aliye_aliye
Altın Üye
- Katılım
- 25 Eki 2006
- Mesajlar
- 16,828
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- ~* پایتخت آن بهشت *~
- Web Sitesi
- www.fizikist.com
Tarih boyunca kimi toplumlarda, Allahın insanlardan ne istediği değil insanların birbirlerinden ne gibi beklentileri olduğu daha önemli olmuştur. İnsanlar, Allahın hak kitabında bildirdiği hükümlerden, insanlara emrettiği yaşam tarzından habersiz şekilde kendilerini toplumun ve içinde yaşadıkları sosyal çevrenin beklentilerini yerine getirmeye şartlandırmışlardır.
Günümüzde de yaşadığınız sosyal çevreye şöyle bir baktığınızda Allahın emir ve yasaklarının çoğu kimse tarafından tam anlamıyla bilinmediğini ve uygulanmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Üstelik bu durumdan hiç kimse bir rahatsızlık duymamaktadır. Allahın gücü, Onun rızasını kazanmanın ne kadar önemli olduğu, Onun emirlerine uyulmadığında Allah Katında nasıl bir karşılık alınacağı neredeyse hiç düşünülmemekte, çoğu insan bu konuları aklına dahi getirmemektedir. Oysa aynı kişiler çevrelerindeki insanların kendileriyle ilgili olarak ne düşündükleri, kendilerinden ne gibi beklentileri olduğu, onlara kendilerini daha çok beğendirmek, daha çok sevdirmek için neler yapmaları gerektiği gibi sayısız konuyu yakından takip etmektedirler. Bu kimseler insanlara, Allahtan daha fazla sevgi ve bağlılık yöneltilen böyle bir sistemin içinde yaşamakta ve bunun yanlış olabileceğine ihtimal de vermemektedirler.
Bu, son derece köklü ve sapkın bir düşünce ve yaşam tarzı, insanların maddi ve manevi imkanlarını sarf etmelerine neden olan, hatta hayatlarını bu uğurda harcayacak kadar onları etkisi altına alan bir inanç şeklidir. Bu inanç şekli kendi emirleri ve yasakları, doğruları ve yanlışları olan, üstelik herkesin de bunlara uymasını zorunlu kılan batıl bir din haline gelmiştir. Her insan kendi sosyal çevresinin beklentileri doğrultusunda hazırlanmışbu paket programa uymak zorundadır. Çünkü ancak bu şekilde o insanların arasında yaşayabilir; aksi takdirde dışlanıp küçümsenir. Diğer insanlar, gerek bakışları, gerekse tavır ve konuşmalarıyla, kendilerine uymayanları aşağı gördüklerini açıkça hissettirirler.
Bu duruma düşmemek için o kişinin tüm bir gün boyunca, kendi kendine unutmadan sürekli olarak tekrarlaması gereken birtakım sloganları vardır. Örneğin; benim için uyanık desinler, zeki desinler, güzel desinler, neşeli desinler, hoşsohbet desinler, becerikli desinler; aman sakın cimri, bencil demesinler, saf demesinler, cahil demesinler... Bu batıl dine uyan kişi, tüm bunları, tıpkı bir ibadet gibi vazgeçmeden ve aksatmadan büyük bir titizlikle uygular. Çevresindeki insanların, kendisinden razı olacakları bir kişilik geliştirmeye büyük çaba sarf eder. İtinayla sürdürdüğü bu uygulamalar sonucunda, insanlara Allahtan daha çok değer veren, onların rızasını kazanmak için önüne gelen her teklifi kabul eden, tüm dikkatini insanlara yöneltmişbiri haline gelir. Artık bu kişi, insanların birbirine kulluk ettiği batıl bir dini sistemin içinde hapsolmuştur. İçten içe yaşanan bu gizli dinin azimli bir mensubu haline gelmiştir.
Bu din, Allahı bırakıp insanlara tapmayı öngören bir dindir. İnsanlara tutkulu bir bağlılığı simgeleyen ve adını 'İnsanlara Tapınma Dini' koyabileceğimiz bu batıl inanç elinizdeki kitabın ana konusunu oluşturmaktadır. Allah, Kuranın pek çok ayetinde insanları bu sapkın inançtan kurtulup yalnızca Kendisine kulluk etmeye davet etmiştir. Bu ayetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır:
'Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve bir takım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz.' (Ankebut Suresi, 17)
Unutulmamalıdır ki bu sapkın din, toplumu ne kadar etkisi altına almışolsa da, iradesi güçlü ve aklı başında bir insan için, bu batıl sistemi yaşamaktan vazgeçmek son derece kolaydır. Çünkü yapılacak olan sadece Allaha gönülden iman etmek, Ondan başka ilah olmadığına kesin olarak inanmaktır. Allah, iman eden kullarının yolunu açar onları doğru yoluna ulaştırır. Kuranı vesile kılarak, yaşadıkları karanlık hayattan çıkmalarını sağlar. Allah bir ayetinde müminleri şöyle müjdelemektedir:
Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır... (Bakara Suresi, 257)
Günümüzde de yaşadığınız sosyal çevreye şöyle bir baktığınızda Allahın emir ve yasaklarının çoğu kimse tarafından tam anlamıyla bilinmediğini ve uygulanmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Üstelik bu durumdan hiç kimse bir rahatsızlık duymamaktadır. Allahın gücü, Onun rızasını kazanmanın ne kadar önemli olduğu, Onun emirlerine uyulmadığında Allah Katında nasıl bir karşılık alınacağı neredeyse hiç düşünülmemekte, çoğu insan bu konuları aklına dahi getirmemektedir. Oysa aynı kişiler çevrelerindeki insanların kendileriyle ilgili olarak ne düşündükleri, kendilerinden ne gibi beklentileri olduğu, onlara kendilerini daha çok beğendirmek, daha çok sevdirmek için neler yapmaları gerektiği gibi sayısız konuyu yakından takip etmektedirler. Bu kimseler insanlara, Allahtan daha fazla sevgi ve bağlılık yöneltilen böyle bir sistemin içinde yaşamakta ve bunun yanlış olabileceğine ihtimal de vermemektedirler.
Bu, son derece köklü ve sapkın bir düşünce ve yaşam tarzı, insanların maddi ve manevi imkanlarını sarf etmelerine neden olan, hatta hayatlarını bu uğurda harcayacak kadar onları etkisi altına alan bir inanç şeklidir. Bu inanç şekli kendi emirleri ve yasakları, doğruları ve yanlışları olan, üstelik herkesin de bunlara uymasını zorunlu kılan batıl bir din haline gelmiştir. Her insan kendi sosyal çevresinin beklentileri doğrultusunda hazırlanmışbu paket programa uymak zorundadır. Çünkü ancak bu şekilde o insanların arasında yaşayabilir; aksi takdirde dışlanıp küçümsenir. Diğer insanlar, gerek bakışları, gerekse tavır ve konuşmalarıyla, kendilerine uymayanları aşağı gördüklerini açıkça hissettirirler.
Bu duruma düşmemek için o kişinin tüm bir gün boyunca, kendi kendine unutmadan sürekli olarak tekrarlaması gereken birtakım sloganları vardır. Örneğin; benim için uyanık desinler, zeki desinler, güzel desinler, neşeli desinler, hoşsohbet desinler, becerikli desinler; aman sakın cimri, bencil demesinler, saf demesinler, cahil demesinler... Bu batıl dine uyan kişi, tüm bunları, tıpkı bir ibadet gibi vazgeçmeden ve aksatmadan büyük bir titizlikle uygular. Çevresindeki insanların, kendisinden razı olacakları bir kişilik geliştirmeye büyük çaba sarf eder. İtinayla sürdürdüğü bu uygulamalar sonucunda, insanlara Allahtan daha çok değer veren, onların rızasını kazanmak için önüne gelen her teklifi kabul eden, tüm dikkatini insanlara yöneltmişbiri haline gelir. Artık bu kişi, insanların birbirine kulluk ettiği batıl bir dini sistemin içinde hapsolmuştur. İçten içe yaşanan bu gizli dinin azimli bir mensubu haline gelmiştir.
Bu din, Allahı bırakıp insanlara tapmayı öngören bir dindir. İnsanlara tutkulu bir bağlılığı simgeleyen ve adını 'İnsanlara Tapınma Dini' koyabileceğimiz bu batıl inanç elinizdeki kitabın ana konusunu oluşturmaktadır. Allah, Kuranın pek çok ayetinde insanları bu sapkın inançtan kurtulup yalnızca Kendisine kulluk etmeye davet etmiştir. Bu ayetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır:
'Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve bir takım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz.' (Ankebut Suresi, 17)
Unutulmamalıdır ki bu sapkın din, toplumu ne kadar etkisi altına almışolsa da, iradesi güçlü ve aklı başında bir insan için, bu batıl sistemi yaşamaktan vazgeçmek son derece kolaydır. Çünkü yapılacak olan sadece Allaha gönülden iman etmek, Ondan başka ilah olmadığına kesin olarak inanmaktır. Allah, iman eden kullarının yolunu açar onları doğru yoluna ulaştırır. Kuranı vesile kılarak, yaşadıkları karanlık hayattan çıkmalarını sağlar. Allah bir ayetinde müminleri şöyle müjdelemektedir:
Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır... (Bakara Suresi, 257)