Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İmtihanlara Karşı Nasıl Sağlam Durursun? (1 Kullanıcı)

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
salam aleykum kardeşler...hepinizin okumasını tavsiye ve rica ederim...Allah yardımcınız olsun...inşallah sıkıntılı kardeşlerimize az da olsa teselli olur...

Bazıları bana diyecekler ki: “Ben, yeni bir Müslümanım,
imtihanların çok olması halinde sebat edememekten ve sabredememekten
korkuyorum.”

Bu kardeşin sözlerine karşı, Nebi’nin Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu sözünü söylerim: “Kim sabretmek isterse, Allah ona sabır verir.” (Buhari (3/335), Müslim (7/144), Ebu Davud (1644), Tirmizi (2024), Nesai
(5/96), İmam Ahmed Müsned’te (3/12, 93), Malik Muvatta’da (1945), Darimi
(1653), Beyhaki Sünen-i Kübra’da (4/195)) “Kim hayrı ararsa, ona hayır verilir; kim şerden sakınırsa, şer ondan uzak olur.”

Bu nedenle kim sabır sebeplerini yerine getirirse, Allahu Teala onu sabır ile rızıklandırır. Kim cesaretsizlik, üzüntü ve tembellik sebeplerini yerine getirirse, kendisini bu durumların içinde bulur. Allahu Teala şöyle buyurur: “Allah onlara zulmetmedi, fakat, onlar kendilerine zulmediyorlardı.” (16 Nahl/33)

Müslüman Kardeşim! Senin tahammül etmen gerekir. Bir süre nefsine sabret, bundan sonra nefsinin sabredenlerden olduğunu göreceksin. Hatta Allahu Teala’nın izniyle, nefsin; sabredilmesi gereken bu halden razı olan bir nefis halini alır. Seleften biri şöyle demiştir: “Ağlarken nefsimi Allah’a sattım. Daha bu satış bitmeden nefsimin gülmekte olduğunu gördüm.”

Zorluklar ağırlaştığında, belalar arttığında, karşılaştığın musibetler çoğaldığında, kötülüğü emreden nefsine -bir süreliğine de olsa- dünyayı terk etmesini söyle. Sana kötülüğü emreden nefsin, sana karşı isyan ettiğinde, bu nefsin liderleri sana teslim oluncaya kadar ona hükmetmen ve emrini ona geçirmen gerekir.
Böylece nefis, Allahu Teala’nın emrine boyun eğer. Önceden bunu kerih görmesine rağmen şimdi bundan razı olan bir nefis haline gelir.

Eğer bunu istersen ona de ki: “Ey Nefis! Allahu Teala’ya olan yolculuğun ve işinin büyük bir bölümünü geride bıraktın. Sadece küçük bir bölüm kaldı. Sabret... Ey Nefis! Daha önceki salih amellerini, uykusuz gece ve gündüzlerini, Allahu Teala yolunda yıllarca çektiğin yorgunluğunun ecrini bir anda kaybetme.
Bu sadece bir saatlik sabırdır… Sabret; belaların makamı, misafirlerin makamı gibidir. Konumunu çabucak değişirdiğini görürsün… Ey sabır adımları! Çalışın, çok az kaldı… Nefsine, Bişr el-Hafî’nin kendisi ile birlikte yolculuk yapan öğrencilerinden birine yaptığı gibi davranman gerekir. Öğrencilerinden biri yolda
susamıştı. Biri ona dedi ki: “Şu kuyudan su iç.” Bişr ona dedi ki:
“Öteki kuyuya kadar sabret.” Diğer kuyuya vardıklarında dedi ki:
“Diğer kuyuya kadar sabret.” Böylece onu oyaladı. Her bir kuyuya
vardıklarında: “Diğer kuyu” diyordu… Sonra ona döndü ve
dedi ki: “İşte dünya bu şekilde sona erer.” (İbnu’l-Cevzi, Saydu’l-Hâtır, s. 107, Daru’l-Fikr baskısı, Dımeşk.)

İbnu’l-Cevzi’nin dediği gibi Allah ona rahmet etsin: “İşte ecrin başlangıcı göründü, bela gecesi dağıldı. Yolcu olan kişi, karanlığın kesilmesini övdü… Selamet yurduna varıncaya dek, ecir güneşi doğdu.”
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
İmam Ahmed’in Allah ona rahmet etsin söylediği şu söz çok hoşuma gider: “Şüphesiz o yemeksiz yemek, içeceksiz içecektir. O, sadece çok az bir gün içindir.” Bu birkaç cümle, gerçekten üzerinde düşünmeyi ve idrak etmeyi gerektirir.

Sonra bir kez daha nefsin ile başbaşa kal ve ona de ki: “Senin defalarca uğradığından daha fazla musibet ve belayla karşılaşan dünya ehlini görmüyor musun? Onlar bu konuda ödüllendirilmiyorlar. Allah bu konuda onlara sabır da vermiyor. Onlar genellikle; üzüntü, tasa, darlık ve keder içindeler. Hatta bu
musibetler nedeniyle delilik içindeler… Sen, bir defasında, bir ailenin bütün fertlerinin, yolculukları esnasında kaza yaparak boğulduklarını işitmiştin. Hepsi birlikte ölmüştü. Onlarla senin arandaki fark nerede?!

Karşılaştığın belaların çoğu, düşmanları öldürür. Bu senin için şereftir, musibet değil. Üstelik hayat budur, hayat bundan üstün değildir! Sonra sen bundan herhangi bir acı ve keder duymuyorsun. Bunlar ancak bedenini delip geçen kurşunlardır. Sen Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurduğu gibi (Tirmizi (1668), Nesai (6/36), İbn-i Mace (2802), İmam Ahmed (2/297) ve
Darimi’nin (2413)) sadece bir çimdik açısı hissediyorsun. Öyleyse düşmanlarından sana daha fazla ne zarar gelebilir ki?! Onların sana verebileceği zarar bir ay, iki ay, bir yıl ya da birkaç yıl hapse atılman, ya da bütün ömrünü hapiste geçirmen mi? Ömrünü Allah yolunda geçirme şerefi sana yeter! Yusuf Aleyhisselam gibi hapiste kalman ve bir süre hapiste yatman sana
şeref olarak yeter!

Sana kötülüğü emreden nefsine de ki: Ey Nefis! Allahu Teala’ya isyan için hapisleri dolduran şu binlerce insanı görmüyor musun?! Allahu Teala’ya itaat için uğradığın imtihanlar sana şeref
olarak yeter. Bir kadına tecavüz ederek, alçak ve boş bir şehvet
ânı için, idamla yargılananları görmüyor musun? Şeytanın aldatmalarıyla
kandırılmış insanlara, bir anlık şehvetleri için ebedi hapis cezası veriliyor.

Yine dünya ehlinden hatta kafirlerden, felç hastalığı ve körlüğü olan binlerce kişiyi düşün. Onlar, senin yaşadığından yüzlerce kez daha büyük imtihanlar içinde yaşıyorlar. Belki hapiste geçirdiğin bu aylar veya yıllar, dinde senin imamlığın için bir sebep olacak, Allahu Teala’nın ilmini bilmeni ve Allahu Teala’nın
emrettiğini öğrenmeni sağlayacak. Abidlerin, zahidlerin ve boyun eğenlerin derecesine ulaşmanı sağlayacak. Zorluğa düşmedikçe ilmin hakikatini öğrenemeyen ne çok kardeş vardır! Sıkıntı duymadıkça Kur’anı akletmeyen, amacını anlamayan, açık olan hükmünü hakiki bir şekilde fıkhedemeyen ne çok kardeş vardır! Bu, Allahu Teala’nın Kur’an’ı koruması ve onu açıklaması babındandır. Bütün bunlar, kişinin kitaplardan ve gazetelerden öğrenemeyeceği
bir ilim, okusa da, çalışsa da, ezberlese de zevkini alamayacağı ve anlayamayacağı bir anlayıştır. Bu; tevekkül, korku, tevbe, yakin ve rızanın hakiki anlamlarına benzer. Bunlar da, yaşanmadıkça anlaşılmazlar ve ancak yaşayan kişi bunların hakiki manalarını öğrenir. İbn-i Teymiyye Allah ona rahmet etsin şöyle der: “Cennetim ve bahçem göğsümdedir. Ben nerede
olsam benimle beraberdir. Benden ayrılmazlar. Benim hapsedilmem
halvettir. Öldürülmem şehadettir. Sürgün olmam ise seyahattir.”
(İbnu’l-Kayyim, el-Vâbilu’s-Sayyib, s. 105.)

Kardeşim! İbnu’l-Cevzi’nin Rabbini muhatab alarak söylediği şu sözleri, nefsine nasihat olarak söyle: “Benden aldığın şeyler bana kar ettirmedi. Çünkü onun kazancı, sana sığınmaktı. Herşeyimi artırmadı. Çünkü gelecek kazancım, seni bırakmak oldu. Beni zenginleştirmedin, beni sana muhtaç kıldın. Beni ayırt
etmedin, çünkü yarattıklarınla beni tedirgin ettin. Sana hizmet
dışında geçirdiğim zamana eyvahlar olsun! Sana itaat dışında
geçirdiğim vakte yazıklar olsun!

Sabah namazı vakti uyandığımda, gece boyunca uyumam beni üzmedi! Gündüz gelip geçtiğinde, o günü kaybetmek bana acı vermedi! Duygularımın yokluğundan hastalığın şiddetini anlayamadım. Şimdi sağlığın güzel havası esiyor, acı hissediyorum, bu ise sağlığa işaret ediyor. Ne büyük nimet… Bana sağlık ver ya Rab!
” (İbnu’l-Cevzi, Saydu’l-Hâtır, s. 93.)
 

Im_muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
3,194
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Selamünaleyküm kardeşim...
Emeğinize sağlık...
Muhakkak ki Yüce Mevla Kullarına Yüklenemeyeceği yükleri vermez.
Biz Kullara düşende konuda arzettiğiniz gibi ALLAHu TEALAdan Sabır istemektir. ALLAHım İmtihanlarımızı kolay Eylesin ve Bizi Rızasından ayırmasın...

ALLAHa emanet olunuz kardeşim
Hayırlı Geceler...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt