istikbal
Kayıtlı Kullanıcı
Mü'min bu dünyada iken ticaret merkezinde gibidir. Hayatı boyunca kazanır, âhiretine azık hazırlar, sermaye çoğaltır.
Bunun içindir ki, mü'min ölümü istemez. Çünkü ölümü istemek, kazanca son vermeyi arzulamak demektir. Ölünce kazanç durur, hayır ve hasenat defteri kapanır.
Ama münkirin ölümü istemeyişi, bundan değildir. Tam aksine, imansız, ölümü korkunç görür, yaklaştıkça uçuruma yaklaşıyor, yokluğa, hiçliğe, izâhsızlığa gidiyor bilir. Onun ticareti yaşadığından ibarettir, ilerisi için böyle bir hazırlığı olmadığından arzusu da yoktur.
Mü'minin bu hali hep böyle devam etmez, ölüm ânı gelinceye kadardır burada kalma arzusu. Son anlarda herkesin soğuk karşıladığı ölümü öylesine sıcak görür ve bilir ki, bir an önce kavuşmayı ister.
Nitekim Efendimiz bu hususu bir hadislerinde şöyle beyan buyurmaktalar
- Mü'min son anında varacağı ahiret yurdunun güzellik ve mükâfatını görür, müjdeler alır. Artık mü'min ölümü ısrarla ister, şiddetle arzular.
Bütün bunları bilen ve böylece imân eden mü'min, istikbaline korku ile bakmaz. Ölüme dehşetle nazar etmez. Hatta ölümü, zor ve sıkıntılı bir hayatın bitişi, kolay ve zevkli bir hayatın başlangıcı olarak görür. Bir İslam büyüğünün ifadesiyle (zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna) uçuş şeklinde değerlendirir.
Şimdi sizlere, imanlı insanların ölümlerinden örnekler arz edeceğim. Siz de gerçekten imanlı olduğunuz için sevinecek, yaşasın iman, ölsün imansızlık, diye içinizden feryad edeceksiniz.
Vak'âları, Mehmet Dikmen'in İslâm İlmihali'nden özetleyeceğim.
Bir yakını büyük veli Ebu Sûleyman-ı Dârâni'yi rüyasında (güneş gibi parlayan kanatlarla) uçarken görür:
- Hayırdır İnşaallah, bu nedir? der.
- Sorma birader, şimdi cezaevinden kurtuldum, serbest oldum, diye cevap verir...
Sabahın erken saatinde bu güzel rüyasını büyük veliye anlatmak üzere evine koşar. Bir de ne görsün. Kapıda bir telaş ve kalabalık. Sorar, şu cevabı verirler
- Hazret bu gece vefat etti, onun için bu kalabalık!..
Gece verilen cevabın mânasını o zaman anlar.
Buna benzer bir olay da velilerden Muhammed bin Eslem hakkında cereyan eder. Kendisini rüyada gören hürmetkarına:
- Elhamdülillah, sıkıntılı hayattan kurtuldum. der. Sevinçle uçup kaybolur. Sabah kendisini ziyarete giden hürmetkarı, Hazretin cenazesiyle karşılaşır, sıkıntılı hayattan kurtuldum'un mânâsını o zaman anlar...
Emevî Halifeleri'nden Süleyman bin Abdülmelik de velilerden Ebû Hazm'a:
- Ey Allah'ın aziz velisi, bize ne oluyor ki, ölümü istemiyor, ahiretten kaçmak istiyoruz? diye sorar. Büyük veli, şöyle izah eder bu durumu:
- İnsan imar ettiği yerde kalmayı ister, tahrib ettiği yere gitmeyi istemez!..
alıntı
Bunun içindir ki, mü'min ölümü istemez. Çünkü ölümü istemek, kazanca son vermeyi arzulamak demektir. Ölünce kazanç durur, hayır ve hasenat defteri kapanır.
Ama münkirin ölümü istemeyişi, bundan değildir. Tam aksine, imansız, ölümü korkunç görür, yaklaştıkça uçuruma yaklaşıyor, yokluğa, hiçliğe, izâhsızlığa gidiyor bilir. Onun ticareti yaşadığından ibarettir, ilerisi için böyle bir hazırlığı olmadığından arzusu da yoktur.
Mü'minin bu hali hep böyle devam etmez, ölüm ânı gelinceye kadardır burada kalma arzusu. Son anlarda herkesin soğuk karşıladığı ölümü öylesine sıcak görür ve bilir ki, bir an önce kavuşmayı ister.
Nitekim Efendimiz bu hususu bir hadislerinde şöyle beyan buyurmaktalar
- Mü'min son anında varacağı ahiret yurdunun güzellik ve mükâfatını görür, müjdeler alır. Artık mü'min ölümü ısrarla ister, şiddetle arzular.
Bütün bunları bilen ve böylece imân eden mü'min, istikbaline korku ile bakmaz. Ölüme dehşetle nazar etmez. Hatta ölümü, zor ve sıkıntılı bir hayatın bitişi, kolay ve zevkli bir hayatın başlangıcı olarak görür. Bir İslam büyüğünün ifadesiyle (zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna) uçuş şeklinde değerlendirir.
Şimdi sizlere, imanlı insanların ölümlerinden örnekler arz edeceğim. Siz de gerçekten imanlı olduğunuz için sevinecek, yaşasın iman, ölsün imansızlık, diye içinizden feryad edeceksiniz.
Vak'âları, Mehmet Dikmen'in İslâm İlmihali'nden özetleyeceğim.
Bir yakını büyük veli Ebu Sûleyman-ı Dârâni'yi rüyasında (güneş gibi parlayan kanatlarla) uçarken görür:
- Hayırdır İnşaallah, bu nedir? der.
- Sorma birader, şimdi cezaevinden kurtuldum, serbest oldum, diye cevap verir...
Sabahın erken saatinde bu güzel rüyasını büyük veliye anlatmak üzere evine koşar. Bir de ne görsün. Kapıda bir telaş ve kalabalık. Sorar, şu cevabı verirler
- Hazret bu gece vefat etti, onun için bu kalabalık!..
Gece verilen cevabın mânasını o zaman anlar.
Buna benzer bir olay da velilerden Muhammed bin Eslem hakkında cereyan eder. Kendisini rüyada gören hürmetkarına:
- Elhamdülillah, sıkıntılı hayattan kurtuldum. der. Sevinçle uçup kaybolur. Sabah kendisini ziyarete giden hürmetkarı, Hazretin cenazesiyle karşılaşır, sıkıntılı hayattan kurtuldum'un mânâsını o zaman anlar...
Emevî Halifeleri'nden Süleyman bin Abdülmelik de velilerden Ebû Hazm'a:
- Ey Allah'ın aziz velisi, bize ne oluyor ki, ölümü istemiyor, ahiretten kaçmak istiyoruz? diye sorar. Büyük veli, şöyle izah eder bu durumu:
- İnsan imar ettiği yerde kalmayı ister, tahrib ettiği yere gitmeyi istemez!..
alıntı