İnsanlık öldü mü?
Bu yazının Almancası Frankfurter Algemeine Zeitung’ un okuyucu köşesine gönderilmiştir..8 Kasım 2005 tarihinde Frankfurter Algemeine Zeitung’ da, Melanie Mühl´ün yayınladığı " Du bist zu Deutsch" başlıklı yazıyı okuduğumda, bu ülkedeki uyum ve yabancılar üzerinde yapılan çalışmaların başarısızlığının nedenlerini daha iyi anlamaya başladım. Çünkü masa başında yazılan ve önyargılardan kurtulamayan bu tür hükümlerin ne yabancılara, ne de Alman toplumuna hiç bir yarar sağlamıyacağı apacık ortadadır.
Bu ülkede, ne yazık ki, en çok para getiren ama en basit uzmanlık alanı olan konu yabancılar konusudur. Popüler olmak isteyen bir Türk genci, eğer biraz da hayal dünyası genişse ailesi veya yaşadığı semtle ilgili bir hikaye uydurarak hemen baş tacı edilebilir. Eskiden Doğu Almanya veya Sovyetler Birliği’ nden kaçanlar için yazılanlar, uydurulan efsaneler, şimdi de Türkler, Araplar, kısacası müslümanlar icin uydurulmaktadır.
Sayın Melanie Mühl´e sormak isterdim, acaba Kalkan ailesine giderken, onların evinde "börek " yerken, onlara Türkleri hiç ama hiç tanımadığını veya Türklere karşı önyargıları olduğunu da söyledi mi?
Onlar, ona bütün içtenlikleriyle içlerini açarken, onunla dostça sohbet ederlerken, onlara, "Türklere karşı düşmanca bir yazı yazacagım," lafını etti mi?
Bütün bunları söylediğini hiç ama hiç sanmıyorum.
Ne yazık ki, eline kalemi alan, bunu bir süngü gibi yabancıların bir yerlerine batırmaya çalışıyor.
Bayan Mühl, eğer gerçekten önyargısız bir gazeteci ise, gerçekleri yazmak istiyorsa buyursun, gelsin, ben ona Hessen´de, Lahn Dill Kreis´da yaşayan binlerce Türkün gerçek problemlerini yakından göstereyim!
Gençlerin işsizliğini, meslek yeri bulamayışlarını, okullarda yaşadıkları ayrımcılığı ve biraz şanslı olup da iş bulanlarınsa "Leihfirma" larında beş euroya nasıl süründüklerini beraber tesbit edelim.
Ayrıca, yazılanların tam tersine, Türk çocuklarının, gençlerinin yüzde doksan dokuzunun Alman yaşıtlarıyla oynadıklarını, hiç birinin, ama hiç birinin Almanlarla birlikte olurken başkaları tarafından "Verdeutschte Hure!" olarak adlandırılmadıklarını kendi gözleriyle görmesine yardımcı olayım.
Bütün bu tür yazıların, iddiaların, hikayelerin bu ülkeye veya sözde uyuma ne gibi yararı vardır anlamış değilim!
Niye bir toplum yargılanırken en radikal örnekler dile getirilir de yapılmış iyi şeylerden hic söz edilmez?
Niçin koskoca bir toplum, bir din, bu ülkeye emanet edilmiş bir azınlık bu kadar yargılanır, aşağılanır ve dışlanır anlamak mümkün değildir?
Bütün bunların bu ülkeye, bu ülkenin geleceğine yararı var mıdır? Bu ülkede yazı yazanlar, gazeteciler, politikacılar, bu ülkenin ayrımcılık sonucu uğrayabileceği felaketler için üzülmez ve kaygı duymazlar mı? Niye bu ülkenin gelecegine dinamit koymaya calışırlar? Bundan çıkarları nedir?
Bütün Türklerin kadınlarını dövdüklerinden, içlerine kapandıklarından, kızlarını sattıklarından hemen hemen her gazetede söz edilirken, sanki bu ülkede hiç kadın sorunu yokmuş gibi, hiç küçük çocuklara cinsel tacizde bulunulmuyormuş gibi, burda herşey güllük gülüstanlıkmış gibi havalara girmek, gerçek aydınların, gerçek gazetecilerin, vicdanlı insanların midelerini bulandırmıyor mu?
Ayıp değil mi?
Bu insanlar kırk yıl sizlerin madenlerinde, yollarında, inşaatlarında çalışmadılar mı? Bu insanları bu kadar aşağılamaya, bu kadar dışlamaya, bu kadar gülünç hale getirmeğe hakkınız var mı?
Türklerin kasıtlı olarak Almanca öğrenmedikleri savı kesinlikle uydurulmuş kocaman bir yalandır.Bir insanın yabancı bir dili kasıtlı olarak öğrenmiyorum demesi kadar aptalca bir düşünce olamaz! Hatta, Türkçede "İki dil bilen iki insan demektir," diye bir ata sözü bile vardır. Ama hiç bir imkan tanınmadan bir yabancı dilin, hele hele Almanca gibi zor bir dilin öğrenilmesi hiç de kolay değildir.Hiç kimse kalkıp da Herr Daum´a ‘Neden hiç Türkce öğrenemedin?’ diye soruyor mu? Antalya´ya yerleşen binlerce Almanın hepsi acaba şakır şakır Türkçe mi konuşuyorlar?
Sürekli gettolaşmadan söz ediliyor. Bu tür yazıları yazanlar acaba "Getto" denilen yerlere gittiler mi?
Niçin onların orada yaşamaya mahkum olduklarını hiç araştırdılar mi?
Niçin bu insanların bir arada yaşamak arzuları bilimsel olarak sorgulanmıyor? İşsizlik, dar gelir, kiraların yüksekliği gibi gerekçeler göz önüne alınmadan, gettolaşmada kasıt aranması daha kasıtlı bir düşünce değil midir?
Niye, bu ülkede söz konusu yabancılar olduğunda gerçek sorunlar üzerinde durulmaz da, efsaneler, yalanlarla uğraşılır?
Niye, bu ülkenin aydınları, poltikacıları, din adamları yanıbaşlarında duran ve 40 yıldan beri hala yabancı olarak adlandırılan insanların problemlerine objektif bir bakış açısı ile yaklaşmazlar?
Bütün bu olup bitenlerden çıkarı olanlar kimlerdir?
Bu ülkede Almanların yabancılara olan kini arttıkça, bu ülke daha mı iyi bir yerde olacaktır?
Bu ülkede, yabancı gençler dışlanarak, aşağılanarak krminal olaylara itilirlerse hangimizin bundan yararı olacaktır?
Niçin yabancı gençler arasında yüzde 30 lara varan işsizlik üzerinde kimse durmuyor?
Niçin okullarda yabancı gençlerin öğretmenler tarafından nasıl dışlandıklarını kimse arastırmıyor?
Biz hepimiz, bu ülkede yaşayan, ekmek yiyen, bu ülkenin suyunu, havasını kullananan insanlar olarak, önyargılardan arınmadan, birbirimize el uzatmadan, birbirimizi anlamaya çalışmadan hiç bir yere varamayız ve bu güzel ülkeye en büyük kötülüğü bizler yapmış oluruz.
Lütfen, hala yabancı diye nitelediğiniz ve dışlamaya çalıştığınız insanları biraz olsun önyargısız tanımaya çalışın! Onların gerçek sorunlarıyla ilgilenin! Onların insanlıklarını, kültürlerini, dinlerini aşağılamaktan vazgeçin!
.Bir ülkede omuz omuza, kardeşçe yaşamanın yolu birbirini anlamaktan geçtiğini asla unutmayın!