İnanç tam manası ile pek az insanın ulaşabildiği büyük bir aydınlanmadır. Hayat; her insana verilmiş olan fiziksel ve zihinsel kapasitenin yeryüzündeki mevcut materyallerle yoğurularak ulaşılması gereken sonuca varmada geçen zamanı kapsar. İnsanoğlu ile şeytan arasından geçen üstünlük mücadelesinde insanoğlu arasındaki sapkınlar ayrılıncaya ve ya şeytanın, insanoğlunun maddeye ne kadar hakim olabileceğini, onunla neler yapabileceğini kısacası insana neden secde etmesi gerektiğini anlayıncaya kadar verilen mühlet devam edecektir. Pek az insanın tam manası ile inanabildiğini söyledim. Evet, sayılıdır maalesef tereddütsüz inananlar. İnandım diyenlerin çoğunluğu kuruntuları ile zaman zaman yüzleşmek zorunda kalmıştır. İnanç zorlu bir yolculuktur. İnanmak için önce insanın saflığını bırakmaması gerekir. Bu saflık düşünce anlamında değil tabiî ki. Allah’ın istemediği davranışları sergilememek anlamında. Bunu bir örnekle izah edeyim: diyelim ki çok sevdiğiniz bir arkadaşınız var ve bir gün kalkıp arkadaşınızın sevmediği ne kadar şey varsa yaptınız ve o bunu biliyor. Artık onunla yan yana gelip sohpet edebili rmisiniz? Sizi gördüğünde yönünü değiştirecektir. Gün geçtikçe uzaklaşırsınız. Onun adı anıldığında konuşmanın yönünü değiştirirsiniz. Arkasından konuşursunuz. Onu kötülersiniz. Beklide ortamı terk etmek istersiniz. İşte inançta böyledir. Zina, alkol, kumar vb. gibi alışkanlıkları hergün alışkanlık haline getiren birisinin yüzünü yaratana dönmesinin ne kadar zor olacağını takdir edersiniz. Pek çoğumuz zaman zaman şahit olmuştur. Kimi insanların yanında Allah’ın adı anıldığından hemen “Şeriatlamı yönetiliyoruz kardeşim. Bu ülke sakallı hacı hocaların ülkesi değil” gibi laflar söylerler. Çünkü bahsettiğiniz konular ona günahlarını hatırlatır. O kadar iç içe olmuştur ki günahlarıyla ayrılmayı aklından bile geçirmez. Yaratıcının dediği gibi onların kalpleri mühürlenmiştir artık. Ne yapsak fayda etmez. Hiç kimse zorla cennete götürülemeyeceği için tek bir çözüm kalıyor. Kimsenin hayatına karışmadan, hoşgörüyle birlikte örnek bir yaşam sergilemek. Muhakkak bir gün dönüp baktıklarında imreneceklerdir.
Evet, inanç yolu uzun bir süreçdir. Günahsız ve tertemiz olmak ön şarttır. İkincisi ise eğitim. "Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır." (Albert Einstein) sözü bilim ile dinin bir birini tamamlayan bir bütün olduğunu güzel bir ifade ile ortaya koymuştur. Çoğu zaman çevremizden “Çağdaş bir insan olarak bilimsel gerçeklerden başkasına inanmam.” gibi ifadeler duymaktayız. Oysa bu kör bir ifadedir. Ya da halk arasında “gavur mektebi, şeytan icadı vb.”tabirlerini duymuşuzdur. Buda topal bir gidişattır. Oysa gerçek ve tam bir inanç aklın madde ile yoğrulması sonucu çıkar. Kainatı yaratan Allah insanın mantığının almayacağı hiçbir şey yaratmamıştır. İnsan er ya da geç maddeye tam hakimiyet sağlayacaktır. İnsanın fiziksel ve zihinsel kapasitesi buna uygundur. İnsanın geçireceği evreler yaratıcı tarafından önceden planlamış ve ihtiyaçları noksansız kainatta yerli yerine yerleştirilmiştir. Bilim aslında planlanmış olanın insanoğlu tarafından bilinen kısmıdır. Kısaca bazı örnekler vermek gerekirse yeryüzündeki bitki örtüsü insanoğlunun bedeni ihtiyaçlarını karşılayabilmek için dizayn edilmiş insan bunu kapasitesini kullanarak tarımla kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmaktadır. İnsan vücudundaki dokuların hepsini tamamlayacak onaracak sebze ve meyve çeşidi eksiksiz doğada vardır. Ve bunlar ihtiyaca göre çoğaltılabilmektedir. Doğadaki 118 elementin insanın kapasitesini ortaya çıkarmak için eksiksiz materyaller olduğu dikkatinizi çekmedi mi? Sanki birisi daha önce yapacağımız tren, uçak, araç, gereç vb. gibi tüm icatları önceden biliyordu. Bir camı bile üretemeseydik aklımıza gelen tüm icatlarla gelen medeniyet bir anda çökerdi. Doğada demirin gümüş ya da altın kadar bulunduğunu düşünmeye kalksanız yine medeniyeti çökertirsiniz. Birisi nasılda eksiksiz insanı düşünmüş öyle değimli? Bu zamana kadar hayvan aleminin etinden sütünden ve değişik faydalarından faydalandık hayatımızı idare etmede düşünmeden edemeyeceğimiz canlılar oldular. Birinin atmosferi haberleşmek için kullanacağımızı uydu göndereceğimizi önceden bildiğini söylesem neden şaşırasınız ki.. uzatmak istemiyorum benim yıllarımı aldığı için :a35: Kısacası Yaratana olan inanç sadece ama sadece akıl ve mantıktan ibarettir. İnsanoğlunun zihninde de kara delik vardır. Eğer yeterince işleyip doldurabilirse gözünü kapatıp etrafında döndüğünde kainatı çevirebilecektir. Aslında her şeyin önceden tasarlanmış bir senaryodan ibaret olduğunu görecek ve kader kavramını tam anlamıyla anlayacaktır. Evet her şey zaten göz önündedir. Şüphesiz düşünen insanlar için kaninatta nice deliller vardır. O zaman insan parça parça sürekli sorgulamalı ve bu parçaları birleştirerek koca bir şeklin tamamını aynı karede görebilecek seviyeye gelmeli, sanatı görmeli, sanatkarı görmelidir. Aksi halde benim tabirimle kara cahil olarak hayatını sürdürecek ve sonlandıracaktır. Sonuçta kaybedenlerden olacaktır.
Özetlemek gerekirse sağlam bir inanç için temiz bir kalp, iyi bir eğitim, sorgulama ve uzun bir zaman gerekir. Tereddütsüz inanmış insan bütün soruları geride bırakmış, insanların gidişatlarındaki emeli görebilen aydın bir insandır. Onun gerçekleri görebilmek için yardıma ihtiyacı yoktur.
Evet, inanç yolu uzun bir süreçdir. Günahsız ve tertemiz olmak ön şarttır. İkincisi ise eğitim. "Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır." (Albert Einstein) sözü bilim ile dinin bir birini tamamlayan bir bütün olduğunu güzel bir ifade ile ortaya koymuştur. Çoğu zaman çevremizden “Çağdaş bir insan olarak bilimsel gerçeklerden başkasına inanmam.” gibi ifadeler duymaktayız. Oysa bu kör bir ifadedir. Ya da halk arasında “gavur mektebi, şeytan icadı vb.”tabirlerini duymuşuzdur. Buda topal bir gidişattır. Oysa gerçek ve tam bir inanç aklın madde ile yoğrulması sonucu çıkar. Kainatı yaratan Allah insanın mantığının almayacağı hiçbir şey yaratmamıştır. İnsan er ya da geç maddeye tam hakimiyet sağlayacaktır. İnsanın fiziksel ve zihinsel kapasitesi buna uygundur. İnsanın geçireceği evreler yaratıcı tarafından önceden planlamış ve ihtiyaçları noksansız kainatta yerli yerine yerleştirilmiştir. Bilim aslında planlanmış olanın insanoğlu tarafından bilinen kısmıdır. Kısaca bazı örnekler vermek gerekirse yeryüzündeki bitki örtüsü insanoğlunun bedeni ihtiyaçlarını karşılayabilmek için dizayn edilmiş insan bunu kapasitesini kullanarak tarımla kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmaktadır. İnsan vücudundaki dokuların hepsini tamamlayacak onaracak sebze ve meyve çeşidi eksiksiz doğada vardır. Ve bunlar ihtiyaca göre çoğaltılabilmektedir. Doğadaki 118 elementin insanın kapasitesini ortaya çıkarmak için eksiksiz materyaller olduğu dikkatinizi çekmedi mi? Sanki birisi daha önce yapacağımız tren, uçak, araç, gereç vb. gibi tüm icatları önceden biliyordu. Bir camı bile üretemeseydik aklımıza gelen tüm icatlarla gelen medeniyet bir anda çökerdi. Doğada demirin gümüş ya da altın kadar bulunduğunu düşünmeye kalksanız yine medeniyeti çökertirsiniz. Birisi nasılda eksiksiz insanı düşünmüş öyle değimli? Bu zamana kadar hayvan aleminin etinden sütünden ve değişik faydalarından faydalandık hayatımızı idare etmede düşünmeden edemeyeceğimiz canlılar oldular. Birinin atmosferi haberleşmek için kullanacağımızı uydu göndereceğimizi önceden bildiğini söylesem neden şaşırasınız ki.. uzatmak istemiyorum benim yıllarımı aldığı için :a35: Kısacası Yaratana olan inanç sadece ama sadece akıl ve mantıktan ibarettir. İnsanoğlunun zihninde de kara delik vardır. Eğer yeterince işleyip doldurabilirse gözünü kapatıp etrafında döndüğünde kainatı çevirebilecektir. Aslında her şeyin önceden tasarlanmış bir senaryodan ibaret olduğunu görecek ve kader kavramını tam anlamıyla anlayacaktır. Evet her şey zaten göz önündedir. Şüphesiz düşünen insanlar için kaninatta nice deliller vardır. O zaman insan parça parça sürekli sorgulamalı ve bu parçaları birleştirerek koca bir şeklin tamamını aynı karede görebilecek seviyeye gelmeli, sanatı görmeli, sanatkarı görmelidir. Aksi halde benim tabirimle kara cahil olarak hayatını sürdürecek ve sonlandıracaktır. Sonuçta kaybedenlerden olacaktır.
Özetlemek gerekirse sağlam bir inanç için temiz bir kalp, iyi bir eğitim, sorgulama ve uzun bir zaman gerekir. Tereddütsüz inanmış insan bütün soruları geride bırakmış, insanların gidişatlarındaki emeli görebilen aydın bir insandır. Onun gerçekleri görebilmek için yardıma ihtiyacı yoktur.