AHSEN-I FIGAN
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 22 Nis 2007
- Mesajlar
- 1,021
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
İnsan, iki yönden müteala edilir: Cismani. ruhanî..
Cismani, yani dış görünüşteki maddi hali demektir.
- Bu bapta herkes eşittir. Ve umumi bir hüküm alır. Ruhani duruma bu kalıbın ötesinde saklı duruma - gelince orada özel bir hal başlar. Umumi hükümde mütalaa edilen insan; bazı derecelerle asli vatanına dönebilir. O dereceleri almak için, dinimizin zahirdeki emirlerini birer sebep olarak ele alır ve ilerler.. Ve sırası ile, manevi yola; marifet alemine geçer. Hele marifet çok yücedir. Peygamber S.A. efendimiz onu överken ,şöyle buyurur;
- <Herşeyi özünde toplayan bir hikmet var ki, o hak marifetidir.>
Kulun bunlara erebilmesi için; görsünler, işitsinler diye, iş tutmaması gerekir.
Yapılacak işler için dereceleri üç bölüme ayıracağız. ki bunlara cennet tabir edilir:
BÎR: Mülk alemindeki cennet.. buna MEVA denir.
ÎKÎ: Meleküt alemindeki cennet.. buna NAÎM cenneti tabir edilir.
ÜÇ : Ceberut alemindeki cennet.. buna da FÎRDEVS cenneti denir.
Bu anlatılanlar, cismani, - bu maddi varlığın tadacağı nimetlerdir; ki bunlara ancak, üç çeşit ilmi benlikte toplamakla erilir: Şeriat, tarikat, marifet...
Yeri gelmişken yukanya yansı beyan edilen Hadis-i Şerifin tümünü zikredelim.
- <Bütün hayırları, hikmeti derleyen şey: Hakka karşı irfan sahibi olmak ve onunla amil olup, sonra, batılın da ne olduğunu bilmek ve terktir.>
Sırası geîmişken Peygamber S.A. efendimizin yaptığı bir duayı da anlatalım:
- <Allahım, bize hakkı göster ve ona uymayı nasip et; batılı bildir ve ondan kaçmayı kolay eyle.>
Keza, Peygamber S.A. efendimizin bu hususta bir Hadis-i Şerifini yine zikredelim:
- <Herkim nefsini bilir, onun uygunsuz arzularma muhalif kalırsa, gerçekten Rabbını bilmiş ve ona uymuş olur.>
Buraya kadar anlatılan şeyler, umuma şamil olan işlerdir. Bir de üstün istidada sahip insanların hali var ki, onları da aşağıda anlatacağız... Bunlara, HAS ÎNSAN tabirim kullanıyoruz.
Bu insanın vusulü, Hakka tam yakınlıktır. Oluşu sebebine gelince tek şeyle olur, o da hakikat ilmi; ki buna, lahütî olan yakınlık aleminde: TEVHÎD tabir edilir. Bu hal adet olduğu üzere dünya hayatında olur. Bu hale ermek için, uykuda olmakla, ayıklık arasında bir fark yoktur. Belki de esas uykuya dalınca, kalb bir aralık fırsat bulur ve asıl vatana gider. Bu gidiş külli de olur, cüz'i de... Nasıl ki Allah-ü Taala bir ayette şöyle ferman eyler:
- <Allah-ü Taala, nefisleri ölüm zamanı gelince öldürür. Bazılarım da uykularmda... Hakkında ölüm hükmü olanı tutar. Kalanları, muayyen bir zaman için geri salar.> (Zümer, 42)
Buna işaret olarak Peygamber S.A. efendi-mizin bir Hadis-i Şerifini zikredelim:
- <Alimin uykusu, cahilin ettiği ibadetten hayırlıdır.>
Burada kasdedilen alim, tevhid nuru ile içini nur eden; sonra da, harfsiz, sessiz, sır dili ile TEVHÎD ESMASINA devam eden zattır. Asıl insan budur. Bunu anlatan birkaç tane hadis-i kudsî zikredelim.
- <insan, sırrımdır; ben de onun...>
- <Batın ilmi sırlanmdan bir sırdır; onu, kullarımın kalbine koyarım, benden gayrı o hali bilen olmaz.>
- <Kulumun zannına göreyim. Beni aradığı an, onunlayım. îçinden anarsa, zatımda anarım. Bir topluluk içinde anarsa, daha hayırlı bir cemaat içinde anarım...>
Bu anlatılanlardan arzu edilen tek şeydir. O da: însan varlığında cüz'î bir yer işgal eden, TEFEKKÜR İLMÎ... en önemlisi bu...
Bu tefekküre dair Peygamber S.A. efendimizin buyurduğu birkaç Hadis-i Şerifi anlatalım:
- <Bir anlık Tefekkür, bir yıllık ibadetten hayılrıdır.<
- <Bir anlık Tefekkür, yetmiş yıl ibadetten hayırlıdır.<
- <Bir anlık tefekkür, bin yıl ibadetten hayırlıdır.<
Her işte basarı, Hakkın zatında saklıdır.
Tefekküre dair zikri geçen Hadis-i Şerifler, biraz tefsir ister. Çünkü aynı mevzu üç şekilde anlatılıyor.
Herkim, bazı hikmet taşıyan işleri düşünür. onun bir parçasından birçok parçalar olduğunu. onlardan dahi nice şeyler husule geldiğim düşünürse. ki buna tefekkür denir, yaptığı bu tefekkür bir yıllık ibadete bedel olur. Herkim, yaptığı ibadeti düşünür ve onların hikmetine karşı irfan duygusu taşırsa, bu tefek-kürü yetmiş yıllık ibadete bedel olur.
Herkim, ilahî marifeti düşünür; Allah-ü tealaya karşı tam irfan duygusuna sahip olmayı dilerse, bunun yaptığı tefekkür de bin yıllık ibadete bedel olur. Asıl irfan ilmi budur, îrfan ilmi demekle TEVHÎD halini kasd ediyorum. Arif kişi iştiyakım duyduğu zata. mahbubuna bununla erer. Bu halin neticesi ise, ruhanî bir halle; tam yakınlık alemine uçup gitmek olur..
Abidler, cennete yürür giderler.. Arifler ise. yakınlık alemine uçar giderler.
Aşıkların kalbine has gözleri var; Onlar görür, bakamaz başka nazırlar. Kanatları bir başka, ne hacet damara; Uçarlar, meleküta, alemlerin Rabbına. Bu uçuş, irfan sahibinin iç aleminde olur. Bu hale erene hakikî insan, adı verilir. Allah'ın sevgilisi, mahremi, gelini tabir edilir.
Bayezid-i Bistami Hz. şöyle buyurur:
- irfan sahipleri, Allah'ü Taala'nın gelinleridir.
Diğer rivayette ise, şöyle anlatılır:
- Evliya zümresi. Allah'ın gelinleridir. Gelinleri ise, ancak sahipleri bilir. îrfan sahibi olan veli kullar, bu görünen kalıp perdesine bürünmüştür.
Allah-ü Taala bir kudsî hadiste şöyle buyuruyor:
-<Velîlerim, kubbelerim altındadır. Benden gayrı onları tanıyan olmaz.>
insanlar, duvaklı süslü geline bakarken ne görebilir ki?.. Ancak, dıştaki süsünden başka..
Yahya b. Maaz-ı Razı Der ki:
-Velî yeryüzünde, Allah-ü Taala'nın reyhanıdır, onları siddık zümresi koklayabilir.
O kokuyu alır, Rablanna iştiyak duyarlar. Değişik huylanna göre, ibadetleri artar. Bu da varlıklanndan soyundukları fena haline göredir.
Hakkın zati varlığma yakınlık, maddî varlıktan Soyunup, fena alemine geçiş kadardır. Fena hali nekadar artarsa. Hakka yakınlık o kadar artar.
Asıl velî, halinde tam yokluğa varan ve Hakkın varlığını müşahedeye dalandır.
Onun nefsinde, bir seçme kudreti yoktur. Ve onun benliğinde Hakla beraber ikinci bir varlık, karar kılamaz.
O, birçok kerametle teyid edilmiş olmasına rağmen, hepsinden beridir. Hiç biri ile ilgisi yoktur.
Orada' hiçbir halin ifşası görülmez. Çünkü RÜBUBÎYET sırrının ifşası küfürdür.
MÎRSAD adlı eserde şöyle denir:
- Keramet sahiplerinin hepsi, hallerinden perdelidir. Keramet gösteren için; keramet hayız hali sayılır. Böyle olmakla bearber bir velînin en az bin makamı vardır; ilki kerametler kapısıdır. Ondan geçen öbürlerine nail olur. Aksi halde hiç birine...
Kaynak: Gavsül Azam Abdülkadir Geylani Hz. Sırrül Esrar
Cismani, yani dış görünüşteki maddi hali demektir.
- Bu bapta herkes eşittir. Ve umumi bir hüküm alır. Ruhani duruma bu kalıbın ötesinde saklı duruma - gelince orada özel bir hal başlar. Umumi hükümde mütalaa edilen insan; bazı derecelerle asli vatanına dönebilir. O dereceleri almak için, dinimizin zahirdeki emirlerini birer sebep olarak ele alır ve ilerler.. Ve sırası ile, manevi yola; marifet alemine geçer. Hele marifet çok yücedir. Peygamber S.A. efendimiz onu överken ,şöyle buyurur;
- <Herşeyi özünde toplayan bir hikmet var ki, o hak marifetidir.>
Kulun bunlara erebilmesi için; görsünler, işitsinler diye, iş tutmaması gerekir.
Yapılacak işler için dereceleri üç bölüme ayıracağız. ki bunlara cennet tabir edilir:
BÎR: Mülk alemindeki cennet.. buna MEVA denir.
ÎKÎ: Meleküt alemindeki cennet.. buna NAÎM cenneti tabir edilir.
ÜÇ : Ceberut alemindeki cennet.. buna da FÎRDEVS cenneti denir.
Bu anlatılanlar, cismani, - bu maddi varlığın tadacağı nimetlerdir; ki bunlara ancak, üç çeşit ilmi benlikte toplamakla erilir: Şeriat, tarikat, marifet...
Yeri gelmişken yukanya yansı beyan edilen Hadis-i Şerifin tümünü zikredelim.
- <Bütün hayırları, hikmeti derleyen şey: Hakka karşı irfan sahibi olmak ve onunla amil olup, sonra, batılın da ne olduğunu bilmek ve terktir.>
Sırası geîmişken Peygamber S.A. efendimizin yaptığı bir duayı da anlatalım:
- <Allahım, bize hakkı göster ve ona uymayı nasip et; batılı bildir ve ondan kaçmayı kolay eyle.>
Keza, Peygamber S.A. efendimizin bu hususta bir Hadis-i Şerifini yine zikredelim:
- <Herkim nefsini bilir, onun uygunsuz arzularma muhalif kalırsa, gerçekten Rabbını bilmiş ve ona uymuş olur.>
Buraya kadar anlatılan şeyler, umuma şamil olan işlerdir. Bir de üstün istidada sahip insanların hali var ki, onları da aşağıda anlatacağız... Bunlara, HAS ÎNSAN tabirim kullanıyoruz.
Bu insanın vusulü, Hakka tam yakınlıktır. Oluşu sebebine gelince tek şeyle olur, o da hakikat ilmi; ki buna, lahütî olan yakınlık aleminde: TEVHÎD tabir edilir. Bu hal adet olduğu üzere dünya hayatında olur. Bu hale ermek için, uykuda olmakla, ayıklık arasında bir fark yoktur. Belki de esas uykuya dalınca, kalb bir aralık fırsat bulur ve asıl vatana gider. Bu gidiş külli de olur, cüz'i de... Nasıl ki Allah-ü Taala bir ayette şöyle ferman eyler:
- <Allah-ü Taala, nefisleri ölüm zamanı gelince öldürür. Bazılarım da uykularmda... Hakkında ölüm hükmü olanı tutar. Kalanları, muayyen bir zaman için geri salar.> (Zümer, 42)
Buna işaret olarak Peygamber S.A. efendi-mizin bir Hadis-i Şerifini zikredelim:
- <Alimin uykusu, cahilin ettiği ibadetten hayırlıdır.>
Burada kasdedilen alim, tevhid nuru ile içini nur eden; sonra da, harfsiz, sessiz, sır dili ile TEVHÎD ESMASINA devam eden zattır. Asıl insan budur. Bunu anlatan birkaç tane hadis-i kudsî zikredelim.
- <insan, sırrımdır; ben de onun...>
- <Batın ilmi sırlanmdan bir sırdır; onu, kullarımın kalbine koyarım, benden gayrı o hali bilen olmaz.>
- <Kulumun zannına göreyim. Beni aradığı an, onunlayım. îçinden anarsa, zatımda anarım. Bir topluluk içinde anarsa, daha hayırlı bir cemaat içinde anarım...>
Bu anlatılanlardan arzu edilen tek şeydir. O da: însan varlığında cüz'î bir yer işgal eden, TEFEKKÜR İLMÎ... en önemlisi bu...
Bu tefekküre dair Peygamber S.A. efendimizin buyurduğu birkaç Hadis-i Şerifi anlatalım:
- <Bir anlık Tefekkür, bir yıllık ibadetten hayılrıdır.<
- <Bir anlık Tefekkür, yetmiş yıl ibadetten hayırlıdır.<
- <Bir anlık tefekkür, bin yıl ibadetten hayırlıdır.<
Her işte basarı, Hakkın zatında saklıdır.
Tefekküre dair zikri geçen Hadis-i Şerifler, biraz tefsir ister. Çünkü aynı mevzu üç şekilde anlatılıyor.
Herkim, bazı hikmet taşıyan işleri düşünür. onun bir parçasından birçok parçalar olduğunu. onlardan dahi nice şeyler husule geldiğim düşünürse. ki buna tefekkür denir, yaptığı bu tefekkür bir yıllık ibadete bedel olur. Herkim, yaptığı ibadeti düşünür ve onların hikmetine karşı irfan duygusu taşırsa, bu tefek-kürü yetmiş yıllık ibadete bedel olur.
Herkim, ilahî marifeti düşünür; Allah-ü tealaya karşı tam irfan duygusuna sahip olmayı dilerse, bunun yaptığı tefekkür de bin yıllık ibadete bedel olur. Asıl irfan ilmi budur, îrfan ilmi demekle TEVHÎD halini kasd ediyorum. Arif kişi iştiyakım duyduğu zata. mahbubuna bununla erer. Bu halin neticesi ise, ruhanî bir halle; tam yakınlık alemine uçup gitmek olur..
Abidler, cennete yürür giderler.. Arifler ise. yakınlık alemine uçar giderler.
Aşıkların kalbine has gözleri var; Onlar görür, bakamaz başka nazırlar. Kanatları bir başka, ne hacet damara; Uçarlar, meleküta, alemlerin Rabbına. Bu uçuş, irfan sahibinin iç aleminde olur. Bu hale erene hakikî insan, adı verilir. Allah'ın sevgilisi, mahremi, gelini tabir edilir.
Bayezid-i Bistami Hz. şöyle buyurur:
- irfan sahipleri, Allah'ü Taala'nın gelinleridir.
Diğer rivayette ise, şöyle anlatılır:
- Evliya zümresi. Allah'ın gelinleridir. Gelinleri ise, ancak sahipleri bilir. îrfan sahibi olan veli kullar, bu görünen kalıp perdesine bürünmüştür.
Allah-ü Taala bir kudsî hadiste şöyle buyuruyor:
-<Velîlerim, kubbelerim altındadır. Benden gayrı onları tanıyan olmaz.>
insanlar, duvaklı süslü geline bakarken ne görebilir ki?.. Ancak, dıştaki süsünden başka..
Yahya b. Maaz-ı Razı Der ki:
-Velî yeryüzünde, Allah-ü Taala'nın reyhanıdır, onları siddık zümresi koklayabilir.
O kokuyu alır, Rablanna iştiyak duyarlar. Değişik huylanna göre, ibadetleri artar. Bu da varlıklanndan soyundukları fena haline göredir.
Hakkın zati varlığma yakınlık, maddî varlıktan Soyunup, fena alemine geçiş kadardır. Fena hali nekadar artarsa. Hakka yakınlık o kadar artar.
Asıl velî, halinde tam yokluğa varan ve Hakkın varlığını müşahedeye dalandır.
Onun nefsinde, bir seçme kudreti yoktur. Ve onun benliğinde Hakla beraber ikinci bir varlık, karar kılamaz.
O, birçok kerametle teyid edilmiş olmasına rağmen, hepsinden beridir. Hiç biri ile ilgisi yoktur.
Orada' hiçbir halin ifşası görülmez. Çünkü RÜBUBÎYET sırrının ifşası küfürdür.
MÎRSAD adlı eserde şöyle denir:
- Keramet sahiplerinin hepsi, hallerinden perdelidir. Keramet gösteren için; keramet hayız hali sayılır. Böyle olmakla bearber bir velînin en az bin makamı vardır; ilki kerametler kapısıdır. Ondan geçen öbürlerine nail olur. Aksi halde hiç birine...
Kaynak: Gavsül Azam Abdülkadir Geylani Hz. Sırrül Esrar