Esselamu aleykum;
Müslim ve diğerlerinin rivayetinde Resûl-i Ekrem,
“Allah'ım, fayda vermeyen ilimden, huşûu olmayan gönülden, doymayan nefisden ve kabul olmayan duadan sana sığınırım.” (Sünenü İbn Mâce, 1/92.), buyurmuştur.
Yine Buhârî ile Müslim'in rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Kıyamet gününde bir adam getirilip cehenneme atılır da cehennemde onun bağırsakları derhal karnından dışarı çıkar. Sonra o adam (bağırsakları etrafında) değirmen merkebinin değirmende döndüğü gibi döner. Bunun üzerine cehennem halkı bunun etrafını çevirir ve:
“Ey filân, hal ve şânın nedir? Sen bize dünyada iyilikle emredip kötülükten nehyeden birisi değil mi idin?” derler. O da:
“(Evet, ben öyle idim. Fakat) Ben size iyilikle emrederdim, halbuki kendim yapmazdım. Yine ben sizi kötülükten nehyederdim de kendim işlerdim, diye cevap verir.” (Sahihul-Buhâri, Kİtabu Bedi'1-Halk; Sahihu Müslim, 4/2291.), buyurmuştur.
Taberâni'nin ve Ebû Nuaym'ın rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Zebaniler, putperestlerden önce fasık okuyucuları yakalarlar. Fasıklar buna itiraz ederek:
“Puta tapanlardan önce bizi alıyorlar?” derler. Onlara:
“Elbet, bilenlerle bilmeyenler bir olmaz.” denir.” (et-Tergib ve't-Terhib, 1/124 (Taberâni ve Ebû Nuaym'ın rivayetlerinden naklen.), buyurmuştur.
Hafız el-Münzirî:
“Bu hadis garip olmakla beraber, sıhhatine delâlet eden şahidi vardır. O da riya bölümünde rivayet edilen hadistir. Orada, “İlk çağırılacak olan, “Ne güzel okuyor” desinler için Kur'an'ı ezberleyen hafızlardır.”, denilmektedir. Hadîsin sonunda, “İşte kıyamet günü ilk cehenneme girecek olan, bu üç kişidir.” (Sahihu Müslim, 3/1514; et-Tergib ve't-Terhib, 1/124, 125.), buyurulmasıdır.
İsnadının kuvvetli olmadığını söylemekle beraber Tirmizî'nin rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Haramını helâl kabul eden kimse, Kur'an’a inanmamıştır.” buyurmuştur.
Yine Tirmizi'nin Sahih ve hasen olduğunu söylediği bir rivayette Resül-i Ekrem:
“Kişi kıyamet günü (beş şeyden) ömrünü nerede tükettiğinden, ilmi ile ne amel ettiğinden, malını nerden kazanıp nereye sarfettiğinden, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça adım atamaz.” (Sünenü’t-Tirmizi, 4/612.), buyurmuştur. Tirmizi'nin Sahih sened ile yine bu mealde bir rivayeti daha vardır.
Taberânî'nin “Kebir”inde rivayetine göre Resûl-i Ekrem:
“Cennet halkından birtakım kimseler, cehennemlüerden bazılarının yanına giderek:
“Niçin cehenneme girdiniz. Vallahi, biz cennete ancak sizden öğrendiklerimiz sayesinde girdik,” derler. Onlar:
“Biz söylerdik fakat söylediğimizi yapmazdık, diye cevap verirler.”, buyurmuştur.
İbn Ebi'd-Dünyâ, ayrıca ceyyid isnad ile Beyhakî'nin rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Her kim bir hutbe okursa, Allahu Teâlâ onu, hutbesinden sorumlu tutar, sanırım, hutbeden neyi kasdettiğini kendisinden sorar.”, buyurmuştur.
Cafer'in anlattığına göre, Mâlik b. Dinar bu hadîsi rivayet ettiği vakit, yaşı tükenlnceye kadar ağlardı ve, “Gözümün, sözümü ikrar ettiğini mi sanıyorsunuz? Ben bilirim ki, Allahu Teâlâ, kıyamet günü ona da niçin ağladığından soracaktır.” derdi.
Bezzar'ın garip olan bir rivayetinde Muâz İbn Cebel (r.a.) den şöyle demiştir:
“Resûl-i Ekrem Kabe'yi tavaf ederken onu aradım buldum ve:
“ Ey Allah'ın, Resulü, insanların hangisi daha kötüdür?” diye sordum, Resûl-i Ekrem:
“Allah'ım, onu bağışla. Sen hayırdan sor, serden sorma; İnsan*ların kötüsü, âlimlerin kötüsüdür”, buyurdu.
Taberânî'nin hasen sened ile rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“İnsanlara hayrı (iyiliği) öğretip kendini unutan, başkalarına ışık verip kendisini yakan kandil gibidir.”, buyurmuştur.
İbn Hibbân'ın, râvisi üzerinde durduğu diğer bir rivayetinde de,
“Her ilim sahibine vebaldir, ancak ilmiyle amel eden bu vebalden kurtulmuştur.”
Taberâni ve Beyhaki'nin rivayetlerinde Resûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet gününde İnsanların en şiddetli azaba uğrayacak olanı, ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.”
Bezzâr ve Taberânî'nin Ammar b. Yâsir (r.a.) den rivayetlerinde, şöyle demiştir: Resûl-i Ekrem beni, kendilerine Islâmi hükümleri öğretmek için Beni Kays Kabilesinden bir aileye gönderdi. Gittim baktım ki, vahşi develer gibi insanlar. Gözleri havada, deve ve koyundan başka bir şey düşünmüyorlar. Hemen geri döndüm. Resûl-i Ekrem bana:
“Ey Ammar, ne yaptın, anlat bakalım,” buyurdu. Ben gördüklerimi ve onların hatalı düşünce ve hareketlerini anlattım. Resûl-i Ekrem:
“Ey Ammar, bunlardan daha kötülerini sana bildireyim mi? Onlar öyle kimselerdir ki, bilmediklerini bildikleri halde yine bunlar gibi hatalara düşerler,” buyurdu.
İbn Hibbân ve Taberânî'nin rivayetinde Resûl-i Ekrem:
Ben ümmetim üzerine mü’minden ve müşrikten korkmam. Mü'mini, imanı kötülüklerden alıkor. Müşrike gelince, onu da küfrü kahreder, hor ve hakir kılar. Ancak sizin için korktuğum, bilerek ve güzel konuşan münafıktır. Çünkü o, sizin bilip kabul ettiğinizi söyler ve fakat inkâr ettiğini yapar.”, buyurdu.
Yine Sahih bir rivayette Resûl-i Ekrem:
“Benden sonra sizin için en çok korktuğum, bilerek konuşan münafıktır.”, (Mecmeu'z-Zevâid ve Menbeu'l-Fevâid, 1/187.) buyurmuştur.
Yine İbn Mesûd (r.a.) den gelen Sahih bir rivayette Resûl-i Ekrem:
“Öyle zannederim ki, sizden biriniz ilmi öğrendiği gibi de unutur. Çünkü ilmi ile hatalı işlerde bulunmuştur.” buyurmuştur. (et-Tergib ve't-Terhîb, 3/127 (Taberâni’nin rivayetinden naklen.)
Ahmed ve Beyhakî Zâzânî'nin oğlu Mansûr'dan tahriçlerinde, diyor ki:
“Cehenneme atılan bazı kimselerin kokusundan cehennem halkı bunalır. Bunlara:
“Ey kimseler! Yazıklar olsun size. Dünyadaki günahınız ne idi ki, bizim cezamız bize sanki yetmiyormuş gibi, bir de sizin kokunuzun cezasını çekiyoruz,” derler. Onlar da:
“Evet, biz, ilmi kendilerine fayda vermeyen alimleriz,” derler.” (et-Tergîb ve't-Terhîb, 1/128 (Ahmed ve Beyhaki'nin rivayetlerinden naklen).
Müslim ve diğerlerinin rivayetinde Resûl-i Ekrem,
“Allah'ım, fayda vermeyen ilimden, huşûu olmayan gönülden, doymayan nefisden ve kabul olmayan duadan sana sığınırım.” (Sünenü İbn Mâce, 1/92.), buyurmuştur.
Yine Buhârî ile Müslim'in rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Kıyamet gününde bir adam getirilip cehenneme atılır da cehennemde onun bağırsakları derhal karnından dışarı çıkar. Sonra o adam (bağırsakları etrafında) değirmen merkebinin değirmende döndüğü gibi döner. Bunun üzerine cehennem halkı bunun etrafını çevirir ve:
“Ey filân, hal ve şânın nedir? Sen bize dünyada iyilikle emredip kötülükten nehyeden birisi değil mi idin?” derler. O da:
“(Evet, ben öyle idim. Fakat) Ben size iyilikle emrederdim, halbuki kendim yapmazdım. Yine ben sizi kötülükten nehyederdim de kendim işlerdim, diye cevap verir.” (Sahihul-Buhâri, Kİtabu Bedi'1-Halk; Sahihu Müslim, 4/2291.), buyurmuştur.
Taberâni'nin ve Ebû Nuaym'ın rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Zebaniler, putperestlerden önce fasık okuyucuları yakalarlar. Fasıklar buna itiraz ederek:
“Puta tapanlardan önce bizi alıyorlar?” derler. Onlara:
“Elbet, bilenlerle bilmeyenler bir olmaz.” denir.” (et-Tergib ve't-Terhib, 1/124 (Taberâni ve Ebû Nuaym'ın rivayetlerinden naklen.), buyurmuştur.
Hafız el-Münzirî:
“Bu hadis garip olmakla beraber, sıhhatine delâlet eden şahidi vardır. O da riya bölümünde rivayet edilen hadistir. Orada, “İlk çağırılacak olan, “Ne güzel okuyor” desinler için Kur'an'ı ezberleyen hafızlardır.”, denilmektedir. Hadîsin sonunda, “İşte kıyamet günü ilk cehenneme girecek olan, bu üç kişidir.” (Sahihu Müslim, 3/1514; et-Tergib ve't-Terhib, 1/124, 125.), buyurulmasıdır.
İsnadının kuvvetli olmadığını söylemekle beraber Tirmizî'nin rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Haramını helâl kabul eden kimse, Kur'an’a inanmamıştır.” buyurmuştur.
Yine Tirmizi'nin Sahih ve hasen olduğunu söylediği bir rivayette Resül-i Ekrem:
“Kişi kıyamet günü (beş şeyden) ömrünü nerede tükettiğinden, ilmi ile ne amel ettiğinden, malını nerden kazanıp nereye sarfettiğinden, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça adım atamaz.” (Sünenü’t-Tirmizi, 4/612.), buyurmuştur. Tirmizi'nin Sahih sened ile yine bu mealde bir rivayeti daha vardır.
Taberânî'nin “Kebir”inde rivayetine göre Resûl-i Ekrem:
“Cennet halkından birtakım kimseler, cehennemlüerden bazılarının yanına giderek:
“Niçin cehenneme girdiniz. Vallahi, biz cennete ancak sizden öğrendiklerimiz sayesinde girdik,” derler. Onlar:
“Biz söylerdik fakat söylediğimizi yapmazdık, diye cevap verirler.”, buyurmuştur.
İbn Ebi'd-Dünyâ, ayrıca ceyyid isnad ile Beyhakî'nin rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Her kim bir hutbe okursa, Allahu Teâlâ onu, hutbesinden sorumlu tutar, sanırım, hutbeden neyi kasdettiğini kendisinden sorar.”, buyurmuştur.
Cafer'in anlattığına göre, Mâlik b. Dinar bu hadîsi rivayet ettiği vakit, yaşı tükenlnceye kadar ağlardı ve, “Gözümün, sözümü ikrar ettiğini mi sanıyorsunuz? Ben bilirim ki, Allahu Teâlâ, kıyamet günü ona da niçin ağladığından soracaktır.” derdi.
Bezzar'ın garip olan bir rivayetinde Muâz İbn Cebel (r.a.) den şöyle demiştir:
“Resûl-i Ekrem Kabe'yi tavaf ederken onu aradım buldum ve:
“ Ey Allah'ın, Resulü, insanların hangisi daha kötüdür?” diye sordum, Resûl-i Ekrem:
“Allah'ım, onu bağışla. Sen hayırdan sor, serden sorma; İnsan*ların kötüsü, âlimlerin kötüsüdür”, buyurdu.
Taberânî'nin hasen sened ile rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“İnsanlara hayrı (iyiliği) öğretip kendini unutan, başkalarına ışık verip kendisini yakan kandil gibidir.”, buyurmuştur.
İbn Hibbân'ın, râvisi üzerinde durduğu diğer bir rivayetinde de,
“Her ilim sahibine vebaldir, ancak ilmiyle amel eden bu vebalden kurtulmuştur.”
Taberâni ve Beyhaki'nin rivayetlerinde Resûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet gününde İnsanların en şiddetli azaba uğrayacak olanı, ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.”
Bezzâr ve Taberânî'nin Ammar b. Yâsir (r.a.) den rivayetlerinde, şöyle demiştir: Resûl-i Ekrem beni, kendilerine Islâmi hükümleri öğretmek için Beni Kays Kabilesinden bir aileye gönderdi. Gittim baktım ki, vahşi develer gibi insanlar. Gözleri havada, deve ve koyundan başka bir şey düşünmüyorlar. Hemen geri döndüm. Resûl-i Ekrem bana:
“Ey Ammar, ne yaptın, anlat bakalım,” buyurdu. Ben gördüklerimi ve onların hatalı düşünce ve hareketlerini anlattım. Resûl-i Ekrem:
“Ey Ammar, bunlardan daha kötülerini sana bildireyim mi? Onlar öyle kimselerdir ki, bilmediklerini bildikleri halde yine bunlar gibi hatalara düşerler,” buyurdu.
İbn Hibbân ve Taberânî'nin rivayetinde Resûl-i Ekrem:
Ben ümmetim üzerine mü’minden ve müşrikten korkmam. Mü'mini, imanı kötülüklerden alıkor. Müşrike gelince, onu da küfrü kahreder, hor ve hakir kılar. Ancak sizin için korktuğum, bilerek ve güzel konuşan münafıktır. Çünkü o, sizin bilip kabul ettiğinizi söyler ve fakat inkâr ettiğini yapar.”, buyurdu.
Yine Sahih bir rivayette Resûl-i Ekrem:
“Benden sonra sizin için en çok korktuğum, bilerek konuşan münafıktır.”, (Mecmeu'z-Zevâid ve Menbeu'l-Fevâid, 1/187.) buyurmuştur.
Yine İbn Mesûd (r.a.) den gelen Sahih bir rivayette Resûl-i Ekrem:
“Öyle zannederim ki, sizden biriniz ilmi öğrendiği gibi de unutur. Çünkü ilmi ile hatalı işlerde bulunmuştur.” buyurmuştur. (et-Tergib ve't-Terhîb, 3/127 (Taberâni’nin rivayetinden naklen.)
Ahmed ve Beyhakî Zâzânî'nin oğlu Mansûr'dan tahriçlerinde, diyor ki:
“Cehenneme atılan bazı kimselerin kokusundan cehennem halkı bunalır. Bunlara:
“Ey kimseler! Yazıklar olsun size. Dünyadaki günahınız ne idi ki, bizim cezamız bize sanki yetmiyormuş gibi, bir de sizin kokunuzun cezasını çekiyoruz,” derler. Onlar da:
“Evet, biz, ilmi kendilerine fayda vermeyen alimleriz,” derler.” (et-Tergîb ve't-Terhîb, 1/128 (Ahmed ve Beyhaki'nin rivayetlerinden naklen).