Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

illa edep (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Ey insanoğlu! Allah’ı sevmek, Allah’a gitmek istiyorsan,

maddi ve mânevi her işinde edeb ile gir, irfan ile çıkmaya çalış.




- Âdemoğlunun edebden nasibi yoksa, insan değildir.

- Edeble süslenmeyen akıl, silâhsız kahramandır.

- Edeb: Aklın dıştan görünüşüdür.

- Edeb: Eline, diline ve beline sahip olmaktır.

- Edeb olmadıkça asalet düzelmez.

- Edeb, şeytanı öldüren bir silahtır.

- Edeb, en hayırlı sanattır. Hakk’a giden yolun azığıdır.

- Edeb, olgunlaşmanın ilk şartıdır.

- Hakiki edeb, nefsi terketmektir.

- Ayıplarınızı edeble örtünüz.

- Hakiki güzellik, ilim ve edeb güzelliğidir.

- İnsanın ziyneti, edebin tamamıdır.

- Evlâdına edeb öğretmeyen, düşmanlarını sevindirir.

- Ruhen yükselmek, ancak edeble mümkündür.

- Akıllı, edebi edebsizden öğrenir.

- İlim şerefi ve edeble Âdem, melekten üstün oldu..

- Sohbet bir cesettir. Edeb ise, o cesedin ruhudur.

- Edeb; insanı her türlü hatadan koruyan bilgi ve prensiplere sahip olmaktır.

- Her şey çoğaldıkça ucuzlar. Fakat edeb çoğaldıkça, değeri artar.

- Edeb, kendisinden yükseğini çok görmemek, kendisinden aşağısını da hor görmemektir.

- Edeb güzelliği, kişiyi nesebe muhtaç etmez.

- Edeb, insanı utanılacak şeylerden koruyan melektir.

- Edeb, Rasûlullah’ın sünnetine uygun hareket etmektir.

- İlim elde etmek isteyen, edebli olsun.

- İyi amel sahibi olmak isteyen, edebli bir şekilde ilim sahibi olmaya baksın.

- Muhabbet ehli, sevgi işinde iyi niyete sahip oldukça, edebleri artmaya başlar.

- Edeb, nefsi gerektiği şekilde terbiye etmek ve güzel ahlâk ile süslemektir.

- Edeb, insanın mutlak bir fazilet kaynağıdır.

- Edebin dostları: Hayâ, Samimiyet, Teslimiyet, Muhabbet, Niyet, İtaat,

Gayret, Sohbet ve Hizmettir.


Göz yaşı Dergisi
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Gönlün titremesidir hayâ. Gönül ki kurtulmuştur da ağırlıklarından, bir yaprak kadar incelmiştir.

İşte o nazenin yapraktır müminin gönlü. Titrer bir günah, bir yanlış, bir aykırı hal gördüğünde. Gün gelir, daha bir incelir de, görmek bir yana, işlemek bir yana, bir günahı düşünmek titretir, O'nu hakkıyla bilmemek titretir o nazenin gönlü.

Rabbi'ni düşünür de titrer. Taşta-toprakta, insanda, kendinde Rabbi'ni görür de, taştan-topraktan, insandan, kendinden hayâ eder.

Rabbim rahmetiyle esirgesin, akrabalardan bir Zehra teyzemiz vardı. Televizyonlu odada oturması gerektiğinde, her ne vakit televizyonda bir erkek çıksa başörtüsünü düzeltir, yüzünü örterdi. Gülerdik, “O seni görmüyor ki” diye. “Ben onu görüyorum ya” derdi.

Çocukluk yıllarımızdı. “O seni görmüyor ki” dediğimizde kalmışız. Duymamışız, anlamamışız onun ne dediğini…

Ben seni görüyorum ya...

Yıllar sonra okudum:

Hz. Aişe r.a. gözleri görmeyen İshak r.a. yanına her geldiğinde kendini sakınır, örtüsüne çeki-düzen verirmiş. Onun bu durumunu hisseden İshak r.a. bir gün sorar:

- Ey Müminlerin Annesi! Ben âmâ olduğum halde benden de sakınıyorsun. Halbuki ben sizi görmüyorum!

Hz. Aişe r.a. cevap verir:

- Evet, sen beni görmüyorsun fakat ben seni görüyorum.


Mü'minlerin emiri Hz. Ömer r.a.'ın canına kastedilmişti. Ağır yaralıydı. Anladı, hissetti ki bu yara onu götürecek, son anlarını yaşıyor. Bir dileği vardı, son bir dilek. Kızı Hafsa r.a.'ı Aişe r.a.'a gönderdi. Efendimiz (S.A.V).'in ayak ucuna defnedilebilmek için Hz. Aişe'den izin istedi. Zira orası müminlerin annesine aitti ve Hz. Aişe r.a.' ın babası Hz. Ebu Bekir r.a. da oradaydı. Hz. Aişe bu isteği şöyle karşıladı:

- Aslında o yeri kendim için düşünmüştüm. Fakat Ömer'i kendime tercih edeceğim.

Ve Hz. Ömer r.a. vefat edince Efendimiz (S.A.V).'in ayak ucuna defnedildi.

Müminlerin annesi Hz. Aişe r.a ., Allah Rasulü (S.A.V).'in ve babasının kabirlerini serbestçe ziyaret ederdi. Ancak Hz. Ömer de oraya defnedildikten sonra kabirleri daha bir dikkatli ve daha bir örtünerek ziyaret eder oldu.


Zehra teyzemiz, Hz. Aişe r.a.'ın hayâsındaki bu rikkati, inceliği bilir miydi?

Belki bilirdi, belki…

Her insan muhakkak hayâlı doğuyor.

Örtünmek hayâdan.

Rabbimiz setreden, örten.

Tüm sırlar bir bir açığa vurulduğunda mahcup olmayalım diye, Rabbim setretsin ayıplarımızı diye her mümin biraz mahcuptur bugün.

Ve örtülüdür.

Allah'tan hayâ edin

Allah Rasulü sav Miraç Gecesi dünya göğüne çıktığı zaman Hz. Osman r.a.'ın suretini gördü, ona sordu:

- Ey Osman! Bu mertebeye ne ile eriştin?

Hz. Osman r.a .:

- Gece namazı kılmakla, dedi.

Efendimiz (S.A.V). ikinci göğe vardı. Yine Hz. Osman r.a.' ın suretini gördü, sordu:

- Bu mertebeye ne ile eriştin?

Hz. Osman r.a .:

- Kur'an-ı Kerim okumakla, dedi.

Ve Efendimiz (S.A.V). yükseldiği diğer göklerde de hep onun suretini gördü ve farklı güzel amellerle o derecelere eriştiğini öğrendi. Nihayet Efendimiz (S.A.V). altıncı gök katına ulaştığında yine onu gördü ve sordu:

- Bu mertebeye nasıl, neyle ulaştın?

Hz. Osman r.a. şu cevabı verdi:

- Allah Tealâ'dan hayâ etmekle.



Allah Rasulü (S.A.V). bir gün sahabilerine sordular:

- Hepiniz cennete girmek istersiniz değil mi?

Sahabiler :

- Evet Ey Allah'ın Rasulü ! Elbette isteriz, dediler.

Bu cevap üzerine Allah Rasulü (S.A.V). buyurdular:

- O zaman uzun yaşama ümidinizi biraz kısaltın. Ecellerinizi gözlerinizin önünde tutun ve Allah'tan hakkıyla hayâ edin.

Onlar:

- Biz hepimiz Allah'tan hayâ ediyoruz, dediler.

Efendimiz (S.A.V). buyurdular:

- Öyle değil! Allah'tan hayâ etmek kabirleri ve kabirlerde sizi bekleyen imtihanları unutmamanızdır. Başınızı ve başınızda taşıdığınız dü ş ünceleri , midenizi ve midenize gireni, size nimet olarak verilen azalarınızı muhafaza etmenizdir. Kim ahireti dilerse dünya hayatının aldatıcı süsünü terk etmeli, ahiret hayatını dünya hayatına tercih etmelidir. İşte Allah'tan hakkıyla hayâ etmek böyle olur. İşte Allah'ın dostluk ve himayesine böyle ulaşılmış olur.



Bir gün Peygamberimiz (S.A.V). Hz. Aişe r.a. ile oturuyordu. Hz. Ebu Bekir r.a. izin isteyerek yanlarına geldi. Daha sonra müsaade isteyerek Saad bin Malik r.a. içeriye girdi. Her ikisi de geldiğinde Rasulullah (S.A.V).' ın mübarek dizleri açıktı, onlarla o şekilde konuşuyordu. Sohbetleri devam ederken Hz. Osman r.a. geldi ve girmek için izin istedi. Allah Rasulü (S.A.V). elbisesini dizlerinin üzerine çekti, Hz. Aişe Validemiz'e “Sen geri çekil” buyurdu. Bir süre sohbet ettiler ve izin isteyerek kalktılar.

Hz. Aişe r.a. Efendimiz'in tavrına bir mana verememişti, sordu:

- Ey Allah'ın Rasulü , babam ve arkadaşı içeri girdiğinde elbiseni dizlerine çekmedin, beni de yanından uzaklaştırmadın. Osman içeriye girdiğinde ise farklı bir tavrın oldu. Rasul -i Ekrem (S.A.V). buyurdu ki:

- Ey Aişe , meleklerin utandığı bir adamdan ben utanmayayım mı? Varlığımı kudret elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, melekler Allah ve Rasulü'nden utandıkları gibi Osman'dan da utanıyorlar. Sen benim yanımda iken Osman içeri girseydi, yanımızda kaldığı müddetçe ne konuşur, ne de başını kaldırırdı.



Gönül incelir de kanatlanır

Hz. Osman r.a. hanımı Hz. Rukiye r.a. ile oturuyordu. Hanım yardımcılarından biri yemek getirdi. Hz. Osman r.a. yemek getiren hanıma baktı. Hanımı bu bakışı fark etti, üzüldü. Hz. Osman r.a. hanımının üzüldüğünü anladı. Durumu izah etti:

- Ey Rukiye! Onun yüzüne bir maksatla bakmadım. Hiçbir kastım olmadığını Allah Tealâ biliyor, dedi ve yemin de etti.

Hz. Rukiye r.a.' ın içi rahatladı, teselli buldu. O bakış muhakkak ki gayri iradî, manasız bir bakıştı. Hz. Osman r.a. durumu anlatmış, eşinin gönlünü de almıştı. Fakat buna rağmen Allah Rasulü'nün kızı mahzun olmuştur diye kefaret vermek istedi ve yüz köle azat etti.

Allah Rasulü (S.A.V).'i çok severdi ve O'nun kızı sevgili eşini bir an için istemeyerek de olsa incitmekten haya ederek bu kefareti ödemişti.

Elbet, bu kadar incelmiş bir gönle açılırdı semanın kapıları.



Zor zamanlar

Her ibadet mutlaka zikirdir, zikirledir.

Namaz kılacak kişi daha abdeste yönelirken zikir halindedir.

Oruç tutacak kişi sahur hazırlığı yaparken zikir halindedir.

Hayâ ise zor zamanda zikirdir. Karşımıza çıkıveren bir günah karşısında Allah'ı hatırlayarak utanmak, günahtan el çekmektir.

Günahın cazibesine, albenisine rağmen durmaktır.

Hayâ, mütevazi bir iklimdir.

Ezelde ruhumuza nakşolunan aslî halimizdir.

Layık bir kul olamadık Rabbim, utanırız.

Taştan-topraktan, kullarından, kendimizden hayâ ederiz.

Kullarını utandırmaktan hayâ ederiz ki, bizi utandırma!

Müjde, bir kudsî hadisle gelir, yetişir: “Ey Kulum! Sen her ne kadar günahkâr isen de, bu günahlarından korkup hayâ ediyorsun. İzzetim ve celalim hakkı için senin günahlarını insanoğlunun gözünden, gönlünden gizlerim. Gözünün hıyanetlerini, gizli kabahatlerini meleklerin anlayışından saklarım. Hatalarını ve günahlarını Levh-i Mahfuz'da Kiramen Kâtibin'den gizlerim. Kıyamet günü muhasebe makamına geldiğinde hesabını kolay görürüm.”

Medeniyetimiz hayâ üzre kurulmuştur.

Bu topraklar nakış nakış hayâ ve edeple işlenmiştir.

Kur'an olan odada uyumaz, sabaha kadar uykusuz beklerdi,

Arapça yazılı bir kağıt parçasını Kur'an yazısıdır diye yerde bırakmazdı bu toprağın insanları

iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
İLLA EDEP İLLA EDEP.............


--------------------------------------------------------------------------------
Edep, bir toplumda örf, adet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan bir terimdir. Terbiye, kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek, güzel ahlak, usluluk, haya, sünnete uygun hareket etmek demektir.

İnsanı, diğer canlılardan ayıran en belirgin özellik, akıl ve hayadır. Çünkü insan, ancak bu iki meziyetiyle güzel ahlak ve edep sahibi bir kişiliğe kavuşur. Doğuştan insanda var olan utanma hissi, onu, kendiliğinden bazı tedbirler almaya sevk eder. Nitekim en ilkel toplumlarda insanların, ağaç yapraklarından elde ettikleri veya bitki liflerinden ördükleri parçalarla örtünmeleri, bunun açık bir delilidir. Böyle bir his, akıl ve imanla birleşince, o zaman, çoğunluğun benimsediği ahlak ve edep kuralları, daha belirgin bir biçimde ortaya çıkar. HELAK OLUR

Peygamber Efendimiz İbn Mace'de geçen bir hadis–i şeriflerinde şöyle buyurur:

"Allah bir kulunu helak etmek isterse ondan hayasını alır. Hayası alındığında onu hep uğursuz bulursun. Onu hep böyle bulduğunda emanet duygusunu da yitirir. Yitirince onu hep hain olarak görürsün. Onu bu halde görünce merhamet duygusunu da kaybeder. O bu hale düşünce onu kovulmuş bir halde bulursun. En son onu öyle bir halde görürsün ki İslam halkası artık onun boynundan alınmıştır."

Edeb, nefsi gerektiği şekilde terbiye etmek ve güzel ahlâk ile süslemektir. Edeb, insanın mutlak bir fazilet kaynağıdır. Cennet’teki makamlara, amel ve edeple ulaşıldığını da her zaman hatırlamak gerekir. Tasavvuf ehli ise edebi, ''Ma-fevkini (üstündekini) çok görmemek; ma-dununu (aşağısındakini) tahkir etmemek, herkesi haliyle hoş görüp Halık'ın hatırı için mahluka merhamet edip sevmektir'' şeklinde tarif ederler. Gönüller sultanı Mevlana edep konusunda şunu söyler. ‘Edepsiz, yalnız kendine kötülük etmez;bütün çevreye ateş salar. Şu gök, edep yüzünden ışıklarla dopdolu bir hale gelmiştir; melek edep yüzünden suçtan arınmıştır, temiz olmuştur’

Edepten nasibini alamamış kimsenin milletine faydalı olması mümkün değildir. Edep hali olmayan kişi hem kendine hem de çevresine zarar verir. İnsan, kendisini her türlü beladan koruyan edep tacını bir an önce giymek zorunda olduğunu unutmamalıdır:

Edeb bir taç imiş nur-ı Hüda’dan

Giy ol tacı emin ol her beladan

Divanı Kebir’de sık sık edep kavramına yer veren Mevlana şöyle der: Ademoğlunun eğer edepten nasibi yoksa adem değildir, Ademoğluyla hayvan arasındaki fark edeptir, Gözünü aç da bak cümle Kelamullah’a, Kur’an’ın bütün ayetlerinin manası edepten ibarettir.

Hak aşığı Yunus Emre’de şöyle der :

Ehli diller arasında aradım, kıldım talep.

Her hüner makbul imiş, illa edep illa edep.
__________________
 

Mesa'

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2008
Mesajlar
59
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
selamun aleyküm allah razı olsun
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
"Günahkârlar, insanlardan gizleniyorlar da ALLAH’tan gizlenmiyorlar. Halbuki ALLAH, geceleyin razı olmayacağı sözleri söyleyenlerle beraberdir. ALLAH onların bütün yaptıklarını ilmiyle kuşatmıştır." (Nisa 108)

"Ey Adem'in çocukları! Size avret yerlerinizi örtecek ve size süs olacak elbise indirdik; takvâ elbisesi… İşte bu daha hayırlıdır. Bunlar ALLAH'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar."(a'raf 26)

ve şimdi de Fahri âlem efendimiz (sav)'in birkaç hadisini daha sizlerle paylaşmak istiyorum;

"Haya, imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca parçaları darma dağın olur her dinin bir ahlâkı vardır, İslâm'ın ahlâkı da haya'dır"(İbn Mâce, Zühd, 17).

"İmanın yetmiş yahut altmış bu kadar şubesi vardır, o şubelerin en üst derecesi olanı (La ilahe illallah) sözüdür. En aşağısı da yoldan gelip geçenlere eza verecek şeyleri gidermektir. Haya da imandan bir şubedir." (Müslim, İman, 57-58)

"Utanmıyorsan dilediğini yap" (Buhari, Kitabü'l-Enbiya, 7/100)

"Haya imandandır" (Buhari, iman, 16; Müslim, iman, 57-59)

"Haya güzeldir.Fakat kadınlarda olursa daha güzeldir." (Muhtarul hadis, s.100)

Rabbim bizleri bu ahir zamanda helal ve haramlarını idrak edip uygulayabilen kullarından eylesin ve razı olsun inşALLAH..

Sözlerime sözlerin en güzelinden olan Peygamber Efendimiz (sav)'in şu hadisiyle son vermek en uygun olanı diye kanaat getirdim;

"Haya ALLAH'ın nimetlerini görmektir, ibadet ve ameldeki kusurları görmektir. Bu iki görüş arasından bir hal doğar ve ona haya adı verilir."...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
İnsanı diğer canlı varlıklardan ayıran önemli farklardan biri de hayâdır. Hayâ, utanma, iffet, namus gibi kavramlar sadece insanlara muhsus bir duygu ve düşüncedir. İnsanı insan yapan da bu değerlerdir. Bunları kaybeden bir insan, hayvan seviyesine değil, bundan daha aşağılara yuvarlanır.

Son yıllarda insanoğlu, kendini insan yapan bu değerlerden akıl almaz bir hızla uzaklaşıyor. Her milletin başta TV’leri olmak üzere bütün yayın organları, halkını daha çok nasıl hayâsız, iffetsiz yapabiliriz, diye birbirleri ile yarış halindeler.

Bunun için hayâ, iffet duygusunun esasını teşkil eden, mahremiyetler, özel hayatlar, giyim kuşam nerede ise kalmadı. Yatak odası kıyafetiyle sokak kıyafeti hemen hemen eşitlendi.

Televizyon programlarında hatta günlük hayatta örtmesi gereken yerlerini örtmeyenler değil, örtenler ayıplanmakta, aşağılanmaktadır...

ALLAHü teâlânın, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları birbirlerine karşı cazip kılması, kadına verdiği çekicilik, güzellik; dünyalık menfaatler, bayağı arzulara kavuşmak uğruna istismar edilmektedir.

EN ZOR İMTİHAN
Cenab-ı Hak, aynı zamanda, bu kuvvetli cinsî duygu ve arzu ile kadını ve erkeği dünyada çetin bir imtihana tabi tutmuştur. İstismarcılar belki de bunun farkında değiller. Üstelik dünyadaki kısa ömrümüz içinde, en zor imtihan bu.

Bu imtihanı kazanan bir insan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. İnsanların olgunluğu veya insanın düşüklüğü, daha ziyade hayâ ve iffet işinde belli olur. ALLAHü teâlâ, Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini muhafaza edenlere, büyük mükafatlar vadetmiş ve müjdeler vermiştir.

İffetini muhafaza etmeyenlere de, Cehennem azabını göstermiştir. ALLAHü teâlâ, iffetsizleri, bir insanı öldüren katil ile bir tutmaktadır.

İnsanın Cennete veya Cehenneme gitmesinde hayânın etkisi büyüktür. İnsan günahlarının belki de yüzde doksanı, iffet, namus mevzuu içindedir. İffetsiz insan, ALLAHü teâlânın indinde günahkâr olduğu gibi, insan topluluğu içinde de, hürmetsiz ve değersizdir.

Bir insanın ve bir ailenin şerefi ve itibarı, hayâ, iffet karşısındaki tutumu ile ölçülür. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, değer verilmez. Cemiyet nazarında, o bir kötü kadındır. Fakir de olsa bir kadın iffet sahibi ise, her yerde, hatta iffetsiz olanlar arasında bile her zaman itibarlıdır. Hürmete layıktır.

Bu söylediklerimiz, tabii ki normal ve temiz bir cemiyetin, toplumun iffet ölçüleridir. İffet kaidelerini ayaklar altına almış azgın bir hayvan sürüsü gibi, yalnız hayvanî hisleri peşinde koşan insan toplulukları, bunun dışındadır.

İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin fenalıklarını bildikleri halde, kendilerini bu fena yollara sapmaktan alıkoyamazlar. Bu kuvvetli nefsani duygu karşısında, insanları zapt edecek, onları iyi ahlâka sevk edecek bir irade lazımdır. İşte bu irade dindir. Din, zaten ahlâk demektir. ALLAHü teâlâyı tanıyan, hakikaten ALLAHü teâlâdan korkan bir insan iffetsiz olamaz.
“HAYÂ İMANDANDIR”
ALLAHü teâlâdan korkmak için, ALLAHü teâlâyı iyi bilmek lazımdır. ALLAHü teâlâyı bilmek için, onun büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek lazımdır. ALLAHü teâlâdan korkmak, bir insan için iyi alamettir.

ALLAHü teâlâdan korkan bir Müslüman her zaman her yerde edepli, hayâlı olur. Hayâsızlığın insanı nereye sürükleyeceğini bilir. Hadis-i şeriflerde, “Hayâsızlık insanı küfre düşürür”, “Hayâ ile iman bir aradadır.

Biri giderse, öteki de durmaz” buyuruldu. Hayâ, bir binayı tutan direk gibidir. Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayâsız kimsenin de imanını muhafaza etmesi zordur.

ALLAHü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayâsızlık da, imanın zayıf olduğuna alamettir. Hayâ, imanın esasındandır.Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“Güzellik, kiminde daha güzeldir:

Adalet güzeldir, fakat idarecide daha güzeldir.

Cömertlik güzeldir, zenginde daha güzeldir.

Vera âlimde, sabır fakirde, tevbe gençte daha güzeldir.

Hayâ güzeldir, kadında daha güzeldir.”

“Hayâ imandandır.”

“Hayâ imanın süsüdür.”


Mehmet Oruç
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâdan haya edin! Allah’tan haya eden, kötü düşünceden uzak durur, midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.) [Tirmizi]

(Haya, baştan başa hayırdır.) [Müslim]

(Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayadır.) [İbni Mace]

(Hayasız olan hep kötülük eder.) [İbni Mace]

(Hayasız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.) [Deylemi]

(Haya ile iman, ikiz kardeştir. Biri giderse diğeri de gider.) [Ebu Nuaym]

(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayasız değildir.) [Tirmizi]

(Haya imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca, parçaları da bozulur.) [İ.Maverdi]
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Hz. Peygamberin (sav) hayaya çok ehemmiyet vermiş ve "Haya imandandır" demiştir (Buhari)

Birşey imandan ise, onu korumak esasında imanı korumaktır. Aynı zamanda onun yıpranması ve erimesi, imanın yıpranması ve erimesi anlamına gelir. Dolayısı ile hayanın çokluğu imanın güçlülüğüne, hayanın zayıflığı ise imanın zayıflığını gösterir. Yine Efendimiz, "Utanmıyorsan dilediğini yapabilirsin" (Buhari) hadisi, hayanın yani utanma duygusunun bizi birçok yanlıştan ve batıldan koruyacağı haber veriyor. Utanma duygusu insanı tutan en erdemli duygudur. Bu duygu erimeye başlamış ise, müminlerde önce yanlışta normalleşme, sonra yaptığının doğruluğuna inanma, sonra onu savunma ve daha sonrada onun bir inanç ve iman haline getirme duygusu yer alır. Demek ki hayanın korunması sonuç itibariyle imanın ve onun uzantısı olan amellerin, ama aslında ahiretin korunması anlamına gelir. Ümmet içersinde ilk öne kalkacak duygulardan bitaneside hiç şüphesiz haya duygusudur. Bir insanın iman etmeden önceki hayatında, eğer fıtratıda bozulmuşsa utanma duygusunu onda bulmak münkün değildir. Ancak iman kişinin içine aktıkça, ona imanla birlikte haya duygusuda verilir ki imanını korusun, onu güzel bir elbise gibi üstüne örtsün.

Abdülhamit Kahraman
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
"ALLAHü Teâlâya karşı edep,
Ondan devamlı korku üzere bulunmak ve O´nu murâkabe üzere olmaktır.

Resûlullah'a (S.A.V.) karşı edeb,
sünnet-i seniyyeye yapışmakla; evliyâya karşı edeb, ona hürmet etmek,
hizmetlerinde bulunmakla

çoluk-çocuğa karşı edep, onlara güzel ahlâk ile muâmele etmekle

arkadaşlara ve dostlara karşı edep, onlara güler yüzlü olmakla

câhillere karşı edep, onlara duâ ve merhâmet göstermekle olur"


Ebû Osman Hîrî (rahmetullahi teâlâ aleyh)

Edep, bir toplumda örf, adet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan terimdir.

Terbiye, kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek, güzel ahlak, usluluk, haya, sünnete uygun hareket etmek demektir.


Edep insanla seytanin ayrildigi en keskin noktadir.


Edep, terbiye, incelik, güzellik, nezaket ve zarafet kurallarina uymak ve tüm kötü hallerden kurtulmaya çalismaktir.


Edep, kusurlari kendinden, iyilikleri Hak'tan bilmektir.


Her sey çogaldikça ucuzlar, ama edep çogaldikça degeri artar.
************************************************** **
Edep nedir diye sorarsan bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine katlanmaktır.

Mevlana
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Allah(celle celalüh) Resulu (sallallahu aleyhi vesellem) Ensar’dan bir kişinin yanından geçerken, onun kardeşini utanmaktan vazgeçirmeye çalıştığını gördü. “Onu kendi haline bırak; çünkü haya imandandır!” buyurdu.

Haya mümin ahlâkıdır. Edep, kulluk ve tüm güzellikler haya ile gelir. Şimdilerde anne-babasının, öğretmeninin yanında bacak bacak üstüne atabilen, uzanabilen, kendinden büyüklerin huzurunda hiç çekinmeden sigara içebilen gençlik, haya duygusundan yoksun olduğu için bu halde.

Eskiden bir şarkıyı güftesindeki bazı uygunsuz cümlelerden ötürü reddederken şimdi güftesi bir uçtan bir uca ahlâksız, klibi tamamıyla müstehcen şarkıları çocuğumuzun dilinde duyduğumuzda "Ne güzel de sesi varmış benim yavrumun!" demekle yetiniyoruz.

Genç kızımız ve oğlumuzla beraber izlediğimiz dizilerde hoşumuza gitmeyen bir bölüm olursa zaplayıp, bir müddet sonra aynı kanala dönerek eğlencemizden ödün vermiyoruz. Eğlence, espri, popüler kültür derken çoğalan eksilerimizin arasında çocuklarımıza “haya”dan bahsetmek aklımıza çoğu kez gelmeyebiliyor.

“Rasulullah, perdenin arkasındaki bir genç kızdan daha fazla haya sahibiydi”

Gençlere haya duygusunu aşılayabilmenin en güzel yolu yaşayarak göstermektir. Onlara bu konuda öncelikle büyükler örnek olmaya çalışmalı. Eğer kendimiz örnek olmada yetersiz kalıyorsak, onları örnek alabilecekleri şahsiyetlerle tanıştırmayı ihmal etmemeliyiz. Bu şahsiyetlerin ilki Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) (sallallahu aleyhi vesellem) olmalı. Gençleri, alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz(aleyhissalatu vesselam)'deki (sallallahu aleyhi vesellem) zirve ahlâkın izlerini sürmeye teşvik etmeliyiz. Ebu Said el-Hudri'nin (radıyallahu anh) ifade ettiğine göre Allah(celle celalüh) Resulu (sallallahu aleyhi vesellem), perdenin arkasındaki bir genç kızdan daha fazla haya sahibiydi. O'nun gençlik çağında, Arap yarımadası hayasızlıklarla dolu bir görüntü arzetse de Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) (sallallahu aleyhi vesellem) cahiliye âdetlerinden uzak kalmış ve ömrünü, hususiyetle gençlik dönemini, eşine az rastlanır haya örnekleriyle süslemiştir. O’nun gençliğinde halk Kâbe'yi çıplak bir şekilde tavaf etmeyi âdet edinmişken Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) (sallallahu aleyhi vesellem), gerek tavafta gerek sair vakitlerde hiçbir zaman böyle bir tutuma yeltenmedi. Kötülüklerin yer aldığı meclislere gitmekten haya etmiş, çirkinliklerden bahsetmemeye özen göstermişti. Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) (sallallahu aleyhi vesellem), haya hakkında en güzel öğüdü ashabına şöyle ifade buyurmuştur: "Haya insan için zinettir…"

Haya duygusu, yanlıştan uzaklaştırır

Gençlere haya duygusunu anlatırken Allah(celle celalüh)’tan (c.c) utanmanın önemine değinmeyi ihmal etmemeliyiz. Çünkü Allah(celle celalüh)'tan utanmak, hayanın hem kökü ve hem de meyvesi mesabesindedir. Allah(celle celalüh)'tan utanan bir kul, o utancı sayesinde insanlardan da haya eder. Allah(celle celalüh)’a karşı duyduğu haya hissiyle dini müeyyidelere tâbi olur.

Bir gün İbn-i Ömer koyun otlatmakta olan bir çocuğun yanına giderek koyunlardan birini kendisine satmasını ister. Çocuk, satamayacağını çünkü koyunların kendisine ait olmadığını söyler. İbn-i Ömer, “Sahibine, ‘Koyunu kurt yedi!’ dersin. Böylece para da cebinde kalır” der. Çocuğun cevabı kendisindeki güzel ahlakı yansıtır: “Sahibime ‘kurt yedi!’ diyeceğim. Peki söyle bana, Allah(celle celalüh) (c.c) bunu görmeyecek mi!…”

Haya duygusu kişiyi yanlış işlerden alıkoyar. Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) (sallallahu aleyhi vesellem), "Utanmıyorsan dilediğini yap!" buyururken, insanın fıtratında bulunan haya hissinin nasıl kuvvetli bir otokontrol sistemi olduğuna dikkat çeker. Hayanın sembolleştiği Peygamberlerden biri olan Yusuf Aleyhisselam, ona yaklaşmayı arzu ettiğinde odadaki putun üzerini örten Züleyha’ya neden böyle yaptığını sormuştu. “Puttan utandığım için” demişti Züleyha. Yusuf Peygamber’in sözleri manidardı: “Sen sahte olan ilahından haya ediyorsun, ya ben Rabbim’den nasıl utanmam!”

Utanma duygusuna sahip gençlerimize her zamankinden daha çok muhtaç durumdayız. Çünkü haya eden bir genç, ne ebeveyninin ne de kanunların ikazına ihtiyaç duyar. Hayası onu kötülüklerden uzak durmaya sevk eder.



H. Bektaşoğlu
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com


Utanma (Hayâ)

Açıkça kınanıp yerilme korkusu şeklinde tarif edilebilen hayâ; insanı ahlaki bir varlık kılan temel duygudur. Böyle bir utanma duygusunu kaybeden insan, hertürlü ahlaksızlığı yapabilecek hale gelmiş olur. Çünkü ahlaki veya gayr-i ahlâki nitelikler, o insan için anlamını kaybeder.
Haya duygusu, insanı kötülüklerden alıkoyar; iyiliklere yöneltir. Bu sebepten hayâ, insandaki ahlâk duygusunun kaynağı durumundadır.
"Haya dinden midir?" diye sorulduğunda Peygamberimiz, "haya dinin tamamıdır" şeklinde cevap vermiştir. Hadis şöyledir: "Kurre b.İyas anlatır: Rasulullah ile beraberdik. Yanında hayadan söz edildi. Ya Rasulallah; haya dinden midir? diye sordular. Peygamber (S.)'in cevabı şöyle oldu: 'Haya, dinin tamamıdır. Şüphesiz haya, haramdan kaçınmak, diline sahip olmak ve iffet imandandır. Bunlar âhiretle ilgili sevabı artırır, dünyalığı ise azaltır. Ama âhiretten artırdıkları, dünyadan azalttıklarından daha fazladır'."(Sünen-i Darimi, Mukaddime, Bab: 43; Ayrıca Bkz: Seçme Hadisler, s.51, H. No: 65)
Utangaç olan bir şahsı utangaçlığından dolayı tenkid eden kişiyi Hz. Peygamber şöyle uyarır: "Onu tenkit etmekten vazgeç. Çünkü utanma duygusu olan haya, imandandır."(Sünen-i Ebi Davud, 35. Kitabu'l-Edeb, Bab: 7, H. No: 4695)
Görüldüğü gibi insanı ahlâkî bir varlık kılan, utanma duygusu olan hayadır. Şu hadis-i şerif bu bakımdan son derece anlamlıdır: "'Utanmadığın zaman dilediğini yap.' sözü, insanların peygamberlik kelamından işittiği cümlelerdendir."(Buhari, Edebu'l-Mufred, c. II, s. 52, H.No: 597)
İslâm ahlâkının temeli sayılabilecek olan haya duygusu, sadece insanlara karşı duyulan bir utanma duygusundan ibaret değildir. Allah'a karşı duyulan utanma duygusu da, haya kapsamına dahildir. Belki de Allah'a karşı duyulan utanma duygusu, insanlardan utanmanın da temeli durumundadır.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir keresinde;
"Ey Ebû Hüreyre ! Sana güzel huylu olmanı tavsiye ederim." buyurmuşlardır.
Ebû Hüreyre (r.a.) da:
"Güzel ahlak nedir ey Allah'ın elçisi?" diye sorunca;
"Seninle ilgiyi kesenle dostluk ilişkilerini devam ettirmen, sana zulmedeni bağışlaman,
senden esirgeyene, seni mahrum edene vermendir."
diye cevap vermişlerdir.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Selamun Aleykum
Mevlam razı olsun hayırlı paylaşım için
Selametle
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt