Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İşittik ve itaat ettik (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com

İşittik ve itaat ettik

''Müminler aralarında hüküm versin için Allah'ın kitabına ve peygamberlerine çağırıldıkları vakit, onların sözü ancak:'İşittik ve itaat ettik.'' Demeleridir.
''Müminler aralarında hüküm versin için Allah'ın kitabına ve peygamberlerine çağırıldıkları vakit, onların sözü ancak:'İşittik ve itaat ettik.'' Demeleridir. İşte felaha kavuşacak olanlar da onlardır.''

Aralarında hükmetmek için Allahu Teala Hazretlerine ve Resulü Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize, müminler davet olundukları vakitte sözleri ancak ''İşittik ve itaat ettik'' demeleridir. Başka bir söz yok! Ancak (semi'na ve eda'na) ''İşittik ve itaat ettik.'' Duyar duymaz hemen ''İşittik ve itaat ettik'' İşte müminlerin sözü budur. Ancak bu müminler felaha kavuşucudurlar, diğerlerine felah yok.

Ama doğru söyleyin onların hükmüne itiraz etmeye cevaz var mıdır? İmkân var mıdır? Allahu Teala Hazretleri ve Resulünün hükmüne itiraz etmeye hakkın olacak ki itiraz edesin. Allah ve O'nun Resulünün hükmüne kimin karşı çıkmaya hakkı olabilir? Çünkü Allahu Teala Hazretleri ve O'nun Resulü yanlış hüküm etmezler. Doğru bir hükmü kabul etmemek isyan olur. Bu, insanın kendisini cehenneme atmasıdır.

Ya Rabbi! Fazlı kereminle bizi (semi'na ve eda'na) diyen kullarından eyle! Dikkat edelim, aklımızı başımıza toplayalım. Azaplara dayanmak çok zor olur, dayanılmaz o azaplara. Dünyanın işkenceleri, sıkıntıları, belaları bize zor geliyordu, ahiretin azabına nasıl dayanırız. Neden sebep kendimizi ahiretin azaplarına arz edelim. Böyle yapmak ne büyük ahmaklık olur. Ya Rabbi! Sen bizi kendi başımıza bırakma.

(Ders Ayeti)
''Ve her kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse ve Allah'tan korkarsa ve O'ndan sakınırsa, işte kurtulucular bunlardır.''

Her bir ayet nereye dayanıyor görüyorsunuz değil mi? Ayetleri böyle duyup, sadece lügat manalarında kalmamalıdır. Düşünmeli, tefekkür etmelidir.

Bu muazzam kâinat anlaşılıyor ki, çok büyük iş için yaratılmış, yerlerde, göklerde ve aralarında olanlar Mevla Teala'ya değil bize lazım. Peki, biz neye lazımız? Mevla Teala'yı bilmeye ve O'na ibadet etmeye lazımız. İnsan lazım olduğu şeye yaramalı, yaramazsa kendini de helak eder, milleti de helak eder, mevcut nizamı intizamı bozmuş olur.

Allah ve Resulüne itaat evvela imanla, ondan sonra farzları yapmakla, sünnetleri, müsehapları, edepleri yapmakla; haramlardan, mekruhlardan kaçmakla oluyor. İnsan nefsine çok müpteladır. Hâlbuki bu nefis var ya, hiç onun gibi şerli bir şey yoktur.

''Yeryüzünün en cahilidir.''
Bir hadis-i Kudsi'de Mevla Teala şöyle buyuruyor:
''Nefsine düşman ol! Çünkü o nefsi bana düşmanlıkla dikilenlerin en evvelidir.''

Senin nefsin var ya, en evvel yüce Allah'ın karşısına düşman olarak o dikildi. İnsan Allahu Teala Hazretlerini sevmelidir ve O'nun emirlerine uymalıdır, kendi nefsine değil.

Sure-i Yunusta şöyle buyrulur:
''Onlara bizim zahir ayetlerimiz okunduğu zaman, bize mülaki olmayacaklarını ummayanlar dedi ki: ''Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.
Dedi ki: 'Onu kendi tarafımdan değiştirmek benim için sahih olamaz. Ben ancak bana vahyolunana tabi olurum başkasına değil. Şüphe yok ki, ben Rabbime isyan eder olursam, büyük bir günün azabından korkarım.''(Ayet 15)

Onların öyle söylemeleri kulluk mudur? Yoksa ağalık mıdır? Nedir bu? Böyle bir şey söylemekten Allah'a sığınırız. İnsan daima kendinden korkmalıdır. Mevla Teala Hazretlerine iltica etmelidir.

İblis aleyhillane gökteki bütün meleklerin reisiydi, cennetin bekçisiydi. Dünya ve yeryüzünün hâkimiyeti onun elindeydi. Böylece o kendisinin sema ehlinden daha hayırlı olduğunu zannetmişti. İşte bu onu büyüklenmeye sevk etti de, Mevla Teala, Âdem aleyhisselam'a secde ile emredince, kibirlenerek asi oldu, ebedi cehennemlik oldu. Bakın ne oldu! Cehennemlik. Böyle bir durum evvelce ne kendi hatırından geçerdi, nede meleklerin hatırından geçerdi. Bunları unutmayalım.

Allahu Teala Âdem (Aleyhisselam) a secde ile emrettiğinde, şeytanın bu emre asi olup, secde etmemesi ve böylece cennetten kovulması bütün melekleri korkuya düşürmüştü. Ancak Cebrail (Aleyhisselam) Peygamber Efendimiz'e Kur'an-ı Kerimi indirirken:
''O'nu emin olan Cebrail indirdi.''(Şuara 193) ayet-i kerimesini duyunca korkudan emin oldu. O zamana kadar korku içersindeydi.

Melekler böyle olursa biz nasıl olmalıyız? Şu nazik günler hürmetine bizi koru Ya Rabbi! Dünya tuzak dolu, eğer tuzağa düşecek insansan, hemen düşersin, zaten içindesin.

''Muhakkak ki biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da onu, aşağıların en aşağısına döndürdük. Ancak o kimseler ki, iman ettiler ve Salih amellerde bulundular, artık onlar için kesilmeyecek bir mükafat vardır.''(Tin 4-6)

Ancak bu insanlar esfel-i safilinden kurtulabilir. Her bir amelimizde ''Ya Rabbi beceremedik, kabul et.'' deyip kulluğumuza devam edelim.


(Ders Ayeti)
''Ve Allah'a en ağır yeminleriyle kasem ederler ki, eğer onlara (cihat ile) emredersen elbette (cihada) çıkacaklardır. Deki:'Yemin etmeyin, bu sözünüz bilinmiş bir taat'tır. Şüphe yok ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır.''

Münafıklar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize: ''Sen nerede olursan biz de oradayız. Sen savaşa çıkarsan biz de çıkarız. Sen ikamet edersen biz de ederiz. Sen bize cihad ile emredersen biz de mücadele ederiz. Hatta evlerinizden çıkın desen, mallarınızdan, hanımlarınızdan ayrılın desen hemen itaat ederiz.'' derlerdi.


Münafıkların bu iddiaları üzerine Allahu Teala bu ayeti celileyi indirdi ve onların yeminlerinden yalancı olduklarını beyan buyurdu. İnsan çok konuşmaktan ziyade iş görmelidir. Çok konuşmakla, ağız kalabalığı ile kendisinin makbuliyetine delil getiremez. İş görürse o makbul olur. Bu ayeti celile ona delalet ediyor.

(Ders Ayeti)
''De ki: Allah'a itaat edin ve peygambere itaat edin, imdi eğer yüz çevirirseniz artık onun üzerine olan, ona yükletilmiş olandır. Ve sizin üzerinize düşen de, size yükletilmiş olandır. Ve eğer O'na itaat ederseniz, hidayete erersiniz ve peygamber üzerine ait olan vazife ise apaçık tebliğden başka değildir.''

Cenab-ı hak, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize hitaben buyurmuş oluyor ki:''Ey Habibim! Kullarıma söyle ki, Allah'a, hem de Resullullah'a itaat etsinler.''

Ona böyle emrettikten sonra bize hitap ediyor: ''Ey kullarım! Eğer itaatten dönerseniz, artık mesuliyet size aittir.'' Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için, dinin ahkamını beyan ederek açık tebliğ vaciptir.
Başka şey lazım değildir. O da onu yapmıştır. Şimdi üzerinde duracağımız şey vazifedir. Ya Rabbi! Emrettiklerini yapmak nasip eyle. Senin bütün işlerin tamamdır. Bizim bütün işlerimiz noksandır. Biz acizleriz, biz noksanlarız. Dünyada da, ahirette de senden yardım dileriz.

(Ders Ayeti)
''Allah, sizden iman edip amel-i Salih işleyenlere, kendinden öncekileri halife seçtiği gibi kendilerini de yeryüzüne halife seçeceğini (sahip ve hâkim kılacağını), onlar için razı olduğu dini (İslamı) da onlara iktidar vereceğini ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara emniyet sağlayacağını vaat etti. Onlar bana kulluk edip hiçbir şeyi bana eş tutmadıkları halde. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl fasıklardır.''

Ayeti celilede Mevla Teala, iman edip amel-i Salih işleyenlere 3 şey vaat etti:
1- Yeryüzünde, bütün dünyaya ışık tutacak kadar hâkimiyet vereceğini vaat etti. Nitekim onlardan evvel geçen müminleri de o zamanın kâfirlerinin topraklarına malik kılmıştı.

2- onlar için razı oldukları dinde onlara son derece temkin, iktidar ve serbestlik verecektir. O din-i Mübin İslamı kılı kırk yararcasına tatbik etmeye kalktıklarında onlara yan bakabilecek kimse olmayacaktır.

3- Dâhili ve harici bütün korkularını, korkusuzluğa, huzura, emniyete tebdil edecektir.

Yeryüzünde çok Müslüman var amma, dünyaya hâkim değiller, temkin ve iktidarları yok. Bundan anlaşılıyor ki, önemli olan iki şeyi yapmıyorlar ve dünyada sözleri dinlenmez olarak yaşıyorlar. Müslümanlara bu ayıp yetmez mi acaba? Yeter! Bu ayıp bize yeter.

Bu ayeti celileyi üstadım Hacı Ali Haydar Efendi (kuddise sirrahu) Hazretleri bizlere çok okurdu. Onun hediyelerindendir.

(Ders Ayeti)
''Ve namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin ve peygambere itaat edin ta ki rahmete erdirilesiniz.''

Hakkıyla namaz tadil-i erkân üzere, vaktini geçirmeden huzur ile huşu ile temiz ve avret mahallini örten elbiselerle, temiz mekânlarda, temiz seccadelerle kılmakla olur.

Mevla Teala buyurmuş oluyor ki: namazı hakkıyla kılmakla, zekâtı hakkıyla vermekle, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e itaat etmekle belki siz acınır da, kaybettiğiniz büyük devleti bir daha bulursunuz.

Bütün dünya Müslümanlarına ışık tutmamız, onları irşad etmemiz gerekirken biz onları karanlığa sokuyoruz. Bir Müslüman, İslamiyete doğru olarak sarılmazsa, bütün Müslümanlara, bütün insanlara zarar olur.

İslamiyete doğru olarak sarılırsan, etrafındakilere rehber olursun, herkes senden görüp amel eder. Maalesef zamanımızda çoğu Müslümanlar İslamiyete layıkıyla sarılmıyorlar, yanlış hareketlerden vazgeçmiyorlar.

(Ders Ayeti)
''Sakın kâfir olan kimseleri, bizi yeryüzünde aciz bırakacak kimseler sanma ve onların varacakları yer ateştir ve elbette ne fena bir gidiştir.''

Hava biraz sıcak oldu diye hepimiz darlanmaya başladık. Ya bir de cehennemi düşünün. Demirden kilitli sandıklar içerisinde, tunç ve bakır gibi eritilmiş sular içmek, zakkum yemek, hiç buna dayanılır mı? Allahım sen hepimizi kayır!

Aralarında hükmetmek için Allahu Teala Hazretlerine ve Resulü Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize, müminler davet olundukları vakitte sözleri ancak ''İşittik ve itaat ettik'' demeleridir. Başka bir söz yok! Ancak (semi'na ve eda'na) ''İşittik ve itaat ettik.'' Duyar duymaz hemen ''İşittik ve itaat ettik'' İşte müminlerin sözü budur. Ancak bu müminler felaha kavuşucudurlar, diğerlerine felah yok.

Ama doğru söyleyin onların hükmüne itiraz etmeye cevaz var mıdır? İmkân var mıdır? Allahu Teala Hazretleri ve Resulünün hükmüne itiraz etmeye hakkın olacak ki itiraz edesin. Allah ve O'nun Resulünün hükmüne kimin karşı çıkmaya hakkı olabilir? Çünkü Allahu Teala Hazretleri ve O'nun Resulü yanlış hüküm etmezler. Doğru bir hükmü kabul etmemek isyan olur. Bu, insanın kendisini cehenneme atmasıdır.

Ya Rabbi! Fazlı kereminle bizi (semi'na ve eda'na) diyen kullarından eyle! Dikkat edelim, aklımızı başımıza toplayalım. Azaplara dayanmak çok zor olur, dayanılmaz o azaplara. Dünyanın işkenceleri, sıkıntıları, belaları bize zor geliyordu, ahiretin azabına nasıl dayanırız. Neden sebep kendimizi ahiretin azaplarına arz edelim. Böyle yapmak ne büyük ahmaklık olur. Ya Rabbi! Sen bizi kendi başımıza bırakma.

(Ders Ayeti)
''Ve her kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse ve Allah'tan korkarsa ve O'ndan sakınırsa, işte kurtulucular bunlardır.''

Her bir ayet nereye dayanıyor görüyorsunuz değil mi? Ayetleri böyle duyup, sadece lügat manalarında kalmamalıdır. Düşünmeli, tefekkür etmelidir.

Bu muazzam kâinat anlaşılıyor ki, çok büyük iş için yaratılmış, yerlerde, göklerde ve aralarında olanlar Mevla Teala'ya değil bize lazım. Peki, biz neye lazımız? Mevla Teala'yı bilmeye ve O'na ibadet etmeye lazımız. İnsan lazım olduğu şeye yaramalı, yaramazsa kendini de helak eder, milleti de helak eder, mevcut nizamı intizamı bozmuş olur.

Allah ve Resulüne itaat evvela imanla, ondan sonra farzları yapmakla, sünnetleri, müsehapları, edepleri yapmakla; haramlardan, mekruhlardan kaçmakla oluyor. İnsan nefsine çok müpteladır. Hâlbuki bu nefis var ya, hiç onun gibi şerli bir şey yoktur.

''Yeryüzünün en cahilidir.''
Bir hadis-i Kudsi'de Mevla Teala şöyle buyuruyor:
''Nefsine düşman ol! Çünkü o nefsi bana düşmanlıkla dikilenlerin en evvelidir.''

Senin nefsin var ya, en evvel yüce Allah'ın karşısına düşman olarak o dikildi. İnsan Allahu Teala Hazretlerini sevmelidir ve O'nun emirlerine uymalıdır, kendi nefsine değil.

Sure-i Yunusta şöyle buyrulur:
''Onlara bizim zahir ayetlerimiz okunduğu zaman, bize mülaki olmayacaklarını ummayanlar dedi ki: ''Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.
Dedi ki: 'Onu kendi tarafımdan değiştirmek benim için sahih olamaz. Ben ancak bana vahyolunana tabi olurum başkasına değil. Şüphe yok ki, ben Rabbime isyan eder olursam, büyük bir günün azabından korkarım.''(Ayet 15)

Onların öyle söylemeleri kulluk mudur? Yoksa ağalık mıdır? Nedir bu? Böyle bir şey söylemekten Allah'a sığınırız. İnsan daima kendinden korkmalıdır. Mevla Teala Hazretlerine iltica etmelidir.

İblis aleyhillane gökteki bütün meleklerin reisiydi, cennetin bekçisiydi. Dünya ve yeryüzünün hâkimiyeti onun elindeydi. Böylece o kendisinin sema ehlinden daha hayırlı olduğunu zannetmişti. İşte bu onu büyüklenmeye sevk etti de, Mevla Teala, Âdem aleyhisselam'a secde ile emredince, kibirlenerek asi oldu, ebedi cehennemlik oldu. Bakın ne oldu! Cehennemlik. Böyle bir durum evvelce ne kendi hatırından geçerdi, nede meleklerin hatırından geçerdi. Bunları unutmayalım.

Allahu Teala Âdem (Aleyhisselam) a secde ile emrettiğinde, şeytanın bu emre asi olup, secde etmemesi ve böylece cennetten kovulması bütün melekleri korkuya düşürmüştü. Ancak Cebrail (Aleyhisselam) Peygamber Efendimiz'e Kur'an-ı Kerimi indirirken:
''O'nu emin olan Cebrail indirdi.''(Şuara 193) ayet-i kerimesini duyunca korkudan emin oldu. O zamana kadar korku içersindeydi.

Melekler böyle olursa biz nasıl olmalıyız? Şu nazik günler hürmetine bizi koru Ya Rabbi! Dünya tuzak dolu, eğer tuzağa düşecek insansan, hemen düşersin, zaten içindesin.

''Muhakkak ki biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da onu, aşağıların en aşağısına döndürdük. Ancak o kimseler ki, iman ettiler ve Salih amellerde bulundular, artık onlar için kesilmeyecek bir mükafat vardır.''(Tin 4-6)

Ancak bu insanlar esfel-i safilinden kurtulabilir. Her bir amelimizde ''Ya Rabbi beceremedik, kabul et.'' deyip kulluğumuza devam edelim.



(Ders Ayeti)
''Ve Allah'a en ağır yeminleriyle kasem ederler ki, eğer onlara (cihat ile) emredersen elbette (cihada) çıkacaklardır. Deki:'Yemin etmeyin, bu sözünüz bilinmiş bir taat'tır. Şüphe yok ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır.''

Münafıklar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize: ''Sen nerede olursan biz de oradayız. Sen savaşa çıkarsan biz de çıkarız. Sen ikamet edersen biz de ederiz. Sen bize cihad ile emredersen biz de mücadele ederiz. Hatta evlerinizden çıkın desen, mallarınızdan, hanımlarınızdan ayrılın desen hemen itaat ederiz.'' derlerdi.

Münafıkların bu iddiaları üzerine Allahu Teala bu ayeti celileyi indirdi ve onların yeminlerinden yalancı olduklarını beyan buyurdu. İnsan çok konuşmaktan ziyade iş görmelidir. Çok konuşmakla, ağız kalabalığı ile kendisinin makbuliyetine delil getiremez. İş görürse o makbul olur. Bu ayeti celile ona delalet ediyor.

(Ders Ayeti)
''De ki: Allah'a itaat edin ve peygambere itaat edin, imdi eğer yüz çevirirseniz artık onun üzerine olan, ona yükletilmiş olandır. Ve sizin üzerinize düşen de, size yükletilmiş olandır. Ve eğer O'na itaat ederseniz, hidayete erersiniz ve peygamber üzerine ait olan vazife ise apaçık tebliğden başka değildir.''

Cenab-ı hak, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize hitaben buyurmuş oluyor ki:''Ey Habibim! Kullarıma söyle ki, Allah'a, hem de Resullullah'a itaat etsinler.''

Ona böyle emrettikten sonra bize hitap ediyor: ''Ey kullarım! Eğer itaatten dönerseniz, artık mesuliyet size aittir.'' Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için, dinin ahkamını beyan ederek açık tebliğ vaciptir.
Başka şey lazım değildir. O da onu yapmıştır. Şimdi üzerinde duracağımız şey vazifedir. Ya Rabbi! Emrettiklerini yapmak nasip eyle. Senin bütün işlerin tamamdır. Bizim bütün işlerimiz noksandır. Biz acizleriz, biz noksanlarız. Dünyada da, ahirette de senden yardım dileriz.

(Ders Ayeti)
''Allah, sizden iman edip amel-i Salih işleyenlere, kendinden öncekileri halife seçtiği gibi kendilerini de yeryüzüne halife seçeceğini (sahip ve hâkim kılacağını), onlar için razı olduğu dini (İslamı) da onlara iktidar vereceğini ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara emniyet sağlayacağını vaat etti. Onlar bana kulluk edip hiçbir şeyi bana eş tutmadıkları halde. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl fasıklardır.''

Ayeti celilede Mevla Teala, iman edip amel-i Salih işleyenlere 3 şey vaat etti:
1- Yeryüzünde, bütün dünyaya ışık tutacak kadar hâkimiyet vereceğini vaat etti. Nitekim onlardan evvel geçen müminleri de o zamanın kâfirlerinin topraklarına malik kılmıştı.

2- onlar için razı oldukları dinde onlara son derece temkin, iktidar ve serbestlik verecektir. O din-i Mübin İslamı kılı kırk yararcasına tatbik etmeye kalktıklarında onlara yan bakabilecek kimse olmayacaktır.

3- Dâhili ve harici bütün korkularını, korkusuzluğa, huzura, emniyete tebdil edecektir.

Yeryüzünde çok Müslüman var amma, dünyaya hâkim değiller, temkin ve iktidarları yok. Bundan anlaşılıyor ki, önemli olan iki şeyi yapmıyorlar ve dünyada sözleri dinlenmez olarak yaşıyorlar. Müslümanlara bu ayıp yetmez mi acaba? Yeter! Bu ayıp bize yeter.

Bu ayeti celileyi üstadım Hacı Ali Haydar Efendi (kuddise sirrahu) Hazretleri bizlere çok okurdu. Onun hediyelerindendir.

(Ders Ayeti)
''Ve namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin ve peygambere itaat edin ta ki rahmete erdirilesiniz.''

Hakkıyla namaz tadil-i erkân üzere, vaktini geçirmeden huzur ile huşu ile temiz ve avret mahallini örten elbiselerle, temiz mekânlarda, temiz seccadelerle kılmakla olur.

Mevla Teala buyurmuş oluyor ki: namazı hakkıyla kılmakla, zekâtı hakkıyla vermekle, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e itaat etmekle belki siz acınır da, kaybettiğiniz büyük devleti bir daha bulursunuz.

Bütün dünya Müslümanlarına ışık tutmamız, onları irşad etmemiz gerekirken biz onları karanlığa sokuyoruz. Bir Müslüman, İslamiyete doğru olarak sarılmazsa, bütün Müslümanlara, bütün insanlara zarar olur.

İslamiyete doğru olarak sarılırsan, etrafındakilere rehber olursun, herkes senden görüp amel eder. Maalesef zamanımızda çoğu Müslümanlar İslamiyete layıkıyla sarılmıyorlar, yanlış hareketlerden vazgeçmiyorlar.

(Ders Ayeti)
''Sakın kâfir olan kimseleri, bizi yeryüzünde aciz bırakacak kimseler sanma ve onların varacakları yer ateştir ve elbette ne fena bir gidiştir.''

Hava biraz sıcak oldu diye hepimiz darlanmaya başladık. Ya bir de cehennemi düşünün. Demirden kilitli sandıklar içerisinde, tunç ve bakır gibi eritilmiş sular içmek, zakkum yemek, hiç buna dayanılır mı? Allahım sen hepimizi kayır!
 

sumisalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
63
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
bir kimse Kuran'ın tüm açıklamalarını öğrendikten ve bunların doğru olduğunu da vicdanen kabul ettikten sonra hala Allah'ın hükümlerine uymakta direnir ve itaat etmezse, bu o kişinin samimiyetsizliğinin bir delilidir. Çünkü doğru olduğunu bildiği bir gerçeği reddetmekte ve yanlış olduğunu öğrendiği bir sistemde yaşamakta ısrar etmektedir. Bu yanlış ısrarın kendisini nasıl bir sona götürebileceğini unutmamalı ve bundan sakınmalıdır Öyleyse akıl ve vicdan sahibi insana düşen, ayette bildirildiği gibi "işittik ve itaat ettik" demektir.
 

AcizBirKul.

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2012
Mesajlar
635
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Ya Rabbi! Fazlı kereminle bizi (semi'na ve eda'na) diyen kullarından eyle! Dikkat edelim, aklımızı başımıza toplayalım. Azaplara dayanmak çok zor olur, dayanılmaz o azaplara. Dünyanın işkenceleri, sıkıntıları, belaları bize zor geliyordu, ahiretin azabına nasıl dayanırız. Neden sebep kendimizi ahiretin azaplarına arz edelim. Böyle yapmak ne büyük ahmaklık olur. Ya Rabbi! Sen bizi kendi başımıza bırakma.
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
bir kimse Kuran'ın tüm açıklamalarını öğrendikten ve bunların doğru olduğunu da vicdanen kabul ettikten sonra hala Allah'ın hükümlerine uymakta direnir ve itaat etmezse, bu o kişinin samimiyetsizliğinin bir delilidir. Çünkü doğru olduğunu bildiği bir gerçeği reddetmekte ve yanlış olduğunu öğrendiği bir sistemde yaşamakta ısrar etmektedir. Bu yanlış ısrarın kendisini nasıl bir sona götürebileceğini unutmamalı ve bundan sakınmalıdır Öyleyse akıl ve vicdan sahibi insana düşen, ayette bildirildiği gibi "işittik ve itaat ettik" demektir.


Tamam ama hatasız insan olur mu?
Hata bizden'' inşallah olmaz''...
Af etmek Allah C.C. dan İnşallah...
Katı hareket uygun değil...Orta yol ,orta karar...Güzeli bu...
 

sumisalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
63
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Allah insana akıl ve vicdan vermiştir. Elçileri ve elçilerine vahyettiği kutsal kitaplarıyla hak yolunu göstermiştir. Bu nedenle de insan kendi seçimlerinden sorumludur. İslam ahlakı ancak samimi kararla, Allah'a teslimiyetle ve her zaman doğruları emreden vicdanın sesini dinleyerek yaşanabilir Çünkü önemli olan kişinin kalben Allah'a teslim olması, samimi olarak iman etmesidir. Eğer bir sistem insanları inanca ve ibadete zorlayacak olursa, bu durumda insanlar o sistemden korktukları için dindar olurlar. Din açısından makbul olan ise, vicdanların tamamen serbest bırakıldığı bir ortamda Allah rızası için dinin yaşanmasıdır
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Tamam ama hatasız insan olur mu?
Hata bizden'' inşallah olmaz''...
Af etmek Allah C.C. dan İnşallah...
Katı hareket uygun değil...Orta yol ,orta karar...Güzeli bu...

Tabiiki insanda hata her zaman vardır lakin tövbe etmesini kul olduğunu ve aciz olduğunu bilecek.......
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt