mektubat
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 4 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,308
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
- Konum
- İstanbul
- Web Sitesi
- www.caglarnetwork.com
İSLÂM AHLÂKI
ÖNSÖZ
Besmeleyle başlıyalım kitâba!
Allah adı, en iyi bir sığnakdır.
Ni’metleri sığmaz ölçü, hisâba,
Çok acıyan, afvı seven bir Rabdır!
ÖNSÖZ
Besmeleyle başlıyalım kitâba!
Allah adı, en iyi bir sığnakdır.
Ni’metleri sığmaz ölçü, hisâba,
Çok acıyan, afvı seven bir Rabdır!
Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyor. Muhtâc oldukları ni’metleri yaratıp, herkese gönderiyor. Dünyâda ve âhıretde se’âdete kavuşmak için, bu ni’metlerin nasıl kullanılacağını da bildiriyor. İslâmiyyeti hiç işitmemiş olan kâfirlerin Cehenneme sokulmıyacaklarını, bunların hesâbdan sonra, hayvânlar gibi yok olacaklarını, İmâm-ı Rabbânî, 259.cu mektûbunda bildirmekdedir. İşitdikden sonra, düşünüp îmân edenleri Cennete sokacakdır. Düşünmek için ömür boyu zemân vermişdir. Nefslerine, kötü arkadaşlara, zararlı kitâblara ve yabancı radyolara aldanarak küfr ve dalâlet yoluna sapanlardan îmâna gelenleri afv ediyor. Bunları ebedî felâketden kurtarıyor. Azgın, zâlim olanlara hidâyetini ihsân etmiyor. Onları, beğendikleri, istedikleri, içine düşdükleri inkâr bataklığında bırakıyor. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken mü’minlerden, dilediklerini, Cehennemde, günâhları bitinciye kadar yakdıkdan sonra Cennete kavuşduracakdır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlıkda durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur.
Herhangi bir kimse, herhangi bir zemânda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi bir şeyden dolayı, herhangi bir sûretle hamd ve şükr ederse, bu medh-ü senâların ve teşekkürlerin hepsi, Allahü teâlâya mahsûsdur. Çünki, her ni’meti [iyiliği] yaratan, gönderen, hep Odur. O hâtırlatmazsa ve kuvvet ve kolaylık vermezse, kimse kimseye iyilik ve kötülük yapamaz. Hep Onun dilediği olur. Onun dilemediğini kimse yapamaz. [Hadîs-i kudsîde, (İnsanları, beni tanımakla şereflenmeleri için yaratdım) buyuruldu. Bunu işitince, (kâfirler, dünyâda Allahü teâlâya inanmıyorlar. Bu hadîs-i şerîf hâsıl olmuyor) demek doğru değildir. Çünki, âlimler, velîler, belli bir dereceye yükselince, belli bir yaşa gelince, Allahü teâlâyı tanımağa başlıyorlar. Kâfirler de, âhırete gidince tanıyacaklardır. Tanımıyan kalmıyacakdır.]
Hamd, bütün ni’metleri Allahü teâlânın yaratdığına ve gönderdiğine inanmak ve söylemek demekdir. Şükr, bütün ni’metleri ahkâm-ı islâmiyyeye uygun kullanmak demekdir. Ni’met, fâideli şey demekdir. Ni’metler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılıdır. Ehl-i sünnet âlimleri, meşhûr dört mezhebin âlimleridir.
Onun sevgili Peygamberi, insanların her bakımdan en güzeli, en üstünü olan Muhammed aleyhisselâma ve Onun iyi ahlâk ve ilm saçan, Âline, ya’nî akrabâsına ve Eshâbının hepsine “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” bizden düâlar ve selâmlar olsun!
Müslimânların öğrenmeleri lâzım olan bilgilere (İslâm ilmleri) denir. İslâm ilmleri ikiye ayrılır: (Din bilgileri) ve (Fen bilgileri). Fen bilgilerine (Hikmet) denir. Dinde reformcular, fen bilgilerine (Rasyonel bilgiler), din bilgilerine (Skolastik bilgiler) diyor. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Hikmet, müslimânın gayb olmuş malı gibidir. Onu nerede bulursa alsın!) buyurdu. Bu hadîs-i şerîf, fen bilgilerini öğrenmeği emr etmekdedir. Din bilgilerinin esâsı yirmi ilmdir. Bunlardan sekizi, yüksek ilmler, onikisi de, yardımcı ilmlerdir. Yüksek ilmlerden birisi, (Ahlâk ilmleri)dir.
[Güzel ahlâk sâhibi olan ve zemânının fen bilgilerinde yükselmiş olan müslimâna (Medenî), ya’nî ilerici denir. Fende ilerlemiş ağır sanâyı’ kurmuş, fekat ahlâkı bozuk olan kimseye (Zâlim), ya’nî (gerici), eşkiyâ ve diktatör denir. Fen ve san’atda geri ve ahlâkı bozuk olanlara (Vahşî), ya’nî âdî denir. (Medeniyyet), ta’mîr-i bilâd ve terfîh-i ibâddır. Ya’nî, şehrler yapmak ve insanlara hizmetdir. Bu da, fen ve san’at ve güzel ahlâk ile olur. Kısacası, fen ve san’atin güzel ahlâk ile birlikde olmasına (Medeniyyet) denir. Medenî insan, fen ve san’ati, insanların hizmetinde kullanır. Zâlimler ise, insanlara işkence yapmakda kullanır. Görülüyor ki, hakîkî müslimân, ilerici bir insandır. Hıristiyan, yehûdî ve komünist [ya’nî dinsiz], gerici, şakî ve zevallı bir kimsedir. Görülüyor ki, medeniyyet, şehrler, binâlar yapmakdır. Bu da, fen ve san’at ile olur. Tekmîl-i sınâ’at, telâhuk-ı efkâr iledir. İnsanların refâh içinde yaşamaları da, islâm ahlâkı ile olur.]
Her müslimânın islâm bilgilerini lüzûmu kadar öğrenmesi farzdır. Bunun için, islâm âlimleri, birçok kitâb yazmışlardır. Ahlâk kitâblarından Nasîrüddîn-i Muhammed Tûsînin yazdığı (Ahlâk-ı nâsırî) ve Celâlüddîn-i Muhammed Devânînin yazdığı (Ahlâk-ı Celâlî) ve Hiratlı Hüseyn Vâız-ı Kâşifînin yazdığı (Ahlâk-ı muhsinî) kitâbları meşhûrdur. Kitâbımızın birinci kısmı, Muhammed Hâdimînin “rahimehullahü teâlâ” (Berîka) kitâbından terceme edilmişdir. Bu kısmda, islâmiyyetin beğenmediği ahlâkı ve bunlardan korunma ve kurtulma çârelerini bildireceğiz. Bu kötü ahlâk, kalbin hastalıklarıdır. Kalbi ve rûhu ebedî ölüme sürüklerler. Başka kitâblardan alarak yapılan ilâveler, köşeli parantez [ ] içine yazılmışdır. Kitâbımızın ikinci kısmında, 979 [m. 1572] senesinde Edirnede vefât etmiş olan, Alî bin Emrullahın “rahime-hullahü teâlâ” yazmış olduğu, türkçe (Ahlâk-ı alâî) kitâbının baş kısmını yazarak, ahlâkın ta’rîfini ve çeşidlerini açıklıyacağız.
Bu kitâbımızı okuyan temiz gençler, dedelerinin, sağlam bedenli, iyi ahlâklı, çalışkan, medenî, ilerici olduklarını anlıyacak, islâm düşmanlarının yalanlarına, iftirâlarına aldanmakdan kurtulacakdır.
Nasîrüddîn-i Tûsînin ismi Muhammed bin Fahreddîndir.
devam edecek..