Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslam Dünyasında Kimler Niçin Direniyor? (1 Kullanıcı)

El_Kassam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
232
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
İslam Dünyası'nın dört bir yanında işgal güçlerine karşı direniş gösteren "Cihadi Hareketler" hakkında bilgi vermeden önce, direnişin nedenleri üzerine birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bugün eğer Asya'dan Somali'ye kadar uzanan "Cihadi Hareketler"i ve bu hareketlerin bir araç olarak kullandıkları silahlı direnişi anlamak istiyorsak, öncelikle sebepler üzerine eğilmeli ve doğru cevaba götürecek sorular sormalıyız. Fakat haber ajanslarını ve medyayı elinde tutan Batılı Güçler, ustaca uyguladıkları dezenformatik yöntemlerle insanların sebepler yerine sonuçlara yoğunlaşmasını sağlıyorlar. Bu sebepleri görmezden gelmek ise dünyadaki şiddet sarmalının daha da büyümesine neden oluyor.

DİRENİŞİ ORTAYA ÇIKARAN FAKTÖRLER

Müslümanlar bugün acımasız bir işgal dalgasıyla karşı karşıya. Irak, Filistin, Afganistan, Patani, Çeçenistan , Keşmir, Somali, Filipinler ve Doğu Türkistan'da her gün insanlar katlediliyor. Batılı askeri güçler Müslüman Halkların dinine, onuruna, kültürüne, kimliğine, namusuna, tarihine hakaretler yağdırıyor. Müslümanların petrolleri, doğalgazları, madenleri işgal güçlerin himaye ettiği çokuluslu şirketler tarafından talan ediliyor, İslam Toprakları'nın zenginlikleri çalınıyor. Guantanamo, Bagram ve Ebu Garib Hapishanelerinde; Patani'deki toplama kamplarında binlerce Müslüman Esir son derece gayri insani şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor, çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar. Patani'de, Irak'ta, Filistin'de esir olarak tutulanlar arasında 500'den fazla kadın tutsak da var. Müslümanların en kutsal mekanları,-Mescid-i Aksa, Mekke, Ebu Hanife Camii- işgal altında. Gazzeliler sırf seçimlerde HAMAS'a oy verdikleri için açlığa, susuzluğa mahkum edilmiş durumdalar. Gazze'deki hastanelerde ilaç olmadığı için hayatlarını kaybeden Filistinlilerin sayısı çoktan 50'yi aştı. Çeçenistan'da 25O binden fazla sivil insan, Rus Kuvvetleri tarafından acımasızca katledildi. Hal-i pürmelâli böyle olan bir topluluk direnmesin, isyan etmesin, öfkelenmesin de ne yapsın. Bu şartlarda yaşayan Müslüman Halklara, savaş baltalarınızı toprağa gömün, seslerinizi çıkartmayın, silahlarınızı teslim edin demek sizce ne kadar doğrudur?


MÜSLÜMANLAR SAVUNMA SAVAŞI VERİYOR

İslam Dünyası'nda işgaller, zulümler, acılar yaşandıkça direnişler, isyanlar, başkaldırılar da büyüyerek sürecek. Müslüman Kadınların namuslarına el sürüldükçe, minicik çocuklar acımasız bir şekilde katledildikçe Müslüman Gençler arasından daha çok canlı bombalar, cihadcılar, şehadet âşıkları çıkacak. Bu savaşı Müslümanlar başlatmadı ve şu an yeryüzünün hiçbir yerinde, hiçbir toprak parçası Müslüman Halklar tarafından işgal altında tutulmuyor. Müslüman Halklar sadece bir savunma savaşı veriyorlar ve bu da son derece hukuki ve insani bir haktır. Siz eğer Bağdat'ta, Kandahar'da, Filistin'de insanların canlarını yakarsanız, bir gün; hiç beklemediğiniz bir anda sizin de canınız yanabilir. İşgal altındaki İslam Toprakları'nda yaşanan acılar bugün öfkeli, hınçlı, ruhlarında fırtınalar kopan bir gençlik yetişmesine neden oldu. Bu gençlik direnmek; hakarete uğrayan, küçük düşürülen onurunun, namusunun, dininin hesabını sormak istiyor. Bu gençlik Ebu Gureyb'de, Cenk Kalesi'nde, Telafer'de, Cenin'de Felluce'de yaşanan acıların eseridir. Batı, dün ektiği rüzgar nedeniyle bugün fırtına biçiyor ve bu fırtına her geçen gün daha da büyüyor. Artık, Bağdat, Kudüs, Kabil tehlike altındaysa, Washington, Londra, Telaviv, Paris ve Milano'da tehlike altında. Bugün Batı'dan aheste aheste çıkan ah'lar; mustazafların, mazlumların ah'larıdır. Atalarımız boşuna dememişler; "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste" diye.

Şimdi de işgal altındaki İslam Toprakların'da özgürlük mücadelesi veren "Cihadi Hareketler"i tanımaya çalışalım:

TALİBAN KABİL'E GİRER Mİ?

İşgal güçlerine karşı silahlı direnişin sürdüğü ülkeler arasında Müslüman Savaşçıların en aktif olduğu bölge şu an hiç süphesiz Afganistan. Son aylarda başta NATO Yetkilileri olmak üzere Batılı bir çok siyasetçi ve araştırmacı 7 senelik savaşın galibinin Taliban olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. NATO'ya bağlı silahlı güçler ise bu yıl hiç beklemedikleri oranda kayıplar veriyorlar. En son 10 Fransız Askeri'nin birden öldürülmesi sadece Fransa'da değil; bütün Avrupa'da büyük bir şok etkisi oluşturmuştu. Amerikan Ordusu'nun verilerine göre, 2007'den beri Taliban'ın Afganistan'ı işgal eden NATO Güçleri'ne yönelik saldırıları yüzde 40 oranında arttı. Son 3 ay içinde ise Afganistan'daki yabancı asker kayıpları Irak'taki kayıpları geçti. Taliban şu an Afganistan'ın güney bölgelerinin bir çoğunu kontrolü altında tutuyor ve gün geçtikçe de hakimiyetini daha da genişleterek Kabil'e doğru ilerliyor. Afgan Halkı'nın büyük bölümünün desteğini arkasına alan Taliban'ın bir başka avantajı ise bünyesinde son derece profesyonel savaşçıları barındıran Afgan El Kaide'si ile eylem birliği yapması. El Kaide Lideri Usame bin Laden'in, Taliban Lideri Molla Ömer'e bağlılığını bildirmesinin ardından bu iki grup arasındaki işbirliği en üst düzeye çıktı. Afganistan'daki Taliban ve El Kaide Savaşçıları İslami anlayış olarak farklı ekollere mensup olsalar da -Taliban Hanefi, El Kaide Selefi- işgal güçlerine karşı yürütülen cihad da ortak hareket ediyorlar. Ayrıca Taliban artık Afganistan'da İslam Devleti kurmak için mücadele eden 3-5 Molla'yı içinde barındıran bir oluşum olmaktan çıkarak, Afgan Halkı'nın bağımsızlık iradesini temsil eden siyasi ve askeri bir harekete dönüştü.

IRAK DİRENİŞİ VE GRUPLAR

Irak direnişi kitle olarak üç sosyal yapıya dayanıyor. Bu yapılar şunlar: "Iraklı İslamcılar, yabancı direnişçiler ve milli-dini gruplar." Direnişin ana gövdesini oluşturan Iraklı İslamcılar desteklerini daha çok Sünni Halktan alıyorlar. Iraklı İslamcılar şu an "Islah ve Cihad Cephesi" ile "Cihad ve Değişim Cephesi" isimli 2 siyasi oluşumun altında toplandılar. "Islah ve Cihad Cephesi"nin çatısı altında mücadele eden grupların en etkilileri: Irak İslam Ordusu, Mücahidler Ordusu, Irak İslami Direniş Cephesi ve Irak'ın Hamas'ı Grubu. "Cihad ve Değişim Cephesi"nin bünyesinde ise; 1920 Devrim Tugayları, Raşidin Ordusu, Rahmanın Askeri Seriyyeleri, Sultan Fatih Tugayları isimli direniş grupları faaliyet göteriyor. Irak'ta etkin olan bir başka grup ta El Kaide'nin Irak kolu olarak bilinen Irak İslam Devleti Grubu. Bu grup daha çok Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye gibi ülkelerden gelen gençlerden oluşuyor. Bu grup ABD güçlerine ve Irak'taki işbirlikçi unsurlara işgalin başından beri büyük kayıplar verdirdi. Irak'ta son zamanlarda bir hayli ön plana çıkan bir başka grup ise Ensar el İslam Grubu. Geçmiş yıllarda sadece Kuzey Irak'ta etkili olan grup, artık Irak'ın bütün bölgelerinde eylem yapabiliyor. Ensar el İslam'ın liderliğini şu an Abdullah Şafii isimli bir Kürt yürütüyor. Ensar el İslam'ın tabanı Kürtlere dayansa da, grubun içinde birçok Arap direnişçi de bulunuyor.

FİLİSTİN VE İSLAMİ DİRENİŞ

Filistin'de İsrail işgaline karşı mücadele veren direniş grupları 1975'li yıllardan önce, daha çok sol silahlı gruplardan oluşuyordu. İsrail Askerlerini öldüren, uçak kaçıran, Avrupa'daki İsrail Elçiliklerine bombalı saldırılar düzenleyen bu örgütlerin en popüler olanları ise Yaser Arafat'ın lideri olduğu Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve George Habbas'ın Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHK-C) örgütleriydi. 1987 yılından itibaren ise Mısır İhvan-ı'nın Filistin kolu olarak bilinen Hamas'ın yıldızı parlamaya başladı. Şeyh Ahmet Yasin tarafından kurulan Hamas, 1992 yılında silahlı kanadı İzzettin el Kassam Tugayları'nı oluşturarak İsrail'e karşı düzenlediği askeri eylemlerini yoğunlaştırdı. İsrail işgaliyle mücadele için ödediği büyük bedeller Hamas'ı her geçen gün daha da büyüttü ve Filistin Halkı'nın oyları Hamas'ı iktidara taşıdı. Liderliğini Halid Meşal'in yürüttüğü Hamas hem silahlı, hem de siyasi direnişi başarıyla yürütebilen dünyadaki ender örgütlerden biridir. Filistin'deki etkin silahlı gruplardan biri de 1980 yılında Fethi Şikaki ve Abdülaziz Avde tarafından kurulan İslami Cihad Örgütü'dür. İslami Cihad Örgütü'nün fikri oluşumunda özellikle Seyyid Kutub'un düşüncelerinin büyük etkileri olmuştur. İslami Cihad Örgütü, ismini ilk olarak 24 Mayıs 1982'de İsrail İşgal Güçleri ve bir Fransız elçiliğine yönelik gerçekleştirdiği bombalı eylemlerle duyurdu. Örgütün kurucusu olan Fethi Şikaki'nin 1995 yılında Malta'da MOSSAD tarafından şehid edilmesinin ardından İslami Cihad'ın liderliğine Filistinli bir akademisyen olan Dr. Ramazan Abdullah Şallah getirildi. İslami Cihad Örgütü, askeri kanadı olan Kudüs Seriyyeleri aracılığıyla İsrail hedeflerine yönelik saldırılar düzenlemeye devam ediyor.

ÇEÇENYA'DAKİ EMİRLİK İLANI

Rus işgali altındaki Çeçenistan da, Müslüman Direnişçilerin yıllardır mücadelelerini sürdürdükleri işgal altındaki bir başka İslam Coğrafyası. Mashadov, Hattap, Ebu Velid, Şamil Basayev, Sadullayev ve Ebu Hafs gibi önemli önderlerini şehid veren Çeçen Direnişi, yeni ve genç komutanların önderliğinde Ruslara karşı verdiği mücadeleyi sürdürüyor. Abdulhalim Sadullayev'in ardından liderliğe seçilen Dokko Umarov'un 7 Kasım 2007'de Çeçen İçkerya Cumhuriyeti'ni (ÇİÇ) feshedip Kafkasya Emirliği'ni ilan etmesiyle Çeçen Direnişi yapısal bir değişiklik gerçekleştirdi. Emirlik ilanıyla, savaşı Çeçenistan Topraklarından çıkarıp Kafkasya'nın geneline yayan Umarov'un bu kararı Çeçenistan'daki mücadele için büyük bir devrim anlamına gelmektedir. Çeçen Direnişi'nin geçmişte siyasi olarak bağlı olduğu Çeçen İçkerya Cumhuriyeti'nin anayasası İslami olmayan seküler ilkelerden oluşuyordu. Dokko Umarov, emirlik ilanıyla hem Çeçen Direnişini daha disiplinli ve örgütlü bir yapıya kavuşturdu, hem de direnişi tam bir İslami çizgiye oturtmuş oldu. İçlerinde bazı yabancı Mücahidleri de barındıran direnişçiler şu an hem Çeçenistan'ın içinde, hem de Kafkasya'nın diğer bölgeleri olan Kabardey-Balkar,Karaçay-Çerkesya ve Kuzey Osetya'da Rus İşgal Güçlerine karşı operasyonlarını sürdürüyorlar.

KEŞMİR VE HİZBÛL MÜCAHİDİN

1947 yılından beri Hindistan'ın işgali altında bulunan Keşmir'de silahlı direniş hareketleri ilk defa Hindistan Askerlerinin Müslüman kadınları kaçırmaya başlamasına tepki olarak ortaya çıktı. Keşmir'de bugün yaklaşık 15 silahlı direniş grubu Hindistan işgaline karşı mücadele veriyor. "Birleşik Cihad Konseyi" adı altında bir üst çatı oluşturarak birlikte hareket etme kararı alan direniş hareketlerinin en güçlüsü Hizbûl Mücahidin Grubu'dur. Birleşik Cihad Konseyi'nin başkanlığını da aynı zamanda Hizbûl Mücahidin'in lideri olan Emir Selahaddin yürütüyor.1989 yılında silahlı direnişe başlayan Hizbûl Mücahidin, rahmetli Mevdudi tarafından kurulan Cemaati İslami tarafından da yoğun şekilde destekleniyor. Keşmir'de cami arazilerinin üzerine Hindu tapınakları yapılmak istenmesi üzerine başlayan ve 2 aydır süren gerginlik sürecinde Hizbûl Mücahidin halka isyan çağrısı yaptı ve Hindistan hedeflerine yönelik üst üste düzenlenen bombalı saldırıların birçoğunu da üstlendi. Hizbûl Mücahidin Grubu'ndan sonra Keşmir'de en etkili olan grup ise Leşker-i Tayyibe Grubu'dur. Hafız Muhammed Said tarafından kurulan Leşker-i Tayyibe, düşünce olarak selefî ekole yakın durmaktadır. Bedir Grubu, Ensarlar Cemaati ve Mücahidler Hareketi de Keşmir'in özgürlüğü için direnen grupların önde gelenleri arasında sayılabilir.

SOMALİ'DEKİ GENÇ MÜCAHİDLER HAREKETİ

Yıllardır iç savaş nedeniyle kaos ortamının hakim olduğu Somali'de, 2006 yılının ortalarında İslami Mahkemeler Birliği ilk olarak güney Somali'nin ana bölgelerini ele geçirdi. Daha sonra toprak ağaları tarafından yürütülen terör faaliyetlerine son veren İslami Mahkemeler Birliği, Başkent Mogadişu'ya girerek İslam Devleti'ni ilan etti. 6 ay içinde Somali'deki kabile savaşlarının tamamını bitiren İslami Mahkemeler Birliği sayesinde ülkeye huzur ve güven geldi. Şeyh Yusuf Şerif'in liderliğindeki İslam Mahkemeleri'nin iktidara gelmesiyle Somali'nin yeraltı zenginliklerini artık sömüremeyen ABD, bölgedeki en önemli müttefiği olan Etiopya ile birlikte İslam Mahkemeleri'nin yönetimine son verip ülkeyi işgal etti. İslam-i Mahkemeler Birliği'ne bağlı Müslüman Direnişçiler uzun bir süredir bölgedeki işgal güçlerine karşı amansız bir savaş veriyor. İslam Mahkemeleri Birliği, genelde iki eğilime sahip olan Müslüman Savaşçıları bünyesinde barındırıyor. Birinci eğilim; İhvan-ı Müslimin ekolünü benimseyen Müslüman Savaşçılar, diğer eğilim ise Selefiler. Somali'de işgal güçlerine karşı verilen silahlı direnişte kendilerini " Genç Mücahidler Hareketi" diye isimlendiren bir grup, gerçekleştirdiği eylemlerle son 5 aydır bir hayli ön plana çıktı. Genç Mücahidler Hareketi aslında önceden İslami Mahkemeler Birliği'nin askeri kanadını oluşturan askeri bir gruptu. İslami Mahkemeler Birliği, ismini kısa bir süre önce "Somali'nin Yeniden Özgürlüğü Birliği" şeklinde değiştirip ABD Destekli mevcud Somali Yönetimi ile görüşmelere başlayınca Genç Mücahidler Hareketi, Mahkemeler Birliği'nden koparak El Kaide'ye bağlandığını açıkladı. ABD tarafından "terör örgütü" listesine alınan Genç Mücahidler Hareketi'nin lideri şu an Ebu Mansur isimli Somalili bir genç. İçinde Arap Savaşçıları da barındıran Genç Mücahidler Hareketi, başkent Mogadişu dışındaki tüm bölgelerde şu an bir hayli etkin konumda.

PATANİ DİRENİŞİ GÜÇLENİYOR

Patani'deki silahlı direniş de tıpkı, Afganistan, Filistin, Irak, Çeçenya ve Afganistan'da olduğu gibi Müslüman Savaççılar tarafından yürütülüyor. Budist Tayland Hükümeti'nin zulmüne karşı mücadele eden Patanili Direniş Grupları son 5 yıldır bir hayli güçlendi. Bugün sayıları 16'yı bulan direnişçi hareketlerin en güçlüsü "Patani Halk Kurtuluş Cephesi"dir. Cephenin çatısı altında irili ufaklı bir çok grup bulunuyor. Son yıllarda dikkat çeken diğer bir direniş grubu da, "Patani İslami Mücahidin Hareketi"dir. Afganistan'dan dönen bir grup Patani'li savaşçı tarafından kurulan bu hareket, son 5 yıldır daha etkili hale geldi. "Patani Birleşik Özgürlük Örgütü" de bölgedeki en köklü ve güçlü gruplardan biridir. Bu grubun liderliğini bir süre önce Şam'da vefat eden Kebir Abdurrahman Tenvira yürütüyordu. Grup yeni liderini önümüzdeki aylarda yapacağı geniş katılımlı bir kongreyle seçeçek.

 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Allahcc yollarını açık,
bıçaklarını keskin,
mermilerini isabetli,
ayaklarını ALLAHCC yolunda sabit,
yüreklerini cesur eylesin..
Allahcc zaferler nasip eylesin İslam ordularına..
YIKILSIN KÜFÜR DÜZENİ...
BOZULSUN NERONLARIN OYUNU...
UYANSIN KARDEŞ BİLDİKLERİMİZ GAMSIZ UYKULARINDAN...
Allahcc yar ve yardımcınız olsun gönüldaş...
BESMELE...SELAM...DUA..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
İNGUŞETYA'DA BÜYÜK SALDIRI!


Rusya'nın İnguş Cumhuriyeti'nde emniyet müdürlüğü binasına bombalı saldırı düzenlendi. Bina yıkıldı, parçaları yüzlerce metre uzaklara saçıldı, 19 kişi öldü.

Rusya'ya bağlı İnguşetya Cumhuriyetinin başkenti Nazran'da polis binasına yapılan bombalı saldırıda ölü sayısının 19'a yükseldiği bildirildi.

Ölenler arasında polisler ve sivil vatandaşların olduğu belirtildi. Saldırı sonucu 57 kişinin de yaralandığı kaydedildi. Saldırının bomba yüklü araçla yapıldığı ifade edildi.

Ria Novosti ajansının haberine göre, Nazran Emniyet Müdürlüğüne yapılan intihar saldırısında 19 kişinin ölmesi ve 9'u çocuk 70 kişinin yaralanması nedeniyle İnguş Cumhuriyeti'nde 3 günlük yas ilan edildi.

İÇTİMA SIRASINDA VURDULAR

Emniyet müdürlüğüne sabah içtimasının yapıldığı sırada, yerel saatle 09.00'da düzenlenen saldırıyla bina tamamen yıkıldı ve parçaları yüzlerce metre uzaklara saçıldı. Çevredeki binaların hasar gördüğü ve 20'den fazla otomobilin yandığı patlamada kullanılan patlayıcının türü ve miktarı henüz belirlenemedi.

RUS YANLISI OLAN İNGUŞETYA LİDERİ: "BENİM İÇİN ÖLÜM FERMANINI UMAROV VERDİ"

Daha önce suikast saldırısı sonucu ağır yaralanan ve geçtiğimiz günlerde iyileşerek görevinin başına dönen İnguşetya Cumhurbaşkanı Evkurov, kendisine yönelik silahlı saldırının arkasında ayrılıkçı Çeçen lider Doku Umarov'un olduğunu belirtti. Rus Russkaya Slujba Novostey radyosuna konuşan Evkurov, "Benim için ölüm fermanını Umarov verdi. Yakında hepsini yakalayacağız." diye konuştu.
LiveImages_Foto+Haber_%C4%B0ngu%C5%9Fetya%27da+b%C3%BCy%C3%BCk+sald%C4%B1r%C4%B1_03.jpg

LiveImages_Foto+Haber_%C4%B0ngu%C5%9Fetya%27da+b%C3%BCy%C3%BCk+sald%C4%B1r%C4%B1_23.jpg

LiveImages_Foto+Haber_%C4%B0ngu%C5%9Fetya%27da+b%C3%BCy%C3%BCk+sald%C4%B1r%C4%B1_09.jpg

KAYNAK: AJANSLAR/ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ


 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
10469kix4.jpg

Tâliban rejimi
Afganistan35 senedir rahat yüzü ve barış görmedi. Önce Sovyet istilâsına uğradı. Şimdi de AB ve müttefiklerinin işgali altında. Orada ölüm, açlık, sefalet, haksızlık, zulüm, işkence kol geziyor.
Bu İslâm ülkesi bu felâketten nasıl kurtulacak?
Afganistan Müslümanları Arabistan, Pakistan ve İran Müslümanlarından daha dindardır.
Afganistan'da islâmî bir rejimden başkası ayakta duramaz.
Şu anda Batılıların desteklediği Afgan rejimi gırtlağına kadar kokuşmaya batmıştır.
Amerika bu ülkeye saldırmış, oradaki meşru Tâliban rejimini devirmiştir. Ülke tekrar eski idarecilerine teslim edilmezse durum daha da kötüleşecektir.
ABD ve müttefiklerinin Afgan savaşını kazanmaları mümkün ve muhtemel değildir. Tarih boyunca hiçbir saldırgan ve istilâcı güç orada tutunamamıştır.
Afganistan, uluslararası bir anlaşma ile Tâliban'a teslim edilmelidir.
Tâliban orada Şeriat'a dayalı bir rejim kuracakmış. ABD ve AB'nin buna karışmaya hakları yoktur.
Tâliban vaktiyle ne yapmıştı?
Beş vakit namaz kılmayı mecburî kılmıştı.
Alkollü içkileri yasaklamıştı.
Kadınların açılmasına izin vermemiş, sıkı bir tesettür uygulamıştı.
Sinemalardaki ahlâksız filmleri yasaklamıştı.
Kumarı ve talih oyunlarını yasaklamıştı.
Karma okulları kaldırmıştı.
Zinaya, fuhşa çok ağır cezalar vermişti.
Bu saydıklarım birer kötülük değildir. İslâm'ın emridir.
Tâliban,Afganistan'a iç barış ve güvenlik getirmişti. Halk can, mal, ırz ve namus, inanç özgürlüğüne sahip olmuştu.
Tâliban rüşvete, soyguna, sömürüye imkân ve fırsat vermemiştir.
Tâliban hiçbir zaman terörist olmamıştır.
Yabancıların, İslâm düşmanlarının, kokuşmuş bir medeniyet mensuplarının dindar bir İslâm ülkesine karışmaya, saldırmaya hakları yoktur.
Dünya üzerinde on kadar medeniyet vardır. Afganistan, İslâm medeniyeti ve kültürü havzasında yer almış bir ülkedir. Ona zorla dinsizlik, ahlâksızlık, iffetsizlik, açıklık saçıklık, içki, kumar, fuhuş, seks serbestliği empoze edilemez. Böyle bir şey insan haklarına ve bilgeliğe aykırıdır.
Her ülkenin halkının, kendi dinine ve inançlarına uygun bir hayat sürme hakkı vardır.
Avrupalılar zinayı suç saymıyorlar. Bu onlara kalmış bir şeydir. Müslüman halklara ve ülkelere, siz de zinayı suç saymayacaksınız diye baskı yapmaya hakları yoktur. İslâm dini zinayı büyük günah ve suç saymış, Şeriat zinaya çok ağır ceza vermiştir.
Amerika, Hıristiyan bir devlet olarak 1929'da alkollü içkileri yasaklamıştı. Müslüman bir ülke aynı yasağı koyarsa buna kimsenin karışmaya ve karşı koymaya hakkı yoktur.
Amerikan ve Avrupa hayat tarzı Afganistan halkına uymaz. Afganistan'ın sosyal ve kültürel bünyesi böyle bir hayatla uyuşmaz.
Amerika ve Avrupa Afganistan konusunda hiç gerçekçi ve bilge bir tavır sergilemiyor.
Ben bir Müslüman olarak Tâliban'ı (bazı sertliklerini ve aşırılıklarını kabul etmemekle birlikte) beğeniyor ve destekliyorum. Batılılar ise inançları ve inançsızlıkları dolayısıyla beğenmiyorlar. Beğenmiyebilirler... Lakin çok iyi bilsinler ki, Tâliban onlar için ehven-i şerreyndir.
Bir anlayabilseler.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasında ve çökmesinde Afganistan savaşının büyük rolü olmuştu. Sanırım ABDimparatorluğu da aynı sebepten batacaktır.
M.Şevket Eygi..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
12.jpg


Hamas'ın 22. yıl kutlama törenlerine yüzbinlerce insan katıldı...
Hamas'ın 22. kuruluş yıldönümü etkinlikleri için, Gazze kentinin batısındaki El Ketibe meydanını onbinlerce Hamas üyesi ve destekçisi doldurdu. Başlarında yeşil şapka ve bandanaları, yeşil bayrakları ile meydanı yeşile çeviren Hamas destekçilerinin sayısının 200 bin kişiyi aştığı söylenirken, Hamas'a bağlı El Aksa televizyonu katılanların sayısını milyon olarak ifade etti.



Yıldönümü kutlamaları nedeniyle Gazze Şeridi çapında resmi dairelerin ve okulların tatil edildiği bugün binlerce taraftar, öğle namazı sonrası El Ketibe meydanına geldi. Sokaklarda Hamaslılar motosikletlerle gösterilere katılırken, turlayan araçlarda da Hamas bayrakları sallandı; binalar da Hamas bayraklarıyla süslendi.


Hamaslı milletvekilleriyle birlikte gösteriye katılan fiili yönetimin Başbakanı İsmail Haniye de konuşmasına kalabalıklara Hamas ve Filistin bayraklarını sallayarak başladı. Haniye uzun konuşmasında Hamas'ın asla silah bırakmayacağını, İsrail'i de asla tanımayacağını söyledi. Haniye, Filistinli grupların yardımı ile Hamas hareketinin Gazze'yi bağımsızlığa kavuşturduğunu belirtip, "Hamas Gazze'de İslami bir emirlik kurmayacak. Hamas'ın asıl amacı, tüm Filistin topraklarını bağımsızlığa kavuşturmaktır" dedi. Haniye, Hamas'ın tüm Filistin toprakları geri alınıncaya kadar direnişi sürdüreceğini kaydetti.


Haniye, İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi'ne Dökme Kurşun olarak adlandırdığı operasyonun başarıya ulaşamadığını, Allah'ın Gazze halkına güç ve irade verdiğini ve bugünkü kutlama törenlerine eriştiklerini söyledi.

Haniye, Hamas'ın hem direnişte hem hükümette hem de adalet sağlamada çok güzel bir örnek oluşturduğunu da söyledi.

Gazze Şeridi'ne uygulanan ambargoya da değinen Haniye, bunun amacının Filistin halkının iradesini kırmak olduğunu, ancak bunun asla başarılamadığını anlattı.

Haniye ayrıca El Fetih'i ve diğer Filistinli grupları, Mısır'ın arabuluculuğunda sürdürülen diyalog görüşmelerini gerçekleştirmeye çağırdı.



BATI ŞERİA'DA YASAK VAR

Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın yönetimindeki Batı Şeria'da ise Hamas'ın 22. yıldönümü kutlamalarına izin verilmedi. Filistinli bir güvenlik yetkilisi, yasaklama kararının Filistin Yönetimince alındığını belirtirken, yasaklamaların yaklaşık son 4 yıldır geçerli olduğunu da kaydetti.

Hamas da yaptığı açıklamada, Batı Şeria'daki mensuplarının, kutlama etkinlikleri yapmasını engellemek için gözaltına alındığını, polis karakollarına çağrıldığını öne sürdü.

Açıklamada, Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin Hamas lider ve mensuplarından 150 kişiyi gözaltına aldığı, ayrıca bin dolayında kişinin de karakollara çağrıldığı kaydedildi.

Açıklamada, El Halil, Beytüllahim, Ramallah, Nablus, Tulkarem, Cenin ve Kalkilya gibi kentlerle bazı kasabalarda, Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin sokak sokak herhangi bir etkinliği önlemek için devriye gezdikleri kaydedildi.
Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin, Hamaslılara kamuya açık herhangi bir eylem, toplantı vs düzenlemeyeceklerine yönelik taahhütname imzalattıkları belirtildi

Dünya Bülteni
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
İsrail televizyonu: Hamas mitingi ürkütücü

16 Aralık 2009
Kanal 10, Hamas'ın yıldönümü etkinliğinde toplanan kalabalık için 'ürkütücü' yorumu yaptı.
İsrail'in Kanal-10 televizyonu, Hamas'ın 22. kuruluş yıldönümü münasebetiyle Gazze'de düzenlediği etkinliğe katılan yüzbinlerce kişinin görüntüleri yayınlayarak, konuyla ilgili bazı uzmanların görüşlerine yer verdi.

Filistinhaber'e göre Kanal-10 televizyonu, Hamas'ın düzenlediği etkinliğe 400 bin kişinin katılmasının gerçekten ürkütücü olduğunu kaydetti.

Kanal-10 televizyonu, en fazla izlenen programında Gazze'de yapılan etkinlikle, Başbakan İsmail Heniyye'nin etkinlikte yaptığı konuşmaya da genişçe yer verdi.

Kanal-10 televizyonunun Hamas'ın kutlamaları ile ilgili görüşlerine başvurduğu uzmanların ise farklı değerlendirmeleri oldu. Bazıları Hamas'ın sadece Gazze'nin kurtarılmasıyla yetinmeyeceğini, bütün Filistin topraklarını kurtarmak için çalışacağını belirtirken, bazıları da Heniyye'nin bu konuşmasında daha çok Abbas ve Fetih'e mesaj göndererek, Batı Şeria'nın da özgürleştirilip Gazze ile birleştirileceğini ima ettiğini ifade ettiler.

Bunların yanı sıra başka analistler ise, Başbakan Heniyye'nin yaptığı konuşmayı ciddiye almak gerektiğini belirterek, Heniyye'nin konuşmasında işgal devletini kast ederek, 1948 ve 1967 yıllarında işgal edilmiş toprakları kurtaracaklarını açıkça söylediğini dile getirdiler.

Kanalın Arapça bölümü muhabiri Tisivi Yahzekili ise yaptığı değerlendirmede şöyle dedi: "Hamas'ın kuruluş yıldönümünde 400 bin insanın toplanması, hiçbir Arap ülkesinde olmayan bir gücün ifadesidir. Hamas çok kısa bir süre içinde halkın güvenini ve sempatisini kazanmayı başarmıştır. Hamas şu anda halkın kendisidir. Yüz binlerin kalbinde yaşıyor."

Hamas'ı bitirmenin veya yok etmenin çok zor olduğunu belirten Yahzekili, "Çünkü artık o toplumsal bir harekete dönüşmüş ve yüz binlerin kalbinde yer etmiştir. Filistin seçimlerinde gösterdiği başarı onun etkisini ve köklü oluşunu gösteriyor. Kalplerde yaşayan bu hareketi yok etmek artık imkânsızdır" dedi.


hamas-miting.jpg


hamas-miting1.jpg


hamas-miting3.jpg




 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Taliban geri mi dönüyor?

06 Şubat 2010
Afganistandaki Taliban Kamplarına giren tek Türk Gazeteci Adem Özköse Taliban ile ilgili merak edilen soruları cevapladı.
NATO’ya bağlı güçlerle Afgan direnişçiler arasında yaşanan savaş her geçen gün daha da şiddetlenirken gözler tekrar Taliban’a çevrildi. Uzmanlar Taliban’ın bu sefer eskisinden çok daha güçlü bir şekilde geri dönmeye hazırlandığını ifade ediyorlar. Afganistan’ın hâlihazırdaki Devlet Başkanı Hamid Karzai de Taliban’a barışma, uzlaşma yönünde mesajlar gönderiyor. Biz de Taliban Kamplarına giren ilk Türk Gazeteci olarak bilinen Savaş Muhabiri Adem Özköse ile Afganistan ve Taliban merkezli bir röportaj gerçekleştirdik. Sorularımıza son derece çarpıcı cevaplar veren Özköse ile yaptığımız röportajı ilgiyle okuyacaksınız.

sutunhaberkapakkk.jpg
Röportaj: Metin Doğruyol


-Basında sık sık Taliban’ın Afganistan’da her geçen gün daha da güçlendiğine, Taliban’ın direnişinin son aylarda zirve yaptığına dair haberler yayınlanıyor. Taliban’ın bu denli güçlenmesini neye bağlıyorsunuz?

Afganistan’daki Taliban Yönetimi devrildikten sonra bu hareket kendi içinde bir takım gelişmeler yaşadı. Taliban önceden bir grup molla tarafından yönetilen ve Pakistan’daki medreselerde eğitim gören Peştun asıllı öğrenciler arasından destek bulan bir hareketti. Fakat Taliban artık bir fikir haline geldi. Afgan halkının büyük bir kısmı, hatta Veziristan’dan Swat’a kadar olan bölgedeki insanlar zamanla Talibanlaştılar. Amerika Afganistan’da klasik bir direniş örgütü ile değil; bir halkla savaşıyor. Bugün bölge halkının bağımsızlık ve özgürlük ruhunu da Taliban temsil ediyor. Amerika’da Senlis Konseyi isimli itibarlı bir düşünce kuruluşu var. Senlis Konseyi geçtiğimiz aylarda Afganistan’la ilgili önemli bir rapor yayınladı. Bu raporda “NATO Afgan halkının kalbini ve yüreğini kazanma savaşını kaybetti. Afgan halkının kalbini Taliban kazandı.” şeklinde bir ifade vardı. Bu tespit çok önemli. Bir direniş hareketi kitleselleşip bir halk hareketine dönüştüğü andan itibaren aslında verdiği savaşı kazanmıştır. Geriye artık sadece askeri zafer kalır. Taliban’a karşı savaşan Amerika ve NATO’nun işi bundan sonra çok zor.

-Taliban yönetiminin devrilip, NATO’ya bağlı güçlerin Afganistan’a girmesiyle ülkede neler değişti? Taliban dönemiyle, Karzai yönetimi arasında bir kıyaslama yapar mısınız?

Afganistan’da bulunduğum dönemde bir bakkala girmiştim. Bakkalın sahibiyle sohbet ederken; “Taliban yönetimi zamanında Afganistan’da güvenli bir ortam vardı. Hırsızlık, yol kesme gibi olaylar yaşanmıyordu. Taliban düşüp Karzai Hükümeti kurulunca Afganistan’da huzur kalmadı. Bakkal dükkanım Taliban Hükümeti düştükten sonra 5-6 sefer hırsızlar tarafından soyuldu.” demişti. Taliban Afganistan’ı güvenli bir hale getirip; hırsızlık, yol kesme gibi faaliyetleri sona erdirdi. Afganistan gibi bir ülkede bunları başarmak çok zor. Taliban zamanında afyon üretimi Afganistan’ın tarihinde olmadığı kadar alt seviyelere indi. Hatırlarsanız bizzat Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan bir raporda 2001 yılından sonra Afganistan’daki afyon üretiminin yüzde 80 oranında arttığı ifade edilmişti. 2001 yılı tam da Taliban Hükümeti’nin devrilip NATO’ya bağlı güçlerin ülkenin yönetimini devraldığı döneme denk geliyor. Karzai döneminde Kabil’e genelev açıldı. Afgan halkı fakirdir, pek fazla kültürlü değildir; fakat dindardır. İslam’a, Afgan halkının kültürüne aykırı teşebbüsleri asla affetmez. NATO güçlerinin ve Karzai’nin İslam’a aykırı olan bu tür teşebbüsleri de Taliban’ın güçlenmesini, halkın desteğini arkasına almasını sağladı. Bugün Afganistan’ın büyük bir kısmı resmi olmasa da Taliban’ın kontrolünde. Bunu bütün dünya biliyor. Afganlılar aralarındaki davaları çözmesi için Karzai Hükümeti’nin mahkemeleri yerine, Taliban tarafından açılan mahkemelere başvuruyorlar. Bu mahkemeler resmi olmasalar da Afgan halkı arasında Karzai Hükümeti’nin mahkemelerinden daha fazla bir itibara sahipler.

taliban1.jpg
-Taliban’la ilgili dünya ve Türk kamuoyunda çizilen olumsuz bir imaj var. Taliban mensupları aşırı taassup sahibi, hiçbir şey bilmeyen, mağara adamları gibi gösteriliyor. Siz Afganistan’a gidip, Taliban kamplarına giren bir gazeteci olarak nasıl bir Taliban’la karşılaştınız?


Amerika ile Irak arasında yaşanan Körfez Savaşı’nı hatırlarsınız. Pentagon’un yayın haklarını CNN’e verdiği Körfez Savaşı’nı bütün dünya ABD’nin kontrolündeki CNN Kanalı’ndan seyretti. CNN savaş boyunca izleyicilere tek bir Iraklı cesedi bile göstermedi ve bu konu hakkında herhangi bir haber vermedi. Fakat savaş bitince aslında savaş esnasında 400 bine yakın Iraklının ABD’nin bombalarıyla hayatlarını kaybettiklerini öğrendik. İşte medya böyle bir şey.

-İnsanların zihinlerini, fikirlerini medya vasıtasıyla istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar.

Evet. Ben Afganistan’daki Taliban Kamplarında son derece temiz, saf ve dindar insanlarla karşılaştım. Size bir itirafta bulunmak istiyorum. Afganistan’a gitmeden önce medyada Taliban ile ilgili yayınlanan haberler benim zihin dünyamı da etkilemişti. Taliban ifadesi benim zihnimin derinliklerinde de kimi zaman korkuya ve tedirginliğe neden oluyordu. Fakat Afganistan’a gidip Taliban’ın ileri gelen yöneticileri ve Taliban’a bağlı savaşçılarla haftalar süren görüşmeler yapınca Taliban konusunda yanıldığımı ve dünyanın da Taliban konusunda kandırıldığını fark ettim. Bir atı sebepsiz yere öldürdüğünüzde insanlar size karşı çıkarlar ve sizi bir cani olarak görürler. Fakat insanları atın bulaşıcı bir hastalık taşıdığına, eğer atı öldürmezseniz bir çok kişinin attan bulaşacak hastalık nedeniyle öleceğine ikna ederseniz atı öldürmeniz normal, hatta faydalı bir davranış olarak görülür. Siz de insanların gözünde bir cani değil de; faydalı bir iş yapmış birisi olursunuz. Amerika’ya yakın güç odaklarının kontrolü altında olan medya Taliban konusunda insanları ikna etti. İnsanlar da bulaşıcı hastalık taşıdığına inandıkları atın öldürülmesine seslerini çıkarmadılar.

taliban2.jpg
-İnsanların zihninde Taliban’la ilgili bir takım olumsuz düşüncelerin oluşmasında Taliban’ın hükümet olduğu dönemlerde gerçekleştirdiği bazı uygulamaların da etkisi olmadı mı?


Taliban Afganistan’ı yönetirken hiç hata yapmadı demiyorum. Bütün hükümetler gibi Taliban Hükümeti’nin de bazı hataları olmuştur. Fakat “Taliban Hükümeti” denilince zihnimizde niçin sadece yıkılan Buda Heykelleri canlanıyor? Bu soruyu kendimize sormamız lazım. Taliban Hükümeti zamanında İslami asalete uygun son derece önemli uygulamalar ve tavırlar da sergilendi. O dönemler Çin Yönetimi’nin zulmünden kaçan 150 kadar Uygur Türkü Afganistan’daki Taliban Hükümeti’ne sığınmıştı. Bu 150 Uygur Müslüman’ı Çin’e iade edildikleri takdirde anında idam edileceklerdi. Çin , Taliban’ın bu 150 Uygur’u kendine vermesi karşılığında Afganistan’ın en önemli yollarını son derece modern tarzda inşa edeceğini açıkladı. Ayrıca o dönemler Çin ile Taliban Hükümeti’nin arasında her hangi bir problem yoktu. Taliban Hükümeti Çin ile arasının bozulması pahasına bu insanları sırf Müslüman oldukları ve kendisine sığındıkları için Çin’e teslim etmedi. Taliban Hükümeti’nin gösterdiği bu tavrı bugün hangi İslam Ülkesi’nin yöneticisi gösterebilir?

-Amerika Taliban’ın şiddetli direnişine rağmen Afganistan’ı kontrol etme konusundaki kararlılığını sürdürüyor. Afganistan’ın kontrol altında tutulması Amerika açısında niçin bu kadar önemli? Amerika’nın Afganistan’da ne tür çıkarları var?

Hazar kaynaklarının dünyaya aktarılması için en ucuz ve en kısa yol Afganistan’daki geçitlerdir. Bu geçitler dünyanın en stratejik bölgeleri arasında sayılıyor. Amerika Afganistan’ı işgal altında tuttuğu sürece bu geçitlerden faydalanacak ve gelecekte Hazar kaynaklarını bu geçitlerden aktarmak suretiyle büyük bir gelir elde edecek. Fakat şu da unutulmamalıdır ki; Afganistan’ı işgal etmeye yeltenen devletlerin hiçbiri direnişçi bir halk olma özelliği taşıyan Afgan halkına karşı uzun süreli bir başarı sağlayamamıştır. Büyük İskender’in orduları Afganistan’ın Hayber Geçidi’ni aşamamışlardı, Çinliler de Afganistan’da durduruldular, Biritanya Ordusu Pakistan, Hindistan gibi ülkeleri pek fazla zorlanmadan işgal etmesine rağmen Afgan halkının inatçı direnişi nedeniyle bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Bir zamanlar dünyanın en büyük iki süper gücünden biri olarak gösterilen Rusya da Afgan halkı karşısında hezimete uğramış; daha sonra da çöküşe geçmişti. Muhammed İkbal Afganistan için “Asya tense, Afganistan ruhtur.” diyor. Ben tarihin tekerrür edeceğini ve Afganlıların savaşçı ve inatçı ruhunun bölgedeki yabancı güçlere karşı tekrar galip geleceğini düşünüyorum.
dadullah.jpg
-Taliban’ın genel olarak İslam Dünyası ile olan ilişkileri nasıl?

İstanbul’daki bir Müslüman Afganistan’daki veya Gazze’deki bir Müslüman’a kimi zaman duasıyla, kimi zaman da maddi yardımlarıyla destek olmaya çalışıyor. Ümmet-i Muhammed var oldukça Müslümanlar arasındaki dayanışma da devam edecektir. Taliban artık savaşın medya cephesinde de bir hayli profesyonelleşti. 8 dilde yayın yapan bir siteleri var. İslam Dünyası bugün Taliban’ın haklı bir savaş verdiğine geçmişe göre daha fazla inanıyor ve Taliban’a karşı duyulan sempati her geçen gün artıyor. Geçenlerde bir Arap gazetesinde okudum. Yapılan bir araştırmaya göre İslam Dünyası’nda Hamas’dan sonra insanların en çok sempati besledikleri 2. direniş grubu Taliban’mış. Taliban yöneticilerinin yaptığı açıklamalarda hedeflerinin asla sivil insanlar olmadığını vurgulamaları ve Taliban’ın daha çok NATO’ya ait askeri hedeflere saldırmasının Taliban’a duyulan desteği arttırdığını düşünüyorum. Taliban’ın önder kadrosu tarafından yapılan açıklamalarda da sık sık direnişçilerin sivil hedeflerden uzak durmaları yönünde talimatlar veriliyor.
-Taliban Amerika ile savaşacak silahları nereden buluyor?
Veziristan’dan Swat’a kadar olan bölge silah üreten fabrikalarla ünlüdür. Hatta Pakistan’a komşu olan bazı devletler de bu bölgedeki fabrikalardan silah satın alıyorlar. Taliban da silah ihtiyacını daha çok bu bölgedeki fabrikalardan sağlıyor. Ayrıca bölgedeki güçlü aşiretler de silah ve diğer ihtiyaçlar noktasında Taliban’a destek oluyorlar.
-ABD Başkanı Obama; önümüzdeki aylarda Afganistan’a 30 bin yeni asker daha göndereceklerini açıkladı. Afganistan’a 30 bin yabancı askerin daha gönderilmesi sizce direnişi nasıl etkileyecek?
3-4 yıl öncesine kadar Afganistan’dakiABD askerleri bu ülkeye tatile gelmişler gibi davranıyorlardı. Eğlence olsun diye dağlarda yürüyüşe çıkıp, kameralara poz veriyorlardı. Fakat o günler artık geçti. Askerlik yaşına gelen Amerikalı gençlerin hiçbiri Afganistan’a savaşmaya gitmek istemiyor. Amerika kamuoyu da Taliban’a karşı verilen savaşın kazanılması konusunda bir hayli umutsuzlaştı. Afgan halkını arkasına alan Taliban direnişinin askeri tedbir veya güçle durdurulması artık çok güç. Amerika Afganistan’a ne kadar asker gönderirse göndersin Afgan halkının direnişini hiçbir zaman etkisiz hale getiremeyecek.
Sütün Haber Dergisi
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
İşgal altındaki Keşmir kan ağlıyor

06 Şubat 2010
14 yaşındaki Keşmirli çocuğun işgalcilerce şehit edilmesi ile başlayan çatışmalar sürüyor. Çok sayıda şehit ve yaralı var. Sıkıyönetim ilan edildi. İşgalciler başkenti kuşattı.
Hindistan'ın işgali altındaki Keşmir'de büyük çatışmalar yaşanıyor. 14 yaşındaki Keşmirli bir çocuğun işgalciler tarafından şehit edilmesi ile başlayan çatışmalar 5 gündür devam ediyor.

Binlerce Hindu asker, üç gün ardı ardına yaşanan olayların tekrarlanmaması için başkent Srinagar'a konuşlandırıldı. Hindu yönetimi, Keşmir'de sokağa çıkma yasağı ilan etti. Hindistan hükümeti, Keşmir'deki olayların daha fazla büyümemesi için güvenlik tedbirlerinin artırıldığını açıkladı. Alınan güvenlik tedbirlerine rağmen Keşmirli gençlerin sokaklara çıkıp Hindu askerleri taşladığı, özgürlük sloganları attıkları öğrenildi.

060220100025017888400_3.jpg


6 GENÇ ŞEHİT DÜŞTÜ, LİDERLER TUTUKLANDI

İsra Haber'in verdiği habere göre çatışmaların dördüncü gününde 6 Keşmirli genç şehit düştü. Çatışmalarda ayrıca bir Hindu askeri öldürüldü. İşgalci Hindu Yönetimi, çatışmaların büyümesinden sorumlu tuttuğu liderleri ise gözaltına alıyor. Bütün Partiler Hürriyet Konferansı Başkanı Mirvaz Ömer Faruk ev hapsi cezasına çarptırılırken Şabir Ahmed Şah, Naim Ahmed Han ve Firdevs Ahmed gibi önde gelen liderler de gözaltına alındı. Ömer Faruk, Hindistan'ı bu uygulamalarından ötürü "terör devleti" olarak nitelerken, Keşmirlileri özgürlük yolundan alıkoyacak hiçbir gücün olmadığını kaydetmişti. Ömer Faruk, Keşmirli liderlerin gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, gözaltıları kınadığını ifade etti.

060220100025117889630_3.jpg


DÜN KEŞMİR İLE DAYANIŞMA GÜNÜYDÜ, 8 ŞUBAT'TA BÜYÜK YÜRÜYÜŞ VAR

Diğer yandan Keşmir direnişinin manevi lideri Seyyid Ali Gilani'nin, sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine Yeni Delhi'deki bir hastanede tedavi altına alındığı bildirildi. Öte yandan dün başta Pakistan olmak üzere İslam aleminin farklı bölgelerinde Keşmir'le dayanışma günü etkinlikleri düzenlendi. Keşmir'le Dayanışma Günü, 1991 yılından itibaren kutlanıyor. Pakistan hükümeti, Dayanışma Günü dolayısıyla 5 Şubat gününü resmi tatil ilan etmişti. Bütün Partiler Hürriyet Konferansı Başkanı Mirvaz Ömer Faruk da, Keşmir sorununa uluslararası toplumun da dikkatini çekmek için 8 Şubat'ta düzenlenecek büyük yürüyüşe tüm Keşmirlilerin katılmasını istedi. Keşmirlilerin, Hindu birlikler tarafından acımasızca katledildiğini belirten Ömer Faruk, Keşmir'in Hindu birliklerin askeri karargahına dönüştürüldüğünü ifade etti. Pakistan Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari ise Keşmir davasına diplomatik ve siyasi alanda her türlü desteği verdiklerini söyledi. Zerdari, "Keşmir davası çözüme kavuşturuluncaya kadar hükümetimiz ve halkımız, Keşmir halkının yanında olmaya devam edecektir" dedi.

060220100025297884943_3.jpg


Yıllardır Hind zulmünün işgali altında yaşıyorlar
Keşmir, Pakistan'ın doğusu ile Hindistan'ın kuzeyi arasında yer alan bir İslam toprağıdır. Pakistan'ın kontrolünde olan Keşmir'e "Azad Keşmir" denilirken Hindistan'ın işgali altındaki Keşmir'e de "Jammu Keşmir" deniliyor. Hindistan ve Pakistan arasında ilki 1947'de, ikincisi 1965'te ve sonuncusu da Hindistan tarafından kontrol edilen Kargil bölgesinde 1999'da olmak üzere üç savaş yaşandı. 2001 sayımlarına göre nüfusu 7,7 milyon olan Jammu Keşmir eyaletinin % 67'lik çoğunluğunu; üç milyonu Keşmir Vadisi'nde, diğerleri Jammu ve Ladakh bölgelerinde yaşayan Müslümanlar oluşturmaktadır. Buna göre, Keşmir'in Hindistan'da kalan kısmında toplam 3.84 milyon Müslüman, 1,3 milyon Sih, 1,93 milyon Hindu, 69 bin Budist ve 10 bin kadar da Hıristiyan yaşamaktadır. Bölgede tahminen 45 ila 75 bin kişi hayatını kaybetti, ortadan kaybolan yaklaşık 10 bin kişinin akıbeti ise hâlâ bilinmiyor ve yine bir o kadar insan da çeşitli suçlamalarla tutuldukları Hindistan hapishanelerinde çürüyüp gidiyor.

Saadet Partisi, Keşmir deklarasyonu yayınladı

Saadet Partisi, 61 yıldır işgal altında bulunan Keşmir ile ilgili bir deklarasyon yayınladı. Keşmir’de sadece 2009 yılında 12 bin 500 Müslüman’ın öldürüldüğü ifade edilen deklarasyonda, bir an önce Keşmir’in kendi kaderini tayin hakkının sağlanması çağrısında bulunuldu. Saadet Partisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve AK Parti Hükümeti’ni de aktif ve etkili girişimlerde bulunmaya davet etti. İşgalin 61. yılı dolayısıyla yayınlanan deklarasyonda şu değerlendirmelere yer verildi: “Keşmirli cesur ve cefakar kardeşlerimiz, son 61 senedir Hindistan’ın baskı ve zulmünden kendilerini kurtarmak için mücadele vermektedirler. Bu 61 yıl içinde, Hindistan işgal güçleri, on binlerce Keşmirli Müslüman’ı öldürmüş, evlerini yıkıp, tarlalarını talan etmiş ve binlerce özgürlük savaşçısını tutuklayarak, hapse atmıştır. Masum Keşmirli Müslüman kadınlar, işgalci Hint askerleri tarafından tecavüze uğramış, insafsızca dövülmüş ve zulme uğramıştır. Resmi kayıtlara göre, Müslüman Keşmir’de sadece 2009 yılı içinde 12 bin 500 kişi öldürülmüştür.

HİNDİSTAN, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN HİÇBİR KARARINA UYMADI

Keşmir sorunu, 1948 yılından beri Birleşmiş Milletler’in gündeminde bulunmaktadır. BM Güvenlik Konseyi, Keşmir’de tarafsız gözlemciler idaresinde serbest bir plebisitin yapılmasını ve halkın iradesinin belirlenmesini öngören birçok karar almıştır. Ancak her seferinde Hindistan hükümeti, Güvenlik Konseyi’nce alınan bu kararları uygulamamak için bahaneler oluşturmuş ve bu kararların uygulanmasına mani olmuştur. Keşmir’de yıllardır bağımsızlık mücadelesi veren Müslüman direnişçiler “Özgürlük Savaşçıları” olarak tanınmaktadır. Ancak 2000’li yılların başından itibaren kendi savaş stratejisini değiştiren ABD, Afganistan’a ve Irak’a girmiş bulunmaktadır. Bu yeni stratejiye göre, ABD, önceki yıllara kıyasla daha Hindistan yanlısı bir politika izlemeye başlamıştır. ABD’nin, “Küresel teröre karşı savaş” ilanından sonra birçok özgürlük savaşçısı da “terörist” kategorisi içinde sayılmaya başlanmıştır. Böylece, Keşmirli direnişçiler, 2000’li yıllardan sonra kendilerini “terörist” listesinde bulmuşlardır. ABD’nin yeni stratejisine ayak uyduran Avrupalı devletler ve bu toprakların eski sömürgecisi İngiltere de Keşmir Müslümanlarına karşı aynı tutumu benimsemiştir.
5 Şubat Keşmir gününde, biz Saadet Partisi mensupları olarak Keşmirli Müslüman kardeşlerimizi, onların özgürlük mücadelelerini desteklediğimizi, yanlarında olduğumuzu en içten duygularla belirtmek istiyoruz. Onların haklı dava ve direnişlerini saygıyla karşılıyor ve bu haklı davalarında, vatanlarının özgürlüğe kavuşması için verdikleri mücadeleyi kazanmaları için dua ediyoruz. Hindistan hükümetini, tarafız plebisit başta olmak üzere Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi kararlarına uymaya davet ediyoruz. ABD, İngiltere ve diğer yabancı güçlerin, Hindistan işgalini desteklememelerini ve bu haksızlığı derhal durdurmalarını istiyoruz. Dost ve kardeş Pakistan devletinden de daha önce baskı altında aldıkları kararlardan vazgeçmelerini, Keşmir Özgürlük Savaşçıları ile tekrar geleneksel bağlarını kurarak, Keşmir Müslümanlarına gereken yardım ve desteği vermeleri için çağrı yapıyoruz. Türk Hükümetini ve Cumhurbaşkanını da Keşmir’deki haksızlıkların durdurulması için aktif ve etkin girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz.”

Kaynak: Vakit
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Direnen mücahitlere Allah kolaylık versin. Selametle...

Bizlere de bir an önce Allahın kanuna göre cihada kalmayı nasip etsin.

topyekun.

konu için saolasın.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Taliban: Amerika'yla Savaşa Hazırız

09 Şubat 2010, 16:59 Anadolu Haber
İşgalci NATO güçlerinin Helmand'a yönelik geniş çaplı operasyon başlattı. Helmand'da çatışmalar tüm şiddetiyle devam ediyor.Taliban savaşçıları Amerika ile savaşa hazır olduklarını açıkladılar.
Şiddetli bir şekilde devam eden çatışmalara rağmen Taliban, savaş meydanını terk etmemekteki kararlılığını koruyor. Afganistan’ı işgal eden NATO birliklerine karşı savaşan Taliban’ın sözcüsü Yusuf Ahmedi, AFP’ye yaptığı açıklamada “Cihad meydanını bırakmayacağız” dedi.

Ahmedi “Afganistan ordusu ve NATO birlikleri Mercah bölgesine geldiler. Savaşçılarımız da aynı bölgedeler. NATO kuvvetlerine havan toplarıyla saldırıyorlar. Biz, bölgeye hakimiz ve savaşa hazırız” dedi.

Ç:ıkan çatışmalarda NATO birliklerinin ağır kayıplar verdiğini belirten Ahmedi, NATO birliklerinin kayıpların ardından belirli noktalarda geri çekilmek zorunda kaldığını kaydetti.

Ahmedi, Helmand eyaletinin Nadi Ali semtine bağlı olan Shawl ve Mataki bölgeleri arasında Amerika birliklerinin pusuya düşürüldüğünü ve Amerika ordusunun bu bölgede ağır kayıplar verdiğini söyledi.

Helmand’da devam eden çatışmalara ilave olarak Taliban savaşçıları, Baghlan vilayetinin Ander Aab semtindeki NATO birliklerine düzenlediği saldırıda, 2 askeri öldürürken 7 askeri de yaraladı. Zebihullah Mücahid, iki gün once yaşanan çatışmanın yaklaşık bir saat sürdüğünü bildirdi.

Taliban, Helmand'ın yanı sıra Afganistan'ın Host, Kunar, Kabil, Uruzgan, Logar, Paktia , Zabul, Kunduz, Faryab, Herat, Kandahar, Nuristan, Vardak eyaletlerinde de Afganistan'ı işgal eden NATO birliklerine karşı mücadele veriyor.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Kafir NATO, Helmandı Kuşattı, Taliban Direniyor!

11 Şubat 2010
Amerika ordusunun, Talibanın kalesi ve hakimiyeti altındaki en büyük Afganistan eyaleti olan Helmanda karşı başlattığı geniş çaplı operasyonda kayıplar verdiği öğrenildi. Helmand'da şiddetli çatışmalar var.
Taliban sözcüsü Yusuf Ahmedi, dün sabah saat 10:00 sularında Helmand eyaletinin Greşk semtinde NATO'ya ait bir tankın imha edildiğini duyurdu. Ahmedi, tankın içerisinde bulunan tüm askerlerin öldürüldüğünü açıkladı.

İsra Haber'de yer alan habere göre Ahmedi, dün sabah saatlerinde Trikh Naro bölgesine havadan indirme yapan Amerika birliklerinin, Taliban savaşçılarının hazırladığı pusuya düştüğünü, saldırıda 5 Amerika askerinin öldüğünü, 4 askerin de yaralandığını belirtti.

NATO birlikleri iki hafta önce de Trikh Naro bölgesine gelmişler, Taliban'ın şiddetli direnişiyle karşılaşınca geri çekilmek zorunda kalmışlardı.

NATO'dan Taliban'a "Teslim Ol" Çağrısı

Afganistan'ın başkenti Kabil'de NATO tarafından yapılan resmi açıklamada ise Taliban bir kez daha tehdit edildi, teslim olmaya çağırıldı.

NATO'nun Afganistan'daki sivil temsilcisi Mark Sedwill, bölgeyi şimdiye kadar terk etmeyen sivillerden operasyon sırasında evlerinden dışarı çıkmamalarını istedi.

80 bin kişilik Marcah semtinden şimdiye kadar 1000 civarında Afganlı sivilin bölgeyi terk ettiği öğrenildi. Helmand genelinde ise NATO birliklerinin katliam işlemesinden endişe eden çok sayıda sivilin bölgeyi terk ettiği öğrenildi.

Sedwill, bugün sabah yaptığı açıklamada, "Müşterek" adlı operasyon sonrasında ortaya çıkacak mülteci sorununa çözüm bulmak için de hazırlıkların yapıldığını belirtti.

Helmand bölgesindeki İngiliz birliklerinin komutanı Brigadier James Cowan da bölgenin Taliban'dan temizleneceğini söyledi. Cowan, Helmand bölgesindeki Taliban birliklerine karşı sadece askeri alanda üstünlük kazanmanın mümkün olmadığına işaretle, halkın desteğini kazanmak için de çalışmalara devam edildiğini ifade etti.

Konar, Vardak ve Kapis'da da Çatışma Çıktı

Konar eyaletinde dün çıkan çatışmalarda ise bir Amerikan askeri öldürülürken 10 asker de yaralandı. Zebihullah Mücahid, Taliban savaşçılarının NATO birlikleriyle doğrudan çatışmaya girdiğini belirtti.

Vardak eyaletinin Sayedabad semtindeki Tangi bölgesine dün öğle saatlerinde giren Amerika birliklerine ait bir tank ise Taliban'ın yerleştirdiği bir mayının üzerinden geçmesi sonucunda imha edildi. Zebihullah Mücahid, tank içerisinde bulunan askerlerin de öldürüldüğünü açıkladı.

Taliban kaynakları, Afganistan'ın Kapisa eyaletinde çıkan çatışmada, 10 Fransa askerinin öldürüldüğünü duyurdu. Taliban sözcüsü Zebihullah Mücahid, Pazartesi günü Tagaab semtindeki Sang-e-Buridah'da çıkan çatışmada 10 Fransa askerinin öldürüldüğünü bildirdi.

Mücahid, yaklaşık 3 saat süren çatışmada ağır silahların da kullanıldığını, çatışmalar sırasında bir Taliban savaşçısının da yaralandığı belirtti. Mücahid ayrıca, ağır kayıp veren Fransa askerlerinin gelişi güzel bombardımanı sonucunda çevredeki bazı sivillerin evlerinde büyük çaplı maddi hasarın meydana geldiğini söyledi.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
19962_285865546681_244499941681_3917812_3395643_n.jpg

İslam Ümmeti İçin Savaşan ve Direnen Mücahidlere Binler Selam Olsun...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İmkander'den Çeçen cinayetleri açıklaması

30461.jpg


Dün İstanbul Zeytinburnun'da katledilen üç Çeçen için İmkander bir basın açıklması yaptı. İşte o açıklama:

Dün Zeytinburnu'nda uğradıkları silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren 3 Çeçen için İmkander bir basın açıklaması yaptı.

İmkander genel başkanı Murat Özer yaptığı açıklamada; Çeçenleri katleden adres olarak Rusya'yı işaret etti. Özer, 3 Çeçenin katledilmesinin daha önce Rus istihbaratı tarafından İstanbul'da işlenen karanlık cinayetlerin devamı olduğunu belirtti.

Özer açıklamasında önceki cinayetlerin faaillerini adalet önüne çıkartmak için gerekli hassasiyeti göstermeyen Emniyet güçlerini de eleştirdi.

Özer, "Vatanlarından ayrılmak ve Türkiye’ye yerleşmek zorunda kalmış Çeçen kardeşlerimizin maruz kaldıkları bu vahşet karşısında yetkililerin ve kamuoyunun sessizliğini sürdürmesi kabul edilemez" açıklamasında bulundu.

İşte İmkander genel başkanı Murat Özer yapmış olduğu açıklamalar:

Çeçenistan’ı işgali altında tutarak 1991’den bugüne türlü vahşet ve katliamlara imza atan Rusya, bu katliamdan kaçarak dünyanın farklı ülkelerine sığınmış olan Çeçenlere yönelik suikast politikasını acımasızca sürdürüyor.

Rus işgaline karşı direnirken yaralanmış ve aileleriyle Türkiye’ye sığınmış, Berg-Khazh Musaev, Rustam Altemirov ve Zavrbek Amriev isimli üç Çeçen gazi Zeytinburnu’nda uğradıkları hunharca bir cinayet sonucu şehid edildiler.

Gerçekleştirilen bu cinayetlerin İstanbul’da daha önce işlenen karanlık cinayetler serisinin devamı olduğu açıktır. Daha önce yine Rus istihbaratı tarafından gerçekleştirilen iki suikast eyleminde şehid edilen Çeçen komutanlar Ali Osaev ve İslam Canibekov cinayetleri karşısında suskun kalan ve katillerin yakalanıp adalet önüne çıkartılması konusunda gerekli hassasiyeti göstermeyen Türkiye emniyet güçlerinin bugün yaşanan bu açık katliamdan sonra nasıl bir tutum takınacağını merakla izliyoruz!

Ne enteresandır ki, vahşice katledilen Çeçen Müslümanlar hakkında medyada çok hızlı bir karalama kampanyası başlatılmış ve alçakça bir devlet terörüne uğrayan bu insanların maruz kaldığı büyük zulüm daha önceki suikastlerde olduğu gibi yine mafya hesaplaşması, sokak kavgası türünden iftiralarla örtülmeye çalışılmıştır.

Vatanlarından ayrılmak ve Türkiye’ye yerleşmek zorunda kalmış Çeçen kardeşlerimizin maruz kaldıkları bu vahşet karşısında yetkililerin ve kamuoyunun sessizliğini sürdürmesi kabul edilemez.

Bu tutum düpedüz cinayete göz yummaktır, dahası yeni cinayetlerin önünü açmaktır. Türkiye Hükümeti kendi topraklarına sığınmış yasal oturma izni verdiği insanların bu şekilde katledilmeleri karşısında derhal harekete geçmeli ve Rus devletinin arkasında olduğu bu cinayetlerin hesabını ilgililerinden sormalıdır.

* * *

3 Çeçen'e susturucu takılı silahla infaz!

İstanbul’da 2008 yılında 5 ay içinde peş peşe sır bir şekilde öldürülen üç Çeçen komutanın ardından, korkunç bir infaz daha meydana geldi.

Zeytinburnu’nda Seyit Nizam Mahallesi Mevlana Caddesi’nde saat 15.15’te meydana gelen kanlı olayda, Çeçen uyruklu Musaevi Berkkhazh, Rustam Altemiral ve Zavrbek Amriev feci şekilde infaz edildi.

İddiaya göre, camiden çıkan Çeçenler, yaklaşık iki aydır yaşadıkları evin bulunduğu sokağa doğru yürürken, sokağa gelen siyah renkli bir araç, yakınlarında park etti. Araçtan inen ve elinde susturucu takılmış silah bulunan bir kişi, Berkkhazh, Altemiral ve Amriev’in kafalarına doğru üç el ateş etti.

Çeçenler aldıkları kurşun darbeleri ile kanlar içerisinde yere yığılırken, saldırgan yanlarına gelerek öldüklerinden emin olmak için silahını tekrar ateşledi. Üç Çeçen olay yerinde yaşamını yitirirken, saldırgan da aynı araca binerek kaçtı.

Arabayı kiralamışlar

Olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Polis ekipleri çevrede güvenlik önlemi alırken, olayın ardından kaçan ve iki kişi oldukları öğrenilen saldırganlar her yerde aranmaya başlandı.

Saldırganların kullandığı araç da olay yerinden iki sokak ötede terk edilmiş olarak bulundu. Saldırganların kullandığı siyah renkli otomobili bir rent a car firmasından kiraladıkları ve sahte plaka taktıkları ileri sürüldü.

Cinayetlerin 9 mm çapındaki silahla işlendiği ve tek silahın kullanıldığı tespit edildi. Olay yerinde 12 mermi çekindeği bulundu.

İki ay önce taşındılar

Cinayetin görgü tanığı Serhat Kurt, “Parkta oturuyorduk. Siyah bir araç gelip durdu. İçinden bir adam çıktı, elinde susturuculu silah vardı. Üç kişinin kafalarına ateş etti. Düştükten sonra ölüp ölmediklerini kontrol ederek yine ateş etti. Sonra da arabaya binip kaçtı. Arabada saldırgandan başka araç sürücüsü de vardı” dedi.

Yaklaşık 2ay önce Zeytinburnu’ndaki evi kiralayan üç Çeçen’in aynı evde kaldıkları ve ikisinin evli birinin bekar olduğu ortaya çıktı.

Çeçenlerin oturdukları bina sahibinin yeğeni olan Zafer isimli kişi de “İki ay önce geldler. Üçü aynı evde aileleriyle yaşıyordu. İki tanesi evliydi, evde 3 ya da 4 çocuk vardı. Türkçe bilmiyorlardı. Telefonda tercüman aracılığıyla konuşup anlaştılar. Çeçenistan’dan işleri bozulduğu için geldiklerini, burada dericilik yapacaklarını söylediler. Eve 750 TL kira veriyorlardı” diye konuştu.

Rus İnfaz Timleri Kimleri öldürdüler?

Rus infaz timleri tarafından son 3 yıl içinde İstanbul’da infaz edilen Çeçenler arasında 3 önemli isim bulunuyor. n 2008 Eylül: Çeçen Albay Gazhi Edilsultanov (Başakşehir) n 2008 Aralık: Çeçen ordusunun iki numarası General İslam Canibekov (Ümraniye) n 2009 Şubat: Çeçen lideri Doku Umarov’un Türkiye temsilcisi Ali Osaev (Zeyinburnu)

Her üç Çeçenin de öldürülme tarzı birbirine çok yakın. Hepsi ya evlerine girmeye çalışırken ya da yolda kendilerini takip eden kişiler tarafından öldürüldü.

Kullanılan silahlar ve eylemin işleniş yöntemi Rus Gizli Servisi ’ni işaret ediyor. Rusya başbakanı Putin’in, Çeçenistan dışındaki direniş yanlısı Çeçenlerin öldürülmesi için inanılmaz bir bütçe ayırdığı biliniyor.

Hepsinin öldürüldüğü silahın 7.62 milimetrelik mermi atan Grozda olduğu sanılıyor. Rus basını, bu silahın 1970’lerden beri suikast silahı olarak Rus askeri istihbaratı (GRU) tarafından kullanıldığını yazmıştı.

Kim öldürüyor?

Rusya ordusuna bağlı olarak faaliyet gösteren GRU 1927 yılında dönemin Sovyet lideri Joseph Stalin tarafından kuruldu. Amacı yurt dışına kaçan SSCB muhaliflerini ortadan kaldırmaktı. Örgüt Lev Troçki ’yi 5 milyon dolara mal olan kovalamaca sonunda öldürmeyi başardı.

10 yıl önceki verilere göre GRU bünyesinde 25 bin ajan çalışıyordu. İngiliz The Times gazetesi de İstanbul ve diğer yabancı ülkelerde Çeçen liderlere yönelik suikastların arkasında Kremlin’in desteklediği Çeçen Devlet Başkanı Ramazan Kadirov’un bulunduğunu iddia etmişti.

Kadirov’un yurtdışına kaçan 300 Çeçen muhalifi için ölüm listesi hazırladığını iddia eden gazete, suikastlar için özel bir tim kurulduğunu yazmıştı. GRU’nun hala faaliyette olduğu belirtiliyor.

Suikast silahı Groza-1

Rus Askeri istihbarat servisi GRU için üretilen silah Moskova yakınlarında bulunna Tula ’daki silah fabrikasında üretiliyor. Kısa namlulu, susturuculu, uzun namlulu ve el bombası atmak için kullanılıyor. İsteğe göre silahın üzerine gece görüş veya dürbün de takılabiliyor. Arkasına eklenen aparat sayesinde 30 mermili şarjör takılabiliyor.

ÖZELLİKLERİ:

Ağırlık: 3.2 kilogram

Azami menzili: 700 metre

Namlu: Çift namlulu

Mermi: 7.62 mm (AK47 kalaşnikov mermisi)


Çeçen şehidler Fatih Camii'nden uğurlanacak



Dün Zeytinburnu'nda uğradıkları silahlı silahlı saldırı sonucu şehid olan 3 Çeçenin cenazesi yarın Fatih Camii'nden kaldırılacak.

İmkander'den yapılan açıklamaya göre dün Zeytinburnu’nda namaz çıkışı şehid edilen 3 çeçen gazisinin cenazeleri 18 Eylül 2011 Pazar günü öğle namazını müteakiben Fatih Camiinden kaldırılacak.

İmkander'in açıklamasında "Rus işgaline karşı direnen Müslüman Kafkas halklarının yanında olduğumuzu göstermek için tüm Müslümanları cenaze namazına bekliyoruz" denildi.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞBAKAN’IN EN KRİTİK MEVZUYA EL ATMASI
Başbakan Erdoğan bu sefer gerçekten en hayati mevzuuya parmak bastı. Ciddi olarak el atmasını can-ı gönülden arzu ediyoruz… Mademki, mevzu gündeme getirilebildi, o halde üstüne gidip halletmekte mümkün. Kaldı ki, bu mevzu halledilebilirse, çok ama çok şey değişir.
Salih Mirzabeyoğlu’nun ifadesiyle:
“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DOMUZLAR DİKDATORYASI… Bu dikdatorya’nın daima beş daimi üyesi vardır ve bunca ülkenin meşruiyetini bir kalemde silip atabilirler. Bu beş ülke (ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa) istemedikleri bir kararı katiyen uygulatmazlar. Diğer ülkeler onların yanında daima“UFAKLIKLAR” olarak nal toplamaya mecburdurlar. Bu ülkelerin korumaya aldığı ülkeler de daima durumdan müstefid olurlar. Bu korumadan azami istifade eden tek ülke İsrail’dir.
Başbakan Time dergisine konuşmuş: 28 Eylül 2011 tarihli Taraf Gazetesi haberi şöyle vermiş: “DÜNYA BEŞLİLERİN KÖLESİ-Time dergisine konuşan Başbakan Erdoğan’ın hedefinde BM Güvenlik konseyinde veto hakkı olan beş daimi ülke vardı: dünya bu beş daimi üyenin kararlarının kölesi.”
Haber şöyle devam ediyor:
“Derginin “BM Genel Kurulunda ABD’nin Filistin barış sürecine yaklaşımının başarısız olduğuna işaret ettiniz. Barış sürecinin işe yaraması için farklı olarak ne yapardınız? Sorusuna cevap veren Başbakan’ın hedefinde güvenlik konseyinde beş ülkenin veto hakkı vardı. Erdoğan şöyle dedi: Kendinize şu soruyu sorun, bu meseleyi gerçekten çözmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Söz konusu İran olduğunda yaptırım uygulanıyor. Sûdan için de aynı şey geçerli. O halde İsrail’in ne farkı var? Eğer bu yaptırımlar uygulanmış olsaydı, İsrail-Filistin ihtilafı çok uzun zaman önce çözülürdü. Ve BM’de reform ihtiyacı olan nokta da bu.
Güvenlik konseyinde daimi sandalyeye sahip üyelerin özelliği nedir? Bu uygulama kaldırılmalıdır. Tüm dünya bu beş daimi üyenin kararlarının kölesi.”
Evet.
Bu hadiseye yüklenmeli Başbakan. Sömürgecilerin bu muazzam kalesi devrilince müthiş gelişmeler olur; müthiş.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt