istikbal
Kayıtlı Kullanıcı
Tevekkül islami mücadelenin ve Allah’a olan imanin en temel unsurlarindandir. Cenabi Allah (cc) bir çok ayette müminlerin yalnizca Allah’a dayanmasi, O’na tevekkül etmesi gerektigini buyurur. Islami mücadelenin içinde bulundugu reel/objektif sartlar her ne olursa olsun, eger müminler halis bir kalple Allah’a tevekkül etmiyorsa, o mücadelenin saglikli bir sonuca ulasmasi mümkün degildir. Zira tevekkül eden bir kalbin mükafati, iç huzuruna kavusmak ve Allah’in yardimina mazhar olmaktir. Mücadelenin zafere ulasmasi ise ancak ve ancak Allah’ in yardimiyla mümkündür.
Bir mücadelenin akibetini etkileyen sayisiz dünyevi etkenler mevcuttur. Insanoglu ise bu etkenlerin hepsini kusatmaktan acizdir. Aslina bakilirsa insan, bu etkenlerin bir tanesini bile zaman ve mekan açisindan tamamen kendi kontrolü altina alamaz. Zira insan kendini bile bu anlamda kusatamamakta, hükmü altina alamamaktadir. Korkmamasi gerektigini bildigi halde korkmakta, üzülmemesi gerektigini bildigi halde üzülmekte; zihnine söz geçirse de kalbine söz geçirememektedir. Insanin içiyle ilgili bu acziyeti, mücadelenin gidisatini ve akibetini etkileyen önemli bir unsurdur ve bu zaafiyetin tek ilaci tevekküldür. Zira Allah kisinin kalbi ile kendi arasindadir.
Insan kendini güvende hissetmedigi zaman korku, tedirginlik, telas, sikinti ve ümitsizlige kapilir. Kendini güvende hissetmesi ise, kendine yönelen ve yönelebilecek olan tehlikeleri hem kontrol altinda tutmasina, hem de savusturabilecek imkanlari elinde bulundarmasina baglidir. Bu ise imkan dahilinde degildir. Zira insan sadec görebildigi veya akledebildigi tehlikelere karsi önlem alabilmektedir. Ve tehlikeler çogu zaman arkadan (görmez yerimizden) bulur bizi. Örnegin tefrika tehlikesine karsilik Cenab-i Allah müminlerin (Ensar’in, Evs ve Hazrec’in) kalplerini birlestirdigini ve bunu yapabilmek için yeryüzünün bütün imkanlarinin bile yetersiz oldugunu bildiriyor bize:
Diger taraftan, bizim önümüze gelen bir olay, bir nesne, bir olgu sayisiz sebeplerin birbirini takip etmesi sonucu bizim karsimiza çikar. Ve bizi etkileyen her olayin, her durumun subjektif ve objektif olmak üzere iki yönü vardir. Subjektif (bizden kaynaklanan) yönün sebeplerini bizim olusturabilmemize ve kontrol edebilmemize ragmen objektif (bizim disimizdan kaynaklanan) yönün sebeplerini olusturmak ve kontrol altinda tutmak bizim elimizde degildir. Tarlamiza ektigimiz ekinden verimli bir ürün elde edebilmemiz için bizim yapabilecegimiz iyi bir tohum seçmek, zamaninda ve düzenli olarak sulamak, gübrelemek vs. Gibi seyler olabilir. Yagmurun yagmasi, rüzgarin esmesi, günesin dogmasi gibi etkenler ise bizim kontrolümüz altinda degildir, ancak, ektigimiz ürünün verimini etkilemektedir. Buradaki örnek hayatimizin bütün süreçlerinde (sosyal ve siyasal bütün iliskilerimizde) böyledir. Her olayin bir bizim etki edebildigimiz yönü, bir de bizim etkimiz disinda kalan yönü vardir. Ve olaylarin bizim etkimiz altinda olan yönü oldukça küçük ve kisitlidir.
Tevekkül Gaybi Yardimlarin Sebebidir
Bu dünyada her bir olay sebep-sonuç iliskisi içinde vuku bulur. Allah’in yardiminin müminlerin üzerine ulasmasinin en temel sebebi ise müminlerin ancak Allah’a dayanip güvenmesi, O’na tevekkül etmesidir. Eger bir hareket sadece kendi subjektif imkanlarina güveniyor ve bu imkanlari esas alarak hesap yapiyorsa, Allah’in yardimindan mahrum kalacak demektir ki, bu da, bir hareketin gücünün kendi elindeki imkanlarla sinirli olmasi anlamina gelir. Dolayisiyla tevekkül Islami mücadelede sonucu belirleyen, en temel etkendir. Islami mücadele hangi güce ve imkana sahip olursa olsun eger tevekkülden yoksun bir rotaya sahipse, varacagi yer hüsran ve hezimet olacaktir.
Tevekkül; gayba iliskin kalbi bir ameldir. Iste tam da bu yüzden gaybi yardimin sebebini olusturur. Çünkü biz, bir bilinmezle karsi karsiyayizdir ve düsmanla bizim sahip oldugumuz subjektif kosullar bizden yana gözükmemektedir. Ve buna ragmen biz görünen kosullara degil de, görünmeze umudumuzu baglarsak bu, gaybi güçleri harekete geçiren bir amel olacaktir. Zira ancak görünmeze iliskin bir tavir, görünmez bir yardimi hak edebilir. Bedir ve Huneyn günleri bu duruma iliskin birbirine zit iki güzel örnektir. Bedir’de düsman güçlü müminler güçsüzdü ve Allah’in yardimiyla zafer müminlerin oldu; Huneyn’de ise müminler güçlü düsman güçsüzdü ve subjektif kosullarin müminlerin lehine olmasi zafere ulasmak için yeterli olmadi.
Modern Dünya Tevekkül Bilincini Köreltiyor
Modern dünyada Bati, Rönesans’la birlikte gayba iliskin bütün inançlarini birakarak, yasami ve çevresini materyalist bir gözle yeniden yorumladi. Bati son üç yüz yilda, bütün gücünü evreni ve dogayi kendi kontrolü ve hakimiyeti altina almak için harcadi. Bati, Allah’a olan güvensizligin ve imansizligin bir sonucu olarak yasami seküler bir anlayisla yeniden düzenledi. Bu yasamda Allah’a yer yoktu. Dolayisiyla 20. yüzyil insani, duayi ve tevekkülü bir kenara birakarak, bütün amaçlarina, deney, anket, silah, medya gibi görsel ve sinirli verilerle ulasmaya çalisti. Bugün modern bilimlerin bütün çabasi gelecegi (gaybi) kontrol altina alabilmek içindir. Hayatinda Allah’a yer vermeyen modern insan, yarin ne olacagini bilmek istiyor. Bütün sosyal, siyasal ve dogal süreçleri kontrol altinda tutmak istiyor. Eger bugün modern bilimler bundan yüz yil sonrasiyla ilgili kendinden emin ve mütekebbir bulunuyorlarsa bu, ”Biz bugünü kontrolümüzde tuttugumuz gibi, gelecegi de (gaybi da) kontrolümüzde tutuyoruz” mesajini vermek içindir.
Ve bugün maalesef müslüman dünya da bu mesajin etkisi altindadir. Müslümanlar bugün, zulümle karsilastiklarinda tevekkül ve dua gibi gaybi ve sinirsiz bir alani etkileyen içsel dinamiklerle degil, bugünü ve sinirli bir alani etkileyen materyalist verilerle hareket ediyorlar. Bu ciddi bir sapmadir. Zira ilahi bir hareketi materyalist bir hareketten ayiran fark, bütün hesaplarini Allah’a dayanma ve O’na güvenme temeline oturtmasidir. Ama maalesef bugün içinde bulundugumuz durum böyle degildir. Müslümanlar pratik sürecin insan gücünü asan zorluklariyla yüzlestiklerinde gaybi yardimlari hareket geçirecek bir yaklasimla degil, subjektif kosullari önceleyen bir mantikla hareket ediyorlar. Elbette ki burada düsmanin içinde bulundugu durumu veya bizim sahip oldugumuz imkanlari hiç hesaba katmamamiz gerekir, demek istemiyoruz. Ancak sunu asla unutmamamiz gerekiyor ki, isterse gücün bütün unsurlarini elimizde bulunduralim, yine de Allah (CC). bizim tevekkül mantigiyla hareket edip etmememize bakacak ve bu dogrultuda ya yardimini bizden esirgeyecek, ya da yardimiyla bizi destekleyecektir.
Sonuç
Salt bu dünyanin bize sundugu verilerle sonuca ulasma düsüncesi, Bati’nin bizim zihinlerimize dayattigi bir yanilsamadir. Dünyevi süreçler maddi sebep-sonuç iliskileriyle yürüyorsa, gaybi süreçler de manevi sebep-sonuç iliskileriyle isler. Allah’in yardimini talep etmenin Kur’an’daki adi "tevekkül"dür. Tevekkül, bir mücadelenin Allah’la olan irtibatidir, bagidir. Eger bu bag güçlü degilse, yarinin belirsizligi ve bilinemezligi bizi devamli korkutacak, tavir ve davranislarimiz ürkeklesecektir. Halbuki geçmisin ve gelecegin sahibi Allah’tir ve bütün hesaplarini Allah’a dayanarak yapanlar asla yanilmayacaklardir
Hasbünallah’ü ve ni’mel-vekil: Allah ne güzel vekildir; O bize yeter.
Bir mücadelenin akibetini etkileyen sayisiz dünyevi etkenler mevcuttur. Insanoglu ise bu etkenlerin hepsini kusatmaktan acizdir. Aslina bakilirsa insan, bu etkenlerin bir tanesini bile zaman ve mekan açisindan tamamen kendi kontrolü altina alamaz. Zira insan kendini bile bu anlamda kusatamamakta, hükmü altina alamamaktadir. Korkmamasi gerektigini bildigi halde korkmakta, üzülmemesi gerektigini bildigi halde üzülmekte; zihnine söz geçirse de kalbine söz geçirememektedir. Insanin içiyle ilgili bu acziyeti, mücadelenin gidisatini ve akibetini etkileyen önemli bir unsurdur ve bu zaafiyetin tek ilaci tevekküldür. Zira Allah kisinin kalbi ile kendi arasindadir.
"Ey inananlar! Hayat verecek seylere sizi çagirdigi zaman allah ve Rasulüne uyun. Ve bilin ki Allah kisi ile onun kalbi arasina girer ve siz mutlaka O’nun huzurunda toplanacaksiniz.” (8/24)
Yüreklere genislik veren de;
”Rabbim yüregime genislik ver...” (20/25)
Sikinti veren de O’dur:
”Kalplerine sikinti ver.” (10/88)
"Ve Allah onlarin kalplerini birlestirdi. Sen yeryüzünde bulunan her seyi verseydin, yine onlarin gönüllerini birlestiremezdin, fakat Allah onlarin aralarini bulup kaynastirdi. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir." (8/63)
"Andolsun ki onlara:‘Gökleri ve yeri kim yaratti?’ diye sorsan, ‘Elbette Allah’tir derler. De ki: ‘Öyleyse bana söler misiniz, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’i birakip da taptiklariniz, O’nun verdigi zarari giderebilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilerse, onlar O’nun bu rahmetini önleyebilirler mi?’ De ki: ‘Allah bana yeter. Tevekkül edenler, ancak O’na güvenip dayanirlar.’ " (39/38)
Bu dünyada her bir olay sebep-sonuç iliskisi içinde vuku bulur. Allah’in yardiminin müminlerin üzerine ulasmasinin en temel sebebi ise müminlerin ancak Allah’a dayanip güvenmesi, O’na tevekkül etmesidir. Eger bir hareket sadece kendi subjektif imkanlarina güveniyor ve bu imkanlari esas alarak hesap yapiyorsa, Allah’in yardimindan mahrum kalacak demektir ki, bu da, bir hareketin gücünün kendi elindeki imkanlarla sinirli olmasi anlamina gelir. Dolayisiyla tevekkül Islami mücadelede sonucu belirleyen, en temel etkendir. Islami mücadele hangi güce ve imkana sahip olursa olsun eger tevekkülden yoksun bir rotaya sahipse, varacagi yer hüsran ve hezimet olacaktir.
Tevekkül; gayba iliskin kalbi bir ameldir. Iste tam da bu yüzden gaybi yardimin sebebini olusturur. Çünkü biz, bir bilinmezle karsi karsiyayizdir ve düsmanla bizim sahip oldugumuz subjektif kosullar bizden yana gözükmemektedir. Ve buna ragmen biz görünen kosullara degil de, görünmeze umudumuzu baglarsak bu, gaybi güçleri harekete geçiren bir amel olacaktir. Zira ancak görünmeze iliskin bir tavir, görünmez bir yardimi hak edebilir. Bedir ve Huneyn günleri bu duruma iliskin birbirine zit iki güzel örnektir. Bedir’de düsman güçlü müminler güçsüzdü ve Allah’in yardimiyla zafer müminlerin oldu; Huneyn’de ise müminler güçlü düsman güçsüzdü ve subjektif kosullarin müminlerin lehine olmasi zafere ulasmak için yeterli olmadi.
Modern Dünya Tevekkül Bilincini Köreltiyor
Modern dünyada Bati, Rönesans’la birlikte gayba iliskin bütün inançlarini birakarak, yasami ve çevresini materyalist bir gözle yeniden yorumladi. Bati son üç yüz yilda, bütün gücünü evreni ve dogayi kendi kontrolü ve hakimiyeti altina almak için harcadi. Bati, Allah’a olan güvensizligin ve imansizligin bir sonucu olarak yasami seküler bir anlayisla yeniden düzenledi. Bu yasamda Allah’a yer yoktu. Dolayisiyla 20. yüzyil insani, duayi ve tevekkülü bir kenara birakarak, bütün amaçlarina, deney, anket, silah, medya gibi görsel ve sinirli verilerle ulasmaya çalisti. Bugün modern bilimlerin bütün çabasi gelecegi (gaybi) kontrol altina alabilmek içindir. Hayatinda Allah’a yer vermeyen modern insan, yarin ne olacagini bilmek istiyor. Bütün sosyal, siyasal ve dogal süreçleri kontrol altinda tutmak istiyor. Eger bugün modern bilimler bundan yüz yil sonrasiyla ilgili kendinden emin ve mütekebbir bulunuyorlarsa bu, ”Biz bugünü kontrolümüzde tuttugumuz gibi, gelecegi de (gaybi da) kontrolümüzde tutuyoruz” mesajini vermek içindir.
Ve bugün maalesef müslüman dünya da bu mesajin etkisi altindadir. Müslümanlar bugün, zulümle karsilastiklarinda tevekkül ve dua gibi gaybi ve sinirsiz bir alani etkileyen içsel dinamiklerle degil, bugünü ve sinirli bir alani etkileyen materyalist verilerle hareket ediyorlar. Bu ciddi bir sapmadir. Zira ilahi bir hareketi materyalist bir hareketten ayiran fark, bütün hesaplarini Allah’a dayanma ve O’na güvenme temeline oturtmasidir. Ama maalesef bugün içinde bulundugumuz durum böyle degildir. Müslümanlar pratik sürecin insan gücünü asan zorluklariyla yüzlestiklerinde gaybi yardimlari hareket geçirecek bir yaklasimla degil, subjektif kosullari önceleyen bir mantikla hareket ediyorlar. Elbette ki burada düsmanin içinde bulundugu durumu veya bizim sahip oldugumuz imkanlari hiç hesaba katmamamiz gerekir, demek istemiyoruz. Ancak sunu asla unutmamamiz gerekiyor ki, isterse gücün bütün unsurlarini elimizde bulunduralim, yine de Allah (CC). bizim tevekkül mantigiyla hareket edip etmememize bakacak ve bu dogrultuda ya yardimini bizden esirgeyecek, ya da yardimiyla bizi destekleyecektir.
Sonuç
Salt bu dünyanin bize sundugu verilerle sonuca ulasma düsüncesi, Bati’nin bizim zihinlerimize dayattigi bir yanilsamadir. Dünyevi süreçler maddi sebep-sonuç iliskileriyle yürüyorsa, gaybi süreçler de manevi sebep-sonuç iliskileriyle isler. Allah’in yardimini talep etmenin Kur’an’daki adi "tevekkül"dür. Tevekkül, bir mücadelenin Allah’la olan irtibatidir, bagidir. Eger bu bag güçlü degilse, yarinin belirsizligi ve bilinemezligi bizi devamli korkutacak, tavir ve davranislarimiz ürkeklesecektir. Halbuki geçmisin ve gelecegin sahibi Allah’tir ve bütün hesaplarini Allah’a dayanarak yapanlar asla yanilmayacaklardir
Hasbünallah’ü ve ni’mel-vekil: Allah ne güzel vekildir; O bize yeter.
Kaynak: Mücahit Gültekin, Evrensel Mesaj Aylik Dergi, Sayı: 8 Eylül 1999
Hazirlayan: Musa Dogan