Bir vahşet tablosu!..
Sümeyye Hâtun, ilk îman eden bahtiyarlardan. Ve ilk kadın şehid. Ebû Cehil alçağı, Sümeyye Hâtun’u kırbaçlarken, bir yandan da ağır hakaretler ediyordu.
Ama o vurdukça, hazret-i Sümeyye;
- Lâ ilâhe illâllah! diyordu devamlı.
Bir milim taviz vermedi îmanından.
Nihayet çıldırdı kâfir.
Mübarek kadının ayaklarına birer urgan taktı. Uçlarını iki ayrı deveye bağlatıp, ters istikametlere doğru sürdü hayvanları.
Ve dehşetli an!
Tüyler ürperten bir vahşet tablosu!
İnsanlığın yüz karası bir çılgınlık!
Ama şu îmana bakınız ki, vücudu parçalanırken bile aynı kelimeyi haykırıyordu:
- Lâ ilâhe illâllah!
Bu kelime, çelik bir kırbaç gibi şakladı Ebû Cehil’in yüzünde.
Ve hazret-i Sümeyye’nin temiz rûhu Cennete uçtu.
İşte ilk kadın şehit.
O şehitler ki, ölüm acısı duymaz, suale çekilmez, cesetleri çürümez.
Dahası, bilmediğimiz bir hayatla diridirler mezarlarında.
Çünkü, Şehitler ölmez!
ÖLDÜ DİYE GİTTİLER
Hazret-i Ammâr da ilklerdendir.
Ona da çok işkence ettiler.
Şöyle ki, çıplak vücuduna çelik zırh giydirip, kızgın güneşin altında saatlerce bekletirlerdi mübareği.
Bir gün yine öyle yaptılar.
Sıcaktan kızan demirler, vücudunu kavuruyor, kemiklerinin iliğini eritiyordu.
Az sonra bayıldı.
“Öldü” diye çekip gittiler.
Mübarek sahâbî kendine geldiğinde, güneş batmak üzereydi.
Binbir güçlükle doğrulup, âdeta sürünerek Resûlullahın huzuruna çıktı.
Ve zor duyulan bir sesle;
- Yâ Resûlallah! azâbın her çeşidini tattık, dedi.
Ağlıyordu.
Efendimiz, Onun gözyaşlarını mübarek elleriyle silerken;
- Allahım! Ammâr sülâlesinden hiç kimseye Cehennem azâbını tattırma! diye dua buyurdular.
Ne büyük şeref!
Sümeyye Hâtun, ilk îman eden bahtiyarlardan. Ve ilk kadın şehid. Ebû Cehil alçağı, Sümeyye Hâtun’u kırbaçlarken, bir yandan da ağır hakaretler ediyordu.
Ama o vurdukça, hazret-i Sümeyye;
- Lâ ilâhe illâllah! diyordu devamlı.
Bir milim taviz vermedi îmanından.
Nihayet çıldırdı kâfir.
Mübarek kadının ayaklarına birer urgan taktı. Uçlarını iki ayrı deveye bağlatıp, ters istikametlere doğru sürdü hayvanları.
Ve dehşetli an!
Tüyler ürperten bir vahşet tablosu!
İnsanlığın yüz karası bir çılgınlık!
Ama şu îmana bakınız ki, vücudu parçalanırken bile aynı kelimeyi haykırıyordu:
- Lâ ilâhe illâllah!
Bu kelime, çelik bir kırbaç gibi şakladı Ebû Cehil’in yüzünde.
Ve hazret-i Sümeyye’nin temiz rûhu Cennete uçtu.
İşte ilk kadın şehit.
O şehitler ki, ölüm acısı duymaz, suale çekilmez, cesetleri çürümez.
Dahası, bilmediğimiz bir hayatla diridirler mezarlarında.
Çünkü, Şehitler ölmez!
ÖLDÜ DİYE GİTTİLER
Hazret-i Ammâr da ilklerdendir.
Ona da çok işkence ettiler.
Şöyle ki, çıplak vücuduna çelik zırh giydirip, kızgın güneşin altında saatlerce bekletirlerdi mübareği.
Bir gün yine öyle yaptılar.
Sıcaktan kızan demirler, vücudunu kavuruyor, kemiklerinin iliğini eritiyordu.
Az sonra bayıldı.
“Öldü” diye çekip gittiler.
Mübarek sahâbî kendine geldiğinde, güneş batmak üzereydi.
Binbir güçlükle doğrulup, âdeta sürünerek Resûlullahın huzuruna çıktı.
Ve zor duyulan bir sesle;
- Yâ Resûlallah! azâbın her çeşidini tattık, dedi.
Ağlıyordu.
Efendimiz, Onun gözyaşlarını mübarek elleriyle silerken;
- Allahım! Ammâr sülâlesinden hiç kimseye Cehennem azâbını tattırma! diye dua buyurdular.
Ne büyük şeref!