imam-ı azamın vasiyeti
İmam-ı Azam Ebû Hanîfe’nin yanında ilim tahsilini tamamlayan Yusuf bin Halit es-Semtî[2], memleketi Basra’ya dönmek için hocasından izin ister. İmam Ebu Hanife, insanî ilişkiler, ilim erbabının mertebeleri, nefis terbiyesi, avam-havas her çeşit insanın eğitimi ve onların durumundan haberdar olmak gibi konularda gerekli nasihatlerde bulunmak üzere kendisine biraz beklemesini; bu vesileyle memleketine döndüğünde ilmine tesir kazandıracak bir araç edinebileceğini söyler ve şu sözleriyle kendisine nasihat etmeye başlar:
“Evladım! Bilesin ki, insanlarla iyi geçinemediğin takdirde, anan-baban dahi olsalar, onları kendine düşman etmiş olursun. Fakat insanlarla iyi geçinebilirsen, yakının olmasalar bile onları kendine bir anne ve bir baba gibi yakınlaştırabilirsin.”
Yusuf bin Halit es-Semtî devamla o gün hocasının kendisine şunları söylediğini nakleder:
“Biraz bekle de zihnimi toparlayıp sana özel bir vakit ayırayım. Sana takdir edeceğin bazı şeyler öğreteyim. Tevfik Allah’tandır.”
Daha sonra İmam Ebû Hanife uygun bulduğu bir vakitte talebesini çağırarak ona şu nasihatlerde bulunur:
“Farz edelim ki Basra’ya gittin ve orada bizim muhaliflerimizin yanına uğradın. Kendini onlardan üstün gördün ve huzurlarında ilminle boy göstermeye kalkıştın. Kendileriyle iç içe yaşamak ve aralarına girmekten kaçındın. Sen onlara, onlar da sana itiraz etti. Sen onları terk ettin, onlar da seni terk etti. Sen onlara sayıp sövdün, onlar da sana sayıp sövdü. Sen onları sapkınlık ve bidatçilikle, onlar da seni aynı şeylerle suçladı. Senin ve bizim hakkımızda fena sözler söylendi ve nihayet orayı terk edip ayrılmak zorunda kaldın. Bilesin ki bu akıllıca bir iş değildir. Zira Allah bir kapı açıncaya kadar idare etmek zorunda olduğu insanları idare etmeyen kimse akıllı sayılmaz.
Basra’ya vardığın zaman insanlar sana ilgi gösterecek ve seni ziyaret edeceklerdir. Seni takdir edeceklerdir. Onları daima hak ettiği konumda tutmaya çalış. Onlar arasından izzet ve ilim sahibi olanlara iyi davran, onlara değer ver. Yaşlılara hürmet, gençlere şefkat göstermeyi ihmal etme. Halka yakınlaşmaya çalış. Günahkar kimseleri idare et; ama arkadaşlarını hayırlı insanlardan seç. İdarecileri hakir görme. Kimseyi incitme. Onurunu koruma hususunda gevşeklik gösterme. Sırrını kimseye açma. Kendisini sınayıncaya kadar kimseye itimat etme. Bayağı insanlardan arkadaş edinme. Sana yakıştırılamayacak şahıslarla ilişki kurma. Sakın cahil kimselere kendini fazla açmayasın. Ne kimsenin davetini, ne de kimsenin hediyesini kabul et[3].
İnsanlarla iyi geçinmeye, karşılaştığın fenalıklara karşı sabır ve tahammül göstermeye, güzel ahlaklı ve geniş kalpli olmaya çalış. Sürekli aynı elbiseyi giyme. Kendine iyi bir binek seç. Bol bol güzel kokular kullan. Kendine, özel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar zaman ayır. Ailenin durumunu gözet. Onları eğitmek ve yetiştirmek için teşebbüse geç. Eğitim konusunda yumuşak kalpli ol. İnsanları hatalarından dolayı uyarırken fazla kınama. Zira bu durum onların pişmanlık duygularını yıpratıp hatalarından dönme ihtimalini azaltır. İnsanları bizzat kendin terbiye etmeye kalkışma ki onlar nezdindeki saygınlığına zarar gelmesin.
Namazlarına özen göster. Yiyeceğinden ikram et. Zira cimri bir kimse asla toplumun saygınlığını kazanıp onlara önder olamaz. Seni halkın durumundan haberdar edecek bir sırdaş edin ki, bir kötülük haberi aldığında onu düzeltme imkanı bulasın. Bir iyilik haberi aldığında da halka olan ilgi ve yardımın artar.
Seni ziyaret edeni de etmeyeni de sen ziyaret et. Sana iyilik de yapsalar, kötülük de yapsalar sen bütün insanlara iyi davran. Bağışlayıcı ol. İyiliği emret. Seni ilgilendirmeyen şeylere karışma. Sana zararı dokunacak insanlardan uzak dur. Herkesin hakkını gözet.
Arkadaşlarından biri hastalandığında bizzat onu ziyaret et ve adamların aracılığıyla kendisiyle alakadar ol. Aranızdan uzaklaşan arkadaşlarınızı sorup soruşturun. Senin yanına gelmeyenlerin sen bizzat yanlarına uğra; hal ve hatırlarını sor. Seninle ilişkiyi kesenlerle sen ilişkiyi kesme. Yanına gelene ikramda bulun. Kendisinden kötülük gördüğün kimseye sen iyilik yap. Senin hakkında kötü konuşan kimseyi sen hayırla yâd et.
Arkadaşlarınızdan birisi öldüğünde onun hakkını ödeyin ve ona karşı vazifelerinizi yerine getirin. Kimin başına iyi bir şey gelirse onu tebrik edin. Kimin de başına kötülük gelirse onu teselli edin, sıkıntısını paylaşın.
Senden işini görmeni isteyen kimsenin işini gör. Yardımına ihtiyacı olan kimseden yardımını esirgeme. İnsanlara, kötü kimseler de olsalar elinden geldiğince merhametle yaklaş.
Herhangi bir sebeple insanlarla aynı mecliste bulunmak veya aynı mescitte bir araya gelmek durumunda kalır da kendi görüşlerine aykırı fikirlerle karşılaşırsan onlarla tartışmayı sen başlatma. Fakat görüşlerini sorarlarsa önce onların benimsediği görüşleri beyan eder; sonra da bu konuda başka görüşler de vardır, diyerek bunları ispatlamaya çalışırsın. Eğer sana kulak verirlerse senin kadrini bilirler. Seninle aynı görüşü paylaşmayan kimselere böyle bir nebze bilgi ver ki, onun üzerinde düşünsünler. Onları daima açık bilgilere dayanarak ikna etmeye çalış, sakın akıllarının ermeyeceği derin bilgilerle onları ikna etmeye çalışma.
İlim meclislerine gelenlerle hemhal ol. Kendilerine yer yer latife yap ve hal hatırlarını sor. Zira böyle davranırsan gerek sana karşı gerekse ilme karşı alakaları artmış olur. Zaman zaman onlara ziyafet ver. Hatalarını görmezden gel. İhtiyaçlarını karşıla, onlara yumuşak davran, müsamahakar ol. Hiçbirine kendilerinden sıkıldığını belli etme. Onlardan biri gibi davran. Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de insanlara öyle davran. Kendine layık gördüğün ilgi ve iltifattan onları mahrum bırakma. Şahsına karşı sorumluluklarını unutma, özel durumlarını gözet.
İnsanları tahrik etme. Senden usanan kimselere karşı sen bıkkınlık gösterme. Seni dinleyeni sen de dinle. İnsanların sana yüklemediği sorumlulukları sen de insanlara yükleme. İnsanlar kendileri için neye razı iseler, sen de onlar hakkında ona razı ol. Onlar hakkında daima iyi niyetli ol.
Dürüstlükten taviz verme. Büyüklük taslama. Sana ihanet etseler de sen sakın insanlara ihanet etme. Emanetine ihanet edilmiş de olsan emaneti sahibine teslim et. Vefayı elden bırakma. Takvaya sarıl. Diğer dinlere bağlı olan insanlarla kendi teamüllerine göre ilişkini sürdür.
Eğer bu nasihatlerimi tutarsan selamet bulmanı umarım.”
Sonra İmam-ı Azam Ebu Hanife şu sözleriyle nasihatini bitirir:
“Ayrılığın beni üzüyor. Neyse ki seninle tanışmış olmam beni teselli edecektir. Mektup yazarak bizimle ilişkini sürdür. Beni baban gibi görebilir, kendini benim oğlum yerine koyabilirsin. Hiç çekinme, bir ihtiyacın olursa mutlaka bana bildir.
Allah ümmî nebiye, onun âl ve ashabına rahmet etsin.”
İmam-ı Azam Ebû Hanîfe’nin yanında ilim tahsilini tamamlayan Yusuf bin Halit es-Semtî[2], memleketi Basra’ya dönmek için hocasından izin ister. İmam Ebu Hanife, insanî ilişkiler, ilim erbabının mertebeleri, nefis terbiyesi, avam-havas her çeşit insanın eğitimi ve onların durumundan haberdar olmak gibi konularda gerekli nasihatlerde bulunmak üzere kendisine biraz beklemesini; bu vesileyle memleketine döndüğünde ilmine tesir kazandıracak bir araç edinebileceğini söyler ve şu sözleriyle kendisine nasihat etmeye başlar:
“Evladım! Bilesin ki, insanlarla iyi geçinemediğin takdirde, anan-baban dahi olsalar, onları kendine düşman etmiş olursun. Fakat insanlarla iyi geçinebilirsen, yakının olmasalar bile onları kendine bir anne ve bir baba gibi yakınlaştırabilirsin.”
Yusuf bin Halit es-Semtî devamla o gün hocasının kendisine şunları söylediğini nakleder:
“Biraz bekle de zihnimi toparlayıp sana özel bir vakit ayırayım. Sana takdir edeceğin bazı şeyler öğreteyim. Tevfik Allah’tandır.”
Daha sonra İmam Ebû Hanife uygun bulduğu bir vakitte talebesini çağırarak ona şu nasihatlerde bulunur:
“Farz edelim ki Basra’ya gittin ve orada bizim muhaliflerimizin yanına uğradın. Kendini onlardan üstün gördün ve huzurlarında ilminle boy göstermeye kalkıştın. Kendileriyle iç içe yaşamak ve aralarına girmekten kaçındın. Sen onlara, onlar da sana itiraz etti. Sen onları terk ettin, onlar da seni terk etti. Sen onlara sayıp sövdün, onlar da sana sayıp sövdü. Sen onları sapkınlık ve bidatçilikle, onlar da seni aynı şeylerle suçladı. Senin ve bizim hakkımızda fena sözler söylendi ve nihayet orayı terk edip ayrılmak zorunda kaldın. Bilesin ki bu akıllıca bir iş değildir. Zira Allah bir kapı açıncaya kadar idare etmek zorunda olduğu insanları idare etmeyen kimse akıllı sayılmaz.
Basra’ya vardığın zaman insanlar sana ilgi gösterecek ve seni ziyaret edeceklerdir. Seni takdir edeceklerdir. Onları daima hak ettiği konumda tutmaya çalış. Onlar arasından izzet ve ilim sahibi olanlara iyi davran, onlara değer ver. Yaşlılara hürmet, gençlere şefkat göstermeyi ihmal etme. Halka yakınlaşmaya çalış. Günahkar kimseleri idare et; ama arkadaşlarını hayırlı insanlardan seç. İdarecileri hakir görme. Kimseyi incitme. Onurunu koruma hususunda gevşeklik gösterme. Sırrını kimseye açma. Kendisini sınayıncaya kadar kimseye itimat etme. Bayağı insanlardan arkadaş edinme. Sana yakıştırılamayacak şahıslarla ilişki kurma. Sakın cahil kimselere kendini fazla açmayasın. Ne kimsenin davetini, ne de kimsenin hediyesini kabul et[3].
İnsanlarla iyi geçinmeye, karşılaştığın fenalıklara karşı sabır ve tahammül göstermeye, güzel ahlaklı ve geniş kalpli olmaya çalış. Sürekli aynı elbiseyi giyme. Kendine iyi bir binek seç. Bol bol güzel kokular kullan. Kendine, özel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar zaman ayır. Ailenin durumunu gözet. Onları eğitmek ve yetiştirmek için teşebbüse geç. Eğitim konusunda yumuşak kalpli ol. İnsanları hatalarından dolayı uyarırken fazla kınama. Zira bu durum onların pişmanlık duygularını yıpratıp hatalarından dönme ihtimalini azaltır. İnsanları bizzat kendin terbiye etmeye kalkışma ki onlar nezdindeki saygınlığına zarar gelmesin.
Namazlarına özen göster. Yiyeceğinden ikram et. Zira cimri bir kimse asla toplumun saygınlığını kazanıp onlara önder olamaz. Seni halkın durumundan haberdar edecek bir sırdaş edin ki, bir kötülük haberi aldığında onu düzeltme imkanı bulasın. Bir iyilik haberi aldığında da halka olan ilgi ve yardımın artar.
Seni ziyaret edeni de etmeyeni de sen ziyaret et. Sana iyilik de yapsalar, kötülük de yapsalar sen bütün insanlara iyi davran. Bağışlayıcı ol. İyiliği emret. Seni ilgilendirmeyen şeylere karışma. Sana zararı dokunacak insanlardan uzak dur. Herkesin hakkını gözet.
Arkadaşlarından biri hastalandığında bizzat onu ziyaret et ve adamların aracılığıyla kendisiyle alakadar ol. Aranızdan uzaklaşan arkadaşlarınızı sorup soruşturun. Senin yanına gelmeyenlerin sen bizzat yanlarına uğra; hal ve hatırlarını sor. Seninle ilişkiyi kesenlerle sen ilişkiyi kesme. Yanına gelene ikramda bulun. Kendisinden kötülük gördüğün kimseye sen iyilik yap. Senin hakkında kötü konuşan kimseyi sen hayırla yâd et.
Arkadaşlarınızdan birisi öldüğünde onun hakkını ödeyin ve ona karşı vazifelerinizi yerine getirin. Kimin başına iyi bir şey gelirse onu tebrik edin. Kimin de başına kötülük gelirse onu teselli edin, sıkıntısını paylaşın.
Senden işini görmeni isteyen kimsenin işini gör. Yardımına ihtiyacı olan kimseden yardımını esirgeme. İnsanlara, kötü kimseler de olsalar elinden geldiğince merhametle yaklaş.
Herhangi bir sebeple insanlarla aynı mecliste bulunmak veya aynı mescitte bir araya gelmek durumunda kalır da kendi görüşlerine aykırı fikirlerle karşılaşırsan onlarla tartışmayı sen başlatma. Fakat görüşlerini sorarlarsa önce onların benimsediği görüşleri beyan eder; sonra da bu konuda başka görüşler de vardır, diyerek bunları ispatlamaya çalışırsın. Eğer sana kulak verirlerse senin kadrini bilirler. Seninle aynı görüşü paylaşmayan kimselere böyle bir nebze bilgi ver ki, onun üzerinde düşünsünler. Onları daima açık bilgilere dayanarak ikna etmeye çalış, sakın akıllarının ermeyeceği derin bilgilerle onları ikna etmeye çalışma.
İlim meclislerine gelenlerle hemhal ol. Kendilerine yer yer latife yap ve hal hatırlarını sor. Zira böyle davranırsan gerek sana karşı gerekse ilme karşı alakaları artmış olur. Zaman zaman onlara ziyafet ver. Hatalarını görmezden gel. İhtiyaçlarını karşıla, onlara yumuşak davran, müsamahakar ol. Hiçbirine kendilerinden sıkıldığını belli etme. Onlardan biri gibi davran. Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de insanlara öyle davran. Kendine layık gördüğün ilgi ve iltifattan onları mahrum bırakma. Şahsına karşı sorumluluklarını unutma, özel durumlarını gözet.
İnsanları tahrik etme. Senden usanan kimselere karşı sen bıkkınlık gösterme. Seni dinleyeni sen de dinle. İnsanların sana yüklemediği sorumlulukları sen de insanlara yükleme. İnsanlar kendileri için neye razı iseler, sen de onlar hakkında ona razı ol. Onlar hakkında daima iyi niyetli ol.
Dürüstlükten taviz verme. Büyüklük taslama. Sana ihanet etseler de sen sakın insanlara ihanet etme. Emanetine ihanet edilmiş de olsan emaneti sahibine teslim et. Vefayı elden bırakma. Takvaya sarıl. Diğer dinlere bağlı olan insanlarla kendi teamüllerine göre ilişkini sürdür.
Eğer bu nasihatlerimi tutarsan selamet bulmanı umarım.”
Sonra İmam-ı Azam Ebu Hanife şu sözleriyle nasihatini bitirir:
“Ayrılığın beni üzüyor. Neyse ki seninle tanışmış olmam beni teselli edecektir. Mektup yazarak bizimle ilişkini sürdür. Beni baban gibi görebilir, kendini benim oğlum yerine koyabilirsin. Hiç çekinme, bir ihtiyacın olursa mutlaka bana bildir.
Allah ümmî nebiye, onun âl ve ashabına rahmet etsin.”