Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi sizlerden, “İslam Dini” ile ilgili, bugüne kadar edindiğiniz tüm bilgileri gözden geçirmenizi istiyoruz.Bu konuyla ilgili, kaynağı ne olursa olsun aklınıza gelen tüm bilgileri, hatta bu bilgiler ışığında oluşturduğunuz davranışlarınızı…
Bu işlem sırasında, taradığınız bilgiler içinde tutarsızlık tesbit ettiyseniz, aldığınız bilgileri mantık süzgecinizden geçirmeden hafızanıza kaydettiniz demektir.
Mantığınızı kullanıp kullanmadığınızı anlamanın en kestirme yoludur bu. Çünkü, mantık süzgecinden geçen bilgide tutarsızlık olmaz.
Kur'an’da; “ Allah, iman edenleri, dünya hayatında da, ahirette de, tutarlı sözle sağlamlaştırır!..! ( İbrahim 27) denilmesi, mantığın önemini ve mantık ile imanın ne kadar bağlantılı olduğunu görmemiz açısından dikkat çekicidir.
Mantığınızı kullanıp kullanmadığınızı anlamanın en kestirme yoludur bu. Çünkü, mantık süzgecinden geçen bilgide tutarsızlık olmaz.
Kur'an’da; “ Allah, iman edenleri, dünya hayatında da, ahirette de, tutarlı sözle sağlamlaştırır!..! ( İbrahim 27) denilmesi, mantığın önemini ve mantık ile imanın ne kadar bağlantılı olduğunu görmemiz açısından dikkat çekicidir.
Bir konuyla ilgili eksik bilgilere sahip olabilirsiniz, ama edindiğiniz bilgiler içinde
mantık bütünlüğü oluşturabildiyseniz, bilginiz dahilinde olan tüm soruların cevabına sahip olmanız gerekir. Cevaplarınızda çelişkiler varsa, bilgilerinizi tekrar gözden geçirin ve mantığınıza uymayan bilgiyi eleyin!.. Çünkü ; Bilgide mantık siliniyor ise gerçeğe aykırıdır!..
mantık bütünlüğü oluşturabildiyseniz, bilginiz dahilinde olan tüm soruların cevabına sahip olmanız gerekir. Cevaplarınızda çelişkiler varsa, bilgilerinizi tekrar gözden geçirin ve mantığınıza uymayan bilgiyi eleyin!.. Çünkü ; Bilgide mantık siliniyor ise gerçeğe aykırıdır!..
Bu noktada, mantığın en önemli görevini şöyle tanımlayabiliriz;
Kişinin akıl ile elde ettiği bilgiler arasındaki bütünlüğü sağlayıp, çelişkileri gidermek ve bu işlem sırasında, bilgileri bir süzgeçten geçirerek(ki biz buna mantık süzgeci diyoruz) bütüne aykırı, çelişkili veya yanlış bilgileri elemek.
Bu işlemi, akıl-mantık-gönül üçlüsünün görevlerini baz alarak, anlatmaya çalışalım; Bilgiler akıl yoluyla elde edilir.
Kişinin akıl ile elde ettiği bilgiler arasındaki bütünlüğü sağlayıp, çelişkileri gidermek ve bu işlem sırasında, bilgileri bir süzgeçten geçirerek(ki biz buna mantık süzgeci diyoruz) bütüne aykırı, çelişkili veya yanlış bilgileri elemek.
Bu işlemi, akıl-mantık-gönül üçlüsünün görevlerini baz alarak, anlatmaya çalışalım; Bilgiler akıl yoluyla elde edilir.
Akla gelen bilgi mantığa gönderilir, mantık yanlış bilgiyi eler, doğru olanı gönüle iletir. Gönül, gelen bilgileri halimize geçirmemizi sağlar. Aslında çok basit gibi görünen bu işlem, oldukça karmaşık ve zordur. Yukarıdaki tanım, olması gerekenin tanımıdır, ancak realitede çoğu zaman evdeki hesap çarşıya uymaz!..
Mantığın, görevini yerine getirdiğinin, başka bir deyişle mantığımızı çalıştırdığımızın en somut göstergesi ise; soru sormamızdır!.. Mantık soru sorar ve aldığı cevaplar doğrultusunda doğruyu ve yanlışı ayırt eder. Her soruda bir bilgi mevcuttur.
Çünkü soru; zaten akılda olan bilginin, mantık tarafından sınanması için sorulur!.. Bu nedenle de, bir kişinin sorularına bakarak sahip olduğu bilginin düzeyini ölçmek
mümkündür.
Çünkü soru; zaten akılda olan bilginin, mantık tarafından sınanması için sorulur!.. Bu nedenle de, bir kişinin sorularına bakarak sahip olduğu bilginin düzeyini ölçmek
mümkündür.
Konunun daha iyi anlaşılması için; bir gazetede, “ Tanrı’ya mesaj var” başlığı ile yayınlanan haberden alıntı yapmak istiyoruz. Haber; Bir kilisede Tanrı’ya elektronik posta gönderen 3 ile 9 yaş arası çocukların
sorularından oluşmakta. Konumuza uygunluğu açısından, çocuklardan birkaçının sorularını irdelemekte yarar var. Önce soruları görelim:
sorularından oluşmakta. Konumuza uygunluğu açısından, çocuklardan birkaçının sorularını irdelemekte yarar var. Önce soruları görelim:
“ Ne diye bu kadar çok insan yarattın? Başka bir dünya daha yapıp fazlalıkları oraya
koyamaz mısın? “ J.B (7)
koyamaz mısın? “ J.B (7)
“ İnsanların ölmelerine izin verip yenilerini yapmak yerine, neden elindekileri tutmuyorsun?” Jane (6)
“ Sahiden var mısın? Bazıları buna inanmıyor. Eğer varsan, gecikmeden birşeyler
yapmanda fayda var.” Harriet (6)
yapmanda fayda var.” Harriet (6)
“ İnsanlara ruhları her zaman doğru mu dağıtıyorsun? Yanlış yapabilirsin!..” Audrey (8)
“ Bende senin dışında tüm liderlerin resmi var. Seninkini de yollar mısın? “Norman (6)
“ Kitabını okudum ve beğendim. Bütün o fikirler nereden geldi aklına? “John (8)
“ Zürafaların görünümünü isteyerek mi böyle yaptın, yoksa yanlışlıkla mı oldu? “ Norman(4)
“ Tanrı olduğunu nasıl bilebildin? “ Charlene (3)
Bu çocukların en önemli ortak özellikleri, mantık yürütüyor olmaları. Soru soruyorlar ve çoğu, ileride, sordukları sorulara aldıkları cevaplar doğrultusunda bir inanç geliştirecekler…
Sorularındaki ortak özellik ise, akıllarında, “Allah” kavramı yerine, yukarıda bir yerlerde oturan ve insanların her hareketini denetleyen
“ insan tanrı” kavramı bilgisini taşımaları. Bu bilgiyi de maalesef ki biz büyüklerden ediniyorlar!..
Sorularındaki ortak özellik ise, akıllarında, “Allah” kavramı yerine, yukarıda bir yerlerde oturan ve insanların her hareketini denetleyen
“ insan tanrı” kavramı bilgisini taşımaları. Bu bilgiyi de maalesef ki biz büyüklerden ediniyorlar!..
Büyüdüklerinde ise, önlerinde üç seçenek olacak:
1)- Akıllarındaki yanlış bilgiler doğrultusunda oluşturdukları “insan tanrı” kavramı, gün geçtikçe mantıklarına uymamaya, sorularına cevap verememeye başlayacak ve bu “insan tanrı” ya inanmak yerine mantıklarına inanmayı tercih edecekler. Yani, insan olmanın gerekliliği olan “akıl”larından ödün vermemek adına, imanlarından ödün verecekler.
Söz konusu çocuklar için, bu süreç başlamış bile!.. Yukarıdaki soruların cevaplarını; yukarıda oturup onları cezalandırmak ve ödüllendirmekten başka hiçbir işe yaramayan “insan tanrı” kavramını aşılayan
büyüklerden alabilselerdi, bu soruları doğrudan “insan tanrı” ya sormazlardı!..
büyüklerden alabilselerdi, bu soruları doğrudan “insan tanrı” ya sormazlardı!..
2)- Mantıklarına uymayan “insan tanrı” kavramını inkar etmemek adına mantıklarını terk edecekler .Yani, imanlarını korumak adına, akıllarından ödün verecekler ki bunun sonuçlarını, “Tek yönlü iman” adlı bölümümüzde ayrıntılı olarak görmüştük.
3)- Mantıklarının kabul etmediği bilgileri yeniden sorgulayıp, yanlış olan bilgileri terk ederek, “Allah” kavramını öğrenmeye başlayacaklar. Böylelikle de, mantıklarından ya da imanlarından ödün vermeden, Allah’ı öğrendikçe sevecek, sevdikçe inanacaklar.
Son seçeneğin görüldüğü kadar kolay olduğunu sanmayın. Çocukluklarından itibaren, en güvendikleri ve en sevdikleri yakınları tarafından oluşturulmuş ve zamanla kökleşmiş olan “insan tanrı” kavramını yıkmak, inanın sanıldığı kadar kolay değil!..
Aslında hepimiz aynı seçeneklerle karşı karşıya değil miyiz? Bu seçeneklere derinlemesine baktığımızda, seçeneklerden her hangi birini seçeni suçlayabilir miyiz? Olayları irdelediğinizde, yani mantığınızı kullanmaya başladığınızda, sebeplerin arkasını görmeye başlarsınız.
Sebeplerin arkasında ise; temelde ne suç vardır, ne de ceza!…
Sebeplerin arkasında ise; temelde ne suç vardır, ne de ceza!…
Şimdi sizlerden, mantığınızı kullanarak, yukarıdaki sorulardan koyu renk olanların cevabını düşünmenizi istiyoruz. Bu soruları daha önce kendi kendinize sormadıysanız, lütfen neden sormadığınızı da düşünün!..Kendiniz için olmasa bile çocuklarınız için düşünün.
Çünkü bir gün çocuklarınız, kendinize dahi hiç sormadığınız bu soruların cevabını sizden isteyebilirler. Mantıklı bir yanıt vermediğinizde de onları, yukarıdaki seçeneklerle baş başa bırakıyorsunuz demektir!..
Çünkü bir gün çocuklarınız, kendinize dahi hiç sormadığınız bu soruların cevabını sizden isteyebilirler. Mantıklı bir yanıt vermediğinizde de onları, yukarıdaki seçeneklerle baş başa bırakıyorsunuz demektir!..
“Arının bütün meziyetlerine rağmen sevilmeyişi,nefsini acı ile koruyuşundandır. Unutulmasın ki, arının mantığı olsa iğnesini kullanmazdı!..” *
Mantık, insan için öylesine bir silahtır ki; Allah yolunda kullanırsan nefsinin seni Allah yolundan uzaklaştıracak isteklerini, nefsinin yolunda kullanırsan, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilme yeteneğini kaybedersin!..
Mantık, insan için öylesine bir silahtır ki; Allah yolunda kullanırsan nefsinin seni Allah yolundan uzaklaştıracak isteklerini, nefsinin yolunda kullanırsan, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilme yeteneğini kaybedersin!..
Mantığını nefsine uyarak kendine çeviren ve bu nedenle doğruyu ve yanlışı ayırt etme yeteneğini kaybedenlere en güzel örnek şeytandır.Kur'anda Allah," Adem'e secde et! " dediğinde şeytanın mantığı, nefse dönük bir ölçü kullanmış ve " Ben ondan hayırlıyım çünkü beni ateşten, onu çamurdan yarattın. " diyebilmiştir. (A'raf 12 - Hicr 33 - Sad 76)
Burada dikkat çekici olan; emre itaat etmeyen şeytanın, temelde aklını ve mantığını kullanıyor olmasıdır. Çünkü; şeytanın emre itaat etmemek için öne sürdüğü neden, kendine göre mantıksaldır. Yani mantığını çalıştırmış, fakat nefsinin lehine kullanmıştır.
Kur'anda, mantığını nefsinin lehine kullananların örneklerine rastlamak mümkündür. Hatta, günahkarların cehennemde hesap veririken ya da kendilerini savunmaya çalışırken söylediklerinde de bir mantık vardır:
" Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız. " (Bakara 170) derler.
" Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız. " (Bakara 170) derler.
Çünkü: kendilerince en emin yol, güvendikleri hatta sevdikleri büyüklerinin yoludur. Bu savunu için mantıksız diyemeyiz. Mantık vardır ama mantığı çalıştırıken kullandıkları ölçü, nefsin elindedir.