Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"Islamî" sosyete! (2 Kullanıcı)

Werda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 May 2008
Mesajlar
226
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Dokuz köyden kovulduk, ama dünya dokuz köyden ibaret degil... M.S Eygi'dan yine dobra dobra bir yazi, tarihini tam olarak hatirlamiyorum belki daha önce konu alinmis olabilir, kusura bakmayin, sadece paylasmak istedim....

Selam Dua ve hep Dua ile ins...




Birtakım kadınlar, sadece başlarını örtmekle İslâmî ölçülere göre örtünmüş olduklarını sanıyorlar. Tesettür sadece başını bir bez parçasıyla örtmekten ibaret değildir.

Birkaç yıldan beri bir kısım başları kapalı hanımlar, İslâm dinine ve ahlâkına yakışmayan davranışlar sergiliyorlar. Herkesi suçlamıyorum, “Bir kısım kadınlar...” diyorum. Bu gibilerin sergiledikleri uygunsuz ve yakışıksız haller hakkında örnekler vermek istiyorum:

(1) Çok aşırı ve istisna bir hadise ama yine de üzerinde durmak gerekiyor. Başı kapalı, göbeği açık kız bile görüldü, Hürriyet gazetesi resmini bastı. Akıl almaz bir şey. Binde bir de olsa, bir Müslüman kız nasıl böyle giyinebilir?

(2) Tesettür, örtünmek, saklanmak, gizlenmek, kapanmak mânâsına gelir. Binaenaleyh nâmahrem (yabancı) erkeklerin dikkatlerini çeken, cinsel arzularını tahrik eden, bakmalarına sebebiyet veren birtakım cırtlak renkli, dar elbiseler tesettürün gayesine tamamen zıttır. Öyle hanımlar görüyoruz ki, vücutlarının hatlarını dışa vuran daracık elbiselere bürünmüşler, başlarına bir eşarp sarmışlar ve sokaklarda, meydanlarda, çarşılarda, pazarlarda salına salına, kırıta kırıta, bin işve ile yürüyorlar. Ne kadar yakışıksız bir manzara...

(3) Renk kültürü diye birşey vardır. Tesettürlü bir İslâm hanımı gökkuşağı gibi rengârenk başörtülere, elbiselere bürünemez. Tesettür kıyafetinin renkleri sade olmalıdır, mat olmalıdır, göz çekmemelidir. Birtakım tesettür firmaları son birkaç yıl içinde pembe rengi ön plana çıkarttılar. Pembenin de tonları vardır, soluk pembe olsa fazla dikkati çekmez. Lakin para kazanmaktan başka bir şey düşünmeyen bir takım tesettür konfeksiyoncuları, pembenin en cırtlağını, en çirkinini moda haline getirdiler. Bunların kurbanı olan bazı başı örtülü hanımları görünce Rio karnavalını hatırlıyorum. Efendiler, hanımlar!.. Ayıptır, lütfen kendinize geliniz.

Laiklerin ve çağdaşların türban dedikleri başörtüsü, İslâm Şeriatının öngördüğü tesettür kıyafeti değildir. Tesettürün, şer’î bakımından iki veçhesi vardır:
A. Vücudunu bol bir elbise veya çarşaf ile örtecek, dikkat çekmeyecek.
B. Nâmahrem erkeklerle görüşmeyecek.
İkinci madde bu devirde artık uygulanmıyor. Bari birinci maddeyi Şeriatın istediği şekilde uygulayalım.

Müslüman bir hanım, bu devirde doktorluk, eczacılık, hemşirelik, öğretmenlik, gazetecilik ve daha bir sürü iş yapabilir. Ancak her hal ü kârda başını örtmeli ve çok sade şekilde giyinmelidir.

Birtakım cahil kadın ve kızların saçlarını deve hörgücü şeklinde topuz yapmaları İslâm dininin hoş görmediği bir şeydir. Peygamber Aleyhisselâm saçlarını deve hörgücü gibi yapıp örtünen kadınlar için “Onlar cennetin kokusunu alamayacaklardır...” buyurmuşlardır. Böylesine ağır bir Peygamber tehdidi varken nasıl oluyor da birtakım İslâm kadınları saçlarına böyle bir şekil verebiliyorlar? Bu hanımları birtakım hocalar niçin uyarmıyor?

On dört senedir Millî Gazete’de günlük yazılar kaleme alıyorum, kaç defa giyim kuşam, kılık kıyafet, başörtüsü, erkeklerin namaz takkeleri hakkında ciddi müesseseler, vakıflar, enstitüler kurulmasını, tetkikler yapılmasını, uzmanlar yetiştirilmesini teklif ettim, bu tekliflerim maalesef hiçbir ilgi görmedi.

İslâmî kesimdeki son rezaletlerden biri de “Tesettürlü Müslüman sosyete” kepazeliğidir. Sosyete, Batı medeniyetine mahsus bir şeydir. Orada kadın erkek arasında kaç göç yoktur, orada bir erkek, dekolte kıyafetli karısının yabancı bir erkeğin kollarında dans etmesine izin verir, orada yine kadın erkek karışık fısk ve fücur alemleri tertip edilir. İslâm dini ve ahlâkı böyle şeyleri kabul etmez.

Şu sosyetik tesettürlülere bakınız. Başlarını kapatmışlar, rengârenk kıyafetlere bürünmüşler ve sonra diledikleri gibi yaşıyorlar. Bir Müslüman “dilediği gibi” yaşayabilir mi? İslâm dini birtakım ölçüler koymuştur, sınırlar çizmiştir, bunlara mutlaka uyulması gerekir.

Kapalı bir İslâm hanımı yabancı erkeklerle el sıkışabilir mi?

Tesettürlü bir Müslüman kadının yapabileceği işler vardır, yapamayacığı meslekler vardır. Müslüman bir kadın “zührevî hastalıklar” doktoru olabilir mi? Elbette olamaz.

Memleketimiz yıllardan beri çok ağır bir iktisadî kriz içinde çırpınıyor. IMF’nin pençesine düştük; borç, faiz, işsizlik, sefalet bataklıklarında çırpınıyoruz. Milyonlarca vatandaş aç,sefil, perişan. Çöplüklerden ekmek toplayanlar var, üç ayda verilen 155 YTL ile geçinmeye çalışan kimsesiz, bîçare, bîkes ihtiyarlar var. Bana inanmıyorsanız fakir mahallelerin muhtarlarına sorunuz, mesela Eminönü ilçesinde Küçük Ayasofya Mahallesi muhtarına gidiniz, bilgi alınız, sefalet diz boyu. Belediye bu gibi fakirler için yemek pişirip dağıtıyor. Üç torunuyla ortada kalmış ihtiyar bir kadın her gün öğleleri gidiyor, bu Belediye yemeğinden alıyor, evde bunları ısıtacak gaz tüpü yok... Sonra birtakım tuzu kuru (kupkuru) tesettürlü sosyetik Müslüman hanımlar beş yıldızlı otellerde toplantılar, çaylar, partiler düzenliyorlar. MaaşALLAH hepsi limuzinlerle, cehennemî lüks ciplerle geziyor. Bu kadınlar kendilerini, ekmek diye bağıran açlar için “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler...” diyen kraliçe mi zannediyorlar?

Çok zengin de olsa, kocası çok yüksek bir makamda da bulunsa Müslüman kadın sorumsuzca yaşayamaz.

Ülkede bunca aç ve sefil varken beş yıldızlı otellerde fink atmak bir Müslümana yakışır mı?

Sormuşlar:
- Efendim, niçin bu lüks ve pahalı beş yıldızlı otellerde kalıyorsunuz?
- Bunun ıstırabını ben de çekiyorum. Ne çare ki ülkemizde altı ve yedi yıldızlı oteller yok!
Basra Körfezi (Haliç) ülkelerinden birinde yedi yıldızlı bir otel varmış, dünyanın en lüks oteliymiş. Bizim Müslüman sosyete böyle otellerin hasretini çekiyor.

Zengin, yüksek tabaka Müslüman tesettürlüler var güçleriyle hayır, hasenat, kültür, sanat, fakirlere yardım gibi iyi, doğru, meşru sahalarda çalışmalı ve hizmet vermelidir. Onları fakir mahallelerde, çaresizlere, düşkünlere, sefalet çekenlere yardım ederken görmek istiyoruz.

“Bizim paramız var, istediğimiz gibi giyiniriz...” Ne kadar aptalca, şeytanca, beyinsizce bir düşünce... İslâm dini lüksü, israfı, gösterişi, saçıp savurmayı, gururu, kibri yasak ediyor. Zina yapmak, şarap içmek, faiz yemek, adam öldürmek nasıl haramsa, büyük günahsa israf da böyledir. Nasıl rakı içmekten tiksiniyorlarsa, israftan da o şekilde iğrenmeleri, kaçınmaları, uzak durmaları gerekir.

Kendilerine Müslüman sosyete denilen akılsızlar güruhu Batılıları örnek alıyorlar. Peygamber ne buyuruyor?.. “Bir topluma benzeyen onlardan olur” diyor. Müslüman kadınlar için örnek ve model Peygamberin zevceleri, Ehl-i Beyti, Asr-ı Saadetteki Müslüman hanımlar, daha sonraki asırlarda yaşamış büyük ve hayırlı İslâm kadınlarıdır. Başka medeniyetlerin, hele bozuk Batı medeniyetinin kadınları tesettürlü hanımlara örnek olamaz.

Bu gibi konularda keskin hükümler vermek, kesici konuşmak gerekir.
* İslâm’da sosyete olmaz... Müslüman kadınlar “İslâmî bir sosyete” teşkil edemezler. Bunlar bozuk ve sapık davranışlardır.
* Başımı örterim ve sonra her haltı yerim... Bu da olmaz. Müslümansan Müslümanlığını bil; Şeriat, fıkıh, ahlâk-ı İslâmiye kitaplarındaki hüküm, ölçü ve sınırları hayata uygula.

Peygamber Efendimize sormuşlar: “Din nedir?”, “Nasihattir” demiş. Aynı soruyu tekrarlamışlar, yine “Nasihattir” demiş. Üçüncü defa sormuşlar, yine aynı cevabı vermiş.

Bu memlekette binlerce Ezher mezunu hoca var. On binlerce medrese mezunu, ilahiyat fakültesi mezunu, Arap ülkelerinde, Pakistan’da Şeriat okumuş hoca var. Şeyhler var, Diyanet İşleri Başkanlığı var, onun yüz bine yakın hocası var, vaizleri var; mürşidler, şeyhler, üstadlar, ağabeyler, Efendi Hazretleri, Hazret-i Muhteremler var. Velhasıl bir sürü pabucu büyük var, lakin dinî konularda yeterli, tesirli nasihat yok. Müslümanlara mutlaka nasihat etmesi gereken zatlar niçin susuyorlar?

Allı zilli, cırtlak pembeli, yırtmaç etekli, dar elbiseli, işveli birtakım tesettürlü kadınlara kim nasihat edecektir?
Bu beni aşan bir iş, zaten dokuz köyden kovulmuşum..


Mehmet Şevket Eygi
 

turkistan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
_esselam...

M.Şevket bey ne kadar haklı değil mi....
allı-gülü-morlu kumaşlardan başörtü ve pardesüler vs...bunlar ne kadar tesettü
r oluyor , oluyor mu???
yani kafamıza göre takılabilir miyiz bu tesettür hususunda...yani nasıl olsa böyle de kapalıyım işte , hiçbir tarafım gözükmüyor..tmm oldu bu iş...şimdi sevdiğim-beğendiğim , beni hoş gösteren renkler bulmalıyım , oluyor mu???
S.Nursi hz. Kur'an daki ayeti ''cilbab'' onu çarsaf olarak tevil etmiş ve testtürün çarsaf-burka tipi giyimle ancak sıhhat bulacağını beyanetmiştir...
Ahh gerçekler (yani işin hakikatin hakikatine nisbetle kuran-sünnet ve ulemanın bifiil ittifaklarında mevcut içtihatlarıyla) ayan iken...
Yoksa şöyle mi demeliyiz...amannn çıplak gezeceğine hiçolmassa böyle de olsa örtünsün işte...ne dersiniz yoksa hep böyle mi oluyor???
Allah bizi aklımızın içtihatlarından kayırsın...amin!
 

Nazar57

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
1,308
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Sayın Eygi çok güzel kaleme almış muzdarip oldugumuz bu durumu..
Adabıyla kapanan safi oluyor yazıdaki gibi kapananlarda tam kapalı ..
Şu son zamanlar başörtümü omuzlarımda kullandıgım icin ne kadar cok sofi mi oldun gibi söylemlerle karşı karşıya kaldım..
Gurur duyuyorum bundan lakin layıkıyla kapanamayan , başörtüsünü boynuna sarıpta gerdanı gözüken hanımlardan böyle sözler işitmek bir bakımada üzücü..
Layıkıyla kapanmak gerek, takva gerek , gerek ki ne gerek..
Modern zamanla beraber kapalılar da moderlenşti .. modernleşti mi desek açıldı mı anlayamadım..
Önce gönüle yerleştirmek lazım bu bilinci.
Rabbim bunu anlayamayanların tez zamanda beynine versin bu bilinci inşaAllah.
 

turkistan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
aleyküm selam kardeşim öncelikle istişare etmek istiyorum..
ilk sormak istedigim,konuya vakıf olabilmem açısından bayanmısınız??

bayansanız tesettür emrini tam olarak nasıl eda ediyorsunuz??
bayan değilseniz eşiniz aileniz yakın çevrenizdeki hanım kardeşlerimize tesettür konusunda nasıl yardımcı oluyorsunuz??


_ İlk sormak istediğiniz soruya cevap : değilim.

Yakın çevreme sureta yazımda da işaret ettiğim gibi tavsiyelerde bulunuyorum...yani çarşaf.
M.Şevket beyin de muzdarip olduğu ne varsa bu konuda aynı mülahazaları paylaşıyorum..
Müslüman Türk kadınının çarşafına dahledilmiştir evvelemirde....o yeniden ve acilen geri gelmelidir...Onun yerini başka hiçbirseye işgal izni verilmemeli , bu noktada duyarlılık ve ısrar oluşmalıdır..vesselam.
 

Werda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 May 2008
Mesajlar
226
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Yanlis anlasilmadik insAllah...

Ben çarsafli degilim, çarcaf var çarsaf var, siz onun agirligini tasiyabiliorsaniz ne mutlu. Ama ben mütevazi pardüsem, basörtüm ve hâl ve hareketlerimle tesettürümü biiznillah tamamlamaya çalisiyorum... Bu yazida ilgi çekmek istedigim 1, 2, 3, ve A, B de geçen fikirlerdi.
 

buket58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
1,331
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
yazdığınız şeyleri tek tek okudum allah razı olsun

tek tek okudum çünkü bugün bi olay beni çok etkkiedi
okuldan bi bayan öğretmenimiz başını örtmüş
ama
mini etek
ama
topuklu ayakakbıyı giymiş bütüün dikktler kendinide ses
ama
çok ağır bi parfüm kokusu


dicektim e hocam ne diye başınızı örtüyosunuz die ama işte olmuyor
 

ŞEB-İ ARUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2008
Mesajlar
1,904
Tepki puanı
0
Puanları
36
Yaş
37
Konum
"Lâ taknetû min Rahmetillâh"
yazdığınız şeyleri tek tek okudum allah razı olsun

tek tek okudum çünkü bugün bi olay beni çok etkkiedi
okuldan bi bayan öğretmenimiz başını örtmüş
ama
mini etek
ama
topuklu ayakakbıyı giymiş bütüün dikktler kendinide ses
ama
çok ağır bi parfüm kokusu


dicektim e hocam ne diye başınızı örtüyosunuz die ama işte olmuyor
konsepte uymamiş deseydiniz keşke :(
 

Werda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 May 2008
Mesajlar
226
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
"Kim çirkin ve kötü bir is görürse, onu eliyle düzeltsin; eger buna gücü yetmiyorsa, diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karsi koysun. Bu da imanin en zayif derecesidir."
 

buket58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
1,331
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
zaten bugün giymişti acaba benim diğer başını örten güzel ablalarıma mı özenmiş bilemiyorum

ama yanlış şeyler almış öörtünme onuki gibi olmaz
 

turkistan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
hakikatleri yazmiş sayın kardeşimiz.

çarşaf giymek bence büyük bir haya örnegidir..ama tesettür sadece çarşafdır derse biri belki duygularımı tatmin etmek için belkide gerçekten öyle düşünmedigimden karşı cıkarım..

çünkü biliyorum ki edep usturup tesettürün kıdemli dostudur...
kapanmak kolay hakkını vermek zordur..
birde malesef devir bozuk..önemli olan yerine getirdigmizin şeyin hakkını verebilmek.
herkes kendinden başlamalı işe.çarşaflı hanım kardeşlerimize ne laflar söyleniyor açıkcası ben çarşafın daha fazla dikkat çektigi kanısındayım..
hatları belli etmeyen pardesünün giyilmesi daha doğru..

inşa-ALLAH rabbimizin emrini rızası doğrultusunda eda ediyoruzdur..


Ahh kardeş işin sana göresi-bana göresi yok ki...sana göre olan senin dinin , bana göre olan benim dinim olur ki Allah ın dini , yani nasları ne yapacağız o zaman...???Kadim tatbikatları bir üfürükte toz-duman mı edeceğiz , veya böyle bir yolun taşlarını mı döşeyeceğiz heryere??Evet hakikatin hatrı ne olacak , kınayıcılar-gözetleyiciler var diye dava taşlarını bırakacakmıyız bir bir ellerimizden...???
Kitap, sünnet, icma-i ümmet (sahabe ve müctehidin-i izamın icmaı) ve kıyas-ı fukahanın tafsilatlı delilleriyle konu,çok güzel açıklanmış we bahis cilbab giymek olarak mühürlenmiştir...eee gerisi size kalmış...ben sadece bir-iki örnek vereyim..yoksa yığınla ulema ittifakı yani muttefekun fih vuzuh bulmuştur bu hususta..taaa sahabe zamanından bu tarafa..
''Ahzab Suresi 59. Ayet-i Kerimesinde geçen “cilbab” nedir?

Tefsirlere ve Arapça sözcüklere baktığımızda, "cilbab" için şu değişik tanımların yapılmış olduğunu görürüz: Milhafe yani çarsaf, vücudu baştan ayağa kadar örten bir örtü; mikna'a, yani peçe, başörtünün üzerinden örtülen rida; kadının elbisesinin ve başörtüsünün üzerinden büründüğü çarsaf. (Bu tanımlar "cilbâb" kelimesinin pek çok tefsirden çıkarılan tarifinin özetidir.)

Ebu's-Suud: “Kadın cilbabı başına atar ve kenarını da göğsüne sarkıtır. Bu âyet; kadınlar herhangi bir sebeple dışarı çıkarlarsa, yüzlerini ve bedenlerini örterler anlamına gelir.” Demiştir.

Elmalılı Hamdi Yazır Ahzab Suresi 59. âyet-i kerimede geçen: "cilbablarını sarkıtsınlar, yaklaştırsınlar" ifadesini anlattıktan sonra şunları ekler:

"Bu açıklamada da iki şekil vardır:
Birisi, kaşlarına kadar başlarını örttükten sonra, büküp yüzünü de örtmek ve sadece tek bir gözünü açık bırakmak. (Bizler yetiştiğimiz zaman validelerimizin tesettür tarzı bu idi.)

İkincisi de, alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerinin ikisi de açık kalsa bile, yüzünün ekserisini ve göğsü tamamen örtmüş bulunmakdır. (1310'da Istanbul'a geldiğim zaman, Istanbul hanımlarının, bir peçe eklemek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları da bu idi.” ) (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili 6 / 351)

_Evet dedimya pek çok varidat-ı ulema ve meşayıh tesbiti sunabilirim sizlere...hakikat ayan oluyor ki , cilbab çarşaf ya da burka ya da şu bizim Erzurum taraflarının örtündüğü yada giydiği tesettüre denk düşüyor...İşte evvelemirde Ahbes ve şurekasının iğfaline maruz kalan namus budur yani çarsaf...işte kadınımızın vurulduğu yer burası , başka yerden kalkılmaz...
İşiniz ve işimiz zor...üstad N.Fazıl ın deyimiyle zorların zoru..Ama Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyma görevini de yine bize tevdi ediyor...Allah layıı veçhile amel ettirsin..amin!

özsöz: çarsaf bir elbise değil , örtüdür..vesselam!
 

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
Selamünaleyküm kardeşim,

Hoş geldiğiniz üyeliğiniz hayırlı ve daim olsun inşaALLAH,faydalı kaynaklara dayalı paylaşımlarınızı bekliyoruz.

Konuya yazdığınız tüm mesajları okudum ilminize sağlık olsun,siz gibi değerli kardeşlerimize her daim ihtiyaç var.

ALLAH celle celalüh rızasını kazanmaya çalışan şirkten ve riyadan uzak gaflete dalmayan şuurlu kullardan etsin ve eylesin bizleri.

Hayırlı ve bereketli geceler dilerim kardeşim,üyeliğinizin sabit ve daimliğini dua,ümid ederim selametle kalınız kardeşim.

Ahh kardeş işin sana göresi-bana göresi yok ki...sana göre olan senin dinin , bana göre olan benim dinim olur ki Allah ın dini , yani nasları ne yapacağız o zaman...???Kadim tatbikatları bir üfürükte toz-duman mı edeceğiz , veya böyle bir yolun taşlarını mı döşeyeceğiz heryere??Evet hakikatin hatrı ne olacak , kınayıcılar-gözetleyiciler var diye dava taşlarını bırakacakmıyız bir bir ellerimizden...???
Kitap, sünnet, icma-i ümmet (sahabe ve müctehidin-i izamın icmaı) ve kıyas-ı fukahanın tafsilatlı delilleriyle konu,çok güzel açıklanmış we bahis cilbab giymek olarak mühürlenmiştir...eee gerisi size kalmış...ben sadece bir-iki örnek vereyim..yoksa yığınla ulema ittifakı yani muttefekun fih vuzuh bulmuştur bu hususta..taaa sahabe zamanından bu tarafa..
''Ahzab Suresi 59. Ayet-i Kerimesinde geçen “cilbab” nedir?

Tefsirlere ve Arapça sözcüklere baktığımızda, "cilbab" için şu değişik tanımların yapılmış olduğunu görürüz: Milhafe yani çarsaf, vücudu baştan ayağa kadar örten bir örtü; mikna'a, yani peçe, başörtünün üzerinden örtülen rida; kadının elbisesinin ve başörtüsünün üzerinden büründüğü çarsaf. (Bu tanımlar "cilbâb" kelimesinin pek çok tefsirden çıkarılan tarifinin özetidir.)

Ebu's-Suud: “Kadın cilbabı başına atar ve kenarını da göğsüne sarkıtır. Bu âyet; kadınlar herhangi bir sebeple dışarı çıkarlarsa, yüzlerini ve bedenlerini örterler anlamına gelir.” Demiştir.

Elmalılı Hamdi Yazır Ahzab Suresi 59. âyet-i kerimede geçen: "cilbablarını sarkıtsınlar, yaklaştırsınlar" ifadesini anlattıktan sonra şunları ekler:

"Bu açıklamada da iki şekil vardır:
Birisi, kaşlarına kadar başlarını örttükten sonra, büküp yüzünü de örtmek ve sadece tek bir gözünü açık bırakmak. (Bizler yetiştiğimiz zaman validelerimizin tesettür tarzı bu idi.)

İkincisi de, alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerinin ikisi de açık kalsa bile, yüzünün ekserisini ve göğsü tamamen örtmüş bulunmakdır. (1310'da Istanbul'a geldiğim zaman, Istanbul hanımlarının, bir peçe eklemek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları da bu idi.” ) (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili 6 / 351)

_Evet dedimya pek çok varidat-ı ulema ve meşayıh tesbiti sunabilirim sizlere...hakikat ayan oluyor ki , cilbab çarşaf ya da burka ya da şu bizim Erzurum taraflarının örtündüğü yada giydiği tesettüre denk düşüyor...İşte evvelemirde Ahbes ve şurekasının iğfaline maruz kalan namus budur yani çarsaf...işte kadınımızın vurulduğu yer burası , başka yerden kalkılmaz...
İşiniz ve işimiz zor...üstad N.Fazıl ın deyimiyle zorların zoru..Ama Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyma görevini de yine bize tevdi ediyor...Allah layıı veçhile amel ettirsin..amin!

özsöz: çarsaf bir elbise değil , örtüdür..vesselam!
 

turkistan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
_KAAN_isimli üyeden Alıntı : Selamünaleyküm kardeşim,

Hoş geldiğiniz üyeliğiniz hayırlı ve daim olsun inşaALLAH,faydalı kaynaklara dayalı paylaşımlarınızı bekliyoruz.

Konuya yazdığınız tüm mesajları okudum ilminize sağlık olsun,siz gibi değerli kardeşlerimize her daim ihtiyaç var.

ALLAH celle celalüh rızasını kazanmaya çalışan şirkten ve riyadan uzak gaflete dalmayan şuurlu kullardan etsin ve eylesin bizleri.

Hayırlı ve bereketli geceler dilerim kardeşim,üyeliğinizin sabit ve daimliğini dua,ümid ederim selametle kalınız kardeşim.


_Aleyküm Selam dostum...hoş-safa bulduk...İlim mi dediniz...ah dostum ilim kim biz kim..bizimkisi bir miktar klawye sallamak olur ancak...Allah hakikat yolunda daim eylesin , sürç-i lisandan muhafaza...amin!
 

ŞEB-İ ARUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2008
Mesajlar
1,904
Tepki puanı
0
Puanları
36
Yaş
37
Konum
"Lâ taknetû min Rahmetillâh"
Ahh kardeş işin sana göresi-bana göresi yok ki...sana göre olan senin dinin , bana göre olan benim dinim olur ki Allah ın dini , yani nasları ne yapacağız o zaman...???Kadim tatbikatları bir üfürükte toz-duman mı edeceğiz , veya böyle bir yolun taşlarını mı döşeyeceğiz heryere??Evet hakikatin hatrı ne olacak , kınayıcılar-gözetleyiciler var diye dava taşlarını bırakacakmıyız bir bir ellerimizden...???
Kitap, sünnet, icma-i ümmet (sahabe ve müctehidin-i izamın icmaı) ve kıyas-ı fukahanın tafsilatlı delilleriyle konu,çok güzel açıklanmış we bahis cilbab giymek olarak mühürlenmiştir...eee gerisi size kalmış...ben sadece bir-iki örnek vereyim..yoksa yığınla ulema ittifakı yani muttefekun fih vuzuh bulmuştur bu hususta..taaa sahabe zamanından bu tarafa..
''Ahzab Suresi 59. Ayet-i Kerimesinde geçen “cilbab” nedir?

Tefsirlere ve Arapça sözcüklere baktığımızda, "cilbab" için şu değişik tanımların yapılmış olduğunu görürüz: Milhafe yani çarsaf, vücudu baştan ayağa kadar örten bir örtü; mikna'a, yani peçe, başörtünün üzerinden örtülen rida; kadının elbisesinin ve başörtüsünün üzerinden büründüğü çarsaf. (Bu tanımlar "cilbâb" kelimesinin pek çok tefsirden çıkarılan tarifinin özetidir.)

Ebu's-Suud: “Kadın cilbabı başına atar ve kenarını da göğsüne sarkıtır. Bu âyet; kadınlar herhangi bir sebeple dışarı çıkarlarsa, yüzlerini ve bedenlerini örterler anlamına gelir.” Demiştir.

Elmalılı Hamdi Yazır Ahzab Suresi 59. âyet-i kerimede geçen: "cilbablarını sarkıtsınlar, yaklaştırsınlar" ifadesini anlattıktan sonra şunları ekler:

"Bu açıklamada da iki şekil vardır:
Birisi, kaşlarına kadar başlarını örttükten sonra, büküp yüzünü de örtmek ve sadece tek bir gözünü açık bırakmak. (Bizler yetiştiğimiz zaman validelerimizin tesettür tarzı bu idi.)

İkincisi de, alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerinin ikisi de açık kalsa bile, yüzünün ekserisini ve göğsü tamamen örtmüş bulunmakdır. (1310'da Istanbul'a geldiğim zaman, Istanbul hanımlarının, bir peçe eklemek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları da bu idi.” ) (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili 6 / 351)

_Evet dedimya pek çok varidat-ı ulema ve meşayıh tesbiti sunabilirim sizlere...hakikat ayan oluyor ki , cilbab çarşaf ya da burka ya da şu bizim Erzurum taraflarının örtündüğü yada giydiği tesettüre denk düşüyor...İşte evvelemirde Ahbes ve şurekasının iğfaline maruz kalan namus budur yani çarsaf...işte kadınımızın vurulduğu yer burası , başka yerden kalkılmaz...
İşiniz ve işimiz zor...üstad N.Fazıl ın deyimiyle zorların zoru..Ama Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyma görevini de yine bize tevdi ediyor...Allah layıı veçhile amel ettirsin..amin!

özsöz: çarsaf bir elbise değil , örtüdür..vesselam!

selamün aleyküm...

Öncelikle bişeyi düzeltelim.Ben dini hiçbir emire -BANA GÖRE- yapıştırmasını yapmadım.

ne diyelim rabbim herşeyi bilendir...Ben çarşaf giymiyorum o halde tesettürlü değilim.

inşa-ALLAH rabbimin rahmet ve merhametine nail oluruz.

ALLAH celle celalüh razı olsun.

hayırlı ve bereketli günler dilerim.

selam ve dua ile.

 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
55
Konum
istanbul
Allah razi olsun .çok yerinde bir paylaşimdi .emeğinize sağlik.allah yar ve yardimciniz olsun.selametle kalin.
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
hakikatleri yazmiş sayın kardeşimiz.

çarşaf giymek bence büyük bir haya örnegidir..ama tesettür sadece çarşafdır derse biri belki duygularımı tatmin etmek için belkide gerçekten öyle düşünmedigimden karşı cıkarım..

çünkü biliyorum ki edep usturup tesettürün kıdemli dostudur...
kapanmak kolay hakkını vermek zordur..
birde malesef devir bozuk..önemli olan yerine getirdigmizin şeyin hakkını verebilmek.
herkes kendinden başlamalı işe.çarşaflı hanım kardeşlerimize ne laflar söyleniyor açıkcası ben çarşafın daha fazla dikkat çektigi kanısındayım..
hatları belli etmeyen pardesünün giyilmesi daha doğru..

inşa-ALLAH rabbimizin emrini rızası doğrultusunda eda ediyoruzdur..


Selamun Aleykum kardeş;

Kurduğunuz cümleler çok tehlikelidir...
Selef Alimlerinden günümüze kadar tüm ilmine güvenilir alimler ve Asrı Saadetten Günümüze kadar.Çarşaf'ın Örtünmeyi en güzel şekilde tamamladığını söylemişlerdir..Pardüsü ve Başörtüsü cumhuriyet döneminde Atatürk'ün çarşafa olan düşmanlığı ve yasaklamalarından dolayı sonradan alternatif olarak çıkarılmıştır.Ve malesef görüyoruz ki bu Örtünmeyi sağlayamamıştır.
 

turkistan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
-ŞEB-İ ARUS- isimli üyeden alıntı
selamün aleyküm...

Öncelikle bişeyi düzeltelim.Ben dini hiçbir emire -BANA GÖRE- yapıştırmasını yapmadım.

ne diyelim rabbim herşeyi bilendir...Ben çarşaf giymiyorum o halde tesettürlü değilim.

inşa-ALLAH rabbimin rahmet ve merhametine nail oluruz.

ALLAH celle celalüh razı olsun.

hayırlı ve bereketli günler dilerim.
selam ve dua ile.

Aleyküm Selam Muhtereme kardeşim , evveliyetle biliniz ki sizi hedef alıcı bir tavır değil benimki , Allah dan korkarım...
TürkistaN ' ın pis canı başörtülerinizin ipliğine feda olsun..vesselam!
Ama değerli kardeşim kaynaklara indiğimizde ayetin yani Ahzab suresindeki ayetin eşittir çarsaf-burka vs örtüler olarak ve bahsi mühürleyerek mümeyyiz ulema bizi aydınlatıyor..Öncelikle bunu bi defa nas ve hakiki yorumu olarak kabul etmeliyiz..çünkü kadim tatbikat zaten hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar ayandır...
İmdi hanım kardeşlerimiz basörtüsü-manto-padesü hatta üzerine panço şeklinde bir giysilenme biçimini benimsemiş olabilirler ; yooo siz tesettürsüssünüz falan diye vaveyla koparmaya gücüm yetmez , aklım kesmez...Ben sadece cilbab=çarsaf hakikatinin altını çizdim , dedim gibi gerisi akl-ı selimin tasarrufunda , Mevla çocuk memeyi takip eder gibi sahih ulemayı iz iz takip edenlerden eylesin bizleri...
Sanırım bir miktar meramım ayan olmuştur..Fi Emenilleh-i Teala!
 

Werda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 May 2008
Mesajlar
226
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Dokuz köyden kovulduk, ama dünya dokuz köyden ibaret degil... M.S Eygi'dan yine dobra dobra bir yazi, tarihini tam olarak hatirlamiyorum belki daha önce konu alinmis olabilir, kusura bakmayin, sadece paylasmak istedim....

Selam Dua ve hep Dua ile ins...




Birtakım kadınlar, sadece başlarını örtmekle İslâmî ölçülere göre örtünmüş olduklarını sanıyorlar. Tesettür sadece başını bir bez parçasıyla örtmekten ibaret değildir.

Birkaç yıldan beri bir kısım başları kapalı hanımlar, İslâm dinine ve ahlâkına yakışmayan davranışlar sergiliyorlar. Herkesi suçlamıyorum, “Bir kısım kadınlar...” diyorum. Bu gibilerin sergiledikleri uygunsuz ve yakışıksız haller hakkında örnekler vermek istiyorum:

(1) Çok aşırı ve istisna bir hadise ama yine de üzerinde durmak gerekiyor. Başı kapalı, göbeği açık kız bile görüldü, Hürriyet gazetesi resmini bastı. Akıl almaz bir şey. Binde bir de olsa, bir Müslüman kız nasıl böyle giyinebilir?

(2) Tesettür, örtünmek, saklanmak, gizlenmek, kapanmak mânâsına gelir. Binaenaleyh nâmahrem (yabancı) erkeklerin dikkatlerini çeken, cinsel arzularını tahrik eden, bakmalarına sebebiyet veren birtakım cırtlak renkli, dar elbiseler tesettürün gayesine tamamen zıttır. Öyle hanımlar görüyoruz ki, vücutlarının hatlarını dışa vuran daracık elbiselere bürünmüşler, başlarına bir eşarp sarmışlar ve sokaklarda, meydanlarda, çarşılarda, pazarlarda salına salına, kırıta kırıta, bin işve ile yürüyorlar. Ne kadar yakışıksız bir manzara...

(3) Renk kültürü diye birşey vardır. Tesettürlü bir İslâm hanımı gökkuşağı gibi rengârenk başörtülere, elbiselere bürünemez. Tesettür kıyafetinin renkleri sade olmalıdır, mat olmalıdır, göz çekmemelidir. Birtakım tesettür firmaları son birkaç yıl içinde pembe rengi ön plana çıkarttılar. Pembenin de tonları vardır, soluk pembe olsa fazla dikkati çekmez. Lakin para kazanmaktan başka bir şey düşünmeyen bir takım tesettür konfeksiyoncuları, pembenin en cırtlağını, en çirkinini moda haline getirdiler. Bunların kurbanı olan bazı başı örtülü hanımları görünce Rio karnavalını hatırlıyorum. Efendiler, hanımlar!.. Ayıptır, lütfen kendinize geliniz.

Laiklerin ve çağdaşların türban dedikleri başörtüsü, İslâm Şeriatının öngördüğü tesettür kıyafeti değildir. Tesettürün, şer’î bakımından iki veçhesi vardır:
A. Vücudunu bol bir elbise veya çarşaf ile örtecek, dikkat çekmeyecek.
B. Nâmahrem erkeklerle görüşmeyecek.
İkinci madde bu devirde artık uygulanmıyor. Bari birinci maddeyi Şeriatın istediği şekilde uygulayalım.

Müslüman bir hanım, bu devirde doktorluk, eczacılık, hemşirelik, öğretmenlik, gazetecilik ve daha bir sürü iş yapabilir. Ancak her hal ü kârda başını örtmeli ve çok sade şekilde giyinmelidir.

Birtakım cahil kadın ve kızların saçlarını deve hörgücü şeklinde topuz yapmaları İslâm dininin hoş görmediği bir şeydir. Peygamber Aleyhisselâm saçlarını deve hörgücü gibi yapıp örtünen kadınlar için “Onlar cennetin kokusunu alamayacaklardır...” buyurmuşlardır. Böylesine ağır bir Peygamber tehdidi varken nasıl oluyor da birtakım İslâm kadınları saçlarına böyle bir şekil verebiliyorlar? Bu hanımları birtakım hocalar niçin uyarmıyor?

On dört senedir Millî Gazete’de günlük yazılar kaleme alıyorum, kaç defa giyim kuşam, kılık kıyafet, başörtüsü, erkeklerin namaz takkeleri hakkında ciddi müesseseler, vakıflar, enstitüler kurulmasını, tetkikler yapılmasını, uzmanlar yetiştirilmesini teklif ettim, bu tekliflerim maalesef hiçbir ilgi görmedi.

İslâmî kesimdeki son rezaletlerden biri de “Tesettürlü Müslüman sosyete” kepazeliğidir. Sosyete, Batı medeniyetine mahsus bir şeydir. Orada kadın erkek arasında kaç göç yoktur, orada bir erkek, dekolte kıyafetli karısının yabancı bir erkeğin kollarında dans etmesine izin verir, orada yine kadın erkek karışık fısk ve fücur alemleri tertip edilir. İslâm dini ve ahlâkı böyle şeyleri kabul etmez.

Şu sosyetik tesettürlülere bakınız. Başlarını kapatmışlar, rengârenk kıyafetlere bürünmüşler ve sonra diledikleri gibi yaşıyorlar. Bir Müslüman “dilediği gibi” yaşayabilir mi? İslâm dini birtakım ölçüler koymuştur, sınırlar çizmiştir, bunlara mutlaka uyulması gerekir.

Kapalı bir İslâm hanımı yabancı erkeklerle el sıkışabilir mi?

Tesettürlü bir Müslüman kadının yapabileceği işler vardır, yapamayacığı meslekler vardır. Müslüman bir kadın “zührevî hastalıklar” doktoru olabilir mi? Elbette olamaz.

Memleketimiz yıllardan beri çok ağır bir iktisadî kriz içinde çırpınıyor. IMF’nin pençesine düştük; borç, faiz, işsizlik, sefalet bataklıklarında çırpınıyoruz. Milyonlarca vatandaş aç,sefil, perişan. Çöplüklerden ekmek toplayanlar var, üç ayda verilen 155 YTL ile geçinmeye çalışan kimsesiz, bîçare, bîkes ihtiyarlar var. Bana inanmıyorsanız fakir mahallelerin muhtarlarına sorunuz, mesela Eminönü ilçesinde Küçük Ayasofya Mahallesi muhtarına gidiniz, bilgi alınız, sefalet diz boyu. Belediye bu gibi fakirler için yemek pişirip dağıtıyor. Üç torunuyla ortada kalmış ihtiyar bir kadın her gün öğleleri gidiyor, bu Belediye yemeğinden alıyor, evde bunları ısıtacak gaz tüpü yok... Sonra birtakım tuzu kuru (kupkuru) tesettürlü sosyetik Müslüman hanımlar beş yıldızlı otellerde toplantılar, çaylar, partiler düzenliyorlar. MaaşALLAH hepsi limuzinlerle, cehennemî lüks ciplerle geziyor. Bu kadınlar kendilerini, ekmek diye bağıran açlar için “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler...” diyen kraliçe mi zannediyorlar?

Çok zengin de olsa, kocası çok yüksek bir makamda da bulunsa Müslüman kadın sorumsuzca yaşayamaz.

Ülkede bunca aç ve sefil varken beş yıldızlı otellerde fink atmak bir Müslümana yakışır mı?

Sormuşlar:
- Efendim, niçin bu lüks ve pahalı beş yıldızlı otellerde kalıyorsunuz?
- Bunun ıstırabını ben de çekiyorum. Ne çare ki ülkemizde altı ve yedi yıldızlı oteller yok!
Basra Körfezi (Haliç) ülkelerinden birinde yedi yıldızlı bir otel varmış, dünyanın en lüks oteliymiş. Bizim Müslüman sosyete böyle otellerin hasretini çekiyor.

Zengin, yüksek tabaka Müslüman tesettürlüler var güçleriyle hayır, hasenat, kültür, sanat, fakirlere yardım gibi iyi, doğru, meşru sahalarda çalışmalı ve hizmet vermelidir. Onları fakir mahallelerde, çaresizlere, düşkünlere, sefalet çekenlere yardım ederken görmek istiyoruz.

“Bizim paramız var, istediğimiz gibi giyiniriz...” Ne kadar aptalca, şeytanca, beyinsizce bir düşünce... İslâm dini lüksü, israfı, gösterişi, saçıp savurmayı, gururu, kibri yasak ediyor. Zina yapmak, şarap içmek, faiz yemek, adam öldürmek nasıl haramsa, büyük günahsa israf da böyledir. Nasıl rakı içmekten tiksiniyorlarsa, israftan da o şekilde iğrenmeleri, kaçınmaları, uzak durmaları gerekir.

Kendilerine Müslüman sosyete denilen akılsızlar güruhu Batılıları örnek alıyorlar. Peygamber ne buyuruyor?.. “Bir topluma benzeyen onlardan olur” diyor. Müslüman kadınlar için örnek ve model Peygamberin zevceleri, Ehl-i Beyti, Asr-ı Saadetteki Müslüman hanımlar, daha sonraki asırlarda yaşamış büyük ve hayırlı İslâm kadınlarıdır. Başka medeniyetlerin, hele bozuk Batı medeniyetinin kadınları tesettürlü hanımlara örnek olamaz.

Bu gibi konularda keskin hükümler vermek, kesici konuşmak gerekir.
* İslâm’da sosyete olmaz... Müslüman kadınlar “İslâmî bir sosyete” teşkil edemezler. Bunlar bozuk ve sapık davranışlardır.
* Başımı örterim ve sonra her haltı yerim... Bu da olmaz. Müslümansan Müslümanlığını bil; Şeriat, fıkıh, ahlâk-ı İslâmiye kitaplarındaki hüküm, ölçü ve sınırları hayata uygula.

Peygamber Efendimize sormuşlar: “Din nedir?”, “Nasihattir” demiş. Aynı soruyu tekrarlamışlar, yine “Nasihattir” demiş. Üçüncü defa sormuşlar, yine aynı cevabı vermiş.

Bu memlekette binlerce Ezher mezunu hoca var. On binlerce medrese mezunu, ilahiyat fakültesi mezunu, Arap ülkelerinde, Pakistan’da Şeriat okumuş hoca var. Şeyhler var, Diyanet İşleri Başkanlığı var, onun yüz bine yakın hocası var, vaizleri var; mürşidler, şeyhler, üstadlar, ağabeyler, Efendi Hazretleri, Hazret-i Muhteremler var. Velhasıl bir sürü pabucu büyük var, lakin dinî konularda yeterli, tesirli nasihat yok. Müslümanlara mutlaka nasihat etmesi gereken zatlar niçin susuyorlar?

Allı zilli, cırtlak pembeli, yırtmaç etekli, dar elbiseli, işveli birtakım tesettürlü kadınlara kim nasihat edecektir?
Bu beni aşan bir iş, zaten dokuz köyden kovulmuşum..


Mehmet Şevket Eygi



Selam, dua, dua, dua ve hep dua ile insAllah...
 

buket58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
1,331
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
selamün aleyküm avatrda ne yazıyor öğrenebilirmiyim hayırlı geceler
 

Werda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 May 2008
Mesajlar
226
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Aleykum Selam kardesim, hakkinizi helal edin, fransizca AMA CÜNKÜ yaziyor....

hayirli geceler ins...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt