Peygamber Efendimiz (sav); Cebrail aleyhisselamdan “Size dininizi öğretmeye geldi” bahisle çok mühim bir meseleye dikkat çekmiştir. Mezhep ve meşreplerin oluşumunda kaynak teşkil etmiştir. Cebrail Aleyhisselam Sahabenin önünde Peygamber Efendimize soru yönelterek; dinin öğretisinin, üçlü bir ayak üzerine bina edilmesi gereğine işaret edilmiştir. Üçlü ayağın özelliği, herhangi bir ayağın eksikliği o nesnenin yıkılmasına sebebiyet vereceğinin izahı açısından önemlidir. Madem ki: Din öğretisinde İman, İslam, İhsan terimleri geçmiştir. O zaman her biri bütünün bir parçasını teşkil eden, üç önemli husus önümüze konmuştur. Birinin eksikliği, bütünlüğün bozulması anlamına gelmektedir.
Peygamber Efendimiz zamanında, takva bir hayat zaten yaşandığı için, yani merkez şahsiyet ile beraber olunduğu için, kurumlaşmaya ihtiyaç olmamıştır. Daha sonraları insanların çoğalması ve ayrı yerlerde yaşama zorunlulukları, kurumlaşma mecburiyetini de beraberinde getirmiştir.
İman’ın gerekleri Akaid (itikad), İslam’ın gerekleri fıkıh, İhsan’ın gerekleri ise tasavvuf mekteplerini oluşturmuştur. İslam’ın dış oluşumunu tanzim eden kurumlara mezhep, (Akaid, Fıkıh) iç oluşumunu tanzim eden kurumlara ise meşrep (Tasavvuf) denmiştir. Peygamber Efendimiz ve Hz. Cebrail tarafından dinimizin bu şekilde -yani, İman, İslam, İhsan çerçevesinde- öğrenilmesi gereği haber verilmiştir. İşlenilen bir amelin Salih amel kabul edilebilir olabilmesi için keyfî değil, bu şartların mecburi olduğuna işaret edilmiştir. Yapılan bir işin salih amel olabilmesi için imanla, İslam’la, ihsanla alakalı kısımları mutlaka iyice bilinmeli, gereği yerine getirilmeli, yoksa; yapılan ibadetlerin boşa gideceği gayet iyi bilinmelidir.
Anlaşılması açısından bir örnekle yetinelim. Namaz ibadetini inceleyelim: Namazla alakalı Kur’an-ı Kerim’de bir ayet ya da hadisin var olması o fiilin imanla (itikatla) alakasıdır. Namazın nasıl kılınacağı, yani kurallarının nasıl olacağı İslam’la (fıkıh) alakasıdır. Namaz kılarken Allah’ın huzurundaymış gibi kılınmasının gereği de ihsanla (tasavvufla) alakasıdır.
"Vay haline o namaz kılanların ki, kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler; gösteriş yaparlar onlar", (Maun suresi) Kabul olması istenilen her ibadetin (amelin) mutlaka İman’la, İslam’la, İhsan’la alakası vardır. Dinini öğrenmek isteyen kişilerin bu konularda daha hassas davranıp, işin aslına vakıf olmaları gerekmektedir. Kamil iman için nasıl ki itikadi bir mezhebe (Maturidi, Eşari), ameli bir mezhebe (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli), ihtiyaç duyuluyorsa, İhsan (Tasavvuf) konusunda da, başında kamil insanların bulunduğu, tefekkür ve zikirle mücehhez (donanmış) meşreplere de tabi olmak zaruri bir görevdir.
Peygamber Efendimiz zamanında, takva bir hayat zaten yaşandığı için, yani merkez şahsiyet ile beraber olunduğu için, kurumlaşmaya ihtiyaç olmamıştır. Daha sonraları insanların çoğalması ve ayrı yerlerde yaşama zorunlulukları, kurumlaşma mecburiyetini de beraberinde getirmiştir.
İman’ın gerekleri Akaid (itikad), İslam’ın gerekleri fıkıh, İhsan’ın gerekleri ise tasavvuf mekteplerini oluşturmuştur. İslam’ın dış oluşumunu tanzim eden kurumlara mezhep, (Akaid, Fıkıh) iç oluşumunu tanzim eden kurumlara ise meşrep (Tasavvuf) denmiştir. Peygamber Efendimiz ve Hz. Cebrail tarafından dinimizin bu şekilde -yani, İman, İslam, İhsan çerçevesinde- öğrenilmesi gereği haber verilmiştir. İşlenilen bir amelin Salih amel kabul edilebilir olabilmesi için keyfî değil, bu şartların mecburi olduğuna işaret edilmiştir. Yapılan bir işin salih amel olabilmesi için imanla, İslam’la, ihsanla alakalı kısımları mutlaka iyice bilinmeli, gereği yerine getirilmeli, yoksa; yapılan ibadetlerin boşa gideceği gayet iyi bilinmelidir.
Anlaşılması açısından bir örnekle yetinelim. Namaz ibadetini inceleyelim: Namazla alakalı Kur’an-ı Kerim’de bir ayet ya da hadisin var olması o fiilin imanla (itikatla) alakasıdır. Namazın nasıl kılınacağı, yani kurallarının nasıl olacağı İslam’la (fıkıh) alakasıdır. Namaz kılarken Allah’ın huzurundaymış gibi kılınmasının gereği de ihsanla (tasavvufla) alakasıdır.
"Vay haline o namaz kılanların ki, kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler; gösteriş yaparlar onlar", (Maun suresi) Kabul olması istenilen her ibadetin (amelin) mutlaka İman’la, İslam’la, İhsan’la alakası vardır. Dinini öğrenmek isteyen kişilerin bu konularda daha hassas davranıp, işin aslına vakıf olmaları gerekmektedir. Kamil iman için nasıl ki itikadi bir mezhebe (Maturidi, Eşari), ameli bir mezhebe (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli), ihtiyaç duyuluyorsa, İhsan (Tasavvuf) konusunda da, başında kamil insanların bulunduğu, tefekkür ve zikirle mücehhez (donanmış) meşreplere de tabi olmak zaruri bir görevdir.