Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İNSANIN DİNE OLAN İHTİYACI (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
İNSANIN DİNE OLAN İHTİYACI

Din insanların vazgeçemeyeceği bir ihtiyaçtır.
Çükü ALLAH’a inanmayanlar bile,bunaldıkları zamanda “ALLAH’hım…” demeğe başlarlar ve kendilerine dayanak aralar.

İnsanın bir bedeni bir de ruhu vardır.Yemek içmek… bedeni ihtiyaçtır.
Bunlar yerine getirilmezse hastalık başlar.Ruhun da ihtiyaçları vardır,bu ihtiyaçların başında da dine bağlanma ve ALLAH’a inanma gelir.
Ruhun ihtiyaçları giderilmediğinde de ruhi hastalık başlar.Bedeni hasta olanın zararı bütün toplumadır .Kısaca din; insan için ruhi ve zaruri bir ihtiyaçtır.

ALLAH c.c şöyle buyuruyor “Dikkat edin kalpler ancak ALLAH’ı anmakla huzura kavuşur.” ( rÂ’d :28 )

İman ruhumuzun gıdası,kalbimizin nuru dur.
İmansız bir insan ruhu ölü, kalbi ise karanlıklar içerisinde kalmıştır.

Hamdi yazır’a göre; ruh insana , ALLAH’ı duyması,O,na uyması kendini ve ALLAH’ını tanıması ve itaat etmesi için verilmiştir.İnsanın varlığının gaye ve anlamıyla uygunluk içinde yaşaması ancak İslam ile mümkündür.

İMAN BEŞ KALEYLE MUHAFAZA EDİLEN ŞEHRE BENZER

1. Yakin , -şüphesiz inanç-,
2. İhlas, -Karşılık beklenmeden sırf ALLAH-u teala nın rızasını kazanmak için amel etmek.
3. Farzları eda etmek
4. Sünnetleri tamamlamak
5. Edebi muhafaza etmek

Kişi edebini muhafaza ettikçe,şeytan ondan ümidi keser.Edebi terk ettiğinde ise, ona sünnetleri terk ettirme sonra farzları sonra ihlası daha sonrada şüphesiz inancı terk ettirmeye tamah heves eder.

İMANIN SAHİH OLMASI

1. İman ümitsizlik halinde olmamalıdır,Mesela :önceden iman etmemiş olan bir insanın,ölüm anında azabı görünce inanmasının bir faydası yoktur.
2. Müslüman, inkardan sakınmalıdır : Dini hükümleri inkar edici bir söz ve davranışta bulunmamalıdır.Mesela : Zekat’ı inkar eden bir insan imanını kaybetmiş olur.çünkü dinimizde inanılması gereken şeyler bir bütündür.Birini inkar hepsini inkar etmek gibidir.
haramı helal helali haram görmesi gibi.
3. Dini hükümleri hafife almak : Dini hükümlerden her hangi birini beğenmemek,hafife almak İmanın yok olmasına sebep olur.

ALLAH-u teala kur’an-ı kerimde buyuruyor ki ; “İman edip güzel amellerde bulunanlar: onlarda cennetin sahipleridir.onlar orada ebedi kalıcıdırlar.”
“İman edip iyi işler yapanlara gelince ALLAH onların mükafatlarını tas tamam verecektir.ALLAH zalimleri sevmez.” (Ali İmran 57)
“ O kimseler ki ,iman ettiler ve Salih amellerde bulundular,elbette onları Salihler (iyiler) arasına girdireceğiz.” (Ankebut: 9)


--------------------------------------------------------------------------------

IcteKi KiRi Su DeGiL; AncaK GoZYaSi TeMizLeR(MEVLANA)
 

YENIDEN DOGUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 May 2007
Mesajlar
354
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: İNSANIN DİNE OLAN İHTİYACI

RABBİM TÜM İNSANLARA DİNİMİZİN KIYMETİNİ BİLDİRSİN İNŞAALLAH İNSANLARIN ALACAKLARI CEZADAN ÇOK BU MUTLULUKTAN UZAK KALMALARINA TADAMALARINA ÜZÜLÜYORUM BİRDE HAFİZE TEYZECİM NEDENSE SİZDEN DUA İSTEMEK GELDİ İÇİMDEN DUA EDERSİNİZ DEĞİL Mİ?
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: İNSANIN DİNE OLAN İHTİYACI

selamun aleykum


Rahman razı olsun anne..selametle...
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: İNSANIN DİNE OLAN İHTİYACI

sevdegonca yazdı:
RABBİM TÜM İNSANLARA DİNİMİZİN KIYMETİNİ BİLDİRSİN İNŞAALLAH İNSANLARIN ALACAKLARI CEZADAN ÇOK BU MUTLULUKTAN UZAK KALMALARINA TADAMALARINA ÜZÜLÜYORUM BİRDE HAFİZE TEYZECİM NEDENSE SİZDEN DUA İSTEMEK GELDİ İÇİMDEN DUA EDERSİNİZ DEĞİL Mİ?

Ederim tabi teyzecim ne için istiyorsan söyle söyle forumda biraz arıza var galiba ilerlemiyor
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: İNSANIN DİNE OLAN İHTİYACI

m_muaz yazdı:
selamun aleykum


Rahman razı olsun anne..selametle...

Amin cümlemizden inş

MUAZ B. CEBEL



Ensârin ileri gelenlerinden bir sahabi. Adi, Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs el-Ensâri el-Hazrecî'dir. Künyesi, s"Ebu Abdurrahman"dir. On sekiz yasinda müslüman olmustur. Peygamber Efendimiz'le birlikte bütün savaslara katilmistir. Rasûlüllah (s.a.s) onu Muhâcirînden Abdullah b. Mes'ud ile kardes yapmisti. Muhammed b. Sa'd: "Muaz, uzun boylu, beyaz tenli, güzel disli, iri gözlü, çatik kasli ve kivircik saçliydi" diye tanimlamistir.

Hz. Peygamber kendisini çok seviyor ve zaman zaman: "Ey Muaz seni seviyorum" demek suretiyle bu sevgisini açiga vururdu. Ashab arasinda da, yüz güzelliginin yaninda, yumusak huylulugu, hayâsi, cömertligi ile taniniyordu. Onu Hz. Ömer de çok seviyordu. Muaz hakkinda söyle dedigi rivayet edilir: "Analar bir daha Muâz gibisini doguramaz. Eger Muâz olmasaydi Ömer helak olurdu. sayet Muaz benim hilafetim zamaninda yasamis olsaydi onu kendimden sonra halife tayin ederdim ve Rabbim bana onu niçin halife tayin ettigimi sordugunda da: "Ya Rabbi, senin Rasûlün'ü, Âlimler kiyamet gününde bir araya geldiklerinde Muâz, bir ok atimi (veya bir tas atimi) onlarin önünde olacak" derken isittim, diye cevap verirdim" demistir (ibn Sa'd, Tabakât, III, 583-590).

Hz. Muâz, sünnete de son derece bagliydi. Bir gün peygamber (s.a.s) mescidin kible duvarinda tükrük görmüs ve bunun üzerine: "Her biriniz namazina durdugu vakit süphesiz Rabbi ile münâcât eder (söylesir). Rabbi, kendisi ile kiblesi arasindadir. O halde hiç biriniz kiblesine karsi tükürmesin. Mutlaka tükürmesi gerekirse, ya sol tarafina veya sol ayaginin altina tükürsün... " buyurmustur. Bunun üzerine Muâz (r.a): "Islâmiyet'i kabul ettigim günden beri sag tarafima tükürmüs degilim (çünkü sag tarafta Insanin sevaplarini yazan melek vardir)" demis ve bu hareketiyle Rasûlüllah'a ne kadar bagli oldugunu göstermistir (Sahih-i Buharî, Tevridi Sarih Tercemesi, II, 353-354).

Muâz b. Cebel'in diger bir özelligi de Kur'ân'i ezbere bilmis olmasi ve onu güzel okumasidir. Bunun için Sevgili Peygamberimiz: "Kur'an'i dört kisiden ögrenin: Abdullah b. Mes'ûd, Ubey b. Kâ'b, Muâz b. Cebel ve Ebu Hûzeyfe'nin âzadlisi Sâlim" buyurmustur. Ayni zamanda Hz. Peygamber zamaninda Kur'ân'in toplanmasinda emegi geçenlerdendir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 190; Tecrid Terc., IX, 401; X, 22).

Muâz (r.a), yasayisinda zühd ve takvaya da büyük önem verirdi. Geceleri teheccüd namazi kilar ve namaz sonunda: "Allahim! su anda gözler uykuda ve gökte yildizlar parlamis durumda. Sen ise, diri, her an yaratiklarini gözetip duransin... Rabbim bana dünya ve âhirette hidâyet nasib et! süphesiz Sen va'dinden dönmezsin" diye duâ ederdi (ibnü'l-Esir, Üsdül-Gâbe, V, 194-197).

ibn Mes'ûd, Muâz (r.a) hakkinda: 3"süphesiz Allah'a boyun egen ve O'na yönelen bir kimse idi; Allah'a sirk kosanlardan olmadi" demistir. Bunun üzerine ona, bu sizin söyledikleriniz Kur'an-i Kerim'de Hz. ibrahim hakkinda söylenmistir (en-Nahl, 16/120) denildiginde: "Muaz da böyleydi; hayri biliyor, ona uyuyor, Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ediyordu" cevabini vermis ve onu ibrahim (a.s)'e benzetmistir (Üsdü'l-Gâbe, V, 197).

Muaz (r.a), Sahabe'den Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer vs.'den hadis rivayet etmistir. Kendisinden hadis rivayet edenler arasinda Enes b. Malik, Mesruk, Ebu't-Tufeyl, Esved b: Hilâl, Ebu Müslim el-Havlânî, Abdullah b. Kays ve Abdullah b. Ganem gibi zevât gelmektedir. Rivayet ettigi hadislerin toplami ise sâdece yüz elli yedidir (ez-Zehebî, Tezkiratü'l-Huffâz, I,19-22; Nevzat Âsik, Sahabe ve Hadis Rivayeti, s. 117).

Hz. Muâz, ayni zamanda sahabenin fakihlerinden olup dinde vukuf (ince anlayis) sahibiydi. Daha Rasülullah'in sagliginda fetva vermeye baslamisti. Hz. Peygamber onun hakkinda: "Ümmetim içerisinde helâl ve harami en iyi bilen Muâz b. Cebel'dir" demistir (Tecrid Tercemesi, I, 84). Peygamber Efendimiz onu, Islâmi anlatip ögretmek ve Kur'an-i Kerim'i ezberletmek üzere, Hicretin dokuzuncu yilinda Yemen'e göndermisti. Yolculuk öncesi Hz. Peygamber'le aralarinda geçen konusmayi Muâz (r.a) söyle anlatir: "Allah Rasûlü beni Yemen'e gönderirken söyle dedi: "Sana bir mesele soruldugunda ne ile hükmedeceksin?" Ben: "Allah'in kitabindakilerle" diye cevap verdim. "Eger Allah'in kitabinda bulamazsan ne ile hükmedeceksin?" dedi." "Allah Rasûlü'nün hükmettigi ile, dedim. Eger onda da bulamazsan?" dediginde: "Kendi reyimle içtihad ederim, diye cevap verdim. "Bunun üzerine Allah Rasûlü: "Nebisini, râzi oldugu seyde basarili kilan Allah'a hamdolsun" dedi. Ve Yemenlilere, size ashâbimdan ilmi ve dini en iyi bilen hayirli bir kimseyi gönderiyorum diye bir de mektup yazdi (ibn Sâ'd, a.g.e., III, 583-590). Ona su tavsiyelerde bulundu: "Ey Muâz! Ehl-i kitap olan bir topluma gidiyorsun. Cennet'in anahtari nedir? diye sorarlarsa: "Lâ ilâhe illallah'tir" de. Yâ Muâz, dâima alçak gönüllü ol, hilimle (yumusaklikla, akla uygun olarak) hükmet. Cenab-i Hak, sende samimiyet görürse yardimini ihsan eder, muvaffakiyet verir. Eger içtihâddan âciz kalirsan meseleyi tahkik edinceye kadar hüküm verebilmek için bekle, yahut meseleyi bana bildir. Nefsinin arzularina uymaktan çekin. Nefsin arzulari Insanr Cehennem'e götürür. Halka merhamet ve sefkatle muamele et. "Yâ Muâz! Onlari Allah'tan baska Allah olmadigina ve benim Allah'in Rasulü olduguma sehadete çagir. Eger bunu kabul ederlerse, Allah'in kendilerine bir günde bes vakit namazi farz kildigini bildir. Bunu da kabul ederlerse, zenginlerden alinip fakirlere verilmek üzere, kendilerine zekâtin farz kilindigini bildir" (Buhari, Zekât,1). Ve su mübarek sözleriyle vedâlasti: Ey Muâz! Belki bu son görüsmemiz olabilir. Allah seni dinde basarili kilsin ve sana hidâyet nasib etsin; önünden, arkandan, sagindan, solundan, yukaridan veya asagi tarafindan gelebilecek her türlü belâ ve musibetlerden korusun. Senden, Insanlarin ve cinlerin kötülüklerini uzaklastirsin. Ey Muâz, belki mescidimi ve kabrimi ziyaret edersin" Bunun üzerine Muâz (r.a), üzüntüsünden aglayarak ayrildi. Netice Allah Rasülü'nün tahmin ettigi gibi oldu. Muâz, Hz. Ebu Bekr'in halifeligi döneminde Yemen'den döndü. Kalan ömrünü sam'da geçirdi ve Ürdün'de Tâûn hastaligindan, henüz genç sayilabilecek bir yasta otuz sekiz yasinda vefat etti (Mahmud Esad, islam Tarihi, Trc. A. Lütfi Kazanci-Osman Kazanci, Istanbul 1983, s. 833), (Ayrica bk. ibn Hacer, el-isâbe, III, 426-427; Suphi es-Sâlih, Hadis ilimleri ve Hadis Istilahlari, Trc. M. Yasar Kandemir, s. 322).

SENDE BUNLAR GİBİ OLURSUN İNŞ MUAZ B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt