HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
İSLÀM DEVLETİ'NİN YENİDEN KURULMASI BÜTÜN MÜSLÜMANLARA FAZDIR
İslâm Devleti'nin teşkilatı şu sekiz temel unsur üzerine kuruludur:
1- Halife
2- Tevfiz Muavini
3- Tenfiz Muavini
4- Valiler
5- Kadılar
6- İdarî Organlar
7- Cihad Emiri
8- Ümmet Meclisi
Devlet, bu sekiz unsuru tamamlarsa teşkilatını tamamlamış olur. Unsurlardan birisi eksikse teşkilatında eksiklik var demektir. Fakat halife varsa ve diğer unsarlardan herhangi birisi eksikse devlet yine de İslâm Devleti olma özelliğini korur. Çünkü halife İslâm Devleti'nde esastır.
İslâm Devleti'nde yönetim kaideleri dörttür. Bunlar:
1- Bütün müslümanlar için tek bir halifenin nasbedilmesi.
2- Sultanın/otoritenin ümmete ait olması.
3- Hakimiyetin Şeriat'a ait olması.
4- Şerî hükümleri benimseyip kanun haline getirmenin halifeye ait olması.
Bu kaidelerden herhangi birisi eksikse yönetim gayri İslâmî olur. Devletin, İslâm Devleti olabilmesi için bu dört kaidenin tamamlanmış olması şarttır.
İslâm Devleti'nde esas olan halifedir. Onun dışında olanlar ya onun yardımcısıdır/naibidir ya da danışmanıdır/ müşteşarıdır. Çünkü İslâm Devleti, İslâm'ı uygulayan halifedir.
Halifelik veya imamlık müslümanlar üzerine genel tasarruf hakkıdır. Fakat halifelik veya imamlık akaidden değil şerî hükümlerdendir. Çünkü bu konu kulların fiilleriyle ilgili bir daldır.
Halifeyi nasb etmek müslümanlara farzdır. Müslümanlar için iki geceyi bir halifeye biat etmeden geçirmeleri caiz değildir. Şayet müslümanlar üç gün halifesiz kalırlarsa, bir halife nasb edesiye kadar hepsi günahkâr olurlar. Müslümanlar tüm gayretlerini bu uğurda sarfetmedikçe bu günahtan kurtulamazlar.
Halifenin nasb edilmesinin farziyeti Kitab, Sünnet ve İcmaı sahabe ile sabittir. Kitab’taki delile gelince: Allahu Teâla Rasulü’ne; müslümanlar arasında Allah’ın indirdiği ile hükmetmesini/yönetmesini kesin bir emirle emretmiştir:
“Onların aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet/yönet ve sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.” (Maide 48)
“Onların aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet/yönet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarına dikkat et.” (Maide 49)
Rasul’e hitap, onu tahsis edecek bir delil gelmedikçe ümmetine hitaptır. Burada öyle bir şekil varid olmuş değildir. Bu hitap müslümanlardan yönetimi ikame etmeyi istemektedir. Halifenin ikamesi yönetim ve otoritenin ikamesi demektir.
Sünnet'e gelince; Resul (sas) şöyle buyurdu:
"Asrının imamını tanımadan ölen kimse cahiliyye ölümü üzere ölmüş olur."
İbni Hanbel ve Taberani'de şöyle bir hadis geçiyor:
"Boynunda biat olmaksızın ölen kimse cahiliyye ölümü üzerine ölmüş olur."(Ahmed b. Hanbel, Müs. Mekkiyyin, 15141)
Bu hadis Muaviye hadisinden tahric edilmiştir. Müslim'in sahihinde de İbni Ömer'den şu rivayet mevcuttur: "Resulullah (sas) şöyle derken işittim:"
"Kim Allah'a itaatten el çekerse, Kıyamet Günü Allah ile hüccetsiz karşılaşır. Ve kim boynunda bir biat olmaksızın ölürse cahiliyye ölümü ile ölmüş olur." (Müslim, K. İmarat, 3441)
Hişam b. Arva Ebu Salih'ten, o da Ebu Hureyre'den Resulullah (sas)'in şöyle dediğini rivayet etti:
"Benden sonra bir takım valiler yönetecek. Sizi takvalı valiler takvalarıyla, facir olanlar da facirlikleriyle yönetecek. Onları Hakka muvafık olan hususlarda dinleyin ve itaat edin. Onlar iyilik yaparlarsa bu size dokunur. kötülük yaparlarsa size ve kendilerine dokunur."
Sahabelerin icmaına gelince; sahabeler, Resulullah (sas)'in vefatından sonra en önemli iş olarak halifenin nasbını gördüler. Buhari ve Müslim'in sahihlerinde Said oğulları Sakifesi hadisesi rivayeti geçmektedir. Keza her halife öldükten sonra onun yerine hemen bir halife nasb ediliyordu. Halifenin nasbının farziyeti hakkındaki sahabelerin icmaı tevatür yoluyla nakledilmiştir. Hatta sahabeler buna farzların en önemlisi olarak itibar ettiler. Bu sebeble halifenin nasbının delili katîdir. Hiç bir zaman ümmetin halifesiz kalamıyacağı hususundaki sahabelerin icmaı da bize tevatür yoluyla nakledildi. Bundan dolayı bir halife veya imamın nasb edilmesi ümmete farzdır. Resulullah (sas)'in vefatından Kıyamet Günü'ne kadar tüm ümmet bununla muhataptır.
Sahabenin, Resulullah (sas)'in defnini geciktirip bir halifeyi nasb etmekle uğraşması işin ehemmiyet ve zorunluluğunu açık olarak ortaya koyar. Zira onlar, devletin başı için bir halifeye biat etmeden Resul (sas)'i defnetmediler. Aynı zamanda Ömer (ra) bıçaklanıp öleceği anlaşılınca, sahabenin halifeyi nasb etme hususundaki icmaı tekerrür etti. Müslümanlar Ömer (ra)'dan bir halife tavsiye etmesini istediler, fakat o reddetti. Müslümanlar ısrar edince de altı kişiyi aday gösterip bunlardan birisinin seçilmesini istedi. Ömer (ra) bununla yetinmeyip, bu işin yapılması için nihai bir zaman sınırlandırdı. Bu zaman üç gündür. Bu süreden sonra birisi üzerine ittifak edilmezse muhalif olanın öldürülmesini tavsiye etti. Bu kişilerin şura ehlinden ve büyük sahabelerden olmasına rağmen muhalif olanın öldürülmesi vazifesini bir gurub müslümana verdi. Bu adaylar Ali, Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebi Vakkas idiler. Bu adaylardan birinin halife seçilmesi üzerine ittifakı kabul etmeyenin öldürülmesi gereği tek bir halifenin nasb edilmesi zorunluluğuna delâlet eder.
Şu var ki, bir çok şerî farzın yerine getirilmesi halifenin varlığına bağlıdır. İslâm hükümlerini yürürlüğe koymak, hadleri uygulamak, müslümanları ve İslâm memleketlerini korumak, ordu hazırlamak, insanlar arasındaki çekişmeleri kaldırmak, emniyeti korumak ve buna benzer ümmetle ilgili hususlar ancak halifenin varlığıyla mümkündür. Bundan dolayıdır ki, halifenin nasbı farzdır.
Müslümanların halife olmak için aday olması ve buna talip bulunması ve bu hususta yarışmaları mekruh değildir. Zira sahabeler, Said oğulları sakifesinde halife olmak için çekiştiler. Ömer (ra)'ın tayin ettiği şura ehli de çekiştiler. Hiçbir sahabe buna itiraz etmedi. Tersine sahabenin, halife olma hususunda çekişmenin caiz olduğu hususunda icmaı vardır.
Bütün müslümanlar için yalnız tek bir halife olabilir. Birden fazla olamaz. Çünkü Resulullah (sas) şöyle buyurdu:
"İki halifeye biat edilirse ikincisini öldürün." (Müslim, K. İmarat, 3444)
Bu hadisi Müslim, Ebu Said el-Hudri hadisinden rivayet etti. Ayrıca Resulullah (sas) şöyle buyurdu:
"Kim bir imama biat edip elini sıkar ve kalbinin meyvesini verirse gücü yettiğince ona itaat etsin. Eğer onunla çekişecek bir kişi gelirse o ikinci kişinin boynunu vurun." (Müslim, K. İmarat, 3431)
Başka bir rivayette:
"...İkinci kişi kim olursa olsun onu kılıçla vurun." (Müslim, K. İmarat, 3442)
İkinci kişiyi öldürme hususu o kişi bu işten ancak öldürülmekle uzaklaştırılabilecek ise yapılır.
Halifenin sıfatları bir kaç kişide gerçekleşirse çoğunluktan biatı alan kişi halife adayı olur. Çoğunluğa muhalif olan isyankardır. Bu durum bir kaç kişinin halife adayı olması durumundadır. Fakat bir kişi halife olarak naib edilirse ve halife olma şartlarına sahipse çoğunluk bir başkasına biat verse de birincisi halifedir. İkincisinin reddi gereklidir.
Halifenin sahip olacağı şartlar şunlardır :
1- İslâm
2- Erkek
3- Buluğ
4- Akıllı olma
5- Adalet
6- Kadir olma
7- Hür olma
İslâm olma şartının delili: Allahu Teâlâ buyuruyor ki:
"Allah kâfirler için mü'minler üzerine asla bir yol kılmaz (sulta kabul etmez)." (Nisa 141)
Erkek olma şartının delili: Resul (sas) şöyle buyurdu:
"Yönetim işlerini bir kadına terk eden bir toplum asla iflah olmaz." (Buhari, K.Megazi, 4073)
Baliğ ve akıllı olmasının şartına gelince:
“Kalem (sorumluluk) üç kişiden kaldırılmıştır. Uyuyandan uyanıncaya kadar, çocuktan buluğa erene kadar, deliden akıllanıncaya kadar.” (Tirmizi, K. Hudud, 1343)
Kendisinden kalem (sorumluluk) kaldırılan şer’an mükellef değildir. Tasarrufa sahip olmayan kimsenin halife ya da başkası olması bu durumu değiştirmez.
Adalet şartına gelince: Adalet, Hilâfet’in in’ikad ve devamının şartlarındandır. Allahu Teâla şahitlikte adaleti emretmiştir.
“Sizden adalet sahibi olanlar şahit olsun.” (Maide 95)
Halifenin şahitliğinin en üstün olduğu düşünüldüğünde adil olmak onun için evla olandır.
Hür olma şartı: Zira köle kendi nefsine malik olmadığı gibi, tasarruflarından da sorumlu değildir. O halde başkası hakkında tasarruf ve velayet yetkisi olmaması açıktır.
Kadir olmasına gelince: Herhangi bir teklifi yerine getirmekten aciz olana o teklifi sunmak abestir. Bu durum hükümlerin uygulanmaması ve hakların kaybına yol açar. Bunu İslâm caiz kılmaz.
İşte halifenin sabit şartları bunlardır. Bunun dışında fakihlerin zikrettikleri şartlar, halife nasb etmenin şartları değildir. Şecaat, ilim sahibi olmak, Kureyş'ten olmak, Fatıma oğullarından olma, v.s. Hilâfet akdinin tamamlanması şartı değildir. Bunların Hilâfet akdi ve biatın sıhhatı için birer şart olduğuna dair delil yoktur. Bunun için her müslim, erkek, baliğ, akıl, adil (fasık olmayan), kadir ve hür kişiye müslümanların halifesi olarak biat edilebilir ve biata layıktır. Bu şartlardan başka herhangi bir şart yoktur.
Buna binaen İslâm Devleti'nin kurulması bütün müslümanlara farzdır. Çünkü bu farz Sünnet ve İcmaı sahabe ile sabittir. Müslümanlar memleketlerinde küfür nüfuzuna boyun eğdiklerinden ve üzerlerine küfür hükümleri uygulandığından diyarları/ülkeleri Dâr-ül İslâm'dan Dâr-ül Küfre çevrildi. Yani onların tabiatı İslâmî olmayan bir tabiat oldu, beldeleri İslâm toprağı olmasına rağmen. İslâm diyarında yaşamaları ve tabiatlarının İslâmî tabiat olması onlara farzdır. Bu hususlar ancak İslâm Devleti'nin kurulmasıyla gerçekleşebilir. Müslümanlar İslâm'ı uygulayacak ve İslâm Davetini dünyaya taşıyacak bir halifeye biat etmek üzere İslâm Devleti kurmak için çalışmazlarsa günahkâr olurlar, günahkâr olarak kalmaya devam ederler.
İslâm Devleti'nin teşkilatı şu sekiz temel unsur üzerine kuruludur:
1- Halife
2- Tevfiz Muavini
3- Tenfiz Muavini
4- Valiler
5- Kadılar
6- İdarî Organlar
7- Cihad Emiri
8- Ümmet Meclisi
Devlet, bu sekiz unsuru tamamlarsa teşkilatını tamamlamış olur. Unsurlardan birisi eksikse teşkilatında eksiklik var demektir. Fakat halife varsa ve diğer unsarlardan herhangi birisi eksikse devlet yine de İslâm Devleti olma özelliğini korur. Çünkü halife İslâm Devleti'nde esastır.
İslâm Devleti'nde yönetim kaideleri dörttür. Bunlar:
1- Bütün müslümanlar için tek bir halifenin nasbedilmesi.
2- Sultanın/otoritenin ümmete ait olması.
3- Hakimiyetin Şeriat'a ait olması.
4- Şerî hükümleri benimseyip kanun haline getirmenin halifeye ait olması.
Bu kaidelerden herhangi birisi eksikse yönetim gayri İslâmî olur. Devletin, İslâm Devleti olabilmesi için bu dört kaidenin tamamlanmış olması şarttır.
İslâm Devleti'nde esas olan halifedir. Onun dışında olanlar ya onun yardımcısıdır/naibidir ya da danışmanıdır/ müşteşarıdır. Çünkü İslâm Devleti, İslâm'ı uygulayan halifedir.
Halifelik veya imamlık müslümanlar üzerine genel tasarruf hakkıdır. Fakat halifelik veya imamlık akaidden değil şerî hükümlerdendir. Çünkü bu konu kulların fiilleriyle ilgili bir daldır.
Halifeyi nasb etmek müslümanlara farzdır. Müslümanlar için iki geceyi bir halifeye biat etmeden geçirmeleri caiz değildir. Şayet müslümanlar üç gün halifesiz kalırlarsa, bir halife nasb edesiye kadar hepsi günahkâr olurlar. Müslümanlar tüm gayretlerini bu uğurda sarfetmedikçe bu günahtan kurtulamazlar.
Halifenin nasb edilmesinin farziyeti Kitab, Sünnet ve İcmaı sahabe ile sabittir. Kitab’taki delile gelince: Allahu Teâla Rasulü’ne; müslümanlar arasında Allah’ın indirdiği ile hükmetmesini/yönetmesini kesin bir emirle emretmiştir:
“Onların aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet/yönet ve sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.” (Maide 48)
“Onların aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet/yönet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarına dikkat et.” (Maide 49)
Rasul’e hitap, onu tahsis edecek bir delil gelmedikçe ümmetine hitaptır. Burada öyle bir şekil varid olmuş değildir. Bu hitap müslümanlardan yönetimi ikame etmeyi istemektedir. Halifenin ikamesi yönetim ve otoritenin ikamesi demektir.
Sünnet'e gelince; Resul (sas) şöyle buyurdu:
"Asrının imamını tanımadan ölen kimse cahiliyye ölümü üzere ölmüş olur."
İbni Hanbel ve Taberani'de şöyle bir hadis geçiyor:
"Boynunda biat olmaksızın ölen kimse cahiliyye ölümü üzerine ölmüş olur."(Ahmed b. Hanbel, Müs. Mekkiyyin, 15141)
Bu hadis Muaviye hadisinden tahric edilmiştir. Müslim'in sahihinde de İbni Ömer'den şu rivayet mevcuttur: "Resulullah (sas) şöyle derken işittim:"
"Kim Allah'a itaatten el çekerse, Kıyamet Günü Allah ile hüccetsiz karşılaşır. Ve kim boynunda bir biat olmaksızın ölürse cahiliyye ölümü ile ölmüş olur." (Müslim, K. İmarat, 3441)
Hişam b. Arva Ebu Salih'ten, o da Ebu Hureyre'den Resulullah (sas)'in şöyle dediğini rivayet etti:
"Benden sonra bir takım valiler yönetecek. Sizi takvalı valiler takvalarıyla, facir olanlar da facirlikleriyle yönetecek. Onları Hakka muvafık olan hususlarda dinleyin ve itaat edin. Onlar iyilik yaparlarsa bu size dokunur. kötülük yaparlarsa size ve kendilerine dokunur."
Sahabelerin icmaına gelince; sahabeler, Resulullah (sas)'in vefatından sonra en önemli iş olarak halifenin nasbını gördüler. Buhari ve Müslim'in sahihlerinde Said oğulları Sakifesi hadisesi rivayeti geçmektedir. Keza her halife öldükten sonra onun yerine hemen bir halife nasb ediliyordu. Halifenin nasbının farziyeti hakkındaki sahabelerin icmaı tevatür yoluyla nakledilmiştir. Hatta sahabeler buna farzların en önemlisi olarak itibar ettiler. Bu sebeble halifenin nasbının delili katîdir. Hiç bir zaman ümmetin halifesiz kalamıyacağı hususundaki sahabelerin icmaı da bize tevatür yoluyla nakledildi. Bundan dolayı bir halife veya imamın nasb edilmesi ümmete farzdır. Resulullah (sas)'in vefatından Kıyamet Günü'ne kadar tüm ümmet bununla muhataptır.
Sahabenin, Resulullah (sas)'in defnini geciktirip bir halifeyi nasb etmekle uğraşması işin ehemmiyet ve zorunluluğunu açık olarak ortaya koyar. Zira onlar, devletin başı için bir halifeye biat etmeden Resul (sas)'i defnetmediler. Aynı zamanda Ömer (ra) bıçaklanıp öleceği anlaşılınca, sahabenin halifeyi nasb etme hususundaki icmaı tekerrür etti. Müslümanlar Ömer (ra)'dan bir halife tavsiye etmesini istediler, fakat o reddetti. Müslümanlar ısrar edince de altı kişiyi aday gösterip bunlardan birisinin seçilmesini istedi. Ömer (ra) bununla yetinmeyip, bu işin yapılması için nihai bir zaman sınırlandırdı. Bu zaman üç gündür. Bu süreden sonra birisi üzerine ittifak edilmezse muhalif olanın öldürülmesini tavsiye etti. Bu kişilerin şura ehlinden ve büyük sahabelerden olmasına rağmen muhalif olanın öldürülmesi vazifesini bir gurub müslümana verdi. Bu adaylar Ali, Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebi Vakkas idiler. Bu adaylardan birinin halife seçilmesi üzerine ittifakı kabul etmeyenin öldürülmesi gereği tek bir halifenin nasb edilmesi zorunluluğuna delâlet eder.
Şu var ki, bir çok şerî farzın yerine getirilmesi halifenin varlığına bağlıdır. İslâm hükümlerini yürürlüğe koymak, hadleri uygulamak, müslümanları ve İslâm memleketlerini korumak, ordu hazırlamak, insanlar arasındaki çekişmeleri kaldırmak, emniyeti korumak ve buna benzer ümmetle ilgili hususlar ancak halifenin varlığıyla mümkündür. Bundan dolayıdır ki, halifenin nasbı farzdır.
Müslümanların halife olmak için aday olması ve buna talip bulunması ve bu hususta yarışmaları mekruh değildir. Zira sahabeler, Said oğulları sakifesinde halife olmak için çekiştiler. Ömer (ra)'ın tayin ettiği şura ehli de çekiştiler. Hiçbir sahabe buna itiraz etmedi. Tersine sahabenin, halife olma hususunda çekişmenin caiz olduğu hususunda icmaı vardır.
Bütün müslümanlar için yalnız tek bir halife olabilir. Birden fazla olamaz. Çünkü Resulullah (sas) şöyle buyurdu:
"İki halifeye biat edilirse ikincisini öldürün." (Müslim, K. İmarat, 3444)
Bu hadisi Müslim, Ebu Said el-Hudri hadisinden rivayet etti. Ayrıca Resulullah (sas) şöyle buyurdu:
"Kim bir imama biat edip elini sıkar ve kalbinin meyvesini verirse gücü yettiğince ona itaat etsin. Eğer onunla çekişecek bir kişi gelirse o ikinci kişinin boynunu vurun." (Müslim, K. İmarat, 3431)
Başka bir rivayette:
"...İkinci kişi kim olursa olsun onu kılıçla vurun." (Müslim, K. İmarat, 3442)
İkinci kişiyi öldürme hususu o kişi bu işten ancak öldürülmekle uzaklaştırılabilecek ise yapılır.
Halifenin sıfatları bir kaç kişide gerçekleşirse çoğunluktan biatı alan kişi halife adayı olur. Çoğunluğa muhalif olan isyankardır. Bu durum bir kaç kişinin halife adayı olması durumundadır. Fakat bir kişi halife olarak naib edilirse ve halife olma şartlarına sahipse çoğunluk bir başkasına biat verse de birincisi halifedir. İkincisinin reddi gereklidir.
Halifenin sahip olacağı şartlar şunlardır :
1- İslâm
2- Erkek
3- Buluğ
4- Akıllı olma
5- Adalet
6- Kadir olma
7- Hür olma
İslâm olma şartının delili: Allahu Teâlâ buyuruyor ki:
"Allah kâfirler için mü'minler üzerine asla bir yol kılmaz (sulta kabul etmez)." (Nisa 141)
Erkek olma şartının delili: Resul (sas) şöyle buyurdu:
"Yönetim işlerini bir kadına terk eden bir toplum asla iflah olmaz." (Buhari, K.Megazi, 4073)
Baliğ ve akıllı olmasının şartına gelince:
“Kalem (sorumluluk) üç kişiden kaldırılmıştır. Uyuyandan uyanıncaya kadar, çocuktan buluğa erene kadar, deliden akıllanıncaya kadar.” (Tirmizi, K. Hudud, 1343)
Kendisinden kalem (sorumluluk) kaldırılan şer’an mükellef değildir. Tasarrufa sahip olmayan kimsenin halife ya da başkası olması bu durumu değiştirmez.
Adalet şartına gelince: Adalet, Hilâfet’in in’ikad ve devamının şartlarındandır. Allahu Teâla şahitlikte adaleti emretmiştir.
“Sizden adalet sahibi olanlar şahit olsun.” (Maide 95)
Halifenin şahitliğinin en üstün olduğu düşünüldüğünde adil olmak onun için evla olandır.
Hür olma şartı: Zira köle kendi nefsine malik olmadığı gibi, tasarruflarından da sorumlu değildir. O halde başkası hakkında tasarruf ve velayet yetkisi olmaması açıktır.
Kadir olmasına gelince: Herhangi bir teklifi yerine getirmekten aciz olana o teklifi sunmak abestir. Bu durum hükümlerin uygulanmaması ve hakların kaybına yol açar. Bunu İslâm caiz kılmaz.
İşte halifenin sabit şartları bunlardır. Bunun dışında fakihlerin zikrettikleri şartlar, halife nasb etmenin şartları değildir. Şecaat, ilim sahibi olmak, Kureyş'ten olmak, Fatıma oğullarından olma, v.s. Hilâfet akdinin tamamlanması şartı değildir. Bunların Hilâfet akdi ve biatın sıhhatı için birer şart olduğuna dair delil yoktur. Bunun için her müslim, erkek, baliğ, akıl, adil (fasık olmayan), kadir ve hür kişiye müslümanların halifesi olarak biat edilebilir ve biata layıktır. Bu şartlardan başka herhangi bir şart yoktur.
Buna binaen İslâm Devleti'nin kurulması bütün müslümanlara farzdır. Çünkü bu farz Sünnet ve İcmaı sahabe ile sabittir. Müslümanlar memleketlerinde küfür nüfuzuna boyun eğdiklerinden ve üzerlerine küfür hükümleri uygulandığından diyarları/ülkeleri Dâr-ül İslâm'dan Dâr-ül Küfre çevrildi. Yani onların tabiatı İslâmî olmayan bir tabiat oldu, beldeleri İslâm toprağı olmasına rağmen. İslâm diyarında yaşamaları ve tabiatlarının İslâmî tabiat olması onlara farzdır. Bu hususlar ancak İslâm Devleti'nin kurulmasıyla gerçekleşebilir. Müslümanlar İslâm'ı uygulayacak ve İslâm Davetini dünyaya taşıyacak bir halifeye biat etmek üzere İslâm Devleti kurmak için çalışmazlarsa günahkâr olurlar, günahkâr olarak kalmaya devam ederler.