nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
İslam adına söz söyleyenlerimize, yazı yazanlarımıza, hak talep edenlerimize iyice dikkat ettiğimizde, büyük bir kısmının İslam’ın diliyle konuşmadıklarının farkına varacaksınız.
Her ne kadar cümlelerinin içerisinde epeyce İslami kelimeler bulunuyor olsa da, sözün üzerine bina edildiği esas kelimelerin ve kavramların bize ait olmadığını görüyorsunuz.
Bu durum, muhataplarımız tarafından İslam’ın net ve berrak bir şekilde anlaşılmasına engel teşkil etmektedir.
Daha da önemlisi, İslam’ın diliyle konuşmadığımız müddetçe, sözümüz ne kadar güçlü ve etkili olursa olsun, İslam’ın ve Müslümanların gelir hanesine kaydedilmiyor. Güçlenen İslam olmuyor, kimin ve neyin dili konuşuluyorsa, o güçleniyor.
Haksızlıklara karşı mücadele verirken eğer siz sendika dili konuşuyorsanız, müslümanca bir hayatın önündeki engelleri kaldırma mücadelesi verirken eğer siz gazete diliyle yazıyorsanız, demokrat bir ağızla konuşuyorsanız, boşuna beklentilere girmeyin, kazanacak olan İslam ve Müslümanlar olmayacaktır.
"Bu nasıl demokrasi, böyle demokrasi mi olur?”
“Gerçek demokrasi şöyle şöyledir... “
“Siz demokrat değilsiniz, Batıda böyle bir demokrasi yok... “
“Bu ülkede demokrasi yok mu, niçin istediğimiz gibi giyinemiyoruz?”
“Bu nasıl laiklik? Batıda laiklik böyle değildir... “
“Gerçek laiklik din düşmanlığı değildir..."
“Bu sizin yaptığınız İnsan Haklarına aykırıdır…”
Bu dil İslam’ın dili değildir.
Eğer siz bir Müslüman olarak İslam adına böyle bir dille konuşursanız, bunun karşılığında birtakım kazanımlar elde etseniz, bazı haksızlıklardan kurtulmuş olsanız bile, bunun karşılığında size birtakım faturalar çıkarılacağını, bunun size çok pahalıya mal olacağını unutmayın.
“Benim Rabbim bana böyle emrediyor ve ben de bunu yapıyorum!”
“Benim Rabbim bunu yasakladığı için yapmıyorum!”
“Benim Rabbim bunu sevmemi istediği için seviyorum, sevme dediği için sevmiyorum…”
“Benim Rabbim benim örtünmemi emrettiği için örtünüyorum!”
“Sizin ilahlarınız da size neyi emrediyorsa, buyurun siz de onu yapınız!"
“Eğer sizin dediklerinizi kabul edecek olursam o zaman saçmalamış olurum... “
“Eğer ben sizin dediklerini yapacak olursam o büyük günün azabından korkarım!”
"Benim Rabbim sadece ve sadece kendisine tapmamı emretti, işte dosdoğru din ve yol budur!"
"Eğer ben sizin dediklerini yapacak olursam O'nun azabından kim kurtarabilir?" diyelim.
"Kimsenin kimseye fayda vermeyeceği o günün azabından korkarız..." diyelim.
"Biz sizden ve sizin taptıklarınızdan beriyiz..."
"Demek ben Allah'dan başka rabb edineceğim ha!"
"Yazıklar olsun size ve Allah'tan gayri taptıklarınıza!"
Evet, İslam’ın kendisine ait böyle bir dili vardır. En önemli konuları da, en basit görünen konuları da o dille konuşur Müslüman.
“Yağmur yağıyor” sözü ile, “Rahmet yağıyor” sözü arasında ne kadar fark olduğu hususunda birazcık kafa yormanızı isterim.
Yaklaşık aynı uzunluktaki zaman birimini ölçüp isimlendirirken birileri “Bir sigara içimi” derken, birileri de “Bir teşehhüd miktarı” der.
İslam’ın diliyle konuşabilmek için, Allah’ın Nûru ile bakabilmek gerek
Elbette birtakım kelimeleri ve cümleleri ezberleyerek İslam’ın diliyle konuşmuş olamayız.
Bizler için en güzel hedef; Allah Teala’nın Nûru ile bakabilmek, böylece firasetinden korkulan, çekinilen, görüşleri ve tesbitleri dikkate alınan müminler olmaktır.
Allah’ın Nûru ile bakabilmek için de, Allah’ın Nûru ile dolmak ve donanmak gerekir.
"Allah iman edenlerin velîsidir, onları karanlıklardan nûra çıkarır! Küfredenlerin ise velîleri Tağut'tur, onları nûrdan karanlıklara çıkarır, işte onlar ateş ashabıdırlar, orada ebedi kalacaklardır!" (2/ 257)
"Ey insanlar! Bakın size Rabbinizden burhan geldi, size apaçık bir nûr indirdik." (4/ 174)
"Allah, her kimin bağrını İslam'a açmış ise, işte o, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir?" (39/ 22)
"Her kime de Allah bir nûr yapmamışsa, artık onun için hiç nûr yoktur!" (24/40)
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve Rasûlüne iman edin ki sizlere rahmetinden iki nasip versin ve size bir nûr bahşeylesin ki onunla yürüyesiniz, hem de size mağfiret buyursun! Allah gafûrdur, rahîmdir." (57/ 28)
"Hem bir adam ölü iken biz onu diriltmişiz ve kendisine bir nûr vermişiz, insanlar içinde onunla yürüyor, o hiç, farz edelim karanlıklar içinde kalmış ve bir türlü çıkamayacak bir durumda bulunan kimse gibi olur mu…?" (6/ 122)
Alt Konu:http://forum.islamiyet.gen.tr/nasihatler/74335-huseyni-kiyamin-zeynebi-yuzu.html
Her ne kadar cümlelerinin içerisinde epeyce İslami kelimeler bulunuyor olsa da, sözün üzerine bina edildiği esas kelimelerin ve kavramların bize ait olmadığını görüyorsunuz.
Bu durum, muhataplarımız tarafından İslam’ın net ve berrak bir şekilde anlaşılmasına engel teşkil etmektedir.
Daha da önemlisi, İslam’ın diliyle konuşmadığımız müddetçe, sözümüz ne kadar güçlü ve etkili olursa olsun, İslam’ın ve Müslümanların gelir hanesine kaydedilmiyor. Güçlenen İslam olmuyor, kimin ve neyin dili konuşuluyorsa, o güçleniyor.
Haksızlıklara karşı mücadele verirken eğer siz sendika dili konuşuyorsanız, müslümanca bir hayatın önündeki engelleri kaldırma mücadelesi verirken eğer siz gazete diliyle yazıyorsanız, demokrat bir ağızla konuşuyorsanız, boşuna beklentilere girmeyin, kazanacak olan İslam ve Müslümanlar olmayacaktır.
"Bu nasıl demokrasi, böyle demokrasi mi olur?”
“Gerçek demokrasi şöyle şöyledir... “
“Siz demokrat değilsiniz, Batıda böyle bir demokrasi yok... “
“Bu ülkede demokrasi yok mu, niçin istediğimiz gibi giyinemiyoruz?”
“Bu nasıl laiklik? Batıda laiklik böyle değildir... “
“Gerçek laiklik din düşmanlığı değildir..."
“Bu sizin yaptığınız İnsan Haklarına aykırıdır…”
Bu dil İslam’ın dili değildir.
Eğer siz bir Müslüman olarak İslam adına böyle bir dille konuşursanız, bunun karşılığında birtakım kazanımlar elde etseniz, bazı haksızlıklardan kurtulmuş olsanız bile, bunun karşılığında size birtakım faturalar çıkarılacağını, bunun size çok pahalıya mal olacağını unutmayın.
“Benim Rabbim bana böyle emrediyor ve ben de bunu yapıyorum!”
“Benim Rabbim bunu yasakladığı için yapmıyorum!”
“Benim Rabbim bunu sevmemi istediği için seviyorum, sevme dediği için sevmiyorum…”
“Benim Rabbim benim örtünmemi emrettiği için örtünüyorum!”
“Sizin ilahlarınız da size neyi emrediyorsa, buyurun siz de onu yapınız!"
“Eğer sizin dediklerinizi kabul edecek olursam o zaman saçmalamış olurum... “
“Eğer ben sizin dediklerini yapacak olursam o büyük günün azabından korkarım!”
"Benim Rabbim sadece ve sadece kendisine tapmamı emretti, işte dosdoğru din ve yol budur!"
"Eğer ben sizin dediklerini yapacak olursam O'nun azabından kim kurtarabilir?" diyelim.
"Kimsenin kimseye fayda vermeyeceği o günün azabından korkarız..." diyelim.
"Biz sizden ve sizin taptıklarınızdan beriyiz..."
"Demek ben Allah'dan başka rabb edineceğim ha!"
"Yazıklar olsun size ve Allah'tan gayri taptıklarınıza!"
Evet, İslam’ın kendisine ait böyle bir dili vardır. En önemli konuları da, en basit görünen konuları da o dille konuşur Müslüman.
“Yağmur yağıyor” sözü ile, “Rahmet yağıyor” sözü arasında ne kadar fark olduğu hususunda birazcık kafa yormanızı isterim.
Yaklaşık aynı uzunluktaki zaman birimini ölçüp isimlendirirken birileri “Bir sigara içimi” derken, birileri de “Bir teşehhüd miktarı” der.
İslam’ın diliyle konuşabilmek için, Allah’ın Nûru ile bakabilmek gerek
Elbette birtakım kelimeleri ve cümleleri ezberleyerek İslam’ın diliyle konuşmuş olamayız.
Bizler için en güzel hedef; Allah Teala’nın Nûru ile bakabilmek, böylece firasetinden korkulan, çekinilen, görüşleri ve tesbitleri dikkate alınan müminler olmaktır.
Allah’ın Nûru ile bakabilmek için de, Allah’ın Nûru ile dolmak ve donanmak gerekir.
"Allah iman edenlerin velîsidir, onları karanlıklardan nûra çıkarır! Küfredenlerin ise velîleri Tağut'tur, onları nûrdan karanlıklara çıkarır, işte onlar ateş ashabıdırlar, orada ebedi kalacaklardır!" (2/ 257)
"Ey insanlar! Bakın size Rabbinizden burhan geldi, size apaçık bir nûr indirdik." (4/ 174)
"Allah, her kimin bağrını İslam'a açmış ise, işte o, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir?" (39/ 22)
"Her kime de Allah bir nûr yapmamışsa, artık onun için hiç nûr yoktur!" (24/40)
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve Rasûlüne iman edin ki sizlere rahmetinden iki nasip versin ve size bir nûr bahşeylesin ki onunla yürüyesiniz, hem de size mağfiret buyursun! Allah gafûrdur, rahîmdir." (57/ 28)
"Hem bir adam ölü iken biz onu diriltmişiz ve kendisine bir nûr vermişiz, insanlar içinde onunla yürüyor, o hiç, farz edelim karanlıklar içinde kalmış ve bir türlü çıkamayacak bir durumda bulunan kimse gibi olur mu…?" (6/ 122)
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!.
Alt Konu:http://forum.islamiyet.gen.tr/nasihatler/74335-huseyni-kiyamin-zeynebi-yuzu.html