nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Bütün bu beyanlarımız bir kişinin kurtulması içindir, belki Allah-u Teâlâ bir kişiye hidayet verir. Yoksa O’nun nur vermediğine hiç kimse hidayet veremez.
Nitekim Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Onlar hidayeti verip sapıklığı, mağfireti bırakıp azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!” (Bakara: 175)
Ateşe hiç kimsenin dayanması mümkün olmadığı halde, Allah-u Teâlâ’nın onlara dayanıklılık isnad etmesi, onlarla alay etmek, rezil etmek içindir. Ateşe götürecek günahlar yapmakta ne kadar sabırlılık gösteriyorlardı, ebedî olarak ateşte yanmak için neler neler yapıyorlardı.
Kendilerine şöyle denilecektir:
“Girin oraya! İster dayanın ister dayanmayın, sizin için birdir.” (Tur: 16)
Dayansalar da dayanmasalar da netice değişmeyecektir. Bu acılar çekilecek, bu işkencelere katlanılacak, bu mutlaka böyle olacaktır.
•
Hak kendisine gelmişken, hakikatler bütün açıklığı ile duyurulmuşken; vurdumduymaz olmak, yüz çevirmek, umursamamak hiç şüphesiz ki büyük bir zulümdür.Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Allah’a karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zâlim kim vardır?” (Ankebût: 68)
Bu gibi kimseler bütün zâlimlerden daha zâlimdirler.
“Cehennemde kâfirlere barınacak yer mi yok?” (Ankebût: 68)
Onlar hakkı reddettikleri halde cehennemde barınmayacaklar mıdır?