Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
Ey Hak yolunun yolcusu Salih kardeş!
Malumdur ki; Mü’mini kafirden ayıran tek özellik İmandır. İman, mü’minin tek sermayesidir. İmanın rükünlerinden birini ihlal etmek, Allah ve Resulü ile olan sözleşmeyi bozmak demektir.
Malumdur ki; Mü’mini kafirden ayıran tek özellik İmandır. İman, mü’minin tek sermayesidir. İmanın rükünlerinden birini ihlal etmek, Allah ve Resulü ile olan sözleşmeyi bozmak demektir.
Allah ve Resulünün verdiği hükümlerle alakalı hususlarda gösterilecek en ufak bir şüphe, imanı ortadan kaldırır. Allah ile yaptığın anlaşma, dünyada ona kulluk etmen ve ahirette de O’nun sonsuz nimetlerinden nasiplenmendir.
Allah ve Resulünün hükümleri, O’nlara derin saygı duyan kimseler için selamet caddesidir. Böyle kimselere, Allah ve Resulünün hükümleri hiçbir zaman ağır gelmez. Onlar bu caddede, emniyet içerisinde yürürler. Allah ve Resulüne karşı saygısız davrananlar ise; şüphe dalgalarına kapılarak, yönlerini kestiremezler.
Bu itibarla, Allah ve Resulüne son derece saygılı olmalısın. Onlara karşı göstereceğin en ufak bir saygısızlığın, kendi aleyhine olacağını unutmamalısın. İmanı koruma yolunda şifa olacak birkaç reçete var ki, şimdi bu hususlara dikkat et:
Allah’a Şirk koşma!:
İmanı bozan hususların başında, Allah’a Şirk koşmak gelir. Şirk; gerek Uluhiyette ve gerekse Rububiyette Allah’ın hakimiyetine bir kısım varlıkları veya bir kısım ideolojileri ortak kabul etmektir. Bunun için Allah katında bu durum zulmün en büyüğü olarak kabul görür. Hiçbir şey Allah’ın dengi olamaz. Her şeyi yaratan, her şeyi de yönetme hakkına sahiptir.
Hak tealanın zatının yüceliğine delalet eden sıfatlara ULUHİYET, kulları ile alakalı sıfatlarına da RUBUBİYET denilir. Öyleyse sen, hiçbir şeyi seni yaratanın seviyesinde görmemelisin! Hiçbir şeyi de gönlünde putlaştırmamalısın!
Her zaman ve her yerde yalnız Allah’a güven:
Allah’tan başkasına güvenmek, imanı bozar. Allah’a güven duymayan, kendisine dahi güven duyamaz. Kendi iradesini her şeyin üstünde kabul eden daima aldanmıştır. İşlerinde Allah’ı kendisine Vekil edinen, ebedi selamettedir. Buna Tevekkül derler. Bu ise; bütün hallerinde Allah’a yönelmen ve O’nun dışında kalan her şeyden kendini çekip çevirmendir. Unutma ki O, seni daima görmekte, işitmekte ve senden haberdar olmaktadır. Sığınılacak ve güvenilecek olan sadece O’dur. Şu halde Tevekkülün Allah’a tam olsun. Kurtuluş ümidini Allah’a bağla! Zafer ve başarıyı ancak ondan bil! Bil ki, Tevekkülsüzlük, imanı ortadan kaldırır.
Nimetleri görmezlikten gelme!:
İnsan Allah’ın mülküdür. İnsana verilen her şey Allah’ın takdiri iledir. O’nun takdir etmediği bir şeyi insanın elde etmesi mümkün değildir. Sana verilen maddi ve manevi nimetlerin Allah tarafından verildiğini kabul etmelisin! Seninle bir kafir arasındaki en mühim fark budur. Kafir, elde ettiğini kendi kazancı olarak bilir. Mü’min ise eline geçen nimeti, Allah’ın kendisine olan ikramı olarak kabul eder.
İnsan Allah’ın mülküdür. İnsana verilen her şey Allah’ın takdiri iledir. O’nun takdir etmediği bir şeyi insanın elde etmesi mümkün değildir. Sana verilen maddi ve manevi nimetlerin Allah tarafından verildiğini kabul etmelisin! Seninle bir kafir arasındaki en mühim fark budur. Kafir, elde ettiğini kendi kazancı olarak bilir. Mü’min ise eline geçen nimeti, Allah’ın kendisine olan ikramı olarak kabul eder.
Kafiri küfür bataklığında bırakan, nimetleri görmezlikten gelmesi ki buna ‘küfranı nimet’ tabir olunur. Kafir, Allah’ın verdiklerine karşı nankörlük etmesi yüzünden oralara düşmüştür. Mü’mini ulvi makamlara yükselten de, her bir nimette, o nimeti vereni görüp, ona şükretmesidir. Öyleyse sen, sahip olduğun her bir nimette, o nimetin sahibini görmeye ve anlamaya çalış. Sahip olduğun hiçbir şeyi kendine ait bilme. Hem sonra unutma ki; insan sahip olduğu bütün nimetlerden sorguya çekilecektir! Nimet varsa, hesap da vardır.
Nimet yoksa, hesap yoktur. Sana verilene şükürle karşılık ver. Her nimetin şükrü, nimetle mütenasip olmalıdır.
Allah’ı aradan çıkarma:
Bil ki: Allah’ı hiçbir işe karıştırmamak imanı yok eder. Allah her işe hüküm koyandır. Her işi takdir ve tayin edendir. Öyleyse hava bulanık olduğunda, hava niye bulandı!.. deme. Onu öyle dileyen vardır. O’nun işine karışma. Sen sadece tedbirini al. Sonra da O’nun işindeki hikmeti görmeye çalış. Yoksa en ufak bir söz veya düşünce ile, Allah ile olan bağlantını kesersin. Şu söze kulak ver: “Deme niçin şu şöyle! Yerincedir ol öyle! Bak sonunu seyreyle! Görelim Mevla neyler, Neylerse güzel eyler.” Rabbinin her işinde akıllara durgunluk veren sayısız hikmetler vardır.
Bunu ancak ince bir akla sahip olan Kamil zatlar idrak edip kavrar. Şu halde; hiçbir zaman Allah’ı bir kenara bırakma. O’nu aradan çıkarma.
Allah’tan başkasının rızasını gözetme:
Ey aziz kardeş! İlahlık isnat edilen zatın yaratıcı olması, zararı giderici, faydayı temin edici, yaşatıcı, öldürücü ve diriltici olması ve ahirette de insanları toplamaya, hesap ve cezalandırmaya muktedir olması gerekir. Bu da ancak Allah tealaya mahsustur. Bütün bu vasıfları üzerinde bulunduran zat ancak ve ancak İlah olabilir. İlah olan zatın da, rızası gözetilir.
Çünkü sayılan özellikleri üzerinde bulunduran, imha etmeye de, ihya etmeye de muktedirdir. Bunun için, rızası gözetilecek ancak ve ancak O’dur. Öyleyse sen her zaman O’nun rızasını her şeyin üstünde tut. O’nun hükümleri ile amel et! O’nu hatırından hiçbir zaman çıkarma!
Allah’ın yerine başkalarını koyma:
İmanı açıkça ortadan kaldıran hususlardan biri de budur. Bu ister bir makam olsun, ister bir sistem olsun, isterse herhangi bir şahsiyet olsun, fark etmez. Herhangi bir şey Allah yerine konulur veya Allah gibi görülür veya sevilirse, bu durum imanı ortadan kaldırır. Zira bu, başka varlıkları Allah yerine koymak demektir ki, imanı tamamen yok eden bir olaydır. Bunun için: ‘Nefis en büyük puttur’ sözünü unutma! Nefsin çirkin vasıfları, seni daima Allah’dan uzaklaştırmaya sebeptir. Onun için nefsin çirkin vasıflarını tamir etmelisin!
İslam’dan ve içindeki hükümlerden razı ol:
Şunu bil ki İslam; Allah tealanın gönderdiği Din ve Şeriat-ı Muhammediyye de o dinin en son hayat nizamıdır. Bundan sonra bir daha dini bir hayat nizamı gelmeyecektir. İslam’ın bütün hükümleri tamdır ve İslam kendinden önceki dinlerin geçerliliğini iptal etmiştir. Tıpkı güneş çıkınca gecenin kaybolduğu gibi. Şeriat-ı Muhammediyye, Rabbimizin bizler için dilediği kıyamete kadar baki kalacak olan hayat nizamıdır. Artık bu nizam kıyamete kadar geçerli olan bir nizamdır.
Allah tealanın Uluhiyyetinde eksiklik nasıl mümkün değilse, Rububiyyetinde de öylece eksiklik düşünülemez. Dolayısı ile, Uluhiyyeti ile irade edip, Rububiyyeti ile tanzim ettiği dinden olan bir şeyi fazla görmek veya herhangi bir şeyi dine ilave etmek, imanı yok eder. Öyle ise, İslam’ın hükümlerinden razı ol. Çünkü O, dünya ve ahiret mutluluğunun ilacıdır.
Ahiret hayatı yerine dünya hayatını hedefleme:
Sakın ola ki, ahiret inancını hatırından çıkarma. Yoksa hayatı çılgınca yorumlarsın. Kötülük yapmaktan sıkılmaz, zulüm yapmaktan zevk bile alırsın. İnsanı ancak Ahiret inancı istikamet sahibi yapar. Dünya hayatını hedefleyenler, kendilerini ebedi hüsrana atarlar. Öyleyse sen, ahiret hayatını hedefle! Dünya ve içindekileri sadece bir gölgeden ibaret bil! Nasıl ki; güneşe yönün çevrildiğinde, gölgen seni takip ederse, sen de ahirete yöneldiğin zaman, dünya senin peşinden gelir.
Ama güneşe sırtını çevirirsen, gölgen önüne düşecek ve sen gölgeni ne kadar geçmek istesen de, geçemezsin. Unutma! Seni her zaman bu gerçeğe eriştirmek isteyen Üstadının özlü tavsiyeleridir bunlar. Allah bizleri o gerçeğe eriştirsin. Amin.