Özellikle hanım arkadaşlar yazı çok hoşuma gitti burada paylaşmak istedim rabbim anlayarak yaşamayı nasip etsin.AMİN
Yazar Adi: Sevil YILDIRIM
Havaların ısınmasıyla birlikte tüm doğada bir kıpırtı, tüm canlılarda bir hareketlilik göze çarpmakta. İnsanlar da içi içine sığmaz bir bahar coşkunluğuyla boy göstermekte şehrin dört bir yanında.
"ILKBAHAR YAZ TESETTUR KREASYONU" evet duyar duymaz ekrana bakma ihtiyacı hissettiğim haberin baslığı buydu. Rengârenk ve uçuk kaçık modellerden oluşan sozumona tesettür defilesiydi bu. Düşündüm ki kaç bahar gelip geçecek böyle içimizi burkan tesettür defilesi haberleriyle… Aslında sadece bu haber değildi içimizi acıtan. Dışarıya çıkınca karsılaştığımız manzara da bundan farksızdı çünkü yas grubu, sosyal statüsü, eğitimi ve medeni hali ne olursa olsun tesettür adına öyle göz tırmalayıcı bir kirlilik hâkimdi sokaklara… Onlar anneydi, onlar ablaydı, onlar bacıydı, onlar teyze ve hatta anneanne - babaanneydiler balkıda… Ama en önemlisi onlar müslümandılar…. Evet, müslümandılar; seri sonlarında çılgınlar gibi alışveriş yapıp dolaplar dolduracak kadar… Evet, müslümandılar; yaz geliyor diye seansı bilmem kaç dolardan zayıflama merkezlerine gidip en son moda haşemalarının içine sığabilme telaşı yasayan… Evet, müslümandılar; beş yıldızlı içkisiz tatil köylerinde erken rezervasyon derdini taşıyan… Evet, müslümandılar; bilmem kaçıncı kez gittikleri kutsal topraklarda kaç yıldızlı otelde kaldıklarının muhabbetini yapan… Evet, müslümandılar; öyle ayakkabıları vardı ki caddelerde kendileri gözükmeden takırtı sesleri gelen… ya çizmeleri tatlı cadının ki gibi alabildiğine sivri uçlu, bakin ben de sizdenim diye birilerinin gözüne sokuyorlardı, adeta bir süpürgeleri eksikti. Asgari ücret kadar bir fiyata aldıkları parfümlerin kokusu da ötelerden duyuluyordu.
Eskiden olduğu gibi tesettürlü giyinmek hiç de zor değildi. Carsı pazar gezmeye gerek yoktu ki… Çünkü her vatandasın giydiğini artik giyebiliyorlar, üstüne önemsiz bir ayrıntı ve aksesuarmışçasına paketliyorlardı baslarını. Pantolon üstüne mini etek giymeler, midi etek altına uzun çizme ve file çoraplar, strech bodyler, makyajlar ve daha neler neler…
Farkında olmadan modernizm adli canavarın midesine doğru yol alıyoruz. Bir öğütme makinesi gibi öğütüyor bizi gün be gün. Özümüzü, imanımızı, samimiyetimizi tüm bu hasletlerimizi savuruyor cağın en karanlık dehlizlerine…. Ve şehir dolup taşıyor adi Ayşe, Zeynep, Fatıma, Sümeyye, Meryem olan kızlarla. Cağlar öncesindeki adaşlarıyla yüz yüze gelselerdi acaba gözbebeklerinin taa içine bakabilecekler miydi en yeni imajlarıyla hâlihazırda!
La tehzen! innallahe meana...
Üzülme! Allah bizimle...
Yazar Adi: Sevil YILDIRIM
Havaların ısınmasıyla birlikte tüm doğada bir kıpırtı, tüm canlılarda bir hareketlilik göze çarpmakta. İnsanlar da içi içine sığmaz bir bahar coşkunluğuyla boy göstermekte şehrin dört bir yanında.
"ILKBAHAR YAZ TESETTUR KREASYONU" evet duyar duymaz ekrana bakma ihtiyacı hissettiğim haberin baslığı buydu. Rengârenk ve uçuk kaçık modellerden oluşan sozumona tesettür defilesiydi bu. Düşündüm ki kaç bahar gelip geçecek böyle içimizi burkan tesettür defilesi haberleriyle… Aslında sadece bu haber değildi içimizi acıtan. Dışarıya çıkınca karsılaştığımız manzara da bundan farksızdı çünkü yas grubu, sosyal statüsü, eğitimi ve medeni hali ne olursa olsun tesettür adına öyle göz tırmalayıcı bir kirlilik hâkimdi sokaklara… Onlar anneydi, onlar ablaydı, onlar bacıydı, onlar teyze ve hatta anneanne - babaanneydiler balkıda… Ama en önemlisi onlar müslümandılar…. Evet, müslümandılar; seri sonlarında çılgınlar gibi alışveriş yapıp dolaplar dolduracak kadar… Evet, müslümandılar; yaz geliyor diye seansı bilmem kaç dolardan zayıflama merkezlerine gidip en son moda haşemalarının içine sığabilme telaşı yasayan… Evet, müslümandılar; beş yıldızlı içkisiz tatil köylerinde erken rezervasyon derdini taşıyan… Evet, müslümandılar; bilmem kaçıncı kez gittikleri kutsal topraklarda kaç yıldızlı otelde kaldıklarının muhabbetini yapan… Evet, müslümandılar; öyle ayakkabıları vardı ki caddelerde kendileri gözükmeden takırtı sesleri gelen… ya çizmeleri tatlı cadının ki gibi alabildiğine sivri uçlu, bakin ben de sizdenim diye birilerinin gözüne sokuyorlardı, adeta bir süpürgeleri eksikti. Asgari ücret kadar bir fiyata aldıkları parfümlerin kokusu da ötelerden duyuluyordu.
Eskiden olduğu gibi tesettürlü giyinmek hiç de zor değildi. Carsı pazar gezmeye gerek yoktu ki… Çünkü her vatandasın giydiğini artik giyebiliyorlar, üstüne önemsiz bir ayrıntı ve aksesuarmışçasına paketliyorlardı baslarını. Pantolon üstüne mini etek giymeler, midi etek altına uzun çizme ve file çoraplar, strech bodyler, makyajlar ve daha neler neler…
Farkında olmadan modernizm adli canavarın midesine doğru yol alıyoruz. Bir öğütme makinesi gibi öğütüyor bizi gün be gün. Özümüzü, imanımızı, samimiyetimizi tüm bu hasletlerimizi savuruyor cağın en karanlık dehlizlerine…. Ve şehir dolup taşıyor adi Ayşe, Zeynep, Fatıma, Sümeyye, Meryem olan kızlarla. Cağlar öncesindeki adaşlarıyla yüz yüze gelselerdi acaba gözbebeklerinin taa içine bakabilecekler miydi en yeni imajlarıyla hâlihazırda!
La tehzen! innallahe meana...
Üzülme! Allah bizimle...