakallar ikram ettiler..Ve müfreze köyden ayrılırken ateşin bir muhafaza gibi saklanmış inciler gibi gözüken beyaz dişlere ve derinliklerinde zeka kaynayan güzel koyu siyah gözlere sahip cvval Arap kadınları arkamızdan bağırıyordu....GERİ DÖNMEYİN BİZİ DÜŞMANA ÇİĞNETMEYİN...Ve arkası gelmeyen zılgıtlar........



138 bin kişilik İngiliz işgal güçleri, 9 Kasım 1917 tarihinde yahudilerin ve Şerif Hüseyin'in işbirlikçi güçlerinin desteğiyle Kudüs'ü işgal etti.


Sadece Kudüs savunmasında 30 000'den fazla anadolu evladı şehit düştü.

Ve Osmanlı askerleri Kudüs'ü ağlayarak terk etti.

O günden bugüne Filistin hala ağlıyor.

Osmanlı Ordusunun Zeytindağı sırtlarında günlerce süren Kudüs savunması,ve bu uğruda şehit düşen binlerce Anadolu evladının Kudüs’teki kahramanca direnişini anlatan belgeselde, Osmanlı’nın Kudüs’te asırlarca yaşattığı karşılıklı saygıya dayalı bir bakış açısıyla yürüttüğü politikanın sırrı ve Kudüs’teki Osmanlı izleri ele
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Hamas İsrail'in kimya fabrikasını vurdu





Hamas Gazze'yi savunmaya devam ediyor. Aşdod'a fırlatılan 4 füze Agan Kimyasal fabrikasını vurdu. Fabrika'da çıkan yangın büyük hasara yol açtı.





14 Ocak 2009

TIMETURK

Hamas Gazze'yi İsrail saldırılarına karşı savunmaya devam ediyor. Yediot Ahronot'un ve Arabiyya TV'nin bildirdiğine göre Bu akşam Kassam tugaylarının Aşdod'a fırlattığı 4 füze Agan Kimyasal fabrikasını vurdu. Fabrika'da çıkan yangın büyük hasara yol açtı.

Jerusalem Post gazetesi de, kimyasal fabrikadaki yangını doğrularken, iki kişinin ciddi olarak yaralandığını söyledi. Gazetenin internet sitesinin haberine göre, polis kimyasal fabrikadan çıkan ve atmosfere yayılan gazlardan endişe ediyor.

J.Post, ayrıca patlamanın fabrikadaki kimyasalların depolandığı yerden kaynaklandığını iddia etti. Ancak iddiasını doğrulayacak bir bilgi vermedi. Fabrika etrafındakiler, yangının patlama seslerinin ardından çıktığını söyledi.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
YA MUNTAKÎM ALLAH!
BİZİ İNTİKAMINA MEMUR ET!”


Yahudi’nin Filistin-GAZZE’de başlattığı soykırım üzerine tüm dünyada çeşitli gösteriler düzenlenirken, Müslüman Anadolu Halkı, yaptığı illegal ve legal gösterilerle Bebek Katili-Yahudi İsrail’e karşı kininin şuuruna vararak bütün İslâm Âlemi’ne örnek oldu…
Müslüman ve tabiî ki Yahudi Düşmanı olan Anadolu halkı, Yahudi olan ve Yahudi kokan her şeyden nefret ederek “Allah için buğz-öfke”sini İsrail’e kusarken, “Allah için muhabbet”in gereğini de HAMAS’a desteğini getirerek yerine getiriyor.
İstanbul’dan Diyarbakır’a, Yozgat’tan Ağrı’ya, Denizli’den Kars’a bütün Anadolu il ve ilçelerinde Yahudi’ye karşı harekete geçen Mücahid Anadolu’nun bu refleksini, Birlik ve Bölünmez Bütünlük tesisi iddiasında olan herkesin iyi tahlil etmesi gerekmekte…
Anadolu “nerede” ve “nasıl” birlik ve bütünlüğün kurulabileceğinin ihtarını yapmıştır: II Abdulhamîd Han’ın Remz Şahsiyet hüviyetinde; Hilâfet misyonunda…
Anadolu, işgal edildiği hakikatini bilerek ve “Anadolu Kurtulursa Bütün İslâm Âlemi Kurtulacak” şuuruyla hareket etmektedir. Bunun içindir ki, Yahudi-Haçlı Deccal Komitesi’nin yanında “İşbirilkçi Hainler Hesap Verecek!” sloganları bütün gösterilerde atılmaktadır…
Devamı BARAN Dergisi 104. Sayıda...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
EĞER HAMAS OLMASAYDI


Gelin bir şeyin adını doğru koyalım. Eğer Gazze Şeridi'nin bütün bu kötürüm bırakılma ve aşağılanması devam edecekse; İsrail'in iradesi Birleşik Devletler'in ki ile aynıysa; Avrupa Birliği, Rusya, Birleşmiş Milletler ve yeryüzünün her tarafına dağılmış bütün uluslararası kuruluşlar ve örgütler hiçbir şey yapmadan, sadece her iki tarafa da defalarca ateşkes çağrısı yapan kof mankenler gibi oturmaya devam edeceklerse; ödlek, korkak ve uyuşuk Arap devletleri, dünyanın kabadayı süper gücü kendilerini Washington'dan, belki hoşuna gitmeyecek bir şeyler söyler diye tehdit eder bir tarzda gözetlediği sırada kardeşleri katledilirken izleyerek dikiliyorlarsa, biri bize niçin dünya üzerinde bu cehennemin vuku' bulduğu hakkında gerçeği anlatabilir mi?



Biz konuşurken Gazze Şeridi'ne zincirlerinden boşanmış bir halde yerden ve gökten yağan devlet terörünün, HAMAS'la bir derdi yok. "Terör"le de bir derdi yok. Yahudi Devleti'nin uzun süreli güvenliği ve ancak koşulları bu duruma tırmandırdığı dereceye kadar İran, Hizbullah ve Suriye ile de bir derdi yok. Egemen haklarına sahip olma cesaretini gösteren, kaynaklarının kendisine ait olduğunu savunma cesaretini gösteren, "İmparatorluk"un tiksindirici askeri üslerinden birisini bereketli topraklarında istemeyen bir milletin köleleştirilmesinden başka bir şeye eşit olmayan sinik ve fazlasıyla kullanılmış bir örtmece olan icat edilmiş bir "savaş"la da derdi yok.



Krizin özgürlük, demokrasi, adalet ve barışla ilgisi yok. Mahmud Zahar, İsmail Heniye ve Halid Meşal'le ilgisi yok. Hasan NAsrallah ve Mahmud Ahmedinejad'la hiç ilgisi yok. Bunlar, 61 yıl içerisinde şu anki fecaat haline gelmiş olan fırtınada, sadece duruma bağlı olarak şimdi sahne alan aktörlerden başka bir şey değiller. İslamcı etken, krizin atmosferini renklendirdi, renklendirmeye de devam edecek; şu anki liderleri listesine ekledi ve dünya nüfusunun geniş bir kısmını etkiledi. Bugün, temel semboller İslami'dir: camiler, Kuran, Hz. Muhammed'e referanslar ve Cihad. Fakat, bu semboller silinebilir ve kördüğüm devam edebilir.



El-Fetih ve FKÖ'nün ipleri elinde tuttuğu günler vardı. Çok az Filistinli'nin İslamcı politikalar ve metotlar istediği günler. Bu politikaların, sınırın üstünde geçen ilkel roketlerle, kaçakçılık yapılan tünellerle ve kara borsa silahlarla ilgili yapabileceği bir şey yoktu, aynen Arafat'ın El-Fetih Örgütü'nün taşlar ve intihar bombalarıyla ilgili yapacak az şeyi olduğu gibi. Çağrışımlar rastlantısaldır, belirli bir siyasi ortamın ürünleridir. Onlar, yalancı politikacıların ve onların analistlerinin anlattıklarından tamamıyla farklı şeylerin sonuçlarıdırlar. Onlar, modern Orta Doğu'daki insani eylemlerin oluşturduğu ortamın parçasıdırlar; fakat tamamıyla vahşi, ya da inatçı, ölümcül, kızgın veya düzelmez, hep orada olmuş olayların.



Klişelerden, köle ruhlu medyanın ve onların Batı Dünyası'ndaki gönüllü devlet görevlilerinden oluşan acınası takımlarından haykırılan uydurma haberlerden sıyrılın ve göreceğiniz hegemonya için çıplak bir arzu olacaktır: zayıfın üzerine uygulanan güç ve dünya zenginliği üzerinde bir hâkimiyet için çıplak bir arzu. Daha da kötüsü, karmaşık söylemimizle, rafine akademik teorilerimizle, en bayağı ve en saçma arzularımıza önderlik eden modellerimizle saklamak için gayret gösterdiğimiz bencillik, nefret ve lakaytlık, ırkçılık ve bağnazlık, kendini yüceltme ve hazcılıktır hala görebileceğiniz. Müsamaha ettiğimiz vurdumduymazlık sadece yüce kültürümüze özgüdür, cesedin üzerinde uçan böcekler gibi çoğalmaktadırlar.



Bencil ve yıkıcı kaprislerimizin kurbanı olanların mevcut sembol ve dilinde sıyrılın. Bulacağınız ezilenlerin basit, tutkusuz ve etkilenmemiş çığlıkları olacaktır. Yeryüzünün biçarelerinin, onların çocuklarına ve evlerine, ailelerine ve köylerine yönelmiş olan soğuk saldırınıza son vermek için yalvarmaları olacaktır. Balıklarını ve ekmeklerini, portakallarını, zeytinlerini ve kekiklerini kendilerinin toplayabilmesi için size yalvarmaları olacaktır. Önce kibarca, sonra artan bir inançsızlıkla niçin atalarının topraklarında ezilmeden; sınır dışı edilme, ırza tecavüz ve yıkım korkusundan azade; izinler, engeller, kontrol noktaları ve geçişler, devasa beton duvarlar, gözcü kuleleri, beton bunkerler, dikenli teller, tanklar ve cezaevi ve işkence ve ölüm olmadan yaşama izni vermediğinizi sorgulamaları olacaktır.



Çünkü İsrail'in, sınırlarında yaşayabilen ve egemen bir Filistin devleti niyeti yoktur. 1948'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 181 Sayılı kararının hilafına kendisine verilen toprakların % 24 fazlasını gasp ettiğinde de böyle bir niyeti yoktu. 1950lerin bütün o katliamları ve dalavereleri sırasında da yoktu. 1967'de Tarihi Filistin topraklarının geriye kalan % 22'sini ele geçirdiğinde ve BM Güvenlik Konseyi'nin 248 Sayılı kararını; eğer daha yeni işgal etmiş olduğu topraklardan çekilirse, güvenli ve tanınmış sınırlarla tam uluslararası tanıma garantisi veren çok kuvvetli uluslararası uzlaşmayı kendi istediği gibi yeniden yorumladığında da iki devlete izin verme konusunda niyeti yoktu.



1974'te, BM'de, sadece kendisi ve ABD iki devletli çözüme karşı oy verdiğinde, Filistin'in ulusal haklarını kabul etmeye niyeti yoktu. Mısır'ın, Filistinlilerin ve bölgenin diğer halklarının haklarını ayrı bir girişimde ele almayı içeren, kendisine ulaşan ve uyumlu bir şekilde kabul ettiği kapsamlı barış planı sırasında da niyeti yoktu. 1978 ve 1982'de, Beyrut'u işgal ettiğinde, bombaladığında, havaya uçurduğunda ve buldozerlerle ezdiğinde ve bu sayede Batı Şeria'yı sorunsuz bir şekilde ilhak ettiğinde de iki devletli bir çözüme niyeti yoktu. 1987'de, Birinci İntifada bütün işgal edilmiş Filistin topraklarına, diasporaya ve küresel olarak ezilmişlerin ruhlarına yayıldığında veya İsrail henüz kurulmuş HAMAS hareketine, milliyetçi-laik grupların gücünü kırmak için, bilerek ve isteyerek yardım ettiğinde de bir Filistin devleti bahşetmeye niyeti yoktu.



Madrid'de veya Oslo'da; dostları, kendi ırkdaşlarının pahasına, zenginlik ve prestiji ele geçiren titrek Filistin Yönetimi, FKÖ'nün yerini aldığında da bir Filistin Devleti niyetleri yoktu. İsrail dünya basınına barış ve iki devletli bir çözüm için demeçler verdiğinde, yeryüzündeki Filistin'in acı çeken şehir ve köylerinin üzerinden inşa etmeye devam ettiği transit yollar ve otoyollar ile ilhak ettiği yerlerde, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te illegal Yahudi yerleşimlerini iki katından fazla arttırmıştı. Ürdün Vadisi'ni, Ürdün'ün uluslar arası sınırını, üzerinde oturan yerel kabileleri sürgün edip ilhak etmişti. Eninde sonunda, adalet, barış ve güvenlik uğruna başı gövdesinde koparılacak birçok sakat Filistinli'nin üzerinden bir engerek yılanının diliyle konuşuyor.



Ev yıkımlarıyla; sivil topluma yaptığı, Filistin tarihi ve kültürünü unutulma uçurumlarına dökmeye çalışan saldırılarıyla; İkinci İntifada süresince yaptığı üzerinde konuşulmayan mülteci kampı kuşatmaları ve altyapı bombardımanlarıyla; suikastleri ve fazlasıyla çabuk gerçekleştirilen infazlarıyla; debdebeli savaşa son verme güldürüsünden özgür, adil ve demokratik Filistin seçimlerinin içini boşaltmaya kadar, İsrail mümkün olan en güçlü dille, askeri gücün, tehdidin, gözdağının, tacizin, hakaretin ve aşağılamanın diliyle, kendi görüşlerini defalarca ve defalarca bilinir kıldı.



İsrail, Birleşik Devletlerin koşulsuz ve onaylayan desteğiyle, kendisine komşu yaşanabilir bir Filistin Devleti'ni kabul etmeyeceğini dünyanın geri kalanına yeniden, yeniden ve yeniden, arka arkaya tekrarlayan eylemleriyle açık etti. Daha ne duymamız gerekiyor ki? Uluslararası toplumun suçlu sessizliğini sona erdirmesi için daha ne gerekiyor ki? Apaçık, bütün dünyanın gözleri önünde günbegün gerçekleşen yalanların ve telkinlerin geçmesi için ne gerekiyor ki? Yeryüzündeki eylemler daha da korkun hale geldikçe, barış sözcükleri daha da ısrar edici bir hal alıyor. Hiç duymadan ve görmeden dinlemek ve izlemek, her biri bizim toplam utancımızı derinleştiren lakaytlık, cehalet ve suç ortaklığına izin veriyor.



Gazze'nin yıkımının HAMAS'la bir ilgisi yok. İsrail, tamamen kontrol altına alamayacağı bir yönetimi Filistin topraklarında asla kabul etmez. İsrail'in taleplerine boyun eğmeyen veya hakiki bir egemenlik ve bütün bölge halklarının eşitliğini amaçlayan herhangi bir birey, lider, grup ya da hareket; uluslararası insani hukukun ve insan hakları evrensel beyannamesinin kendi insanları için uygulanmasını talep eden herhangi bir hükümet ya da halk hareketi Yahudi Devleti için kabul edilemezdir. Bütün bu tek devlet hayali görenler kendilerine şunu sormak zorundadırlar: İsrail, kendi sınırlarının kıyısında yaşayan ve saatlik olmasa da günlük olarak onların yaşamlarına kastettiği göz önüne alındığında, kendi sınırları içinde yaşayan 4 milyon Filistinli'ye ne yapması beklenir? İsrail, Filistin topraklarını açıkça ilhak ettiğinde, varlık sebebini, kerameti kendinden menkul var olma nedenini ne değiştirebilir ki?



Filistin Ulusal Hareketi'ne hayat veren kan bugün Gazze sokaklarında akıyor. Her düşen damla intikam, acı ve nefret zeminini, sadece Filistin'de değil, Orta Doğu ve dünyanın çoğunda da besliyor. Bunun devam edip etmeyeceği konusunda bir tercihe sahibiz. Şimdi bunu yapma zamanı.



Dünya Bülteni için çeviren: Talha Üstündağ
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt