Karakter sağlamlığı olduğu kadar, beden sağlığı ve sağlamlığı da, İslâm dininin son derece önem verdiği bir konudur. Hayatın ağır yükünü kaldırabilmek ve sıkıntılarına sabredebilmek için, insanın öncelikle sağlıklı bir bünyeye ihtiyacı vardır.
Sağlıklı insan, aynı zamanda kuvvetli insan demektir. Kuvvetli mü'minin zayıf olandan daha hayırlı olduğunu Peygamberimizin (s.a.v.) sözlerinden öğreniyoruz.
Sağlam bir karaktere sahip olan insanın, ahlâken iyi olanı eyleme dönüştürebilmesi için, öncelikle sağlıklı olması şarttır. İşte bu açıdan sağlıklı olmak, aynı zamanda ahlâkî bir yükümlülüktür. Çünkü sağlığı bozuk olan bir kişi, başkalarıyla girdiği ilişkide üzerine düşeni hem yapamaz, hem de çevresindeki insanlara yük haline gelir. Bu sebepten kişinin sağlığına dikkat etmesi son derece önem arzeder.
Değerli Kardeşlerim!
İnsanın sağlığını koruması, kendisine karşı yerine getirmesi gereken ahlâkî yükümlülüklerden birisi olup bu yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için yapması gerekenleri, şu başlıklar altında toplayabiliriz:
- Temizliğe önem vermek;
- sarhoş eden ve uyuşturan şeylerden uzak durmak;
- bulaşıcı hastalıklardan kaçınmak ve son olarak da,
- dinin haram kıldığı her şeyden uzak durmaya çalışmak
Aziz Mü’minler!
Bütün nimetler gibi sıhhatin kıymeti de, elden çıkmadıkça bilinememektedir. İnsanın bu zaafını iyi bilen Peygamber Efendimiz, iş işten geçmeden bizi şöyle uyarmıştır:
"Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz:
1) Hastalık gelmeden önce sıhhatin,
2) Yaşlılık gelmeden önce gençliğin,
3) Fakirlik gelmeden önce zenginliğin,
4) Meşgûliyet gelmeden önce boş vaktin,
5) Ölüm gelmeden önce dünya hayatının...
İslâm'a göre beden, insana verilmiş bir emânettir. Bu nedenle hastalık anında tedavi yolları aranmalıdır; çünkü İslâm inancında şifası olmayan bir hastalık yoktur. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: "Yüce Allahc.c ; yarattığı her derdin şifasını da yaratmıştır" (Tecrid, c. XII, s. 75, H. No: 1920)
Muhterem Kardeşlerim!
Tedavi olup olmama konusunda fikrini soran insanlarla peygamberimiz arasında geçen şu konuşmaya dikkat edelim: Bir grup insan gelip peygamberimize;
- “Tedavi olalım mı?” soruyorlar. Peygamberimiz:
- “Evet, tedavi olunuz. Çünkü Allah, şifasını vermediği hiçbir hastalık yaratmamıştır. Şifası olmayan tek bir hastalık vardır.” cevabını veriyor.
- “Şifası olmayan hastalık hangisidir? diye sorduklarında Hz. Peygamber;
- “İhtiyarlıktır' buyuruyor." (Buhari, Edebu'l-Mufred, c.I, s. 289, H. No: 291)
İslâm dini insanların hasta olmaması için önceden gerekli her türlü tedbirin alınmasını ister. İnsanın aklî, ruhsal ve bedensel yetilerini işlemez hale getiren her türlü uyuşturucu ve sarhoş edici maddeyi yasaklar. Bulaşıcı hastalıklardan kaçınılmasını ister. Temizliğe herşeyden fazla önem verilmesini öğütler.
Görüldüğü gibi İslâm dini, sağlıklarını bozacak şeyleri serbest bırakıp sonradan insanları tedavi etmeye çalışmak yerine, sağlığın korunması için önceden gerekli her türlü tedbirin alınmasını ister. Peygamberimiz, İslâm’ın bu anlayışını çok veciz bir şekilde şöyle dile getirir: "İnsanların büyük çoğunluğu, iki nimetin değerini hakkıyla anlamakta yanılgıya düşerler. Bunlar sağlık ve boş vakittir." (Tecrid, c. XII, s. 177, H. No: 2019)
Hz. Peygamber (S.A.V.), hastalığın bir imtihan olduğunu, tüm aramalara rağmen tedavi yolunu bulamayıp hastalığa sabredenlerin günahlarının ağaç yaprakları gibi döküleceğini ve Âhiret'teki derecelerinin yükseleceğini belirterek hastalara moral vermiş, böylece en önemli ve etkili tedâvi metodunu uygulamıştır. Hastaya, hastalığın uhrevî bir kazanç olduğu inancının verilmesinden daha üstün bir tedâvi şekli düşünülebilir mi?
Sonuç olarak; sağlıklı toplumun sağlıklı fertlerden oluştuğunu göz ardı etmeyelim. Sağlıklı fert ve toplum için sağlık kurallarına ve bu konudaki uyarılara kulak verelim. Unutmayalım ki, insanlara hayat verecek, onları maddeten ve manen sağlıklı ve diri tutacak, gönüllerini manevi ölümden kurtaracak iksir, Allahc.c ve Resûlünün emir ve yasaklarına bağlılıktır. Sözlerimi, bu hakikati en güzel şekilde vurgulayan âyetin meâliyle bitiriyorum: "Ey iman edenler! Allahc.c ve Resûlü, sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, o çağrıya uyun ve bilin ki, Allahc.c kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun huzurunda toplanacaksınız." (Enfâl, 8/24)
Alıntıdır
kaynak: Eskişehir Müftülüğü
(Buhari, Edebu'l-Mufred, c.I, s. 289, H. No: 291)
Sağlıklı insan, aynı zamanda kuvvetli insan demektir. Kuvvetli mü'minin zayıf olandan daha hayırlı olduğunu Peygamberimizin (s.a.v.) sözlerinden öğreniyoruz.
Sağlam bir karaktere sahip olan insanın, ahlâken iyi olanı eyleme dönüştürebilmesi için, öncelikle sağlıklı olması şarttır. İşte bu açıdan sağlıklı olmak, aynı zamanda ahlâkî bir yükümlülüktür. Çünkü sağlığı bozuk olan bir kişi, başkalarıyla girdiği ilişkide üzerine düşeni hem yapamaz, hem de çevresindeki insanlara yük haline gelir. Bu sebepten kişinin sağlığına dikkat etmesi son derece önem arzeder.
Değerli Kardeşlerim!
İnsanın sağlığını koruması, kendisine karşı yerine getirmesi gereken ahlâkî yükümlülüklerden birisi olup bu yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için yapması gerekenleri, şu başlıklar altında toplayabiliriz:
- Temizliğe önem vermek;
- sarhoş eden ve uyuşturan şeylerden uzak durmak;
- bulaşıcı hastalıklardan kaçınmak ve son olarak da,
- dinin haram kıldığı her şeyden uzak durmaya çalışmak
Aziz Mü’minler!
Bütün nimetler gibi sıhhatin kıymeti de, elden çıkmadıkça bilinememektedir. İnsanın bu zaafını iyi bilen Peygamber Efendimiz, iş işten geçmeden bizi şöyle uyarmıştır:
"Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz:
1) Hastalık gelmeden önce sıhhatin,
2) Yaşlılık gelmeden önce gençliğin,
3) Fakirlik gelmeden önce zenginliğin,
4) Meşgûliyet gelmeden önce boş vaktin,
5) Ölüm gelmeden önce dünya hayatının...
İslâm'a göre beden, insana verilmiş bir emânettir. Bu nedenle hastalık anında tedavi yolları aranmalıdır; çünkü İslâm inancında şifası olmayan bir hastalık yoktur. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: "Yüce Allahc.c ; yarattığı her derdin şifasını da yaratmıştır" (Tecrid, c. XII, s. 75, H. No: 1920)
Muhterem Kardeşlerim!
Tedavi olup olmama konusunda fikrini soran insanlarla peygamberimiz arasında geçen şu konuşmaya dikkat edelim: Bir grup insan gelip peygamberimize;
- “Tedavi olalım mı?” soruyorlar. Peygamberimiz:
- “Evet, tedavi olunuz. Çünkü Allah, şifasını vermediği hiçbir hastalık yaratmamıştır. Şifası olmayan tek bir hastalık vardır.” cevabını veriyor.
- “Şifası olmayan hastalık hangisidir? diye sorduklarında Hz. Peygamber;
- “İhtiyarlıktır' buyuruyor." (Buhari, Edebu'l-Mufred, c.I, s. 289, H. No: 291)
İslâm dini insanların hasta olmaması için önceden gerekli her türlü tedbirin alınmasını ister. İnsanın aklî, ruhsal ve bedensel yetilerini işlemez hale getiren her türlü uyuşturucu ve sarhoş edici maddeyi yasaklar. Bulaşıcı hastalıklardan kaçınılmasını ister. Temizliğe herşeyden fazla önem verilmesini öğütler.
Görüldüğü gibi İslâm dini, sağlıklarını bozacak şeyleri serbest bırakıp sonradan insanları tedavi etmeye çalışmak yerine, sağlığın korunması için önceden gerekli her türlü tedbirin alınmasını ister. Peygamberimiz, İslâm’ın bu anlayışını çok veciz bir şekilde şöyle dile getirir: "İnsanların büyük çoğunluğu, iki nimetin değerini hakkıyla anlamakta yanılgıya düşerler. Bunlar sağlık ve boş vakittir." (Tecrid, c. XII, s. 177, H. No: 2019)
Hz. Peygamber (S.A.V.), hastalığın bir imtihan olduğunu, tüm aramalara rağmen tedavi yolunu bulamayıp hastalığa sabredenlerin günahlarının ağaç yaprakları gibi döküleceğini ve Âhiret'teki derecelerinin yükseleceğini belirterek hastalara moral vermiş, böylece en önemli ve etkili tedâvi metodunu uygulamıştır. Hastaya, hastalığın uhrevî bir kazanç olduğu inancının verilmesinden daha üstün bir tedâvi şekli düşünülebilir mi?
Sonuç olarak; sağlıklı toplumun sağlıklı fertlerden oluştuğunu göz ardı etmeyelim. Sağlıklı fert ve toplum için sağlık kurallarına ve bu konudaki uyarılara kulak verelim. Unutmayalım ki, insanlara hayat verecek, onları maddeten ve manen sağlıklı ve diri tutacak, gönüllerini manevi ölümden kurtaracak iksir, Allahc.c ve Resûlünün emir ve yasaklarına bağlılıktır. Sözlerimi, bu hakikati en güzel şekilde vurgulayan âyetin meâliyle bitiriyorum: "Ey iman edenler! Allahc.c ve Resûlü, sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, o çağrıya uyun ve bilin ki, Allahc.c kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun huzurunda toplanacaksınız." (Enfâl, 8/24)
Alıntıdır
kaynak: Eskişehir Müftülüğü
(Buhari, Edebu'l-Mufred, c.I, s. 289, H. No: 291)