Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

iMAM CAFER-i SADIK (AS) HAKKINDA iBRETLi ÖYKÜLER (1 Kullanıcı)

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
01-İMAM SADIK (A.S)'IN ŞARAP MECLİSİNİ TERK ETMESİ

Harun bin Cehm şöyle diyor:

İmam Sadık (a.s) “Hiyre”de Mensur-u Devaniki ile mülakat ettiğinde ben de onun hizmetinde idim.
Mensur’un komutanlarından biri oğlunu sünnet ettirmişti.

Bu münasebetten dolayı a’yan ve eşraftan (ileri gelen büyük şahsiyetlerden) bir çok kimseleri de velimeye (sünnet törenine) davet etmişti.
İmam Sadık (a.s) da davet edilenlerdendi.

Sofra hazırlandı, misafirler sofranın başına oturup yemek yemekle meşgul oldular.
Bu sırada misafirlerden biri su istedi.

Kendisine şarap kadehlerinden birini verdiler, kadeh onun eline verilir verilmez İmam Sadık (a.s) yemeği yarıda bırakıp hemen sofranın başından kalkarak meclisten dışarı çıktılar.
İmam’ı geri çevirmek için her ne kadar ısrar ettiyseler de İmam (a.s) geri dönmedi ve Peygamber (s.a.a)’in şu sözünü buyurdular:

“Kim şarap olan bir sofranın başında oturursa, Allah ona lanet eder.”


Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 20​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
02-ALTIN KÜLÇESİ VE İMAM SADIK (A.S)’IN MUCİZESİ

Bir gün İmam Cafer Sadık (a.s)’ın ashabından bir grup kimse, onun huzurunda oturmuşlardı.
İmam (konuşma esnasında) şöyle buyurdular:

“Yerin hazine ve anahtarları bizim yanımızdadır.
Eğer ayağımızla yere işaret etmiş olursak, yer kendinde sakladığı altın ve gümüş ne varsa dışarı döker!”
Sonra ayağıyla yere bir çizgi çizdi, (derken) yer yarıldı,
İmam (a.s) elini uzatıp bir karış uzunluğunda olan bir parça altını dışarı çıkardılar!
Daha sonra: “Yerin yarığına bakın!” buyurdular.
Ashap yerin yarığına baktıklarında, birbiri üzerine yığılmış güneş gibi parlayan bir takım altınlar gördüler.

Ashaptan biri şöyle dedi:
“Ey Resulullah’ın turunu! Allah Tebarek ve Teala dünya malından size bu şekilde bağışta bulunmuştur,
o halde neden şii ve dostlarınız böyle fakir ve muhtaç bir durumdalar?”

İmam (a.s) onun cevabında şöyle buyurdular:
“Allah-u Teala dünya ve ahireti, biz ve Şiilerimiz için toplamıştır.
Biz ve dostlarımız cennete gideceğiz,
düşmanlarımız ise cehennemi boylayacaktır.”



Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 37​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
03-ATEŞİN İÇİNDE YALIN AYAK!

Me’mun-u Rıkkî şöyle naklediyor:
Bir gün İmam Sadık (a.s)’ın huzurunda idim, Sehl bin Hasan-ı Horasanî İmam (a.s)’ın yanına geldi, selam verip oturdu.
Sonra şöyle dedi:
“Ey Resulullah’ın torunu! İmamet (makamı) sizin hakkınızdır.
Çünkü siz, şefkat ve rahmet ailesisiniz.
Neden hakkı almak için kıyam etmiyorsunuz?
Oysa ki sizin takipçilerinizden yüz bin kişi, kesici kılıçlarıyla sizin kenarınızda düşmanla savaşmaya hazırdırlar!”

İmam (a.s) onun bu sözüne karşılık şöyle buyurdular:
“Ey Horasanî! Otur da hakikat sana aşikar olsun”
İmam (a.s) cariyesine, tandırı yakmasını emretti, tandır hemen alevlenmeye başladı, öyle ki onun alevi tandırın üst tarafını aydınlattı.
İmam (a.s) Sehl’e: “Ey Horasanî! Kalk bu tandırın içinde otur!” buyurdu.

Horasanî adam (Sehl) mazeret istemeye başlayıp şöyle dedi:
“Ey Resulullah’ın torunu! Beni ateşle yakma, bu hakiri affet!
İmam (a.s): “Rahatsız olma, seni bağışladım” buyurdu.
Bu sırada Harun-u Mekki, naleynini (ayakkabısını) eline almış olduğu bir halde, yalın ayak içeriye girip selam verdi. İmam (a.s) onun selamının cevabını verdi ve şöyle buyurdu:
“Naleyni at ve tandırda otur!”
Harun naleynini atıp hemen tandırın içine girdi!
İmam (a.s), Horasani ile sohbet etmeye başladı.
Horasan’ın pazarının durumundan ve oranın özelliklerinden öyle bir konuşuyordu ki, sanki uzun yıllarca orada kalmıştı.
Daha sonra Sehl’den, tandırın durumunun nasıl olduğuna bakmasını istedi.
Sehl der ki; Tandırın başına yetiştiğimde, Harunun ateşler arasında diz üstü oturmuş olduğunu gördüm.
Beni görür görmez tandırdan dışarı çıktı ve bize selam verdi.

İmam (a.s) Sehl’e: “Horasan’da bunun gibi kaç kişi bulunur?”diye sordu.
Horasanî : “Allah’a ant olsun ki, bir kişi de bulunmaz” dedi.
İmam (a.s) da onun bu sözüne karşılık:
“Evet, Allah’a ant olsun ki, bir kişi de bulunmaz.
Eğer bunun (Harun) gibi beş kişi de bulunsaydı, biz kıyam ederdik” buyurdular.



Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 123

 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
04-BİRBİRİNİZE NASIL YETİŞİYORSUNUZ

İmam Cafer Sadık (a.s) Asim’e şöyle buyurdular:
“Ey Asim! Birbirinize nasıl yetişiyor ve yardımda bulunuyorsunuz?”
Asim,“Mümkün olan en iyi bir şekilde” dedi.
İmam (a.s), “Sizlerden fakir biri mümin kardeşi evinde bulunmadığı bir sırada onun evine gider de,
hiçbir kimsenin itirazıyla karşılanmaksızın,
"onun para cüzdanını getirin." deyip cüzdanı açarak ihtiyacı miktarınca ondan para götürebilir mi?”diye sordu.

Asim, “Hayır, durum böyle değildir” dedi.

İmam (a.s),
“Öyleyse benim istediğim gibi sizler fakirlik ve ihtiyaç anında birbirinize yetişip yardım etmiyorsunuz” dedi.


Bihar’ul-Envar, c. 48, s. 118


 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
05-İMAMLARIN ŞİİLERİ CENNET EHLİDİR

Zeyd bin Usame şöyle naklediyor:
Bir gün İmam Sadık (a.s)’ın ziyaretine müşerref oldum.
İmam (a.s) bana:
“Kaç yaşındasın?”diye sordular.
"Yaşım bu kadardır." dedim.
İmam (a.s): “İbadetlerini tazele ve geçmiş günahlarından tövbe et” buyurdu.

İmam (a.s)’ın bu sözü beni çok etkiledi, ağlamaya başladım.

İmam (a.s), “Niçin ağlıyorsun?” buyurdu.

Ben, “ Kendi buyruğunuzla ölümümden haber verdiniz” dedim.

İmam (a.s):
“Ey Zeyd! Müjde olsun sana. Çünkü sen bizim Şialarımızdansın ve yerin cennettir” buyurdular.



Bihar’ul-Envar, c.47, s.77


 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
4-TUZSUZ EKMEK İNFAK ETMEK

Yağmurlu bir gece İmam Sadık (a.s) gecenin karanlığından istifade ederek tek başına evden dışarı çıkıp
“Zılle-i Beni Saide” tarafına yola koyuldu.
Mualla bin Huneys, İmam (a.s)’ı bu karanlık gecede yalnız bırakmamak için az bir mesafeyle sessizce Hazretin arkasına takıldı.

Aniden İmam (a.s)’ın omzundan bir şeyin yere düştüğünü hissetti.
O anda İmam’ın yavaş bir sesle:
“Allah’ım! Bunu bana geri çevir” dediğini duydu.

Mualla bu durumu görünce yakına gidip selam verdi.
İmam (a.s) Mualla’nın sesinden onu tanıyıp şöyle buyurdu:

“Mualla sen misin?”
Mualla, “Evet, ben Mualla’yım” dedi.
Mualla İmam (a.s)’ın cevabını verdikten sonra, yere düşen şeyin ne olduğuna dikkat ederken bir miktar ekmeğin yere düşmüş olduğunu gördü.

İmam (a.s): “Mualla! Bunları yerden topla bana ver” buyurdu.

Mualla da ekmekleri yerden toplayıp İmam’a verdi.
Mualla diyor ki; İmam’ın omzundaki dağarcık çok büyüktü, bir insan onu ancak zorlanarak taşıyabilirdi.
İmam (a.s)’a: “Müsaade edin bu dağarcığı ben omzuma alayım” dedim.
Ama İmam (a.s): “Ben bu iş için senden daha layığım” buyurdular.
İmam (a.s) ekmekle dolu olan dağarcığı omzuna alınca birlikte “Zılle-i Beni Saide” tarafına doğru hareket ettik, nihayet oraya ulaştık.
Orası yoksul ve çaresizlerin, evi ve barkı olmayanların (dinlenmek için) toplandığı bir yer idi.

Herkes uykuya dalmıştı; bir kişi bile uyanık değildi.
İmam (a.s) ekmekleri bir ve ikişer olarak onların elbiselerinin altına bırakıyordu; öyle ki ekmek verilmemiş hiç kimse baki kalmadı.
İmam (a.s) sonra dönmeye azmetti.

Mualla diyor ki İmam (a.s)’a:
“Efendim, bu gecenin karanlığında kendilerine ekmek getirdiğin bu kimseler,
Şii midirler, sizin imametinizi kabul ediyorlar mı? diye sordum.
İmam (a.s) cevaben:
“Hayır! Bunlar benim imametime inanmıyorlar; eğer imamete itikatları olsaydı (onlara) tuz da getirirdim!” buyurdular.




(Zille-i Ben-i Saide,
halkın sıcak günlerde, sıcaktan korunması için altında toplandıkları bir gölgelik,
geceleri ise fakir ve garip kimselerin orada istirahat etmeleri için uygun bir yer idi.)

Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 20​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
07-YEŞİL YAZIYLA YAZILMIŞ BİR MEKTUP

Cebel Amil büyüklerinden bir kişi her yıl Mekke ziyaretine müşerref oluyordu;
dönüşte ise Medine’de İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna varıyordu.

Bir defasında hacca müşerref olmadan önce İmam Sadık (a.s)’ın hizmetine varıp, on bin dirhem İmam’a vererek şöyle dedi:

“Bu miktar parayla benim için bir ev almanı rica ediyorum.”

Daha sonra Mekke-i Muazzama’yı ziyaret ermek için İmam (a.s)’ın huzurundan ayrıldı.
Hac amellerini yaptıktan sonra İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vardı.
İmam (a.s) onu evine alıp ona bir yazı takdim ederek şöyle buyurdular:

“Cennette öyle bir ev senin için aldım ki,
onun bir tarafı Muhammed Mustafa (s.a.a)’in evine,
ikinci tarafı Ali (a.s)’ın evine,
üçüncü tarafı Hasan-ı Mucteba (a.s)’ın evine,
dördüncü tarafı ise Hüseyn bin Ali (a.s)’ın evine yakındır!”
(Yani onlarla komşusun.)


O adam, bu sözü İmam (a.s)’dan duyunca kabul etti.
İmam (a.s) da o miktar parayı, İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s)’ın evlatlarından fakir ve yoksul olanlar arasında dağıttı.
Cebelî olan adam kendi vatanına döndü.
Bir müddet geçtikten sonra o adam hastalandı, akrabalarını toplayıp şöyle dedi:

“Ben İmam Sadık (a.s)’ın buyurduğunun gerçek olduğuna inanıyorum, sizden ricam, bu yazıyı benimle defnetmenizdir!”

Kısa bir süreden sonra adam dünyadan göçtü.
Vasiyetine göre o yazıyı onunla defnettiler.
Ertesi gün geldiklerinde, kabrinin üzerinde yeşil yazıyla yazılmış bir mektup gördüler; o mektupta şöyle yazılmıştı:

“Allah’a ant olsun ki, Cafer bin Muhammed vaadine vefa etti!”


Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 134​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
8-BATINDA MAYMUN VE DOMUZ OLAN İNSANLAR

İmam Sadık (a.s)’ın muhlis ve samimi Şiilerinden olan Ebu Besir,
İmam (a.s)’la hac merasimine katıldı.

İmam (a.s)’la birlikte Ka’be’yi tavaf ederken İmam’a şöyle dedi:
“Canım sana feda olsun, acaba Allah Teala hac merasimine katılan bu kadar toplumun hepsini affediyor mu?”

İmam (a.s):
“Ey Ebu Besir! Gördüğün bu toplumdan çoğu insanlar, maymun ve domuzdur!”buyurdu.

Ebu Besir, “Onları bana gösterir misiniz?”dedi.

İmam (a.s) elini onun gözlerine çekti, bir takım kelimeler söyledi.
Aniden o insanlardan çoğunu maymun ve domuz görerek vahşete kapıldı!
İmam (a.s) daha sonra yine elini onun gözlerine çekti.
Derken onları zahirde oldukları şekliyle gördü.

Daha sonra İmam (a.s) Ebu Besir’e şöyle buyurdular:
“Üzülme! Siz cennette hoşnut olacaksınız, cehennemin tabakaları sizin yeriniz değildir.
Allah’a ant olsun ki, siz hakiki Şiilerden üç, iki, hatta bir kişi bile cehennem ateşinde olmayacaktır.”



Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 79
Bihar’ul-Envar, c. 68 s. 118​
 

atris

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ocak 2009
Mesajlar
1,066
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
8-BATINDA MAYMUN VE DOMUZ OLAN İNSANLAR

İmam Sadık (a.s)’ın muhlis ve samimi Şiilerinden olan Ebu Besir,
İmam (a.s)’la hac merasimine katıldı.

İmam (a.s)’la birlikte Ka’be’yi tavaf ederken İmam’a şöyle dedi:
“Canım sana feda olsun, acaba ALLAH Teala hac merasimine katılan bu kadar toplumun hepsini affediyor mu?”

İmam (a.s):
“Ey Ebu Besir! Gördüğün bu toplumdan çoğu insanlar, maymun ve domuzdur!”buyurdu.

Ebu Besir, “Onları bana gösterir misiniz?”dedi.

İmam (a.s) elini onun gözlerine çekti, bir takım kelimeler söyledi.
Aniden o insanlardan çoğunu maymun ve domuz görerek vahşete kapıldı!
İmam (a.s) daha sonra yine elini onun gözlerine çekti.
Derken onları zahirde oldukları şekliyle gördü.

Daha sonra İmam (a.s) Ebu Besir’e şöyle buyurdular:
“Üzülme! Siz cennette hoşnut olacaksınız, cehennemin tabakaları sizin yeriniz değildir.
ALLAH’a ant olsun ki, siz hakiki Şiilerden üç, iki, hatta bir kişi bile cehennem ateşinde olmayacaktır.”

emeklerıne saglık kardesım actıgın konuları cok begenıyorum
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
emeklerıne saglık kardesım actıgın konuları cok begenıyorum

Yorumların ve desteğin için Allah razı olsun kardeşim,
Eline , Yüreğine sağlık...

Bu arada kullanıcı resmin de çok ilginç.
Daha önce görmüştüm bu resmi, çok etkileyici gerçekten,

Allah'a emanet olun kardeşim.
Selamların en güzeli, gerçek Ehl-i Beyt dostlarının üzerine olsun.
 

atris

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ocak 2009
Mesajlar
1,066
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
evet bende resmı gorunce cok etkılendım oyuzden kullanıyorum
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
9-BİR HIRİSTİYANI MÜSLÜMAN EDEN AYET

Zekeriyya bin İbrahim şöyle diyor:

“Ben bir Hıristiyan idim, Müslüman oldum.
Daha sonra hac merasimine katılmak için Mekke’ye doğru hareket ettim.
Orada İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vardım.
İmam (a.s)’a: “Ben bir Mesihi (Hıristiyan) idim, sonra Müslüman oldum” dedim.

İmam (a.s), “Müslüman olmana ne sebep oldu ?”diye sordu.

Zekeriyya şöyle dedi:
Şu ayet hidayet yolunu bulmama sebep oldu:
“Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun.
Ancak biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz.”


Bu ayetle İslam’ın kamil bir din olduğunu anladım.
Mektep ve medreseye gitmeyen bir kimseden bu çeşit sözler mümkün değildir.
Binaen aleyh ona vahiy edilmiş olması gerekir."

İmam (a.s)- “Gerçekten Allah (c.c) seni hidayet etmiştir” buyurdu.

Sonra İmam (a.s) üç defa şöyle buyurdular:

“Allah’ım, onu (iman yoluna) hidayet et.”

İmam (a.s) daha sonra:
“Yavrum, her ne diliyorsan (soracağın ne varsa) sor!”buyurdu.

Zekeriyya-,
"Babam, annem ve bütün ailem Mesihidirler; annem de kördür.
Acaba ben onlarla yaşamak zorunda olduğuma göre onların kaplarında yemek yiyebilir miyim?"diye sordu.

İmam (a.s), “Onlar domuz eti yiyorlar mı?”diye sordu.

Zekeriyya, “Hayır, ona el bile dokundurmuyorlar” dedi.

İmam (a.s),
“Onlarla birlikte ol! Sakıncası yoktur.
Özellikle annene çok şefkatli ol, ölürse onu başkasına bırakma (kendin defnet).
Mina’da benim yanıma gelinceye dek yanıma geldiğini hiç kimseye söyleme”
dedi.

Zekeriyya diyor ki, Mina’da İmam’ın huzuruna vardım.
Halk mektep çocukları (öğrenciler) gibi onun etrafını sarıp soru soruyorlardı.

Kufe’ye döndüğümde, anneme karşı çok şefkatli davrandım.
Bir gün annem şöyle dedi:
Oğlum! Sen bizim dinimizde oluğun müddetçe, bana karşı böyle davranmıyordun!
Şimdi böyle davranmana sebep olan nedir?”


Zekeriyya,
“Allah’ın Peygamberlerinden birinin Ehl-i Beyt’inden olan bir şahıs, bana böyle davranmayı emretmiştir” dedi.

Zekeriyya’nın annesi, “O şahıs peygamber midir?”diye sordu.

Zekeriyya, “Hayır, o peygamberin torunudur” dedi

Zekeriyya’nın annesi,
“O şahısın Peygamber olması gerekir. Çünkü bu çeşit tavsiyeler, Peygamberlere mahsustur” dedi.

Zekeriyya, “Hayır anne! Bizim Peygamberden sonra artık bir Peygamber gelmeyecektir, o Peygamber’in torunudur” dedi.

Zekeriyya’nın annesi, “Senin dinin, dinlerin en iyisidir, o dini bana öğret!” dedi.

Zekeriyya diyor ki,
"Ben şehadeteyni ona öğrettim; öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kıldıktan sonra şöyle dedi:
“Gözümün nuru! Bana dediğini tekrarla!"
Ben şehadeteyni tekrar ona söyledim;
o da o anda dünyaya gözlerini kapadı.
Sabahleyin Müslümanlar ona gusül verdiler,
ben de ona namaz kıldım ve onu kabrine koydum.”



Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 374​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt