Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ıslam sadece emırler ve yasaklarmıdır (1 Kullanıcı)

elifimbenim(MERHUME)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
1,642
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
64
"ISLAM SADECE EMIRLER VE YASAKLAR'MIDIR!!!!!!!!!



MÜSLÜMANLIK sadece namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekát vermek midir? Müslümanlık sadece "yap" veya "yapma" şeklinde ifade edilecek bir dizi emir ve yasaklar zinciri midir? Yani İslam’da sadece zina yapmak, kumar oynamak, içki içmek, karaborsacılık yapmak veya intihar etmek mi günahtır?

İslam’a dış kalıbı açısından bakanlar için, evet din sadece budur. Tabii ki bu saydıklarımın hepsi dindendir. Gereklidir. Ama din, daha doğrusu İslam sadece bu değildir. İslam’ın bir diğer yönü, yani haylice ihmal edilen bir terazi var ki sanıyorum sosyal yaralarımızın çoğu bu yönünün ihmal edilmesinden dolayı kangren haline gelmiştir.

Bugünkü yazımızda Hz. Peygamber’e biraz kulak kabartalım mı? Bakalım O’nun Medine mescidinden, ihmal ettiğimiz bu yönümüzü düzeltecek hangi sözler yansıyacak:

b) Kibirli olmamak lazım; çünkü kibirli kişi cennete giremez:

Evet, aynen böyle buyuruyor: "Kalbinde zerre (hardal tanesi) kadar kibir ve büyüklenme olan kişi cennete giremeyecektir. Yine kalbinde bir hububat ağırlığınca iman olan kimse de cehenneme girmeyecektir." (Müslim, İmam, 31; İbn Mace, Mukaddine, 9)

Çünkü insan büyüklenecek hiçbir şeye sahip değildir ki! Güzellikse, bunu veren Allah’tır. Akılsa, bunu lütfeden de O. Zenginlik veya makamsa, daha becerikli olan nice insan çok daha düşük şartlarda hayatını devam ettiriyor değil mi? Peki neyinle kime karşı büyükleniyorsun öyleyse? Sendeki her şey nihayet bir emanet değil mi?

Bazı álimler bu hadisin ağır vurgusunu hafifletmeye çalışmışlardır. Zerre kadar kibirli olan hemencecik cennete girmeyecek, bedelini ödedikten sonra cennete girecek demişlerdir. Yoksa ebediyen girmeyecek anlamına alınmamalı demişlerdir.

"Hububat kadar iman olan cehenneme girmez" sözünü de öyle yorumlamışlar. Yani günahları çok olsa da ebediyen cehennemde kalmaz demişlerdir. Peygamberimizin bu sözlerini duyan bir sahabi soruyor: Ey Allah’ın elçisi. Ben elbisemin ve ayakkabımın güzel olmasından hoşlanırım. Bu kibir midir?

O cevap buyuruyor: Allah güzelliği sever. (Senin bu duyguların güzel duygulardır.) Fakat kibir, hakkı tanımamak ve insanları küçük görmektir. (İbn Mace, Mukaddine 9)

c) Utanmak, hayá imandandır:

Şöyle buyurur bir gün: "Hayá imandandır. İman edenin yeri ise cennettir. Hayásızlık, kötü söz konuşmak insanlara sıkıntı verip incitir. İnsanlara sıkıntı verip incitenin yeri ise cehennemdir." (Ahmed, Müsned 10108)

Günahtan utanmak hayádır. Hak yememek hayádır. Acımak hayádır. İnsanlara zulmetmek hayásızlıktır. Meşru hayatı terk etmek hayásızlıktır. İnsanları küçük görüp onları ezmek hayásızlıktır. İnsanlara tuzak kurmak hayásızlıktır. Hayásızlık yaparken erdemli görünme hayásızlıktır.

Allah’ın adını kullanıp insanları kandırmak hayásızlıktır. İnsanları Allah’tan koparmak hayásızlıktır. Dindar görünüp samimi olmamak, secde ederken riya taşımak, Kuran’ı Kerim okurken fitne peşinde olmak hayásızlıktır. Secdeye veya Kuran’a düşman olmakta hayásızlıktır.

Allah’la samimi olmak, insanlara merhametli olmak, herkese kapıyı açık tutmak hayádır, imandır.
 

Kur'ana sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
2,706
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
49
Emeğine sağlık kardeşim,sağolasın güzel bir paylaşım olmuş.Tabiki İslam dar kalıplı bir din değil elbette.Zerreden küreye,pireden deveye ne varsa hepsini düşünmek ve ibret almak zorundayız.İnsanın ufak bir ameli belki cennete götürür,yine küçük bir amelide Allah korusun cehenneme gitmesine vesile olabilir.
Rabbım cümlemizi cennetinde,cemaliyle taltif eylesin inşaallah.
 

elifimbenim(MERHUME)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
1,642
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
64
esselamün aleyküm ve rahmetullah ve berekatühü seninde gözüne sağlık kardesim evet aslında bızim dinimiz okadar güzelkı eyer bunları her seyını dört dörtlük uygulasak ama malesef yapılmıyor allaha emanet ol kardesım hayırlı günler
 

elifimbenim(MERHUME)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
1,642
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
64



İslam’ı katıksız ve müslümanca yaşamak



Türkiye genelinde yaşayan yetmiş milyon nüfusun yüzde doksan dokuzundan fazlası müslümandır. Kendilerine bir soru tevcih edildiği zaman: “Ben de müslümanım” diye cevap veren insanlarımızın büyük çoğunluğu, maalesef İslam dinini müslümanca yaşamaktan uzaktır.



Mükellef yaşa gelmiş ve aklî muvazenesi yerinde olan her erkek ve kadın; kelime-i şehadetle girmiş olduğu İslam dininin her türlü emirleri ve yasakları ile muhataptır. Kişilerin makam ve mevkii, ekonomik gücü, servet ve sâmanı ne olursa olsun, hangi yaş ve cinsiyet grubunda bulunursa bulunsun, her müslüman, ilahî emirleri yerine getirmek, nehiylerden de son derece uzak durmak mecburiyetiyle karşı karşıyadır. Allah (c.c.) tarafından bildirilen hiçbir emirde ve hiçbir yasakta keyfîlik ve ihtiyarîlik yoktur.




Dağdaki çoban, tarladaki çiftçi, resmî veya gayr-i resmî yerlerde çalışan amir ve memur, her çeşit işçi ve işveren, asker ve sivil, devletin en tepe noktasında görevliler ile her kademedeki bürokrat; ilahi emirler, haramlar ve yasaklar karşısında müsavidir. İslam dininde hiç kimseye karşı bir ayrıcalık, bir tefrik kesinlikle söz konusu değildir. Zira İslam dininin cihanşumül bir din olmasının önemli esprilerinden biri de eşitlik ilkesine önem vermesidir.



Madem ki, Türk milleti olarak İslam’ı din olarak, Hazret-i Muhammed’i (s.a.v.) peygamber, Kur’an-ı Kerim’i de kitap olarak seçmiş; şeksiz-şüphesiz ve hiçbir zorlama olmadan kabul etmiş, yani müslüman olmuşuz, öyle ise İslam’ı gerçek manada ve müslümanca yaşamak için her şeyden önce sapasağlam, katıksız ve katkısız bir imana sahip olmalıyız. Yapmacık, göstermelik ve taklidî bir imanla ebedî olan ahiret hayatını kazanmanın çok zor, kimbilir belki de imkansız oluşu hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.



Yaratanımız katında muteber ve sağlam bir imana sahip olabilmek için, bu hususta doğru bir bilgiye sahip olmak lazımdır. İmanın hem kuvvetlenmesi, hem de yeterli derecede İslamî bilgilerin öğrenilmesi için bir müslümanın doğru ilim öğrenmeye boş vakitlerinin önemli bir bölümünü ayırması lazımdır.



Her bakımdan doğru, insana imanî açıdan yön verici bir ilim öğrenmek için ya dinî tahsile devam edilecek, ya İslamî manada kaynak özelliği olan eserler ciddi şekilde ve icap ederse tekrar tekrar okunacak, yahut da ilmiyle ve ameliyle marûf zevatın rahle-i tedrisine devam edilecek. Çünkü bizim dinimiz olan İslamiyet; beşikten mezara kadar ilmi tavsiye eder. “Benim yaşım geçti, altmış, yetmiş yaşına gelmiş bir emekliyim.” diyerek iman ile ilgili ilimleri öğrenmekten uzak kalmak yoktur bizim dinimizde.



Gerçekten müslüman isek, gerçekten geçici olan bu dünya hayatından sonra ebedî bir hayatın mevcudiyetine inanıyorsak, bu âlemde yaptıklarımızdan sonsuz âlemde mutlaka sorguya çekileceğimiz hakikatine adımız gibi inanıyorsak; hayat tarzımızı, yaşam biçimimizi dinimizin emrettiği doğrultuda düzenlemeli ve dosdoğru olmalıyız. Böylesine bir hayatın müdavimlerine hem katıksız, hem katkısız ve hem de her yönden sağlam bir iman sahibi ve doğru ilim sahibi, müslüman diyebiliriz.



İdeal bir ferdin ve ideal bir toplumun, dini inançlarına ve İslamî yapısına tavizsiz bir şekilde uyması lazımdır. Böylesine bir uygunluk hem kişileri, hem aileleri, hem de öyle bireylerin oluşturmuş olduğu toplumu huzurlu hale getirir. Cemiyet içinde arzu edilen kardeşlik, birlik ve dirlik böyle sağlanır. Dinî inançlara saygı ve onu uygulama aynı zamanda, o ülke bazında huzur getirir. İstenen birlik ve dirliğin temelleri en sağlam şekilde atılmış olur.



Sağlıklı, huzurlu, maddeten ve mânen rahat bir ortam içinde yaşamanın şaşmaz ve değişmez reçetesi, katıksız bir şekilde müslümanca yaşamaktan geçer. İnsan olduğunu, müslüman olduğunu düşünen, derin derin tefekküre dalan her insan ve her iman sahibi birey için inancını sağlamlaştırmak elzemdir. Bunun için de ilim öğrenmeye, bilgi ve kültür hazinesini her gün biraz daha artırmaya gayret etmek, bu hususta ciddi şekilde çaba sarfetmek gerekir. Böylesine bir gayretin, çabanın ve faaliyetin içinde bulunan bireyler ve toplumlar; dünyanın da, ahiretin de mutluluğuna, selametine ve saadetine nail olurlar.



Ne mutlu bunları rahat bir ortamda yerine getirebilen bahtiyar zümreye. Ve ne kadar yazık ki, şu imtihan dünyasını hay-huyla ve gaflet içinde geçiren zavallılara!..





Kaynak: Ilkadim dergisi, 10-2004
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt