Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İnsan harap yere gitmek istemez (1 Kullanıcı)

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
İman ile küfür birbirlerine zıt olduğu gibi, ahiret de, dünyanın zıddıdır. Birini sevindiren, ötekini incitir. Dünyaya kıymet veren ahireti gücendirir. Dünyayı beğenmeyen de, ahirete kıymet vermiş olur. Her ikisine birden kıymet vermek veya her ikisini aşağılamak olamaz. İki zıt şey bir araya getirilemez. Ateş ile su bir arada bulundurulamaz. Bunun için dünya ve ahiret bir araya getirilemez. Ahireti kazanmak için, dünyayı yani haramları terk etmek lazımdır.

Abdullah bin Hubeyk hazretleri; “Yarın sana zarar verecek şeyler için kederlenme ve sana fayda vermeyecek şeyler için de sevinme! Ahiret saadetini harap eden şeyler için üzül!” buyurmuştur.

Bu dünya, ahiretin tarlasıdır. Burada tohumlarını ekmeyip yiyenler, böylece bir tohumdan kat kat meyve kazanmaktan mahrum kalanlar, ne kadar talihsizdir. Aklı başında olan, bu dünyayı fırsat bilir. Bu kısa zamanda, Allahü teâlânın beğendiği işleri yaparak, âyet-i kerimede bildirilen kat kat fazla meyveleri toplamak istemelidir. Cenab-ı Hak, bu kısa zamanda yapılacak, hayırlı işlere ve ibadetlere sonsuz nimetler ihsan edecektir. Peygamber efendimiz; (Dünyaya, burada kalacağınız kadar, ahirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!) buyurmuştur.

Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Sıhhatin, gençliğin ölüme mani olmadıklarını unutmamalıdır. Çocuklardaki ve gençlerdeki ölüm sayısının yaşlılardaki ölüm sayısından çok olduğunu istatistikler göstermektedir. Çok hastaların iyi olup yaşadıkları, çok sağlam kişilerin çabuk öldükleri her zaman görülmektedir. Ölümü hatırlamanın faydalarını öğrenmelidir. Hadis-i şerifte; (Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günah işlemekten korur ve ahirete zararlı olan şeylerden sakınmaya sebep olur) buyuruldu.

Eshab-ı kiramdan Bera bin Azib hazretleri anlatır: “Bir cenazeyi götürdük. Resulullah efendimiz, kabir başına oturdu. Ağlamaya başladı. Mübarek gözyaşları toprağa damladı ve sonra; (Ey kardeşlerim! Hepiniz buna hazırlanınız) buyurdu.”

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
“Keyfine göre yaşa! Fakat bu yaşaman uzun sürmeyecek, bir gün elbette öleceksin. Gece gündüz düşündüğün, sımsıkı sarıldığın lezzetlerden elbette ayrılacaksın. Dünyanın nesini seversen sev, hepsine veda edeceksin! Elinden geleni yap! Fakat unutma ki, her yaptığının hesabını vereceksin!”

Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama tâbi olanlara mahsustur.

Dünyada yapılan hayrat ve hasenat, yani bütün iyilikler, Resulullah efendimizin yolunda bulunmak şartı ile, ahirette işe yarar. Yoksa, Allahü teâlânın Peygamberine tâbi olmayanların yaptığı her iyilik, dünyada kalır ve ahiretin harap olmasına sebep olur.

Bir gün Ömer bin Abdülaziz hazretlerine; İnsanların en ahmağı kimdir diye sorulunca; Ahiretini dünya için satan, ahmaktır, ahiretini başkasının dünyası için satan ise, daha da ahmaktır buyurmuştur.

Herkese akıllı denmez. Akıllı kimse, kendisini her türlü kötülükten koruyan ve ahiretini mamur edendir. Anadoluda yetişen evliyadan Sarı Abdullah Efendi; “Akıllı kimse dünyasının harap olmasına aldırmaz, ahiretini mamur etmenin yollarını arar. Akılsız kimse ise, ahireti viran edip, dünyasını mamur eder” buyurmuştur.

Seyyid Emir Hazma hazretleri buyuruyor ki:
“Dininizi dünyaya feda etmeyiniz. Dinini başkalarının dünyası için satan ve bu yüzden Allahü teâlânın rahmetinden mahrum kalan kimseden daha cahili yoktur. Böyle kimse, hem dünyada, hem de ahirette zavallıdır. Allahü teâlânın razı olmasını düşünmeyip de insanların rızasını düşünen, onların razı olmasını arayan kimse, Allahü teâlânın gadabını istemiş olur. Allahü teâlâ, insanları da ona karşı gadaplandırır. Allahü teâlânın kendisinden razı olmasını isteyip, insanların razı olmasına bakmayan kimseden Allahü teâlâ razı olur ve insanları da ondan razı ve hoşnut kılar.”

Netice olarak insan, mamur ettiği yeri sever ve hep orada kalmak ister. Bu hâl, eşyanın tabiatına uygundur. Kâfirin dünyayı, Müslümanın da ahireti sevmesi, gayet normaldir. Dünyayı seven ve ona düşkün olan bir insan, ölmek istemez ve ölümü de sevmez. Sebebi ise, dünyasını mamur, ahiretini ise harap etmiştir. İnsan, hiç mamur bir yerden harap olmuş, yıkılmış bir yere gitmek ister mi?

Tabiinin büyüklerinden Ebu Hazim hazretlerine; Ölmek istemiyoruz, bunun sebebi nedir? diye sorulduğunda, cevap olarak; Ahiretinizi harap, dünyanızı mamur eylediniz. Mamur bir yerden, harap yere gitmeyi elbet istemezsiniz buyurmuştur.

Ve Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Dünya, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamir etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt