Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslâm Devleti Sürekli Cihad Halindedir (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
İslâm Devleti Sürekli Cihad Halindedir

İslâm Devleti sürekli cihad halindedir. İslâm ümmeti de kendisiyle diğer toplum ve ümmetler arasındaki savaşın her an ihtimal dahilinde olduğu idraki içindedir. Bundan dolayı ister sınai, ister askeri olsun, savaşla ilgili bütün tesisler, büyük devletlerin ilgili tesislerinden daha üstün bir düzeyde olmalıdır. Bu tesisler, ortaya çıkabilecek yeni değişiklikleri her an takip edebilecek ve askeri sanayiyi geliştirebilecek nitelikte olmalıdır. Güçlü bir mali yapı ile desteklenmeli ve her zaman için savaşa hazırlıklı olmalıdır.

İslâm Devleti, İslâm akidesi üzerinde yükselen ve İslâm hükümlerini uygulayan bir devlettir. İslâm hükümler, İslâm Devletinin asli işinin içeride İslâm’ı uyguladıktan sonra İslâm’ı, dışarıya bütün dünyaya bir mesaj olarak taşınmasını öngörmektedir. İslâm Devleti, bütün dünyadan sorumludur. Yeryüzünün en uzak noktasına kadar daveti tebliğ edip, ulaştırmak için taşımaktan sorumludur. Çünkü İslâm’ın mesajı evrenseldir. Bütün insanlığa gelmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Biz, seni ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve uyarıcı olmak üzere gönderdik." [1] "Biz seni ancak alemlere rahmet olasın diye gönderdik.” [2] "De ki; Ey insanlar, ben, Allah'ın size, hepinize gönderdiği Rasulüyüm." [3]

Cabir b. Abdullah'dan rivayet edilen bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Daha önce her peygamber kendi kavmine gönderilirdi. Ben ise bütün insanlara peygamber olarak gönderildim.” [4]

Bu nedenle İslâm Devletinin İslâm davetini taşıyarak bütün insanlara tebliğ etmesi kaçınılmazdır. İslâm; cihadı, daveti taşıyıp götürmenin yolu olarak kabul etmiş, kâfir ve müşriklerle savaşmanın sebebini de küfür olarak belirlemiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kendilerine kitap verilmiş olanlardan Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Rasulünün haram kıldığını haram bilmeyen, hak dini de din olarak tutmayanlarla; kendileri küçülmüş olarak elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşınız." [5] "Ey Peygamber Kafir ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ol." [6] "Şeytanın dostlarıyla savaşınız." [7] "Ey iman edenler! Size (sınır itibariyle) yakın olan kâfirler ile savaşın." [8] "Müşriklerle savaşın." [9]

Aynı zamanda İslâm, cihadı Kur'an ve hadis nasslarıyla da farz kılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Savaş üzerinize yazıldı (farz kılındı).” [10] "Ağırlıklı ve ağırlıksız olarak savaşa çıkınız; mallarınızla, canlarınızla cihad ediniz.” [11] "Ey iman edenler! Kafirlerden size (sınır itibariyle) yakın olanlarla savaşın." [12] "Eğer savaşa çıkmazsanız, oldukça acı bir azap ile sizi azaplandırır.." [13]

Enes'den gelen bir rivayette Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle müşriklerle karşı cihad ediniz.” [14]

Bundan dolayı İslâm Devleti sürekli cihad içerisinde kalacaktır. Çünkü onun asli görevi yeryüzünün dört bir yanına daveti taşımaktır. Bu da, İslâm bütün yeryüzünü kuşatıncaya kadar cihad etmeyi gerektirmektedir.

İbni Ömer'den rivayetle Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "İnsanlar, Lailahe illallah Muhammedun Rasulullah deyinceye, namazı kılıp zekatlarını verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunları yaptıkları vakit canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. İslâm'ın hakkı hariç. Artık (samimi olup olmadıklarına dair) durumları Allah'a aittir.” [15]

Ebu Davud'un Enes b. Malik'ten yaptığı bir rivayette ise Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Cihad, Allah'ın beni göndermesinden, ümmetimden en son kişinin Deccal ile savaşmasına kadar geçerlidir. Ne adil bir (yöneticinin) adaleti ne de zalimin zulmü cihadın farziyetini iptal edemez.” [16]

Yine yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Fitne kalmayıncaya ve din bütünüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşınız.” [17] "Müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekün savaşınız." [18]

Rasulullah (s.a.v.) Medine İslâm Devletini kurduktan sonra ömrünü cihadla geçirmiştir. Bir gün dahi cihaddan geri kalmamıştır. Hatta ölümü ile sonuçlanan hastalığında iken bile Üsame komutası altında gönderdiği birliğin gecikmemesini istemiştir. Hastalanmadan önce Bizans'a karşı savaşması için Üsame Ordusunu hazırlayıp, donatmıştı. Cihadın ve kıtalın aşağıda sıralanan uygulamalar yapıldıktan sonra yapılması gerektiğinin açıkça bilinmesi gereklidir. Bunlar şunlardır:

1- Önce kâfirlere İslâm daveti tebliğ edilir ve İslâm dinine girmeleri istenir.

2- Eğer bu çağrıyı kabul etmeyecek olurlarsa İslâm Devleti’ne boyun eğmeleri ve cizye vermeleri istenir.

Eğer İslâm’a girmeyi, cizye ödemeyi reddeder ve İslâm Devleti’ne boyun eğmeyi kabul etmezlerse işte o vakit onlarla savaşılır.

Nitekim Süleyman b. Büreyde'nin babası yoluyla rivayet edilen hadiste şöyle dediği nakledilmektedir: "Rasulullah (s.a.v.) bir orduya emir, yahut bir seriyyeye bir kumandan tayin ettiğinde; kendisi hakkında Allah'tan korkmayı ve beraberinde bulunan Müslümanlar hakkında da hayırlı davranışlarda bulunmayı tavsiye eder, sonra şöyle derdi: "Allah'ın adıyla gazaya çıkınız. Allah'ı inkar eden kâfirlerle savaşınız. Gazaya çıkınız, fakat ganimetten çalmayınız. Ahdinizi bozmayınız. Öldürdüklerinizin azalarını kesmeyiniz, küçük çocukları öldürmeyiniz. Müşriklerden düşmanlarınızla karşılaştığın takdirde onları üç hasleti veya hususu kabul etmeye davet et. Bunlardan hangisini kabul ederlerse sen de onların bu kabullerini uygun gör ve onlara ilişme. Onları İslâm’a davet et, kabul ederlerse sen de onların İslâm’a girişlerini kabul et, onlara ilişme... Eğer kabul etmeyecek olurlarsa onlardan cizye iste. Eğer cizye vermeyi kabul ederlerse sen de onların bu kabullerini kabul et ve onlara ilişme. Şayet yüz çevirecek olurlarsa onlara karşı Allah'tan yardım dile ve onlarla savaş.” [19]

İşte bundan dolayı İslâm Devleti her zaman için sürekli cihad halinde olur. İslâm ümmeti; yüce Allah'ın kendisini, İslâm davetini bütün aleme taşımakla, küfürleri sebebiyle kafirlerle savaşmakla, lailahe illallah Muhammedun Rasulullah deyinceye yahut küçülmüşler olarak kendi elleriyle cizye ödeyinceye kadar sürekli savaş içerisinde bulunmakla mükellef tuttuğunu idrak eder. Yine İslâm ümmeti, küfrün ve kâfirlerin İslâm’ın ve İslâm ümmetinin düşmanı olduğunun farkındadır. Bunlar sürekli İslâm’a hücum ederler, İslâm ümmetine karşı aşağılık kin beslerler. Müslümanlara karşı savaşmak için sürekli olarak fırsat kollarlar. İşte bu durum, ümmetin kendisiyle diğer kâfir halk ve toplumlarla savaşın her zaman ihtimal dahilinde olduğunu idrak etmek durumunda bırakır. Çünkü daveti taşımak, kâfirlerin İslâm’a ve İslâm ümmetine olan düşmanlıkları, savaşın yapılmasını gerektirir.

İslâm Devleti sürekli cihad halinde olacağına göre, İslâm ümmeti de kendisiyle kendisi dışında kalan halk ve ümmetlerle savaşın her zaman ihtimal dahilinde olduğunu idrak etmelidir. Bu durum aynı zamanda İslâm Devletinin ve ümmetinin sürekli olarak savaş hazırlığı içerisinde olmalarını ve savaş halini yaşamalarını gerektirmektedir. Tıpkı Allah'ın Rasulünün, ashabının ve ondan sonraki Halifelerin yaşantısı gibi.

Buna göre; ister askeri sanayi olsun isterse diğer sanayilerden olsun ülkedeki tüm tesislerin büyük devletlerin, süper güçlerin bu türden tesislerinden daha üstün bir seviyede olmasını gerektirmektedir. Yine bu durum bilimsel eğitim veren yüksek okulların sayısının çok olmasını, binlerce mühendis, uzman, tekniker ve teknoloji üreten insanlar yetiştirecek şekilde çok kaliteli eğitimin verilmesini gerektirmektedir. Böylece İslâm Devleti, sürekli ilerleme ve tekamül halinde bulunsun ki; dehşet verici bir şekilde gücünü hazırlayabilsin. Yüce Allah'ın ayette belirttiği gibi bu güçle Allah'ın düşmanlarını ve kedisinin görünmeyen düşmanlarını korkutabilsin: "Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, onlarla Allah'ın düşmanını ve sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizlerin bilmeyip de Allah'ın bildiklerini korkutasınız." [20]

Bu da, İslâm Devletinin savaş ekonomisi içerisinde yaşamasını, gittikçe yükselen mali bir güce sahip olmasını gerektirmektedir. Çünkü tüm dünyada süper güç olmak isteyen bir devlet için sürekli olarak gelişen savaş sanayisini kurabilecek çok büyük miktarlarda parasal güce sahip olmak kaçınılmazdır.


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Sebe: 28


--------------------------------------------------------------------------------

[2] Enbiya: 107


--------------------------------------------------------------------------------

[3] A’raf. 158


--------------------------------------------------------------------------------

[4] Buhari, 323; Abdullah b. Cabir’den rivayet etmiştir


--------------------------------------------------------------------------------

[5] Tevbe: 29


--------------------------------------------------------------------------------

[6] Tevbe: 73


--------------------------------------------------------------------------------

[7] Nisa: 76


--------------------------------------------------------------------------------

[8] Tevbe: 123


--------------------------------------------------------------------------------

[9] Tevbe: 36


--------------------------------------------------------------------------------

[10] Bakara: 216


--------------------------------------------------------------------------------

[11] Tevbe: 41


--------------------------------------------------------------------------------

[12] Tevbe: 123


--------------------------------------------------------------------------------

[13] Tevbe: 39


--------------------------------------------------------------------------------

[14] Buhari, 2143; Ahmed b. Hanbel, 11798, 13146; Daremi, 2324 Enes yoluyla rivayet etmiştir


--------------------------------------------------------------------------------

[15] Buhari, 24


--------------------------------------------------------------------------------

[16] Ebu Davud


--------------------------------------------------------------------------------

[17] Enfal: 39


--------------------------------------------------------------------------------

[18] Tevbe: 36


--------------------------------------------------------------------------------

[19] Müslim, 2170; Ahmed b. Hanbel, 21952


--------------------------------------------------------------------------------

[20] Enfal: 60
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt