Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İngilizce İle Türkçemizi Yok Ediyorlar (1 Kullanıcı)

erzsalih

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2009
Mesajlar
967
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
evet değerli kardeslerim doğru duydunuz ingilizce ile bizim güzel türkçemizi yok etmeye çalışıyorlar. Geçenlerde okuduğum bir kitap okudum yazarı Oktay Sinanoğlu kitabın adı HEDEF TÜRKİYE bu kitapta yazar 1960larda gördüğü bir rüyayı anlatıyor sizinler onu paylaşmak istiyorum ve okuduktan sonra yorumlarınızı bekliyorum o rüya ile suanki günümüzü karşılaştırmanızı istiyorum.

DAYATMALAR KABUSU

Bugünlerde hep, yıllar önce gördüğüm bir kabusu hatırlıyorum. 1960lardaydı. Bir gece, ateşim de çıkmış, baygın gibi uyuyakalınca bir kabus gördüm. Korkulu rüyamda kendimi 40yıl sonra İstanbulda buldum. Zaman değişmiş, sokakta yürüyorum, tüm dükkan ismileri İngilizce. Girip bir dükkana sordum;

- Hayrola, bu dükkan kırk yıl evvel de vardı, ne oldu? Güzel bir isminiz vardı; Gül Bahçesi gibi bir sey. Simdi Beauty Land olmuş. Yoksa el mi değiştirdi? Yeni sahibi Amerikalı mı?

- Hayır, dedi dükkancı, ozaman babam vardı, ben oğluyum.

- Peki bir çok iş yerinde de böyle adlar fark ettim. Tuhafıma gitti, yıllardır burada yoktum da.

Muhatabım, yazı, İngilizce adları garipsediğime şaşırır, yarı da hafif hüzünlü bir ifadeyle izah etti, eksik olmasın;

- Ben okuldayken bir k olej bir anatolia(anadolu) lisesi furyası baslamıştı; herkes çocuğunu TÜrkçe ile eğitim yerine tüm derslerin ingilizce olarak verdiği okullara göndermeğe can atıyor, çoluk çocuk, giriş sınavlarına hazırlanıyoruz diye akşam karanlıklarında hafta sonları dershaneler önünde sefil oluyorlardı. Babam Türk geleneklerine ve de Atatürke çok bağlı bir insandı uzun müddet direndi O okullara, İngiliz taşoronu yerli hiristiyan misyoner okulları diyordu. Orta okulda, ben Türk okuluna (yani Türkçe eğitimli okula9 gittim. Gerçi bundan çok utanıyordum; konu komşu arkadaşlar beni küçümsüyor, bazıları bu talihsizliğime acıyorlardı. Liseye başlayacağım da, babam bir de baktı ki Türk lilesi kalmamış. Topunu İngilizce yapıvermişler. Mecburen ben de The New Byzantium College a gittim. Okul devletin Küresel Eğitim Bakanlığına aitti. nispeten ucuz. fakat derslerden hiç bir seyy anlamadığım, ingiliz edebiyatına, Amerika tarihine Amerika pop şarkıcılarının uyuşturucularla sona eren hayatlarına pek meraklı olmadığım için kısa süre sonra okulu terk ettim. o gün bugün dükkanımızda çalışıyorum.

Adı Aliymiş ben hayretle tedirginlikle dinliyorum. Oda anlatacak adam arıyormuş harhalde bir çay getirdi, sallama lipton çayı yurt dışındayken nefret ettiğim ne tadı ne kokusu olan plaştik barkata boya ile çay, Allah Allah diyorum bizim nefis Rize çaylarına ne oldu? Demedim tabii, ayıp olur. Sonradan öğrendim ki, çay üreticileri küreselleşme özelleştirme devleti küçültme laflarıyla batırılmış, Tekel idaresi dağıtılmış. Bu çay bozuntusu da Amerikadan ithal. Onu da herkes alamıyor, kaynatıp çay niyetine sıcak su içiyormuş halk.

Ali(adı da artık Aly diye yazılıyormuş, duvardaki İngilizce belediyeden ruhsat tabelasında gözüme ilişti) devam etti;

- Her gün basın yayında ki çoğu yabancıların elindeydi, ingilizce bilmeyenin adam olmadığı, Türkçe diye bir dil kalmadığı Afrika daki kabilelerin dili gibi bir dil olduğu, küresel olmak içim resmi dilimizin ilgilizceye dönüştürülmesi gerektiği anlatılıp duruyordu. çevremde bir tek babamın kahrolduğunu görüyordum. kimsenin umurunda değildi. önce dergilerin, gazetelerin isimleri ingilizce oldu, sonra sayfalarının bazıları, derken tümü. zaten içlerinde pek okunacak bir sey de yoktu ya. Okuyup kismen anlayacak da azdı. Tvlerde öyle bilgilendirici ülke sorunlarının tartışıldığı açık oturumları, söyleşiler azaldı azaldı, sonunda tamamen kalktı. TVler tümüyle yabancı şirketlerin olmadan önce bile, öyle programların hele Türk kültürü tarihi Kurtuluş Savası, Atatürk gibi konuların sessizce bir yerlerden yasaklandığını hasber aldık. Açık saçık programlar, uyuşturucuya özendiri filimler vahşi yaygaralardan ibaret yabancı rock müzikleri yabancı bira ve alkollü içki reklamları arttıkça arttı. Orta okul çocukları, gençler ellerine, gazozdan daha ucuza satılan büyük bira şişeleriyle dolaşır oldular. Bir genç alkolikler ordusu türedi, uzun saçlı küpeli dövmeli gece yarıları sokaklarda bağrışan bir ordu. Duruma itiraz edenler meslek sahibi iseler, aforoz edilip bir kenara atıldılar. Yazanların,konuşanların bazıları irticacı tedhişçi yeni dünya düzeni karşıtı gibi yaftalarla hapishanelere atıldılar.

- Yahu nasıl olur? Yıllar önce ben buradayken hiç öyle şeyler yoktu, gençler saygılı, terbiyeliydi dedim.

- Ah sorma beyim dedi Ali daha neler oluyor bilsen alışamazsın.

- Peki dedim ilk soruma dönersek sizin dükkanın adı niye Türkçe olarak kalmadı? Babaoğul okadar bilinçli olduğunuza göre. Kusura bakma, seni mahcup etmeğe çalışmıyorum.
Ali: Yok iyi ki soruyorsun. derdimi anlatcak kimseyi bulamıyorum diye ekledi;

- Önce konu komşu esnaf özendi. öyle ya okula gitmişse yarım bucuk tarzan ingilizce bilen, adamdan sayılıyormuş ya , o da itibar kazanmak için koleje falan gitmiş olduğunu belirtmek için veya öye zannedilsin diye dükkanının üstüne çoğu kez manasını bilmediği bir takım ingilizce laflardan tabela astı. kısa sürede bu öyle yaygınlıştı ki istanbul da türkçe adlı dükkan işyeri parmakla gösterilecek sayılacak kadar azaldı. işin garibi memlekette ata köyümüze kadar aynı durum olmuş. babam direndi illa değiştirmeyeceğim diyor Ulan burası sömürge oluyor diye bağırıyor. Fakat bir gün kapıya kasketlerine New Byzamtium Municipality yazan Yeni Bizans Belediyesi demekmiş iki tane zabıta geldi bize 2500 dolar ceza kestiler. Babam çırpınıyor korkuyorum kızıp götürecekler. Sakin ol baba diyorum. Sonra bir hışım On gün içinde İngilizce tabela asmazsanız dükkanınız kapatılacak ve müsadere edilecektir deyip gittiler. Tanıdık bir avukata sorduk. Aman hemen dediklerini yapın yoksa i şiniz kötü bilinçli olarak direniyor derlerse hapse bile atılabilirsiniz. KKMFnin (küresel kraliyet Para Fonu) üç ay evvel dayatıp apar topar geçirdiği yasalar arasında bu da var. Ha ona göre! Ne yapalım dövünmekten başka üstelik bize hak verecek bir tanıdık bile bulamıyoruz. Sonunda biz de bir sürü masraf edip nah şu gördüğün rezil tabelayı astık. Allah halimize acısın."

Vah Vah dedim Alye ne diyeyim? Üzülme Allah büyüktür bu dünya kimseye kalmaz. Sonunda hainler er geç belalarını bulacaklardır, gibisinden teselli etmeğe çalıştım, tabi kendimi de. Vedalışıp ayrıldım. Kadıköy iskelesine doğru yürüyorum. Belki denize bakarsam içime biraz huzur gelir.

Yıllar önce denize nazir kalabalık tabureli çaycılar vardı. Kalmamış simitçiler de görünmüyor. Yıkıntı bir duvar üstüne iliştim bir iki tane yolcu motoru. O şirketi hayriyeden beri devam edegelmiş sehir vapurları da ortalıkta yok. (Bir ara birine sordum sonra, o da özelleştirildikten sonra batırılmış) Kadıköyün eski canlılığı yok. Melül melül dolaşan hirpani bir kaç kişi. Caddeler tenha. Arkadaki benzin durağının önünde kırık dökük, paslı, her biri en az on beş yıllık bir arabalar kuyruğu. Benzin bulunmuyormuş. Kışın da ahali bayağı bir yakıt sıkıntısı çekmiş. Neyse ki şimdi hava iyi. Gene sonradan sorduğum biri durumu aydınlattı. KKMFnin dayattığı bir dizi yasa hemen geçmeyince, dış güçler hem taşyağını(yani neft, petrol) hemde doğalgazı kesmişler. Adi kömür, linyit bile bulunamamış, eski Türk Devletinin olan tüm madenler arasında bunlar bile özelleştirilip yabancılara yok pahasına satılmış olduğundan. Onlarda linyiti bile vermiyor. Zaten artık, o eskiden bildiğim dış güçlerin tamamı Küresel Kraliyet tarafından idare ediliyormuş. Fakat sorduğum kişinin dediğine göre, hükümet yakınlarda KKMFnin dayattığı son dizi yasaları da geçirivermiş de sıkıntı biraz giderilecekmiş. Haber doğruysa. Bu basına güvenilmez diyor adam. Zaten KKMF de dayatmaları yapılınca daha borç veririz falan diye vaad edip edip, istediği olduktan sonra sözünü tutmazmış. Yeni bir dizi dayatmalarla gelirmiş. Böyle yapa yapa hiç bir şeyimizi bırakmamışlar. En son yasalaşıveren dayatmalar arasında, resmi dili küresel ingilizce(sulandırılmış Tarzan, yahut Afrika ingilizcesi demek oluyor) yapılması, gizli çocuklara türkçe öğretmeğe kalkışanlara ağır ceza müeyyideleri, Türkiyedeki Türkçe kent kasaba köy dağ dere tepe isimlerinin latincemsi yada eski yunancayı andıran ingilizce isimlere acilen çevrilmesi, şahıs ad ve soyadlarının ilk aşamada ingilizce imlya göre yazılması zorunluluğu(Alyde olduğu gibi), kişisel arsa, bina, ev vyea apartman dairesi konutlarına dolar cinsinden ağır vergile konması, yabancıların bu malları satın almak istemeleri halinde kendilerine öncelik tanınması vb.. Yeni bir dizi dayatma yasası da yoldaymış, vay canına. Çok yerde yabancılar için yerleşim bölgeleri seçilmiş oralarda hükümet KKMFden alacağı yeni kredilerle yabancılar için konutlar daha alt tabaka yabancıları içinde toplu konutlar inşa edecekmiş...

Yatakta ateş içinde sağa sola çırpınırken kan ter içinde uyandım. Ne kabus ne kabu. Bari korkulu bir rüyadan ibaretmiş, diye sevindim ama, günlerce, aylarca bu kabusun etkisinden kurtulamadım. 1960lardan sonra, belki 90lara kadar kabus zaman zaman aklıma geliyor, sanki o kabusu bir daha yaşıyordum. Bir titreme alıyordu vücudumu. Son bir kaç yıldır artık unuttum zannediyordum. Ama son bir kaç aydır çok sık aklıma gelmeğe başladı. Bazan uyumadan önce adeta niyetleniyorum: Bir rüya daha görsem, Türkiyede tüm halkın uyandığını milli birlik ve beraberliğin yeniden tesis ediliverdiğini, ulusal hedeflerin saptanıp oralara doğru devlet millet elele hızla yüründüğünü şanlı tarihimize yaraşır itibar ve haysiyetimizi dünya yüzünde yeniden kazandığımızı düşlesem bari bu gece diyorum. Nasip olur inşallah

Oktay Sinanoğlu
3 Mayıs 2001, Kadıköy

evet değerli din kardesim görüyorsunuz. Adam 48 yıl önce bu rüyayı görmüş simdi bu rüya ile günümüzü değerlendirmenizi istiyorum. İlk okul lise ve simdi üniversitelerde ingilizce eğitim veriliyor. Hatta ve hatta çoğu üniversitelerde hazırlık sınıfı konmuş ve ingilizce eğitim veriyorlar görüyorsunuz neler olduğunu sizlerden yorumlarınızı bekliyorum
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt