İnsanların Duasını Almak İçin
Allahü teâlâ, insanlara hizmet edenleri, nasihat verenleri, tatlı dilli, güler yüzlü olanları, iyi iş yapanlara yardım edenleri, sabredenleri ve iyilik edenleri sever. Kendini beğenenleri ise, sevmez.
Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona, ahirete yarar işler, iyi, güzel ameller yaptırır ve onu, günah işlemekten korur. Bir kimse, verdiğini Allahü teâlânın rızası için verir, sevdiğini Onun için sever, düşmanlığını Allah için yaparsa, o kimsenin imanı tamam olur ve ahlakı güzel olanın da, imanı kâmil olur.
Muhammed Ma’sum hazretleri buyuruyor ki:
“Seven bir kimse, sevdiğinin sevdiklerini de sever. Sevdiğinin düşmanlarına düşman olur. Bu sevmek ve düşmanlık, bu kimsenin elinde değildir. Kendiliğinden hasıl olur. Bu kimse, sevmesinde ve düşmanlığında deli gibidir. Bunun içindir ki; “Bir kimseye deli denilmedikçe, bu kimsenin imanı tam olmaz” buyuruldu. Kendisinde bu delilik bulunmayanlar, sevmekten mahrumdurlar. Seviyorum diyebilmek için, sevgilinin düşmanlarına düşman olmak lazımdır.”
Bir kimseye yapılan ihsan, iyilik, ne kadar kıymetli ve ne kadar çok olursa, sevgi de o kadar fazla olur. Hadis-i şerifte; (İnsanlar, kendilerine ihsan, iyilik edenleri sever. Bu sevgi, insanın yaratılışında vardır) buyuruldu.
Bunun için, herkes anasını, babasını, hocasını, ustasını, vatanını, din kardeşlerini çok sever. Bir kimse, kendisine din ve dünya bilgilerini, imanını, Allahını, Peygamberini, güzel ahlakı öğreteni, herkesten, daha çok sever. Bu sevgi, cibillidir yani insanın doğuşunda vardır. Bu sevgiden mahrum olan kimse, hakiki insan değildir. Çok sevilen kimse, insanın kalbinden, hatırından çıkmaz. Seven, daima sevgiliye kavuşur, onun gibi olur. Sevgilisine tâbi olmamak, insanın elinde değildir. Sevmenin en kuvvetli alameti, sevgilinin sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemektir. Bunun için her müminin, Resulullah efendimizi çok sevmesi lazımdır. Onu çok seven, Onu çok anar, çok söyler ve çok över. Hadis-i şerifte; (Bir şeyi çok seven, onu çok anar) buyuruldu.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Sevgiliden gelen her şeyi, gülerek, sevinerek karşılamak lazımdır. Ondan gelenlerin hepsi tatlı gelmelidir. Sevgilinin sert davranması, aşağılaması, ikram, ihsan ve yükseltmek gibi olmalıdır. Hatta, kendi nefsinin böyle isteklerinden daha tatlı olmalıdır. Seven böyle olmazsa, sevgisi tam olmaz. Hatta, seviyorum demesi, yalancılık olur. Seven ve sevgiliden başka her şeyden kesilen, sevdiğine kavuşur. Böyle sevgisi olmayan ise, bu kavuşmayı ancak öğrenir, bilir ve bu bilgisini büyük nimet sanır.”
İnsanlar, kendilerine iyilik edenleri sever. Bu sevgi sebebi ile, onların ahlakı ve âdetleri, herkese, iyilikten aldıkları paya göre bulaşır. Böylece, iyilikler, kötülükler, düzelme veya bozulma, baştan aşağı doğru yayılır. Bunun için, Allahü teâlânın kullarına iyilik etmeye, güler yüz, tatlı dil ve güzel huy ile onlara kolaylık göstermeye çalışmalıdır. Bu çalışmalar, gayretler, Allahü teâlânın rızasını kazanmaya ve ahirette yüksek derecelere kavuşmaya sebep olmaktadır. Zira hadis-i şerifte; (İnsanlar Allahü teâlânın ıyalidir, kullarıdır. Kullarına iyilik edenleri çok sever) buyurulmuştur.
İyilik eden, elbette iyilik görür. İnsanlara yardım eden, Allahü teâlânın rızasına ve kulların da duasına kavuşur. Abdullah-ı Ensari hazretleri; “Sana iyilik eden kimsenin esiri olursun. Ona karşı boynun bükük olur. Kendisine iyilik ettiğin kimseye karşı ise, tam tersi olur. Onun için, daima herkese iyilik etmeli, faydalı olmaya çalışmalıdır” buyurmuştur.
Ebu Müslim Havlani hazretleri buyuruyor ki:
“İyiliğin sevabından daha güzel bir şey yoktur. İyilik yapmaya gücü yeten herkeste iyilik yapma niyeti bulunmaz. Bir kimsede, hem iyilik yapma gücü hem de niyeti varsa, saadet hasıl olur. Kalblere en çok tesir eden şey iyiliktir.”
Birbirlerine yardım eden insanlar arasında çekişme olmaz. Zira insan, ihsanın kulcağızıdır. Hadis-i şerifte; (İnsanlar, kendilerine iyilik edenleri sever) buyurulmuştur.
Ali bin Muhammed hazretleri buyuruyor ki:
“Ey insanoğlu! İnsanların kalblerini kazanmayı, hoşnut ve razı etmeyi isteyerek, herkese iyilik et. İyilikten ayrılma. Bu yolda insanlara hizmetin devamlı olsun. Çünkü insan, iyiliğin kölesidir. Sana bir sıkıntı ve zarar gelirse, sen bunu yapanlara karşı gücün yettiğinde affedici ol ve hataları görme!”
Netice olarak, dua almak için, evvela karşıdakinin sevgisini ve güvenini kazanmak lazımdır. İnsan, sevdiğini dinler ve sevdiğine itaat eder. Sevgiyi kaybedenler, geçici bir süre için belki başarılı gibi gözükebilirlerse de, o hâl, kalıcı değildir.
Allahü teâlâ, insanlara hizmet edenleri, nasihat verenleri, tatlı dilli, güler yüzlü olanları, iyi iş yapanlara yardım edenleri, sabredenleri ve iyilik edenleri sever. Kendini beğenenleri ise, sevmez.
Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona, ahirete yarar işler, iyi, güzel ameller yaptırır ve onu, günah işlemekten korur. Bir kimse, verdiğini Allahü teâlânın rızası için verir, sevdiğini Onun için sever, düşmanlığını Allah için yaparsa, o kimsenin imanı tamam olur ve ahlakı güzel olanın da, imanı kâmil olur.
Muhammed Ma’sum hazretleri buyuruyor ki:
“Seven bir kimse, sevdiğinin sevdiklerini de sever. Sevdiğinin düşmanlarına düşman olur. Bu sevmek ve düşmanlık, bu kimsenin elinde değildir. Kendiliğinden hasıl olur. Bu kimse, sevmesinde ve düşmanlığında deli gibidir. Bunun içindir ki; “Bir kimseye deli denilmedikçe, bu kimsenin imanı tam olmaz” buyuruldu. Kendisinde bu delilik bulunmayanlar, sevmekten mahrumdurlar. Seviyorum diyebilmek için, sevgilinin düşmanlarına düşman olmak lazımdır.”
Bir kimseye yapılan ihsan, iyilik, ne kadar kıymetli ve ne kadar çok olursa, sevgi de o kadar fazla olur. Hadis-i şerifte; (İnsanlar, kendilerine ihsan, iyilik edenleri sever. Bu sevgi, insanın yaratılışında vardır) buyuruldu.
Bunun için, herkes anasını, babasını, hocasını, ustasını, vatanını, din kardeşlerini çok sever. Bir kimse, kendisine din ve dünya bilgilerini, imanını, Allahını, Peygamberini, güzel ahlakı öğreteni, herkesten, daha çok sever. Bu sevgi, cibillidir yani insanın doğuşunda vardır. Bu sevgiden mahrum olan kimse, hakiki insan değildir. Çok sevilen kimse, insanın kalbinden, hatırından çıkmaz. Seven, daima sevgiliye kavuşur, onun gibi olur. Sevgilisine tâbi olmamak, insanın elinde değildir. Sevmenin en kuvvetli alameti, sevgilinin sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemektir. Bunun için her müminin, Resulullah efendimizi çok sevmesi lazımdır. Onu çok seven, Onu çok anar, çok söyler ve çok över. Hadis-i şerifte; (Bir şeyi çok seven, onu çok anar) buyuruldu.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Sevgiliden gelen her şeyi, gülerek, sevinerek karşılamak lazımdır. Ondan gelenlerin hepsi tatlı gelmelidir. Sevgilinin sert davranması, aşağılaması, ikram, ihsan ve yükseltmek gibi olmalıdır. Hatta, kendi nefsinin böyle isteklerinden daha tatlı olmalıdır. Seven böyle olmazsa, sevgisi tam olmaz. Hatta, seviyorum demesi, yalancılık olur. Seven ve sevgiliden başka her şeyden kesilen, sevdiğine kavuşur. Böyle sevgisi olmayan ise, bu kavuşmayı ancak öğrenir, bilir ve bu bilgisini büyük nimet sanır.”
İnsanlar, kendilerine iyilik edenleri sever. Bu sevgi sebebi ile, onların ahlakı ve âdetleri, herkese, iyilikten aldıkları paya göre bulaşır. Böylece, iyilikler, kötülükler, düzelme veya bozulma, baştan aşağı doğru yayılır. Bunun için, Allahü teâlânın kullarına iyilik etmeye, güler yüz, tatlı dil ve güzel huy ile onlara kolaylık göstermeye çalışmalıdır. Bu çalışmalar, gayretler, Allahü teâlânın rızasını kazanmaya ve ahirette yüksek derecelere kavuşmaya sebep olmaktadır. Zira hadis-i şerifte; (İnsanlar Allahü teâlânın ıyalidir, kullarıdır. Kullarına iyilik edenleri çok sever) buyurulmuştur.
İyilik eden, elbette iyilik görür. İnsanlara yardım eden, Allahü teâlânın rızasına ve kulların da duasına kavuşur. Abdullah-ı Ensari hazretleri; “Sana iyilik eden kimsenin esiri olursun. Ona karşı boynun bükük olur. Kendisine iyilik ettiğin kimseye karşı ise, tam tersi olur. Onun için, daima herkese iyilik etmeli, faydalı olmaya çalışmalıdır” buyurmuştur.
Ebu Müslim Havlani hazretleri buyuruyor ki:
“İyiliğin sevabından daha güzel bir şey yoktur. İyilik yapmaya gücü yeten herkeste iyilik yapma niyeti bulunmaz. Bir kimsede, hem iyilik yapma gücü hem de niyeti varsa, saadet hasıl olur. Kalblere en çok tesir eden şey iyiliktir.”
Birbirlerine yardım eden insanlar arasında çekişme olmaz. Zira insan, ihsanın kulcağızıdır. Hadis-i şerifte; (İnsanlar, kendilerine iyilik edenleri sever) buyurulmuştur.
Ali bin Muhammed hazretleri buyuruyor ki:
“Ey insanoğlu! İnsanların kalblerini kazanmayı, hoşnut ve razı etmeyi isteyerek, herkese iyilik et. İyilikten ayrılma. Bu yolda insanlara hizmetin devamlı olsun. Çünkü insan, iyiliğin kölesidir. Sana bir sıkıntı ve zarar gelirse, sen bunu yapanlara karşı gücün yettiğinde affedici ol ve hataları görme!”
Netice olarak, dua almak için, evvela karşıdakinin sevgisini ve güvenini kazanmak lazımdır. İnsan, sevdiğini dinler ve sevdiğine itaat eder. Sevgiyi kaybedenler, geçici bir süre için belki başarılı gibi gözükebilirlerse de, o hâl, kalıcı değildir.