Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

islamın yayılmasında peygamber efendimiz(s.a.s)ma yardım edenler (1 Kullanıcı)

muhammedsas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Eki 2006
Mesajlar
209
Tepki puanı
0
Puanları
0
Şemaili:
Uzun boylu, simsiyah tenli, zayıf bedenli, gövdesi öne eğik, (kamburca) çok gür saçlı idi. Saçının aklığını da boyayarak gidermezdi.


Bilal-i Habeşi Radiyallahü Anh Mekke’de Cumâh oğul-ları ailesi içinde doğmuştur. Babasının adı Rebâh, anne-sinin adı ise Hamâme’dir. Bilal Radiyallahü Anh, Beni Cumâh’a ait bir köle idi. Peygamber Sallel-lahü Aleyhi ve Sellem’in halkı İs-lamiyete gizlice davete başladığı ilk zamanlarda müslüman oldu. Müslümanlığa çok bağlı, temiz kalpli bir zât idi. Müslüman olduğunu ilk açıklayan yedi müslümandan birisiydi. Kendisi, mü’minlerin zayıf ve fakir tabakasındandı. Allah Celle Celalühu’nun dini için en çok işkence çekenlerdendir. Hatta denir ki, işkenceye tabi tutulanlar arasında sadece Bilal-i Habeşi müşriklerin istedikleri şeyleri söylemedi. Ebu Cehil onu yüzü üzerine çöle yatırır, üzerine değirmen taşı koyar, altta kızgın kum, üstte cehennemî güneş yakıncaya kadar öylece bırakıp kıvrandırırdı. İşte bu sırada:
-Muhammed’in Rabbını inkâr et! diye telkinde bulunurdu. Fakat Bilal-i Habeşi bütün işkencelere sabreder ve:
-Ehad! Ehad! Yani Bir’dir Allah Celle Celalühu, Bir’dir, diye cevap verirdi.
Kendisine en fazla işkenceyi de Ümeyye bin Halef yapar, bu zulmüne de aralıksız devam ederdi. Bir seferinde o, bu şekilde işkence altında “Ehad! Ehad!” diye inlerken varaka bin Nevfel oradan geçiyordu, dedi ki:
-Ey Bilal! Ehad! Ehad! Allah Celle Celalühu Bir.
Sonra işkence yapan Umeyye bin Halef’in yanına giderek:
-Allah Celle Celalühu’na yemin ediyorum ki, şayet onu öldürürseniz, kabrini ziyaretgâh yapacağım, dedi.
Bilal-i Habeşi ilk müslümanlardan olması hasebiyle, işkencenin her çeşidine, en haysiyet kırıcılarına hedef olmuştur. O kadar ki, ellerin arkadan bağlayıp boynuna ip takıyorlar, sonra eğlenmeleri için çocuklara teslim ediyorlardı. Onlar da yoruluncaya kadar eğleniyorlardı.
Bilal Radiyallahü Anh, son derece dindar, dini hususunda titiz ve kıskançtı. Müşrikler kendisini kazanmak istediğinde:
-Allah Celle Celalühu bir diye haykırarak cevap verir, kızacaklarına, işkence yapacaklarına aldırmazdı.Peygamberimiz Sallellahü Aleyhi ve Sellem onun bu salabetine hayran olurdu. Bir gün Hazreti Ebu Bekir’e buyurdu ki:
-Biraz bir şeylerimiz olsaydı, Bilal’i satın alırdık!
Bila-i Habeşi Radiyallahü Anh’a işkence yapıldığı başka bir gün, Umeyye bin Halef onu yine çölün akrep dişleri gibi olan kumları üzerine yatırmış, güneşin altında üzerine de çok büyük bir taş koymuş ve şöyle diyordu:
-Sen Muhammed’i inkâr etmedikçe, Lât ve Uzza’ya tapmadıkça, bu azap böyle sürecek ve sende böylece öleceksin!
Fakat Bilal Radiyallahü Anh bu... Tehditler onu yıldırabilir miydi? İçinde iman fokur fokur kaynıyordu. Bu işkenceye rağmen, iman nimetindem nasipsiz kâfire, Umeyye bin Halef’e haykırırcasına:
-Ehad! Ehad! diyordu.
İşte böyle bir işkence halindeyken, Hazreti Ebubekir Radiyallahü Anh oradan geçiyordu. Umeyye’ye hitaben:
-Şu zavallı adamcağıza zulmederken, hiç mi Allah’tan korkmuyorsun, işkenceniz daha ne kadar sürecek? dedi. Umeyye:
-Onu sen yoldan çıkardın, sen kurtar! cevabını verdi. Hazreti Ebubekir Radiyallahü Anh:
-Benim yanımda bu adamdan daha güçlü, daha siyahi bir kölem var. Üstelik senin dininden, onunla değişelim! dedi. Umeyye:
-Peki anlaştık, dedi.
Böylece Ebubekir Radiyallahü Anh kölesini vererek Bilal Radiyallahü Anh’ı alıp azâd etti. Bu şekilde hicretten önce altı kişiyi kölelikten kurtarmıştı. Bilal Radiyallahü Anh ise yedinciydi.
Hazreti Ebubekir Radiyallahü Anh, Allah’ın yolunda işkenceye uğrayanlardan ve Bilal Radiyallahü Anh’ın annesi olan Hamâme’yi de satın alıp azâd etti. Böylece onu da işkinceden kurtardı.
Bilal-i Habeşi ömrü boyunca Rasûlüllah Sallellahü Aleyhi ve Sellem’den ayrılmayarak yanında bulunmuş, kâinatın Efendisinin katıldığı tüm savaşlara iştirak etmişti. Mümtaz yönü ile Rasûlüllah Sallellahü Aleyhi ve Sellem’in müezzini idi. İslam’da ilk ezanı okuyan odur.
Abdullah ibni Zeyd, ezan rüyasını görünce, Rasûlüllah Sallellahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz:
-”Bunu Bilal’e öğret, bununla namaz için ezan okusun. O, ses bakımından senden daha güzel ve daha gür”, buyurmuşlardır.
O, yanık sesiyle Ezan-ı Muhammedi’yi okumaya başlayınca, sadece insanlar değil, tüm kâinat dinlerdi adeta. O, ezana başladığında tüm mahlükat lâl kesilirdi.
Rivayetlere göre, sabah ezanındaki “Essalâtü Hayrun Minen-nevm” cümlesinin ezana girmesinde Hazreti Bilal’in rolu olmuştur. Ayrıca, Mekke fethedildiğinde Rasûlüllah Sallellahü Aleyhi ve Sellem’in emri ile Kâbe’ nin üzerinde ilk defa Ezan-ı Muhammedi’yi o okumuştu. Zeyd bin Erkam Radiyallahü Anh, Rasûlüllah Sallellahü Aleyhi ve Sellem’den rivayet ediyor:
-”Bilal, ne güzel bir karaktere sahiptir! O müezzinlerin önderidir, efendisidir”.
Bilal-i Habeşi Radiyallahü Anh, Peygamberimiz’in müzzinliğinin beraberinde, O’nun hazinedarlığı ile de meşgul olurdu. Bir gün Hazreti Peygamberimiz buyurdu ki:
-”Ey Bilal! İslam olalıdan be-ri işlediğin ve en çok menfeat ümid ettiğin ameli bana söyler misin? Çünkü cennette, önümde senin ayak izlerini işittim!” diye-rek, kendisinin cennetlik oldu-ğunu duyurmuştur.
Medine’de Rasûlüllah’a ve Sahabe-i Kiram’a ezan şakıyan, İslam’ın bu ilk bülbülü, Hazreti Peygamberimiz’in aşıklarındandı. Tıpkı her bülbülün güle olan aşkı gibi... İki cihan güneşi sevgili Peygamberimiz’in ebedi aleme irtihali, onu da çok etkilemişti. Bu ayrılığa dayanamıyordu. Oradan ayrılacak ve uzaklara gidecekti. Allah Celle Celalühu’nun yolunda cihad ederek kendisini meşgul edecekti. Belki ızdırabını, kederini azaltarak, hasretini bu şekilde dindirebilirdi. Hazreti Ebu Bekir’in yanına gelerek:
-Ey Allah’ın Rasûlü’nün Halifesi! İzin ver, Şam’a gitmek istiyorum, dedi. Ebu Bekir Radiyallahü Anh gitmesini istemiyordu.
-Ey Bilal! Sen bizi şu hal üzere bırakıp gideceksin öyle mi? Yanımızda kalıp bize yardımcı olsan olmaz mı? diyerek izin vermedi. Fakat Bilal-i Habeşi kesin kararlıydı, dedi ki:
-Eğer, sen beni kendin için alıp azâd ettiysen, yanında alıkoyabilirsin. Yok eğer Allah rızası için azâd ettiysen, beni bırakta Yüce Allah’ın hizmetine gideyim.
Ebu Bekir Radiyallahü Anh ne diyebilirdi artık. Bilal kesin kararını vermişti. Sadece peki dedi. Bilal-i Habeş Radiyallahü Anh Şam’a gitti ve ölünceye kadar orada ikamet etti. Artık ezan da okumuyordu. Gül olmadan bülbül öter miydi? Bir seferinde rüyasına Allah’ın Rasûlü teşrif etmişti, buyurdu ki:
-Bu vefasızlık da ne? Niçin ziyaretime gelmiyorsun Ey Bilal? Bilal Radiyallahü Anh üzüntü içinde uyandı. Bineğine atlayıp süratle Medine’ye geldi. Rasûlüllah’ın Makber-i Şerifleri’ne uğradı. Kabrin üzerine kapanarak uzun süre ağladı. Hazreti Hasan ve Hüseyin yanına geldiler. Bilal, onları görünce, öptü, kokladı, kucakladı, sarıldı, bir zamanda öyle göz yaşı döktü. Sonra kendisinden ezan okumasını isterler. Hazreti Bi-lal, ısrar etmemelerini, okumak istemediğini; zira bu mekânda buna takat getiremeyeceğini söyledi. Fakat Hazreti Hasan ve Hüseyin, ısrarlarına devam edince, dayanamayıp bir damın üzerine çıkarak sabah ezanını okumuştur. Bu esnada da Medinelileri etkileyen hayli olaylar yaşanmıştır.
Daha sonra tekrar Şam’a dönen Hazreti Bilal, hicretin 7. yılında Şam Dımaşk’ta vefat etmiş ve Küçük Kapı yanında Dımaşk Kabristanı’na defnedilmiştir. Vefat et-tiğinde yaşı altmışı geçmiş idi.
Vefatı esnasında gayet mesrurdu ve tebessüm ediyordu. Niçin tebessüm ettiği sorulunca, şöyle diyordu:
-Habibullah’a, sevgili dosta kavuşacağım. Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin?...
Allah O’ndan razı olsun!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt