Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslâm'ın Kafirler Üzerine Tatbik Edilmesi Farzdır (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
İslâm'ın Kafirler Üzerine Tatbik Edilmesi Farzdır
Dâr’ül İslâm’da İslâm Devleti yönetiminde ister zimmî, ister anlaşmalı, ister ise eman verilen olarak olsun yaşayan herkese İslâm’ın hükümleri aynen Müslümanlara uygulandığı gibi uygulanır. Bu hususta yönetici serbest değildir. Bilakis İslâm’ın hükümleri, tereddüt edilmeksizin tatbik edilmelidir.

Çünkü Allah’u Teâlâ, Kitap ehli için şöyle demektedir:

فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ “Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.”[1] وَأَنْ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ “Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et.”[2] إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ “Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitabı hak ile indirdik.”[3]

Bu ise geneldir, Müslümanları ve Müslüman olmayanları kapsar. Çünkü لتحكم بين الناس “insanlar arasında hükmedesin diye” ibaresindeki الناس –“insanlar” kelimesi geneldir.

Allah’u Teâlâ’nın şu sözüne gelince:

سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ أَكَّالُونَ لِلسُّحْتِ فَإِنْ جَاءُوكَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ أَوْ أَعْرِضْ عَنْهُمْ “Hep yalana kulak verirler, durmadan haram yerler. Sana gelirlerse ister aralarında hükmet, ister onlarda yüz çevir.”[4]

Bundan kast olunan; İslâm Devletinin dışında olup da kendileriyle başka bir kâfir ya da kâfirler arasındaki anlaşmazlıkta Müslümanları hakem kılmak için İslâm Devletine gelen kimselerdir. Bu durumda Müslümanlar, onların arasında hükmetmek ve onlardan yüz çevirmek arasında serbesttirler. Zira ayet, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem ile sulh anlaşması yapmış olan Medine Yahudileri hakkındadır. Onlar başka bir devlet kabul eden kimselerdir. Onlar İslâm’ın yönetimi altına girmemişlerdi. Bilakis başka bir devlet idiler. Onun için Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem ile onlar arasında bir takım anlaşmalar vardı.

Zimmî olarak ya da eman verilerek İslâm’ın yönetimi altına giren kâfirler ise, -yani anlaşmalı ya da eman verilmişler gibi İslâm’ın yönetimine boyun bükerek İslâm ülkesine girmeye razı olanlar ise- onlar arasında İslâm’dan başkası ile hükmetmek caiz olmaz. Onlardan İslâm hükmüne başvurmaktan kaçınan kimseyi yönetici, o hükme uymaya zorlar. Çünkü o, anlaşma kapsamına İslâm’ın hükümlerine bağımlı kalmak şartı ile girmiştir. O anlaşma ister zimmî anlaşması olsun, ister sulh anlaşması olsun, ister eman anlaşması olsun Dâr’ül İslâm’da olduğu sürece aralarında bir fark yoktur.

- Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem, hıristiyan olan Necran halkına şunu yazdı: إن من بايع منكم بالربا فلا ذمة له “Sizden kim riba ile alış-veriş yaparsa, ona zimmet yoktur.”[5]

- İbn Ömer şunu rivayet etmiştir: “Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e evlendikten sonra zina eden iki Yahudi adam getirildi. Bunun üzerine Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem ikisinin recm edilmesini emretti.”[6]

- Enes, şunu rivayet etti: “Bir Yahudi, ziynetlerini almak için bir cariyeyi taş ile öldürdü. Bunun üzerine Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem onu iki taş arasında öldürttü.” [7]

O Yahudiler, Müslümanların tebaalarından idiler. Görülüyor ki; onlar, Yahudi siyasi varlıkları sona erdikten sonra, Müslümanların otoritesi altında tebaa olarak varlıklarını sürdürmüştürler.

Ancak fiil, onların yanında inançlar babına giren hususlardan olduğunda, bizim yanımızda inançlar hususunda olmasa da, o hususta onlara müdahale etmeyiz. Onları o hususta inandıklarıyla baş başa bırakırız. Zira onlar şarap içmek örneğinde olduğu gibi; mübah olduğuna inandıkları hususta cezalandırılmazlar. Çünkü onlar şarabın haram oluşuna inanmamaktadırlar. Dolayısıyla küfürde olduğu gibi onlar onun cezasına bağımlı kılınmazlar. Biz onlara, inançla alakalı hususu tatbik etmeyiz. Çünkü o zaman dinde zorlama olur.

Allah’u Teâlâ şöyle diyor:

لا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ “Dinde zorlama yoktur.”[8]

Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem de şöyle dedi: إنه من كان على يهوديته أو نصرانيته فإنه لايفتن عنها “Yahudi ve Hıristiyan olan kimse, dininde fitneye düşürülmez.”[9]

İnançlarıyla çelişen hususun onlara rağmen zorla tatbik edilmesi onları dinlerinde fitneye düşürmek olur. Onun için onlar inançlar ve ibadetler hususunda zorlanmazlar. Zira cizye vermeyi kabul ettiklerinde, onlarda inançlar olması bakımından küfür üzerinde oldukları halde kabul edildiler, küfür yönetimi üzerinde kalmaları ise kabul edilmez. Dolayısıyla akidelere dâhil olan husustan dolayı cezalandırılmaları, inandıkları küfürden dolayı cezalandırma olur ki bu da caiz olmaz.

Buna binaen, Dâr’ül İslâm’da kâfirlere İslâm’ın hükümlerinin tatbik edilmesi, Müslümanlara tatbik edilmesi gibi vaciptir.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Maide: 48

[2] Maide: 49

[3] Nisa: 105

[4] Maide: 42

[5] İbn Ebu Şeybe

[6] Buhari

[7] Buhari

[8] Bakara: 256

[9] Ebu Ubeyd
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt