Sizin iyi olmanız yetmez Evlilik uzun süreli bir ilişkidir. Üstelik uzun süreli hatta süresiz olduğu için ilişki ve etkileşimin çok sayıda bilinmeyeni vardır. Evlilikte çiftlerin her birinin iyi ve ideal olması evlilik ilişkisinin de iyi ve ideal olmasını garanti etmez. İyi ve ideal kişiler "kötü ve istenmeyen eşler olabilir. Bu yüzden kendi iyiliğiniz kadar ilişkinizin de iyiliği için çaba göstermeniz gerektiğini unutmayın. Hesaplara göre, evliliğin ilk zamanları, eşlerin ilişkilerinden kaynaklanan sorunları çözme çabalarıyla geçiyor. Ancak bu dönemde kimse onlara ilişkileri ile kendileri arasında ayırım yapmaları gerektiğini söylemez. Çoğunlukla ilişkiden kaynaklanan sorunları kendilerine atfederek ayrılmaya karar verirler, ayrılmasalar da ilişkilerinin heyecanı kaybolur. Evliliğinizin başlarında sorun yaşarsanız, dışarıdan birilerinden yardım istemekten çekinmeyin. Kendinizi bu konuda suçlu hissetmeyin kötü olan siz değilsiniz, ilişkinizdir. Unutmayın.
Sözlerinizi ayarlayın Ağzınıza her geleni söylememeye çalışın. Genellikle yakınlığın getirdiği teklifsizlikle eşler arasında Nasılsa sözümü geri alırım! O da bana söylemişti ama gibi bahanelerle acı ve kızgın sözler söylenir. Sözlerin bilgisayar gibi "geri al!" komutu yoktur. Düşünün ki TV ya da radyoda canlı yayındasınız sözleriniz yayına olduğu gibi giriyor. Evliliğiniz bir bant yayın değildir. Bu tür yıpratıcı sözleri sarf etmişseniz, bir sonrakinde kullanmayarak yeni ve daha düzgün canlı yayınlarla kendinizi affettirebilirsiniz. Yaşadığınız her çatışmayı bir fırsat bilerek, yeni çatışmalarda daha iyi ayarlanmış sözler kullanın; yıkıcı, yakıcı, yok edici sözlerden kaçının.
Yumuşak girişler yapın Tartışmaları genellikle küçük bir kıvılcım başlatır. İlişkileri sorunlu hale gelmiş çiftlerde, bu tür sert girişler, sorunu çözmek için değil de tartışmayı alevlendirmek için kullanılır. "Bak, ben demiştim! Yine aynı şeyi yapıyorsun! edasında söylenen bu sözler, tartışmayı konudan uzaklaştırıp kişiliklere getirir. Böylece birbirimizi rastgele ve acımasızca etiketlemeye başlarız. Kendinizi bir yoklayın Eşinizi kızdıran sözü gayet iyi öğrenmişsinizdir. Onun canını yakacak sözü, isterseniz bir arının iğnesini batırması gibi apansızca kullanabilirsiniz. Arıların ömürleri içinde bir defa sokma hakkı vardır. Sizin iğneleme hakkınız çok gibi görünüyor; ama her iğnelemede eşinizi yıpratıyorsunuz, dolayısıyla eşinizden yana kayba giriyorsunuz. Yani kaybeden yine sizsiniz.
Etkilenmeyi kabullenin ve vurgulayın Özellikle erkek tarafı bir kadın tarafından etkilenmeyi kolay kolay içine sindiremez. Örneğin, Salı akşamı arkadaşlarım gelecek, rica etsem o gün işten biraz erken dönebilir misin? Ben hazırlık yaparken sen de çocuklarla ilgilenirsin. deyiverse, erkeğin cevabı İşimi yarım bırakamam. Önceden verilmiş sözlerim var. şeklinde olur. Bu cevabı verdiren, işin ciddiyetinden çok erkeğin kadından etkilenmeye, kadın tarafından ikna edilmeye olan direncinin şiddetidir. Erkekler bunu fark etmezler bile. Bu tavsiyenin erkeklere dair olduğunun altını çizmek gerek. Çünkü araştırmalar, kadınların kocaları tarafından etkilenmeye, ikna edilmeye çoktan hazır olduklarını, kendi işlerini kocalarına göre ayarlamaya dirençli olmadıklarını göstermektedir. Bir erkeğin eşinden etkilendiğini, işlerini ona göre değiştirebildiğini göstermesi, öylesine hoş ve etkileyici bir iz bırakır ki kadın üzerinde, erkekler bunu bilseler, çok sayıda pahalı hediyenin masrafından, büyük organizasyonların telaşından kurtulmuş olurlardı. Artık biliyorsunuz! Uygulamaya en yakın yerden başlayabilirsiniz.
Çıtayı yüksek tutun Yeni evlilerde her ilişkide olması gereken saygı/sevgi oranı neredeyse 1 civarındadır yani birbirlerini sevdikleri kadar sayarlar da. Ne de olsa, henüz birbirlerinin misafiri dirler. Birbirlerine saygıda kusur etmemeye özen gösterirler; ama alttan alta sevgileri de sürer. Ancak evliliğin ilerlemesiyle sevgi adına saygıda kusur edilmeye başlanır, saygı/sevgi oranı sıfırlara yaklaşır. Birbirini sevenlerin birbirlerinin kötü sözlerine, kırıcı davranışlarına tahammül etmesi gerektiği düşüncesiyle saygı beklentisi giderek düşer. Unutmayın ki, saygı sevginin zeminini oluşturur sevgiyi saydığınız kişiden aldığınızda daha çok sevildiğinizi hissedersiniz. Sadece seviliyor olmak, sayılıyor olmamak, zamanla kişiliğinizin hiçe sayıldığı, sevenin malı olduğunuz garip bir sevgiye götürür sizi. Bu sevmek değil, sahiplenmektir. Sahiplendiğiniz şeyi sevmeniz ise zaman içinde heyecanını kaybeder. Siz siz olun, evliliğinizin başından beri sevgi/saygı standardınızı yüksek tutun. Sevdiğiniz kadar sayın. Saydığınız kadar sevin. Böylesi daha kalıcıdır.
Sözlerinizi ayarlayın Ağzınıza her geleni söylememeye çalışın. Genellikle yakınlığın getirdiği teklifsizlikle eşler arasında Nasılsa sözümü geri alırım! O da bana söylemişti ama gibi bahanelerle acı ve kızgın sözler söylenir. Sözlerin bilgisayar gibi "geri al!" komutu yoktur. Düşünün ki TV ya da radyoda canlı yayındasınız sözleriniz yayına olduğu gibi giriyor. Evliliğiniz bir bant yayın değildir. Bu tür yıpratıcı sözleri sarf etmişseniz, bir sonrakinde kullanmayarak yeni ve daha düzgün canlı yayınlarla kendinizi affettirebilirsiniz. Yaşadığınız her çatışmayı bir fırsat bilerek, yeni çatışmalarda daha iyi ayarlanmış sözler kullanın; yıkıcı, yakıcı, yok edici sözlerden kaçının.
Yumuşak girişler yapın Tartışmaları genellikle küçük bir kıvılcım başlatır. İlişkileri sorunlu hale gelmiş çiftlerde, bu tür sert girişler, sorunu çözmek için değil de tartışmayı alevlendirmek için kullanılır. "Bak, ben demiştim! Yine aynı şeyi yapıyorsun! edasında söylenen bu sözler, tartışmayı konudan uzaklaştırıp kişiliklere getirir. Böylece birbirimizi rastgele ve acımasızca etiketlemeye başlarız. Kendinizi bir yoklayın Eşinizi kızdıran sözü gayet iyi öğrenmişsinizdir. Onun canını yakacak sözü, isterseniz bir arının iğnesini batırması gibi apansızca kullanabilirsiniz. Arıların ömürleri içinde bir defa sokma hakkı vardır. Sizin iğneleme hakkınız çok gibi görünüyor; ama her iğnelemede eşinizi yıpratıyorsunuz, dolayısıyla eşinizden yana kayba giriyorsunuz. Yani kaybeden yine sizsiniz.
Etkilenmeyi kabullenin ve vurgulayın Özellikle erkek tarafı bir kadın tarafından etkilenmeyi kolay kolay içine sindiremez. Örneğin, Salı akşamı arkadaşlarım gelecek, rica etsem o gün işten biraz erken dönebilir misin? Ben hazırlık yaparken sen de çocuklarla ilgilenirsin. deyiverse, erkeğin cevabı İşimi yarım bırakamam. Önceden verilmiş sözlerim var. şeklinde olur. Bu cevabı verdiren, işin ciddiyetinden çok erkeğin kadından etkilenmeye, kadın tarafından ikna edilmeye olan direncinin şiddetidir. Erkekler bunu fark etmezler bile. Bu tavsiyenin erkeklere dair olduğunun altını çizmek gerek. Çünkü araştırmalar, kadınların kocaları tarafından etkilenmeye, ikna edilmeye çoktan hazır olduklarını, kendi işlerini kocalarına göre ayarlamaya dirençli olmadıklarını göstermektedir. Bir erkeğin eşinden etkilendiğini, işlerini ona göre değiştirebildiğini göstermesi, öylesine hoş ve etkileyici bir iz bırakır ki kadın üzerinde, erkekler bunu bilseler, çok sayıda pahalı hediyenin masrafından, büyük organizasyonların telaşından kurtulmuş olurlardı. Artık biliyorsunuz! Uygulamaya en yakın yerden başlayabilirsiniz.
Çıtayı yüksek tutun Yeni evlilerde her ilişkide olması gereken saygı/sevgi oranı neredeyse 1 civarındadır yani birbirlerini sevdikleri kadar sayarlar da. Ne de olsa, henüz birbirlerinin misafiri dirler. Birbirlerine saygıda kusur etmemeye özen gösterirler; ama alttan alta sevgileri de sürer. Ancak evliliğin ilerlemesiyle sevgi adına saygıda kusur edilmeye başlanır, saygı/sevgi oranı sıfırlara yaklaşır. Birbirini sevenlerin birbirlerinin kötü sözlerine, kırıcı davranışlarına tahammül etmesi gerektiği düşüncesiyle saygı beklentisi giderek düşer. Unutmayın ki, saygı sevginin zeminini oluşturur sevgiyi saydığınız kişiden aldığınızda daha çok sevildiğinizi hissedersiniz. Sadece seviliyor olmak, sayılıyor olmamak, zamanla kişiliğinizin hiçe sayıldığı, sevenin malı olduğunuz garip bir sevgiye götürür sizi. Bu sevmek değil, sahiplenmektir. Sahiplendiğiniz şeyi sevmeniz ise zaman içinde heyecanını kaybeder. Siz siz olun, evliliğinizin başından beri sevgi/saygı standardınızı yüksek tutun. Sevdiğiniz kadar sayın. Saydığınız kadar sevin. Böylesi daha kalıcıdır.