HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
İSLÂM DEVLETİ'NİN TEŞKİLATI
Resul (sas) Medine'ye vardıktan sonra hemen müslümanları yönetmeye, müslümanların işlerini gözetip idare etmeye başlamış, İslâmî bir toplum meydana getirmiştir. Yahudilerle bir takım anlaşmalara girişmiş, sonra Beni Damra, Beni Mudlic, sonra Kureyş, Eyle, Cerba ve Ezrah gibi kabilelerle anlaşmalar yapmış, Hac etmek için gelecek hiç kimseyi Kâbe'den men etmiyeceğine, haram aylarda hiç bir kimsenin korkmaması gerektiği hususunda insanlara söz vermişti.
Kureyş'e karşı savaşmak için birçok seriyyeler hazırlayarak, Hamza b. Abdulmuttalib, Muhammed b. Ubeyde b. el-Harisi, Sa'ad b. Ebî Vakkas gibi komutanların emrine verdi ve ilgili yerlere gönderdi. Zeyd b. Harise'yi, Cafer b. Ebî Talib'i, Abdullah b. Revaha'yı da Rumlarla savaşmak için göndermişti. Devmet el-Cendel'de savaşmak için Abdurrahman b. Avf’ı, Ali b. Ebî Talib, Beşir b. Sa’d’ı Pedek’e gönderdi. Eba Seleme b. Abdil Esed’i Necd’in bir bölgesine gönderdi. Zeyd b. Harise’yi Beni Süleym, Cüzam, Beni Fezare’nin bulunduğu Vadil Kura’ya, sonra Medyen’e gönderdi. Amr b. el-As’ı Ben-i Uzre arazi önünden olan Zat’üs Selasil’e gönderdi. Daha bir çok komutanı değişik yerlere gönderdi. Ve kendisi de bir çok önemli gazveye bizzat komuta etti. Bölgelere vali, beldelere de amiller tayin etmişti. Fethedildikten sonra vali olarak Utab b. Useyd'i Mekke'ye tayin etmiş, müslümanlığı kabul ettikten sonra Bazan b. Sasan'ı Yemen'e, Hazrecli Muaz b. Cebel'i de Cened'e vali olarak tayin etmişti. San'a'ya Halid b. Said’i, Hardamut'a Ziyad b. Lebid b. Sa’lebe el-Ensari’yi, Zebid ve Aden'e Ebu Musa el-Eş'ari'yi amil olarak tayin etti. Umman'a da Amr b. El'as'ı vali tayin etti. Muhacir b. Ebi Umeyye’yi San’a’ya, Adiyy b. Hatem’i Tay’a, A’la b. el-Hadrami’yi Bahreyn’e vali tayin etti. Ebu Dücane'yi de kendisinin amili olarak Medine'ye tayin etti.
Valileri tayin ederken kabiliyet ve becerileri daha iyi olanları, imanı insanların kalbine sokabilecek olanları seçiyor, Allah'a olan bağlılıklarını da araştırıyordu. Hüküm verirken hangi yolu takip edeceklerini de kendilerinden soruyordu. Nitekim, Hazrecli Muaz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak gönderirken ona şöyle diyordu:
"Ne ile hükmedeceksin?" Muaz: "Allah'ın Kitabı'yla." "Eğer bulamazsan?" "Allah Resulü'nün Sünneti'yle" "Eğer bulamazsan?" "Reyimle ictihad ederim." dedi. Bunun üzerine Resul (sas) şöyle dedi: "Allah ve Resulü'nün hoşnud oldukları şeye, Peygamber'in elçisini muvaffak kılan Allah'a hamd olsun."
Eban b. Said'i Bahreyn'e tayin ederken de şöyle demişti: "Abdi Kays Kabilesine hayır tavsiye et ve ileri gelenlerine ikramda bulun."
Resulullah (sas), İslâm'ı kabul edenlerin en seçkin olanlarını vali tayin ediyor, kabul edenlere Dini telkin etmelerini, onlardan zekat almalarını emrediyordu. Birçok yörelerde zekat almayı valilere havele ediyordu. Halka hayrı müjdelemelerini, onlara Kur'an ve Fıkıh öğretmelerini emrediyordu. Halka yumuşak davranmalarını, zulme engel olmalarını tavsiye ediyordu. Bir kargaşalık sırasında insanlara, kabile ve aşiretlerini çağırmak yerine ortağı olmayan tek Allah'a dua etmelerini tavsiye ediyordu. Malların beşte birini ve müslümanlara farz olan zekatları almalarını emrediyordu. İhlaslı olarak İslâm'ı kabul eden Yahudi veya Hristiyanları mü'min kabul edip, diğer müslümanlara ait olan görev ve haklardan yararlanmalarını, Hristiyan veya Yahudiliğinde kalanları bundan dolayı zorlamamaları gerektiğini emrediyordu.
Yemen'e Muaz b. Cebel'i gönderirken ona söylediklerinden bir kısmı şudur:
"Sen Kitab ehli olan bir kavme gidiyorsun. Kendilerini ilk davet ettiğin şey Allahu Teâlâ'ya ibadet olsun. Bunu kabul ederlerse Allahu Teâlâ'ın, zenginlerinden alınıp, fakirlerine verilmek üzere zekatı farz kıldığını haber ver. Eğer kabul eder ve itaat ederlerse onlardan al, en iyi mallarını almaktan çekin. Mazlumun duasından sakın. Çünkü onun duasıyla Allah arasında herhangi bir perde yoktur." (Buhari, K. Tevhid, 6824)
Bazı zamanlarda sadece malî işleri yürütmek üzere bazı kişileri gönderirdi. Her yıl meyvelerini toplamak için Abdullah b. Revaha'yı Hayber Yahudilerine gönderirdi. Yahudiler, Abdullah'ın katı davranışını Resulullah'a şikayet ettiler. Kadınlarının altınlarından bir altın kolye rüşvet olarak Abdullah'a vermek istediler ve ; "Bu senin olsun, buna karşılık yükümüzü biraz hafiflet, payımızı artır" dediler. Abdullah ; "Ey Yahudiler, bana göre yeryüzünün buğz edilmeye en layık insanlarısınız. Fakat bu beni size zulmetmeye götürmez. Sizin bana taklif ettiğiniz rüşvet haramdır ve biz onu yemeyiz" dedi. Bunun üzerine Yahudiler; "İşte bununla yer ve gökler ayakta duruyor" dediler.
Resulullah, tayin ettiği vali ve amillerin durumunu teftiş ediyor, onlarla ilgili olarak gelen haberleri dinliyordu. Bahreyn'e amil olarak tayin ettiği Ala b. el-Hadremi'yi Abdi Kays Kabilesi'nin şikayeti üzerine azletmişti. Malî işlere tayin ettiği amillerden hesabları tam olarak alır, gelir-gideri hesablardı. Bir keresinde zekat için bir adamı amil olarak tayin etmişti. Döndüğü zaman adam; "Bu sizin, bu da bana hediye edilendir" deyince, Resulullah (sas);
"Ne oluyor, biz bir adamı Allah'ın bize verdiği selahiyet üzere tayin ediyoruz ve bize; Bu size ait olan, bu da bana hediye edilendir, diyor. Eğer o, anasının ve babasının evinde oturmuş olsaydı kendisine hediye verilecek miydi?" dedikten sonra şöyle buyurdu: "Ücretini vererek bir işe bir kimseyi tayin edersek, onun fazla olarak aldığı şeyler hiyanettir."
Yemen halkı, Muaz'ın namazı uzattığını Resulullah'a şikayet edince onu men ederek şöyle demişti: "Halka imamlık yapan kimse namazı hafif kıldırsın."
Halk arasındaki anlaşmazlıklara bakmak için Resul (sas) tarafından kadılar tayin edilmiştir. Kadı olarak Ali'yi Yemen'e, Abdullah b. Nevfel'i de Medine'ye, Muaz b. Cebel ile Ebu Musa el-Eşari'yi Yemen'e kadı tayin ederken onlara şöyle demişti: "Siz ne ile hükmedeceksiniz?" Onlar; "Eğer Kitab ve sünnet'te hükmü bulamazsak bir hususu başka bir hususa kıyas yaparız. Böylece hakka hangisi daha yakın ise onunla amel ederiz." dediler. Resulullah (sas) de bunların bu sözlerini tasdik etmişti.
Bu olay, Resulullah'ın kaza (yargı) ve hüküm konusunda kadıları ictihad etmek hususunda serbest bıraktığını gösterir. Sadece, kadıları tayin etmekle yetinmemiş, aynı zamanda Mezalim Mahkemelerine gerekli ilgiyi göstermiştir.
Raşid b. Abdullah'ı hem kaza, hem de Mezalim Mahkemelerine tayin etmiştir. Ona Mezalim'le ilgili hükümlere bakma selahiyetini de vermiştir. Resulullah (sas) halkın işlerini idare ediyordu. Ayrıca bu işleri idare etmek için katipler tayin ederdi. Bunlar daire müdürü mevkiinde idiler. Ali b. Ebî Talib ahidlerin katibi idi. Barış yapıldığında anlaşmaları o yazardı. Haris b. Avf, Rasulullah’ın mührünü taşırdı. Muaykıb b. Ebî Fatıma, ganimetler katibiydi. Huzeyfe b. El-Yeman Hicaz bölgesinde yetişen ve toplanan meyveleri yazmaya memur kılınmıştı. Zubeyr b. el-Avvam zekat ve sadaka mallarını yazıyordu. Muğire b. Sube borç ve muameleleri yazıyordu. Şerhabil b. Hasne meliklere mektub yazıp gönderme işiyle vazifeli idi. Devleti ilgilendiren her iş için bir katib yani bir maslahat (daire) için bir müdür tayin ediyordu.
Resulullah (sas), ashabıyla çok müşavere ederdi. Rey ve basiret ehliyle müşavere etmekten hiçbir zaman geri durmazdı. Akıl ve fazilet sahibi olarak gördüğü İslâm'ın davetinde büyük gayretlerini gördüğü Ensar'dan yedi, Muhacirlerden de yedi kişiyle müşavere etmekten hiçbir zaman geri kalmazdı. Bunlar; Hamza, Ebu bekir, Cafer, Ömer, Ali, İbni Mes'ud, Süleyman, Ammar, Huzeyfe, Ebuzer, Mikdad, Bilâl gibi zatlardı. Bunlardan başkalarıyla da istişare ettiği olurdu. Ancak çok kere bunların görüşlerine başvururdu. Bunlar Şura Meclisi mesabesinde idiler. Resulullah (sas) müslüman ve müslüman olmayanlara, arazi ve meyvelere ve hayvanlara birtakım malî yükümlülükler vazetmişti. Bunlar; zekat, öşür, fey (savaşsız ganimet), haraç ve cizyeden ibarettir. Ganimetten elde edilen mallar Beytülmâl'e aittir. Zekat, Kur'an'da zikredilen sekiz sınıfa dağıtılırdı. Bunlardan başkalarına verilmezdi. Zekat geliri ile herhangi bir devlet işi görülmezdi. Halkın işlerine ganimet, haraç, cizye ve fey denilen vergilerden harcanırdı. Bu kaynaklar, devletin idaresi ve ordu donatımına kâfi geliyordu. Devlet, bu gelirlerden başka herhangi bir malî kaynağa ihtiyaç hissetmezdi.
İslâmî Devlet'in teşkilatını bizzat Resulullah (sas) kurdu ve hayatta iken onu tamamladı. Devlet; bir başkan, onun muavinleri, valiler, kadılar, ordu, daire ve müdürler ve Şura Meclisi gibi ünitelerden meydana gelmişti. Devlet'in, bu şekilde kurulması ve işleyişi icmalî olarak tevatürle sabit olduğu için uyulması vacib yoldur. Resulullah (sas) Medine'ye vardığından vefatına kadar Devlet işlerini kendisi yürüttü. Ebu Bekir ve Ömer onun muavinleriydiler. Onun vefatından sonra yalnız devletin risalet ve nübüvvetle değil, riyasetinde Peygamber'e Halife olacak bir Devlet reisinin ikâmesinde sahabe icma etmiştir. Çünkü, risalet ve nübüvvet onunla sona ermiştir. Böylece Resul (sas) hayatta iken devlet teşkilatını tamamıyla kurmuş, yönetim şeklini ve devlet teşkilatının biçimini açık ve bilinir halde geriden geleceklere terketmiştir
Resul (sas) Medine'ye vardıktan sonra hemen müslümanları yönetmeye, müslümanların işlerini gözetip idare etmeye başlamış, İslâmî bir toplum meydana getirmiştir. Yahudilerle bir takım anlaşmalara girişmiş, sonra Beni Damra, Beni Mudlic, sonra Kureyş, Eyle, Cerba ve Ezrah gibi kabilelerle anlaşmalar yapmış, Hac etmek için gelecek hiç kimseyi Kâbe'den men etmiyeceğine, haram aylarda hiç bir kimsenin korkmaması gerektiği hususunda insanlara söz vermişti.
Kureyş'e karşı savaşmak için birçok seriyyeler hazırlayarak, Hamza b. Abdulmuttalib, Muhammed b. Ubeyde b. el-Harisi, Sa'ad b. Ebî Vakkas gibi komutanların emrine verdi ve ilgili yerlere gönderdi. Zeyd b. Harise'yi, Cafer b. Ebî Talib'i, Abdullah b. Revaha'yı da Rumlarla savaşmak için göndermişti. Devmet el-Cendel'de savaşmak için Abdurrahman b. Avf’ı, Ali b. Ebî Talib, Beşir b. Sa’d’ı Pedek’e gönderdi. Eba Seleme b. Abdil Esed’i Necd’in bir bölgesine gönderdi. Zeyd b. Harise’yi Beni Süleym, Cüzam, Beni Fezare’nin bulunduğu Vadil Kura’ya, sonra Medyen’e gönderdi. Amr b. el-As’ı Ben-i Uzre arazi önünden olan Zat’üs Selasil’e gönderdi. Daha bir çok komutanı değişik yerlere gönderdi. Ve kendisi de bir çok önemli gazveye bizzat komuta etti. Bölgelere vali, beldelere de amiller tayin etmişti. Fethedildikten sonra vali olarak Utab b. Useyd'i Mekke'ye tayin etmiş, müslümanlığı kabul ettikten sonra Bazan b. Sasan'ı Yemen'e, Hazrecli Muaz b. Cebel'i de Cened'e vali olarak tayin etmişti. San'a'ya Halid b. Said’i, Hardamut'a Ziyad b. Lebid b. Sa’lebe el-Ensari’yi, Zebid ve Aden'e Ebu Musa el-Eş'ari'yi amil olarak tayin etti. Umman'a da Amr b. El'as'ı vali tayin etti. Muhacir b. Ebi Umeyye’yi San’a’ya, Adiyy b. Hatem’i Tay’a, A’la b. el-Hadrami’yi Bahreyn’e vali tayin etti. Ebu Dücane'yi de kendisinin amili olarak Medine'ye tayin etti.
Valileri tayin ederken kabiliyet ve becerileri daha iyi olanları, imanı insanların kalbine sokabilecek olanları seçiyor, Allah'a olan bağlılıklarını da araştırıyordu. Hüküm verirken hangi yolu takip edeceklerini de kendilerinden soruyordu. Nitekim, Hazrecli Muaz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak gönderirken ona şöyle diyordu:
"Ne ile hükmedeceksin?" Muaz: "Allah'ın Kitabı'yla." "Eğer bulamazsan?" "Allah Resulü'nün Sünneti'yle" "Eğer bulamazsan?" "Reyimle ictihad ederim." dedi. Bunun üzerine Resul (sas) şöyle dedi: "Allah ve Resulü'nün hoşnud oldukları şeye, Peygamber'in elçisini muvaffak kılan Allah'a hamd olsun."
Eban b. Said'i Bahreyn'e tayin ederken de şöyle demişti: "Abdi Kays Kabilesine hayır tavsiye et ve ileri gelenlerine ikramda bulun."
Resulullah (sas), İslâm'ı kabul edenlerin en seçkin olanlarını vali tayin ediyor, kabul edenlere Dini telkin etmelerini, onlardan zekat almalarını emrediyordu. Birçok yörelerde zekat almayı valilere havele ediyordu. Halka hayrı müjdelemelerini, onlara Kur'an ve Fıkıh öğretmelerini emrediyordu. Halka yumuşak davranmalarını, zulme engel olmalarını tavsiye ediyordu. Bir kargaşalık sırasında insanlara, kabile ve aşiretlerini çağırmak yerine ortağı olmayan tek Allah'a dua etmelerini tavsiye ediyordu. Malların beşte birini ve müslümanlara farz olan zekatları almalarını emrediyordu. İhlaslı olarak İslâm'ı kabul eden Yahudi veya Hristiyanları mü'min kabul edip, diğer müslümanlara ait olan görev ve haklardan yararlanmalarını, Hristiyan veya Yahudiliğinde kalanları bundan dolayı zorlamamaları gerektiğini emrediyordu.
Yemen'e Muaz b. Cebel'i gönderirken ona söylediklerinden bir kısmı şudur:
"Sen Kitab ehli olan bir kavme gidiyorsun. Kendilerini ilk davet ettiğin şey Allahu Teâlâ'ya ibadet olsun. Bunu kabul ederlerse Allahu Teâlâ'ın, zenginlerinden alınıp, fakirlerine verilmek üzere zekatı farz kıldığını haber ver. Eğer kabul eder ve itaat ederlerse onlardan al, en iyi mallarını almaktan çekin. Mazlumun duasından sakın. Çünkü onun duasıyla Allah arasında herhangi bir perde yoktur." (Buhari, K. Tevhid, 6824)
Bazı zamanlarda sadece malî işleri yürütmek üzere bazı kişileri gönderirdi. Her yıl meyvelerini toplamak için Abdullah b. Revaha'yı Hayber Yahudilerine gönderirdi. Yahudiler, Abdullah'ın katı davranışını Resulullah'a şikayet ettiler. Kadınlarının altınlarından bir altın kolye rüşvet olarak Abdullah'a vermek istediler ve ; "Bu senin olsun, buna karşılık yükümüzü biraz hafiflet, payımızı artır" dediler. Abdullah ; "Ey Yahudiler, bana göre yeryüzünün buğz edilmeye en layık insanlarısınız. Fakat bu beni size zulmetmeye götürmez. Sizin bana taklif ettiğiniz rüşvet haramdır ve biz onu yemeyiz" dedi. Bunun üzerine Yahudiler; "İşte bununla yer ve gökler ayakta duruyor" dediler.
Resulullah, tayin ettiği vali ve amillerin durumunu teftiş ediyor, onlarla ilgili olarak gelen haberleri dinliyordu. Bahreyn'e amil olarak tayin ettiği Ala b. el-Hadremi'yi Abdi Kays Kabilesi'nin şikayeti üzerine azletmişti. Malî işlere tayin ettiği amillerden hesabları tam olarak alır, gelir-gideri hesablardı. Bir keresinde zekat için bir adamı amil olarak tayin etmişti. Döndüğü zaman adam; "Bu sizin, bu da bana hediye edilendir" deyince, Resulullah (sas);
"Ne oluyor, biz bir adamı Allah'ın bize verdiği selahiyet üzere tayin ediyoruz ve bize; Bu size ait olan, bu da bana hediye edilendir, diyor. Eğer o, anasının ve babasının evinde oturmuş olsaydı kendisine hediye verilecek miydi?" dedikten sonra şöyle buyurdu: "Ücretini vererek bir işe bir kimseyi tayin edersek, onun fazla olarak aldığı şeyler hiyanettir."
Yemen halkı, Muaz'ın namazı uzattığını Resulullah'a şikayet edince onu men ederek şöyle demişti: "Halka imamlık yapan kimse namazı hafif kıldırsın."
Halk arasındaki anlaşmazlıklara bakmak için Resul (sas) tarafından kadılar tayin edilmiştir. Kadı olarak Ali'yi Yemen'e, Abdullah b. Nevfel'i de Medine'ye, Muaz b. Cebel ile Ebu Musa el-Eşari'yi Yemen'e kadı tayin ederken onlara şöyle demişti: "Siz ne ile hükmedeceksiniz?" Onlar; "Eğer Kitab ve sünnet'te hükmü bulamazsak bir hususu başka bir hususa kıyas yaparız. Böylece hakka hangisi daha yakın ise onunla amel ederiz." dediler. Resulullah (sas) de bunların bu sözlerini tasdik etmişti.
Bu olay, Resulullah'ın kaza (yargı) ve hüküm konusunda kadıları ictihad etmek hususunda serbest bıraktığını gösterir. Sadece, kadıları tayin etmekle yetinmemiş, aynı zamanda Mezalim Mahkemelerine gerekli ilgiyi göstermiştir.
Raşid b. Abdullah'ı hem kaza, hem de Mezalim Mahkemelerine tayin etmiştir. Ona Mezalim'le ilgili hükümlere bakma selahiyetini de vermiştir. Resulullah (sas) halkın işlerini idare ediyordu. Ayrıca bu işleri idare etmek için katipler tayin ederdi. Bunlar daire müdürü mevkiinde idiler. Ali b. Ebî Talib ahidlerin katibi idi. Barış yapıldığında anlaşmaları o yazardı. Haris b. Avf, Rasulullah’ın mührünü taşırdı. Muaykıb b. Ebî Fatıma, ganimetler katibiydi. Huzeyfe b. El-Yeman Hicaz bölgesinde yetişen ve toplanan meyveleri yazmaya memur kılınmıştı. Zubeyr b. el-Avvam zekat ve sadaka mallarını yazıyordu. Muğire b. Sube borç ve muameleleri yazıyordu. Şerhabil b. Hasne meliklere mektub yazıp gönderme işiyle vazifeli idi. Devleti ilgilendiren her iş için bir katib yani bir maslahat (daire) için bir müdür tayin ediyordu.
Resulullah (sas), ashabıyla çok müşavere ederdi. Rey ve basiret ehliyle müşavere etmekten hiçbir zaman geri durmazdı. Akıl ve fazilet sahibi olarak gördüğü İslâm'ın davetinde büyük gayretlerini gördüğü Ensar'dan yedi, Muhacirlerden de yedi kişiyle müşavere etmekten hiçbir zaman geri kalmazdı. Bunlar; Hamza, Ebu bekir, Cafer, Ömer, Ali, İbni Mes'ud, Süleyman, Ammar, Huzeyfe, Ebuzer, Mikdad, Bilâl gibi zatlardı. Bunlardan başkalarıyla da istişare ettiği olurdu. Ancak çok kere bunların görüşlerine başvururdu. Bunlar Şura Meclisi mesabesinde idiler. Resulullah (sas) müslüman ve müslüman olmayanlara, arazi ve meyvelere ve hayvanlara birtakım malî yükümlülükler vazetmişti. Bunlar; zekat, öşür, fey (savaşsız ganimet), haraç ve cizyeden ibarettir. Ganimetten elde edilen mallar Beytülmâl'e aittir. Zekat, Kur'an'da zikredilen sekiz sınıfa dağıtılırdı. Bunlardan başkalarına verilmezdi. Zekat geliri ile herhangi bir devlet işi görülmezdi. Halkın işlerine ganimet, haraç, cizye ve fey denilen vergilerden harcanırdı. Bu kaynaklar, devletin idaresi ve ordu donatımına kâfi geliyordu. Devlet, bu gelirlerden başka herhangi bir malî kaynağa ihtiyaç hissetmezdi.
İslâmî Devlet'in teşkilatını bizzat Resulullah (sas) kurdu ve hayatta iken onu tamamladı. Devlet; bir başkan, onun muavinleri, valiler, kadılar, ordu, daire ve müdürler ve Şura Meclisi gibi ünitelerden meydana gelmişti. Devlet'in, bu şekilde kurulması ve işleyişi icmalî olarak tevatürle sabit olduğu için uyulması vacib yoldur. Resulullah (sas) Medine'ye vardığından vefatına kadar Devlet işlerini kendisi yürüttü. Ebu Bekir ve Ömer onun muavinleriydiler. Onun vefatından sonra yalnız devletin risalet ve nübüvvetle değil, riyasetinde Peygamber'e Halife olacak bir Devlet reisinin ikâmesinde sahabe icma etmiştir. Çünkü, risalet ve nübüvvet onunla sona ermiştir. Böylece Resul (sas) hayatta iken devlet teşkilatını tamamıyla kurmuş, yönetim şeklini ve devlet teşkilatının biçimini açık ve bilinir halde geriden geleceklere terketmiştir